HAZAN VAKTİ

By eminenurckr

327K 15.3K 1.7K

Ruhu yara bere dolu bir adam Ali Asaf Demir. Hüznün vakti olan bir kadın Hazan Tekin. Ve bu da onların hikaye... More

Bölüm 1: Son Kez
Bölüm 2: Üç Yıl
Bölüm 3: Büyümeyen Adamlar
Bölüm 4: Kaybetme Korkusu
Bölüm 5: Tuna
Bölüm 6: Ameliyat
Bölüm 7: Hayal
Bölüm 8: Paramparça
Bölüm 9: Cemre
Bölüm 10: Fırtına
Bölüm 11: Unutmak
Bölüm 12: Hediye
Bölüm 13: Davet
Bölüm 14: Sevebilir Misin ?
Bölüm 15: Hayatımın İkinci Yarısı
Bölüm 16: Rüya
Bölüm 17: Hazan'ın Hikayesi
Bölüm 18: Kıskançlık
Bölüm 19: Tutulmayan Sözler
Bölüm 20: Yanmak
Bölüm 21: Ali Asaf'ın Hikayesi
Bölüm 22: Katil
Bölüm 23: Affetmek
Bölüm 24: Alparslan Tuna
Bölüm 25: Aşığım !
Bölüm 26: Ölene Kadar
Bölüm 27: Evlen Benimle !
Bölüm 28: Kabullenişler ve Vazgeçişler
Bölüm 29: Derya & Muzaffer
Bölüm 30: Beni Bırakma !
Bölüm 31: Geri Gel !
Bölüm 32: Teklif Ve Doğum Günü
-DUYURU/KESİT-
Bölüm 33: Düğün
Bölüm 35: Son Pişmanlık
Bölüm 36: Final
-DUYURU-
-ÖZEL BÖLÜM-
Alin ve Ali Emir'in Hikayesi/Duyuru
-EN ÖNEMLİSİNDEN DUYURU-
-ÖZEL BÖLÜM 2-
Duyuru/Alparslan Tuna'nın Hikayesi

Bölüm 34: Veliahtlar

6.6K 304 19
By eminenurckr

HELLOOO BEN GELDİM !

On beş gün de bölüm atmamazlık yapmazsın Emine ! Ha pu bana fjsljfdsjfds

Neyse geç olsun güç olmasın dime fkşdkfks

Up uzun ve ponçirik bir bölümle geldim, uzatmadan sizi bölüme aliyim :)

İyi Okumalar !

-3 AY SONRA-

Bir adam ne zaman tamamlanmış hissederdi kendisini ? Aşık olduğunda mı ? Evlendiğinde mi ? Baba olduğunda mı ?

Sanırım hepsi, dedi Ali Asaf içinden. Yanında yatan kadının, yastığa dağılmış kızıl saçlarına bakarken hala bir rüyada gibi hissediyordu kendisini. Üç aydır, her gün sabah uyandığında, kahvaltıda, hastanede, gece uyurken...Her anında gördüğü yüz aynıydı. Kaybolduğu ormanlar, yandığı kızıl saçlar...Her anındaydı. Dört yıldır hayal ettiği her şey yanı başındaydı. O kadar mutluydu ki, rüya olmasından köpek gibi korkuyordu. Yeniden nefessiz kalmaktan köpek gibi korkuyordu. Hazan'sız kalmaktan köpek gibi korkuyordu.

"Asaf..." karısının uyku mahmuru sesini duyduğunda irkildi Ali Asaf. "Günaydın, güzelim..." Ali Asaf, yüzünde aydınlık bir tebessümle kadına baktığında Hazan gülen gözlerle adama baktı. "Günaydın, sevgilim..." Ali Asaf, karısının alnına derin bir öpücük kondurduğunda derin bir nefes çekmeyi ihmal etmedi. "Düşüncelisin..." Hazan'ın sesiyle alnından dudaklarını çekip çok sevdiği gözlere baktı. "Hala, gerçek mi diye emin olamıyorum..." Hazan, kaşlarını çatarak adamın yüzüne baktı. "Asaf...Bunu konuşmuştuk." Ali Asaf, sıkıntılı bir şekilde kafasını salladı. "Biliyorum...Ama Hayal, ben yıllarca hemen hemen her gün aynı rüyaları gördüm. Her şeyi geç, senin beni affettiğine bile inanamıyorum." Hazan, anlayışlı bir gülümsemeyle adama baktı, yüzünü ellerinin arasına aldı. "Sen demiştin sevgilim, hiçbir rüya bu kadar güzel olamaz diye..." Ali Asaf, kafasını sallayarak yüzündeki ellerin üzerine koydu ellerini. "Sana deli gibi aşığım cesur yürek..." Hazan, inci gibi dişlerini sergilercesine bir gülüş kondurdu dudaklarına. Evlendiklerinden beri Ali Asaf, durup durup aşkını dile getiriyordu. Sanki söyleyemediği her anın acısını çıkarır gibiydi. "Sana deli gibi aşığım, mavi dev..." Ali Asaf, kadının dudaklarını dudaklarıyla esir aldığında ilk günkü gibi heyecanla dolan içine hayretler etmeden yapamıyordu. Üç aydır her gün, bu kadını öpüyordu ama her seferinde içinde volkanlar patlıyordu. Aslında içten içe biliyordu, ömrü boyunca o volkanlar patlayacaktı yüreğinde.

