SONRA SEN GÜLDÜN (Tamamlandı)

By HilAySavascisi

692K 73.6K 88.3K

Hayat yapbozundaki eksik parçayı arayan Ahu'nun güldüren hikayesi 🐟 Büyüyoruz ve bu umrumuzda değil. 🎈 More

Helloo!
(Prolog) Kim Bu Ahu!
1.Bölüm - Biz Kimiz?
2. Bölüm - Çek Tulumbayı Ahu
3. Bölüm - Ne Yapacaksın Ahu?
4. Bölüm - Tamam Mı Ahu?
5.Bölüm - Saçmalama Ahu
6. Bölüm - Yandın Sen Ahu
7.Bölüm - Ah Ahu
8.Bölüm-Doğru Mu Ahu?
9. Bölüm - Yapma Ahu!
10. Bölüm - Güldün
11.Bölüm - Uçtu, Gitti Ahu
12. Bölüm - Ahu Yapmaz
13. Bölüm - İçerde Misin Ahu?
14.Bölüm - Hırsız Kim Ahu?
15.Bölüm - Mutlu Musun Ahu?
16.Bölüm - Eee Ahu?
17.Bölüm - Ölsem Söyleyemem
18.Bölüm - Ceylan'ım
19.Bölüm - Çay Var İçersen
20.Bölüm - Ahu Ve Sırlar Odası
21.Bölüm - Şerif Reis
22.Bölüm - Kararsız Kararlı Ahu
23.Bölüm - Akşamdan Kalma
25.Bölüm - İçimdeki Yangınlar
26.Bölüm - Nesli Sultan Oteli
27.Bölüm - Başlangıçlar
28.Bölüm - Gülmek İçin
29.Bölüm - Çeyrek Final * Dünyayı Kurtaracak Olan
30. Bölüm- Uzak Işıklar - II. Devre
31.Bölüm - Büyümenin Anatomisi
32.Bölüm - Ayrılığın Anatomisi
33. Bölüm - Torbacı
34.Bölüm - Günlerden Bir Gün
35. Bölüm - Ayaklı Bela Ahu
36.Bölüm - Kızıl Ötesi
37. Bölüm - Eksik Kalan Parçalar
38.Bölüm - Ağlamak
39.Bölüm - Bitmek Bilmeyen
40.Bölüm - Kalp Atışı
41.Bölüm - Kalimera !
42.Bölüm - Ahu'nun Dediği Olur
43.Bölüm - Yarış Başlasın
44.Bölüm - Paparazzi
45.Bölüm - Anne Yarısı
46.Bölüm - Uzaylı İstilası
47.Bölüm - Yirmi Bir
48.Bölüm - Şamar Oğlanı
49.Bölüm - Tuzlu
50.Bölüm - Antío Pappoú (Hoşçakal Dede)
51.Bölüm - Yuvaya Dönüş
52.Bölüm - Bela Geliyorum Demez, Ahu Da...
53.Bölüm - Bir Yaralı Kuştum, Uçtum Uçtum
54. Bölüm - Doğum Günü Meselesi
55.Bölüm - Bazı Taktikler
56.Bölüm - Kırmızı Balık
57.Bölüm- Kıyıya Vuran Balık
58.Bölüm - Si vales, valeo
59.Bölüm - Nikahına Beni...
60.Bölüm - Vedalar Vedalar
61.Bölüm - Haydar Haydar
62.Bölüm - D'ayı Yogi
63.Bölüm - Mendilimin Yeşili
64.Bölüm - Tencere Kapak
65.Bölüm - Geçmişin Tozlu Sayfaları
66.Bölüm - Biyolojik Unsur
67.Bölüm - İneklerin Öcü Ve Kaşar Sarıkız
68.Bölüm - Kırmızı Mı Balık? (İkinci Kısım Sonu)
69.Bölüm - Ahu'şahım Çok Yaşa
70.Bölüm - Can Kurtaran
71. Bölüm - Üçgen Peynir Ve Erimiş Dostluklar
72. Bölüm - Rüzgara Açılan Yelkenler
73. Bölüm - KKS Karakter Kanseri
74. Bölüm - Kahrolsun Bazı Şeyler
75. Bölüm - Dönme Dolaplar
76.Bölüm - Küfürbaz
77.Bölüm - Aybüke
78.Bölüm - Kan ve Gül, Gülle Diken
79.Bölüm - Gelin Ata Binmiş Ya Nasip Demiş
80. Bölüm - Hayat Kavgası
81.Bölüm - Neden Geldik Dünyaya?
82.Bölüm - Ahu'lar Vadisi
83.Bölüm - Gizemli Geceler
84. Bölüm - Av
85. Bölüm - Avcı
86. Bölüm - Hanımefendi Keriman
87.Bölüm - En Sevdiğim 25'inci Kelime
88.Bölüm - Rengarenk
89.Bölüm- Hayatın Renkleri
90. Bölüm - Adamlar Ve Küfür Adam
91.Bölüm- Zamanın Bir Yerinde
92. Bölüm - İki Yabancı
93. Bölüm - Deniz Ve Kum, Ben Aslında Yokum
94.Bölüm - Onun Arabası Var, Güzel Mi Güzel
95. Bölüm - Kendimi Kendimden Çıkarsam Sıfır Kalır Mı?
96.Bölüm - Büyü De Gel Çocuk
97.Bölüm - Sanat Ahu İçindir
98. Bölüm - Sarmaşıklar Ve Arkadaşlıklar
99.Bölüm - Seçmen Şapka
100. Bölüm - Yüz Puan
101.Bölüm - Hepimiz Kardeşiz
102.Bölüm - Küçük Adımlar
103. Bölüm - Söylenmemiş Yalanlar
104. Bölüm - Kaçan Kovalanır
105. Bölüm - Devrik Lider
106.Bölüm - Bükemediğin Bilek
107. Bölüm - Kutlama
108. Bölüm - Güneşin Ufka Değdiği Yer
109. Bölüm - Onur'suz Aşkların Mücadelesi
110.Bölüm - Aysel Git Başımdan
111. Bölüm - Son Korsan
112. Bölüm - 23.00 Yaşım
113. Bölüm - Pişmaniye Duygular
114. Bölüm - Feda
115. Bölüm - Gün Batımı
116. Bölüm - Güneşli Günler
117. Bölüm - Hayırlı İşler
118. Bölüm - Kardeşler Yufkacılık
119.Bölüm - İçimdeki Çocuk
120. Bölüm - Yamalı Kardeşlikler
121. Bölüm - Kamp Ateşi
122.Bölüm - Sonra Sen Geldin
123. Bölüm - Döndüyse Dönektir
124. Bölüm - Hoş Mu Geldin?
125. Bölüm - Bir Tutam Özlemek
126. Bölüm - Çok Gülen Çok Ağlar Mı?
127.Bölüm - Son Mektup
128. Bölüm - Barış Elçisi
129. Bölüm - Ah Nerede
130.Bölüm - Ay Akşamdan Işıktır
131.Bölüm - Manitacılık
132. Bölüm - Ege Shower
133. Bölüm - Geçip Giden Zaman
134.Bölüm - Geleceğe Koşanlar
135.Bölüm- İsteyenin Bir Yüzü, Vermeyenin ...
136. Bölüm Final- Mutluluğun Reçetesi
🖐️Sonra Biz Güldük🎈
138 ~ Danalar Girmiş Boston'a

