One Ghost | Harry Styles

Per loverandloserhs

316 53 208

Onlar birer Romeo ve Juliet veya Hamlet ile Ophelia olmayabilirlerdi ama şu vardı ki hikayeleri asla satırlar... Més

-4
-3
Dear Diary

-2

67 15 80
Per loverandloserhs

02.01.2010-Cumartesi

Monica okuldaydı - hafta sonu olması bir şey değiştirmiyordu, kursları vardı - ve sınıftaki arkadaşlarını akşamki doğum günü partisine davet ederken hiç olmadığı kadar heyecanlıydı. Özellikle de üst sınıflardaki Damon'ı. Çünkü buz mavisi gözleri ve keskin yüz hatları ile Damon, okuldaki her kızın favorisiydi. Monica dahil.

Artık 16 yaşında ve lisede olan Monica, okulda herkesin dikkatini çekebilecek kadar güzel olduğundan herkes onun partisine gitmek için can atıyor ve davet edilmelerini bir onur olarak sayıyorlardı.

Damon'ı davet edip onayını alan Monica sevinçle yemekhaneye gitmiş ve masada kendini bekleyen arkadaşlarına doğru koşturup resmen Harry'nin kucağına atlamıştı. Genç oğlan ne olduğunu anlayamamış ama Monica'nın belinden düşmemesi için sıkıca tutmuş, güzel kokusunu içine çekmişti. Onun Moon'unun kokusuydu bu. Her seferinde kalbinde fillerin tepişmesine sebep olan koku.

''Hey! Ne oldu Monica?'' diye soran sarışın kıvırcık saçlı arkadaşı Samantha'ya baktı genç kız sırıtarak.

''Damon parti davetimi kabul etti!'' dedi tüm heyecanıyla. Bunu duyan masadaki erkekler kızın bu haline anlam veremeyerek baksalar da Harry gülümsedi.

''Asla vazgeçmeyeceksin değil mi Moon? O çocuğu kendine aşık edene kadar bu oyunlarına devam edeceksin.'' Kollarını kızın belinden çekip masaya oturdu.

''Ama çok yakışıklı değil mi Harold?'' Monica Harry'nin gözlerinin içine masum bir ifade takınarak baktığında Harry omuz silkti ve kız Harry'e bakmaya devam etti. O yeşil ve baktığında sanki genç kızı yutacakmış gibi hissettiren gözlerine, bir süre ayıramadı gözlerini. Bu his Harry'ye her baktığında içinde oluşur ama dikkate almazdı çünkü Harry onun en yakın, Monica da Harry'nin en iyi arkadaşıydı.

16 yıldır bir an bile ayrılmamışlardı. İlk parka birlikte gitmişler, lunaparkta birlikte eğlenmişler, ödevlerini beraber yapmışlar, birbirlerine hoşlandıkları kişiler konusunda yardımcı olmuşlar - gerçi Harry bugüne kadar sadece 14 yaşında bir kızdan hoşlanmış onun ardından kimseden hoşlanamamıştı ama Monica için durum öyle değildi; nerdeyse her ay bir tane beğendiği çocuk olurdu- , ailelerinden izin alacaklarında, birlikte yaptıkları planların tutmadığı bir an bile olmamıştı.

Her doğum günlerinde yan yanaydılar ve ikisinin de pastasında birlikte fotoğrafları olmuştu. Monica bu geleneği 6 yaşında, Harry ise 7 yaşında artık babası ona pasta almayı bıraktığında başlatmıştı. Anne ve babası ayrılmışlardı ama Harry'nin babasından bile daha ilgili olan Robin küçük oğlanın her doğum gününde bu gelenekselleşmiş pastayı yaptırmaktan büyük keyif almıştı. Hatta öyle ki Robin düğün pastalarını da kendisinin yaptıracağı ile ilgili konuşurdu çoğu zaman ama Harry ve Monica arasında bu zamana kadar böyle bir şey olmamıştı. Onlar zaten her an her şeylerinde yan yanaydı belki de iki sevgiliden bile daha büyük bir bağ vardı aralarında, kader bağı.

Kız tabağındaki havuçları ayırırken genç oğlan da bezelyeleri ayırıyordu ve birbirlerinin tabaklarını didiklemeye başlamışlardı bile. Bunun için izin almalarına gerek yoktu. Monica havuçları yemez, Harry de bezelyeleri yemezdi bu yüzden birbirlerinin yemeklerinde sevdikleri şeyleri yerlerdi.

Monica havuç sevmeyen biri değildi aslında ama 8 yaşında Harry'nin evine yemeğe gittiğinde yemekteki havuçlar bitmişti ve küçük oğlan suratını asıp annesine havuç yemek istediğini söylediğinde annesi bir dahaki sefere daha fazla havuç pişireceği sözünü vermişti. Bu söz küçük oğlan için yeterli olmamış ve surat ifadesi düzelmemişti. Bunu gören Monica tabağındaki daha yemediği havuçları küçük oğlanın tabağına koyduğunda, yeşil gözler tekrardan parlamış ve gamzelerini göstererek küçük kıza bir öpücük verip teşekkür etmişti. Harry'nin böylesine mutlu olduğunu gören Moon bunu bir alışkanlık haline getirmiş ve her zaman tabağında havuç olduğunda Harry'ye vermişti o günden sonra.

Harry ise gerçekten bezelyeyi sevmiyordu ki onun sebebi de tahmin edilebileceği gibi kızdı. Bir gün yine birlikte yemek yerlerken Monica'nın soluk borusuna kaçan ve tıkayan bezelye kızın mosmor olup bayılmasına sebep olmuş ve bu olay Harry'yi çok korkutmuş, hastaneye götürülen minik kız için saatlerce gözyaşı dökmüştü. Neyse ki kıza bir şey olmamıştı. O günden sonra Harry hep bezelyeyi suçladı ve ondan nefret etti, küçük kıza defalarca yememesi gerektiğini bezelyenin bir katil olduğundan bahsetse de kız elinde kanıt olmadığı gerekçesiyle - ki bu gerekçeyi istediğinde yalnızca 10 yaşındaydı- ve tadına bayıldığı için yemeye devam etmişti. Bir süre sonra Harry de kızla baş edemeyeceğini anlamış hatta kendi bezelyelerini onun tabağına koymaya başlamıştı.

•••

Monica, peri masalından fırlamış gibi buz mavisi elbisesinin içinde peri kızlarını bile kıskandıracak güzellikteydi. Beline gelen saçlarının ucuna hafif su dalgaları yapmış ayağına yine mavi tonlarda bir stiletto giymişti. Annesi makyajını yaptığı küçük kızına bakarken duygulanmış ve gözyaşlarını tutamamıştı. Kızları kocaman olmuştu.

Harry ise siyah bir takım elbise giymiş papyon bile takmıştı. Artık kumral ve uçları kıvırcık olan saçlarını Monica'nın istediği gibi yapmıştı, duştan sonra kurutmuş bunun sonucunda saçları daha kabarık görünmüş ve bir tutamı sol tarafa yatırmıştı. Parfümünü sıkıp hediyesini de karton çantaya koyunca hazırdı.

Bugün kız için iki hediyesi vardı ve onu koruması gerekiyordu, şu aptal Damon'dan. Çünkü Monica biraz aklı havada bir kızdı ve erkek seçimleri de her zaman berbat oluyordu. Onun için yakışıklı bir erkek her zaman bir şansı hak ederdi ama Harry, Damon'ın ona zarar vermesinden ve açıkçası ilk öpücüğünü elinden almasından korkuyordu. Teorik olarak ilk öpücükleri birbirlerine vermişlerdi ama Tanrı aşkına 10 yaşında yapılmış bir öpüşme hatta birbirlerine verdikleri ufak öpücük sayılır mıydı emin değildi. Monica'ya göre sayılırdı ve ilk öpücüğünü en değer verdiği insanla yapmış olmaktan oldukça memnundu şimdi de ne kadar erkek arkadaşları veya flörtleri olmuş olsa da kimseyle öpüşmemişti. Genç kızın aradığı başka bir şeydi, pembe ve dolgun dudaklar olabilirdi belki de.

Harry partiye biraz geç kalmıştı. Sebebi ise Gemma'ydı bir türlü hazırlanamamıştı ve bu ne kadar genç oğlanı sinir etse de ablasını kırmaktan korktuğu için bir şey diyememişti.

Kapıdan girdiklerinde işte genç kız oradaydı, Harry 6 yaşındaki kadar heyecanlıydı çünkü o adeta bir peri kızına benzemişti. Kalbinde bir ağırlık hissetti o an ve birkaç saniye nefes alamadı, büyülenmişti adeta ve kendi kendine her zamanki Moon diyip, bu üstündeki anlam veremediği hissi atmak istiyordu. Derin bir nefes aldığında boynuna sarılan Monica sayesinde tekrar nefessiz kaldı ama onun kokusunda boğulmaktan hiçte şikayetçi değildi. Monica her doğum gününde yaptığı gibi Harry'ye -Harry'sine' sıkıca sarıldı ve elinden tutup pastanın yanına götürdü.

Bu seneki pastasında Harry ile geçen haftalarda okul basket maçından sonra çekilen fotoğrafları vardı. Yanaklarını yan yana vermişler ve sırıtıyorlardı. Sevgili olmadıklarını herkes biliyordu ve kardeş de değillerdi ama aralarındaki bu samimiyet daha önce hiçbir erkek ve kızın arasında olamayacak türden mucizevi bir şeydi.

Harry kıza iltifatlarını dile getirmeyi unutmamış bir süre arkadaşları ile sohbet etmişler ve ardından Monica Damon'ı görmüş ve yanlarından ayrılmıştı. Harry kızın bu hallerine alışkındı umursamazdı ama bugün içinde farklı bir şey vardı. Kapıdan girer girmez oluşan o his sanki kalbini sıkıştırıyor, göğüs kafesine baskı uyguluyor ve nefeslerini kesiyordu.

Harry'nin içinde kötü bir his vardı. Monica'yı yalnız bırakmamalıydı ve içindeki sese kulak verip bir süre sonra Monica hala yanlarına gelmeyince onu aramaya koyuldu.

Evin her köşesine bakan Harry kızı bulamamıştı ve bu gittikçe onu sinirlendirmeye başlamıştı. Sikik Damon da ortalıklarda yoktu. Yumruklarını sıktı ve bahçeye çıktı. Kimse yoktu ve o an evin yanında Monica'nın babasına ait olan atölyenin hafif açık olan kapısı dikkatini çekti. Oraya doğru koştu ve kapıyı hızla açtı. Karşısında duvara yaslanmış ve çırpınan bir kız görmeyi beklemeyen Harry önce hareketsiz kalıp şaşırsa da ardından ''Orospu çocuğu!'' diye bağırarak siyah saçlı oğlanın üzerine atıldı.

Damon'ı kızın üstünden çekmesiyle Kız sanki bir tüy gibi süzülerek aşağıya indi. Titriyor ve aynı zamanda da hıçkırarak ağlıyordu. Harry, oğlanı güzelce benzettikten sonra kovdu ve kızın yanına geldi. Dizlerinin üzerine çöktü ve titreyen kıza sımsıkı sarıldı.

''Geçti güzelim sakin ol, ben burdayım bak.'' Hıçkırıkları arasından Monica,

''Sen olmasaydın...'' dedi kesik kesik ve Harry kızı sakinleştirmeye çalıştı. Bir türlü başarılı olamamasının ardından ne yapabileceğini düşündü ve korkarak kızdan gözlerini kapatmasını istedi. Küçükken de onu böyle sakinleştirmişti umarım işe yarar diye dua ederken kız denileni yapıp yeşillerden ayırmadığı gözlerini kapattı ve oğlan derin bir nefes aldı. Ardından pembe ve dolgun dudaklarını kızınkinin üstüne bastırdı. Sadece öyle duruyorlardı ikisi de ve kız gerçekten sakinleşmişti.

İkisi de aynı anda gözlerini açmış ve tek kelime etmemişlerdi sanki biri bir şey söylerse aralarındaki bu şey bozulacak gibi hissediyorlardı. Bu mesele kısa bir süreliğine hiç açılmamak üzere gizli bir anlaşma ile kapatılmıştı. İşin ilginç tarafı dile getirmemiş olsalar da o gün kalpleri mühürlenmişti. Bundan sonraki hayatlarında ne Harry ne de Monica başka biri ile öpüşebilecek veya kalplerini verebileceklerdi.

Bundan bir haber olarak ve biraz önceki yaşanılan şeyin arkadaşça olduğunu düşünerek el ele eve tekrar döndüler. Genç kız sanki hiç kötü bir şey yaşamamış gibi mutluydu neyse ki. Bunu gören Harry de rahatlamıştı.

Pastalarını yemişler ki bu sefer kafalarını yemek için bir girişimde bulunmadan önlerine gelen dilimleri kabul etmişlerdi. Sıra hediyelere geldiğinde Harry herkesin gitmesini beklemişti. Sonunda gece bittiğinde kıza hediye(leri)sini vermişti.

Uzattığı kağıt poşetten küçük bir kutu çıkmıştı içini açtığında 'M' harfli bir anahtarlık ve 2 tane minik fotoğraf vardı. Kızın kolyesindeki fotoğrafları yenilemenin vaktinin geldiğini düşünmüş olmalıydı delikanlı. Bunu gören Monica hemen kolyesini çıkarmış ve yeni olan yani 16 yaşındaki hallerinin olduğu fotoğrafı 6 yaşındaki fotoğraflarının üzerine yerleştirmişti. Ardından anahtarlığı eline aldı ve harfin sanki elmas gibi parlamasını memnuniyetle seyredip elinde evirip çevirdi ve Harry'ye sarıldı.

''Bir gün evinin anahtarını bu anahtarlığa takarsın.'' demişti Harry ve bu Monica'yı üzmüştü. Ondan ayrı bir yerde yaşayacak olmak yüreğinde bir şeyleri kopardı sanki. Ama bu olmak zorundaydı bir gün ve kız şimdiden bunu düşünüp üzülmek istemediği için yüzüne tekrardan bir gülümseme yerleştirdi. Dileğini bulmuştu. Her zamanki gibi yatağına yatıp tavandaki muhteşem manzaraya bakarak dileyecekti ama. Delikanlı, kıza yeni yaşının güzellikler getirmesini dileyip birkaç tane daha iltifat ettikten sonra oradan ayrıldı.

Odasına çıkıp üzerini değiştiren Monica ılık bir duş aldı. Aklında sadece pembe ve dolgun dudaklar vardı, düşününce kalbinin gümbürtüsü kulaklarını uğuldatıyordu. Arkadaşını, en yakın arkadaşını düşündü o an. 16 senedir böylesine şiddetli hisleri olmamıştı. Yatağına yattığında parlayan yıldızlara ve mükemmel renk karışımlarından oluşan galaksilere baktı ve,

''Tanrım, Harry ile ayrı evin anahtarını taşımak zorunda kalmayalım, lütfen!'' diye geçirdi ve bu düşüncesi ile biraz utandı. Battaniyesini burnuna kadar çekti ve kıkırdadı, en yakın arkadaşına karşı bu hissettiklerinin ne olduğunu o gece anlamamıştı ama tüm hücrelerinde hissetmişti. Kıvırcık saçlar ve gamzeleri gözünün önünden ayrılmadan uykuya daldı.

01.02.2010 - Pazartesi

29 gündür Monica ve Harry'nin ayrı geçirdiği bir an bile olmamıştı ama ne Damon meselesi ne de öpücük meselesi açılmıştı. Harry birkaç kez özür dilemeye yeltenmişti, sonuçta kızın ilk öpücüğünü çalmış gibi hissediyordu. Sormadan bunu yapmış olmaktan pişman değildi ama arkadaşının kendini yanlış anlamasından korkuyordu.

Bugün doğum günü olması gerekçesiyle annesine okula gitmeyeceğini iletmiş fakat annesinden ufak bir fırça yemesi sonucu mecburen gitmek zorunda kalmıştı. Okula girer girmez dikkatini tabiki de Monica çekmedi çünkü daha onu görmemişti. Yeni gelen siyah saçlı ve beyaz tenli kız ve eteğinin kısalığı çekmişti. Hey, o bir ergendi ve istemese de böyle şeylere bakmaktan kendini alamıyordu. Kızla birkaç kez göz göze gelince yanlış anlaşılmaktan korktu ve bakışlarını Jeremy'ye çevirdi. Onunla salakça bir sohbetin ardından sınıfa girdi.

Başı masaya yaslanmış kahverengi ve doğal haline bırakılmış saçlar masanın etrafına dağılmış bir şekilde duruyordu. Daha tam yanına yaklaşmadan bile kokusu burnuna gelmişti. Herkesin bu kokuyu alıyor olması içinde bir kızgınlık oluştursa da o an bunu düşünemezdi. Monica'ya bir şey olmuştu. Hızla yanına gidip kızın önündeki masasına oturdu Harry, kıza dönük bir şekilde.

''Monica!'' dedi ama kızın umrunda bile değildi ve kıpırdamadı.

Hızlıca düşündü Harry, dün konuşmamışlardı. Pazardı ve belki de ilk defa bir pazar hiç konuşmamışlardı. Kötü bir şey olduğuyla ilgili iyice endişelenen Harry, kıza neden hiç yazmadığını düşünüp kendine bir küfür savurdu içinden.

''MOON!'' dedi bu sefer de ve kız kafasını yavaşça kaldırmıştı. Gözleri kanlanmış ve burnunun ucu kızarmıştı. Yaşlı gözlerine şaşırma ve üzüntüyle bakan Harry'nin bir anda kalbi sıkıştı. O güzel gözlerinden yaşların akma sebebi ne olabilirdi?

''Moon, ne oldu?!'' Sakin olmaya çalışarak ama korkusunu gizleyemeyerek sordu. Kızın gözlerini ilk defa bu kadar boş bakarken görmüştü genç oğlan. Kolunu okşadı ama değişen bir şey olmadı, en ufak bir mimik bile değişmedi. Harry sorusunu yineleyince,

''Seni ilgilendirmez Styles.'' dedi ki ağzından çıkan her kelime oğlanın kalbine bir mızrak gibi saplandı ve daha da fazla acıttı. Monica kızdığı zamanlarda Harry'ye Styles derdi ama bugüne kadar hiçbir konuda onu ilgilendirmediğini söylememişti. O an şaşıran Harry sadece çantasından mendil çıkarıp kızın sırasına koydu ve önüne döndü.

Ders boyunca ne olduğunu ya da olabileceğini düşündü Harry. Birine aşık olup red mi edilmişti? Annesiyle veya babasıyla mı tartışmıştı? İstediği kıyafeti mi alamamıştı? Kilo mu almıştı? Sınavdan mı düşük almıştı?

Hayır hiçbirinin olma ihtimali yoktu çünkü bunların hiçbirinde Harry'ye böyle davranmazdı ki. O zaman ne olmuştu?

•••

O gün tenefüslerde kendisini asla rahat bırakmayan Alice -yeni kız- ile sohbet etmişti Harry, Monica ile konuşmamıştı çünkü kızın istemediği belliydi, yüzüne bile bakmıyordu. Harry akşamki partiye Alice'i de davet etmek zorunda kalmıştı. O an bir anda aklına Monica hadi gelmezse diye geldi ve nefesi kesildi. Bunu yapmazdı değil mi? Ne olmuş olursa olsun onu yalnız bırakmazdı?

Parti yapmak bile istememişti Harry bu sefer çünkü Monica yoktu. Tüm bu şeyler anlamsız gelmişti Harry'ye, doğum gününden nefret etmişti. Herkes eğlenirken o odaya çıktı ve içinde tuttuğu göz yaşlarını bırakıverdi. Tam o sırada telefonu çaldı ekrandaki MOON yazısını görünce hızla göz yaşlarını sildi ve cevap verdi.

''Doğum gününde seni yalnız bırakacak kadar bencil olduğumu düşünmemişsindir umarım.'' diye cıvıldayan kızın sesini duyunca bir anda yüzüne gülümsemesi geri geldi. Çocuğa izin vermeden kız devam etti,

''Arka tarafa gel.''

Cevap bile veremeden telefon kapanmıştı. Genç oğlan heyecanla merdivenlerden indi ve bahçeye çıkıp arka tarafa doğru yöneldi.

Siyah elbisesinin içinde son derece nefes kesici görünen Monica'dan bir süre gözlerini alamamıştı Harry. Gerçekten büyümüş ve kadınsı hatları belli olmaya başlamıştı. Bir yandan tatlı bir yandan da seksi olmayı nasıl başarıyor acaba diye düşündü içinden ve kıza doğru ilerledi. O an bir şey fark etti kafasında şimşek gibi çaktı aslında bu; Monica siyah elbise giymezdi. Büyük büyük annesinin cenaze töreninde bile zorla giydirmişlerdi ve o gün gece Harry'ye cenazeler dışında asla bu yas rengini giymeyeceğim demişti. Ömrünün sonuna kadar tutacağı yası o an bu cümleyi kurarken bilemezdi tabii.

Harry adımlarını durdurdu ve içine bir korku salındı. Kim ölmüştü? Yaklaşan kızın yüzüne merakla baktı. Monica'nın yüzüne yansıyan sokak lambası ile bile fark edilecek şekilde kızın gözleri sabahki gibi kızarıktı, makyajla kapatmaya çalışsa da başarılı olamamıştı. Harry'nin tam önünde duran kız kollarını açtı ve,

''Mutlu Yıllar Harold!!!'' dedi sevinçle. Genç oğlanı üzmemeye çalıştığı belliydi. Çocuk kollarını kızın ince beline sardığında Harry'nin boynundaki ellerini sımsıkı yaptı Monica ve sanki o an bu şekilde bir bütün olmak ister gibi sarıldılar.

5 dakika, 10 dakika belki de yarım saat öylece sarıldılar ve kız dayanamayıp gözyaşlarının oğlanın boynuna düşmesine sebep oldu. İçindeki üzüntü ve korku büyüyen Harry de kendini tutamadı ve ağlamaya başladı sanki biraz sonra duyacaklarını hissetmiş gibi, ruhları sanki kelimeler dile getirilmese de anlaşmış gibiydi. O gece Harry'nin evinin arka bahçesi iki gencin gözyaşları ile sulandı.

Geri çekildiklerinde Monica zorla Harry'ye baktı.

''Harry ben.. bi-'' dedi ama delikanlı sanki duyacaklarının kötülüğünü hissetmiş gibi,

''Önce pastayı kesmem gerek Moon hadii, sonra konuşuruz. Ne de olsa zamanımız var öyle değil mi?'' dedi. Genç kız cevap vermedi çünkü biliyordu ki bunu cevap almak için sormamıştı Harry. Zeki bir oğlandı olacakları hissetmiş olmalıydı ve bugün onun doğum günüydü söyleyecekleri için biraz zamanları vardı en azından. Bunun üzerine Harry'nin elinden tuttu ve içeriye girdiler.

Pastayı gören Monica gülmeden edemedi bu onların bebekken ilk yan yana çekildikleri fotoğraftı. Geleneğimizin böyle son bulması ne kadar da güzel oldu diye geçirdi içinden güzel kız ama belli etmedi.

Sanki hiçbir şey yokmuş gibi ama konuşunca her şeyin solacağını bildikleri için de o gün gece yarısına kadar birbirlerinin yanından ayrılmadılar. Güzel bir solo şarkıda dans ettiler. Bu şarkı Harry'nin Monica'ya yazdığı ama bir türlü söyleyemediği parçaydı. Harry de bunu nerden bulduklarını düşünürken Gemma ile göz göze geldiler. Sanki her şey onlar için özel olarak ayarlanıyor gibiydi ama...

Herkes hediyesini verdiğinde sıra Monica'ya geldi ama koltukta öylece oturuyordu. Kimse bir şey söyleyemedi kıza çünkü zaten dokunsalar yıkılacak gibi duruyordu.

İnsanlar gittiğinde Harry kızın yanına oturdu ve ellerine kızın ellerini aldı.

''Gel hadi çatıya çıkalım.'' Kız ise sorgusuz kabul etti.

Yanından ayırmadığı poşeti Harry'ye uzattı. Hediyeyi açmakta tereddüt eden Harry kıza baktı ve gülümseyince açmaya karar verdi.

Bu bir günlüktü. Monica'nın günlüğü. Harry başta anlayamadı ama sonra kız açıklamasını yaptı.

''Şey, benim hafızam senden daha kuvvetli bilirsin ve sen bazen şapşal gibi olan biteni unutabiliyorsun maalesef! Bu sana yardımcı olsun diye. Bir de sanırım son 1 ayda yazdıklarım seninle asla konuşamayacağım şeylerdi.'' dedi ve günlüğün ipini çözen Harry'nin elini tuttu kendisi gittikten sonra okuması konusunda tembihledi.

Genç oğlan içinden neden hatırlamam gereksin ki zaten unutursam sen bana hatırlatırsın diye geçirirken kız sanki aklını okumuş gibi tüm gece olan suskunluğunu sonunda bozdu ve konuşmaya başladı,

''Ben gidiyorum Harry. 2 gün sonra Amerika'ya taşınıyoruz ve burası ile bütün bağlantımız kesilecek.'' Oğlanın gözlerine bakamıyordu kız ki gözleri dolmuştu bile,

''Yalvardım Harry ama kabul etmediler. Özür dilerim. Gitmek istememiştim. Seni bırakmayı asla istemezdim.'' dedi fısıldayarak bu sefer çocuğun yeşillerine baktı ki Harry hala şoktaydı. Gözleri yaşarmıştı, kalbi sıkışmış, nefesi daralmış, bayılacak gibi olmuştu. En yakını gidiyordu; en iyi arkadaşı, en güzel arkadaşı, ilk sıra arkadaşı, ilk aşı arkadaşı, ilk oyun arkadaşı, ilk aşkı...

Gözünden yaşlar akarken kıza hiçbir şey söyleyemedi sadece göğsüne doğru bastırdı ve belki de son kez ona sıkı sıkı sarıldı, kokusunu içine çekti ve saçlarından öptü. Kıza aşık olduğunu itiraf etmenin tam zamanıydı ama kendisi bile farkında değildi ki o an. Farkında olduğu tek şey varsa O gittikten sonra Harry diye bir şey kalmazdı ortada, Monica'sız Harry sözsüz bir melodiye benzerdi, anlamı olmazdı ki... Neden gitmek zorundaydı? Tanrım neden bana, bize bunu yapıyorsun diye sorguladı, onlar için yazılmış olan kaderden bir haber.

Sarılmadan ilk ayrılan Monica olmuştu. Harry'nin yüzünü elleri arasına aldı ve,

''Eğer benden daha yakın bir arkadaşın olursa gelir ve seni döverim Styles!'' dedi ve içinden eğer benden başkasını öpersen... diye geçirdi ama bunu zihninin arkalarına gizledi. Sözleri oğlanı biraz güldürmüştü.

''Amerika çok uzak bir yer değil ki Moon. Merak etme seni gelir görürüm.'' Buna her ikisi de inanmak istese de biliyorlardı ikisinin ailesinin durumu da öyle her istediklerinde uçak bileti alacak kadar iyi değildi. Monica'nın taşınma sebebi zaten babasının buradaki işini batırmasıydı. Harry'nin bu dediğine inanmış gibi yaptı ikisi de ya da o an inanmak istediler.

İki genç de o gece sadece ağladı, saatlerce ve birbirlerinde bulunan eşyalarına sarılıp yattılar. Onlar sadece arkadaş değildi, aralarındaki şey de sadece aşk değildi, onlar aynı kaderin baş rolündeki iki karakterdi.

Ve şu an ölüm gibi gelen bu ayrılıktan daha fazlasını, gerçek ölümü de tadacak olan karakterlerdi. Şimdilik başlarındaki şey hayattaki en kötü şey gibi geliyordu onlara ve kızgınlardı.

Oysa çok yakında daha kötüsüyle tanışacaklar ve belki altından bile kalkamayacaklardı.

2 gün sonra:

Sabah yola çıkacakları için gece Harry ve Monica son buluşmalarını gerçekleştirmişlerdi. Sadece sarılmayı içeren bu buluşmada fazla göz yaşı dökmemişlerdi, ikisi de birbirini üzmek istemiyordu. Moon, anne ve babası ile konuşmuyordu çünkü onları suçluyordu. Giderken Harry'ye onlara iyi davranacağına dair bir söz vermesi ile onlara karşı gardını indirmek zorunda kalmıştı.

Kız, oğlanın göğsünden kalktı ve saçları dağılmış oğlana bakıp gülümsedi hatta kahkaha attı. Yüzüne gelen tutamı parmakları arasına alırken,

''Asla laf dinlemiyorlar.'' diyerek onlarla oynamaya başladı ve çocuk da gülmeden duramadı. Göz göze geldiler o an sanki birbirlerine kendilerinin bile farkına varamadığı kalplerinden taşan duyguları aktarıyorlardı.

Monica her şeyin farkındaydı aslında, doğum gününden kısa bir süre sonra yaşadığı bu farkındalıktı belki de onu böylesine üzen ve gitmeyi hiç istememesinin sebebi. Günlüğüne her şeyi yazmıştı ve yakında Harry de okurdu. Okuduğunda yanında olamayacaktı ama olsun böylesi daha iyiydi çünkü genç kız ne olursa olsun 16 yıllık en yakın arkadaşına ona karşı hislerini sözcüklerle ifade edemezdi, dilinden dökülemezdi. Harry'nin kimseye aşık olmadığını biliyordu. Kızların gözdesiydi, çoğu kız o yeşil gözleri için salyalarını akıtsa da onlara yüz vermezdi. Aşkını beklediğini biliyordu Monica. O böyle bir erkekti; duygusal ve romantik.

Tüm bu düşünceler kızın beyninde dolaşırken hem içine dolan kıskançlık hem de duygularının yoğunluğuyla genç oğlanın saçlarında olan ellerini yanaklarına indirdi. Harry gülümsüyordu. Parmak uçlarını gamzeleri üzerinde gezdirdi ve onları öptü ardından ise kendine engel olamadı ve pembe ve dolgun dudakların üzerine dudaklarını kapatıverdi.

İkisinin beklemediği bu öpücük değildi, asıl beklemedikleri Harry'nin bu küçük öpücüğü masumluktan kurtarıp tam anlamıyla bir öpüşmeye dönüştürmesiydi. İkisi de acemi ama aynı zamanda da sanki yıllardır birbirlerinin dudaklarında hayat bulmuşlar gibi öpüştüler ve kalplerindeki duyguları hem dudaklarından hem de göz pınarlarından akıttılar. Aralarına giren tuzlu tat onlar için bir engel değildi, aksine tüm acılarını sanki gözyaşları ile yok edebilecek gibi dudakları arasından gözyaşlarının kaybolmasına izin verdiler.

Son sarılmalarında yine bir şey söyleyemediler. İkisi de sanki öpücüğün etkisinden hala kurtulamamış gibiydi.

Ertesi gün ise Monica, Holmes Chapel'de değildi artık. Harry Monica'sız, Monica ise Harry'siz kalmıştı.

Onlar bir Romeo ve Juliet veya Hamlet ile Ophelia olmayabilirlerdi ama şu vardı ki hikayeleri satırlara sığacak kadar somut olmayacaktı, onlar somut ve soyutun birleşimiyle bir tüm olacaklardı.Gerçek acıyla bezenecek, aşk ile yaralar kabuk bağlayacak ama asla kapanmayacak ve hiçbir duygu aslında bu hikayede yeterli gelmeyecekti.


Düşünceleriniz?
Henüz hiçbir şeye başlamış değiliz...

Continua llegint

You'll Also Like

153K 17.3K 38
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.
265K 23.5K 28
Son sınıf öğrencisi Jungkook part time olarak girdiği kafede patronu Kim Taehyung'u çıldırtmayı seviyordu. Omega Jungkook Alfa Taehyung Hayrankurgu#1...
betty Per ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 213K 33
okumayın for vanilla baby
349K 32.2K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...