YASAK (TAMAMLANDI) -Pus Seris...

Oleh ankaaric

1.3M 47.9K 15.1K

+18 SAHNELER İÇERİR Çocukluğundan beri abisinin arkadaşına aşık bir genç kız olan Bilge, yurt dışına çıktığı... Lebih Banyak

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
26. Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35. Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
FİNAL
Tufan ve Minel

25.Bölüm

26.6K 1.2K 344
Oleh ankaaric

YENİ BÖLÜM!! BÖLÜM SONUNDAKİ AÇIKLAMAYI LÜTFEN OKUYUN! İYİ OKUMALAR :) 


Elinin tersiyle bir yandan gözyaşlarını silip bir yandan da taksi durdurmaya çalışan Bilge, hiçbirinin durmamasıyla ayağını yere vurarak "Biriniz de durun be!" diye bağırıp isyan etti. Bu isyanının ardından, yüksek sesli bir gök gürültüsünün ardından bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlamasıyla kafasını havaya kaldırıp kararmış gökyüzüne baktı. 

"Bir sen eksiktin zaten! Daha başıma gelmemiş bir felaket varsa o da gelebilir Allah'ım!" diye havaya bağırdıktan sonra ıslanarak yüzüne yapışmış olan saçlarını geri çekip devam etti. "O felaketler için bugün tam sırası." diye mırıldandı. 

"Bilge." bir anda kolundan tutulup çevrilmesiyle sertçe o tarafa dönmek zorunda kaldı. Koşmaktan nefes nefese kalmış olan Giray'ın saçları alnına yapışmış, yüzünden sular dökülüyordu. Yağmur yüzünden gözlerini kısan Bilge, hızla kolunu ondan kurtardı. 

"Ne var? Ne istiyorsun?" diye çevredeki arabaların korna seslerini delip geçerek Giray'ın yüzüne doğru bağırdı. Bıkkınca nefes vererek elleriyle saçlarını geriye atan Giray, "Yanlış anladın." diyebildi. Giray'ın yetersiz açıklaması Bilge'nin histerik bir şekilde gülmesine neden olmuştu. Hızla kendisini toparlayan Giray, "Altan'la ne işi olduğunu açıklayacaktı. Sonra o salak sekreter gelip üzerine kahve dökünce soyunmak zorunda kaldı." diye yağmur sesinden ve kornalardan dolayı bağırarak açıklama yaptı. 

Bilge'nin gözlerindeki küçümseyici ifade altında söylediği hiçbir cümlenin bir anlamı olmadığını anlıyordu. İnanmadığı genç kızın gözlerinden belli oluyordu. Kollarını göğsünün altında birleştiren Bilge, tekrar gözlerine nüfuz eden göz yaşlarına ve titreyen sesine aldırmadan konuşmaya başladı. "Böyle saçma bir planı kaliteli sevgilinle mi oluşturdun Giray? Bu saçma şeye inanacağımı mı zannettin cidden?" Bilge'nin söylediği sözlerle hayal kırıklığına uğrayan Giray, omuzlarını düşürerek alayla konuşmaya devam eden Bilge'yi dinledi. 

"Daha önce de söylediğin gibi beni hala çocuk zannediyor olabilirsin ama ben o masallara çoktan doydum. Yok üzerine kahve dökülmüş de bilmem neymiş de! Ayrıca Altan'la olan işinden sana ne? Senin sevgilin ben miyim? O mu? Eski sevgilinin Altan'la olan bağlantısı seni niye bu kadar ilgilendirdi?" kısa bir süre düşünüyormuş gibi yapıp daha sonra "Aa tabii ya!" diye devam etti. "Belki de hiç ayrılmamıştın zaten. En başından beri senin deyiminle 'küçük bir kızın' duygularıyla dalga geçiyordunuz ikiniz! Peki kahve içerken bir yandan da 'Patronun kızını ne güzel de kandırdık!' diye gülüştünüz mü sevgilinle?" ağzından çıkan ihtimal dahilindeki olayların gerçek olma düşüncesi sesini daha çok titretirken yüreğinin sızlamasına da neden oluyordu. 

Bilge'yi hayal kırıklığına uğramış bir şekilde dinleyen Giray, gözünden akan yaşı silmeye çalışsa da geri çekilmesiyle elini düşürdü. "Haksızlık yapıyorsun Bilge." diyebildi. Tek düşünebildiği buydu. "Bana hiç mi güvenmedin? Sevgime hiç mi inanmadın? Nasıl böyle konuşabiliyorsun?" diye  sormak istese de üstüne daha fazla gitmek istemedi. Bakışlarındaki öfkeden ve ağzından çıkan sözlerden bütün soruların cevabını alabiliyordu. 

"Ben mi haksızlık yapıyorum sana? Ben.." Giray'ın söylediği şeyle burukça gülümsedi Bilge. "Eski sevgilisini unutamayıp, yeni ilişkilerine karışma hakkını kendisinde bulan ben değilim Giray, sensin." işaret parmağını genç adamın göğsüne vurduktan sonra elektrik çarpmış gibi geri çekip boğazını temizledi. "Yarı çıplak olan eski sevgilisinin odasından çıkan da ben değilim. Şimdi kim kime haksızlık yapmış bir daha düşün tamam mı?" son sözünü de söyledikten sonra yakınında duyduğu taksinin korna sesiyle kendisine gelerek hızla elini havaya kaldırdı. Yavaşlayarak önünde duran arabanın kapısını açıp bindikten sonra öfkeyle geri kapattı. Gideceği yeri söyledikten sonra kafasını Giray'dan uzak tarafa çevirdi. 

Genç kızın taksinin içinde uzaklaşmasıyla yağmurun altında kaldırımda tek başına kalan Giray, zorlukla yutkunduktan sonra yavaşça başını salladı. "Buraya kadardı demek ki." diye fısıldayarak yere düşen su damlacıklarının yavaşça buğulanmasını izledi. Gözünden düşen yaşın ardından netleşen damlalar tekrardan buğulanırken koluna dokunulmasıyla yavaşça kafasını o tarafa çevirdi. 

"Giray.." Arkasından gelmiş olan Asu'nun yüzüne buruk bir gülümsemeyle bakarak kolunu geri çekti. "Benden uzak dur. Yoksa kalbini kırarım Asu." diye sert bir şekilde onu tersledikten sonra sinirli adımlarla şirkete doğru yürümeye başladı. Arkada kalan Asu ise bir şirkete ilerleyen Giray'a bir de yoldan geçen arabalara boş bir şekilde bakıyordu. 

Sahilin önünden geçerken taksiyi durdurup inen Bilge, esen rüzgarın ve yağan yağmurun altında kollarını önünde kavuşturup yavaşça yürümeye başladı. Baştan aşağı ıslanmış, pantolonu ve ayakkabısı çamur içerisindeydi. Fakat hiçbir şey hissetmiyordu. Üşüdüğünü hissediyordu ama bu fiziksel bir üşüme değildi. Etrafta yağmurdan kaçmak için koşuşturan insanlar vardı. Muhtemelen baharın güneşine aldanarak sahile inmişlerdi. Ama her aldanan gibi aldanmış olarak gerçekten kaçmaya çalışıyorlardı. 

Gözünün önünde beliren tek şey elbisesini giymeye çalışan Asu'ydu Bilge'nin. Giray nasıl da onu uzaklaştırmaya çalışmıştı hemen.. Dün kavgalı ayrılmalarına rağmen hemen "Hayatım, odama gidelim." demişti. "Salak kafam!" diye düşündü Bilge. "Ah salah kafam! Bir de sekreter kadına kızıyorum 'Patronların hakkında doğru konuş' diye! Kız senin malını senden iyi biliyormuş meğer." diye kendi kendine söylendi. 

"Abla almayacaksan almayacağım de!" bir anda duyduğu yüksek sesle irkilen Bilge, önünde kendisine öfkeyle bakan çocuğa boş gözlerle baktı. "Anlamadım canım?" 

"Ohoo abla sen uçmuşsun ben sana söyleyeyim. Hem sudan çıkmış balığa da dönmüşsün. Benim mendiller senin işine yaramaz." Çocuğun gülerek söylediği şeylere zor zor tebessüm eden Bilge, ıslanmış olan çantasından birkaç bozuk para çıkardıktan sonra çocuğa dönüp ne kadar olduğunu sordu. 

"Bir lira." elindeki paralara bakan Bilge, "İyi ver bakalım iki tane." dedikten sonra çocuğun hızla poşetinden bir mendil daha çıkarmasını izledi. Mendilleri alıp çantaya attıktan sonra çocuğun eline 200 lira verip "Üzerini de istediğin gibi harcarsın" diyerek göz kırptı.

Eve gelip kısa bir duş aldıktan sonra kendisini koltuğa bırakan Giray, telefonunu çıkarıp Bilge'yi aramayı düşünse de sinirinin biraz geçmesi gerektiğine karar verip vazgeçti. Bilge'nin söylediği sözler ağırına gitmişti. Nasıl hâlâ böyle düşünebilirdi? Asu ile ilişkisine devam ederken kendisini oynattığına inanacak kadar güven verememiş miydi yani? Açıklama yapmasına rağmen inanmayacak kadar güvenmiyor muydu? Bu ilişkinin temelleri neyin üzerine kuruluydu o zaman?

Çalan telefonuna üstünkörü bir bakış atıp cevaplayarak kulağına götürdü. Arayan Tufan'dı. Muhtemelen Bilge onu arayıp olayı anlatmıştı.

"Efendim?" diye cevapladı telefonu. Fakat kapatma tuşuna basmak için hazırda bekliyordu. Tufan'ın gereksiz tavırlarını çekecek durumda değildi.

"Ne yaptın?" Sesi suçlayıcı değildi. Daha çok düşünceli geliyordu. Bugün Ümran Hanım'ın yanına gideceğini biliyordu Giray. Büyük bir azar işitmiş olmalıydı.

"Seninde mi üstünden tır geçti?" diye burukça gülerek bir soru yöneltti Giray. Karşı taraftan da buruk gülme sesini almıştı. "Geçti tabi geçmez mi?" diye söylenen Tufan arkasından "Geliyorum, hazırlan. Biraz kafa dağıtmaya gidelim." diye bir öneride bulundu. Normalde olsa Giray kabul etmezdi ama şu durumda, evin duvarları üstüne üstüne gelirken burada oturmak hiç iyi gelmeyecekti. Onu onayladıktan sonra yerinden kalkıp odasına çıktı. Altına bir pantolon üstüne de bir tişört geçirdikten sonra aşağı indi. Cebinde titreyen telefonun ekranına baktığında Tufan'ın geldiğini anlayarak kapıya ilerledi. Portmantodan ceketini alarak dışarı çıktı. 

Duman altında kalmış mekandan içeri girdiklerinde saat daha erken olduğu için çok da kalabalık olmadığını gördüler. Boş taburelerden birine geçerken üzerindeki ceketi tezgahın üzerine bırakan Giray, barmene viski açmasını söyleyerek yerine oturdu. 

"Sen şişeyi bize ver. Biz hallederiz." Tufan'ın dediği şey üzerine başıyla onaylayan barmen, diğer müşterilere istediklerini verdikten sonra yarım şişeyi Giray ve Tufan'ın önüne koyarak iki de bardak uzattı. 

"Anlat bakalım. Ne oldu?" Şişeyi kapan Giray, bardağa dolmasını izlerken ilk Tufan'dan anlatmasını istemişti. Derin bir nefes veren Tufan, yeni çıkan sakallarını kaşıyarak ofladı. 

"Dün Minel'i annemlerin yanına götürdüm. Bir yığın fırça yedik birlikte annemden." diye kısa bir giriş yaptıktan sonra olanları anlattı. Ümran Hanım hiçbir şey dinlemeden Tufan'a da Minel'e de kızmıştı. Tufan sakince olanları anlattıktan sonra da sadece Minel'e bağırıp çağırıp evden kovmuştu. 

"Yani ben de çok hoşlanmıyorum o kızdan ama... Ne bileyim, annem çok ağır konuştu kıza. Bana çatır çatır konuşan kız da anneme hiçbir şey diyemedi.. Gözleri dolu, çenesi titrek dinledi. Sonra da çekti gitti. Ben de anneme kızdım 'Onun suçu ne? Niye ona kızıyorsun?' diye. Sonra çıktım arkasından. Zar zor götürdüm benim eve. Dünden beri ne bir şey yiyor, ne de konuşuyor." Tufan'ın dün terslediği kızın arkasından böyle vicdanlı konuşması Giray'ın gülmesine neden olmuştu. Her ne kadar sinir olsa da kızın zor durumda olduğunu bildiği için acıyıp iyi davranacağını biliyordu ama bu kadar çabuk olmasını beklemiyordu. 

"Ümran abla da ayıp etmiş biraz." diye çekinerek konuştu Giray. Her an bir yerlerden çıkıp kafasına terlik vuracakmış gibi hissediyordu. Kaçak bakışlarla etrafı kontrol ettikten sonra içeceğinden bir yudum aldı. 

"Zenginim diye benimle evlendiğini zannediyor. Ama zamanla alışır. Kız buraya alışsın, yollarımızı ayıracağız zaten. Sonra annem de yumuşar. Birbirlerini görmezler bile bir daha." Tufan'ın söylediği şeylerle kafasını onaylar anlamda salladı Giray. Ümran Hanım ilk başta ne kadar sert olsa da alıştıktan sonra yumuşuyordu. Muhtemelen Minel'i de yakından tanıyınca alışacaktı. Belki de yıldızları hiç uyuşmayacaktı. Sonuçta Giray da Minel'i tanımıyordu. 

"Size ne oldu?" Tufan'ın sorusuyla çevirmekte olduğu bardaktan bakışlarını çekip onun kehribar gözlerine baktı Giray. Tufan'ı ilk defa bu kadar ciddi görüyordu. "Bilge ağlayarak bir şeyler söyledi telefonda ama.. Kafam o kadar doluydu ki dinleyemedim." Bilge'nin eve gittikten sonra da ağlamaya devam ettiğini duymasıyla sıkıntıyla nefes verdi Giray. Üzülmenin yanında sinirleniyordu da. Kendisine inanmayıp, bir ihtimal doğru söylediğini düşünüp ağlamayı bırakmamıştı da. 

"Asu'nun odasından çıkarken gördü beni." diye net ve hızlı bir giriş yaptı konuşmaya. Duyduğu şeyle kaşları havalanan Tufan, o şeklini alan dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra boğazını temizledi. Tezgahtaki içkisinden bir yudum aldıktan sonra kaşlarını çatarak "Peki... Asu'nun odasında ne yapıyordunuz?" diye korkarak sordu. Bir erkek olarak, ayrılınan sevgilinin birkaç ay sonra çekici geldiği durumları biliyordu. Giray'ın da o duruma düşmüş olmasından korkarak konuşmuştu.

Tufan'ın da aldatma ihtimalini düşünmesiyle yüzü donuk bir hâl alan Giray cıklayarak derin bir nefes verdi burnundan. "Cidden beni ne olarak görüyorsunuz siz? Sevgilimi aldatacak kadar şerefsiz miyim ben?" diye sesini yükselterek konuştuğunda Tufan'ın tek kaşını kaldırmış imalı bakışıyla duraksadı. Bir bakıma Asu'yu Bilge ile aldatmış oluyordu. "Yani.. Bilge'yi seviyorum, ona aşığım. Aldatmak ona yapmak isteyeceğim son şey."

"İlk şey ne?" Tufan'ın imalı sorusu ile kaşlarını çattı Giray. Ne demek istediğini anlamamıştı. Onun anlamamasıyla gülen Tufan, "Yapmak istediğin ilk şey ne?" diyerek sırıtmaya devam edince Giray'ın havaya kalkan eli ile hızla dudaklarını birbirine bastırdı.

"Lan! Ben ne diyorum, sen ne diyorsun? Aklın hep oralarda!" diye kendisine kızan Giray'a teslim olma hareketi yaptı Tufan. Ama gülmesine engel olamıyordu.

"Tamam tamam." diyerek onun elini indirmesini bekledi. Daha sonra devam eden Giray'ı ilgiyle dinledi.

"Salak bir sekreter almışlar işe. Kız Asu'nun üstüne kahve döktü. Elbisesinin fermuarını açıp çıkmak üzereydim ki Bilge'nin sesini duydum. Ben çıktıktan sonra da yedek elbisesini giymeye çalışırken Bilge daldı içeri. Yarı çıplak görünce de.." durumun ne kadar vahim olduğunu anlayan Tufan, eliyle yüzünü kapatıp oflayarak Giray'ın devam etmesine engel oldu.

"Sonra da bağırdı çağırdı. 'Sen beni oynattın, beni hiç sevmedin, Asu ile arkamdan güldünüz mü?' gibi şeyler söyleyip çekti gitti. 'Haksızlık ediyorsun dedim.' dinletemedim. Sonrası da bu işte." diyerek ellerini yana açarak kendi hâlini gösterdi. Onun anlattıklarını buruk bir ifade ile dinleyen Tufan derin bir nefes verdi. Bilge onları o halde görerek yanlış anlamış olabilirdi ama böyle konuşması yanlıştı.

"Sekreteri bulup Bilge ile yüzleştireceksin. Çünkü Asu'ya da inanmaz. Sevgilisine inanmamış, nefret ettiği kadına inanacak değil ya." diye bir fikir ortaya attı Tufan. Fakat bu konuşma Giray'ın daha da sinirlenmesine neden olmuştu. Genç adamın yumruğunu tezgaha vurmasıyla hafifçe geri çekildi.

"Ben de buna kızıyorum işte! Bana neden inanmıyor? Neyi eksik yaptım da bu kadar güvensiz oldu bu kız? Benim sözüme değil de o alık sekreterin sözüne inanacaksa bizim ilişkimiz ne üzerine kurulu? Bunu anlamıyorum!" Giray'ın kendisine inanılmamış olmasına çok sinirlendiği belliydi. Ve bu gayet normaldi. Tufan da bu durumda olsa aynı tepkiyi vereceğini düşündü.

"Gerçekleri öğrenmesini sağladıktan sonra da bu konuyu ele alın bence. Çünkü böyle ilerlemez." kafasını onaylar anlamda sallayan Giray, "Konuşacağız." diye mırıldandı.

"Selam!" yanlarında beliren genç kızlara yandan bir bakış atarak Tufan'q pasladığını gösteren bir işaret yaptı Giray. Şımarık club kızı çekecek havada değildi. Giray'dan işareti aldıktan sonra gülümseyerek kızlara döndü Tufan.

"Kızlar.. Bu gece efkârlıyız. Hem bu arkadaşın da sevgilisi var." diyerek Giray'ı gösterip onun kafa sallamasına neden olduktan sonra devam etti. "Ben de onu yalnız bırakmanın doğru olmayacağını düşünüyorum. Ama isterseniz telefonlarınızı verin. Bir ara görüşürüz." Tufan'ın sözleriyle kumral kız, yanındaki esmer arkadaşına kaş göz yaparak numarasını vermesini söyledi. Kumral kızın Giray'a geldiği belliydi.

Tufan telefon numarasını yazarken kulağının dibinde hissettiği sıcak nefesle sertçe arkasını döndü Giray. Kumral, saçlarını at kuyruğu yapmış genç kız korkuyla geri çekilmişti.

"Kusura bakma." diyerek kusuru olmasa da kıza kibar davranmaya çalıştı Giray. Bu kibarlık karşısında gülümseyen genç kız, dirseğini tezgaha koyarak "Görüşme sözü alırsam neden kusura bakayım ki?" diye cilveli bir şekilde söylendi.

Onun bu hareketiyle gülmesine engel olamayan Giray, kafasını iki yana salladı. "Tamam sen kusura bak o zaman." diyerek genç kızın omzuna yavaşça vurduktan sonra yerinden kalktı.

Giray'ın kalkmasıyla yanındaki esmer kıza göz kırpan Tufan, eliyle telefon işareti yaptıktan sonra mekandan çıkan arkadaşının arkasından koşturdu. 

Ertesi gün şirketin personel müdürü ile konuşan Giray, dün kovulan genç sekreterin  numarasını almıştı. Başı ağrırken o kızla konuşmak da büyük bir sınav olacaktı kendisi için. Uzun uzun çalan telefonu kapatmak üzereydi ki karşı taraftan gelen "Aloo!" sesi ile telefonu tekrar kulağına yaklaştırdı. 

"Sude sen misin?" kaba bir giriş yaptığının farkındaydı ama konuyu uzatmak istemiyordu. Bir yanda da aklında kızın bu kaba konuşma karşısında isteğini kabul etmeme durumundan endişeleniyordu. Kulaklarına dolan cırtlak sesle yüzünü buruşturdu.

"Evet, siz kimsiniz?" genç kadının öz güvenli bir şekilde onaylamasıyla derin bir oflayıp bakışlarını etrafta gezdirdi. Bu salak kızdan bir şey isteyecek olmak zoruna gidiyordu. 

"Giray Fazıl ben." diyerek kısaca kim olduğunu söyledi. Bir sürelik sessizliğin ardından genç kızın "Giray Fazıl mı?" diye bağırarak konuşmasıyla kaşlarını çattı. Bu kız kendini kime duyurmaya çalışıyordu böyle? 

"Evet, sizi dinliyorum ne oldu? Yoksa işe dönmem için yalvaracak mısınız?" genç kızın söylediği şeyle sabır çeken Giray, sinirden gülmemek için kendisini zor tutuyordu. Hala yüzsüz bir şekilde nasıl konuşabiliyordu bu kız? 

"Oha Giray Fazıl seni mi aradı?" telefonun arkasından gelen ses ile iyice kaşlarını çatan Giray, sesini gerçekten birine duyurmak için bağırdığını anlamıştı. Gözlerini devirip sesli bir nefes verdikten sonra "Senin geri zekalılığın yüzünden yalvarmamı bekleyecek kadar salak olduğunu zannetmiyordum ama o kadar salakmışsın. Hangi cehennemin dibindeysen bana adresini veriyorsun, ben de gelip seni alıyorum. Sonra da Bilge'ye gerçekleri, yani Asu'nun üstüne döktüğün kahve gerçeğini açıklıyorsun." diye sert bir şekilde konuştu. Bu kadar sert değil de daha ılımlı konuşmalıydı belki ama sinirleri yeteri kadar bozulmuştu. Bilge'ye, Asu'ya, bu salak sekretere.. Hepsine ayrı ayrı çok sinirliydi ama içinde bir yerde en .ok da Bilge'ye sinirli olduğunu hissediyordu. 

Asu veya da bu alık kız onun umrunda bile değildi. Tek umrunda olan kişi Bilge iken, onun bu güvensizliği Giray'ı deli ediyordu. Bir açıklama yapmasını bile beklememiş, yargısız infaz yapmıştı. Aynı durumda olsam ne yapardım, düşüncesi Giray'ın aklına geldiğinde hızla başını iki yana salladı. Altan'ın odasından çıkan bir Bilge görüntüsü öfkelenmesine ve kıskançlıktan delirmesine yetiyordu. Bu noktada da Bilge'ye biraz hak veriyordu. Anlık bir sinirle insan her şeyi yapabilirdi. 

"Hey! Size diyorum!" kulağında çınlayan cırtlak ses ile düşüncelerinde kurtuldu. "Bu isteğinizin bana ne katkısı olacak? Zaten sizin yüzünüzden işten atıldım." Bu asalak kız, tam da Giray'ın tahmin ettiği gibi bir şeyler koparmaya çalışıyordu. Giray da ona istediği şeyi verecekti. Yani parayı. 

"Tazminatını aldın zaten.. İki katı kadar da ben veriyorum. Üstüne de Türkiye'nin en lüks otellerinden birinde iki kişilik tatil rezervasyonu var elimde. Kabul ettin, ettin. Etmedin hepsine veda et. Ben sevgilimi bir şekilde kendime inandırırım." bu durumda ona başka bir seçenek bırakmamış oluyordu. Bilge'yi bir şekilde kendine inandırma olayı da Asu'yu olayın içine katmak demekti. Son çare Asu ile Bilge'yi yüzleştirmekteydi başka da elinden bir şey gelmeyecekti. 

"Peki tamam.. Ne zaman konuşacağım?" kızın hemen kabullenmesiyle derin bir nefes veren Giray, yüzünde oluşan zafer gülümsemesine engel olamadı. "Ben seni arayacağım yine." diyerek telefonunu kapattı. Olayın ertesi günü Bilge'nin yani ateşin yanına körükle gitmek istemiyordu. Yarın veya sonraki güne kadar kendi imkanlarını deneyecek daha sonra Sude denen alık kızla konuşturacaktı. 

Uzun uzun çalan telefonun sesinin başında ağrı yapması yüzünden yerinden kalkan Bilge, kenardaki telefonun ekranına baktı. Dünden beri Giray ilk defa arıyordu. Telefonu sessize alıp kenara bıraktıktan sonra elini yüzüne kapattı. Sabaha karşı uykuya dalabilmiş üstüne bir de sürekli uyanmıştı. Şimdi de bu telefon uyanmasına neden olmuştu.

Gece boyu ne Asu'nun ne de Giray'ın yüzü gözünün önünden gitmişti. Anlık dalmalarında bile ikisinin şeytanca kahkahalar attığını duyuyor sekreter bozuntusunun "Ben demiştim." sözleri kulaklarında yankılanıyordu. Şimdilik bunun geçmiş olmasına sevinerek yataktan kalktı. Sarsak adımlarla banyoya ilerleyerek sıcak suyu açtı. Dün yağmurda ıslandıktan sonra duş bile almak istememişti. Gözleri aynaya kaydığında perişan halini görerek sertçe yutkundu. 

Saçı başı dağılmış makyajı akmış, gözleri şişmiş bir vaziyetteydi. Ellerini lavaboya dayayarak derin bir of çekti. Tekrar ağlamaya başlamak istemiyordu ama dün kalbine oturmuş olan ağırlık hala geçmemişti. Zaten bir gecede geçmesi saçmalık olurdu. Sonuçta ihanet kolay hazmedilen bir şey değildi. 

Tamay abisinin terk edip gittiğinde ona ne kadar kızdığını hatırlıyordu da genç kadına büyük haksızlık ettiğinin şimdi farkına varmıştı. İhanet yenilip yutulacak bir şey değildi. Karşındaki insan senin kalbini avuçlarının içinde parçalamış gibi hissettiriyordu. Üstelik sen onu çok severken onun bunu yapması canını daha çok yakıyordu. 

Sulanan gözlerini kapatıp açtıktan sonra üzerindekileri çıkarıp kendisini sıcak suyun altına attı. Rahatlamaya ihtiyacı vardı. Elinden gelse düşünme yetisini yok ederdi ama böyle bir yeteneği yoktu. Babasıyla da hala konuşmamıştı. Daha birkaç gün önce birlikte olduklarını öğrenen Enver Bey şimdi ayrıldıklarını duysa ne derdi acaba? Kendisine değil de Giray'a kızacağını çok iyi biliyordu. Sonuçta suçlu olan oydu. İkisini de işten kovar mıydı? Kişisel ilişkileri iş hayatına karıştırıp babasından bunu yapmasını istemek bencillik mi olurdu?

Kafasında milyon tane soruyla girdiği duştan, iki katı kadar fazla soruyla çıktığında uzun uzun çalmakta olan telefonunun yanına ilerledi. Duşa girdiğinden beri çalıyordu. Arada birkaç dakika sessizlik oluyor sonra yeniden başlıyordu. Ekrana baktığında Tufan ismini görse de kimseyle konuşmak istemiyordu. Tufan'la bile... Arama bittiğinde telefonunu eline alarak gelen mesajlara baktı. Giray'dan her şeyi kanıtlayacağına dair bir sürü mesaj vardı. Hepsini tek tek okuyup burukça gülümsedikten sonra Tufan'ın mesajlarına baktı. 

"Fındığım olayları biliyorum. Konuşmak, içini dökmek istersen ben her zaman buradayım bunu da sen biliyorsun. Giray'ı dinlemen gerektiğini söylediğimde benimle konuşmaktan vazgeçeceğini de biliyorum. Giray'ı bir kere olsun dinle. Bu mesajımdan sonra içini bana dökmek istemeyebilirsin ama benim evdeki kıvırcık kafalı yeşil gözlü cadıya da gidebilirsin. Ablama gitmeni önermem, zaten son zamanları. Kadının doğumuna sen sebep olma, doktor iki haftaya çıkartacak zaten." Son mesajları karşısında gülerek telefonun ekranını kapatıp kenara bıraktı. Tamay'dan bahsedince aklına yine ihanet kelimesi gelmişti. 

Bütün yaşananları affederek geri dönmesi aptallık mıydı? Yoksa yapılması gereken şeyi mi yapmıştı? İhanet affedilebilir miydi? Gözünün önündeki Asu'nun o görüntüsünü hangi af, hangi özür silebilirdi ki? Ama Tamay affetmiş, üstüne bir de ikinci çocuğu yapmıştı. Bir anda kapının çalmasıyla yerinde sıçradı. 

"Bilgeciğim bir arkadaşın geldi, seninle görüşmek istiyormuş. Önemliymiş." Evin yardımcısının söylediği şeyle kaşları çatılan Bilge yataktan kalkarak bornozunu düzeltti. Kimdi ki şimdi gelen? 

SİZE YENİ BÖLÜM ATMAK İÇİN DERS ARALARIMDA AÇTIM AÇTIM BÖLÜM YAZDIM! SINAVA HAZIRLANMAK KOLAY DEĞİL ARKADAŞLAR.. HELE Kİ HEDEFİNİZ VARSA ONUN İÇİN ÇALIŞMAK GEREKİYOR. BEN SİZİN YENİ BÖLÜM MERAKINIZI ÇOK İYİ ANLIYORUM AMA SİZ DE BENİM YAZAMAMA NEDENİMİ ANLAYIN. ARA ARA BİRKAÇ KELİME YAZMAYA ÇALIŞACAĞIM. UMARIM BENİ YALNIZ BIRAKMAZSINIZ VE ANLAYIŞ GÖSTERİRSİNİZ.. HEPİNİZE TEŞEKKÜRLER.. SEVİLİYORSUNUZ <3


Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

8.1M 375K 65
"İkimizde biliyoruz ki, er ya da geç benimle evleneceksin. Ve bu zorunluluktan olmayacak!" "Başlangıç: 12 HAZİRAN 2016 Bitiş: 18 EKİM 2019" ...
8.8K 155 12
Açıklama için ilk bolumu okuyun
993K 54.3K 41
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
3.6K 208 13
Bu yaşına kadar tek amacı annesinin intikamını almak olan Onur annesinin intikamını alabilecek mi? Hiçbir şeyden haberi olmayan Devin bu İntikam'a ku...