"Uyanmadınız mı ?" Alparslan Tuna, şiddetle kapıyı açıp odaya girdiğinde Hazan hızla itti adamı. Ali Asaf, her sabah alıştığı olaya homurdanmakla yetindi. "Uyandık annecim..." yataktan kalkıp oğlunun yanına giden kadına homurdansa da, hayranlık ve sevgiyle onlara bakmaktan alıkoyamadı kendisini. Alparslan Tuna, çoktan annesinin boynuna sarılıp derin derin koklamaya başlamıştı annesini. Hayatının en güzel, en önemli iki parçasıydı onlar. Biri candı, diğeri canandı. "Oğlum, sen bana düşman mısın ?" Hazan, kaşlarını çatarak adama döndü. "Asaf !" Ali Asaf, karısına çocuk gibi omuz silkti. Yerinden kalkarak oğlunu kucağına aldı, önce yanağına koca bir öpücük bıraktı kokusunu içine çekti. Dört yılın hasreti hiç bitmeyecekti, her sabah bunu anlıyordu Ali Asaf. Hem oğlunu, hem de Hazan'ı yanındayken bile özlüyordu. "Oğlum, hani girmeden önce kapıyı çalacaktın ?" Alparslan Tuna, omuz silkerek babasının boynuna kollarını doladı. "Baba, ne yapayım ? Annemi hemen koklamam gerekiyor...Unutuyorum." Ali Asaf, yüzünde oluşan gülüşle oğluna bakıp kafasını iki yana salladı. "Sende haklısın oğlum..." Hazan, karşısındaki manzaraya içi giderek baktı. Yıllardır hayalini kurduğu sahnelerin içinde olmak, nefesini kesiyordu. Adamın yanına yaklaşıp, önce oğlunun sonrada kocasının yanağına derin bir öpücük kondurdu. "Hadi bakalım, hazırlanın annemler kahvaltıya bekliyor." Alparslan Tuna, heyecanla babasının kucağından inip odasına koşarken Ali Asaf, kadına yaklaşmıştı adım adım. Hazan, anlam veremeyerek ona baktığında Ali Asaf'ın yüzünde çapkın bir gülüş oluşmuştu. "Asaf, neden öyle bakıyorsun ?" Ali Asaf, kadını kollarının arasına alıp yüzüne gelen saçları geriye itti. "Duş alırsın şimdi sen..." Hazan, anlamayarak onaylarcasına kafasını salladı. "Bende alacağım, suya zam gelmiş diyorlar. Masrafa gerek yok sevgilim..." Hazan, dediğini anlayarak hızla kafasını iki yana salladı. "Hayır, Asaf ! Bak annemler bekliyor..." Ali Asaf, kadına sırıtmaya devam ederken, beklemediği anda onu kucağına almıştı bile. Hazan, dudaklarından çıkan ufak çığlıkla kollarını adamın boynuna doladı. "Ya Asaf ! Dünyanın en doyumsuz ve arsız adamısın !" Ali Asaf, karısının sözlerine ufak bir kahkaha attı. "Hayır sevgilim, karısına meftun bir adamım ben sadece..."

