CEVHERİ (+18)

By lalelikoyunkavalcisi

2M 67.4K 19.4K

+18 ve üzeri içindir. More

BÖLÜM • 1
BÖLÜM • 2
BÖLÜM • 3
BÖLÜM • 4
BÖLÜM • 5
BÖLÜM • 6
BÖLÜM • 7
BÖLÜM • 8
BÖLÜM • 9
BÖLÜM • 10
BÖLÜM • 11
BÖLÜM • 12
BÖLÜM • 13
BÖLÜM • 14
BÖLÜM • 15
BÖLÜM • 16
BÖLÜM • 17
BÖLÜM • 18
BÖLÜM • 19
BÖLÜM • 20
BÖLÜM • 21
BÖLÜM • 22
BÖLÜM • 23
BÖLÜM • 24
BÖLÜM • 25
BÖLÜM • 26
BÖLÜM • 27
BÖLÜM • 28
BÖLÜM • 29
BÖLÜM • 30
BÖLÜM • 32
BÖLÜM • 33
BÖLÜM • 34
BÖLÜM • 35
BÖLÜM • 36
BÖLÜM • 37
BÖLÜM • 38
BÖLÜM • 39
BÖLÜM • 40
BÖLÜM • 41
BÖLÜM • 42
BÖLÜM • 43
BÖLÜM • 44
BÖLÜM • 45 • FİNAL
• ÖZEL FİNAL •

BÖLÜM • 31

32.6K 1.1K 459
By lalelikoyunkavalcisi

"İnci.",

Merdivenlerde durup arkama baktım. Aslı bana gülümseyerek bakıyordu. Yüzünden bir şey söylemek istediği belli gibiydi. Çıktığım bir kaç basamağı inip Aslı'nın yanına geldim.

"Efendim?",

"Abim ne zaman gelecek biliyor musun? Aradım telefonunu açmadı da.",

Dediğinde kaşlarımı çattım. Aslı'nın Aras'la konuşacağı her ne ise oldukça önemliymiş gibi duruyordu.

"Bu akşam geç gelecekti. Adalar projesi için çalışıyorlar biliyorsun.",

Dediğimde başını sallayıp beni onayladı. Ellerini birbirine bastırıp tırnak kenarlarıyla oynuyordu. Sakin kalmaya çalışsada hiç sakinmiş gibi durmuyordu. Gözleri kızarmıştı. Dudakları ısırılmaktan yara olmuştu. Aslı'daki sorun her ne ise tahminimden de büyük duruyordu.

"Aslı.. Benimle konuşabileceğini biliyorsun değil mi? İyi bir dinleyici ve iyi bir sır saklayıcığımdır.",

Dedimde gözlerini benden kaçırdı. Söyleyip söylememek konusunda karasız gibiydi.

"Ayrıca içinde tuttuğunu şey her ne ise seni yıpratmaya başlamış. Biriyle konuşmak iyi gelebilir.",

Dediğimde gözlerimin içine baktı. Güvenip güvenemeyeceğine karar vermeye çalışıyordu.

Sıcak bir gülümseme bahşedip kolunu okşadım.

"Abime söylemeyeceksin?",

"Abinle aramda sır olmasından hoşlanmasamda senin için bu sırrı saklamaya razıyım.",

Dediğimde derin bir nefes verdi.

"Peki, gel seraya gidelim.",

Dediğinde bana doğru uzattığı koluna girdim. Birlikte kapıdan çıktığımızda sonbaharın soğu yüzümüze çarpmıştı. Birlikte taşlık zeminde yürüyerek seraya geldik. Aslı seranın kapısını kapattığı sırada ben de masanın yanındaki sandalyelerinden birine oturdum.

"İnci, abime söylemeyeceksin. Kimse bilmeyecek tamam mı?",

Son bir kez daha benden onay aldığında gülümsedi.

"Ben biriyle çıkıyorum.",

Dediğinde gülümsedim. Hemen karşıma oturduğu için yüzündeki mutluluğu görebiliyordum. O zaman az önceki endişe de neyin neseydi?

"Aslı bu çok güzel ve normal bir şey. Bunu niye saklamak istiyorsun ki anlamıyorum?",

Dediğimde dudaklarını ısırdı. Yüzündeki endişe tekrar nüksettiğinde kaşlarımı çattım,

"Çünkü çıktığım kişi abimin en yakın arkadaşı Koray. Koray Atmaca.",

Dediğinde kaşlarım daha da çok çatılmıştı. Koray ile henüz tanışmamış olsamda ismini Aras'ın ağzından defalarca kez duymuştum. Bildiğim kadarıyla Koray'la bizim kızlarla olduğumuz gibi çocukluk arkadaşıydı.