24.Bölüm-Alev Alev

5.7K 507 377
By HilAySavascisi

🎈🍒

İyi ki doğdum, gördün mü 28 oldum.
Özgürüm kanatlandım, durmadım ayaklandım, koşup ilerliyorum...

İşte böyle a dostlar, daha dün gibiydi. (yazar duygulandı) 17'ler 22'ler... Hızlı zamanlarım gerçekten su gibi hızlı geçti. Çok dalgalandım, ama duruldum 🙈 İstediğin yerde misin diye sorarsanız, tam olarak oradayım. İnsanoğlu büyüdükçe istekleri de büyür derler. Biliyorum ki eğer ben istersem 5 sene sonra yine istediğim yerde olacağım. Siz hâlâ burada olursanız, ben hâlâ burada olursam, yıllar sonra istediğimiz yerden başka bir istediğimiz yere doğru yol almış mıyız konuşalım 🤭 Ve dilerim ki, hepiniz kalbinizin olmak istediği yere kamp kurup, ateş yakmış olursunuz🌸

30'a iki kala 😱 no no no, her yaşın bir güzelliği var, en güzel çağımdayım 🌙

O zaman sizin doğum gününüz ne zaman bu satıra yorumları bırakın, kimse kutlamazsa, ben kutlarım 💜

Düzenleme yapamadım...

Keyifli okumalar 🎈

🧡

Bir gece önce...

'Hazal, kusma olur mu?'

Genç kız arabanın sallanması ile aynı oranda çalkalanan midesini kontrol etmeye çalışıyordu.

'Kusarsam ne olur? Benden önemli mi bu dandik araba?' dedi.

Giray ona gülerek dönüp kısa bir bakış attıktan sonra, arabayı boş bir yerde durdurdu.

'Birincisi arabam dandik değil, ikincisi senden değerli değil. Genel olarak kusmak kötü bir şey, o yüzden söyledim.'

Hazal ona gülerken, midesinden yukarı doğru yola çıkan sıvıları daha fazla tutamadı, kusmak üzere kapıyı açtı ve kaldırımın köşesine eğildi. Genç adam, torpido gözündeki ıslak mendili ve su şişesini çıkarıp, gözlerinden akan uyku damlacıklarına karşı koyarak arabadan indi.