***

"Nerede kaldınız, kızım ?" Ela, Hazan'ın sinirli yüzüne baktı. "Oğluna sor anne !" Ali Asaf, yüzünde çapkın bir sırıtmayla annesine baktı. "Ay, babasının oğlu !" Ali Asaf, ufak bir kahkaha atarak annesine sarıldı. "Hatun, yine niye babasının oğlu oldu bu sıpa ?" Ela, kaşlarını çatarak kocasına döndü. "Aynı arsız, al birini vur ötekine !" Alp, hayretle karısına baktı. "Ela, pes doğrusu !" kocasına omuz silkmekle yetindi kadın. Ali Asaf, onların bu haline gülüp karısını kollarına aldı. "Duştayken hiç sinirli değildiniz Hayal hanım..." kimsenin duyamayacağı şekilde karısının kulağına fısıldamıştı Ali Asaf. "Ali Asaf !" Hazan'ın sinirle fısıldamasıyla, kahkaha atarak boynuna bir öpücük kondurdu adam. Kadının bütün sinirini uçurduğunun farkında değildi. "Ay, kapıda kaldık içeri geçin hadi !" Ela'nın sesiyle, kocasına yalancı bir sinirle bakıp saçını savurarak mutfağa yöneldi Hazan. Kocasının arkasından iç çekip, sırıttığının farkında değildi ama Ela ve Alp farkındaydı. Ve oğullarını böyle görmenin mutluluğunu iliklerine kadar hissediyorlardı.

Bir kadın gelmişti ve hepsini bir araya toplayıp, hayata tekrar bağlamıştı. Ve Ela da Alp'te biliyorlardı ki ömürlerinin sonuna kadar bu kadına besledikleri evlat sevgisinin yanında bir de yere göre sığmayan bir minnet duyacaklardı. "Seninle gurur duyuyorum oğlum..." Alp, oğlunun omzuna elini koyduğunda yüzünde babacan bir gülümseme vardı. "Yaptığın hataların hepsini ellerinle düzelttin..." Ali Asaf, yüzüne yerleşen hüzünle kafasını iki yana salladı. "Düzeltemedim baba...Düzeltmeye çalışıyorum. Evet bedelini ödedim...Ama düzeltemedim daha. Hazan söylemiyor ama biliyorum. Bazen Alparslan'ın bir cümlesiyle bakışları öyle buğulanıyor ki...O zaman anlıyorum, her şeyi düzeltemediğimi..." derin bir nefes alarak dolan gözlerini tavana dikti. "Alparslan, her akşam geldiğimde derin bir nefes alıyor. Gideceğimden korkuyor. Hazan hastaneye her girdiğinde derin bir nefes alıyor. O kadar kısa sürüyor ki, fark etmediğimi sanıyor ama ben farkındayım..." babasının omzundaki elinin üzerine koydu elini, hafifçe sıktı. "Ama deniyorum baba, düzeltmeyi deniyorum. Nefes almam için...Gerçekten nefes almam için, onlarında rahat bir nefes alması gerekiyor." Alp, dolu gözleriyle oğluna sıkıca sarıldı. Diyecek tek bir kelimesi yoktu, sadece duaları vardı. Allah'ım daha fazla sınama bu çocukları !

"Alp, Ali hadi sofrayı kurun !" Ela'nın mutfaktan gelen sesiyle baba oğul birbirinden ayrılırken, yüzlerinde bir gülümseme oluştu. Her şeye rağmen, buna da şükürdü. "Geldik sultanım !" babasının koşar adım mutfağa gitmesiyle kafasını iki yana sallayarak güldü Ali Asaf. Hiç büyümeyen babası ve annesi vardı.

Dakikalar sonra, kapı çaldığında Alparslan Tuna koşarak açmaya gitmişti. "Vay amcasının aslanı kapılarda karşılıyor bizi !" Tuna, büyük bir coşkuyla çocuğu kucağına alarak öptü. Alparslan Tuna, amcasına kısa bir sarılmadan sonra kucağından inmek için hareketlendi. "Amca bırak da Emir'i göreyim !" isyankar sesini duyduğunda şaşkınlıkla çocuğu yere bıraktı. Çok iyi anlaştıklarını biliyordu ama bu kadar kısa sürede birbirlerine bağlanmalarını beklemiyordu. Ali Emir'de gelene kadar, Alparslan Tuna'yı ne kadar özlediğinden bahsetmişti. Alparslan Tuna ise amcası bırakır bırakmaz Ali Emir'in önüne gelip kendilerine has selamlaşma hareketini yaptıktan sonra iki çocuk kıkırdayarak sarılmışlardı. Onlara şaşkınca Esra ve Tuna'ya aldırmadan konuşarak içeri geçmişlerdi bile.

