TUTSAK KALPLER

Da yalnizlarlimani

52K 1.6K 334

Çocukluğunda yaşadığı bir olay yüzünden erkeklerden hem korkan hemde onlara karşı cesur gibi davranmaya çalış... Altro

Tanıtım
'Sil Baştan'
'Davetsiz Misafir'
'Bul Artık Beni!..'
'Asya'm!..'
'Gitme'
'Kız yok!..'
'Kork Benden!..'
'Kan kokusu!..'
'Benim Yüzümden!..'
'Âb-ı Hayat!..'
'Kül ve Ateş!..'
'Gece Gözlü Adam!'
'Kıskançlık!'
'İlk Utanç!..'
'Karmaşık Duygular!..'
'Nerdesin?..'
'Nefes!..'
'Karar!..'
'Sevgilim!..'
'Takip'
'tehlike'
'İntikam!'
'Hasret'

'Ey Aşk!..'

1.1K 41 17
Da yalnizlarlimani

Selam canlar...
Uzun bir aradan sonra yeni bölüm geldi. Umarım severek okursunuz.

Yorum yapmayı ve oylamayı lütfen unutmayın canım okuyucularım 😊

Fazla uzatmadan sizi bölümle başbaşa bırakayım.
Yazım hatası varsa şimdiden affınıza sığınıyorum.

"SEVİLİYORSUNUZ"

KEYİFLİ OKUMALAR

*****

Sevda nasıl birşey bilir misiniz? Kimine göre,acı çekmektir. Aldığı her nefeste boğazından ciğerlerine doğru kızgın bir demir batıyor gibi...
Kimine göre, aldığı her nefestir. Ciğerlerinde sevdiğinin kokusunu hapsederek yaşarlar...
Kimine göre, ilkbahar gibidir. Sadece gönlünü, yüreğini değil de, çorak tutmuş ruhuna çiçekler açtırır. Kuruyan gönül dalı tomurcuklanır, filizlenir,boy verir zamanla.
Kimine göre ise,kış mevsimi gibidir. Yokluğu zemheri soğuğu gibi yakar yüreğini. Buz tutar, kırağı düşer ruhuna...
Bazen sahiplenmek iken,bazen vazgeçmektir sevda...
Sevda bu işte azizim,kişiye ve yüreğe göre değişiyor.

*****

Genç adam kapının önünde en olmadık adama yakalanıp diline düşmüştü nasılsa. Artık kimse onu geri döndüremezdi yolundan. Kafasına koymuş, sevdiği kadının kokusuyla uyuyacaktı. Ama bilmediği şeyler vardı. Belki de öğrenmek bu geceye nasip olucaktı.

Sessizce girdiği odanın içinde aynı sessizlikle yatağa doğru adımladı. Karanlık odayı pencereden gelen dolunayın ışığı aydınlatıyordu. Genç kızın yüzünü net olarak görmesede, aldığı düzenli nefeslerden uyuduğunu anlamıştı. İlk önce üzerine doğru hafif eğilip kokusunu çekti ciğerlerine. Yüzüne gelen birkaç tutam saçını parmak uçlarıyla geriye itip hasret kaldığı yüzünü açığa çıkardı. Bir süre genç kızın aldığı nefesleri dinledi. 'Dünyanın en güzel şeyi bu olsa gerek!' diye düşündü. Sonra aynı yavaş ve sessiz adımlarla ilerleyip yorganın ucunu kaldırdı ve usulca yatağa girdi. Girdi girmesine de genç kıza yaklaşıp onu kollarına almak isteyince olanlar oldu.

Genç kız uykusunda ara sıra gördüğü kabuslarından birini görüyordu. Yetimhane de yaşadığı günlerden kalma bir geceyi yaşıyordu. Tuvalete gitmek için uyanan küçük Asya, koridorun köşesinde, izbe bir karanlıkta uğradığı tacizi yaşıyordu. Yurdun hademesi olarak çalışan adam hemen hemen her gece bir kızı gözüne kestirirdi. Ve hepsini de korkuttuğu için hiçbiri kimseye tek laf edemezdi. Küçük kız çocukları yaşadığı korkuyu ömürleri boyunca kabus olarak hatırlardı. Tıpkı Asya gibi. Minik bedenlerine, onlardan izinsiz ve zorla değen yabancı ellerin iğrençliğini senelerce yaşayıp, yurttan çıktıktan sonra da kabuslarında yaşayarak devam ederlerdi hayatlarına. Kimisi erkeklerden tamamen uzak dururken, kimisi yanından geçip giden adamlardan bile korkardı.

