HAZAN VAKTİ

By eminenurckr

320K 15.1K 1.7K

Ruhu yara bere dolu bir adam Ali Asaf Demir. Hüznün vakti olan bir kadın Hazan Tekin. Ve bu da onların hikaye... More

Bölüm 1: Son Kez
Bölüm 2: Üç Yıl
Bölüm 3: Büyümeyen Adamlar
Bölüm 4: Kaybetme Korkusu
Bölüm 5: Tuna
Bölüm 6: Ameliyat
Bölüm 7: Hayal
Bölüm 8: Paramparça
Bölüm 9: Cemre
Bölüm 10: Fırtına
Bölüm 11: Unutmak
Bölüm 12: Hediye
Bölüm 13: Davet
Bölüm 14: Sevebilir Misin ?
Bölüm 15: Hayatımın İkinci Yarısı
Bölüm 16: Rüya
Bölüm 17: Hazan'ın Hikayesi
Bölüm 18: Kıskançlık
Bölüm 19: Tutulmayan Sözler
Bölüm 20: Yanmak
Bölüm 21: Ali Asaf'ın Hikayesi
Bölüm 22: Katil
Bölüm 23: Affetmek
Bölüm 24: Alparslan Tuna
Bölüm 25: Aşığım !
Bölüm 27: Evlen Benimle !
Bölüm 28: Kabullenişler ve Vazgeçişler
Bölüm 29: Derya & Muzaffer
Bölüm 30: Beni Bırakma !
Bölüm 31: Geri Gel !
Bölüm 32: Teklif Ve Doğum Günü
-DUYURU/KESİT-
Bölüm 33: Düğün
Bölüm 34: Veliahtlar
Bölüm 35: Son Pişmanlık
Bölüm 36: Final
-DUYURU-
-ÖZEL BÖLÜM-
Alin ve Ali Emir'in Hikayesi/Duyuru
-EN ÖNEMLİSİNDEN DUYURU-
-ÖZEL BÖLÜM 2-
Duyuru/Alparslan Tuna'nın Hikayesi

Bölüm 26: Ölene Kadar

7.6K 360 30
By eminenurckr

MERHABALAAARRRR CANIMLARRR :)

BÖLÜM ERKEN GELDİ DE SAAT BAYA GEÇ FDFJLDSFJSD

Neyse sabah okuyan okur artıkın kldskfds 

Yalnız bu bölümü yazarken içim ezilmedi değil :((( 

İYİ OKUMALAR :)))


Hazan sonunda gözyaşlarının tükendiğini hissettiğinde, halsizce yerinden kalkıp kararan havaya baktı. Alparslan Tuna gelene kadar biraz toplanması gerektiğini biliyordu. Önce banyoya gidip yüzünü yıkadı, aynadaki yansıması kaşlarının çatılmasına neden olmuştu. Gözlerinin kırmızılığı, saçlarıyla yarışabilecek derecedeydi. Birbirine giren saçlarını topladı hızlı hareketlerle. Biraz nefes almak ve toparlanmak için bahçeye çıkmaya karar verdi. Bahçeye adımını attığında yolun karşısında gördüğü manzarayla olduğu yerde sendeledi. Ali Asaf, oğlunun önünde diz çökmüş, yüzünde hafif bir tebessümle ona bakıyordu. İçi gitti Hazan'ın bu görüntüye; kaç kere hayal etmişti onları böyle karşı karşıya görmeyi. Her gözünü kapattığında yanlarındaydı Ali Asaf. Şimdi hayalde değil kanlı canlı karşısında olması afallatıyordu kadını. Adımları kendisinden bağımsız yanlarına doğru ilerlerken, nefesi kesilecek gibi oluyordu. Birkaç adım kala oğlundan gelen o cümleyi duydu; "Sen benim babam mısın ?"

Afallamış bir şekilde oğluna bakarken kendi ifadesinin aynısı Ali Asaf'ın yüzünde de vardı. "Alparslan..." oğlunun ismi şaşkınlıkla dudaklarından dökülürken, oğlunun öfkeli bakışlarını yüzünde hissetti. "Anne ?" Hazan sesini bulabilse konuşacaktı ama bulamıyordu ki !

