CEVHERİ (+18)

By lalelikoyunkavalcisi

2M 67.4K 19.4K

+18 ve üzeri içindir. More

BÖLÜM • 1
BÖLÜM • 2
BÖLÜM • 3
BÖLÜM • 4
BÖLÜM • 5
BÖLÜM • 6
BÖLÜM • 7
BÖLÜM • 8
BÖLÜM • 9
BÖLÜM • 10
BÖLÜM • 11
BÖLÜM • 12
BÖLÜM • 13
BÖLÜM • 14
BÖLÜM • 15
BÖLÜM • 16
BÖLÜM • 17
BÖLÜM • 18
BÖLÜM • 19
BÖLÜM • 20
BÖLÜM • 21
BÖLÜM • 22
BÖLÜM • 23
BÖLÜM • 24
BÖLÜM • 25
BÖLÜM • 26
BÖLÜM • 27
BÖLÜM • 28
BÖLÜM • 29
BÖLÜM • 31
BÖLÜM • 32
BÖLÜM • 33
BÖLÜM • 34
BÖLÜM • 35
BÖLÜM • 36
BÖLÜM • 37
BÖLÜM • 38
BÖLÜM • 39
BÖLÜM • 40
BÖLÜM • 41
BÖLÜM • 42
BÖLÜM • 43
BÖLÜM • 44
BÖLÜM • 45 • FİNAL
• ÖZEL FİNAL •

BÖLÜM • 30

32.7K 1.2K 394
By lalelikoyunkavalcisi

"Ah Su ne gerek vardı.",

Hande hanım elindeki elbiseyi en değerli şeymiş gibi tutup Su'yun yanağına teşekkür öpücükleri kondurdu.

Hande hanımı ilk kez bu kadar mutlu ve sevecen görüyordum. Bakışlarım yanımdaki kocama kaydığında o da hissetmiş gibi bana bakıp gülümsedi. Onun gülüşüyle cesaret alıp omuzlarımı dikleştirdim.

Hande hanım elbiseyi Ezgi'ye verip tekrar yerine oturup yemeğine devam etti.

"Paris'teki defileni izledim muhteşemdi.",

Hande hanımın Su'ya çektiği yağlar yüzünden gözlerimi devirip bardaktaki suyumdan bir yudum aldım. Aslında şu an ağır bir içki iyi giderdi ama Süleyman dedenin yanımda içecek biri değildim.

Masadaki konuşmaları bir süre sonra takip etmeyi kesip önümdeki tabağa biraz daha taze fasulye koyup yemeye devam ettim.

Bu zenginlerde yemek yememek gibi bir huy vardı sanırım. Benim dışımda kimse doya doya yemek yemiyordu. Oysaki yemek masasında elliden fazla çeşit vardı. Ben hangi birini yiyeceğime şaşırıyordum.

Bir de her gün bu çeşitler değişiyordu. Sırf bu yüzden kilo almıştım. Ama çokta dert etmedim, kilo alınıp verilen bir şeydi. Önemli olan sağlıklı olup olmadığımdı.

"...İnci?",

Bakışlarımı adımı söyleyen kişiye yani Su'ya çevirdiğimde ağzımdaki lokmamı zorlukla yutup konuştum,

"Özür dilerim duymadım ne sormuştun?",

"Son sınıftasın değil mi? Nasıl geçiyor üniversite?",

Su sorusunu tekrar yenilediğinde yalancı bir gülümsemeyle cevapladım.

"Evet, son sınıftayım. Üniversite yoğun geçiyor malum son sene bir sürü şeyle uğraşıyorum.",

"Ah bilirim. Hele bir de asistan öğrenci olduğunda işin iki katına çıkar ya hiç unutamıyorum o zamanları.",

"Evet öyle ama asistan öğrenci olmak güzel bir şey. Sana bir çok şey katıyor.",

Dediğimde Aras araya girip konuştu,

"Asistan öğrenci mi oldun? Ne zaman?",

"Ah söylemedim mi. Bir kaç gün önce oldum. Daha yeni.",

Gerzek kocam bana vakit ayırıp ne yaptığımı sormamıştı ki. Anca Su ile vakit geçirip durmuştu. Bunu bilmiyor oluşu o yüzden normaldi.