Koray'ın İstanbul'a geri döndüğünü bilmiyordum. Koray kendisine kalan aile şirketinin başına geçip Dubai'ye taşınmıştı. O yüzden Aras ile çok sık görüşemiyorlardı.

"Koray İstanbul'da mı?",

"Evet.",

"Aras söylemedi. Bir dakika Aras'ın haberi var mı?",

Dediğimde Aslı başını düşürdü. Demek ki Aras'ın haberi yoktu. Gizli mi gelmişti yani?

Aras ve Koray liseye geçtiklerinde kendi ikili gruplarına Su'yu da dahil etmişler, bu üçlü Üniversite zamanlarında ayrı yerlere dağılmışlardı. Koray, Almanya'ya. Su, Fransa'ya. Aras ise İngiltere'ye okumaya gitmişti. Ve bu üçlü dağılmıştı.

İşin tuhaf yanı ise Koray hakkında bir çok şey öğrenmişken Su hakkında bir kaç şey dışında bir şey bilmiyor oluşumdu. Aras sanki itinayla bahsetmemiş gibi hissetemeye başlamıştım. Bunu şu an farkediyor olmamda ayrı bir ironiydi zaten.

"Aslı, siz ne zamandan beridir birliktesiniz?",

"Koray Dubai'ye gitmeden önce başladı.",

"2 yıl.",

Dediğimde başıyla beni onayladı. Sıkıntıyla geri yaslandım. Bunu iki yıl saklamış olmaları saçmalıktı. Sonuçta birbirlerini seviyorlardı. Neyi kimden saklıyorlardı ki?

"Aslı.. Zamanı gelmedi mi?",

Aslı elini cebine götürüp avuçları arasına bir şey aldı. Çatık kaşlarımla bana doğru uzattığı avucuna bakarken parmaklarını yavaşça açtı. Avucunun ortasındaki gümüş halkaya dikkatle baktığımda bunun bir yüzük olduğunu gördüm. Ucundaki pembe taşı gecenin ışığıyla parlıyordu.

"Bana evlenme teklifi etti.",

Dediğinde kahkaha attım. Bu çok güzel bir şeydi. Aslı'nın yüzündeki mutluluğu görebiliyordum.

"İnanamıyorum! Tebrik ederim.",

Ayağa kalkıp sarıldığımda o da bana sarılmıştı.

"Aslı.. bunu saklayacağıma söz verdim ama bunu abinin bilmesi lazım.",

Dediğinde Aslı bakışlarını kaçırmıştı.

"Aslı, abinden niye çekiniyorsun ki? Aras aşka inancı olan bir insan. Anlayışla karşılayacağından eminim.",

"Ben de öyle düşünüyorum ama sonuçta Koray onun ve benim çocukluk arkadaşımız. İstemsizce çekiniyoruz İnci.",

"İstersen ben konuşayım? Durumu açıklayayım, sonra dördümüz bir akşam yemeği yiyelim. Ne dersin?",

"Bu işe yarar mı? Benim için bunu yapar mısın?",

"Elbette yaparım. Sen benim de kız kardeşimsin.",

Dediğimde içten bir sarılmayla karşılık vermişti. Seranın camlarına araba farı vurduğunda geri çekildik. Gelen arabaya baktığımda bunun Aras'ın aracı olduğunu gördüm.

"Sen gidip uyu. Bu işi bana bırak, yemeği de haber veririm.",

Dediğimde gülümseyerek seradan çıkmıştı. Aslı çıkar çıkmaz telefonumu cebimden çıkarıp Aras'a mesaj attım.

"Seradayım. Konuşmamız lazım!",

Yazıp gönderdim. Aras'ın vereceği tepkiyi azaltmak istiyorsam ilk önce onun benim tepkimi çekmesi lazımdı.

Seranın kapısına doğru yürüyüp Aras'ın buraya doğru gelişini izledim. Aras'ın takım elbiseli, tıraşlı hali oldukça karizmatikken bir de çatık kaşlarıyla düşülecek hale gelmişti.

Aras iyice yaklaştığında içeriye girip kapının karşısına geçtim. Kollarımı önümde bağlayıp omuzlarımı dikleştirdim.