"Yapma!.."dedi kısık bir sesle ilk önce.

"Dur! Ne olur yapma!.."derken kapalı gözlerinden karanlık inciler akmaya başlamıştı. Genç adam, kollarını kızdan ayırdı ve uyandırma çabasına girdi.

"Asya'm! Güzelim!.. Uyan hadi!.."derken dokunmadan sesleniyordu. Fakat genç kız hiç duymamıştı genç adamın sesini. Aynı kelimeleri tekrar edip yatakta tabir-i caizse çırpınmaya başlamıştı artık.

"Ne olur yapma! Dokunma bana!.."

"Güzelim! Aç gözlerini! Duyuyor musun beni Asya'm?.."derken kızın omuzlarından tutarak sarsmaya başladı. Ama yine de genç kız uyanmıyordu.
Genç adamın yüreği sıkışmaya başlamıştı artık. Çaresizliği elini kolunu bağlamıştı. Genç kızın ne gördüğünü bilmiyordu ama yaşadığı korku kasılan bedeninden belliydi. Genç adam dişlerini sıkıp, başını geriye doğru attı ve derin bir nefes çekerek toparlandı. Ve tekrar uyandırmak için harekete geçti. Bir süre daha seslendi ve omuzlarından tutarak sarstı. En sonunda genç kız kabusundan uyanmıştı. Ama bitmiş bir haldeyken sığındı sevdiği adamın kollarına.

"Asya'm! Aç artık güzel gözlerini! Bak ben yanındayım güzelim! Okyanus gözlüm! Duyuyor musun beni?.."derken genç kız gözlerini açtı bir çırpıda. Korku gözlerinden okunuyordu. Etrafına hızlı bir bakış atıp nerde olduğunu hatırlamaya çalıştı. Terden sırılsıklam olan yüzüne saçları yapışmıştı. Genç adam yüzündeki teri silerken, bir yandan da saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıyordu. Genç kız en son uyuduğu yeri hatırlayınca rahat bir nefes verdi. Ve okyanuslarında fırtınalar kopan mavi gözlerini genç adama dikti.

"Melih?.."derken sesi korkusunu yansıttı.

"Benim güzelim!..Korkma! Ben yanındayım!.."diyip kollarını genç kıza doladı. Başının üstüne cesaret veren öpücüklerini kondururken konuşmaya devam etti.

"Geçti okyanus gözlüm! Geçti! Kabustu ve bitti! Korkma artık olur mu?.."diyip saçlarını koklayarak öptü bir kez daha. Kollarının arasında yaprak gibi titreyen bedeni daha sıkı sararken, sanki acılarını kendi yüreğine aktarmak ister gibi bir hali vardı. Bir süre konuşmadan öylece durup genç kızın hıçkırıklarını dinledi. Daha sonra hıçkırıkların yerini iç çekişleri alınca kızın biraz daha sakinleştiğini anladı. Başını geriye doğru çekip kızın yüzünü görmeye çalıştığında, genç kızın içini çekerek uyuduğunu farketti. Oturduğu yerden bedenini kaydırarak yatar pozisyonuna getirdi ve genç kızı daha güçlü bir şekilde sarıp sarmaladı. Dudakları genç kızın saçlarında gezerken, nefesi yüzünü okşuyordu. Aklında ise sadece kızın gördüğü kabus vardı. Belli ki bu gece uyku, genç adama haramdı.

*****

Günler sonra ilk defa bu kadar huzurlu uyanmıştı genç kız. Odaya dolduran gün ışığı uykusunu bölse de ciğerlerini şenlendiren acı kahve kokusu yüzünü gülümsetmeye yetmişti. Yerinde biraz kıpırdayıp gözlerini açtığında, yanında tek dirseği üzerinde durup onu izleyen bir adamı görmeyi beklemediği kesindi. En azından onunda uyuduğunu düşünmüştü kısa bir an. Genç adama bakarken yüzündeki gülümseme daha da genişlemişti. Bedenini tamamen ona doğru çevirip, uykunun verdiği mahmurlukla çıkan tarazlı sesi adamın kulağına ulaştı.