'Hadi yine iyisin, arabaya kusmadım.'

'Sorun olmadığını söylemiştim.' diye yanıtladı Giray. Ahu onun telefonundan Hazal'ı aradığı gün kaydetmişti numarasını. Sonra ise, bir kaç defa Ahu'yu sorması ile başlayan arkadaşlıkları ikisine de keyif vermeye başlamıştı.

Hazal ilk gördüğü andan bu yana beğeniyle baktığı Giray'a, Kürşat'tan kalma alışkanlıkları yüzünden çekingen davransa da, şarhoş hali her şeyi dışa bilinçsiz bir şekilde dışa vurmasına sebep olmuştu.

'Daha iyi misin?' diye sordu Giray.

Oldum olası kibar bir gençti. Yaşadığı çevredeki kızlara benzemeyen, tepeden tırnağa doğal bir kız olan Hazal ve kıvırcık saçları onu çok etkilese de, uzun süreli bir ilişkiden yeni çıktığını bildiği için çekiniyordu. Çekinirken aslında ona doğru çekildiğini farketmesi, Hazal'ın gecenin köründe onu arayıp yanına çağırması ile olmuştu.

'İyiyim, kusura bakma kuzen seni de yorduk.'

'Sorun değil, sen o kadar gelinlik bakmışsın, bir şişe suyun lafı mı olur?' dedi Giray gülerek.

Hazal ne söylediğini hatırlamadığı için anlaması pek mümkün görünmüyordu.

'Hı?' diye sordu.

'Yok bir şey, hadi gidelim.' dedi genç adam gülmeye devam ederken. Kalbinde oluşan tatlı heyecan yüzünden, ne yapacağını şaşırıyordu.

İkisi de arabaya geri bindi ve kemerlerini taktı. Mahalleden çıkmış, etrafta tur atmaya devam ediyorlardı.

'Şuradan dönsene. ' dedi Hazal eli ile işaret ederek.

'Mahalleye mi?'

Genç kız, kafasını salladı.

Çok geçmeden mahalleye geri döndüklerinde, Hazal telefonunu çıkardı ve birilerini aradı.

'Kimi arıyorsun?' diye sordu Giray merakla. Her kimleri aradı ise, onları parka çağırmıştı.

Karanlık sokakta görünen Yekta yanlarına ulaştı önce.

Hazal'ın peşinden arabadan inen Giray, genç kızın ne yapmaya çalıştığına anlam veremiyordu.

Eski sevgilisini çağırıp kendisini dövdürtme ihtimalini düşünürken, Fuat ve Tolga yanlarına yaklaştı.

'Hazal? Ne yapıyorsun bu saatte, burada ve yanında bununla. Kim lan bu?' dedi Fuat gelir gelmez.

'Size ne be? Bana bakın, yarın karakola gidip herşeyi itiraf ediyorsunuz !'

Fuat kuşkuyla Giray'a bakarken, Hazal'ın konuyu bilmesinden ve yabancı birinin yanında açmasından rahatsız olmuştu.

'Ne diyorsun Hazal?'

'Yarın gidip itiraf ediyorsunuz ve Alihan Sezen' den ayrılıyor. Sevenleri ayırmanıza izin vermeyeceğim daha fazla. '

'Ama Ha-'

'Şşşş.' dedi Hazal elini dudaklarına götürüp.

Hala kafası bulanık olduğu için, yaptığı hareketleri bilinçli olarak yapmıyordu.

'Ömür boyu mutsuz mu olsunlar? Sizin aşka saygınız yok mu söyleyin kekolar?'

'Bir dakika, ben anlamadım neyi itiraf edecekler?' diye araya girdi Giray.

Hazal sanki çenesine büyü yapılmış gibi nefes dahi almadan her şeyi anlattığında diğerlerinin sesi çıkmıyordu. Çıksa bile, Hazal'ı şuan durdurmaya kimsenin gücü yetmezdi.

'Ahu, bu yüzden Alihan'ı sevdiği için  mutsuzdu demek. Alihan'ın nişanlısı, o kız senin ablan mı? ' dedi Yekta'ya dönüp.

Yekta bu durumdan utansa da, kafasını salladı.

' Siz bizim mahallenin araba parçalarına dadanan çete misiniz gerçekten? Benim farı neden söktünüz ? '

'İyi para ediyordu. ' dedi Fuat pişkince arkadaki arabaya bakarak.

' Ahu da sizi kurtarmak için neredeyse yalvaracaktı. Yazık.'

'Benim yüzümden oldu. ' dedi Tolga. Melek gün geçtikçe kötüye gidiyor, o da yetmezmiş gibi her şey ellerine yüzlerine bulaşıyordu.