"İncim? Noldu?",

Aras bana doğru yürüdüğünde onu durdurdum.

"Bana yaklaşma.",

Aras'ın kaşları biraz daha çatıldığında ses tonu değişmişti. Az önceki yumuşak ses bir anda gidip sert sesi yerine bırakmıştı.

"Ne oluyor? Bu tavırda ne?",

Dediğinde öksürüp tekrar kollarımı önümde bağlayıp konuştum,

"Su ile aranda bir şey mi vardı?",

Pat diye sorduğum soru üzerine Aras'ın kaşları daha çok çatılmıştı. Çenesini sıktığını, yüzüne vuran ay ışından anlayabiliyordum.

"Bu nerden çıktı?",

"Soru sordum Aras! Önceden, benden önce, Su ile aranda bir şey oldu mu?",

Olduğundan neredeyse emindim. Aras'ın bakışlarını kaçırması da bunu desteklemişti. Gerçi bakışlarını kaçırmasa bile belli oluyordu. Kimse sadece arkadaşı olduğu birinden bahsetmekten çekinmezdi. Ama Aras çekiniyordu. Demek ki arkadaşlıktan öte olduğu zamanlar olmuştu.

"İnci!",

Aras tekrar bana doğru hamle yaptığında onu durdurup bir adım geriye doğru gittim.

"Tamam lanet olsun! Oldu. Üniversitedeyken bir kaç ay çıkmıştık.",

Dediğinde derin bir nefes aldım. Bildiğim gerçeği onun dudaklarının arasından duymak daha çok acıtıyordu canımı.

"İnci. Ne olur yapma böyle. Çok önceydi. Hatırlamıyoruz bile. Çok yanlıştı.",

Dediğinde bir şey söylemeyip az önce Aslı'nın oturduğu sandalyeye oturdum. Bu gerçek ağır gelmişti.

Gerçi Aras'ın geçmişinde olmayan kadın var mıydı bilemiyorum? Ayrılık zamanlarımızda araştırdığım kadarıyla sosyetenin yarısıyla çıkmıştı. Su ile çıkmış olmaları şaşırtmıyordu.

Aras'ta derin bir nefes verip az önce benim oturduğum sandalyeye oturup endişeli bakışlarla bana bakıyordu.

"Güzelim, yapma böyle. O kadar önemsiz bir şeydi ki hatırlamıyorum bile.",

"Hatırlamadığın ne Aras? Su ile sevişmeleriniz mi yoksa birlikte eğlendiğiniz zamanlar mı? Çünkü Su'yu oldukça iyi hatırlıyorsun. Üstüne yemeğe de gidiyorsun.",

Dediğimde bakışlarını kaçırdı. Haklı olduğumun farkındaydı.

Ağlamak istiyordum ama Aras'ın önünde ağlamak istemiyordum. Beni güçsüz görsün istemiyordum. Ona oldukça öfkeliydim. Biraz bezdirmem lazımdı. Sonrasında Aslı'nın durumundan bahsedecektim.

Öfkeyle ayağa kalktığımda Aras'ta ayaklanmıştı. Yüzüne bakmadan konuştum,

"Bir süre misafir odasında yatsan iyi olur. Yüzünü görmek istemiyorum.",

Seradan çıkmadan önce kolumu tutup beni durdurdu.

"İncim. Yapma güzelim böyle, biz sadece arkadaşız. Ben seni seviyorum, sana aşığım, gözüm senden başkasını görmüyor biliyorsun.",

"O okyanus gözlerin bir zahmet Su denen mahlukatları da görmesin. Bundan sonra yemeğe çıkarken iki kere düşünürsün.",

Kolumu ellerinden kurtarıp sert ve seri adımlarla eve doğru yürüdüm. Arkama dönüp bakmamak için kendimi bir hayli zorlamam gerekti.

Oh olsun Aras Rüzgar Cevheri! Sürün birazda yemeğe çıkmak ne demekmiş anlarsın.

• • •

"İnci?",

Dalgın bakışlarımı Çınar'ın yüzüne çevirip kaşlarımı çattım.

"Yarım saat duvara konuşsam bir tepki verirdi be arkadaş!",

"O zaman git konuş Çınar!",

"Neyin var senin? Bu sinir ne? Buzlar kraliçesini kim üzdü?",

Dediğinde yeni bir masal karakteri daha olma şerefine gözlerimi devirdim.