"Kimin?",

Aras'ın sorusuyla gülümseyerek konuştum,

"Ege hocanın. Ege Akpınar.",

Dediğimde konuşmaya Yavuz bey girmişti,

"Aa Ege. Onun asistanlığını yapmak kolay değildir. Zor biridir.",

"Evet, çok yoruyor beni ama ondan çok şey öğrendim.",

"Bilirim. Ege çok zeki ve çalışkandır. Öğrencilerinin de öyle olmasını ister. Tebrik ederim.",

Yavuz bey ilk kez bana gururlu bir ifadeyle baktığında gerçek manada gülümsedim. Sanırım takdirini kazanmıştım. Uzun zamandan sonra bir babanın takdirini kazanmak kalbimi ısıtmıştı.

"Ege Akpınar'ı sen nerden tanıyorsun baba?",

"Biz birlikte bir projede yer almıştık. O zamanlar şirketini yeni kurmuştu. Benden küçük olmasına rağmen ondan çok şey öğrendim.",

Yavuz beyin lafından sonra bakışlarımı Aras'a çevirdim. Kaşlarını tekrar çatmıştı. Neden çattığını anlamasamda üzerinde durmadım.

"Aman bırakın şimdi Mimarlığıda biraz Moda konuşalım.",

Hande hanım tekrar açılan konuyu kapattığında yemeğime devam ettim. Arada bir bakışlarım Aslı'ya kayıyordu. Yüzünden düşen bin parça olması beni rahatsız etmişti. Acaba ne sorunu vardı?
Bir ara bunu konuşmayı aklıma not ettim.

"Siz neden düğün yapmadınız?",

Su'yun sorusu üzerine bakışlarımı Aras'a çevirdim. Bunu herkes soruyordu cevabını nasıl veriyordu merak ediyordum.

"Vaktimiz olmadı.",

Aras'ın cevabıyla bakışlarımı Su'ya çevirdim. Bu konuyu deşmek için oldukça istekli görünüyordu. Elimdeki çatalı bırakıp arkama yaslandım. Sorduğu soruları ben de sürekli kendime soruyordum.

"Yüzükleriniz de yok. Siz evlenmek için niye bu kadar acele ettiniz?",

"İnci'yi kaybetmek istemediğim için hemen nikahıma aldım. Böylece asla ayrılmayacağız.",

Aras'ın cümlesi üzerine masada gerçek ve yalancı kahkaha sesleri yükseldiğinde durdum. Sadece durup düşündüm.
Aras'ın söylediklerini düşündüm.

Beni kaybetmekten mi korkmuştu? O yüzden mi hemen evlenmek istemişti?

Bakışlarımı Aras'a çevirdiğimde gözlerimin içine baktı. Uzun zamandır merak ettiğim sorunun cevabını alıyordum.

Aras, annesinin attığı mesaj yüzünden ondan ayrılacağımı düşünüyordu. O yüzden hemen evlenmemiz için uğraşmıştı. Annesinin beni etkilemesinden korkmuştu.

Ah salak kafam. Neden önemli durumlarda gerizekalıya dönüyordum. Aradığım cevap gözümün önündeydi. Aras beni kaybetmekten korkuyordu.

Elimi Aras'ın masadaki elinin üzerine koyup okşadım. Bakışlarımı Su'ya çevirip konuştum,

"Düğün veya yüzük önemli değil. Önemli olan bizim bir arada olmamız. Düğün illaki olur. Asıl mesele birlikte geçireceğimiz zamanları niye düğün için erteleyelim ki.",

Dediğimde bakışlarımı tekrar Aras'a çevirdiğim bana aşkla bakıyordu. Masada Süleyman dede olmasa dudaklarına yapışabilirdim.

"Ben de böyle bir aşk istiyorum.",

Aslı'nın cümlesiyle gülümsedim. Bakışlarındaki hüzün, söylediklerindeki şakayla karışık bir gerçeğin olduğunun kanıtı gibiydi.

• • •

Aras'la birlikte bahçede oturduğumuzda yanımızdaki Tavuk ve Kal ile birlikteydik. Yerdeki soğuk çimenler beni mayıştırıyordu. Kal'ın tüylerini okşarken başımı Aras'ın omzuna koydum. Aras üzerimizdeki örtüyü düzelttiğinde konuştum,

"Beni kaybetmekten korkma artık. Öyle bir şey olmayacak.",

Dediğimde Aras bakışlarını bana çevirip dudaklarını alnıma bastırdı.

"Bırakamam İnci. Sen içime her gün her dakika daha çok işlerken nasıl korkmam? Sensizliğin düşüncesi bile mahvediyor beni.",

Kalbim sızladı. O koca cüssesinde sakladığı kalbi nelerle uğraşıyordu demek ki.

Aras'a korkma diyordum ama ben de çok korkuyordum. Aras'ı kaybetmekten çok korkuyordum.