"Az önce ne oldu burada ?" Tuna'nın şaşkın söylemiyle Esra gülerek kocasına baktı. "Veliahtlarınız, sevgilim...Başka bir şey değil..." Esra, şaşkın kocasını bırakıp içeri geçerken Tuna, ufak bir kahkaha patlatmıştı. "Neye gülüyorsun tek başına deli ?" Ali Asaf, kapıda tek başına gülen dostuna alayla baktı. "Ali..." Tuna'nın duygu dolu sesi ve yaşlarla parlayan gözleriyle kaşları çatıldı. "Tuna iyi misin ?" dostunun endişeli sesini duyduğunda kafa salladı Tuna. "Ali..." bir şey demeden hızla sarıldı dostuna. "Tuna, iyi olduğundan emin misin ?" Ali Asaf, bir yandan dostuna sarılırken bir yandan endişeyle konuşuyordu. "Aynı çocukluğumuzdaki gibilerdi..." Ali Asaf başta anlamasa da sonradan çocukları kast ettiğini anlayıp gülümsedi. İki elini dostunun omzuna koyup, yüzüne baktı. "Onlar bizim oğullarımız Tuna...Aksi beklenemezdi zaten. Bende şaşkınım bu kadar çabuk anlaşmalarına aslında..." Tuna gülerek kafasını salladı. "İyi ki döndün, Hazan'ı buldun Ali..." derin bir nefes aldı Tuna. "Hayallerimizi yaşıyoruz Ali farkında mısın ? Geç oldu, güç oldu ama oldu !" Ali Asaf da dolu gözleriyle kafasını sallayarak onayladı dostunu. "Hayallerimden bile güzel bu Tuna, böyle bir hayatı hayal bile edemezdim..." karısı gözlerinin önüne geldiğinde iç çekti istemsizce. "Arka bahçeye geçelim mi ?" Ali Asaf'ın sorusunu kafasıyla onayladığında arka bahçedeki çardağa geçtiler. Oturduklarında derin bir nefes aldı Ali Asaf. "Bunu söylemem ne kadar doğru bilmiyorum ama...Biliyorsun, Melis'in peşinden çok koştum çok sevdim onu. Öldüğünde bütün hayatım bitmiş gibi hissettim. Ama Hazan...Tuna, ben Melis olsa da ona aşık olurdum. Bin tane hayatım olsa bininde de Hazan'a aşık olurdum. Onu beş yaşında da görsem, on beş yaşında da görsem, yirmi yaşında da görsem, elli yaşında da görsem, doksan yaşında da görsem aşık olurdum. Bazen bunu düşünüyorum, kötü hissetmem gerektiğini düşünüyorum ama hissedemiyorum." Derin bir nefes alarak gökyüzüne dikti bakışlarını. "İlk görüşte aşkı hep saçma bulurdum ama Hazan'ı ilk gördüğümde aşık oldum ben...Bana öfkeyle bakan yeşillerini gördüğümde aşık oldum." Gözünden düşen bir damla yaşla dostuna baktı. "Hazan bana ne zaman gelse hayatımın Hazan Vakti başlayacaktı biliyorum..." Tuna, dostuna anlayışla baktı. Bunları en başından beri biliyordu. Otuz üç yıllık hayatının otuz senesinde yanında olan adamın nefes alışından hissettiğini anlardı. "Ben bunları zaten biliyorum Ali..." Ali Asaf, anlamayarak dostuna baktı. "Sen Hazan'ı hastanede ilk gördüğünde ona öyle bir bakmıştın ki...Ben hayatım boyunca senin bir kadına öyle baktığını görmemiştim. Evet Hazan çok güzel ama bu öyle bir güzele bakar gibi bir bakış değildi. Yani Melis'e ilk bakışın gibi değildi. Bakışlarına yıldız düşmüş gibiydi dostum...O kadar parlamıştı." Ali Asaf dostuna buruk bir tebessümle baktı. Bir tek o anlayamamıştı aşkını, bir tek o kabul edememişti ve hayatlarından seneler çalmıştı. "Nasıl anlamadım Tuna ? Nasıl paramparça ettim onu ?" bir yakarış koptu Ali Asaf'ın dudaklarından. "Ali Asaf, sen hayatın boyunca verdiğin sözden ne zaman döndün ki ?" dudaklarına ufak bir gülümseme kondu Tuna'nın. "Hatırlıyor musun, beş-altı yaşlarındaydık. Annemin vazosunu kırmıştım, sana da sakın söyleme deyip söz verdirmiştim. Ne yapsalar söylememiştin ve cezayı sen almıştın. Sonra itiraf edince ben de almıştım. Ama işin tuhaf tarafı beş yaşındaydık Ali, bana sorsalar biraz zorlamadan sonra söylerdim. Sen..." dudaklarından bir kıkırtı koptu. "Alt tarafı bir vazo için, yapmadığın bir şey yüzünden bir hafta sokağa çıkmama cezası almıştın. Niye ? Sözünü tuttun diye..." Ali Asaf da o anların hatırasıyla gülümsedi. Doğru diyordu Tuna, hayatı boyunca verdiği sözlere çok sıkı bağlıydı. Ama bununda bir sebebi vardı. Babası harika bir eş, harika bir babaydı. Ama hiçbir zaman verdiği sözleri tutamazdı. Doğum günlerinin hiçbirinde yoktu, hastalandığında yoktu, ilk okula başladığı gün yoktu...Hep işleri vardı, sevgisini sonuna kadar verirdi ama ilgisi işiydi. Annesi de çok ağlardı, öfkelenirdi bu duruma; o sebepten daha ufacık çocukken yemin etmişti Ali Asaf, asla babası gibi olmayacak verdiği sözleri hep tutacaktı. Ali Asaf'ın buğulanan bakışlarından ne düşündüğünü anlayıp sarıldı dostuna Tuna.

