GÜN DOĞUMU

By zeynrs123

6.3M 237K 54.1K

"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikan... More

♦️MERHABA♦️
♦️BÖLÜM 1♦️
♦️BÖLÜM 2♦️
♦️BÖLÜM 3♦️
♦️BÖLÜM 4♦️
♦️BÖLÜM 5♦️
♦️BÖLÜM 6♦️
♦️BÖLÜM 7♦️
♦️BÖLÜM 8♦️
♦️BÖLÜM 9♦️
♦️BÖLÜM 10♦️
♦️BÖLÜM 11♦️
♦️BÖLÜM 12♦️
♦️BÖLÜM 13♦️
♦️BÖLÜM 14♦️
♦️BÖLÜM 15♦️
♦️BÖLÜM 16♦️
♦️BÖLÜM 17♦️
♦️BÖLÜM 18♦️
♦️BÖLÜM 19♦️
♦️BÖLÜM 20♦️
♦️BÖLÜM 21♦️
♦️BÖLÜM 22♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 23♦️
♦️BÖLÜM 24♦️
♦️BÖLÜM 25♦️
♦️BÖLÜM 26♦️
♦️BÖLÜM 27♦️
♦️BÖLÜM 28♦️
♦️BÖLÜM 29♦️
♦️BÖLÜM 30♦️
♦️BÖLÜM 31♦️
♦️BÖLÜM 32♦️
♦️BÖLÜM 33♦️
♦️BÖLÜM 34♦️
♦️BÖLÜM 35♦️
♦️2019♦️
♦️BÖLÜM 36♦️
♦️BÖLÜM 37♦️
♦️BÖLÜM 38♦️
♦️BÖLÜM 39♦️
♦️BÖLÜM 40♦️
♦️BÖLÜM 41♦️
♦️BÖLÜM 42♦️
♦️BÖLÜM 43♦️
♦️BÖLÜM 44♦️
♦️BÖLÜM 45♦️
♦️BÖLÜM 46♦️
♦️BÖLÜM 47♦️
♦️BÖLÜM 48♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 49♦️
♦️BÖLÜM 50♦️
♦️BÖLÜM 51♦️
♦️BÖLÜM 52♦️
♦️BÖLÜM 53♦️
♦️BÖLÜM 54 ♦️
♦️BÖLÜM 55♦️
♦️BÖLÜM 56♦️
♦️BÖLÜM 57♦️
♦️BÖLÜM 58♦️
♦️BÖLÜM 59♦️
♦️BÖLÜM 60♦️
♦️BÖLÜM 61♦️
♦️BÖLÜM 62♦️
♦️BÖLÜM 63♦️
♦️BÖLÜM 64♦️
♦️BÖLÜM 65♦️
♦️BÖLÜM 66♦️
♦️BÖLÜM 67♦️
♦️BÖLÜM 68♦️
♦️BÖLÜM 69♦️
♦️BÖLÜM 70♦️
♦️BÖLÜM 71♦️
♦️BÖLÜM 72♦️
♦️BÖLÜM 73♦️
♦️BÖLÜM 74♦️
♦️BÖLÜM 75♦️
♦️BÖLÜM 77 (FİNAL)♦️
♦️VEDA♦️
♦️ ÖZEL BÖLÜM ♦️

♦️BÖLÜM 76♦️

46.4K 1.7K 568
By zeynrs123

Mehabalar🌹

Nasılsınız,bir sıkıntınız yoktur umarım?♥️

İyi okumalar.♥️

Arslanoğlu Konağı soyu çok eski zamanlara,köklü ve geniş bir sülaleye dayanan,her bir duvarında aynı kandan birçok insanın izi kazılı olan heybetli bir konaktı. Konağın, zamanında soyun başından gelenlerine sahiplik yapan en özel odası yeni sahipleri Roza ve Baran'ı bebekleriyle birlikte tekrar buyur etmişti.

Hamilelik ve yeni doğum sürecinde giriş katında kalmayı daha sağlıklı bulan çift,nihayet hasret kaldıkları odalarına geri dönmüştü. Her bir detayını ince ince düşünerek yenilediği odanın duvarları Roza'yı sımsıcak karşılarken hemen içinde bulunan ve bütün aile tarafından derin bir hevesle hazırlanan küçük oda ise sahipleri Mihrimah ve Mirza'yı sevgiyle karşılamıştı.

Usul usul dünyaya alışmaya çalışan iki kardeş,bu süreçte güvendikleri ve yuva edindikleri anne,babalarından bir saniye olsun ayrılmadan,onların ilgisinden bir an olsun kopamadan sevgi içinde büyümeye ve hayatı tanımaya başlamışlardı.

Bu dönem içerisinde neredeyse dış hayattan tamamen soyutlanarak sadece bebeklerine odaklanan Roza ve Baran ise,anne ve babalığın her bir anını yüreklerine işleyerek yaşamaya devam etmiş,dünyaya alışmaya çalışan bebeklerinin en ufak ayrıntılarını kaçırmadan onları tanımaya odaklanmışlardı.

