Ev Arkadaşım | bxb

By starrystygian

420K 30.2K 21.7K

"Herif beni evden atacak. Yarına kadar nereden bir ev bulabilirim ki?" Kulak misafiri olduğum konuşmayla bera... More

0.0
0.1
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3 - Geçmişten Kesitler
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
Karakterler Tanıtımı Gibi Bir Şeyler
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9 - Geçmişten Kesitler
3.0
3.1
3.2
3.3.1- Geçmişten Kesitler
3.3.2 - Geçmişten Kesitler
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3.1 - Geçmişten Kesitler
4.3.2 - Geçmişten Kesitler
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0

0.2

15.1K 1K 859
By starrystygian


Öğle yemeği zamanı geldiğinde ayağa kalktım. Aç hissetmiyordum ama yine de yemem gerekiyordu.

"Aç mısın? Yemek için istediğin bir şey var mı?"

Kafasını televizyondan bana çevirdi. "Sen ne yiyeceksin?"

"Meyveli yoğurt yapacağım." Öğle yemekleri benim ara öğünüm gibiydi. Normal bir yemek yemeye kendimi zorlarsam genellikle midem bulanıyor ya da kusuyordum.

"Ben de aynısından istiyorum."

"Emin misin?" dedim mutfağa girerken. Kendim fazla bir şey yiyemediğim için genellikle az şeyler yapardım. Ama Çağlar hiç yaptığım şeylerle doyacak birine benzemiyordu.

"Neden ki?"

"Aç kalmanı istemiyorum da ondan. Ben genellikle yemeği kendime göre hazırlarım. Eğer açsan söylemelisin ki daha fazla yapabileyim."

"Aç olursam söylerim,"dedi koltuktan her hareketimi izlerken. İlk buzdolabına gidip birkaç muz ile yoğurt aldım. Onları makineye koyarken Çağlar'ın bakışlarını sırtımda hissedebiliyordum.

"Öğünlerine gerçekten dikkat ediyorsun değil mi?"

"Evet," dedim yoğurtları kaselere koyarken. Kaseleri alıp içeri girdim. "Aslında sormaya çekiniyorum ama," dedi bir süre sessiz kaldıkten sonra," bu kadar sağlıklı besleniyorken fazla zayıf değil misin?"

"Bu kadar fast fooda gömülürken fazla kaslı değil misin?"

"Hey,"dedi. Gülerken yüzündeki bozulmuş ifadeye baktım. Hızla bilmiş ifadesini takıntı. "Bir kere sağlıksız beslensemde benim düzenli bir spor hayatım var," dedi. Bir süre tekrar sessizce bana baktı. Aklından ne geçtiğini biliyordum.

"Bir hastalığım yok," dedim sakince, "sadece dikkat etmezsem hızlı bir şekilde kilo veren bir yapım var."

"Bunun için bir diyetisyene gitmedin mi?"

"Gittim," dedim. Lise üçte gitmeye başlamıştım. Her şey gayet güzeldi de. Düzenli bir şekilde kilo alabiliyordum. Tabi annemi lise dördün başında kaybedene kadar. Sonradan kendimi salmıştım. Ve aldığım kiloları fazlasıyla vermiştim.

"Bir süre düzgün kilo alabildim ama sonradan tekrardan hızla verdim. Şuan ise kilo almak yerine sadece kilo vermemeye çalışıyorum."

"Boyun kaç?"

"1,75."

"Kilon kaç?"

"En son altmışlardaydım." Belki daha da aşağısına düşmüştüm. Bilmiyorum.

*

Yine sessiz geçen bir öğleden sonra güneş yavaş yavaş batmaya başlamıştı. Birbirimize soracak pek bir şeyimiz olmadığı için genellikle filmden konuşmuştuk. Bir film bitince başka bir film izlemiştik.

Ona dönüp, "Mantarlı sebze yemeği yapsam yer misin?" dedim. Yüzünü buruşturarak bana baktı. "Mantar,"dedi sessizce. "Fark etmez. Ne istiyorsan onu yap."