'Başlayacağım şimdi paranıza da, parçanıza. Gidin ne bok yediyseniz cezasını çekin.' dedi Hazal, aynı anda eliyle ağzını kapattı.

'Hiii, bok dediim.'

Gençler onun bu kafasına alışkın olmadığı için şaşkınlıkla onu izlerken Hazal'ın elini ağzından çekti.

'Ahu yine üzülecek sizin yüzünüzden ama, diğer türlü daha çok üzülüyor.' diye ekledi.

'Ahu' nun üzülebileceğine de inanamıyorum pek nedense.' dedi Fuat.

'Onun da bir kalbi var. İçinde taş yok.' dedi Hazal sesini yükseltip. Ahu'nun gülerken, aslında içten içe nasıl ağladığını anlayabiliyordu.

Gecenin sonunda, gençler başka seçenekleri olmaması sebebiyle durumu kabul etmek zorunda kalmışlardı.

'Hazal, bir daha içersen bozuşuruz.' dedi Fuat gitmeden hemen önce.

'Sana ne be?' dedi Hazal ona karşılık olarak tekrar.

'Gecenin bu saatinde bu Giray'la ne işin olduğunu sonra konuşacağız. Reis duyarsa -'

Hazal elini kaldırıp durdurdu Fuat'ı.

'Bana bak minibüsçü, aşk bir otobüstür binmesini bilmeli, son durağa gelince inmesini bilmeli. Ben müsait bir yerde indim ve onunla bir işim yok artık. Hem Alihan'ın haberi var, size laf düşmez. '

Alihan'ın haberi varsa, diğerlerine gerçekten söz düşmezdi.

Fuat sabır çekerek diğerleri ile beraber yanlarından ayrılırken, Hazal Ahu ve Alihan'ın sonunda bir araya geleceği düşüncesi ile keyifle sırıtıyordu.

'Fuaaat!' diye seslendi Hazal aklına bir şey gelmiş gibi panikle.

Fuat arkasını dönüp uzaktan bir el işareti yaptı, söyle der gibi.

'Minibüste indi bindi ücreti var ya, onun bindi indi olması gerekmiyor mu?'

Yekta gülerek,  Hazal'a sinirle bakan Fuat'ı kolundan çekiştirip götürürken, Giray'da Hazal'ı arabaya doğru yönlendirdi.

'Hadi bin, boş boş gezecek 3 saatimiz daha var.'

İkisi birden arabaya binip ilerlerken Hazal çocukluğundan bu yana ne var ne yok bütün anılarını anlatıyordu bütün hızıyla.

Giray biraz yavaşladı ve ani bir hareketle Hazal'a doğru uzandı.

Genç kız bu ani hareketle kendini korumaya almış şekilde yüzünü kapatınca Giray afallayarak aracı tamamen durdurdu.

'Hazal, saçmalama ne yapıyorsun? Sana bir şey yapmayacağım, bunu nasıl düşünürsün?' dedi sakince eğilip genç kızın kemerini takarken.

Hazal onun kendisine bu ani hareketiyle zarar vereceğini düşünmüş, içgüdüsel olarak tepki vermişti. Gözlerine biriktirdiği yaşları bırakıp elini yavaşça indirdiğinde, bunu kendisinin bilinç altına yerleştiren herkesten duyduğu nefret gün yüzüne çıkmıştı yeniden.

'Ben, şey. Neden böyle olduğunu bilmiyorum.' dedi titreyen çenesi ile.

Biliyordu.

Giray elini onun kıvırcık saçlarına uzattı ve kendisine doğru çekti.

'Ben biliyorum. Neden böyle olduğunu.' dedi ve saçlarında gezinen ellerini çekmeden Hazal'ın rahatça ağlamasına izin verdi.

Hazal yaralı bir kuş gibi konmuştu hayatına bir anda. Biraz tombul bir kuş olması Giray'ın daha çok hoşuna gidiyordu. Böylelikle yaptığı bütün yemekleri, kilo alma korkusu olmadan ona yedirebileceğini düşüyordu.

Genç adam, bu kıvırcık saçların ileride başına getireceği şeylerden habersiz, park ettikleri yerde kafasını kendine yaslamış halde uyuyan Hazal'ı beklemeye başladı.

🎈

Şimdi...

Tolga'nın yılanca bilmediğini ifade etmesinden sonra Sezen ayaklarını yere vura vura geldiği gibi giderken, mahalleyi ateşe vereceğinden bahsediyordu son olarak.

Benim için bir problem yoktu, zira kentsel dönüşüm için mahalleyi yoklayan müteahhitlerin ekmeğine yağ sürülürdü yalnızca.

'Saçmalamayın siz de bir bekleyin, neyi itiraf edeceksiniz? Oturun oturduğunuz yerde.' dedi Alihan Sezen gider gitmez. Bu kadar çileyi, bu dört gerizekalının hapse girmesi için mi çekmiştik sahiden?

