Antrenör [b×b]

By valentinusx

1.9M 71.4K 46K

Lodos Çetin ciddiyete tapan, sert bir antrenördü. •eşcinsel bir kurgudur. More

› yeni antrenör
› zorlu antrenman
› özel program
› dikkat dağınıklığı
› maç
› ateşkes
› hoş gülüş
› öğle yemeği
› on üç yaş paradoksu
› liseli âşık
› duş
› köşe bucak
› ufak temaslar
› yakınlaşma
› yolun sonu
› kabulleniş
› acımasız
› dondurma

› gece gezmesi

66.2K 4.1K 2.6K
By valentinusx

"Oyy ulan her yerim sızım sızım sızlıyor hâlâ."

Melih'in cümlesine hiçbir cevap vermeden bedenimi yatağa attım. Tüm kaslarım ağrıyordu, öyle ki kolumu kaldıracak gücü bile bulamıyordum kendime. Antrenman adı altında işkenceden kurtulduktan sonra bizim eve gelmiştik direkt. Melih "Annemi zor ikna ettim zaten, bir de bu hâlimi görürse kesin çıkartır beni takımdan." deyip peşine takılmıştı.

O manyak antrenör resmen ağzımıza sıçmıştı. İlk önce iki yüz şınav, ardından iki yüz mekik çektirmişti. Yetmemiş on beş tur koşturmuş, o da yetmemiş şut çalıştırmıştı. Bittiğinde soğuma hareketleri yapacak enerjimiz bile olmasa da iki gün sonra ağrımızı çekemeyeceğini söyleyip onları da yaptırmıştı. Kısacası hepimiz kelimenin tam anlamıyla bitmiştik. Duş bile almadan yatağa yatmıştım ki bu, benim için bir ilkti.

Melih'i umursamadan kendimi uykuya bıraktım. Daha önce bizde defalarca kaldığı için o da hiç soru sormadan yandaki koltuğa yattı.

Saatler sonra gözümü açtığımda hava kararmaya yüz tutmuştu. On saatten fazla uyumanın verdiği baş ağrısıyla yüzümü buruşturup yatakta doğruldum. Melih hâlâ uyuyordu. Gözlerimi ovuşturup paytak adımlarla banyoya doğru ilerledim. Kaslarımın rahatlaması ve üstündeki kurumuş terden arınmak için sıcak bir duş aldım. Duştan çıktığımda çok daha iyi hissediyordum. Kaslarım hâlâ ağrıyordu ama daha iyiydi.

Hemen bir eşofman ve tişört giyip Melih'e dokunmadan odadan çıktım. Annem evde yoktu, işte oluyordu bu saatlerde. Acilde çalışıyordu ve akşamları hastanede oluyordu hep. Çoğu zaman nöbete de kalıyordu. Bu yüzden onu çok fazla görmüyordum fakat aramız gayet iyiydi.

Ocağa su koyup beklemeye başladım. Bu sırada çalan bir telefon melodisi duyunca gerisin geri odaya dönüp Melih'in çalışma masasının üstünde kalmış telefonunu elime lazım. Sinem teyze'nin ismini duyduğumda meraklanmasın diye açtım daha fazla bekletmeden.

"Alo?"

"Alo, Sinem teyze ben Atlas. Melih uyuyor, acil bir şey mi vardı?"

"Ah tamam evladım, bugün de sizde mi kalacak diye sormak için aradım."

Bir an Melih'in derin uykusuna göz gezdirip "Evet, bizde kalacak." dedim. Biraz daha konuşup telefonu kapattık. Gidip ateşteki suyla kahve yaptım ve televizyonun karşısına çöktüm.

Boş boş kanallarda dolandığım birkaç saatin sonunda salona Melih girince "Sonunda amına koyayım, kış uykusuna mı yattın?" diye laf çaktım. Bana 'he he' der gibi bir hareket yapıp yanıma attı kendini. Hemen ardından "Annem aradı mı?" dedi.

Başımla onaylayıp "Bu gece de burada kalacağını söyledim." dedim. Anında gözleri parıldadı ve "Lan o zaman hâlâ oturuyor musun? Kalk dışarı çıkalım!" dedi heyecanla. Normalde olsa bunu ben derdim ama bu sefer cidden enerjim yoktu. Bu yüzden "Melih abicim hiç mi enerjin bitmiyor senin ya? Otur bir götünün üstüne zararı yok valla bak." dedim bıkkınca.