"Tamam," dedim arkamı dönüp mutfağa girerken. Mantar sevmiyorsa tavuklu sebze yemeği de yapardım. Ama o sebze her türlü yenicekti.

Buzdolabında gerekenleri aldım. Bir süre sonra iyice yemeğe odaklanmıştım. Tavukları tencereye dökerken arkamdan gelen Çağlar'ı fark etmemiştim.

Kafasını omzumdan uzattığında istemsizce yana kaydım. Tencerenin içine bakarak güldü. "Mantarlı yapacağını söylemiştin."

"Mantar sevmediğin belli olduğu için tavuklu yaptım." Yüzünde ki gülümseme yayılırken, "Ama o mantar eninde sonunda yenicek,"dediğimde yüzü tekrardan düşmüştü.  "İyi be,"dedi ocaktan uzaklaşırken."

"Yapabileceğim bir şey var mı?"

"Tabakları çıkarabilirsin," dedim elimle dolabları işaret ederken. Tabakları masaya koyduktan sonra tezgaha yaslanıp bana bakmaya başladı. Bir süre sessizce öyle kalsakta en sonunda dayanamayıp ona döndüm.

"Yüzümde bir şey mi var?"

"Saçlarının doğal rengi mi?" dedi şaşkınca ona bakarken. "Evet. Senin?" Hâlâ saçlarıma bakarken güldü. "Böyle doğal saç rengi mi olur?" dedi saçlarını gosterirken. "Saçlarım koyu sarı. Tonunu beğenmediğim için rengini açtım."

"Doğal rengini de görmek isterdim," dedim yemeği tabaklara koyarken. "Eninde sonunda dibi gelecek," dedi. Omuzlarını silkip masaya oturdu. Ben de karşısına oturdum.

"Başka bir şehirden mi geliyorsun? Ev tuttuğuna göre."

"Hayır. Başka şehirden gelmiyorum. Sadece evim okula uzak,"dedim kafamı yemekten kaldırmadan. Bahaneler bahaneler. "Ama sanırım sen geliyorsun."

"Evet. Bursa'dan geliyorum."

"Ah, o şehre gerçekten gitmek istiyorum,"dedim gülerek. "O zaman beraber gidelim. Biz de kalabilirsin."

"Gerçekten sosyal birisin."

"Sence öyle miyim?"dedi çatalıyla yemeği karıştırırken. "Tabi daha yeni tanıdığım birine yorum yapamam ama bence öylesin."

"Bence sen benim hakkımda baya yorum yapmışsın," dedi. Bir süre bana baktıktan sonra sessizliğimi evet olarak kabul etti. "Ben hakkımdaki ilk düşüncen neydi?"

Bir süre ona baktım. Gerçekten merak ediyormuş gibi ilgiyle bakıyordu. Karşısındakini tanımaya çalışıyormuş gibiydi.

"Hmmm. Kötü çocuk, belalı, kavgacı, soğuk, kendini beğenmiş."

"Tamam tamam," dedi elleriyle durmamı işaret ederken. "Anladım, tamam." Eğlendiği yüzünden belli oluyordu. "Peki neden böyle gördüğün biriyle aynı evde kalmayı kabul ettin?"

"Bilmiyorum."

"Bilmiyor musun?"

"Bilmiyorum," dedim tekrardan, "sadece yaptım."

"Bence bana acıdın?"

"Belki,"dedim omuzlarımı silkip geriye yaslanırken," belki değil."

"Bundan karmaşık biri olduğunu mu anlamalıyım?" dedi gülerekten. Çok tatlı bir gülüşü vardı aslında. İnsanların onu sevmesi normaldi.

"Ne istersen anlayabilirsin,"dedim gülerekten. Kendime de şaşırmıyor değildim. Yeni tanıştığım biriyle ilk defa bu kadar rahat konuşuyordum. Sanki yıllardır tanıyormuşum gibi. Bu biraz da aynı evde yaşamak zorunda olduğumuzdan olabilirdi.