"Günaydın!.."
Genç adam gözlerini kızdan ayırmadan yaklaşıp alnına bir buse kondurdu. Geri çekilirken de boşta duran elini kızın saçlarının uçlarında gezdirdi. Derin bir nefes çekti ve;

"İşte şimdi günüm aydı! Sanada günaydın!.."dedi.

Genç kız bir süre adamın yüzünü inceledi. Tabir-i caizse ağzı kulaklarındaydı. Sonra kendini toparladı ve sahte bir kaş çatmasıyla konuştu.

"Senin ne işin var burada? Hemde benim..."derken kızın sözünü kendi tarzında tamamladı.

"Hemde senin koynunda! Değil mi güzelim?.."derken arsız bir sırıtma yerleştirdi yüzüne. Genç kızın yanakları renk değiştirmeye başlarken yatakta doğrulup sırtını yatağın başlığına dayadı.

"Koynumda demeyelim de! Odamda ne işin vardı?"derken sesi hem sitemli hemde utangaç bir şekilde çıkmıştı.

Genç adam kızın yanaklarının renk değiştirdiğini görünce biraz uğraşmaktan zarar gelmez diye düşündü. Ama nerden bilecekti ki yalnış düşündüğünü?

"Sadece odana mı girdim güzelim? Yatağına da girdim! Koynuna da girdim! En önemlisi kalbine de girdim! Değil mi?"derken kızın yüzüne doğru yaklaşmaya başladı. Genç kız duyduğu sözleri daha algılayamamıştı ki, bir de üstüne doğru eğilen bir adamı hiç fark edemedi. Bu adam bu kadar cesareti nerden buluyordu ki? Nefesi yüzünü okşarken sanki genç kız sesini kaybetmiş gibi öylece durdu. Genç adam kızın bu halinden faydalanmak isteyip tam atağa geçiyordu ki beklenmedik birşey olmuştu. Odanın kapısı destursuz açılmış ve içeriye bir adet Halime Sultan düşmüştü. Yaşlı kadın önce ne olduğunu algılayamadı. Çünkü görünürde sadece genç adam vardı. Bir an yalnış odaya girdiğini bile düşündü kadın. Sonra yalnış odaya girenin kendisi değil de fırsatçı bir serserinin olduğunu farketti.

"Ulan hergele! Yaktım ula seni! Ne işin var senin kuzumun yanında?.."derken yatağa doğru atak yapmıştı.

Genç adam daha ne olduğunu algılayamadan üstüne doğru kaptırmış gelen yaşlı kadını görünce ok misali yataktan fırlamıştı. Tabiki korktuğundan değil, saygısındandı. Annesini kaybettiğinden beri kardeşiyle kendisine annelik etmişti. En büyük destekçisi ve çoğu zaman da dert ortağı olmuştu. Genç adam yatağın kenarında ellerini teslim olur gibi kaldırmış, paçayı kurtarmak için açıklama yapmaya bile başlamıştı.

"Sakin ol Sultanım! Göründüğü gibi değil! Açıklamama izin ver!.."dedi tek nefeste.

"Nesini açıklayacaksın acaba? Kurt olup kuzunun ağılına girmişsin! Az daha geç kalsaydım kuzum elden gidiyordu! Daha neyin açıklamasını yapacaksın?.."dediğinde yatağın diğer tarafındaydı.

"Kim kuzu? Asya mı? O olsa olsa ceylan olur Sultanım!.."diyip sırıtınca yaşlı kadının keçileri de saklandıkları yerden çıkıp toplanmışlardı başına.

"Değil mi? Sende çakal olup ceylan avına çıktın besbelli!.."

"Ayıp oluyor ama Sultanım! Çakal makal!.. Benden olsa olsa kaplan olur! Hem de hakiki 'Kaplan!' " diyip ufak ufak kapıya doğru kaçış girişimlerine başlamıştı genç adam. Elleri halen yukarıda, teslim olur gibi tutuyordu.

"Bak hâlâ konuşuyor! Ulan hergele, değil 'kaplan ' istersen ejderha ol! Kuzumu sana yedirecek göz var mı bende?!.."derken odadan sıvışmaya çalışan genç adamı tabiki farketmişti. Uyanık kadındı vesselam!