Hayatın sillesini yemiş bir adamdı Ali Asaf ve feleğin çemberinden geçmiş bir kadında bulmuştu hayatı.

"Tuna ! Tuttun kocamı, aç aç duruyor burada !" Hazan'ın sesi duygusallığı dağıttığında Ali Asaf; kendilerine doğru gelen kadının uçuşan kızıl saçlarına, güneşte parlayan beyaz tenine hayranlıkla baktı. "Aramıza giriyorsun kızıl cadı, ayrı kaldık senin yüzünden Ali'mle !" Tuna'nın yalancı sinirine aynı şekilde karşılık verip kocasının oturduğu sandalyenin tepesine yasladı bedenini. "Tuna, neşterimi özlemişsin sen ! Kocamı sahiplenip durma !" yüzük parmağını nispet yaparcasına Tuna'ya doğru sallayıp gülerken Ali Asaf hayranlıkla karısını izliyordu. Yıllar, acılar hiç mi bir kadını değiştirmezdi ? Hazan'ı değiştirmemişti...Dört yıl önce hastanede kendisine oyunbaz bir tavırla mavi dev diyen kadınla, şimdi Tuna'yla atışan kadın arasında hiçbir fark yoktu. Sadece yüzüne bir olgunluk gelmişti, bu onu çok daha güzel yapmaktan başka hiçbir etki yaratmamıştı Hazan'da. "Sevgilim sen de bir şey söyle şuna !" Hazan, kocasına çocuk gibi dudak bükerek Tuna'yı şikayet ettiğinde istemsizce güldü Ali Asaf. Oturduğu sandalyeden kalkıp karısının beline sarıldığında önce saçlarına bir öpücük kondurdu, sonra dostuna döndü. "Zevzek herif, karımla uğraşma !" yalancı bir sinirle söylenen dostuyla ayağı kalkıp Ali Asaf'a omuz atarak uzaklaştı yanlarından. Onun bu yalancı tribine ilk kahkaha Hazan'dan gelirken, Ali Asaf'da çok geçmeden karısına eşlik etmişti. Kahkaha sesleri bahçeyi inletirken, evde onları duyan ailelerinin dillerinden şükür düşmüyordu. Ali Asaf'ın dediği gibiydi belki de; Hazan Vakti gelmişti hayatlarına...Ama öyle bilindiği gibi güz vakti değildi bu onlar için; hayat getiren bir kadının vaktiydi.