Mihrimah ve Mirza ise hayata geldikleri ilk andan itibaren anne ve babalarının güvenli kollarında,yaşam akan huzurlu seslenişlerinde ve gelişmeye başladıkça kavrayabildikleri hayat dolu bakışları altında sevgiyle büyümüşlerdi. Gün geçtikçe bulundukları alanı daha iyi tanımaya başlamış,ellerini ve gözlerini kullanarak keşfetmeye büyük bir hevesle başlamışlardı. Ve elbette ki geçen zaman onları daha bir güzelleştirmiş daha bir tatlı olmuşlardı.

Şimdi onlar babalarının artık yuva bildikleri ve sakinleştikleri göğsünde yan yana uzanmış,gayet keyifli bir halde dinlenirken anneleri ise onları odanın balkonundan samimi bir tebessümle izliyordu.

Roza önüne oturmuş olan Revin'in saçlarını tarayıp onun istediği gibi şekil verirken gözleri iki de bir görüş alanında olan,yatağın üstünde ki kocasına ve onun göğsündeki bebeklerine kayıyor,güvende olduklarına emin olduktan sonra tekrar işine odaklanıyordu.

Yan tarafına oturmuş ve kendisi gibi bebekleri izleyen Revşen'in ise derdi çok daha farklıydı. Görümcesi iki de bir yengesine sokuluyor ve kıkırdayarak aynı şeyleri dile getiriyordu.

"Allahım lüften bir tanesi ağabeyimin üstüne işesin,n'olur Allahım."

Bir kez daha aynı sözleri dile getirdiğinde Roza başını olumsuz anlamda sallayıp gülerken,Revin başını olabildiğince ablasına çevirerek karşılık verdi.

"Ay abla kırk defa söyledin."

Revşen,kız kardeşini umursamadan bir kez daha yatağın üstündeki ağabeyine ve yeğenlerine baktı.

"Biliyorum bak,hissediyorum ya işeyecek biri."

Roza,Revin'in saçlarına son dokunuşlarını da yapıp geri çekildiği sırada kocasının tatlı bir afallayış ile ismini dile getirdiğini duydu.

"Roza?"

Gözleri anında kocası ile kesiştiğinde onun kaşlarını hafifçe çatmış olmasına rağmen yüzünde tatlı bir şaşkınlığın peyda olduğunu gördü. Çocuklarla ilgili bir sıkıntı olmayışının verdiği rahatlıkla cevapladı onu.

"Söyle hayatım."

Bebekler nedeniyle çok fazla kıpırdayamayan kocası,şaşkın bakışlarını bebeklerin üstünde kısa bir an gezindirdikten sonra yine kendisine döndü.

"Karnımda bir ıslaklık var,İnşAllah terlemişimdir."

Üç kadının da duymayı beklemediği sözler ile bakışları birbirlerini bulunca hepsinin aklından geçen aynı düşünce gözlerinden okunduğu an saçlarını inceleyen Revin, ablasına inanamayarak bakarken Revşen bütün konakta duyulacak şen bir kahkaha attı ve ardından inanamıyormuşçasına söylendi.

"Hadi canım."

Sözlerine karşın kendisi gibi hayrete düşerek gülen yengesine döndüğünde gür bir kahkaha daha attı ve heyecanla odaya yönelirken ağabeyine bakıp fazlasıyla eğlenceli bir ses tonuyla konuştu.

"Ağabeyyy... çiş olmasın o."

O bir kez daha kahkaha attığında ağabeyinin kaşları hafifçe çatılmıştı. Roza,kocasına bakarken gülme isteğini dudaklarını birbirine bastırarak durdurmaya çalışıp yanlarına yaklaştı. Ona içten bir bakış atıp kucağından önce oğlunu aldı ve onun üstünün temiz olduğunu gördü.

Dikkatle Revin'in kucağına bırakıp tekrar kocasına döndüğünde karnının üstündeki ıslaklık ile kıkırdamasına engel olamadan uzandı ve bu kez kızını aldı kucağına. Üstü ıslanmış olan kızını aldığı gibi kocasının doğrulup üstündeki tişört attığı bakışlar ile artık kendini tutamayıp gülmeye başladığında onun gülüşünü görümcesinin kahkahası bastırmıştı.

"Ayy inanmıyorum,başka bir şey dilesem olacakmış.Gerçi yine bu anı dilerdim. Halacığım,sen babanın üstüne mi işediiiin?"

Baran,sesi odayı dolduran kardeşine bıkkınca bakarken yataktan doğruldu ve üstündeki tişörtü çıkardı. Elinde onu bir yumak haline getirirken sahte bir sitemle konuştu.

"Ah be kızım,insan babasının üstüne işer mi,kaç yaşında kızsın?"