Yemek yedikten sonra mutfağı toplamış ve ona zorla dişlerini fırçalatmıştım. Sonra ise kendi odalarımıza geçmiştik. Ben direk tablonun başına oturmuştum. Bugün biraz daha ilerlemek istiyordum.

Yarım saat kadar tabloyla uğraştıktan sonra koridordan, "Gökalp,"sesi yükseldi. "Göökkkalppppp." Kapı yavaşça açılıp Çağlar başını kapıdan uzattı. "Efendim,"dedim tamamen ona doğru dönerken. "Ben akşam yürüyüşüne gidiyorum. Gelmek ister misin?"

"Hayır," dedim. Gerçekten düzenli bir spor hayatı vardı sanırım. "Ben spor yapmayı sevmem."

Güçsüz bir bedenim olduğu için uzun süre dayanamam ve seni yavaşlatırım."Tamam. Geç gelebilirim. Gece gece uyanıp kafama bir şey geçirme,"dedi gülerken. "Hatırlamaya çalışacağım,"dedim.

Kapıyı kapattı ve yürüme sesi yavaşça kayboldu. En son kapının kapanış sesi vardı.
Tekrardan resmime dönücekken telefonun çalmasıyla masaya yöneldim. Telefonu elime aldım.

"Efendim."

"Alp, nasılsın?"

"İyiyim baba. Sen nasılsın?" dedim sakin sesini duymanın rahatlığıyla. "İyiyim," dedi o da,"eve yeni geldim. Seni merak ettiğim için aradım. Umarım meşgul değilsindir."

"Hayır. Öyle bir şeyler karalıyordum," dedim. Yatağa otururken.

"Ee yeni evine alışabildin mi?"

"Evet,"dedim. Bir süre durduktan sonra babamın en çok istediği şeyi söyledim. "Artık bir ev arkadaşım var."

"Ne?" dedi sesindeki bariz mutluluğu saklayamadan. Bir arkadaş edinmemi gerçekten istiyordu. "Okul bile açılmadı. Ne zaman arkadaş yaptın? Nasıl biri? Seninle iyi geçiniyor mu?"

"Yani tanışma biraz garipti. O kalacak ev arıyordu. Burada da boş bir oda vardı. Benim bir üst sınıfım ve iyi biri ama," dedim sesim biraz kısılırken," arkadaş konusunda pek emin değilim. Sonuçta daha dün tanıştık."

"Ah, dur bir tahmin edeyim," dedi,"onu sokakta kalmaktan kurtardığın için sana iyi davranmak zorundaymış gibi hissettiğini düşünüyorsun. Bir de popüler bir kişiyse senden büyük olduğu için arkadaşlarının yanında seninle görünmek istemeyeceğini ve seni ezikleyeceğini düşünüyorsun. Bu yüzden onunla konuşmaya ve bir şeyler yapmaya çekiniyorsun."

Bacaklarımı göğsüme doğru çektim. Sessiz kalışımla derin bir nefes verdi. Ne diyebilirdim ki? Hayır, yani beni neden bu kadar iyi tanıyorsun ki?

"Alp, bunları atlattığımızı sanıyordum. Eğer hâlâ-"

"Atlattım baba. Onunla konuşma konusunda bir sıkıntım yok. Sadece-" yüzümü buruşturdum. "Aklından ne geçtiğini biliyorum. Ve hayır. Psikoloğa falan gitmeyeceğim." Kafamı dizime yasladım.

"Sadece senin mutlu olmanı istiyorum."

"Ama o ilaçlar beni mutlu etmiyor. Seninle bunu konuşmuştuk baba! O ilaçları içtikte dibe battığımı hissediyorum, biliyorsun!"

"Seninle bunu telefonda konuşmayacağım, Alp. Başka bir gün buluşalım ve bunu düzgünce konuşalım."

