CEVHERİ (+18)

By lalelikoyunkavalcisi

2M 67.4K 19.4K

+18 ve üzeri içindir. More

BÖLÜM • 1
BÖLÜM • 2
BÖLÜM • 3
BÖLÜM • 4
BÖLÜM • 5
BÖLÜM • 6
BÖLÜM • 7
BÖLÜM • 8
BÖLÜM • 9
BÖLÜM • 10
BÖLÜM • 11
BÖLÜM • 13
BÖLÜM • 14
BÖLÜM • 15
BÖLÜM • 16
BÖLÜM • 17
BÖLÜM • 18
BÖLÜM • 19
BÖLÜM • 20
BÖLÜM • 21
BÖLÜM • 22
BÖLÜM • 23
BÖLÜM • 24
BÖLÜM • 25
BÖLÜM • 26
BÖLÜM • 27
BÖLÜM • 28
BÖLÜM • 29
BÖLÜM • 30
BÖLÜM • 31
BÖLÜM • 32
BÖLÜM • 33
BÖLÜM • 34
BÖLÜM • 35
BÖLÜM • 36
BÖLÜM • 37
BÖLÜM • 38
BÖLÜM • 39
BÖLÜM • 40
BÖLÜM • 41
BÖLÜM • 42
BÖLÜM • 43
BÖLÜM • 44
BÖLÜM • 45 • FİNAL
• ÖZEL FİNAL •

BÖLÜM • 12

46.1K 1.6K 278
By lalelikoyunkavalcisi

1 Ay Sonra

"İnci, artık kalkmalısın geç kalıyoruz!",

Ece'nin sesi odamın kapısının önünden gelince gözlerimi açtım. Komodinin üzerindeki saate baktığımda sabahın 8'i olduğunu gördüm. 9.30'da dersim başlayacaktı.

Hemen yataktan fırlayıp odamdaki lavaboya girdim. Üzerimdekilerden kurtulup duşa girmem sadece saniyelerimi almıştı.

Her ne kadar dünden kalma olsamda bugün için heyecanlıydım. Okuluma geri dönmüştüm. Arkadaşlarımı, hocalarımı göreceğim için mutluluktan uçuyormuşum gibi hissediyordum. Bu uzun zamandır beni mutlu eden tek şeydi. Okula geri dönmek yine eskisi gibi mutlu olabileceğimi düşündürüyordu. Sanki hiç birinci dönem yaşadıklarım başıma gelmemiş gibi.

Saçlarımın arasından akan su damlaları kaslarımın gevşemesinde yardımcı oluyordu. Göz kapaklarımı kapatıp, sıcak suyun yüzümden akıp gitmesi için kafamı eğmiştim.

Gözlerimin önünden silmeye çalıştığım ama silinmeyen sahneler tekrar geri gelmişti. Unutmak neden bu kadar zordu? Unutmak istemediğim anıların hepsi kayboluyorken, unutmak istediklerim niye halen duruyordu? Bu haksızlık değil miydi? Canımın acısını tekrar tekrar hissediyordum. Acı çekiyordum. Daha önce bir çok kez saçma bulduğumu söylediğim aşk acısını çekiyordum. Sanırım büyük konuşmuştum. Çünkü bunun başka bir açıklaması olamazdı.

Londra'da eşyalarımla birlikte kalbimi de bırakıp gelmiştim. Yarım kaldığımı, eksik olduğumu hissediyordum. Hem de 4 aydır tanıdığım bir adam için bu duyguları hissediyordum, ki onu da gerçek kişiliğini tanımamıştım. Ne kadar ironik bir durumdu. Elim boynuma gittiğinde İnci kolyemin olmayışıyla kalbim bir kez daha sızladı. Kalbimdeki yaraya bir yara daha açılmıştı. Annemin inci kolyesini kaybetmiştim. Geldiğim ilk günden beridir, yanımda taşıdığım sırt çantasının bakmadığım tek bir köşesi dahi kalmamıştı ama inci kolyem yoktu. Boynumdan asla çıkarmadığım kolyem artık yoktu.

Bugünlerde her şeyimi kaybetmeye o kadar alışmıştım ki, artık canımı yakmıyordu. Zaten en büyük iki şeyi kaybetmiştim. İnci kolyem ve Aras. Bundan daha fazlasını kaybedemezdim.

"İnci!!",

Başak'ın sesini duyduğumda musluğu kapattım. İlk günden geç kalamazdım.

