CEVHERİ (+18)

By lalelikoyunkavalcisi

2M 67.4K 19.4K

+18 ve üzeri içindir. More

BÖLÜM • 1
BÖLÜM • 2
BÖLÜM • 3
BÖLÜM • 4
BÖLÜM • 5
BÖLÜM • 6
BÖLÜM • 8
BÖLÜM • 9
BÖLÜM • 10
BÖLÜM • 11
BÖLÜM • 12
BÖLÜM • 13
BÖLÜM • 14
BÖLÜM • 15
BÖLÜM • 16
BÖLÜM • 17
BÖLÜM • 18
BÖLÜM • 19
BÖLÜM • 20
BÖLÜM • 21
BÖLÜM • 22
BÖLÜM • 23
BÖLÜM • 24
BÖLÜM • 25
BÖLÜM • 26
BÖLÜM • 27
BÖLÜM • 28
BÖLÜM • 29
BÖLÜM • 30
BÖLÜM • 31
BÖLÜM • 32
BÖLÜM • 33
BÖLÜM • 34
BÖLÜM • 35
BÖLÜM • 36
BÖLÜM • 37
BÖLÜM • 38
BÖLÜM • 39
BÖLÜM • 40
BÖLÜM • 41
BÖLÜM • 42
BÖLÜM • 43
BÖLÜM • 44
BÖLÜM • 45 • FİNAL
• ÖZEL FİNAL •

BÖLÜM • 7

57K 1.6K 474
By lalelikoyunkavalcisi

Beynim çoktan uyanmış olmasına rağmen uykunun kollarından çıkamıyordum. Göz kapaklarımı bile açacak halim yoktu. Bedenimdeki tüm enerjinin sanki sökülüp alındığını hissediyordum.

"Uyan hadi."

Aras'ın erkeksi kokusu şampuan kokusuyla karışmıştı. Dudaklarını yanağıma bastırdığında gülümsedim.

"Biraz daha..."

Kolumu kıpırdatacak enerjiyi bulamıyordum. Tüm gün yatıp uyumak hiç kalkmamak istiyordum.

"Hadi güzelim uyan artık, kahvaltı hazırladım.",

Gözlerimi açıp karşımdaki ışıl ışıl parlayan maviliklere baktım. Güneşin ışığıyla daha da güzel duruyordu. Bu adam kesinlikle bir yunan tanrısıydı.

Bakışlarımı mutfağa doğru çevirdiğimde ada tezgahta hazır bekleyen kahvaltı sofrasını görmüştüm. Bu görüntü bile acıktırmıştı.

Aras dudaklarıma bıraktığı küçük bir buseyle tekrar mutfağa dönmüştü. Ben de yattığım yerden oturur hale gelip ne yaptığına baktım.

Ocağın üzerindeki patatesli yumurtayı görünce tüm yorgunluğumun uçup gittiğini hissetmiştim.
Üzerimdeki çarşafı bedenimin etrafına dolayıp ayağa kalktım.

"Sana havlu ve temiz diş fırçası çıkardım. Kıyafetlerinde banyoda.",

Gülümseyerek bana bakınca utanmıştım. Dün beni çırılçıplak görmüş olsada şu an karşısında o halde durabileceğimi asla düşünemiyordum. Kesinlikle azgınlık beyni kapatıyordu.

Kasıklarımdaki ağrıyı görmemezliğe gelerek koşar adım banyoya girdim. Hemen arkamdan banyonun kapısını kapatmıştım. Banyoya ilk kez girdiğim için bir süre etrafı inceledim. Normal banyolara göre oldukça büyüktü. İki lavabosu, duş alanı ve tavana kadar uzanan dolap kapaklarının arkasında tahmin ettiğim üzere çamaşır makinesi ve üzerinde de kurutma makinesi vardı.

Lavabonun kenarında benim için hazırladıklarını görünce gülümsedim. Üzerimdeki çarşafı bırakıp yere düşmesine izin verdim. Yere düşen çarşafı toparlayıp, dolapların içerisindeki kirli sepetinin içerisine koydum.

Duş alanına girmeden önce ışıklı aynadan kendime baktım. Saçım birbirine girmiş ve kabarmıştı. Dudaklarımın olduğundan daha büyük olması gözümden kaçmamıştı. Boynumdaki, göğüsümün etrafındaki morluklarda ben sex yaptım diye bağırıyordu.