Genç adam elinin birini kapının koluyla buluştuğu sırada, yaşlı kadında ayağındaki terliğin tekini eliyle buluşturmuştu. Saniye farkıyla terlik kapıya isabet ederken, genç adam odanın dışına kendini atmayı başarmıştı. Tabiki arkasına bakmadan kaçarken merdivenin başında Faruk,Asaf ve kardeşini bulmayı beklemiyordu. Yanlarından hızla geçmeye çalışırken genç adamlar durumu anlamaya çalışıyorlardı. Semih, abisinin gece girdiği odadan böyle kaçarak çıktığını görünce aklında kırk tilki dolanmaya başladı. Ama hiç biri tutmadı.

"Hayırdır abi? Daha ilk günden yengeme ne yaptım da seni odadan kovaladı!.."diyip sırıttı Semih.

"Ne yengesi birader? Halime Sultan'a basıldık! Aklınız varsa kaçın sizde!.."

"Basıldık derken? Çok mu uygunsuz bir vaziyetteydiniz?.."dediğinde yanındaki adamlar sırıtmayı bırakıp, kahkahalarını tutmaya çalışmışlardı.

"Ulan salak salak konuşma! Vaziyeti alamadan daldı kadın içeriye!.."dediğinde artık kimse tutamadı kendini ve kahkahalar resmen evi inletti. Bu arada genç kızın odasının kapısı açıldı. Genç adam hızla kapıyı kontrol edip merdivene yöneldi.

"Kaçın birader! Halime Sultan füze saldırısına geçiş yapmış!.."diyen Faruk, herkesi arkasında bırakmıştı. Yaşlı kadın ise terliğin diğer tekini kapıdan fırlatmış ve çil yavrusu gibi dağılan adamlara isabet ettiremeyince sinirlenmişti.

"Kaçmayın ula eşşek herifler! Melih gel buraya! Çabuk getirin terliğimin tekini!.."derken kendi çapında hızlı adımlarla merdivene doğru ilerlerdi. Salon ile merdiven arasında sanki iki adım varmış gibi herkes soluğu orda almıştı.

"Abi ne yaptın bu kadına? Halime Sultan terliği eline en son biz lisedeyken almıştı!.."dediğinde Semih salona çoktan girmiş ve kendini kapıya en uzak koltuğa bırakmıştı.

"Ulan birşey yapmış olsaydım için yanmazdı bari!.."diyip sert bir şekilde soluklandı.

"Abi korkuyorum sormaya ama... Tam olarak ne yaparken gördü bu kadın seni? Ona göre işlemlere başlamak gerek çünkü!"diyen bu sefer Asaf oldu. Ama hepsinin yüzünde büyük bir sırıtma vardı.

"Öpmeye çalışırken!.." O kadar sessiz söylemişti ki kendi bile zor duydu sesini. Ama Asaf, eski bir asker olduğu için dudak okuyabiliyordu. Tabi Melih bu kısma değil adamın son dediği cümleye takılmıştı.

"Ne işlemine başlayacaksın koçum?.."diye sordu sert bir şekilde.

"Ne işlemi olacak abi? Cenaze işlemi! Malum kadının kırmızı çizgilerini ihlâl etmişsin! Füze saldırısından kurtulmuş olabilirsin ama karşında koca kurt var! Unutma sakın! Halime Sultan, olmadık bir zamanda adamın aklını alır! Dikkat et diye söylüyorum!.."diyip arkasına yaslandı Asaf.

"Seni öyle bir işlerim ki birader! Cenazeni anan bile tanıyamaz! Zevzek zevzek konuşup da asabımı bozmayın benim. Sabah sabah..."diyip susturdu Asaf'ı.
Ama diğer ikiliyi susturmak pek kolay olmamıştı. Bıyık altından gülen adamlar salonun kapısı açılınca süt dökmüş kediye dönmüşlerdi. Yaşlı kadın ayağına giymişti terliğini ama kaşları çatık bir şekilde ve işaret parmağını genç adama doğru sallayıp son ikazını yapmıştı.

"Eşşek herif, niye yoruyorsun beni aşağıya kadar?!.. Bir daha uyarmam seni oğlum! Kıza sarılıyorsun, alnını ve yüzünü öpüyorsun diye zannetme ki ilerisini yapabilirsin! Bundan sonra kuzumu öpmeyi yasaklıyorum sana!.."derken genç adam lafını böldü.

"Ama..."dediğinde de yaşlı kadın elini havaya kaldırarak susturdu.

"Aması falan yok! Bu senin cezan! Ben diyene kadar yaklaşmıyorsun bu kıza!.."

"Bu cezayı kabul etmiyorum Sultanım! Sen başka bir ceza ver!.. "deyip itiraz etti.