Yarım saatten kısa bir sürede hazırlanmıştım. Kırmızı çiçekli gömleğimin kol düğmelerini ilikledim. Boynum inci kolyemsiz boş dursada bir kaç kolye taktım. Kolyenin zincirini hissetmek biraz olsun inci kolyemi kaybettiğimi unutturuyordu. Aynadan son kez kendimi süzüp, yatağımın üzerindeki kol çantamı ve bilgisayar çantamı alıp odamdan çıktım. Merdivenlerden inerken kızların sesini duyabiliyordum. Üçüde mutfaktaydı belli ki.

Gizem, "İnci'nin iyi olduğundan emin miyiz? Dün hüngür hüngür ağlaması beni mahvetti.",

Başak, "Benide ya. Gerçekten başına gelmeyen kalmamış bu kızın, nasıl başa çıkıyor her şeyle anlamıyorum.",

Ece, "İnci güçlüymüş gibi durmaya çalışıyor ama içten içe kahroluyor.",

Başak, "Nasıl kahrolmasın Ece, annesinin tek yadigarını kaybetmiş, Aras'ın onu kandırdığını öğrenmiş, yurttan atılmış, başına gelmeyen kalmamış ki kızın. Çok bile dayanmış hatta. Ben olsam ayakta duramazdım."

Gizem, "Kızlar, ne yapacağız biz ya. Gözümüzün önünde eriyip gitmesine razı değilim. Ben arkadaşımın eskisi gibi mutlu görmeyi çok özledim.",

Daha fazla dayanamayıp mutfaktan içeriye girdim. Kızların endişelerini anlıyordum.

"Günaydınnn! Kim heyecanlı yeni okul gününe!",

Kızları üzmemek için acımı kendi içimden yaşamaya karar verdim. Onlarında psikolojisini bozmaya hakkım yoktu. Tamam kolay değildi ama başa çıkabilirdim. Sonuçta halen hayattaydım ve başarmam gereken çok şey vardı. Kızların sürekli benim sorunlarımla uğraşmalarını istemiyordum.

Gizem, "Bugün iyi görünüyorsun kuzum.",

"Çünkü çok iyiyim. Sonuçta okuluma, derslerime kavuşuyorum. Siz heyecanlı değil misiniz?",

Ece, "Şahsen ben yine kadavra göreceğim için hiç heyecanlı değilim.",

Ece'nin cümlesine gülmüştüm. Ece,Başak'ların eski evinin karşısında oturuyordu. Annesi ve babası üniversite hocasıydı. İki zeki bireyin çocuklarının da üstün zekalı çıkmaması imkansız olurdu. O yüzden aramızdaki en mantıklı, en zeki, en objektif insan Ece'ydi. Çok sessiz sakin biriydi. Onu ilgilendirmeyen konulara burnunu sokmaz, sürekli kitap okuyup kendini geliştirirdi. Başak'lardaki ilk karşılaşmamızı hiç unutmuyordum. Başak ve Gizem benim neden konuşmadığım hakkında teoriler üretirken Ece suratıma bakıp,

"Kalbindeki acı gözlerinden okunuyor.",

Demişti. Uzun sarı saçları ve mavi gözleriyle çok güzel bir çocuktu. Ama en önemlisi yaşından hep olgun davranırdı. Bizi toparlayıp, bir araya getiren taraf hep o olurdu.

( Ece )

"Doktor hanım, mesleğinizin zor yanlarına alışmalısınız.",

Dediğimde yarım ağız gülümsemişti. Yüzümdeki gülümsemeyle bakışlarımı Gizem'e çevirdiğimde elindeki yeşil koyu içeceği içip konuşmaya başladı,

Gizem, "Ben heyecanlıyım. Yeni koleksiyon üzerinde çalışmaya başlayacağız.",

Dediğinde şaşırmıştım. İlk günden koleksiyon çalışmalarına başlayacak olması gerçekten onu zorlayacağa benziyordu.

Gizem, grubun en deli dolu, en çılgın insanıydı. Tam bir sosyal medya bağımlası, eğlenmeyi, gezmeyi, alışveriş yapamaya bayılırdı. Instagramda 1 Milyondan fazla takipçiye sahipti. Kendi diktiği kıyafetleri giyerdi sürekli. Ya da mağazadan bir kıyafet almışsa üzerinde değişiklik yapmadan giymiyordu. Çok açık sözlü ve kendine aşık biriydi. Dobra dobra aklındaki geçenleri herkesin yüzüne söylediğinde pek kızlar tarafından sevilmese de erkek arkadaşları oldukça fazlaydı. Ama kalbi tek birine aitti. Barış Korkmaz. Liseden beridir dillere destan olan aşkları hepimizin imrendiği türdendi. Gizem, okulun ponpon kızların lideriyse, Barış'ta basketbol takımının kaptanıydı. Aralarındaki aşka her ergen filminde rastlayabilirdiniz. Aslında şu an o kadar da ergen kokmuyorlardı. Sanırım ikiside olgunlaşmaya başlamışlardı. Tabii bu Gizem'in arada bir çocukluk yapıyor olması gerçeğini değiştirmiyordu.