Aynadaki tipime rağmen oldukça mutlu hissediyordum kendimi. Yüzümdeki salak sırıtışı bir türlü yok edemiyordum.

Daha fazla oyalanmadan neredeyse bir banyo genişliğindeki duş alanına girdim.

• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •

Banyodan çıktığımda Kal bana doğru koşup gelmişti. Yere çömelip koca tüy yumağını sevmeye başladım.

"Çay mı kahve mi?",

Bakışlarımı Aras'a çevirip konuştum,

"Kahve.",

Bardağı kahveyle doldurup tabağın yanına koymuştu. Kal'ın kafasına kocaman bir öpücük kondurup, Aras'ın hazıladığı sofraya doğru yürüdüm.

Bakışlarım dün yattığımız yatağa kaydığında, çarşafların değiştiğini, yatağı çevreleyen beyaz perdelerin toplandığını görmüştüm.

Bar taburesine oturup bakışlarımı önümdeki tabağa çevirdim. Utançtan Aras'ın suratına bakamaz hale gelmiştim.

Kahve kupamı alıp bir yudum içtim. Sıcak kahve geçtiği yerleri yakarken iyi gelmişti.

"Hadi sen de başla.",

Aras'ta yanıma gelip önündeki tabağa peynir koymaya başlamıştı. Yan profilinden onu incelediğimde boynunda ufak morluklar görmüştüm. Bu yüzden ağzımdaki kahve soluk boruma kaçınca öksürük krizine girmem kaçınılmaz olmuştu.

"İyi misin?",

Aras sırtıma hafifçe vurduğunda kendime gelmiştim.

"İyiyim.",

Sorgulayıcı bakışlarını üzerimden alması için gülümsediğimde o da gülümsemişti. Nasıl davranacağımı bilmiyordum. Niye bu kadar utanıyordum ki? Yüzümün kıpkırmızı olduğundan eminimdim. Önümdeki patatesli yumurtadan bir çatal alıp ağzıma attım. Beynim uyuşmuş gibiydi.

"Bugün ne yapacaksın? Bir planın yoksa birlikte takılabiliriz.",

Ağzımdaki lokmayı yutup konuştum,

"Aslında bugün odama yeni bir öğrenci taşınacaktı. Onun için yurda gitmeliyim.",

Aras başıyla beni onaylayıp kahvaltısına devam etti. Üzerimdeki utangaçlığı en yakın zamanda atıp kurtulmam lazımdı.

"Sen ne yapacaksın?",

"Bilmem, sanırım tez yazmaya devam edeceğim. Sürenin dolmasına az kaldı biliyorsun.".

Bu sefer ben onu başımla onaylamıştım. Haklıydı, süresi az kalmıştı ve yetiştirmesi gereken tezi vardı.

Masanın üzerindeki telefon çaldığında bakışlarımı oraya çevirdim. Telefonun üzerindeki arayan ismi görünce kaşlarımı çatmıştım. Aras telefonu hemen alıp kapattığında daha çok gerilmiştim. Aslı da kimdi?

"Niye açmadın?",

"Önemli bir şey değil. Türkiyeden bir arkadaşım arıyor sonra dönerim ben ona.",

Dediğinde bir şey söylemedim. Daha ilk günden karışıp, sorgulamak istemiyordum. Hem arkadaşım demişti değil mi? Aslı isminde arkadaşları elbette olabilirdi. Benim de bir çok erkek arkadaşım vardı. Bunda büyütülecek bir şey olmadığına karar verip yemeğime devam ettim.

• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •

"Merhaba, odana hoşgeldin! Ben İnci!",

Oldukça sevimli bir sesle gelen kızı karşıladığımda, suratıma dahi bakmamıştı. İstemsizce yüzüm düşmüş, sinirlenmiştim.

"Türk müsün?",

Kız almanca konuştuğunda, tekrar gülümsemiştim. Belki de türkleri seviyordu.

"Evet, Erasmusla geldim. Bir ay sonra tekrar ülkeme geri döneceğim."

Bu sefer almanca kurduğum cümleyle bir şey söylemeyip, suratıma bakmak yerine odadaki eşyalarımı inceliyordu.