Arkasından hâlâ kıkır kıkır güldüğünü hissettiği kardeşinin sesi doldu bir kez daha kulağına.

"Aa niye öyle diyorsun ağabey,bebek çişi cilde iyi gelirmiş."

Onun alayla dile getirdiği sözler ile küçük kardeşi bir kahkaha atıp,karısı da gülmeye başladığında elinde bir yumak haline getirdiği tişörtü kardeşinin yüzüne sert olmayacak bir şekilde fırlattı.

Hâlâ güldüğünü hissettiği karısının sesi ile ona döndüğünde yaptığı hareketi kınayan bakışlarına karşın omuz silkerek yanına yaklaştı.Kucağında kıpır kıpır hareketlerle kendisine bakıp dudaklarını oynatan,minik ellerini havada tutan kızına baktı.

Yüreğinin en derininden filizlenen bir gülümseme yer edindi dudaklarında. Havadaki elinden birini tutup,dudaklarına yaklaştırdı ve pamuk kadar hafif bir öpücük bıraktı.

"Rahatlamış benim güzel kızım,belli."

Alayla dile getirdiği sözler ile karısı bir kez daha gülerken onun gülüşünü yine kahkaha atmaktan konuşamayan kardeşinin sesi baskıladı.

"Ayyy... karnım ağrıdı gülmekten.Alemsin ağabey."

Gözleri kardeşini bulunca kısılan Baran,o henüz gülmeye devam ederken hızla yanına yaklaştı ve kollarının arasına aldığı gibi sarılıp yüzünü kızından armağan kalan nemli göğsüne bastırdığı gibi inlemelerini duydu bu kez.

"Yaa bırak beni ağabey,iyy...bırak ya."

Başını kurtarmaya çalışan kızı inatla göğsüne bastırırken bu kez kahkaha atan Baran olmuştu.

"Aa niye öyle diyorsun güzelim,cilde iyi geliyor bebek çişi. Öp ağabeyinin göğsünü öp."

Revin,onları izleyip gülerken ağabeyi kendisine göz kırptığı sırada ondan kurtlumaya çalışan ablasının sesi doldu bir kez daha odaya.

"Ben niye öpüyorum senin kıllı göğsünü ya yengem öpsün. Bırak beni ağabey,yeter."

Duyduğu sözler ile gür bir kahkaha atan Baran'ı karısının yumuşak sesi durdurdu.

"Baran,bırak kızı."

Revşen,ağabeyinin elinden kurtulduğu gibi eliyle ağzını silip dağılan saçlarını düzeltirken hızla odadan kaçtığında onu keyifle izleyen adam,karısına döndü.

"Haketti yavrum,bakma öyle."

Kocasının eğlenen bakışları,Roza'nın kısa süreli ciddiyetini tekrar tebessümüyle bozduğuna başını olumsuz anlamda sallayarak konuştu.

"Hadi sen git yıkan gel.Ortak banyoyu kullan. Annemlerde buraya gelecekler birazdan,çocukları banyo ettireceğiz."

Karısının sözleri ile eğilip yerdeki tişörtünü alan Baran,ona uyarıcı bir bakış attı.

"Beni beklemeden başlayayım demeyin. Ben olmayınca ağlıyorlar."

Dile getirdiği sözler ile kızına bakan karısı tebessümünü büyüterek kendisine döndü başını olumlu anlamda sallayarak konuşmaya başladı.

"Tamam tamam hadi çabuk bitir işini de gel."

Baran'ın banyoya girdiği süreç içerisinde Rojbin hanım ve Aslı Roza'nın odasına gelmişlerdi. Banyoda bebeklerin küvetleri ve yıkanmaları için gerekli malzemeleri hazırlanmıştı. Nihayetinde Baran'ın da gelmesiyle birlikte bebeklerden önce Mihrimah küvete alınmış,Mirza babasının kollarına bırakılmıştı.

Baran kucağındaki oğluyla birlikte küvetin dibine kadar sokulmuş,karısı ve annesi bebeği dikkatle yıkarken ona ise bakışlarıyla kızını keyiflendirmek düşmüştü. Kızının banyosu bittiğinde havlusuna sarılarak bu kez kızı kucağına verilmişti.

Oğlunun banyo sırasında ise ona pek bir görev düşmemiş zira Mirza bey,annesinin kolları arasındayken gözlerini ondan ayırmamış,bütün ilgisini annesine vermişti.Onun banyosu anne ve oğulun eğlencesine karışarak biraz daha uzun sürerken Baran,bu süre boyunca izlediği manzarayı aklının derinliklerine kaydetmişti.

Bebeklerin banyosu bittiğinde Aslı ve Roza'nın kucaklayarak,havlularına sarılı bir halde yatağa bıraktığı bebeklerinin yanına uzanarak yine bütün ilgisini onlara veren Baran'ı banyo işlerini bitiren karısın sesi kendine getirebildi ancak.