"Seni çok seviyorum.",

"Ben daha çok seviyorum İncim.",

Dediğinde gülümsedim. Burnumu Aras'ın boynuna sürtüp kokusunu içime çektim. Uzun zamandır ilk kez başbaşa kalmıştık.

Ay ışının altında yanımızdaki köpeklerimizle başbaşa geçirdiğimiz en güzel gecelerden biriyidi.

"Seni özledim.",

Aras'ın fısıldayarak söylediği cümlesiyle gözlerimi kapatıp konuştum.

"Ben de seni özledim.",

Dediğimde Aras dudaklarını dudaklarımın üzerine bastırmıştı. Küçük ama sık verdiği öpücüklerle vücudumun ısısı artıyordu.

Aras belimden tutup beni biraz daha kendine çekti. Kucağımdaki Kal'ın kafasına dikkat ederek öpüşmemizin derinleştirdik.

Aras dudaklarımızı ayırdığında dudaklarını boynuma bastırıp, sırtımdaki eliyle vücudumu okşamaya başlamıştı.

"Aras...",

İnler gibi konuştuğumda Aras bir tepki vermedi.

"Aras burada olmaz. Biri görür şimdi.",

Dediğimde Aras dudaklarını boynumdan çekip konuştu,

"Ne var sen benim karımsın ben de karımla sevişiyorum.",

Dediğinde kıkırdadım.

"Burada olmaz dedim. Hem köpekler uyanacak.",

Dediğimde gözlerini devirip ayaklandı. Kucağındaki Tavuğu bana verip benim kucağımdaki Kal'ı aldı.

Tavuk uyanmıştı ama uyku sersemi olduğu için kucağımdan inmek istemiyordu.

Aras Kal'ı aldığı gibi açık pencereden içeriye girip Kal'ı yatağına bıraktı. Bende yerdeki yastıkları yerlerine koyup örtüyü alarak içeriye girdim. Kucağımdaki Tavuğu Kal'ın hemen yanındaki yatağına bıraktığımda gülümsedim.

İki çocuğumuz varmış gibi hissediyordum. Aras kolunu belime dolayıp dudaklarını tekrar boynuma bastırdığında kıkırdadım.

Aslında benim üç çocuğum vardı. Aralarından en haylazı da Aras'tı.

• • •

"Her gün beni böyle bırakacak mısın?",

"Evet.",

Dediğinde etrafımıza baktım. Bir çok kişinin bakışları üzerimizdeydi. Malum öğretmenleriyle evlenmiştim. Bugüne kadar bunun gerçek olduğunu düşünmeyen insanlar bile artık gerçek olduğunu anlamışlardı.

"Teşekkürler abiciğim.",

Dediğimde Aras gözlerini devirdi. Abimmiş gibi davranıyordu. Çocuk gibi beni her gün okula bırakması normal miydi?

"İnci!",

Arkama döndüğümde gördüğüm kişiyle gülümsedim.

"Merhaba hocam. Günaydın İnci.",

Çınar, Aras'a başıyla selam verdiğinde gülümsedim.

"Nasılsın Çınar?",

"Teşekkürler hocam iyiyim siz? Bu arada hayırlı olsun.",

"Teşekkür ederiz.",

Çınar ile Aras'ın iyi anlaşmaya başlamalarına seviniyordum. Aras sonunda Çınar'ın gözünün bende olmadığını kabullenmişti. O yüzden Çınar'a daha olumlu bakıyordu artık.

"Aa Ege hocam!",

Çınar, arkamdan seslendiğinde arkamı döndüm. Ege hoca şaşkın bir ifadeyle bize bakıyordu. Sonra bakışları Aras'ı bulduğunda bize doğru gelip gülümsedi.

"Günaydın.",

"Günaydın hocam.", "Günaydın hocam!",

Aras, kaşlarını çatmış bir şekilde Ege hocaya bakarken konuştum,

"Aras, Ege hocam, Ege hocam, Aras.",

Karşılıklı duran ikiliyi tanıştırdığımda Ege hoca Aras'a elini uzattığında Aras'ta o eli kavrayıp sıkmıştı.

"Memnun oldum Aras bey. Babanızı yakından tanırım.",

"Ben de memnun oldum.",

Aras'ın yüzündeki gülümsemenin sahte olduğunun farkındaydım. Sinirlenmişe benziyordu.

Ege hoca, "Bu arada hayırlı olsun.",

Aras, "Teşekkürler.",

Ege hoca, "Düğün hediyesi getirmek isterdim ama düğün olmadı. Sanırım bu durumun bilinmesini istemiyorsunuz?",

Ege hocanın imalı sorusuyla dudaklarımı birbirine bastırdım. Aras'ın ne cevap vereceğini merak ediyordum. Gözlerim Çınar'a kaydığında onunda benim gibi tedirgin olduğunu gördüm. Yanımızdaki ikilinin arasındaki gerginlik her hallerinden belli oluyordu.