"Buzlar kraliçesini, Gerzek Kral üzdü.",

"Ovv. Elsa'ya bulaştı demek ha? Kralın sonunu merak ediyorum.",

Dediğinde omuz silktim. Sonu daha gelmemişti beyfendinin bu daha başlangıçtı.

"Misafir odasında geçirilecek 1 hafta ve kraliçenin ilgisinden yoksun olmak.",

Dediğimde kahkaha attı. Çınar'ın kocamla kavgama bu kadar eğlenmiş olması sinirimi bozsada bir şey demedim.

Çınar ağızına kızarmış patateslerden atarken konuştu,

"Kralı asmadan önce suçunu söylede bilelim. Ayrıca tabağını yemeyeceksen alıyorum.",

Dediğinde bir şey söylemedim. Önümdeki hamburgere ve patateslerine dokunulmamış tabağı önüne çekip yemeye başladığında konuştum,

"Kralın suçu, eski sevgili ile geçirilen bir kaç yemek bir de eski sevgili ile arasındaki arkadaşlık.",

"Suço boyukmüş. Hak etmoş.",

Dediğinde tiksinerek Çınar'a baktım. Ağızına zorla tıkıştırdığı patateslerle midem bulanmıştı.

"Düzgün ye! Arkandan atlı mı koşturuyor.",

Çınar ağzına tıktıklarını zorlukla yutup konuştu,

"Sen niye yemek yemiyorsun?",

"Aras bey sağ olsun. Üzülünce mideme vuruyor.",

Çınar yine ağzını doldurduğunda gözlerimi devirip ayaklandım bu iğrenç manzarayı görmeye devam edersem kusacaktım.

"Ece sende ne buldu Allah aşkına ya!",

"Love canım Love! Sen git öküz kocana bak ilk önce.",

Çınar'a orta parmağımı çıkarıp yürümeye devam ettiğimde arkamdan gür kahkahasını işitebiliyordum.

Sinirle arkama bakarak yürüme devam ettiğimde bir bedenle çarpıştık. Üzerime dökülen sıcak kahveyle birlikte ufak bir çığlık dudaklarımdan kopmuştu.

"Dikkat etsene İnci!",

Ege hocanın elindeki bardak yere düşüp parçalara ayrılırken üstümüz başımız kahve içerisinde kalmıştı.

"Ben çok çok özür dilerim hocam!",

Hem kendi üzerime hem de Ege hocanın üzerine baktığımda onun benden daha vahim halde olduğunu gördüm. Kahvenin yarısından fazlası üzerine dökülmüştü.

"O gözlerin boşuna mı var?",

Sinirle sorduğu soru yüzünden mahçup bir ifadeyle bakışlarımı kaçırdım.

"Hocam ben çok özür dilerim.",

"Her neyse iyi ki çok sıcak değildi.",

Ege hocanın mavi gömleğinin üzerinde kocaman kahve lekesi tenine yapışmıştı. Benim üzerimdeki hırkada da aynı leke mevcuttu.

"Bana bir kahve borçlusun!",

Ege hoca gülümseyerek yanımdan uzaklaştığında derin bir nefes aldım. Bir kahve bardağından bu kadar tantana çıkacağını tahmin edemezdim. Resmen sakar bir aptaldım.

• • •

"Senin burada ne işin var?",

Aras'ın bakışları okulun girişinde olunca dönüp oraya baktım. Ege hoca önündeki kocaman kahve lekesiyle okuldan çıkıp uzaklaşıyordu.

Tekrar bakışlarımı Aras'a çevirdiğimde benim üzerimdeki krem renkli hırkaya baktığını gördüm.

"Bu da ne?",

"Ege hocayla çarpıştık, kahve döküldü üzerimize.",

Dediğimde Aras tek kaşını kaldırmış ellerini kabanın cebine koymuştu.

"Senin burada ne işin var dedim?",

"Asıl senin Ege hocanla ne işin var?",

"Ne diyorsun Aras?",

"Her olayın başrolü Ege hocan oluyor nedense?!",

Dediğinde yeni bir kıskançlık krizinin daha ortasında olduğumu anladım. Daha fazla bunu çekemezdim. Kendisi her haltı yerken iyiydi de ben yiyince mi suç oluyordu? Bana laf etmeden önce kendisine bakacaktı.