"Türklerden nefret ederim.",

Oldukça doğal bir şekilde söylediği cümle üzerine donup kalmıştım. Yaptığı ırkçılıktı. Ne demek Türklerden nefret ederim? Özellikle ben ona bu kadar nazik olmaya çalışırken.

"Pardon?",

Kızla almanca konuşmaya devam ediyordum. Belki utanırda özür diler diye umuyordum ama aksine bundan zevk alıyormuş gibi görünüyordu.

"Bu saçma kıyafetleri mi giyiyorsun?",

Kız dolabımın kapağını açıp kıyafetlerimi kurcaladığında daha fazla öfkeme hakim olamadım. Elindeki yazın sürekli giydiğim elbiseyi alıp tekrar dolabıma koydum. Eşyalarımı karıştırma hakkı yoktu.

"Senin derdin ne bilmiyorum ama eşyalarımı bir daha kurcalamaya kalkarsa seni şikayet etmek zorunda kalacağım.",

Almanca konuşmayı bırakıp ingilizce kurduğum cümleyi omuz silkerek cevaplamıştı. Odanın diğer köşesine gidip sırt çantasını yatağına koydu.

"Ben bu yatakta yatmak istemiyorum. Seninkinde yatacağım.",

Her söylediği cümleyi ağzım açık dinliyordum. Bu yatağı ben kendi isteğimle almamıştım ki yurt sorumlusu vermişti.

"Bu yatak benim, burası bana verildi.",

Bağırarak kurduğum cümle üzerine odanın kapısı açılmış bayan Brown odaya girmişti. Gözlüklerinin üzerinden sertçe suratıma baktığında susarak ona baktım.

"Alex odanı beğendin mi?",

Adının Alex olduğunu öğrendiğim siyah saçlı gotik tarzda takılan kız gülümseyerek bayan Brown'a bakıyordu.

"Evet teyzeciğim oda güzel ama ben bu yatakta yatmak istiyorum.",

Dediğinde bayan Brown'un suratında hiç görmediğim gülümsemeyi görmüştüm.

"Bayan Saygın, yatağınızı değiştirmeniz gerekli. Sanırım bir hata olmuş, bu yatak sizindi aslında.",

Bayan Brown'un otoriter sesini tekrar işittiğimde derin bir nefes aldım. İtiraz edersem yurttan atardı. Yurttan atılırsam kalacak yerim olmazdı. Zaten maddi imkanlarım yetirince yetersizdi. Ailemden bana kalan parayı çarçur etmek istemiyordum. Buraya yatırdığım bursumunda yanmasına göz yumamazdım.

"Pekala efendim. Hemen toplarım eşyalarımı.",

Sanırım yurt müdiresinin yeğeni olmak böyle bir şeydi. Bayan Brown Alex denen emo kılıklı kıza gülümseyip odadan çıktığında derin bir nefes aldım. Pencere kenarındaki yatağımla vedalaşma zamanımdı. Gidip yastıklarımı ve yorganımı alıp boş yatağa koydum. Çarşafıda çıkartıp yeni yatağıma serdim. Komodindeki eşyalarımın hepsini bir kutuya doldurup çekmeceleri boşalttım.

Alex boşalttığım yatağa geçip ayakkabılarıyla uzandığında bir şey söyleyemedim. Gerçekten odanın içerisinde o pis ayakkabılarıyla mı dolanacaktı?

Yatağım çarşaflarını düzelttikten sonra kitaplığımdaki kitaplarımı toparlayıp diğer kitaplığa yerleştirdim. Allahtan Alex gelmeden önce odayı silip süpürmüştüm de her yer temizdi.

Kitaplarımı yerleştirmem bittikten sonra masamın üzerini de toparladım. Her yeri neredeyse tekrar toparladığımdan oldukça yorulmuştum. Zaten dünün etkilerini halen kasıklarımda hissediyordum. Bu işlerle ağrılarım daha çok artmıştı.

Soluklanmak için yatağa oturup telefonumu aldım. Alex halen aynı vaziyette yatakta yatıyordu. Eşyalarını da yerleştirmemişti. Derin bir nefes alıp onu umursamamaya karar verdim.

Oturdukça vücudumdaki terleme artmıştı. 15 dakikada tüm odayı tekrar düzelttiğim için bu normaldi. Terli terli durmak istemediğim için yatağımdan kalkıp dolabıma yöneldim. Eşofman takımı ve havlumu alıp duşa girdim.