'Giray denen çocuğun bile bir parçasını gümletmişiz. Artık dönüşü yok, cezamız neyse çekelim. Herkes rahat etsin.' dedi Fuat sinirle.

Giray'ın ismi ile Hazal aklıma gelmişti.

İçeri koşturup telefonumun aldım ve Hazal'ı aradım. Sesi uykulu geliyordu. Evde olduğunu öğrenip, Merve'ye dönünce onun da evde olduğunu ve Fulden abladan uzun bir fırça yiyerek içeri girebildiğini öğrenmiştim.

En son Işık'tan temiz kıyafet istediğimde, başka çarem olmadığı için onu Alihan'lara çağırdım.

Alihan çocuklardan bir kaç gün daha süre istemiş ve karakoldan şikayetçi olanların listesini alıp görüştükten sonra karara varmaları konusunda onları ikna etmişti.

Çok gelmeden Işık geldiğinde utançla kapıyı araladım.

'Ablaa!' dedi şok içinde bir ifade ile.

'Işık, soru sormak, cevabını bilmiyorum, önemli değil, teşekkürler.' diyerek elindeki poşeti aldım ve banyoya geçip giyindim.

Çıktığımda Işık aynı ifade ile, bir mimik dahi oynatmamış halde beni bekliyordu.

'Tamam söz anlatacağım, ama şimdi işim var. Hadi eve git sen.' dedim onu öperek. Başka türlü bu yüzü günlerce böyle kalacak, etrafımda sivrisinek gibi dolaşıp duracaktı.

'Gidip bir su içeyim, hâlâ şoktayım, ama akşam anlatmadan bırakmam.' dedi gözlerini kocaman açarak kollarımı tutup. Bu haliyle gerçekten çok komik görünüyordu.

'Işık.' dedim omzundan tutup. 'Su içmek, ılık süt iç.'

'Salak.' diyerek güldü ve ayakkabılarını giydi. Bana salak deyişini bu seferlik sineye çektim.

Alihan ve Neslihan teyze yanımıza geldi o sırada.

'Nereye?' dedi Alihan.

'Sana n-, yani acil işim var.' dedim ve Neslihan teyzeye döndüm.

'Kusura bakma tekrar Neslihan teyze, her şey için teşekkürler.'

'Olur mu Ahukuş, yine gel. Ne zaman istersen.' dediğinde ona sırıtıp, Alihan'ın sorgulayan bakışlarına aldırmadan çıktım ve Işık'ı eve postalayıp yönümü parka çevirdim. Gece onunla uyuduğumu acilen unutmak zorundaydım, çünkü aklıma geldikçe kalbim tekliyordu, nefesim daralıyordu, yanaklarım kızarıyordu.

Parka doğru yürüken bir yandan da üst üste Giray'ı arıyordum ama yanıt alamıyordum. Kendi kendime söylenirken sonunda telefonu açmıştı Giray bozuntusu.

'Parktayım.' dedim dümdüz.

'Geliyorum.' diyerek telefonu yüzüme kapattı uykulu sesiyle.

Çok geçmeden Giray tepede göründüğünde aşağı gelmesi için işaret yaptım. O kadar yolu çıkacak halim yoktu şimdi durduk yere.

'Ayılmışsın.' dedi elindeki çikolatalardan birini uzatıp.

Elindeki çikolatayı alıp açtım ve ısırdım.

'Ben bunu sevmem.'

'Hangisini seviyorsun? Bir dahakine onu alırım.' dedi Giray. Kendisine aldığı çikolatayı açıp ucundan ısırdı.

'Bir dahakinin olacağına fazla eminsin.' dedim çikolataya daha fazla devam etmeyip paketini köşesinden kıvırıp.

'Beni sevdiğini biliyorum.' dedi.

Herkes de sevildiğinden pek emin Ahu.

'Nereden biliyorsun?'

'Çünkü artık seni tanıyorum.' dedi hiç düşünmeden.

Beni ben bile tanımazken...

'Hazal'la, ne ayaksınız koç ?' diye sordum en serseri halimle. Onları tamamen unutmuştum bugünkü telaştan dolayı. Kafamın içi kazan gibi olsa da, parçalar yerine oturdukça hatırlamaya başlıyordum yavaş yavaş.

'Bir ayak değiliz, benim telefonumdan aradığın gün kaydetmiştim numarasını. Malum sana ulaşmak pek mümkün değil.' dedi gözleri uzaklara dalarken. Uzaklar dediğim, önümüzde kendi kendine hafifçe sallanan salıncaklardı tabi.

'Arkadaşımı üzme.' dedim.

'O beni üzerse.'