Göz devirip "Diyene bak hele, kendisi her gün dışarıda olmasa inanacağım. Kalk işte ayda yılda bir gece beraberiz eğlenelim." dedi. Sinem teyzenin katı birisi olduğunu biliyordum, her gün dışarıda kalmasına izin vermiyordu Melih'in. O da böyle fırsatları yakalayınca değerlendirmek istiyordu, bu yüzden inanılmaz yorgun olmama rağmen hevesini kırmamak için kabul ettim.

Odaya girdiğimizde "Nereye gideceğiz?" dedim aynı anda kıyafet bakarak. "Kulübe gideriz nereye gideceğiz?" dedi, başımla onaylayıp ikimize de birer tişört çıkarttım. Kendim siyah tişörtü giyerken o da açık mavi tişörtü geçirmişti üstüne. Bedeni benden büyük olduğu için dar gelmişti biraz ama umursamadan odadan çıktı. Onun çıkmasıyla altındaki eşofmanı çıkartıp siyah bir pantolon giydim.

"Araba burada mı annende mi?"

Askılığa baktığımda arabanın anahtarını görünce sırıttım ve "Bizde." dedim. İkinci bir sevinç nidası bıraktığında ben ayakkabılarımı giymek için eğilmiştim bile.

Anahtarı alıp dışarı çıktık. Gecenin esen havası tüm vücuduma vurduğunda üstüme daha kalın bir şeyler almadığım için anlık pişman olmuştum. Hemen kapının önünde duran gri, lüks olmayan arabamızın kapısını açtığımda ben şoför koltuğuna, o da ön koltuğa olmak üzere yerleştik.

Bu sene on sekizime basmıştım ve bastığım gibi ehliyet almıştım. Aslında motor ehliyetim de vardı fakat kullanacak bir motor yoktu ortada. Bu yüzden bu aile arabasına kalmıştık.

Her zaman gittiğimiz gece kulübüne doğru sürerken Melih de saçma sapan bir şarkı açmıştı radyodan. Ona göz devirip yaklaşık yirmi dakikalık mesafeyi duraksamadan sürdüm. Trafiğin açık olmasının da etkisiyle on beş dakikalık bir sürede ulaşmıştık.

Arabayı park edip kapının önüne gittiğimizde korumalar başıyla selam verip kenara çekildi. Burası sahanın hemen beş dakika uzağındaydı, iki senedir hep geldiğimiz için tanıyorlardı bizi. Tabii reşit olmadığımız zamanlarda girmek daha zor oluyordu ama artık öyle bir sorun yoktu neyse ki.

Siyah ağırlıklı olan mekâna girdiğimizde beklemeden genelde oturduğumuz L şeklindeki koltuğa ilerledik. Yürüyen bir garsondan dört tane kokteyl alıp kırmızı koltuklara yerleştik. Kokteyllerin içindeki alkol oranı azdı fakat yine de bedenimizi rahatlatıyordu. Sabah beden ağrısına bir de alkolün verdiği baş ağrısının eklenmemesi için sağlam içmeyi düşünmüyordum bugün, hatta o antrenörün antrenman sabahı alkol kontrolü yapacağını bile düşünebilirdim.

Mekanın içi boğucu değildi, büyük ve ferah bir yer olmasının yanında çalan müzik kafa yoracak kadar sesli değildi. Üstelik her yandan gözlerimi bozacak ışıklar yükselmiyordu, ortada büyük bir dans pisti vardı ve onun dışındaki yerler oturma yerleriyle doluydu. İlk kez takımdan birisinin abisi sayesinde girdiğimiz bu yere sokaktan çıkan herkes de giremediği için güzel bir ortam oluşuyordu.

Kısık bakan gözlerle dans pistindeki insanları izliyorken bir anda Melih telaşlı bir sesle "Atlas!" dedi. Bunu öyle büyük bir şokla söylemişti ki hızla ona döndüm. Kahve gözlerinin ileride bir noktaya hipnoz olmuş gibi baktığını görünce şaşkınca bakışlarını takip ettim. Gördüğüm gri harelerle ağzımdan bir küfür kaçtı. Gece bile aklımızı dağıtamayacak mıydık bu adam yüzünden!?

Bakışlarım bar kısmında tek başına oturan, elinde bir içki bardağı tutan bedeni süzerken "Ne işi var bunun burada?" dedim. Korkuyla omuz silktiğinde elimdeki kokteylden büyük bir yudum aldım. Kendi kendime içten telkinler verirken derince yutkundum. O burada diye eğlenceden vazgeçmeyecektik sonuçta, değil mi?