"Yatakta üç bebek gibisiniz.Kalk hazırlan hadi koca bebek,hastaneye geç kalacağız."

Bakışları,kendisine 'koca bebek' diyen karısını bulduğunda gözlerinden çok kısa bir an geçen ve sadece karısının anlayabileceği arsızlığı dile getirme ihtimalini banyodan çıkan Aslı bozduğuna sırıtmakla yetinerek yataktan doğruldu.

Roza,yataktan kalkan kocasının yanından geçip bebeklere yöneleceği sırada tam yanından geçerken kendisine gülen adama gözlerini kısarak baktı. Aklından geçirdiği düşünceleri tahmin etmesi zor değildi.

Kocası yanından geçip dolabına yöneldiğinde o da bebeklerin yanına oturdu. Onları Aslı'nın da yardımıyla dikkatle giydirirken içinde yarının heyecanı vardı. Yarın bebeklerinin kırkı için verilecek büyük mevlidin telaşı şimdiden konağı sarmıştı.

Roza bu anı düşündükçe vaktin bu kadar çabuk geçmiş olmasına,bebeklerine kavuştuğu zamanın üzerinden bu kadar vaktin geçmiş olmasına hayret ediyordu. Oysa o hâlâ ikisini kucağına aldığında,ilk kez kucağına aldığı o büyüleyici anın birebirini yaşıyor gibiydi.

Bu büyünün asla bozulmayacağını,aksine zaman geçtikçe büyüyen bebeklerinin bir şeyleri paylaşmaya başlayan ve kendisini daha yakından tanımaya başlayan halleri çağladıkça daha da güçleneceğini kalbinde hissediyordu.

Her ikisini de özenle giydirdikten sonra gözlerinden onlara doğru akan büyük bir hayranlıkla izliyordu onları. Minik kıyafetlerinin içinde kıpır kıpır bir vaziyette,iki de bir kırpışan yeşil gözleriyle kendisini izlerken o kadar güzellerdi ki Roza onları alıp kalbine saklamak istiyordu.

"Ben bu ikisine aşık oluyorum galiba Roza."

Yanında oturan Aslı'nın sözlerini duyduğu an düşüncelerinden sıyrıldığında gülümseyerek başını arkadaşına çevirdi. Onun ilgiyle izlediği bebeklerle anlaşmak için sergilediği mimikleri tebessümünü büyütürken zaten yanında oturduğu için yakınında olan omzuna kendi omzuyla hafifçe vurdu.

"Aşık olduğun adamla bunlardan yapabilirsin biliyorsun değil mi?"

Omzuna vurduğu an kendisine dönen arkadaşı,dile getirdiği sözlerin ardından derin bir iç çekti.

"Ahh aşık olduğum adam ah."

Roza onun,adeta aşkı hissettirecek kadar içten çıkan sesi ile yeniden gülümsedi. Dudaklarını aralayıp bir şey söyleyecekti ki,bütün yakışıklılığıyla birlikte içeri giren kocası görüş alanına girdiğinde bu kez de o arkadaşı gibi derin bir iç çekti.

Üstüne özenle oturmuş olan beyaz gömleğinin kollarını katlayan kocası kendisine gülümseyip bebeklerin yanına yaklaşırken odanın kapısı hafifçe vuruldu ve Bedirhan'ın açtığı kapıdan önce Fatma çekinerek girdi ardından ise kaynı içeri girerek konuştu.

"Araba hazır,gidebiliriz."

Roza,kaynının sözleri ile yataktan kalktığı sırada,çocukların odasından ana kucaklarını getiren Fatma'ya gülümsedi. Aslı'nın uzattığı battaniyeleri alarak kocası kızıyla muhabbete girmiş olduğundan önce oğlunu aldı ve dikkatle battaniyeye sarıp ana kucağına yerleştirdikten sonra Bedirhan'a uzattı.

Amca ve yeğen birbirlerine kavuştukları gibi kaynının yüzünde peyda olan içten gülümseme Roza'nın içini ısıtmaya yeterliydi. Kızını da dikkatle sardıktan sonra onu da ana kucağına yerleştirip kocasına verdi.

"Siz inin,ben hemen hazırlanıp geliyorum."

Kocasının başıyla onaylayıp çıkması ile Fatma bebeklerin malzemelerini toparlarken Roza dolabından giymesi gereken kıyafetini alıp giymiş ve Aslı'nın isteği üzerine onun ellerinden çok kısa bir sürede hafif bir göz makyajı ve tenine uyumlu bir ruj sürmüştü. Saçlarına da şekil vermeyi ihmal etmeyen arkadaşı aynadaki yansımasıyla göz göze gelip gülerek konuştu.

"Çok güzelsin taze anne."

Arkadaşının sözleri ile ona eşlik ederek gülen Roza,aynadan kendini incelerken bir süredir yapmadığı bu kadar hafif makyajı bile özlediğini hissetmişti. İlk başta kabul etmese de şimdi Aslı'yı dinlediği için keyfi yerindeydi.