"Başka ceza yok! İster kabul et, istersen etme! Orası beni ilgilendirmez!.."

"Çek vur beni o zaman Halime Sultan! İnan daha az canım yanar!.."derken salonun çıkışına yönelmişti yaşlı kadın. Ama aklına gelen şeyle olduğu yerde durup odaya döndü yüzünü.

"Haa bu arada! Eğer yakalarsam sizi bir daha o vaziyette, bu sefer başına ben değil Suat Bey'i ve Ali'yi sararım! Haberin olsun!.."tekrar çıkışa yöneldiğinde yaşlı kadının beklediği soru geldi.

"Peki cezam ne zaman biter? Yani sen ne zaman bana izin vereceksin Sultanım?.."dedi pes etmiş bir şekilde.

"Muhtemelen kızı istemeye gittiğimiz zaman!.."diyip bu sefer sırıtma sırası yaşlı kadına geçmişti. Ortaya bombayı bırakıp salondan ayrıldı. Arkasında adamlar bir karış açık ağızlarıyla kapıya bakakalmışlardı.

"Tahmini ne zaman gideriz yengeyi istemeye?.."dedi Asaf gözleri halen kapıdayken.

"Muhtemelen bu akşam! Abim ceza falan takmaz! Halime Sultan da rahat bırakmaz! Yoksa aralarında 3.Dünya savaşı çıkması an meselesi olur!.."dedi Faruk aynı yaşlı kadın gibi. Genç adam gözlerini kapıdan ayırıp kendi aralarında sessiz konuştuklarını zanneden adamlara sert sayılacak bir bakış attı.

"Zevzek zevzek konuşmayın! Nereye gidiyormuşsunuz acaba? Daha dün bir, bugün iki!.."diyerek çıkıştı.

"Nasıl yani? Yengeyle gönül mü eğlendireceksin abi? Valla Suat Baba'dan önce Halime Sultan senin ipini çeker!.."dedi Faruk.

"Oğlum siz iyi misiniz? Ne gönül eğlendirmesi lan! Ciddi düşünmesem hiç çıkar mıyım karşısına? Ama siz de istiyorsunuz ki hemen herşey olsun! Yok öyle bir dünya! Belki anlaşamayacağız! Belki kız vazgeçecek benden! Gerçi o biraz sıkar da! Neyse! Karışmayın bizim işimize birader!.."diyip oturduğu yerden ayaklandı.
Salonun kapısına gelmişti ki genç kız kapıda belirdi.

"Nereye gidiyorsun Melih?"derken kendine doğru gelen kararmış gözleri görünce içi titredi kızın.

"Sana bakmaya geliyordum güzelim! Dedim herhalde Halime Sultan'ın radarına yakalandı."derken yüzünde alaycı bir sırıtma vardı.
Genç kızın bu utanan hallerine bayılıyordu. Hatta o kızaran yanaklara ve kaçamak bakışlara ölürdü bee!.. Genç kız ise adamın sözlerindeki îmayı anlamış ve başını önüne eğerken alt dudağını dişlerinin arasına almıştı. Bu yaptığı hareketi görünce adamın iradesine sağlam bir yumruk atmış oldu. Genç adam hızla etrafına göz gezdirip kızın bileğine yapıştı ve az ilerdeki odanın kapısını açıp içeri soktu. Asya daha ne olduğunu anlamadan sırtı kapatılan kapıyla buluştu. Şaşkın bakışlarını genç adamın yüzünde gezdirirken, bedenlerinin yakınlığını farketti.

"Melih?"diyebildi sadece.

"Hmm!.."derken genç 'kaplan' avını köşeye sıkıştırmanın etkisiyle yanaşmaya başladı. Nasıl olsa karşısında bir 'ceylan' vardı. Değil mi ama...

"Niye öyle bakıyorsun?.."kısık bir sesle söyledi.

"Nasıl bakıyormuşum?.."diyip burnunu genç kızın burnuna ve yanaklarına sürdü. Sesi anın verdiği şehvetten dolayı boğuk çıkmıştı.

"Bi-bilmem! Yani biraz ürkütücü geldi bakışın!.."derken dili birbirine dolanmıştı.