Dakikalar sonra Muzaffer ve Derya'nın da gelmesiyle kahvaltı sofrasına oturulmuş, keyifli bir sohbet dönüyordu sofrada. "Yarın ellinci yıl kutlamasını unutanı hastaneden atarım !" Alp'in sesi araya girdiğinde Ela'da kocasını desteklemek için kafasını sallamakla yetinmişti. "Of baba ! Biz gelmesek..." Ali Asaf, beklentiyle babasına baktığında Hazan'da hevesle kafasını sallayarak ona uydu. "Oğlum kafayı mı yediniz ikinizde ?" ikisinin yüzünde gezdirdi bakışlarını bezginlikle, her davette bu cümleleri duymaktan bıkmıştı. "Biriniz hastanenin en iyi beyin cerrahı, diğeriniz en iyi kalp ve damar cerrahı nasıl gelmeyeceksiniz ?" Hazan ve Ali Asaf yenilmişlikle kafalarını sallarken, Alp memnuniyetle gülümseyip Muzaffer ve Derya'ya döndü. "Siz de geliyorsunuz !" itiraz istemeyen bir sesle konuştuğunda Muzaffer ağzını açacakken, Derya'nın onu cimciklemesiyle susmuştu. İsteksizce Alp'e kafa salladığında adam yüzünde büyük bir gülümsemeyle kahvaltısına devam ederken, o ve Ela haricinde kimse memnun değildi bu durumdan.

"Anne, baba ?" Alparslan Tuna, masadaki sessizliği bozduğunda herkesin dikkati onun heyecanlı yüzünde toplanmıştı. "Söyle oğlum..." Ali Asaf, oğlunun heyecanlı yüzüne meraklı bir bakış attığında Hazan, oğlunun bir şeye karar verdiğini anlamıştı. Böyle bir çocuktu Alparslan Tuna, genelde bir şey isterken değil bir karar aldığında heyecanlanırdı. Dört yaşında bir çocuğa göre çok karar aldığını da unutmamak lazımdı. "Biz Emir'le beraber büyüyünce asker olmaya karar verdik !" herkes bir süre duraksayıp nereden çıktığını anlamadıkları bu fikirle kaşlarını çattığında Alparslan Tuna'nın da kaşları çatılmıştı. "Bunun için fazla erken karar vermediniz mi aslanım ?" dedesinin konuşmasıyla ona doğru döndü Alparslan Tuna. "Hayır dede...Bu yaşta doktor, öğretmen olmak isteyebiliyorsak asker niye olmak isteyemeyelim ?" işte şimdi kimsenin diyecek bir şeyi kalmamıştı, çünkü Alparslan Tuna yine zekasını ortaya koymuştu. O an masada herkes onu onaylasa da vazgeçeceklerini düşünüyorlardı. Bilmiyorlardı ki, Alparslan Tuna da Ali Emir de bu ülkenin en iyi askerlerinden olacaklardı.

***

Beş yıldızlı bir otelin balo salonu oldukça sade ve şık bir şekilde hazırlanmıştı. Kadınlar birbirleriyle adeta bir şıklık yarışı içinde parıldarken, erkekler şık takım elbiseleri içinde onlara eşlik ediyordu. Keyifli bir atmosfer hakimdi salonda, organizasyonu üstlenen Ela ise bu atmosferden çok memnundu. "Sevgilim, senin hayta oğlun nerede kaldı ?" kocasının beline sarılan kollarıyla gülümsedi Ela, hala ilk günkü gibi aşıktı bu adama. "Geliyorlarmış hayatım..." Ela kocasına doğru tamamen döndü. "Alp, oğlumuz ne kadar mutlu değil mi ?" Alp, yüzünde oluşan tebessümle kafasını salladı. Oğlunun iç karmaşasından, pişmanlıklarından bahsedip karısını üzmek istemiyordu. "Mutlu sevgilim...Çok daha mutlu olacaklar..." inanarak söylediği cümlelerden sonra Ela'nın kafasını sallayıp bakışlarının takıldığı yere baktı. Hazan ve Ali Asaf, mükemmel bir uyumu içinde salonda ilerliyorlardı. Filmlerde yer alabilecek kadar büyülü bir sahneydi bu ve Ela'yla Alp hem oğullarıyla hem de gelinleriyle gurur duymaktan başka bir şey yapamıyorlardı. "Anne, bu oğlunu geri veremiyor muyuz ?" Hazan'ın sitemli sesiyle ufak bir kahkaha koptu Ela ve Alp'ten. "Üzgünüm, kızım. Bizde iade yok !" Ali Asaf hayretle annesine bakarken, duyanlardan kıkırtılar yükselmişti bile. "Kızıl cadı, ne oldu Ali'mi geri vermeye çalışıyorsun ?" Tuna'nın sesinin araya karışmasıyla Hazan ona baygın bir bakış attı. "Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim demişler !" Tuna, yalancı bir sinirle kardeşi gibi sevdiği kadına bakarken Esra hiç beklemediği şekilde konuşmaya dahil olmuştu. "Hazan'cım, boşuna uğraşma geri alınmıyor bu model yapacak bir şey yok !" ortamda kahkahalar yükselirken Tuna ve Ali Asaf hayretle birbirlerine baktılar. "Ali, senin kızıl benim hatunu da yoldan çıkarmış !"