"Sen daha güzelsin."

Arkadaşı gülerek dudaklarını araladığı sırada çalan kapının ardından gelen Pınar'ın sesi onu susturdu.

"Roza ablam,aşağıda sizi bekliyorlar."

Ardından kapı hafifçe açıldı ve başını içeri uzatan genç kız bu kez daha kısık bir ses tonuyla devam etti.

"Şey.. Baran ağa'm biraz sabırsızlandı da."

Genç kızın son sözleri ile iki kadında gülerek ayaklandı. Roza,Pınar'ı başıyla onayladıktan sonra çantasını aldı ve birlikte aşağı odadan çıktılar.

Mervidenlerden inerken görüş alanına masanın üstüne bırakılmış bebeklerinin etrafına toplanmış ailesini gördü. Daha sonra onlardan biraz daha gerideki kocasına kaydı gözleri. Sıkıntılı bir nefes verip kolundaki saatine bakan kocası,bakışlarını kaldırıp kendisinin bulunduğu yöne baktı.

Göz göze geldikleri an,yüzündeki sabırsız ifadenin yumuşayarak yerini gülümseyen dudaklara ve hafifçe kısılan gözlere bıraktığında Roza'da ona eşlik ederek gülümsedi.

Merdivenleri bitirip kendisine doğru yürüyen karısını baştan aşağı çekinmeden süzen Baran'ın kaşları alnına doğru havalandı ve yüzündeki gülüşü beğeniyle büyüdü. Nihayet yanına varan kadına doğru biraz sokuldu ve kısa bir en etrafa söz gezindirdikten sonra tekrar onun yeşil gözlerine odaklandı.

Bir elini havaya kaldırıp tersiyle karısının kolunu okşayarak başını hafifçe yana eğdi ve dudaklarını ağır hareketlerle yaladıktan sonra konuştu.

"Sen ve tenin bana açık bir davet sunuyorsunuz."

Roza'ya göre ise açık bir davet sunan,kocasının baktığı yerleri yakan gözleri,başını döndüren ses tonuydu. Üstelik Roza ona karşı bitmek bilmeyen arzusunu saklamak derdinde değildi. Zaten saklasa bile kocasının,gözlerinden okuyabildiğini biliyordu.

O da kocası gibi başını hafifçe eğdi ve dudaklarını ıslattı. Arzusu sesine yayılmış bir vaziyette döküldü kelimeler dudaklarından.

"Ben ve tenim seni özlemiş olabiliriz."

Dile getirdiği sözler bittiğinde kocasının,kolunun üstündeki eli duraksarken rengi koyulaşan gözleri kısıldı. Yüzünün aldığı ifade Roza'yı güldürürken kocası sunduğu davet ile aklını kaçırmış olacakki kolundaki elini hızla beline indirdi ve bedenini kendisine doğru çekip,üstüne eğilmeye kalktı.

Afallayarak gözlerini kocaman açan Roza,hızla kolları arasından kurtularak bulundukları ortamı belli etmek istercesine kısa bir kahkaha attı ve kocasının koluna hafifçe vurarak yanından geçip diğerlerinin yanına yöneldi.

🍁

Konaktan ayrılmak için bindikleri arabayı bu kez özel bir minibüs olarak ayarlayan Baran,karısının araba içerisinde bebeklerle daha rahat etmesini istemişti. O ve Roza bebeklerle birlikte arka tarafta otururken ön tarafta şoföre Bedirhan eşlik etmişti.

Hastanenin önünde duran arabadan inen Roza'nın gözleri kendilerine doğru hızlı adımlarla gelen Erva'ya takıldığında özlemle gülümsedi. Nihayet yanlarına varan genç kız yanına yaklaşıp neşeyle konuştu.

"Hoşgeldiniz hocam.Geleceğinizi Arzu hoca söylemişti."

Roza onun hafif çekingen halini kendisi çözmek isteyerek onu kendine çekti ve şefkatle sarıldıktan sonra geri çekildi.

"Hoş bulduk Erva. Nasılsın,nasıl gidiyor?"

Asistanının gözlerini hafifçe bayıp kendini acındırmak istercesine dudaklarını büzmesi ile gülen Roza,daha sonra bu haline sebep sözlerini dinledi.

"Sizsiz nasıl gidebilir ki hocam? Yakında kaçacağım buradan."

Duyduğu sözler ile kısa bir kahkaha attığında genç kızın gözleri arkasında takıldı ve Roza,arabadan inen kocasının Erva'ya hitaben sesini duydu gerisinden.

"Bana uyar asistan.Kaçıralım seni,bizim evde Mirza ve Mihrimah ile ilgilenirsin."

Erva,kolları arasındaki ana kucağı ile arabadan inen adama ve bebeğe gülümseyerek bakarken adamın dile getirdiği sözler ile gülerek ona doğru hafifçe yaklaştı.