Aras, "Aksine herkesin bilmesi için düğünü en yakın zamanda yapacağız. İnci size davetiyeyi getirir.",

Ege hoca, "Böyle gizli saklı yapılınca bilinmesini istemiyorsunuz diye düşündüm. Malum İnci'nin elinde nişan yüzüğü de olmayınca.",

Aras, "Bütün bir yazı başbaşa İtalya'da geçirince İstanbul'a dönmeden nikah kıymak istedik. O romantik zamanlarımıza yakışır bir kapanış olsun diye düşündük.",

Aras'ın cevabı yanımdaki iki erkeği şaşırttığı gibi benide şaşırtmıştı. Özellikle verdiği detaylardan beni kıskandığını anlamıştım. Bu durum hoşuma gitmedi desem yalan olurdu. Aksine oldukça hoşuma gitmişti. Birazda o anlasaydı kıskanmanın nasıl bir şey olduğunu.

Ege hoca, "Anladım. İnci gibi güzel ve yetenekli bir kadını kaçırmak istemediniz belli ki. Gerçi bende olsam öyle yapardım.",

Ege hocanın söylediklerine şaşırarak Çınar'a baktım. Çınar dudaklarını ısırmış bana seni öldün bakışları atıyordu.

Bakışlarımı Aras'a çevirdiğimde boynundaki bir kaç damarın gün yüzüne çıktığını gördüm. Çenesini o kadar çok sıkmıştı ki dişleri kırılacak gibiydi.

"Ee ben dersime geç kalıyorum. Değil mi Çınar? Hadi derse gidelim.",

Dediğimde Aras benim kolumu tutup gitmemi engelledi. Kolumdaki elini kendine doğru çektiğinde sendeleyerek vücudum Aras'ın kaslı göğüsüne çarpmıştı.

"Bana hoşçakal öpücüğü vermeden mi gideceksin karıcığım.",

Dediğinde Gözlerim yuvalarından çıkacakmış gibi hissetmiştim. Bu adam kıskançlıktan ne yaptığının farkında mıydı acaba?

Aras elini yüzüme götürüp, yüzünü yüzüme yaklaştırıp şaşkınlıktan açık kalan dudaklarımın üzerine dudaklarıyla kapattı.

Gözlerim dudaklarıma değen dudaklarla birlikte kapandığında Aras dudaklarıma sert bir öpücük kondurup geri çekildi.

Yüzündeki sahte gülümseme bile sinirini örtemiyordu. Bakışlarımı Ege hocaya çevirdiğimde onun da kaşları çatık bir haldeydi. Ben neyin içerisindeydim böyle?

"Hadi İnci!",

Çınar beni kolumdan tutup okula doğru sürüklediğinde halen kendime gelememiştim. Aras'ın kıskançlığı bile bambaşka bir şeydi.

Okulun bahçesinde hızlı adımlarla ilerlerken Çınar kulağıma doğru yaklaşıp fısıldadı,

"Seninki Ege hocaya dalmazsa iyi.",

Kafamı arkaya çevirip yan yana bana doğru bakan ikileye baktım.

"Çınar bu duruma cuk diye oturan bir söz var biliyorsun değil mi?",

"Evet.",

"Hassiktir!", "Siktir."

• • •

"İnci?",

Elimdeki titreyen telefonumdaki bakışlarımı Ege hocaya çevirdim.

"Yanımda telefonunla uğraşmazsan sevinirim.",

Dediğinde Aras'ın halen çaldırmaya devam ettiği aramayı reddedip cebime koydum.

"Kusura bakmayın hocam.",

"Şunların her birinden 75 tane olacak şekilde fotokopisini çektirip getirir misin.",

Ege hocanın bana uzattığı A4'leri alıp gülümseyerek odadan çıktım. Sabah Aras, Ege hocaya ne söylediyse adam bugün oldukça sinirliydi ve tüm gün boyunca canıma okumuştu.

Sessiz olan koridorda ilerleyip fotokopi odasına girdim. Tüm gün bir şey yemeye vakit bulamadığım için midem çok bulanıyordu.

Elimdeki A4'lerden ilkini makineye yerleştirip 75 tane kopyaya ayarladım. Makine yavaş yavaş fotokopi kağıtlarını çıkartmaya başladığında cebimdeki telefonum tekrar titredi.