"Okyanus gözlüm! Benim yanımdayken dudaklarını dişleme! Yalama! Ve sıkma! Dudaklarına bakınca aklım bedenimi terk ediyor çünkü! Onlara yapacağım işkenceler aklıma gelince hiç iyi şeyler olmuyor!.."dedi aynı boğuk sesle. Nefesini kızın boynuna üfleyince genç kızın bedeninin titrediğini hissetti. Bu tepki çok hoşuna gitmişti.

"A-anlamadım!.."derken yine dili dolandı genç kızın.

"O zaman şöyle anlatayım sana..."diyip sabrının son kırıntıları da biten adam anında dudaklarını genç kızın dudaklarıyla buluşturdu.

Genç kız, dudaklarında dolaşan nemli ve sıcak dudakları ilk farkettiğinde şaşırdı. Ve ardından dudaklarının üzerinde dolanan dili hissedince tüm iradesini kaybedip, genç adamın dudaklarının içine inlemişti. Ardından cüretkâr dudaklara kayıtsız kalamayıp karşılık verince bu sefer genç adamın inlemesi genç kızın dudaklarında kayboldu. Açılan dudaklarının arasından genç adamın dilinin girdiğini ve kendi diliyle temas ettiği anda ikisi birden büyük bir hazla inlemişlerdi. Genç kız, dizlerinin kendisini daha fazla taşıyamayacağını anlayınca kollarını genç adamın boynuna dolamıştı. Tabi bu hareket genç adamı biraz daha kendisine bastırmasına neden olmuştu. Genç adam ise kızın bedeninden yayılan titremeyi hissettiği için kollarını beline sıkıca sarmıştı. Dudakların yapmış olduğu şehvet dansı ancak nefesleri tükenince son bulmuştu. İki genç, istemeyerek de olsa dudaklarını birbirinden ayırmıştı ama alınları birbirine dayalı bir şekilde derin nefesler almaya başladılar. Her aldıkları derin nefes ile göğüsleri birbirine sürtünmüş ve iki genç de kasıklarındaki sızlamayı çok şiddetli bir şekilde hissetmişti. Gözleri kapalı, göğüsleri birbirine değerken sevdiğinin kokusuyla başları dönmüştü. Böyle bir yoğun duyguyu ilk kez yaşamıştı genç kız. Ne söylemesi gerektiğini yada ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Zaten ilk öpücüğünü sevdiği adama vermişti. Gerisi teferruat değil miydi? Anın büyüsünü bozan kız oldu. Aklına takılan ve hoşuna giden birşey vardı ve sormasa kendine dert olurdu. Sebebini bilmek için titreyen bedeni ve sesiyle fısıldadı.

"Melih?.."

"Hmm!.."diyebildi.

"Bir şeyi merak ediyorum! .."

"Söyle güzelim! Söyle ceylanım! Söyle sevdiğim!.."dedi.

"Bana neden 'okyanus gözlüm 'diyorsun?.."dediğinde genç adam sesli bir şekilde gülmüştü.

"Gözlerinin renginden dolayı!.."dedi. Genç kız başını biraz geriye çekip aşık olduğu gece karası gözlere sabitledi bakışlarını.

"Ama 'deniz gözlüm' de diyebilirdin! Sonuçta denizlerde mavi değil mi?.."diyerek masum masum baktı.

"Olabilir! Ama ben denizde her zaman yolumu bulurum. Fakat okyanusta kaybolurum! Tıpkı senin gözlerine bakarken kaybolduğum gibi!.."diyip kızın yüzüne doğru yaklaştı ve kulağı ile boynu arasına tüy kadar ufak ama etkisi büyük olan bir öpücük bıraktı. Başını oradan çekmeden kulağına fısıldadı.

"Peki sen? Sen ne diyerek bana seslenmeyi düşünüyorsun? Dağ ayısı dışında!.."diyip sırıtmıştı.

"Bir kere ben onu sinirlenince söylüyorum..."kaşları sahte bir kızgınlıkla çatılmıştı.

"Hmm!.. O zaman sakinken nasıl söylüyorsun?.."dedi boğuk bir sesle.

"Gece gözlü adam..."diyip hızla tek elini ağzının üzerine kapattı. Sanki söylemek istemiyor da ağzından kaçırmış gibi.
Genç adam duyduğu şeyin üstüne erkeksi bir şekilde kıkırdadı. Sonra genç kızın yüzüne daha dikkatli bakıp konuştu.