Gözlerimi devirip Aras'ı umursamadan otobüs durağına doğru yürümeye başladığımda Aras kolumu tutup beni durdurdu.

"Nereye gidiyorsun?",

"Eve!",

"İnci. Bin şu arabaya.",

"Hayır. Seninle konuşmadığımı söylemiştim. Ayrıca bana dokunmakta yok!",

Kolumu elinden kurtarıp yoluma devam ettiğim sırada Aras beni belimden tutup omzuna aldığında şok olmuştum.

"Ne yapıyorsun manyak! Bırak beni.",

"Bu arabaya bineceksin.",

Dediğinde arabanın kapısını açıp beni içeriye doğru fırlattı. Bunun gibi olayları yalnızca filmlerde ve dizilerde gördüğüm için şok olmuştum. Klasik olan klişeyide yaptığı için onu tebrik etmeliydim. Tam manasıyla maganda olmuştu artık.

Aras hemen yanıma oturup arabayı çalıştırdığında sinirli bakışlarımla ona bakıyordum.

"Öyle bakmayı kes. Laftan anlasaydın biraz böyle olmazdı.",

"Sen hangi şehrin magandasısın pardon? Ne yaptığını sanıyorsun? Zorla mı yaptıracaksın dediklerini?",

"Gerekirse evet! Sen ilk önce şu kahve olayını anlat.",

Dediğinde gözlerimi devirdim.

"Sağır mısın? Anlattım ya!",

"Ya bu adam niye sürekli senin etrafında?,

"Aynı okulda olduğumuzdan olmasın?",

Aras öfkesinin mantıklı yanını bulamadığının farkındaydı. Basit bir kıskançlık krizine girmişti işte. Asıl mesele benim öfkemin mantıklı yanın olmasıydı.

"Ayrıca sen ilk önce kendine bak! Eski sevgilisiyle yemeğe ben gitmiyorum.",

"Su benim arkadaşım!"

"Ege'de benim hocam! Nesini anlamıyorsun?",

"Adamın sana olan bakışlarının farkında mısın sen? Yürümek için fırsat kolluyor piç!",

"Asıl sen Su'yun bakışlarının farkında mısın? Sürekli gözü sende. Ağızına düşecek sürtük!",

Dediğimde Aras tepki vermedi. Ortamdaki sessizliği Aras'ın tutmaya çalıştığı kahkahaları bölürken ben de kıkırdamaya başladım.

"Sen az önce sürtük mü dedin?",

"Sen de piç dedin. Hande hanım bunu duysa kahrından ölürdü.",

Dediğimde Aras daha çok kahkaha attı. Resmen az önce kendimizi aşmıştık. Kendi kimliğimizden çıkıp kıskançlıktan kör olmuş gibiydik. Aras arabayı sağ çekip durduğunda bakışlarımı ona çevirdim.

Ciddi bir şekilde bana bakmasına şaşırsamda bir şey söylemedim. Az önce kahkaha atan adamın yerinde yeller esiyordu.

"İnci...İncim. Bu üçüncü şahıslar yüzünden ikinci kavgamız. Yeter artık. Ben seninle kavga edip küsmek istemiyorum. Ben seninle geçireceğim her saniyeyi kaybetmekten yoruldum.",

Dediğinde benimde yüzüm düştü. Haklıydı. Elimi tutup dudaklarının üzerine götürüp öptü.

"Sana söz veriyorum, bundan sonra daha dikkatli olacağım. Ne olur artık aramızdaki soğukluk bitsin.",

Dediğinde gözlerim dolmuştu. Sanırım ayrı geçirdiğimiz geceden etkilenmişti. Aras'la uyumaya o kadar alışmıştım ki onun yokluğuyla uykuya dalmak hiç kolay olmamıştı. Onun sıcaklığı
ve kokusunu tüm gece boyunca aramıştım. Bazen ona mı ceza verdim kendime mi diye düşünmeden kendimi alıkoyamadım.

"Ban söz ver Aras, Su'dan uzak duracaksın.",

"Tamam, söz.",

Dediğinde dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Şehir magandamı böyle yola sokmanın gururunu yaşıyordum.

Geri çekildiğimizde mavi gözlerindeki pırıltıyı gördüm. Aras elini elimin üzerine koyup tekrar arabayı çalıştırdı.

• • •

"Niye buraya geldik?",

Aras arabadan inince bende indim. Aras'ın bekar evine gelme nedenimizi anlamasamda üzerinde durmadım. Aslı'nın durumunu burada rahat rahat bahsedebilirdim.