'Üzerse, haketmişsin demektir.' diye mırıldandım. Hazal'la bu konu hakkında konuşmam gerekiyordu ama bir yanım arkamdan iş çevirdiği için ona çok kızgındı.

Kafasını salladı anlayışla.

'Annem seni soruyor sürekli.' dedi konuyu değiştirip.

Bana ne senin annenden, diyemedim çünkü çıkarlarımı düşünmem gerekiyordu malesef.

'Bana uzak olan konular geldiğine göre, ben artık kalkayım.' dedim daha kibar olduğunu düşünerek, oturduğum banktan kalkarken.

'Frambuaz, kaçma. Beni neden buraya çağırdığını söylemedin daha.' dedi benim gibi yerinden kalkıp.

'Sen biliyorsun.'

'Nereden bilebilirim?' diye sordu çikolatasını cebine koyup.

Giray'ın eline çikolata çok yakışıyordu. Bir an Alihan'ı gözümde canlandırdım. Onun eline hiç yakışmazdı. Bazı insanların ruhu, dışarıdan bakınca bile kendini belli ederdi bana göre. Giray'ı sorsalar çikolata gibi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdim, ona kıyasla Alihan benim gözümde daha çok baharatlı çubuk kraker gibiydi. Yedikçe yiyesin gelir ama sonunda için yandığı için su içmen gerekir. Tam olarak buydu işte.

'Çünkü artık beni tanıyorsun.' dedim.

Giray'ı kendi sözleriyle vuruyordum ama yine de yıkılmıyordu.

'Yaparsam, eğer yaparsam -'

'Anneni görmeye gelirim, bir defalık.' dediğimde gözlerinin içi parladı. Annesini bu kadar çok sevebileceğini düşünmüyordum açıkçası.

'Anlaştık.' dedi memnun bir ifade ile. Ne için anlaştığımızı konuşmamıştık ama beni anladığından emindim. Kaldı ki, benim istediğim şeyi Giray herkesten daha hızlı bir şekilde çözebilirdi.

'O zaman, çikolata için teşekkür.' dedim ve salıncağı yöneldim.

'Gitmiyor musun?' diye sordu.

Kafamı iki yana salladım hafifçe hızlanmaya başlayıp.

'Hayır, sen gidiyorsun.'

'Belki ben de sallanmak istiyorum.'  dedi omuz silkip.

Ona sallanma diyemezdim, belediyenin parkıydı sonuçta.

'Doğduğumuzda elimize bir parça ip verirler süt çocuğu. O iple ister kendini as, ister salıncak kur.' dedim yanıma yerleşmesini izlerken.

'Sen ne yapıyorsun?' diye sordu.

'Ben genelde o iple kaş-bıyık alıyorum.'

'!?!'

🎈

Giray'ı salıncakta bir başına bırakıp eve dönerken öğlen olmak üzereydi. Bakkala uğrayıp, kafamı eşikten uzatınca Fulden ablayı görüp küçücük bir sırıtma eşliğinde selam verip Merve'lere doğru sıvıştım.

Birlikte dağıttığımız puzzle parçalarını birlikte yerine koyacaktık. Hazal'a soğuk bir mesaj atıp, uyanmazsa kıvırcık saçlarını keseceğimi ve hemen Merve'lere gelmesi gerektiğini söyledim. Tabi mesajımı görmediği için aramak zorunda kaldığımı da eklemeliyim.

Merve, mavi gözleri uykusuzluktan kanlanmış halde kapıyı açtı.

'Sana kırmızı çok yakışıyor.' dedim içeri girip odasına geçerken.

Kıyafetlerine bakındı.

'Üzerimde kırmızı yok ki.' dedi

'Gözlerin çiçeğim, gözlerin.' dedim gülerek.

Akşamdan kalma odayı görünce gözlerime inanamadım. Gerçekten, odanın içini bok götürüyordu.

'Oha, biz dün ne yaptık!' dedim etrafa bakarken.

'Ne yapmadık ki Ahukuşum.' dedi mutsuz bir ifade ile. Soner'le geçirdiği saatler pek iyi değildi anlaşılan.

Yatağına uzandım.

'Hey, kalk yardım et uyuma.' dedi sistemle.

Kafamı iki yana salladım.

'Ben misafirim.'

🎈

Hazal ve Meri yerdeki yapışkan votkayı silerken, ben yatakta kestiriyordum.

'İşimiz bitti yamuk prenses. Kalk hadi.' dedi Hazal başına bağladığı bandanasını düzeltirken.

'Daha işimiz bitmedi kıvırcık cüce ve sarı kedi. Gelelim asıl konuya. Dün siz ne yaptınız?' diye sordum yerimden kalkmadan.

'Biz ne yaptık diyecektin sanırım?' dedi  yorgunluktan ölmüş gibi bir yüz ifadesi ile.

'Merve önce senden başlayalım. Dün Soner'le ne yaptınız?' dedim adeta bir sorgu memuru gibi.

Merve gözlerini kaçırdı, iki büklüm oldu yatağın ucunda otururken.

'Okulda, sevgilisi varmış.' dedi.

Biz şok.

Hazal'la göz göze geldiğimizde, sesimizin çıkmadığı ama bakışarak konuştuğumuz anlardan birindeydik.

Merve sulu gözlerinden inen baloncuklara rağmen, doğruldu.

'Zaten beni ne yapsın, işim gücüm bile yok. Bakkalcıyım ben, o öyle mi? ' dedi.

'Kızım, sana kalacak mirası 20 sene çalışsa biriktiremez.' dedim.

Evet, tam bir züğürt tesellisiydi söylediğim cümle ama doğruydu.

'Kızı parası için mi sevsin yani?' diye sordu Hazal.

'Öyle mi dedim ben? Beni ne yapsın derken, kendisini küçük görmemesi gerektiğinden bahsetmiştim. Kimileri meslek sahibi olmak için senelerce okur, kimilerine babadan, dededen kalır. Bakkalcılık güzel meslek. İstediğin kadar çikolata yiyebiliyorsun.'  dedim gülerek.

' Ya, Ahududu güldürme. ' dedi Hazal.

Aynı anda kaşlarımı çattım gözlerimi ondan ayırmadan.

'Senin sıran geldiğinde gülmeyeceğiz kıvırcık, merak etme.' dedim.

Merve biraz ağlayıp içindekileri döküp rahatlayana kadar onu dinledik.

Soner'in sevgilisi olamazdı, olsa ben bilirdim. Bu yüzden en kısa sürede doğrulamam lazımdı. Mahalleye gelin gelecekse, önce benim onayımdan geçmeliydi sonuçta.

Hem bakalım elin kızı, yaşlanınca Duduş'a bakar mı ?

Bunlar önemli şeylerdi ve Soner'in öyle bir durumda tercih yapması gerekiyordu. Duduş'u tanımadığımız birine emanet edecek değildik, değil mi?

'Tombul kuş.'

'Efendim.' dedi Hazal birazdan yiyeceği azara kendini alıştırırken.

'Sen Giray'la ne ayaksın?'

'Valla bir ayak değilim. Çok içmiştim, bir kaç defa  seni sorduğu için de, numarasını kaydetmiştim. Dün de sarhoştuk zaten onu aramışım. Çok utanıyorum. Sabahtan beri utançtan telefonunu bile açmadım.' dedi nefes bile almadan.

Hazal'ın Giray'ı beğendiğini, şuanki hal ve hareketlerinden anlamak için Ahu olmanız lazım. Onun yüzündeki her bir çizginin hangi anlarda nereye doğru yol aldığını, eminim ki ne annesi, ne de eski uzatmalısı Kürşat biliyordur.

'Hoşlanma falan yok yani?' diye sordum kaşlarımı kaldırıp. Teyit etmek zorundaydım, çünkü onlarınki olacak şey değildi. Hem en yakın arkadaşımı bir daha görmek istemediğim insanlar vermek istemiyordum haklı olarak.

'Yok.' dedi Hazal. Kısa ve öz.

Umarım öyledir Ahu.

'Yarın öbür gün bana bu konuyla ilgili gelirsen, Hiç gelme.' diye kestirip attım. Hazal bu sözümden sonra böyle bir şeye yeltenmezdi bile.

Tombul kuş, Giray'la birlikte yapamazdı. Hele o etrafındaki sosyetik kızları, Beyza'yı görse kendini yer bitirirdi, boşu boşuna ikinci defa acı çekerdi. Kürşat'sız hayata alışmadan, yeni biri ile görüşmesi mümkün değildi ve benim en yakın arkadaşlık vazifem onu bu konuda uyarmaktı.

'Ee, biz anlattık, sen de söyle ne yaptınız reisle?'

'Yattık.'

'Neeeeeeee!!!!!!!!'

İkisi de aynı anda çığlık çığlığa bağırırken, kırdığım potu hemen anlamıştım.

'Ya öyle değil tabi ki. Neslihan teyzelere gittik, uyumuşum. Uyandım bir baktım Alihandro. Neslihan teyze desen havalara uçuyor beni görünce.' dedim gözlerimi devirip.

'Kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse, gelinin kafası yarılırmış.' dedi Hazal. Bu koca karı atasözlerini rahmetli babannesi öğretirdi ona eskiden.

Hayal meyal aklıma düşen anı hatırlayıp sırıttım. 4 5 yaşlarındaydık. Elimizde üç beş kuruş para, bakkala gidecektik. Hazal bir şey almıyordu.
' Ayağını yorganına göre uzat, sakla samanı ineklere lazım olur.' gibi bir şeyler saçmalıyordu.