Bugün ikinci kere aldığım duş vücuduma gerçekten iyi gelmişti. En azından kasıklarımdaki ağrı dinmişti.

Çok geçmeden giyinip çıktığım banyodan gördüklerim kaşlarımı çatmama sebep oldu. Az önceki rahatlama seansım buraya kadardı belli ki.

Alex benim telefonumla biriyle görüntülü konuşuyordu. Yüzündeki gülümsemeyi görünce rahatsız olmuştum.

"Alex ne yapıyorsun?",

Daha iyi anlamısı için almanca konuştuğumda bakışlarını bana çevirip gözlerini devirdi.

"Görüşürüz o zaman.",

Alex telefonuma doğru öpücük atıp bana uzattığında sinirden delirmek üzereydim. Elindeki telefonu alıp konuştuğu kişiye baktığımda bunun Aras olduğunu görmüştüm.

"Aras ben seni birazdan arayacağım.",

Aras'ın bir şey demesini beklemeden telefonumu kapattım.

"Alex ne hakla benim telefonumu ellersin?",

"Yemedik! Çalıp duruyordu ben de açtım.",

"Bir daha benim eşyalarımı elleme.",

"O yakışıklının telefon numarasını versene.",

Beni umursamadan ağzındaki sakızla alay eder gibi konuşuyordu.

"O benim sevgilim.",

"Fazla uzun sürmez.",

Dediğinde hırsla saçımdaki havluyu çıkarıp yatağıma fırlattım. Gerçekten konuşulacak biri değildi. Ayakkabılarımı ayağıma geçirip, odadan çıktığımda sinirden kıpkırmızı olmuştum. Ayrıca Aras niye tanımadığı kızlarla konuşuyordu anlamıyordum.

Elimdeki telefonla terasa çıkıp sessiz bir yer aradım. Terasın köşesindeki masaya geçip ıslak saçlarımı tepeden topladım. Soğuk hava sinirimi yatıştırmama yardımcı olmuştu.

Telefonumu alıp son arananlarda Aras'ın numarasını tıkladığımda görüntülü arama başlamıştı. Bir kaç dakika sonra Aras ekrandan belirince gülümsemeden edemedim. Az önceki
sinirim karşımdaki ikiliyi görünce kaçıp gitmişti.

"Yaa bu tip ne!",

Kal'ın da poz veriyor olması o kadar çok komiğime gitmişti ki mıncıklayısım gelmişti.

"Ne yapıyorsun merak etmiştik.",

"Hiç, yeni oda arkadaşımla kaynaşıyoruz."

Aras'a yeni oda arkadaşımın sinir bozuculuğundan bahsetmek istemiyordum. Sonuçta kızı daha tanımıyordum, belki ileride çok iyi anlaşacaktık. Hem Aras'ın beni geçimsiz biri olarak düşünmesini istemezdim.

"Telefonunu açan kız mı?",

"Evet, Alex.",

"İyi bakalım, umarım iyi anlaşırsınız.",

"Umarım. Siz ne yapıyorsunuz?",

"Kal'ı yürüyüşe çıkardım. Parkta dolaşıyoruz.",

"İyimiş kolay gelsin.",

"Teşekkür ederiz. O zaman ben seni tutmayayım daha fazla.",

"Tamam görüşürüz.",

"Görüşürüz.",

Telefonu kapatıp yanımdaki masanın üzerine koydum. Odaya geri dönmek istemiyordum, Alex'in bir lafını daha anlayışla karşılayacakmışım gibi gelmiyordu. Biraz burada oturup üzerimdeki negatif enerjiyi atmaya çalıştım.

Continue Reading

You'll Also Like

103K 3.3K 6
Eğer hayat bana ikinci bir seçim hakkı daha vermiş olsaydı bu hakkı Kılıç Şahbazoğlu'undan boşanmak için kullanırdım.
203K 6.1K 25
"Aldatılmış bir kadın, intikam yeminleriyle bilenmiş bir bıçaktır." 🩹 (+18 içerik barındırmaktadır.) | Tamamlandı
118K 8.8K 57
"Atlamak mı istiyorsun Kayla? O halde durma atla" gözlerimi dikmiş Ona bakıyordum. Gözlerinde gördüğüm neydi? Öfke mi? Hayır. Üzüntü mü? Hayır. Gözle...
90.8K 17.6K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting