Ev Arkadaşım | bxb

By starrystygian

420K 30.2K 21.7K

"Herif beni evden atacak. Yarına kadar nereden bir ev bulabilirim ki?" Kulak misafiri olduğum konuşmayla bera... More

0.0
0.1
0.2
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3 - Geçmişten Kesitler
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
Karakterler Tanıtımı Gibi Bir Şeyler
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9 - Geçmişten Kesitler
3.0
3.1
3.2
3.3.1- Geçmişten Kesitler
3.3.2 - Geçmişten Kesitler
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3.1 - Geçmişten Kesitler
4.3.2 - Geçmişten Kesitler
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0

0.3

13.7K 1K 647
By starrystygian

Okuldan çıkmaya yakın Çağlar bana mesaj atmış ve benimle gelemeyeceğini söylemişti. Sabah benimle geldiği için yine aynı şekilde dönmek zorunda hissediyor olmalıydı.

Yine de dersin sonlarına doğru gördüğüm mesaj beni rahatlatmıştı. Çünkü Çağlar'la dönsem kesin yanında biri olurdu. Çocuk sosyaldı sonuçta.

Okuldan çıktığımda hızlı adımlarla yürümeye başladım. Otobüse binmek yerine taksiye binmiş ve direkt eve gitmiştim. Kapıyı açıp içeri girdim. Odaya girdiğim gibi çantamı bir tarafa atıp yatağa uzandım. Bir şeyler yemem gerekiyordu ama hiç de istemiyordum. Gram hareket edesim yoktu.

Yatakta yan tarafa döndüğümde elime telefonu aldım. Bir şeyler izlemeyi düşünürken ekranda babamın mesajı belirmişti.

Babam
Okulda ilk günün nasıldı?

İyiydi.

Telefonu kapatacakken tekrardan mesaj gelmişti.

Babam
Şuan neredesin?

Evde.

Babam
Geliyorum.
Bugün beraber güzel bir yemek yiyelim.

Sanırım hayır dememe izin vermeyecekti.
Üstelemeye gerek yoktu. Umarım sadece yemek yerdik. Yine bu konular açılırsa kendimi bir taraflardan atacakmışım gibi hissediyordum.

Sinirle yataktan kalktım ve aynanın önünde durdum. Bir insan her haliyle mi iğrenç olur ya. İyice vampire benzemeye başladım bende.

Sinirle arkamı dönüp telefonu aldım ve odadan çıktım. Kendimi koltuğa atıp televizyonu açtım. Babamı biliyorsam hava kararmaya başlarken gelicekti. Yani neredeyse iki saatim vardı.

*

Telefonumun kucağımda titremesiyle hızla gözlerimi açtım. Yavaşça doğrulduğumda odanın loş olması biraz gerilmeme sebep olmuştu. Hızla kalkıp ışığı açtım ve elime telefonu aldım.

Babam
Aşağıdayım.

Geliyorum.

Odama gidip üstüme bir ceket aldım. Uyurken dağılmış olan saçlarımı elimden geldiğince düzelttim ve evden çıktım.

Asansördeyken Çağlar'a bugün geç gelebileceğimi, beni beklememesini yazdım.
Sanırım akşam yemeğini yine dışardan yerdi. Telefonu tekrardan elime alıp sağlıklı bir şeyler yemesini yazdım.

Çağlar
Bakarız. :)

Kesinlikle yemeyecekti. Ama ben yine de şansımı denemiştim.

Kapıdan çıktığımda karşımda olan arabaya bindim. Koltuğa oturmamla babam kafasını telefonundan kaldırdı ve bana baktı. "Nasılsın?"

"İyiyim. Sen?"

"İyi,", dedi sessizce arabayı çalıştırırken.

Bütün yol boyunca ikimiz de sessizdik. Tek yaptığım dışarıyı izlemekti. Babam arabayı durdurduğunda aşağı indim. Onu takip edip arkasından içeri girdim.

Her yer ışıklarla aydınlatılmış yarı dolu mekana baktım. Çok güzeldi ama bana göre kalabalıktı. Etrafta yükselen sesler sinirimi bozuyordu ama hiçbir şey yapmadım. Küçücük bir geri çekiliş babama karşı iyi olduğum tutumunu mahvederdi.

Konuştuğu adam eliyle yolu gösterdiğinde ikimizde onu takip ettik. Açık alana çıktığımızda en arkalarda sessiz bir yere geçmişti. Etraftaki rüzgarın ve dalgaların sesi insanların seslerini azda olsa bastırıyordu.

"Ne istersin?" Kafamı babama çevirdiğimde, "Sen ne alacaksan ondan," dedim. Yemekler gelene kadar aramızda sessizce bir bekleyiş olmuştu.

"Okul nasıl? Güzel mi?"

"Güzel," dedim ellerimle oynarken. "Ev arkadaşın ne oldu?"

"O arkadaşlarıyla," dedim. Konuyu arkadaşlara getirmekten vazgeç artık. Ben tek başıma gayet iyiyim. "Sınıfındakilerle iyi anlaşabildin mi?"

"Evet. Hepsi çok cana yakın." Ders dışı hiçbiriyle bir iletişimim bile olmamıştı ama bunu bilmesine gerek yoktu.

"Öğünlerine dikkat ediyor musun?" Arkama yaslanıp ona baktım. "Evet baba. Sorgulamanı ne zaman bitireceksin?"

"Sadece merak ediyorum Alp. Biliyorsun..."

"Biliyorum. Benim için endişeleniyorsun." Yüzüne baktığımda o bariz endişeyi görebiliyordum. Onu endişelendirmekten nefret ediyordum. "Ama ben gayet iyiyim baba. Bunları atlattım biliyorsun."

Önümüze yemekler geldiğinde bir süre sessiz kaldık. Garson uzaklaştığında yemeğe baktım. Yemek istemiyordum. Hiçbir şey yemek istemiyorum.

Göz ucuyla babama baktığımda eline çatalla bıçağı alsada benide izlediğini fark edebiliyordum. Bende elime çatalla bıçağı aldım. Yemeği yerken babam bütün mimik hareketlerimi izliyordu.

"Alp, senin için neyi önerdiğimi gayet iyi biliyorsun."

"Psikoloğa gitmeyeceğim. Benim artık buna ihtiyacım yok." Derin bir nefes verdi. "Psikoloğa gitmek seni hasta yapmaz Alp. Bazen sadece konuşucak birine ihtiyaç duyarız."

"Benim konuşacak bir şeyim yok. Olan şeyleri her zaman sana anlatıyorum zaten," dedim. Yüzüne baktığımda inanmadığı gayet belli oluyordu. Ama ne yapabilirdim ki? Her bunalıma girdiğimde gecenin bir saati onu mu arayayım? Hem zaten ona anlatsam bile bir yerden sonra yine tedavi almamı isteyecek. Çünkü bana yeterli olmayacağını düşünecek. Annemde de aynısı olmuştu. Biraz beklemiş sonra her şeyi anlatmıştım. Sonum ise bir psikoloğa gitmek olmuştu. Sonra ise zaten bir şeyleri anlatmayı bırakmıştım. Çünkü hep istemediğim şeyler oluyordu ve ben bundan bıkmıştım.

Yemek bitene kadar tamamen sessizdik. Bu sessizlikte tek odaklanabildiğim şey yemeğimi bitirmekti. Midem çok bulanıyordu ama babamında yemem nasıl diye beni izlediğini fark edebiliyordum. Bu yemek yenmezse birde zorla diyetisyene gönderilirdim. Yine.