(Gizem & Barış )

Gizem'in cümlesi biter bitmez, lafa Başak girdi.

"Elbette heyecanlı değilim. Hoş geldin bahar dönemi, hoş geldin 500 sayfalık hukuk kitapları!",

Sanırım aramızda okuldan en çok nefret eden Başak'tı.

Başak, benim ilk dostum sayılırdı. Bu hayata sahipsem Başak ve Ailesi sayesinde olmuştu. Ece ve Gizem'i de benimle o tanıştırmıştı. Yani bu dörtlünün kurulmasını sağlayan kişi oydu. Başak, Gizem ve Ece'nin karışımı gibiydi. Bazen çok sessiz biri, bazen de çok çılgın biri olabiliyordu. Her şeyin orta kararlı haliydi. Orta şekerli kahveydi bizim için. Gizem'le, Ece nasıl uçlarda yaşayan bir insansa Başakta onların aksine ortada yaşayan biriydi. Bu dörtü ne zaman ikişerli grup olsa benim hep eşim Başak olurdu. Başak bu hayatta en çok minnet borcum olan kişiydi. Ece ve benim aksime aşk hayatı Gizem'in aşk hayatı gibi güzel geçenlerdendi. Onunda kabinin prensi, Cem Vural'dı. Cem'le ilişkisinden çok fazla söz edemese de - bahsederken çok utanıyor - çok dingin ve sakin ilişkileri vardı. Herkesin bir başka imrendikleri çiftte Başak ve Cem'di.

(Başak & Cem)

Başak'ın hukuk fakültesi ile derdine kahkaha atmıştım. Gerçekten hepimiz birbirlerimizden farklı, bir o kadarda aynı nasıl olabiliyorduk çözemiyordum.

"Neyse hadi kızlar üniversite bizi bekler!",

• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •

Üniversitenin kapısından girdiğimizde hepimiz dört bir yana dağıldık. Aynı üniversitenin farklı fakültelerinde olmanın dezavantajıydı.

Mimarlık fakültesinin binasına koşarak girdim. Saat 9.30'du umarım hoca içeriye alırdı. İlk günden kapının önünde kalmak istemezdim.

Koridorun sonundaki sınıfın kapası kapatılmadan içeriye girdim.

"Aa hoş geldin İnci!",

Arkadaşım Büşra'nın sesini duyduğumda gülümsedim. Bilgisayar çantamı çizim masama koyup Büşra'nın yanına gittim. Mimarlık fakültesinin en güzel yanı çizim salonunuz vardı ve bu salonda en fazla 20 kişi bulunurdu. Ayrıca hepimizin kendimize ait masaları mevcuttu.

"Nasılsın Büşra, uzun zaman oldu görüşmeyeli. Çok özlemişim.",

Büşrayla sarılmayı bırakıp yüzüne baktığımda gerçekten uzun zaman olduğunu anlamıştım. Geçen seneden sonra ilk kez görüyordum.

"İyiyim sen nasılsın? İngilteredeki Erasmusun nasıl geçti?",

İngiltere'yi hatırlayınca yüzümdeki gülümseme donup kaldı. Ne diyeceğimi bilemez oldum. Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecekken sınıfın kapısı açılmıştı. Hemen arka sıradaki yerime geçip oturdum.

Sırtı dönük şekilde sınıfa giren yeni hocamızı incelemeye başladım. Normal hocalara göre oldukça genç duruyordu. Ya da vücudundaki kaslar yüzünden bu izlemine kapılmıştım.

Hoca yüzünü bize çevirdiğinde vücudumu şok dalgası sardı. Yeni hocamla göz göze gelmek olabileceklerin en kötüsüydü.

"Hassiktir!"

Continue Reading

You'll Also Like

6.6K 592 18
"Fakat Efnan..." sertçe yutkunduğumda yumru boğazıma oturdu, tekinsiz sesiyle devam etti. "Korkak gözlerinin bedenime her değdiği an bana bir yaratık...
594 55 5
Aşkın muazzam yolculuğuna hazır mısınız? Kurgu tamamen şahsıma ait olup noter onaylıdır. Kopyalanma halinde resmî işlem başlatılacaktır.
58.9K 2.7K 24
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
108K 4.2K 40
Bazen yaşadıkları ağır gelir insana. Sorgular durmadan onu, bunu, kendini, yaşadıklarını ya da yaşayamadıklarını. Bu kadar haksızlığı da hak etmedim...