"Siz de hoşgeldiniz."

Baran,kendisinden ziyade kolları arasındaki oğluna bakmakla meşgul olan fakat çekindiğinden olsa gerek pek yaklaşmayan kıza tebessüm ederek bir kez daha konuştu.

"Gel de bu yakışıklıyı kucağına al küçük hanım. Böyle uzak kalırsan kaçırma meselesini tekrar düşünmem gerekecek."

Erva sanki bu sözleri bekliyormuşçasına gözlerini hızla hocasına çevirdi ve onunda kendisini bakışlarıyla cesaretlendirmesi ile hızlı adımlarla adamın yanına yaklaşarak Mirza'yı ana kucağından dikkatle kucağına aldı.

Yüzünde şefkat dolu bir ifade beliren genç kız,dudaklarını istemsizce bebeğin dudakları gibi hafifçe büzerken havadaki minik eline hafifçe tutundu.

"Merhaba Mirza,baban haklıymış. Çok yakışıklısın ama sen."

Erva ve Mirza'nın tanışmasını Baran keyifle izlerken Roza'da kızını arabadan almış ve şoförün çantaları almasına izin vermişti. Arabanın kapanma sesi Erva'yı ancak Mirza'dan koparabildiğinde merakla kaldırdığı gözleri arabanın yan tarafından kendisini izleyen Bedirhan ile kesişince gözleri hayretle açıldı. Hâlâ büzülü vaziyetteki dudaklarını ancak o an fark ederek düzeltse de şaşkınlıkla aralık kalmalarını engelleyemedi.

O,adamı hiç beklemediği bir anda görmüş olmanın ani heyecanını yaşarken kendisini gözlerini kısarak izleyen adam,onu iyice afallatmış ve Erva ancak parmağını tutan minik el ile kendine gelebilmişti. Her ikisinin de gözleri Mirza'nın minik eli ile birleşen serçe parmağına takıldığında nihayet derin bir nefes alarak kendine gelen Erva,gözlerini bir kez daha adama çevirdiğinde gülümsediğini gördü.

Bu hali ile kaşları hafifçe çatıldığında,adamın gözleri ile işaret ettiği yere çevirdi bakışlarını.

Doktoru ve eşi hastane kapısına kadar gitmiş ve içeri girmek için kendilerini bekliyorlardı. Bir kez daha adama döndüğünde onun başıyla yürümesini işaret etmesi ile hızla toparlandı ve kucağındaki Mirza'ya dikkat ederek hastane kapısına yöneldi.

🍁

Mirza ve Mihrimah'ın rutin sağlık kontrolleri yapılmış ve Roza ise arkadaşlarıyla kısa bir sohbetin tadını çıkarmıştı. Bu sohbetin arasında bir çok arkadaşı bebekleriyle tanışmaya gelmeyi ve onlar için hediyelerini sunmayı ihmal etmemiş,Roza'yı çok daha fazla mutlu etmişlerdi.

Nihayetinde hastanede işleri bittiğinde Roza kucağında Mirza ve Bedirhan ise Mihrimah ile hastane çıkışına yönelmişlerdi. Kocası arabanın önünde kendisine gelen önemli bir telefon görüşmesi yaparken Roza'da Erva'nın yanlarına gelmesini bekliyordu.

Nihayet bir süre sonra yine hızlı adımlarla yanlarına yaklaşan kızın bakışlarının yanındaki kaynına kayışını izledi Roza. Adımlarının yavaşlayıp,gözlerinin birkaç kez kırpışması ile bu halini kaynının kolları arasındaki kızıyla keyifli hallerinin etkisine yordu.

Roza haklıydı.Âdeta Erva'nın içini okuyor gibiydi.Zira Erva gözlerini kırmızı battaniyesi içinde,amcasının kollarında pek rahat durmayarak şımarmayı tercih eden minik kızın amcasını fazlasıyla eğlendirdiği bu hâlinden gözlerini alamıyordu. Çok nadir tebessümünü gördüğü bu adamın şimdi böylesine içten güldüğünü görmek kendisi için pek sağlıklı olmayacak gibiydi.

Derin bir nefes aldı ve kendini toparlayıp hocasına döndüğünde onun üzerindeki bakışları ile utançtan yüzünün yandığını hissetti. Yutkunup ellerini önünde bağlayarak kısık bir ses tonuyla konuştu.

"Gidiyor musunuz hocam?"

Roza,genç kızın yumuşak çıkan sesiyle birlikte kaynının bakışlarının onu bulmasını seyretti bu kez. Yüzündeki gülüşü iyice büyürken içten içe küçük kızının pabucunun amcası tarafından çok çabuk dama atıldığını düşünerek tekrar Erva'ya döndü ve onu daha fazla utandırmak istemeden konuya girdi.