Aras kolunu omzuma doladığında ben de başımı omzuna yasladım, sonra birlikte eve girdik.

Evin içerisindeki çiçek kokusu burnuma çarptığında evin yeni temizlendiğini anlamıştım.

"Aç mısın?",

"Evet.",

Dediğimde gülerek mutfağa girdi ben de arkasından girdiğimde Aras ellerini yıkayıp gömleğinin kollarını sıyırmaya başlamıştı.

"Ne yemek istersin?",

"Imm.. Domates çorbası!",

"Sen domates çorbasını sevmezsin ki?",

"Canım çekti.",

Dediğimde şaşırsada bir şey söylemeyerek dolabın kapısını açtı. Buzdolabı yeni doldurulmuşa benziyordu.

Dolaptan aldığı domatesleri yıkayıp rendelemeye başladığında ben de konuya girmeye karar verdim.

"Aras, Koray nasılmış? Hiç konuştun mu?",

"Bu nerden çıktı şimdi?",

"O da kızlar gibi tepki verdi mi merak ettim.",

"Biraz alınsada çok uğraştırmadı. Yakında İstanbul'a geleceğini söyledi.",

"Aa öyle mi? Ne güzel. Tanıştırırsın artık.",

Dediğimde gülümsedi. Domates rendelemeyi o kadar hızlı yapmıştı ki şaşırmıştım. Ben olsam üç saat uğraşırdım.

"Sen ağzındaki baklayı çıkarsana bi.",

Ağzıma attığım üzümlerden biri boğazıma takıldığımda öksürmeye başladım. Aras nerden anlamıştı ki bir şey sakladığımı?

"Yavaş ye boğulacaksın. İyi misin?",

"İyiyim.",

"Sakladığın şey ne İnci?",

Dediğinde gözlerim yuvalarından çıkacak gibi olmuştu. Kızlar sürekli bana sen asla yalan söyleyemiyorsun çok belli ediyorsun diye söylenselerde umursamamıştım. Demek ki haklılardı. Çok mu belli ediyordum acaba?

"Çok mu belli?",

"Sürekli bana bakıp ağızını açıyorsun. Sonra vazgeçip saçma sapan bir şey söylüyorsun. Ayrıca bir sır sakladığında da kolyenle oynuyorsun.",

Dediğinde elimin içindeki inciyi bıraktım. Aras'ın onca şeyi bu kadar dikkat etmesine şaşırmıştım. Gözünden hiç bir şey kaçmıyordu.

"Tamam bay Sherlock...",

Dediğimde kahkaha attı. Hoşuna gitmişti belli ki.

"Sana bir şey söyleyeceğim ama sakin olacaksın?",

"Lütfen bana Ege hocanın sana asıldığını söyleme. Evladımı kucağıma almadan katil olmak istemiyorum.",

Dediğinde gözlerimi devirdim.

"Aras saçmalama ya! Ayrıca ne çocuğundan bahsediyorsun sen? Benim daha bitirmem gereken okulum var.",

"Haklısın. Çocuk için henüz çok erken. Ayrıca baba olmaya hazır değilim.",

Dediğinde kaşlarımı çattım. Bu konu ilk defa konuşuyorduk. Çocuklar hakkındaki düşüncesini ilk kez duyuyordum.

"Sen çocukları sevmiyor musun?",

Diye sorduğumda omuz silkip arkasındaki tencereyi karıştırmaya başladı.

"Seviyorum ama çocuk bakmak için kendimi yetişkinmiş gibi hissetmiyorum.",

"Haklısın. Ben de hissetmiyorum. Hiç anne olacak biriymişim gibi değilim. Bir çocuğun sorumluluklarını kaldıracağımı düşünmüyorum.",

Dediğimde bir şey demedi. Konunun birden sapmasıyla toparlayıp asıl meseleye geldim.

"Aras...",

Aras bakışlarını bana çevirip konuşacağım şeyi dinlemeye başladı,

"Sana bir şey söyleyeceğim.",

"Onun farkındayım.",

"Ama ilk önce empati yapacaksın. Bağırıp çağırmadan önce dinle.",

Dediğimde kaşlarını daha çok çatıp kollarını önünde doladı. Bu hareketi ile kol kasları gömleğini zorlayınca dudaklarımı ısırdım. Bu adam niye bu kadar çok yakışıklıydı ki?