"Biliyor musun? Senin sesinden buna benzer birşey duymuş gibiyim! Hayal miydi? Rüya mıydı? Pek emin değilim. Ama sanki şöyle demiştin; 'bana geceyi sevdiren adam' gibi birşeylerdi. Yanılıyor da olabilirim. Ama çok hoşuma gidiyor o ses beynimde yankılandıkça!.."dedi ve genç kızın tepkilerini inceledi.

Asya'nın beyninde şimşekler çakmıştı. Bu sözü nerde söylediği aklına gelince bedeni savunmasız bir yaprak gibi titremişti.
Melih yoğun bakımda yatarken...
Genç adamın hayatla olan mücadelesinde...
Ölüden farksız, buz gibi olmuş bir bedene sahipken...
Gözlerini açıp, buz tutan yüreğini ısıtmasını beklerken söylemişti.
'Bana karanlığı sevdiren adam,sana ihtiyacım var!..'demişti kulağına. Demek ki duymuş onu. Hissetmiş sevdiği kadını o gün. Genç kız geçmişe gitmiş ve farkında olmadan gözleri de dolmuştu. Melih görmesin diye başını eğmiş ve gözyaşlarının akmaması için mücadele ediyordu.
Genç adam ise kızın bu durgunluğunu farketmişti ama belli etmedi. Onu harekete geçirmek için biraz sinirlendirmesi gerekiyordu ki bu zaten adamın son zamanlarda severek yaptığı şeyler arasındaydı. Yavaşça genç kızın kulağına eğildi ve boğuk bir sesle fısıldadı.

"Aslında itiraf etmek gerekirse, sadece gözlerinde değil, en çok da teninde kaybolmayı isterdim güzelim!.."diyip yakıcı bir nefes üfledi. Genç kız duyduğu sözler ile ne olduğunu bile anlayamadan yüzü kızarmaya başlamıştı. Ama genç adam yüzünde piç bir sırıtma ile bakıyordu ona. Genç kız omzuna sert olduğunu düşündüğü bir yumruk attı.

"Edepsiz!.. Utanmıyor musun öyle konuşmaya!.."derken sesinde sahte bir kızgınlık vardı.

"Ne var güzelim!? Allah'ın bildiğini kuldan mı saklayacağım!.."diyip erkeksi bir kahkaha attı.

Genç kız karşısındaki adamın duygularının büyüklüğünü tahmin etmeye çalıştı ama nafile! Öylece yüzüne bakıp gülüşünü izlerken kendine hakim olamadı ve adamı gülüşünden öpüp geri çekildi. Genç adam kısa bir süre algılayamadı ama sonra genç kızın yüzüne yaklaşıp konuştu.

"Bir tek benden utanma! Bir tek benim yanımda gül! Bir tek beni öp! Bir tek bana ait ol! Çünkü ben de sadece sana aitim!.."diyip yanağındaki gizli gamzesine öpücük bırakıp geri çekildi.
Genç kız ise resmen gerçek dünyadan soyutlamış gibi sedece gece karası gözlere bakıp derin bir iç çekti. İçinin yağları eridi bee kızın. (!) Ne denirdi ki bu güzel sözlerin üstüne? Aslında söylenecek çok söz vardı ama en güzel cevap, yüzünde gülümseme ile alınan derin bir nefes olmuştu. Genç adamın yanında bambaşka bir kadına dönüşüyordu sanki. Dili tutuluyor yada birbirine dolanıyordu sözcükleri. Genç adamın varlığı bile kızın bütün ayarlarını bozmaya yetiyordu.

*****

Eveett!..
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Uzun bir aradan sonra mutlu bir son güzel giderdi. Umarım herkes mutluluğu yaşamadan bu hayattan göçüp gitmez. Herkes mutluluğu hak eder😍
Bölüm hakkında yorumlarınızı merak ediyorum canlarım 😊
Bir kaç kelime bile olsa yada bir imoje, yorum bekliyorum hepinizden🙈
Ve lütfen emeğe saygı için oy vermeyi unutmayın 😘

Hepinizi çok seviyorum millet! ❤
Yeni bir bölümde buluşmak dileğiyle...
Allah'a emanet olun.🤗

Continua a leggere

Ti piacerà anche

91.7K 428 5
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
1.9M 85.6K 68
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
329K 19.2K 6
Nisa'nın bir iş çıkışı durakta otobüs beklerken eski eşini kanlar içinde görmesi ile hikayeleri tekrardan başlar... Yanlışlıkla olan "tesadüfler" baz...
791K 33.1K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...