"Gidiyoruz Erva. Ve Selim'le konuştum. İzin günlerinizi değiştirmenizi istedim,kabul etti. Çünkü seni de yarın mevlidte görmek istiyorum. Olur mu?"

Duymayı beklemediği bu soru ile kısa bir an afallayan Erva,doktorunun bekleyiş içindeki ve kesinlikle itiraz istemeyen bakışlarına karşın içtenlikle gülümsedi.

"Şey... Olur tabi. Çok isterim."

Erva'dan aldığı cevap ile ona gülümseyerek eşlik eden Roza,bu kez Bedirhan'a kısa bir bakış attıktan sonra tekrar konuştu.

"Tamam o zaman. Sen yarın sabah hazırlan,biz daha önce seni bırakmıştık evine.Bedirhan biliyor zaten evi gelip alır seni."

Tahmin ettiği üzere iki çift göz birbirini bulduğunda Roza kolları arasındaki oğluna bakarak gülümsedi ve başını olumsuz anlamda salladı. Onların kısa bakışması bitmiş olacak ki genç kızın sesini duydu bir kez daha.

"Hiç gerek yok,zahmet olmasın hocam. Ben kendim gelirim."

Roza,ileriden göz göze geldiği kocasının gelmelerini işaret etmesi ile tekrar Erva'ya döndü ve yine itiraz istemediğini belli edercesine konuştu.

"Bedirhan alır seni Erva.Yarın görüşmek üzere."

🍁

Roza hastaneden döndüğünde bebeklerinin ihtiyaçlarını gidermiş,onları emzirdikten sonra uyutup yataklarına yerleştirmişti. Onlar uyurken göz kulak olmaları için Bahar ve Miran'ı odaya çağırıp kendisi hazırlıkların kontrolü ve yardım için aşağı inmişti.

Zaten her şeyle özel olarak ilgilenmiş olan Rojbin hanım ile bir kez daha mevlid ve davetliler üzerine konuşmuştu. Ardından kocası da gelmiş ve yemek merasimine kadar aile büyükleriyle muhabbete dalmışlardı.

🍁

Bahar bütün dikkatini yeğenlerine vermiş,onların yataklarında mışıl mışıl uyuyan hallerini ruhuna işleyen derin bir huzurla izliyordu.Onların varlığı Bahar'a büyüleyici geliyordu. Ablasının,canından doğan bu iki bebeğin kalbinde yarattığı aile hissiyatı derinden etkiliyordu Bahar'ı.

Yaşamı boyunca hep ablası kendisi için bir şeyler feda etmişti. Kendisinin hem ablası hem annesi hem babası olmuş,onu hayatı boyunca bütün kötülüklerden korumuştu. Şimdi onu daha iyi anlıyordu Bahar. O da artık sadece korunan kişi değil,koruyan kişi olmayı teyze vasfıyla kazanmıştı.

Yeğenleriyle tanıştığı ilk andan itibaren ailelik bağını daha kudretle tatmış ve kendini daha güçlü hissetmişti. O artık bir teyzeydi. Fakat sadece teyze olarak kalmayacaktı. Ablasının yolundan gidecek ve yeğenlerine ömrü boyunca hem ablalık hem teyzelik hemde o çok bahsedilen 'teyze anne yarısıdır' sözündeki yarı anneliği yapacaktı.

Düşüncelerinin duygularıyla karıştığı ve ruhen güçlendirdiği bu anda yüzündeki tebessümü yeğenlerine bir söz olarak sundu. Derin bir nefes alıp verdikten sonra kolunu yaslamış olduğu beşikten doğrulunca gözleri bir kez daha her iki beşiğin cibinliklerinin başına monte edilen gümüş renkli isimlerine takıldı.

Bunu Miran ile düşünmüş ve her iki beşiğe bebeklerin isimlerini monte edip beşik sahiplerini belli etmişlerdi. Bir kez daha beğeniyle onları inceledikten sonra iyi ki düşünmüş olduklarını dile getirmek amacıyla başını omzunun üstünden arkasına çevirdiğinde gözlerini inanamayarak açtı.

"İnanmıyorum Miran,ciddi misin?"

Miran'dan bir cevap gelmemişti. Zira sevgilisi üçüncü bir bebek olmayı tercih etmiş ve sallanan koltukta sırtüstü uzanmış,bir kolunu başının altına alarak uyumuştu. Onu kısa bir süre izleyip gerçekten uyduğuna emin olan Bahar,başını olumsuz anlamda sallayarak yerinden kalktı ve yanına yaklaştı.

Koltuğun yanına yaklaştığında hafifçe üstüne doğru eğildi ve her iki ellerini bacaklarının arasına yerleştirip onun kendisine dönük yüzünü sevgiyle inceledi.

Bir elini kaldırdı ve dağılmış olan koyu kahverengi saçlarını okşayarak geriye doğru attı. Daha sonra havadaki elinin işaret parmağını sevgilisinin burnuna dokundu hafifçe. Yaptığı hareket üzerine başını oynatarak burnunu kırıştıran adam onu güldürdüğünde bu kez dudaklarını kapattı.