"İnci?",

"Aa şey... Aslı'nın bir sevgilisi var.",

Dediğimde çatık kaşları tekrar eski haline dönüp işine yapmaya devam etti. Bu konuya daha fazla tepki vermesini beklediğim için bu tepkisizliği beni ürkütmüştü.

"Biliyorum.",

"Biliyor musun? Nasıl?",

"Ordan enayi gibi mi duruyorum? Aslı'nın son zamanlardaki ruh değişimleri her şeyi belli ediyor.",

"O zaman kim olduğunu da biliyorsundur?",

"Elbette İnci. Koray'ı da Aslı'yı da çocukluklarından beridir tanıyorum. Ne zaman yalan söylediklerini anlamam saniyelerimi almıyor.",

Dediğinde şaşırmıştım.

"O zaman neden bir şey söylemedin?",

"Bana gelip söylemelerini bekledim ama görünen o ki karımı işlerine alet etmişler.",

"Kızdın mı?",

Yanıma gelip dudaklarını alnıma bastırdığında konuştu,

"Elbette hayır. Aslında hoşuma bile gitti.",

Rahat bir nefes aldığımda oturduğum bar taburesinden geriye doğru yaslandım. Bunun bu kadar kolay olacağını tahmin etmiyordum ama olmuştu.

"Seni seviyorum.",

Dediğimde Aras öpücük atıp konuştu,

"Ben de seni seviyorum.",

"Aslı'ya söz verdim birlikte akşam yemeği yiyecektik.",

"Tamam yarın akşama ayralarım. Haber veririsin. Bu arada çok tepkili olduğumu ve kızgın olduğumu söylemeyi unutma.",

Dediğinde kıkırdadım. Neden böyle söylememi istiyordu ki?

"Neden?",

"2 yıl beni enayi yerine koymalarının hesabını sormayacak değilim.",

Kıkırdamam kahkahama dönüşmüştü.

"Çok fenasın!"

"Sen bir de beni yatakta gör.",

Dediğinde şok olmuştum. Arada bir edipsizleşmesine alışmam lazımdı sanırım.

Elimdeki üzüm tanesini Aras'a fırlatıp konuştum,

"Aras!",

"İncim!"

Kahkahama devam edip mutfaktan çıktım.

"Nereye?",

"Üzerimi değiştireceğim.",

"Tamam çok geç kalma çorban soğumasın!",

"Tamam."

Aras benim her şeyimdi. Bunu her geçen gün daha fazla kavrıyordum. Her geçen gün daha fazla aşık oluyordum. Bu normal miydi? Bu kadar bağlanmam normal miydi?

Merdivenleri yavaş yavaş çıkıp odaya geldim. Odadaki küçük giyinme odasına girip burada kalan bir kaç parça kıyafetlerimden birini giydim.

Yere düşen saç tokamı almak için eğildiğimde kıyafetlerin arasında büyük bir kadife kutu dikkatimi çekti. İçinde ne olduğunu deli gibi merak etsemde Aras'ın özeli olduğu için elleyemedim.

Siyah kadife kutunun üzerinde ünlü bir modacıya ait isim olduğunu görünce dudaklarımı ısırdım. Bu modacı sadece kadınlara dikim yapıyordu. Acaba bana mı almıştı? Eğer bana almışsa niye vermemişti? Sürpriz mi yapacaktı?

Eğer sürpriz yapacaksa bunu mahvetmemek adına görmemiş gibi yapmaya devam etmeliydim. En iyisi bu olurdu. Gülerek giyinme odasından çıkıp ışığı kapattım ama aklımda halen siyah kadife kutunun içerisinde ne olduğu vardı?

Continue Reading

You'll Also Like

58.4K 2.7K 24
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
8K 82 7
Melekler ihanet eder mi? Benim Meleğim 45 yaşındayken 24 yaşında oğlu 19 yaşında kızı varken, 27 yıllık evliyken FEC den tanıştığı kendisinden 11...
6.5K 592 18
"Fakat Efnan..." sertçe yutkunduğumda yumru boğazıma oturdu, tekinsiz sesiyle devam etti. "Korkak gözlerinin bedenime her değdiği an bana bir yaratık...
594 55 5
Aşkın muazzam yolculuğuna hazır mısınız? Kurgu tamamen şahsıma ait olup noter onaylıdır. Kopyalanma halinde resmî işlem başlatılacaktır.