"Valla hakkını helal et kardeşim, aynen öyle yapmış !" ne kadar hayretle söylense de karısına hayranlıkla bakmaktan kendini alamamıştı Ali Asaf. Üzerinde ince askılı, derin yırtmaçlı kırmızı saten elbisesiyle bu dünyaya ait olamayacak kadar güzel görünüyordu. Öyle ki, Ali Asaf daha önce kimse için duymadığı kadar kadını kendisine saklama isteği duyuyordu. Öyle delicesine bir istekti ki bu, her an kadını kucaklayıp götürmemek için büyük bir efor sarf etmesi gerekiyordu.

Gençlerin tatlı atışmalarıyla iyice şenlenen ortam, hastanenin sahibi ve başhekimi olan Alp'in sahneye çağrılmasıyla ciddileşmişti. Hızlı adımlarla, yanından geçtiği insanlara gülümseyerek sahneye çıktı Alp. Gözlerini herkesin üstünde tek tek gezdirirken, en son karısına aşk dolu bir bakış atarak konuşmaya başladı. "Öncelikle, Hayat Hastanesinin 50. Yıl kutlamasına hepiniz hoş geldiniz !" coşkulu bir alkış tufanı koptu salonda. "Rahmetli babam, bin bir güçlükle gecesini gündüzüne katarak çalışıp kurdu bu hastaneyi...En büyük hayalini gerçekleştirmek için çok çabaladı..." derin bir nefes aldı, babasını her andığında olduğu gibi yumruk yaptığı elini kalbinin üstüne koyarak gülümsedi. "Başardı ve o bu dünyadan gittiğinde Türkiye'nin en iyi hastanesi olması için çabalamamın sözünü aldı benden...Başardım da, istatiksel olarak Türkiye'nin en iyi hastanesiyiz. Umarım çalışan herkes de benimle hem fikirdir..." Alp'in sözlerini desteklercesine bir alkış tufanı daha koptu. "O kadar çok çalıştım ki bu hastane için, belki de çok şey kaçırdım..." karsının buğulanan bakışlarına baktı pişmanlıkla. "O kaçırdığım şeylere olan tek tesellim, birçok insanın hayatına dokunabilmiş olmak..." tekrar derin bir nefes aldı. "Biliyorsunuz ki karısına deli gibi aşık bir adamım..." etraftan ufak kıkırtılar yükselirken, Ela utangaç bir gülüşle kocasına baktı. "Karımdan yeterince ayrı kaldığımı düşünüyorum...O yüzden emekli olmaya karımın dizinin dibinde oturmaya karar verdim !" Ela haricinde herkes büyük bir şaşkınlık yaşarken, misafirlerden kahkahalar yükselmişti bile. "Evet, en büyük şaşkınlığı oğlumun ve gelinimin yaşadığını görebiliyorum !" Hazan, Alp'in sözleriyle kafasını sallayıp sırıtırken Ali Asaf omzuna yüklenen yükle kaşlarını çattı. "Ali Asaf, tahminimce karısına daha yeni kavuşmuşken bu yükü ona verdiğim için beni öldürmek istiyor olabilir." Babasının sözlerine istemsizce sırıtıp, karısının beline sarıldı Ali Asaf. "Evet, şimdi asıl kararımı açıklıyorum...Normalde, hastaneyi de başhekimliği de Ali Asaf'a devredebilirim bunu hak ediyor. Ama başhekimliği ondan daha çok hak eden biri var..." herkes merakla kararı beklemeye başladı. "Oğlum kusura bakma ama karın senden daha yetenekli ve bu göreve uygun !" herkes kahkahalara boğulurken, Hazan şaşkınlıkla önce Alp'e sonrada gülen Ali Asaf'a baktı. "Asaf, babam ne diyor ?" Ali Asaf, karısının şaşkın haline gülüp sıkıca sarıldı. "Yeni başhekimimizin sen olduğunu söylüyor, karım !"