Yemek bittiğinde ayağa kaltım. "Lavoboya gidiyorum," diyip görüş alanından çıktığımda adımları hızlandırdım. Midemin bulantısı artarken elimi ağzıma bastırıp hızla bir kabine girip çömeldim. Yediğim ne varsa kustuktan sonra duvara tutunup bir süre bekledim. Yine kendimi çok zorlamıştım.

Cebimdeki telefonumun titremesiyle elimi cebine attım.

Çağlar
Ben sıkıldım. :( Ne zaman geliceksin?

İstemsizce gülümsedim. Eve ne zaman varmıştı ki?

Elimden geldiği kadar hızlı geleceğim.

Çağlar
Bekliyorumm.

Telefonu kapatıp cebime attığımda kabinden çıktım. İçeride olan iki kişinin endişeli bakışlarını umursamadan yüzümü yıkadım.Aynadan son kez kendime baktım. Babamı kandırabilecek kadar iyiydim. Yani... umarım.

Tuvaletten çıkıp tekrardan babamın olduğu alana doğru ilerledim ve aynı yerime oturdum. Bir süre bana baksada iyi olduğuma az da olsa ikna olmuş gibiydi.

Bir süre daha sadece laf olsun diye birbirimize saçma saçma sorular sormuştuk. Garipti. Babamdan bir konuşucak konu bulamayacak kadar uzaklaştığımı bilmiyordum. Bütün yaz onu sadece akşam yemeğinde işi için görüyordum. Bazen hiç görmediğimde oluyordu. Ama genellikle beraber olduğumuzda bir sürü konu bulurduk. Şimdi bunların hiçbiri yoktu. Hepsi dün olan saçma tartışma yüzünden miydi? Tartışma bile denemezdi aslında. Çocuklar aileleriyle hep böyle küçük atışmalar yaşamazlar mıydı? Bu normal olandı. Peki neden aramızda bir uçurum varmış gibi hissediyordum?

En sonunda kalkmaya karar verdiğimizde hava tamamen kararmış gökyüzünde sadece ay kalmıştı.

Araba evin önünde durduğunda babama döndüm. "Dikkatli ol,"dedim. Ne demek istediğimi biliyordu. Gece araba sürülmesinden aşırı rahatsız oluyordum. Gündüze göre hep daha tehlikeli geliyor ve aklımdan kaza sahnelerini çıkaramıyordum. "Varınca bana yaz."

"Tamam," dedi. Yüzünde yorgun bir gülümseme vardı. Çok çalışıyor olmalıydı  "İyi geceler."

"İyi geceler,"dedim arabadan inerken. O yavaş yavaş uzaklaşırken sokaktan çıkana kadar onu izlemiştim. Görüşümden tamamen çıktığında içeri girip asansöre yöneldim. Beşinci kata basıp cebimden evin anahtarını çıkardım. Asansörden indiğimde kapıyı olabildiğince sessiz bir şekilde açıp içeri girdim. Normalde bu saatte Çağlar'ın koşuya gitmesi gerekiyordu ama nolur ne olmaz. Belki de uyuyordu.

Kapıyı kapatıp ayakkabılarımı çıkardım. Koridora yönelicekken salondan gelen homurdanmayla içeri girdim. Televizyon açıktı. Sehpanın üzerinde bir sürü atıştırmalık ve koltukta uyuyan bir Çağlar vardı. Yine abur cuburları gömmüştü. Koltuğun önüne gelip yere çömeldim. Kolunu başının altına koymuş ve duruşundan dudakları büzüşmüştü. İstemsizce güldüm.

"Çağlar," dedim fısıltıyla. Hiçbir tepki vermeden kaldığında elimle yavaşça burnunu kapattım. Hafif başını salladığında hızla elimi çektim. Nefesi tekrardan düzene girdiğinde elimi tekrardan burnuna yaklaştırdım.

Ama aniden elimi tutmuş ve gözlerini açmıştı. Şaşkınlıkla ona bakarken, "Aynı şey iki kez olmaz,"dedi. Elimi bırakıp yerinde doğrulup esnedi. "Saat kaç?"