'Ne gülüyorsun, söyle biz de gülelim.' dedi Meri koluma dokunup.

'Düşünüyorum da, küçükken her şey ne güzeldi.' dedim.

Hazal odanın penceresini biraz araladı.

'Bak kaynana dedik, konuyu nasıl değiştirdi hemen.' diye Meri'ye şikayet etti beni.

'Nereden kaynanam oluyormuş, ben daha, ben-ee ben daha -'

'Daha ne yapacaksınız Ahududum?'

'Okula gideceğim.' dedim çünkü aklıma ilk gelen bahane o olmuştu.

'Sen okula, sen üç, sen milyar yedi yüz elli milyon, sen, bu parayı ne ettin?'


Bir döneme damga vurmuş gündüz kuşağı saçmalıklarını içeren bu cümleyle birlikte kahkahalar boğulduk. Biz ayıkken bile sarhoş gibi gülebiliyorduk.

'Evet.' dedim gülmemi kontrol altına alıp. Bu benim en kısa yoldan kaçış noktam olacaktı sanırım ve malesef.

Ne?

Her seven evlenecek mi canım?

Ne evlenmesi?

Benim evlilikle tek ilgim lisedeyken edebiyat dersinde gördüğümüz, İbrahim Şinasi'nin Şair Evlenmesi kitabındaki kadardı.

Olay görücü usulü evlenen iki kişinin başından geçenleri anlatıyordu.

Bu.

Daha yaşım kaç başım kaç sonuçta. Deli miyim evleneyim? Allah korusun.

Meri'nin yatağına tekrar uzanırken, Alihandro ile evlendiğimizi düşündüm. Hayır, hayal değil. Sadece düşündüm. Zaman zaman düşünebiliyorum evet.

Çamaşır, bulaşık, yemek...

Bu işleri yapan biriyle evlenemem şarttı, Alihandro bunları beceremeyeceğine göre, bu nikah kıyılamazdı.

'Bir mevzu var galiba, millet dışarı çıkıyor.' dedi Hazal camın önünden iyice sarkarak.

'Gir içeri düşeceksin.' dedim ona aldırmadan. Yine kim kimin tavuğun kışt demişti Allah bilir.

'Duman çıkıyor, bir yerden. Ne oluyor yahu?' dedi.

Rahatım yerinde olduğu için, yine aldırmadım. Tatlı bir ağırlık çöktü üzerime, uyusam bir kaç saat ne olur?

Dışardan berber Necmi'nin kalfasının sesi duyuldu.

'Yangın vaaar. Koşuuuun.'

'Kızlar koşun yangın varmış.' dedi Hazal panikle.

'Koşamam Kıvırcık, itfaiye miyim ben?' dedim. Kim bilir kim yine çalı çırpı yakıyordu.

Dışarıdan bağırışlar yükselirken, beni sağır eden bir ses doldu kulaklarıma.

'Yanıyoor komşular. Şerif reisin evi yanıyor.'

Doğru mu duydum?

'Ahu kalk.'  dedi Hazal kolumdan çekip. Kalkamadım. Bacaklarımın bağı çözüldü sanki, yataktan kaldıramadım.

Kafamı iki yana salladım.

'Ahududum, koş. Kalk hadi.'

Merve ile ikisi beni çekiştirirken, bütün vücudum kitlenmişti sanki.

'Evde Nana abla ve çocuklar varmış. Reisi, itfaiyeyi arayın alevler her yeri sarmış.' dedi biri. Gürkan abinin sesiydi. Arkasında koşma sesleri.

Annemin ve kardeşlerimin ismini duyunca az önce hali olmayan bedenimi yerinden kaldırdım ve koşmaya başladım.

Yakarsa dünyayı garipler yakardı hani?
Garipler yanmaz anne, ne işiniz var evde !

🎈

Sevgiler,
HilAySavascisi 🌙

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen 🐤🐤🐤

Continue Reading

You'll Also Like

751 68 8
"Bir doktor olarak... Sevgilin yoktur değil mi? Oldukça meşgulsün sonuçta?" Tamam, Derya kesinlikle bunu beklemiyordu. Ancak çok hoşuna gitmişti. Bu...
725K 59.6K 44
Cinayet Masasının çevik polisi Hakan Çevik... İşinde taviz vermeyen, kurallara bağlı bu polisin bile 'hayır' diyemeyeceği güçler var. Nil Aydıner, e...
152K 9.6K 9
Çilli ve Üsame'nin birkaç bölümlük güzel serüvenine davetlisiniz efendimiz. #olricsular 12.10.2019
2.1K 272 33
Genç kız Kore'ye hayrandı... İlk defa kalbi bir erkek için anormal bir hızda çarparken gençliğinin baharında kana bulanmış bir doğum günüyle hayatı a...