"Hayır! Konuşmaya çalışmak yerine bu ilaçları dayatmaktan vazgeç! Ben şuan gayet iyiyim, merak etme." Telefonu kapatıp yatağın ilerisine fırlattım. Birkaç göz yaşı dizlerimi ıslattığında kafamı kaldırdım. Neden ağlıyordum ki? Ne olmuştuda ağlıyordum? Neden bu kadar kötü hissediyordum? Annemin ölümünün üzerinden aylar geçmişti ama hâlâ berbat durumdaydım. Neden? Bunu atlatmış olmalıydım. Bu kadar düşünmeyi, bir şeyleri kafaya takmayı, insanlardan çekinmeyi. Hepsini atlatmış olmalıydım. Ya da sadece yazın etrafımda fazla insan olmadığı için böyle düşünmüş ve kendimi kandırmıştım.

Yorganı kafama kadar çektim. Midemin bulantısı yüzünden iki büklüm yatıyordum.
Gözlerimi sımsıkı kapattım. Hıçkırıklarım yavaş yavaş kesilirken kendimi sessizliğe bıraktım.

*

Alarmla gözlerimi açtığımda hâlâ iki büklüm yatıyordum. Üzerimdeki yorganı atıp yerimde doğruldum. Güneş tam olarak doğmamıştı.

Ayağa kalkıp dolabtan bornozumu aldım ve koridora çıktım. Çağlar'ın kapısı açık olduğu için kafamı içeri uzattım ama sadece bozuk bir yatakla karşılaştım. Akşamdan beri hiç dönmemiş miydi ki?

Kapıyı kapatıp banyoya ilerledim. Üstümdekileri çıkarıp suyun altına girdim. Başım ağrıyordu ve nedense erken uyuyakaldığım halde aşırı uykusuz hissediyordum.

İşimi bitirdikten sonra bornozu giyinip odaya geçtim. Üstümü giyindikten sonra aynaya bir kez daha küfredercesine baktım. Gözlerim şişmişti. Ya ağlamaktandı ya da fazla uykudan. Umarım fazla fark edilmiyordur.

Havluyu kafama sarıp odadan çıktığımda ana kapı açılmış ve içeri Çağlar girmişti. 
"Çağlar...abi," dedim emin olamayarak koridorun başında dururken. Kapıyı kapatıp bana döndü. "Abi?" Bütün kahkahası eve yayıldığında ona şaşkınlıkla baktım. "Sakin ol. Aramızda sadece bir yaş var. Abi olacak kadar yaşlı değilim."

Ona baktım. Spordan geldiği belliydi. Sırılsıklamdı. Islak saçlarını eliyle geri attı.
"Gece geri dönmedin mi?"dedim neden sorduğumu bilmeksizin. Karısı mıydım ben onun. Ne saçma sorular bunlar.

"Döndüm. Geri geldiğimde çoktan uyumuştun. Ve odanın ışıkları açık unutmuştun," dedi hırkasını çıkarıp üstüne yapışmış tişörtüyle kaldığında. Kafamı salladım. Unutmuş olabilirdim.

"Sabah koşuya çıktım. Sen uyuduğun için uyandırmak istememiştim." Bana doğru gelirken kaşları çatıldı. Anlamsızca ona bakarken eğilip parmağını göz altımda gezdirdi. "Gözlerin neden şiş. Ağlamış gibisin,"dedi. Benim için endişeleniyor muydu o? Peki neden?

"Çok uyuduğumdandır," dedim geri çekilirken. Elini çekip doğruldu. İkna olmamış gibiydi. "Ağlayacak bir sebep yok ki? Neden ağlayayım?"

Salona girerken,"Git de duş al. Kahvaltıyı hazırlayacağım," dedim. Mutfağa girerken o da koridora yönelmişti.

Kafamı duvara vurmamak için zor duruyordum. Tanrım çocuk tek bakışta anlamıştı. O kadar mı belli oluyordu? Derin bir nefes verip ellerimi tezgaha koydum. Her şeyi belli eden beyaz tenimden nefret ediyordum.

Sakince her zamanki kahvaltı tabaklarından hazırlayıp masaya koydum. Bir süre sonra kafasında havluyla Çağlar içeri girdi. İkimizde masaya otururken havlumu boynuma astım.