"On civarı,"dedim hâlâ yerde çömelmiş ona bakarken. "Hadi be. O kadar uyudum mu?"

"Kaçta geldin?"

"Akşam sekiz gibi?" Ben çıktıktan biraz sonra. "Akşam yemeğinde ne yedin?" dedim sorgularcasına.

"Yedim bir şeyler." Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Eliyle başıma bastırdığında neredeyse gözlerime gelen saçların tamamen görüşümü kapatmıştı. "Büyüklerini sorgulama bakayım," dedi ve saçlarımı karıştırdı. Temastan hoşlanmazdım ama nedense bu hiç rahatsız etmemişti.

Resmen yerde çömelmiş bir çocuğun saçlarını okşuyormuş gibi bir görüntü vardı ortada. "Aramızda bir yaş var," dedim elini kenara atarken.

"Bir yaş bir yaştır," dedi. Yerimde doğrulup kendimi onun yanında koltuğa attım. "Nereye gittin?"dedi o da benim gibi arkasına yaslanırken. "Babamla buluştum."

"Bir şeyler yedin mi bari?" Kafamı salladım. "Yedim." Kusmayı saymazsak.

"Ah," dedi kelimeyi uzatıp acı çekermiş gibi, "çok yorgunum?" Koltukta yan dönüp kafasını kucağıma koyduğunda ellerim havada ne yapacağımı bilemez şekilde orada kalmıştım.

Bir süre gözleri kapalı durduktan sonra bana baktı. "Ne bakıyorsun öyle? Okşa saçlarımı."

"Ne?" dedim anlamaz şekilde ona bakarken. "Ne ne? Biri kucağına yatarsa onun saçlarını okşarsın. Bu bir kuraldır. Ayrıca beni uyandıran sensin. Ceza sana. Okşa saçımı."

Ne yapacağımı bilemez bir şekilde hala öyle kaldığımda bıkkınlıkla bana baktı. "Hiç mi birinin başını okşamadın."

Kafamı iki yana salladım. Çünkü kimse benden bunu istememişti. "Ne güzel ben ilkim,"dedi elimi kafasına koyarken. Tekrar gözlerini kapattığında yavaşça elimi hareket ettirmeye başladım. Saçları aşırı yumuşaktı. İnsanın gerçekten elini gezdiresi geliyordu.

Bir süre ikimizde sessiz kalınca bu saçma ortamın ağırlığı üstüme daha fazla gelmeye başlamıştı. Gerçekten? Şuan ben ne yapıyordum?

Elimi çekip, "Bu kadar yeter. Hadi git yatağına," dedim. Bir süre yerinde kalsada öfleyerek kalktı. Trip atar gibi 'hıh'layıp koridora girdi. Bende kalkıp kendi odama girdim. Üzerimdeki çıkarıp kenara attım. Altıma bir şort giyip tekrardan yatağa yattım.

Ben daha demin trip mi yemiştim?

*

Sabah alarmla uyandığımda yerimde doğrulup esnedim. Bu sefer daha erken uyanmıştım. Amaç Çağlar yürüyüşten döndüğünde kahvaltının hazır olmasıydı.

Dolaba gidip üstüme bir tişört geçirdim ve telefonu alıp odadan çıktım. Çağlar'ın odasını kontrol ettiğimde yine yatağı boş ve dağınıktı. İçeri girip yatağını düzelttim. Perdeleri ve camı açıp geri odadan çıktım.

Mutfağa girip sandalyeye oturduğumda telefonu açtım.

Ne zamana burada olursun?

Çağlar
Bugün erkenciyiz.

Canım erken kalkmak istedi.

Çağlar
Pekiiiii. On dakikaya evdeyim.

Tamam.

Telefonu kapatıp masaya koyduğumda kalkıp dolaba ilerledim. Basit bir kahvaltı masası hazırlamıştım. Birkaç dakika sonra ise kapı açılmış ve içeri Çağlar girmişti. Salondan kafasını uzattı.

"Beş dakika duş alıp geliyorum." Kafamı salladığımda kafasını geri çekti ve hızlı adımlarla koridora girdi. Ben de sandalyeye oturup telefonumla uğraşmaya başladım.

Bir süre sonra kafasından havluyla girip kendini sandalyeye attı. "Ahhh, çok yorgunum. Her yanlarım ağrıyor." Kafasını yan bir şekilde masaya koydu ve ağzına birkaç sosis attı. Bu haline güldüğümde bana baktı."Acı çekmemden çokk eğleniyorsun değil mi?"

"Hemde çok,"dedim. Güldü ve yerinde doğruldu. İkimizde sessizce kahvaltı ettikten sonra kalkmış ve hazırlanmak için odalarımıza girmiştik.

Yine üzerime uzun kollu bol bir şeyler giyip odadan çıktım. Çağlar'da yine siyahların arasında kalmıştı.

"Uyumak istiyorum," dedi yavaş yavaş ilerlerken. "Uyuyabilirsin."

"Tabi. Sonra devamsızlıktan sınıfta mı kalayım? Azcık şu arkadaşınıda düşün," dedi kırılmış gibi bana bakarken.

Kapıya açıp eliyle bana dışarıyı gösterdi. "Önden buyrun kıvırcık bey,"dedi. "Kıvırcık mı?"

"Tilki mi dememi isterdin?" dedi gözlerini bana dikip. Gözlerimi kısıp ona baktım."Kıvırcık. Bayıldım,"dedim kapıdan çıkarken.

"Biliyordum," dedi kendini beğenmiş bir ifadeyle. Asansörden indiğimizde binadan çıktık ve caddeye geldik.

Uzun bir otobüs yolculuğundan sonra inmiş ve aynı hizada yürümeye başlamıştık. Bir süre beraber ilerledikten sonra etraf kalabalıklaşmaya başladığında Çağlar'ın elini sallamasıyla istemsizce gerilmiştim. Bir grup bize doğru yürümeye başladığında Çağlar da onlara doğru dönmüştü. Beni fark etmeden hızla arkamı döndüm ve yürümeye başladım.

Arkamdan kalan çocukların seslerini duyabiliyordum. "Günaydın Çağlar. Yanındaki kimdi?"

"Tanışıyor musunuz?"

"Arkadaşın mıydı?"

"Neden aniden ayrıldı?"

Arkama bakmadan ilerledim ve kendimi binaya attım.  Sınıfa girdiğimde yine en arka sıralardan birine oturmuştum. Kafamı sıraya koyup bir süre soluklanmaya başladım. Nefesim düzene girdiğinde yavaşça başımı kaldırdım ve camdan dışarı baktım.

Neden bu kadar geriliyordum ki? Onlarda sadece bir grup insandı. Normal öğrenciydiler. Ama yinede kendimi gerilmekten alamıyordum. Sadece bir kişi olsa konuşmakta sıkıntı çekmezdim ama aniden birçok grubun ortasına düşmek... Beni geriyordu. Hem de çok geriyordu.

*

Dersten çıktıktan sonra kendimi bahçede bir ağacın altına atmıştım. Her zamanki gibi bir şeylerler karalarken kolumdaki saate baktım. Neredeyse öğle olmak üzereydi.

Defteri çantama atıp ayağa kalktım etrafa bir göz gezdirdikten sonra yürümeye başladım. Nedense her yerde aniden Çağlar karşıma çıkabiliyordu. Nereye gitsem oradaydı ve hep başka biriyle konuşuyordu. Nasıl bu kadar aktif olabiliyordu şaşırıyordum. Çünkü hep çok alakasız yerlerde oluyordu. Ayrıyetten kendi derslerine nasıl yetişiyordu acaba?

Derin bir nefes verip binaya girdim. Öğle yemeğini yine es geçicektim. Arada bir yediğim atıştırmalıklar beni gayet iyi tutuyordu. Biraz fazla yemeğe çalışsam yine kusucak gibi oluyordum. Tanrım yemek yemek gibi güzel bir şey neden benim için bu kadar zordu?

Adam akıllı önüme bakmadan yürürken köşeyi dönmemle birinin önüme çıkmasıyla durmam bir olmuştu. Kafamı kaldırıp baktığımda, "Çağlar," diye fısıldadım. Aynı anda üç kafada bana dönmüştü.

"Çağlar bu kim?"

"Alt sınıflardan arkadaşların mı vardı?"

Yanından geçip gitmeliydim. Sonuçta o üst sınıftı neden bir alt sınıfla arkadaş olsun ki? Arkadaşları onu hor görmez miydi? Popüler birinin benim gibi birinin yanında ne işi vardı? Yanında geçmeyi amaçlarken Çağlar aniden kolunu omzuma atmış ve beni kendine çekmişti. Olayın şaşkınlığıyla bir süre sadece Çağlar'da takılı kalmıştım.

"Çocuklar bu Gökalp. Beni sokaktan kurtaran kişi. Gökalp bunlarda arkadaşlarım. Adları lazım değil," dedi bana bakıp gülerekten. İki çocukta ona dönüp yüzlerinde ki bütün bıkkınlıkla ona baktılar. Soldaki çocuk benden uzun ve gözlüklüydü. Birazda olgun bir yapısı vardı. Diğeri benim boyumla neredeyse aynıydı. Samimi birine benziyordu.

İkiside aynanda elini kaldırıp, "Merhaba," dediler. Kafamı salladığımda Çağlar tekrardan onlara dönmüştü. "Merhaba ne lan?"

Çocuklar omuzlarını silkip anlamamış gibi ona baktılar. "Çocuğun önünde eğilin lan! Bana bu çocuk evini açtı. Artık onun hizmetkarısınız."

İkiside aynanda biri bir elimi diğeri diğer elimi sıktı. "Allah razı olsun abi."

"Bizi bu ayıyla aynı evde kalmaktan kurtardın. Artık ne istersen yaparız."

"Sıkmayın lan çocuğu!" dedi Çağlar ikisininde eline vuruken."Ayıymış! Hainler sizi! Size güvenmiştim. Yıkılın karşımdan!"

"İyi be," dedi gözlüklü çocuk bana dönerken. "Bu arada ben Cem." Eliyle gözlüğünü düzeltti.

"Bende Burak," dedi yüzündeki tatlı gülümsemesiyle sonra ikiside yanımızdan Çağlar'a pis bakışlar atarak ayrıldılar.

Ben hâlâ olduğum yerde dururken Çağlar elini kafama koydu. Bu hareketiyle ona doğru dönmüştüm. "Şimdi sen benim alt sınıfım olduğun için zorbalık yapıyormuşum gibi düşünme ama benimle yemek yemek zorundasın,"dedi saçlarımı karıştırıp bana gülerken. Tam ağzımı açmıştım ki, "Dersin olmadığını biliyorum," dedi. Elini sırtıma koyup beni ittire ittire kafeteryaya götürdü.

Continue Reading

You'll Also Like

83K 3.7K 22
~Yeşim Deniz ~ Kendisi hayatını yaşıyor sanarken daha gerçek hayattı ile bile tanışmaması gerçeği fakat hayatı olan adam Alaz Karadağ onu 7 yıldır ta...
1M 60.6K 41
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
697K 52.8K 52
Kader, saatin ibresini hayatımın ortasına sapladı. Zaman durdu, zaman aktı, zaman kayboldu. Sustum, konuşturdular. Konuştum, susturmaya çalıştılar...
501K 14.3K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!