Tam da bu düşünceyle gözlerimi siyah gömleğin içinde mükemmel gözüken adamdan koparıp bardakta kalan son birkaç yudumu kafama diktim. O hâlâ bizi fark etmemiş gibi gözüküyordu, aslında genel olarak çevresine ilgisiz duruyordu. Ben buradan bile yan sandalyesinde oturan esmer bir kadının onu süzdüğünü fark etmişken o farkında bile değildi.

"Kanka gitsek mi ne yapsak, burada görürse daha da gıcık kapabilir bu adam. Acayip bir şey zaten."

Melih'in korkakça sorduğu soruyla ona dönüp "Saçmalama." dedim rahatça. "Bir bara gelirken o adam burada mı diye mi kontrol edeceğiz? Reşitsek kimseyi ilgilendirmez bu."

Hafif loş ortamda daha koyu duran kahve saçlarını geriye itip "Sen öyle diyorsan..." diye mırıldandı. Onun asıl korkusu ailesinin bunu öğrenmesiydi, bunu bilecek kadar tanıyordum onu. Rahat bir anneyle büyüdüğüm için çoğunlukla onun ailevi meselelerini anlayamıyordum ama şu anda bir tehlike olmadığı açıktı, bizi burada gördü diye gidip ailesine şikayet edecek değildi.

Yaklaşık beş dakika boş boş oturduktan sonra yaptığımız mükemmel (!) antrenman sebebiyle ona gıcık olan bedenimi tutamadan ayaklandım. Oturan arkadaşıma "İçecek bir şey ister misin?" diye sordum ve irileşmiş gözleri arasında bana bir uyarı vermesine izin vermeden bar kısmına doğru yürüdüm. Elbette onu rahatsız etmeyecektim, sadece kendime bir kokteyl daha almak istemiştim.

Müstehcen bir ingilizce şarkının çaldığını duyarken çoğunlukla boş olan bara ulaştım. Barmen hareketlenmeyi fark edip bana yaklaştığında müziği bastırmak için biraz yüksek bir sesle "Az alkollü, kafana göre bir kokteyl yapsana." dedim. Sesimle birlikte biraz ötede duran bedenin refleksle bana döndüğünü hissettim ama o konuşana kadar ona bakmadım.

"Bakıyorum kolay atlatmışsın antrenman yorgunluğunu?"

Duyduğum alay kokan sesle ters bakışlarımı onun üstünde topladım. Antrenörüme bizi çalıştırdığı için sinir olmak benlik bir hareket değildi, özellikle kaptan olduğumu düşünürsek hiç değildi ama bir insan evladı o kadar zorlanır mıydı be? Çok insafsızcaydı.

Belki de sinirimin asıl sebebi bu değildi, ergenken senelerce idolüm olan adamın gözlerime bakarak alay etmesiydi. Yine de ilk seçenek daha güvenliydi.

Buna sığınarak "Demek ki yeterince sıçamamışsınız ağzımıza. Tüh." dedim dilimi tutamayıp. Cümlemle birlikte tek kaşı havalandı, gri gözleri öfkeyle parlamıştı. Yine de sivil hayatta olduğumuz için "O zaman sonraki antrenmanda böyle üzülmene gerek kalmayacak," dedi, derinden gelen tınısıyla söylediği her şey tehditvari bir hâl alırken böyle sert konuşması da pek hoş olmuyordu. "Çünkü kalkamayacak hâle geleceksiniz."

Söylediği sözlerle bedenim anlık olarak titredi. Önüme konan kokteylle gözlerimi onun düz bakan gözlerinden koparıp kokteyli aldım, tüm ürperişime rağmen tekrar ona dönüp bardağı ona doğru kaldırdım ve hafifçe gülümsedim. Delici bakışları yüzümden ayrılmazken tek mimik oynatmadı, kendimi son derece rahat göstermeye çalışarak yaslandığım bardan ayrıldım ve oturduğumuz yere doğru ilerledim.

Arkamı döndüğüm an ise beni korkuyla izleyen arkadaşıma dudaklarımı oynatarak tek kelime söyleyebilmiştim: Sıçtık.

••

27.08.20 | Linda Lewis

Continue Reading

You'll Also Like

643K 81.2K 28
"Leyla!" Günlerin yer değiştirdiği o saatlerde, gecenin en karasında, bir ruhun kilitli kalmış sokaklarındaydık. "Burada ne arıyorsun?" Başkası içi...
37.4K 215 4
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
717K 14.2K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
1.8M 80.8K 63
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...