"Evet, hastanemizin yeni sahibini ve yeni başhekimimizi sahneye alalım !" Alp'in sözleriyle Hazan hala şaşkın olsa da Ali Asaf'ın yönlendirmesiyle sahneye çıkmıştı. Hazan'ın henüz konuşamayacağını anlayan Ali Asaf, mikrofonu eline almıştı. "Herkese iyi akşamlar, hoş geldiniz !" ufak bir alkış başlayınca sustu Ali Asaf. "Ben de çok şaşkınım açıkçası, babamın emekli olma kararından haberimiz yoktu..." imayla ve sitemle babasına bakıp, dinleyenlere döndü. "Bir an bütün yükü omuzlarıma bırakacak diye korkmadım değil...Ama babam her zamanki gibi en doğru kararı verdi, hayatımda gördüğüm en iyi cerrahlardan biri olan karıma verdi bu görevi..." aşk dolu bakışlarla baktı karısına, izleyen herkesin imrenerek hatta bazılarının kıskançlıkla baktığının farkında bile değildi. "Umarım hepimiz için hayırlısı olur, iyi eğlenceler !" Hazan, uzatılan mikrofonla derin bir nefes alıp kocasının güven veren bakışlarıyla konuşmaya başladı. "Herkese iyi akşamlar...Hala çok şaşkınım, açıkçası..." Alp'e dönüp sitemli bir bakış attı. "Babam, önceden haber verse bir konuşma falan hazırlardım !" isyankar sesiyle kıkırtılar yükseldi salondan. "Neyse, Alp Demir yine yapacağını yaptığına göre bize de bu görevi layığıyla yerine getirmek düşüyor." Derin bir nefes aldı. "Bundan beş sene önce böyle bir tablonun içinde olacağımı biri söylese dalga geçiyor diye kızardım. Ama şimdi dönüp bakıyorum da bu beş senede olmaz dediğim her şeyin olduğunu görüyorum...Hayat hastanesinin yeri bende çok ayrı; ben burada hayatımın aşkını buldum..." kocasına dolu gözlerle baktı. "Ailem dediğim insanlar bir elin parmağını geçmezken, kocaman bir ailenin içine düştüm, anne oldum." Ailesinin gözlerine baktı tek tek. "Şimdi de ilerisi için hayalini kurduğum göreve sahip oldum." Dolan gözlerini gülerek sildi. "Neyse daha fazla konuşup başınızı şişirmeyeceğim, hepinize iyi eğlenceler !" kürsüden çekilirken babasının ve kocasının gurur dolu bakışlarını gördüğünde içtenlikle gülümsedi onlara. Ali Asaf, bir kere daha hayran olduğu kadının ellerinden tutarak sahneden indirirken kimseye bir şey söylemeden kadını neredeyse sürükleyerek bahçeye çıkardı. "Asaf ne oluyor ?" Hazan şaşkınlıkla konuşurken, dudaklarına kapanan dudaklarla bir an kalakaldı. Kendisini deli gibi öpen kocasına ayak uydururken her şeyi unutmuştu.

Dakikalar sonra ayrıldıklarında, alnını alnına yaslayan adama baktı. "Neydi şimdi bu ?" karısının şaşkın yüzüne gülümseyip alnını öptü adam. "O kadar güzeldin ki o sahnede...Seni öpmesem delirebilirdim Hayal...Bu kadar güzel olman haksızlık ! Beni kendine bu kadar aşık etmen haksızlık ! Kendine bu kadar hayran bırakman haksızlık !" derin bir nefes alıp karısının dolu gözlerinden akan yaşları sildi usulca. "Sana deli gibi hayranım kadın...Bu kadar güçlü olmana, bu kadar yetenekli olmana, bu kadar güzel olmana...Her şeyine hayranım." 

Hoppaallaaa aşk koktu anam buralar fljsdjfsjdsj

Bölümü nasıl bulduğunuzu anlatmak isterseniz yorumlara beklerim fkdjfsd

Umarım beğenmişsinizdir :)

Sağlıkla kalın canlar !

Continue Reading

You'll Also Like

2.3K 535 20
Hiçbir şey söylemeden bir kaç saniye bakıştık, sonra beni zorla koltuğa oturttu. Koltuğun kolçaklarına ellerini dayayıp yüzüme doğru tehlikeli bir me...
540K 43.8K 34
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...
83.2K 5.6K 24
Yaşadı... Daha doğrusu yaşamak istedi... Ama bir kaç ufak değişiklikle... Annesinin yaşadığı güzel yanları almak istedi kendine... Babası gibi sadık...
45.9K 4K 34
Psikolojik hasta olan bir asker ve psikiyatristin hikayesi...