Telefonumu cebimden çıkarıp arayana baktım. Aras bugün sayısız arayışlarından birini daha yaptığında derin bir nefes çekip açtım.

"Efendim?",

"O siktiğimin telefonunu niye açmıyorsun?",

"Aras, işim var ki açmıyorum. Niye zorluyorsun? Ayrıca benimle nasıl konuşuyorsun sen?",

"İnci!...",

Aras konuşmasını durdurup derin derin nefes alıp verdi. Öfkesini dindirmeye çalılıyor gibiydi.

"İnci, meraktan öldürecek misin sen beni?",

"Allah aşkına Aras, neyimi merak ettin? Kaç haftadır bir kere bile aramayan adam bugün her saat başı arayası tuttu neden acaba?",

"Arasam suç aramasam suç!",

"Ya bırak! Sen beni aptal mı sanıyorsun? Ege hocaya nasıl öfkeyle baktığını gördüm. Kıskançlıktan ölecektin.",

"Alakası bile yok!",

"Aras herkesi kandırabilirsin ama beni kandıramazsın.",

"İnci, sen beni delirtmek mi istiyorsun? Kıskandığımı bile bile neden açmıyorsun telefonunu o zaman?",

"1.si her dakika sana cevap verecek değilim. İşim gücüm var. 2.si Ege hocaya ben gittikten sonra ne dediysen adam tüm gün canıma okudu.",

"Ne diycem ben adama sadece yerini hatırlattım.",

Dediğinde gözlerimi devirdim.

"No doycom bon odomo sodoco yorono hotorlottom.",

Taklidini yaptığımda hafif bir kıkırdanma duymuştum ama çaktırmamaya çalışıyordu.

"Oh olsun sana. Allahım ne kadar büyükse işte ettiğini çekiyorsun.",

"Ne alakası var İnci? Ben ne yaptım?",

"Aa merhaba bu İnci, Su, Su İnci. Tanıdık geldi mi Arascığım.",

"Ben öyle bir şey yapmadım.",

"Aa yalancıya bak!",

"Sen şimdi ne zaman çıkacaksın?",

Aras konuyu değiştirince gözlerimi devirip cevapladım,

"Birazdan çıkacağım. Fotokopi işi bitsin.",

"Tamam seni almaya geliyorum.",

"Allah allah bu şerefe neye borçluyuz?",

"Karım değil misin? İstersem gelir seni alırım istersem kaçırırım.",

"Vayy. Demek öyle ha? Peki bundan benim haberim var mı?",

"Sana sormaya gerek duymuyorum. Senin yerin kocanın yanı. Ben nereye sen oraya.",

"Ha o zaman Su ile gittiğin öğlen yemeklerine beni de götüreceksin bundan sonra... İyi iyi.",

Dediğimde Aras sesimdeki imayı anlamıştı. İntikamımı misliyle almanın mutluluğu içerisindeydim.

"Kıskanan birileri daha var sanırım.",

"Ne kıskanacam ben seni. Hiçte kıskanmadım.",

Çarpılacaktım. Düpedüz yalan söylüyordum.

"O zaman Su ile boğaza karşı akşam yemeği yememe bir şey demezsin?",

"Elbette dememem ben çok medeni bir insanım. Ben de Ege hocanın davetini kabul ederim. Adama ayıp olmasın.",

"İnci sen katil olmamı mı istiyorsun?",

Dediğinde kıkırdadım. Karşılık böyle verilirdi işte.

"Ya anlamıyorum sen Ege hocayı neden kıskanıyorsun ki? Adam benim hocam sonuçta.",

"Ben de hocandım.",

"Aynı şey değil.",

"Her neyse hazırlan 15 dakikaya ordayım.",

"İyi tamam.",

Dediğimde telefonu kapattı. Telefonu cebime koyup kalan kağıtların fotokopisini çekmeye devam ettim.

Continue Reading

You'll Also Like

91.1K 17.7K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
594 55 5
Aşkın muazzam yolculuğuna hazır mısınız? Kurgu tamamen şahsıma ait olup noter onaylıdır. Kopyalanma halinde resmî işlem başlatılacaktır.
209K 8.3K 60
Göründüğünden daha fazlası. Bir pizza ile başlayan, gizem, güvensizlik, sırlar ve bol miktarda seks. Kübra Aktan Salih Kaan Subutay Hayatta her şeye...
4.1K 988 49
"Biz iki kimsesiz birbirimize kimse olalım mı?" Gülüşlerine dokunmadım, dokunamazdım, nasıl kıyardım ki bendeki sana? Akide anlaşmak demekti peki b...