"İlk günün için heyecanlı mısın?" Kafamı salladım. "Nasıl heyecanlı olmayayım?" Yerken istemsizce yine midemin bulandığını hissettim. Endişeliydim. Sebebi olmayan saçma bir endişe içindeydim.

"Umarım senin için güzel geçer. İyi arkadaşlar edinmeye bak." Konuşmayı başarabilirsem neden olmasın.

"Tamam. Sen?"

"Ben hâlâ aynı mallarla olucağım. Bir kurtulamadım onlardan," dedi gülerek. Onunla beraber güldüm.

İkimizde ayağa kalkıp odalarımıza gittik. Üstüme kot pantolonla mor sweatshirt giymiştim. Ceketimi ve çantamı alıp odadan çıktığımda Çağlar'da aynı şekilde odadan çıkıyordu. Siyah kot pantolonla beyaz gönleğinin üzerine koyu yeşik bir hırka giymişti. Üzerine siyah ceketini geçirdiğinde yerden çantasını aldı. "Çıkalım hadi,"dedi kapıya yürürken. Ben de arkasından ilerledim.

Sessizce apartmandan çıkmıştık. Otobüse bindiğimizde yol boyunca bana farklı hatlardan giden bütün ulaşım yollarını anlatmıştı. Ve bir öğrendiğim şeyse dün eşyaları indirdiğimiz araba onun değil arkadaşınınmış. Çağlar beni uyandırmaya çalışırken o markete gitmiş.

Durakta indiğimizde uzun bir yol yürümüştük. Şansımıza erken çıktığımız için yolda Çağlar'ın hiçbir arkadaşıyla karşılaşmamıştık. Anlattığına göre neredeyse her bölümden arkadaşı vardı. Sosyal biri olduğunu biliyordum ama her etkinlikte olacak kadar sosyal ve çalışkan biri olmasını beklememiştim. Ben onu tembel hayal etmiştim.

En sonunda yollarımızı ayırmıştık. Biraz rahatlamayla kendi bölümüme doğru ilerlemiştim. Öğleye kadar tek yaptığım okulu ve hocaları tanımaktı. Bazı kişiler çoktan yakınlaşmış. Çocukluk arkadaşıymış gibi davranmaya başlamıştı. Ben ise sadece şaşkınlıkla izlemiş ve en arkada sessiz ve görünmez olmaya çalışmıştım. İnsanlarla iletişim kurmayı gerçekten beceremiyor ve sevmiyordum.

Öğleye doğru sınıftan çıkmış ve okulun bazı bölgelerinde asılan alanın haritasından bulduğum kafeteryaya ilerlemiştim. İçeri girdiğimde sadece içecek almıştım. Midem bugün bir şey alabilecek durumda değildi.

Arkamı döndüğümde istemsizce yerimde kalmıştım. Gözüm direk karşımdaki Çağlar'a takılmıştı. Kafeterya doluydu ama beni boğan Çağlar'ın etrafındaki insanlardı. En az on kişi vardılar. Aşırı derece samimi ve iyi anlaştıkları belliydi. Ama çok kalabalıktı.

Tam hareket edecekken Çağlar hissetmiş gibi bu tarafa döndü. Onunla gözgöze geldiğim hızla kapıya ilerleyip dışarı çıktım.
Telefonun titremesiyle elimi cebime attım.

Çağlar
Neden aniden çıktın?

Sınıfa gitmem gerekiyordu.

Çünkü yanında çok insan vardı. Her türden, her tarzdan, her düşünce yapısından. Ve bu beni geriyor. Çok geriyor.

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 85.1K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
5.8M 192K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
2.2M 72.3K 57
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
80.6K 3.6K 22
~Yeşim Deniz ~ Kendisi hayatını yaşıyor sanarken daha gerçek hayattı ile bile tanışmaması gerçeği fakat hayatı olan adam Alaz Karadağ onu 7 yıldır ta...