"Benim babam değil mi o ?" oğlunun dolu dolu olan gözlerine baktı, Hazan. Ne kelimeleri bulabildi, ne aklını toplayabildi. Bildiği bir şey vardı ki oğlu kendisine hayal kırıklığıyla bakarken her şey anlamını yitirmişti, canından can gitmişti.

Ali Asaf ise hala olayın şokundaydı. Alparslan Tuna'nın böyle öğreneceğini asla düşünmemişti. Hazan'ın sendelediğini gördüğünde endişeyle bir adım attı. "Hayal..." Hazan'ın dolu dolu gözleri kendisine döndü, saniyeler sonra ne olduğunu anlamadan kollarına yığılmıştı kadın. Hazan bir anda Ali Asaf'ın kollarına yığıldığında canından can gitti sandı adam. Kucakladığı gibi eve doğru adımlarken ne arkasından anne diye ağlayan çocuğu, ne de kendisine seslenen Muzaffer'i duyuyordu. Aralık kapıdan eve doğru girdiğinde doktor olduğunu bile unutmuş gibiydi, kucağında hareketsiz yatan kadına içi gidiyordu. Vücudunda derin bir endişe kol geziyordu. Hazan'ı yavaşça koltuğa yatırdığında sakinleşmek için derin bir nefes aldı. "Ali ne oldu ?" Muzaffer'in sesini duyduğunda bakışları ona döndü. "Büyük ihtimal tansiyonu düştü, stresten bayıldı. Tansiyon aleti mutlaka vardır, ecza dolabından getirebilir misin ?" Muzaffer kafasını sallayıp salondan çıkarken, Ali Asaf'ın dikkatini köşede içli içli ağlayan çocuk çekti. Tereddütlü adımlarla yanına gidip, önünde diz çöktüğünde içini yoğun bir şefkat kapladı. "Ağlama..." diyerek ellerini çocuğun yanaklarına uzattı ama tutamadı. Belki korktu, belki cesareti yoktu bilmiyordu ama çok istese de silemedi oğlunun yaşlarını. "Annem iyi mi ?" Alparslan Tuna'nın endişe dolu bakışları ve içli sesi Ali Asaf'ın da gözlerini doldurmuştu. "İyi..." derin bir nefes aldı. "Oğlum..." dudaklarını yaka hitapla çocuğun bakışlarındaki umutlu parıltıları görmüştü ya ona bu dünya da ölüm yoktu.

Muzaffer elinde tansiyon aletiyle geldiğinde ayaklanıp Hazan'ın yanına ilerledi. Tansiyon aletini koluna bağlayıp ölçtüğünde çok düşük olduğunu görüp, masanın üzerindeki bir kağıda bir ilaç ismini yazıp Muzaffer'e uzattı. "Bunu eczaneden alıp gelir misin ?" sıkıntılı bir nefes aldı Muzaffer. "Ali, bu ilaç evde var. Hazan...Tansiyon hastası..." Ali Asaf idrak edemediğini düşündü. Dört sene önce böyle bir şeyi yoktu. Sorar gözlerle karşısındaki adama baktığında Muzaffer derin bir nefes aldı tekrar. "Doğumda..." Alparslan Tuna da durdu gözleri bir süre. "Neredeyse ölüyormuş...Tansiyondan sebep...O günden beri tansiyon hastası." Ali Asaf'ın gözleri doldu, yüreği alev oldu yandı. Her bir uzvu kendisini suçluyordu. Yanında değildin ! Senin yüzünden !

Muzaffer adamın yıkılmış halini gördüğünde omuzuna elini koyup güç vermek istercesine sıktı. "O iyi Ali Asaf...Daha iyi olacak !" Ali Asaf bir şey demeden kafasını sallarken, kendisine düşman olmuş gibi hissediyordu. Her şeye geç kalmıştı; Hazan'a, oğluna, aşkına, hayatına...Şimdi kaybolan yıllarını geri alabilir miydi ?

"Asaf..." Hazan'ın zar zor çıkan sesini duyduğunda hızla ona yöneldi. Ellerini ellerinin arasına aldığında kadının çok sevdiği yeşil gözleri gördü. "Hayal'im..." Hazan'ın dudaklarında istemsizce ufak bir gülümseme oluştu. "Benden nefret etme !" Hazan'ın ağlamaklı ifadesi külçe gibi oturdu adamın boğazına. Hızla reddeder gibi kafasını iki yana salladı. "Senden nefret edebilir miyim ben ?" ufak bir hıçkırık koptu Hazan'ın dudaklarından. "Ağlama kurban olduğum...Senin gözlerinden akan her damla yaşta kahroluyorum ben." Derin bir nefes alıp dolu gözlerle kendisine bakan adama baktı. "Asaf...Alparslan ?"

"Anne !" diyerek kendisine koşan oğlunu hemen kollarına aldı Hazan. "Annem !" yüreği ferahladı bu sahne karşısında Ali Asaf'ın. Çok güzeldi bu sahne; hayallerinden, rüyalarından bile güzel...

"Anne çok korktum !" oğlunun içli içli ağlamasıyla yüreği titredi Hazan'ın. "Korkma annem...İyiyim ben !" gülümseyerek oğluna baktığında uzun zaman sonra gülümsemesini gördüğü kadınla nefesinin kesildiğini hissetti Ali Asaf. Yüzünde umutlu bir tebessüm oluştuğundan bir haberdi. Çalan telefon sesi ortamdaki huzurlu havayı bozarken, Ali Asaf derin bir nefes alarak telefonu açtı. "Ali ! Neredesin sen ? Oğlum delirtecek misin sen beni ? Eşek kadar herif oldun hala çocuk gibisin..." annesinin bağırmasıyla telefonu kulağından uzaklaştıran Ali Asaf, Hazan'ın gülerek kendisine baktığını gördüğünde bir ömür annesinin azarını yiyebileceğini düşündü. Yeter ki Hazan gülsündü !

"Anne, sakin ol bir !" oğlunun sitemli sesiyle telefondaki oğlunu bırakıp kocasına döndü Ela. "Hep sana benziyor bu çocuk ! Bütün vasfı beni delirtmek !" Ali Asaf'ın yüzünde bir sırıtma oluştu, olay yine babasına patlamıştı. "Anne !" Ela kocasını azarlamayı bırakıp telefondaki oğluna döndü. "Ali ne zaman geleceksin ?"

"Ben gelmiyorum annem, siz geliyorsunuz !" Hazan'ın irice açılmış gözlerini gördüğünde keyifle kadına göz kırptı. Hazan'a giden yolda her şey mubahtı. "Oğlum, Muğla sıcağı mı çarptı ? Biz neden geliyoruz ?"

"Gelince göreceksiniz..." diyerek telefonu kapattığında Hazan'ın hala kendisine şaşkınca baktığını gördü. Kadının bu hali onu daha da keyiflendirmişti. O da Hazan'da kendilerine göre haklılardı ama Ali Asaf'ın önce kırdığı kalbi tekrar birleştirmesi gerekiyordu. Bunu da annesi olmadan yapamazdı. "Ali ne yaptın sen ?"

"Yine mi Ali oldum ?" diyerek yüzünü buruşturan adama hayretle baktı. Tek problem buydu da Hazan mı göremiyordu ?

"Cidden Ali Asaf, problem bu mu ?"

"Hadi yine iyisin kaynanan geliyor !" Muzaffer'in eğlenen sesiyle öfkeyle ona baktı Hazan. "Muzo !" omuz silken dostuna yanındaki kırlenti fırlatırken bugün daha ne yaşayabilirdi merak ediyordu !

"Anne ?" oğlunun sesiyle bakışlarını ona çevirdiğinde yine onu unuttuğu için kendisine sıkı bir küfür etti. "Oğlum..."

"Anne gerçekten babam mı o ?" oğlunun meraklı bakışları altında tekrar yutkundu. Daha fazla ne saklayacaktı ki ? Hayır diyemezdi...Bu kadar zeki bir oğlu olduğu için ilk defa şanssız hissediyordu Hazan. Kelimeleri bulamadığında kafasını salladı usulca, oğlunun gözlerinde gördüğü parıltılar bir kere daha pişmanlıkla doldurdu içini. Heyecanla Ali Asaf'a dönen oğlunun hareketlerini merakla izledi Hazan. "O zaman artık benimde bir babam var !" atik hareketlerle annesinin yanından kalkıp babasının önünde durdu Alparslan Tuna. "Selim artık babasıyla bana hava atamayacak ! Benim babam onunkinden daha büyük !" Alparslan Tuna'nın sözlerine hepsinin gözleri dolu dolu olmuştu. Hazan oğlunda hep eksik bir yan olduğunu biliyordu ama bu kadar derin olduğunu hiç düşünmemişti. Babasızlığı hissetmesin diye her şeyi yapmıştı.

Ali Asaf ise bir kere daha bu kadar geç kaldığı için lanet etti kendisine. "Baba !" Nasıl yanardı insan ? Bir sözcük nasıl ciğerlerini yakardı ? Hem öldürüp hem nasıl diriltirdi ?

Oğlunun dolu dolu, kendisine umutla bakan gözleri vardı karşısında. Kendisinin küçük bir kopyası, bir günde bütün hayatını değiştirmişti. Ali Asaf'ın gözleri yaşlarla dolduğunda senelerdir ilk defa mutluluktan ağlıyordu. "Babam..." oğlunu kollarının arasına hızla çektiğinde yeniden doğduğunu hissetti. Miladını Hazan sayıyordu ya hep, değildi ! Miladı Hazan'la kendisinden bir parçaya kavuştuğu şu andı. Kendi kanından, Hazan'ın canından...Hazan canı, oğlu cananı olmuştu. Hazan hayatının ikinci yarısı; oğlu hayatının son kısmıydı. Doya doya çekti içine oğlunun bebeksi kokusunu. Oğluna sıkı sıkı sarılırken, kafasına öpücükler kondururken hıçkırarak ağlayan kadını ancak sesini duyduğunda fark etti. Onun dudaklarından kopan her hıçkırık, her gözyaşı içini yaktı. Evet oğlu kollarındaydı ama Hazan'sız hep eksikti. Hazan kendisini affetmeden hiçbir zaman tam olamazdı.

Hazan ise karmakarışık duyguların esiri olmuştu. Bu kadar zaman baba oğlu ayırdığı için kendisine kızdı; kendi kırgınlıklarını çok sevdiği iki adama ödettiği için pişmanlıkla doldu içi. Oğlunun babasının eksikliğini bu kadar hissettiğini fark etmediği için kahroldu. Onlardan yıllar çaldığı için kendisini hayatı boyunca affetmeyecekti. "Anne !" gözündeki yaşları silip heyecanla konuşan oğluna döndü. "Babam hastalarını kurtarıp geldiğine göre biz bir aileyiz değil mi ?" Ali Asaf'ı ardında bırakıp gitmekten daha zor bir an yaşadıysa o da şu an yaşadığı andı. Kendisine parlayan, umut dolu gözlerle bakan; her şeyden habersiz oğluna hayal kırıklığı yaşatmak şüphesiz en çok Hazan'ı kanatacaktı. "Alparslan..." annesinin değişen yüz ifadesiyle kaşları çatıldı Alparslan Tuna'nın; Ali Asaf'ınsa nutku tutuldu bu kadar kendisine nasıl benzeyebilirdi ?

"Oğlum biz babanla..." derin bir nefes aldı Hazan. Ne diyeceğini bilemiyordu, yardım istercesine Ali Asaf'a baktığında adamın muzip bakışlarıyla omuz silktiğini gördü. Oğlunu hayal kırıklığına uğratamayacağını biliyordu, pislik adam !

"Anne ?" oğlunun seslenmesiyle irkildi Hazan. "Bak Alparslan, bazı anne ve babalar birlikte yaşamazlar..." oturduğu koltukta biraz daha dikleşti. "Ama Erkan'ın anne babası aynı evde yaşıyor..."

"Bazı dedim ya oğlum...Biz babanla aynı evde yaşamayacağız." Oğlunun gözlerinin dolduğunu gördüğünde panikle kollarını ona uzattı. "Şimdilik !" Ali Asaf'ın araya giren sesiyle Hazan kaşlarını çatarak adama baktı. Ne diyordu bu adam ? Hala onu affedeceğini mi düşünüyordu ? "Ali Asaf..." dişlerinin arasından sinirle tıslar gibi konuştuğunda adamın omuz silkmesi daha çok çileden çıkardı Hazan'ı. Alparslan kafası karışmış şekilde anne babasına baktı. "Anlamıyorum ben sizi !" sinirle söylenen Alparslan Tuna'yla, Muzaffer daha fazla seyirci kalamayacağını anlamış olaya müdahale etmişti. "Dayım...Annenle baban birazcık konuşsun, biz seninle yeni aldığımız hayvanlar alemi kitabını inceleyelim olur mu ?" Alparslan Tuna bir süre kararsız bakışlarla dayısına baksa da teklifinin çok cazip olduğuna karar verip dayısının kucağına atlamıştı. "Ben Alparslan'ı alıp odasına çıkıyorum. Sessiz, sakin sorunlarınızı halledin !" Muzaffer uyarısını yaptıktan sonra gözden kaybolduğunda Ali Asaf'ta, Hazan da bir süre birbirlerine bakmadan yaşadıklarını sindirmeye çalıştılar. "Sahile inelim mi ?" Hazan derin bir nefes alarak bu teklifi yaptığında daha fazla kaçamayacağını anladığının sinyallerini de vermişti. Derin bir nefes alarak kafasını sallayan Ali Asaf, kapıdan çıkan kadını takip etti sessiz adımlarla. Hazan'ın yanından geçerken çok sevdiği vanilya kokusunu artık alamadığını hissetti. Bir kez daha ciğerlerine derin bir nefes çektiğinde kadının artık vanilya kokmadığına emin oldu. "Kokun..." dudaklarından istemsizce çıkan kelime ikisinin de adımlarının duraklamasına neden olmuştu. Hazan onun neyden bahsettiğini anlasa da omuz silkmekle yetindi. "Neden değiştirdin ?"

"Senin sevdiğin her şeyi, herkesi çıkardım hayatımdan Ali Asaf." derin bir nefes çekerek adamın laciverte dönmüş gözlerine baktı sakince. Canını yakacağını biliyordu ama Hazan, Ali Asaf'la ilgili her şeyi yakıp yıkarken daha fazla canı yanmıştı. "Kokumu değiştirdim, saçlarımı kestirdim şu an uzun olsa da omuzlarıma kadar kestirmiştim." Ali Asaf'ın acıdan kararmış gözleri gözlerini deldi geçti. "Artık kahve içmiyorum, yeşil giymiyorum, seninle ilgili haber alabileceğim kimseyle görüşmüyorum...Şarkı söylemiyorum artık !" Ne kadar yaktığını yeni anlıyordu Ali Asaf. Kendini affetmeyecekti ömrü boyunca ama Hazan'ın affetmesini isteyecek kadar bencildi. "Yani Ali Asaf Demir, sana dair hayatımdaki tek şey Alparslan Tuna..." kendisine öfkeli olmasına rağmen, oğlunun ismini söylerken gözlerine dolan o gurur ve şefkat Ali Asaf'ın dilini damağını kurutmuştu. "Özür dilerim Hazan, ben kendimi affetmeyeceğim ama sen beni affet !" Ali Asaf'ın sözlerine tek yaptığı sertçe yutkunarak yoluna devam etmek olmuştu. Dakikalar sonra ıssız sahile geldiklerinde Hazan gözlerini kapkaranlık sadece ay ışığının aydınlattığı denize dikti; Ali Asaf'sa çok özlediği, hayran olduğu yüze dikti bakışlarını. Dört yıl az bir zaman değildi, yaşadıkları çok ağırdı ama Hazan hala aynı güzelliğini koruyordu. Asla bir değişme olmamıştı, hala Ali Asaf'ın yüreğini kanatlandırıyor içinde saatlerce izleme isteği oluşturuyordu. Sadece...Biraz olgunlaşmıştı Hazan, eskiden de uçarı bir kadın değildi ama daha umutlu bakardı gözleri. Hele kendisine bakarken, gözlerindeki ışıltılar yıldızlardan daha parlaktı ama şimdi...Daha olgun, daha yaralı, daha savaşçı bir kadındı. Aslında tam bir anneydi.

"Ben Alparslan'ı hiç hayal kırıklığına uğratmadım..." Hazan'ın sesi kulaklarına dolduğunda derin bir nefes verdi düşüncelerinden sıyrılıp. "Sizden yıllar çaldım..." kabullenmiş ifadesiyle yüzüne baktığında gözleri doldu Ali Asaf'ın. "Ama koktum Ali Asaf...Ondan nefret edersin diye, onu sevmezsin diye çok korktum !" gözyaşları yanaklarından usul usul akarken, Ali Asaf'ın o yaşlara dokunamadığı için içi gitti. "Bu kadar çabuk kabullenmesini beklemiyordum seni, hatta anlamasını da ! Ama...Ben fark etmemişim onun babasına ne kadar ihtiyacı olduğunu...Bu beni kötü bir anne yapar mı bilmiyorum ama-" hızla Hazan'ın sözünü kesti Ali Asaf. "Asla ! Sen hayatımda gördüğüm en cesur yüreksin ! Evet, sana kızgınım oğlumuzu benden sakladığın için ama onu tek başına o kadar zorluğa rağmen bu kadar güzel yetiştirdiğin içinde minnettarım sana !" Ali Asaf'ın sözleri içine biraz da olsun su serperken ufak bir tebessümle adama baktı. "Nasıl yaparız bundan sonra bilmiyorum..."

"Ne demek nasıl yaparız ?" kaşlarını çatarak yüzüne bakan adamı bir kere daha ne kadar özlediğini iliklerine kadar hissetti. "Sen İstanbul'da biz burada...Ama ben istediğin zaman getiririm Alparslan'ı, sende vakit buldukça gelirsin..." Ali Asaf hayretle bir kahkaha attı. "Hazan sen iyi misin ?" çatık kaşlarla kendisine bakan kadınla içi öfkeyle doldu. "Ben bugün sana ne dedim ? Sana aşığım dedim !" içinde volkanlar patladı Hazan'ın. "Seni de istiyorum ben ! Hayatımın her yerinde, her anında !"

"Sen kafayı yemişsin ! Evet, yanlış yaptım ama seni terk etmekle değil !" sert sözlerinin Ali Asaf'ın canını ne kadar yaktığını bilseydi ağzını bile açmazdı Hazan. "Biz de ayrı anne babalar gibi bu işi yürütebiliriz. Hayatımıza devam edebiliriz." Alaylı bir kahkaha attı Ali Asaf. "Ben dört senedir hayatıma devam ediyor muyum bir sorsana sen !"

"Davetlerde gülüp eğlendiğine göre devam ediyorsun Asaf !" Hazan öfkeyle bağırdığında söylediklerinden pişman olsa da artık çok geçti. "Aptal kadın ! Orada senin hakkında konuşurken çekmişler, o davette kimsesiz çocuklar içindi ! Seninle alakası olmayan, senin adının geçmediği hiçbir yerde gülmüyorum ben ! Dört senedir sensiz her gün haram oldu bana ! Bakmadığım delik kalmadı ! Bundan sonra seni bırakır mıyım sanıyorsun ?" Hazan'ın duyduklarıyla nefesi kesildiğinde, düşmemek için büyük bir efor sarf etmesi gerekmişti. Ve adama koşmak için çırpınan yüreğini tutmak hiç kolay değildi.

"Saçmalıyorsun şu an ! İstediğin kadar uğraş, sen benim için sadece oğlumun babasısın !" Ve hala köpek gibi sevdiğim adam.

Ali Asaf, Hazan'ın her cümlesiyle biraz daha yıkılsa da pes etmeye hiç niyeti yoktu. "Sende benim aşık olduğum kadınsın ! Oğlumun annesisin !" Yapma diye bağırmak istedi Hazan avazı çıktığı kadar, seni tekrar alamam hayatıma bu seferde yıkılırsam; toplanamam.

"Dört sene önce sana her seviyorum dediğim de dediklerini hatırlıyorsun değil mi Ali Asaf ?" yutkunamadı Ali Asaf. "Ben neden Hayal ismini kullanmıyordum biliyor musun ?" sesini bulamadığı için kafasını iki yana salladı Ali Asaf. "Yetimhaneye gitmeden önce..." derin bir nefes aldı Hazan. "Bizi tuttukları yerde bir adam vardı..." Ne diyeceğini tahmin eden Ali Asaf, sus ! diye bağırmak istedi ama yutkunamadı bile. "Birkaç kıza tecavüz etmişti...Sonra bir gece..." Hazan'ın dudaklarından bir hıçkırık koptu. "Bana saldırdı...Bana Hayal diyen tek arkadaşım, tabi o zamanlar ona aşık sanıyordum kendimi..." buruk bir tebessüm oluştu dudaklarında. "Cemal bizden birkaç yaş büyük, kalıplı bir çocuktu. Çığlıklarımı bir tek o duydu, gelip beni kurtarmaya çalıştığında ben kaçtım ama o...O şerefsiz onu öldürene kadar dövmüş, zaten bu sayede yakalandılar." Derin bir nefes alıp, Ali Asaf'ın şok içindeki yüzüne baktı Hazan. "Hazan..." elini kaldırıp susmasını işaret etti. "O günden beri kimseye Hayal ismini kullandırtmadım, yaşım geldiğinde sildirdim. Çünkü Hayal'in umutları vardı bu hayattan, Cemal'le gömmüştüm ben o umutları ! Sonra sen çıktın karşıma, gözlerine ilk baktığım andan itibaren umut doldu içime ! O küçük Hayal kuytularda saklandığı odalardan çıktı." Yanaklarından akan yaşları hırsla sildi. "Umutlarımı geri veren ölü bir çocuğu canlandıran sana ben defalarca yalvardım ! Öldürme ne olur dedim ! Sen beni öldürdün Ali ! Hayal'in umutlarını bir kere de sen öldürdün ! Bir kere Cemal'le gömdüm, bir kere de seninle gömdüm ben Hayal'i...Yani Hayal seni affederdi, hala sana bir umudu olurdu onun ama Hazan'ın yok !"

Gece ayazındaki denize atsalar Ali Asaf'ı yine de içindeki ateş sönmezdi. Gözyaşları asit gibi yakıyordu yanaklarını, her gözyaşında kendisine lanet okuyordu. Lanet bir adamdı ! Ona güvenen, umutlarını yoluna seren bir kadını yakacak kadar lanet bir adamdı !

"Hazan..." yere eğildi Hazan'ın ayaklarına kapandı. Bu hareketi Hazan'ı o kadar şaşırtmıştı ki ne yapacağını bilemedi. "Asaf..."

"Hazan ne olur bana bir şans ver ! İçindeki Hayal'i canlandırmam, yaralarını sarmam için bana bir şans ver ! Biliyorum lanet bir adamım ama sensiz benim için hayat yok ! Hatalarımı telafi etmeme izin ver, ben kendimi affetmeyeceğim ama sen beni affet Hayal !" Akıl ne kadar reddetse, yürek sevdiğinin çaresizliğini ilk gördüğü dakika affediyordu. "Kalk Ali !" Hazan'ın sert sesiyle hızla ayağı kalkarken, umutlu gözlerle sevdiği kadına bakıyordu. "Ben seni affetmem..." hayal kırıklığı külçe gibi oturdu Ali Asaf'ın yüzüne. "Bundan sonra benim için değil, oğlumuz için çabala..." adamın gözlerine biraz daha bakarsa boynuna atlayacağını bildiği için arkasını dönüp hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Arkasından bağıran adamla adımları biraz yavaşlasa da duraksamadan yürümeye devam etti. "Sana kendimi affettireceğim Hayal ! Sana yemin olsun oğlumu da seni de ölene kadar yanımdan ayırmayacağım !" 

ALİ ÇOK KARARLI DURUYORSUN YİĞİDİM FDKFSJFJD

Bundan sonraki bölüm Ali Asaf'ın kendisini affettirmek için attığı taklalara şahit olacağız dklsdksa Çocuğum çok sevimli bize kendisini affettirirde Hazan affeder mi bilmiyorum adkjsaldjsa

Neysseeeee umarım beğenmişsinizdir, fikirleriniz önemli yorumları bekliyoreee :)

Vaka sayıları yine yükseldi gardaşlarım, ondan mütevellit olduğu kadar evde kalın ve hep sağlıkla kalın :)

Continue Reading

You'll Also Like

3.6M 132K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
SEVDA YELİ By ahanae

General Fiction

12.9K 908 13
Aşk tarifi olmayan bir duygu Kimine göre kan... Kimine göre kurşun... Kimine göre şiir.... Kimine göre vatan... ...................... Ben geldim e...
232K 1K 4
[16.08.2022 - 28.05.2023] "Sen ne güzeşte bir sevdaydın öyle. Akıp giden zaman gibi sende geldin, geçtin, gittin ve bittin... " #güzeşte 1. sırada (2...
811K 34.2K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...