Kısa bir an başını bebeklere çevirip uyanmadıklarına emin olduktan sonra doğruldu ve sevgilisinin uyuduğu koltuğun baş tarafına geçti. Aklından geçen düşünce dudaklarının yukarı doğru kıvrılmasını sağlarken her iki ellerini sallanan koltuğun başına yerleştirdi.

Aklından geçeni yapmadan önce olduğu yerden sevgilisine doğru eğildi ve saçlarına küçük bir öpücük bıraktıktan sonra doğruldu. Derin bir nefes aldıktan sonra alt dudağını dişleyerek koltuk başındaki ellerini sıklaştırdı ve bir anda bütün gücünü vererek koltuğa yüklendiğinde sağlanan koltuk kendisine doğru eğildi ve üstünde uyuyor olan seviglisi ani bir korkuyla gözlerini açıp koltuğa tutunduğunda Bahar,hakim olamadığı kahkahasını ancak eliyle ağzını kapatarak bastırabildi.

Henüz ne olduğunu anlayamayan Miran ise afallamış bir halde koltukta oturur pozisyona geldi. Bir eliyle yüzünü sıvazlayıp,ne olduğunu anlamaya çalışırken gözleri kendisini gülerek izleyen seviglisini buldu.

Onun eğlenen hali ile az önce ne yaptığını çözdüğünde gözlerini kıstı ve onun boşluğundan faydalanıp bileğine uzandığı gibi hızla üstüne çekti.Çektiği hızla bacaklarına oturan sevgilisinin yüzüne yaklaşan yüzününü inceledi. Gözleri az önce gülen ve şimdi olayın şokuyla aralanan dudaklarına kaydığında kendisi sırıtarak konuştu.

"Eğlendin mi?"

Bahar,daha ne olduğunu anlayamadan kendini sevgilisinin üstünde bulduğunda yüzüne bu kadar yaklaşmak afallamasına neden olmuştu. Henüz kendini toparlayamadan gözlerine dikkatle bakan adamın dudaklarını kurutan nefesini hissedince utançla olduğu yerde hafifçe geri çekildi.

"Ama sen nasıl uyursun? Pes yani."

Miran,utandığı için ses tonu kısılan sevgilisine hayranlıkla baktı. Onun hafifçe geri çekilmesine inat onu belinden biraz daha kendine doğru çekti.

"Ne yapayım Bahar güzeli? Dikkatini benden başkasına verdiğin an kendimden geçiyorum."

Bahar,sevgilisinin uykusuna bahane niyetine dile getirdiği sözler ile ona içtenlikle gülümsedi. Miran'ın gözleri bir kez daha sevgilisinin gülen dudaklarına kaydı. İçinde harlanan ve karşı koyamayacağı bir arzuyla gözleri tekrar sevgilisinin gözlerine çıktı.

Bakışlarında onu uysallaştırmak, onay almak isteyen yoğun bir ifade hakimken belindeki ellerinden birini yavaşça sırtına doğru çıkardı ve onu biraz daha kendine doğru çekti. Kendisi nerede olduğunu unuttuğu gibi bunu hiçbir günahı olmayan sevgilisine de unutturmak niyetiyle yüzüne doğru biraz daha yaklaştığında başka bir günahsızın sesi doldurdu odayı ve Mihrimah teyzesini çağırmak istercesine ağlamaya başladı.

Bahar,yeğeninin ağlamasıyla elektirik akımına uğramışçasına gözlerini kocaman açtı ve hızla sevgilisinin üstünden kalkıp beşiğe yöneldi. Eğilip bebeği alacaktı ki kendisinden önce davranan adamın,kısık sesi doldu kulağına.

"Bırak güzelim bırak.Mihrimah hanımın amcasına vermesi gereken bir hesabı var."

Miran,sahte bir ciddiyetle bir şeyler söylemiş fakat sözleri daha yeğenini kucağına almadan dağılıp gitmişti. Yeğenini dikkatle kucağına aldı ve ağlamasını durdurmak için hafifçe sallarken bir kez daha mırıldandı.

"Ağlama kızım,geldim işte. Biliyorum beni kıskanıyorsun. "

Bahar,kucağındaki bebekle birlikte hafifçe ileri geri yürüyerek konuşan sevgilisinin sözleri ile gülerken beklenen oldu ve bu kez Mirza'nın sesi yükseldi. Bahar'da onu kollarına alıp üstünü düzelterek hafifçe sallarken odanın kapısı açılmış ve hemen ardından çocuk odasına giren Baran'ın sesi duyulmuştu.

"Napıyorsunuz çocuklarıma ergen sevgililer?"

Peşinden giren Roza gülümseyerek Bahara yaklaştı. O Mirza'yı kardeşinden alırken Miran,kendisine yönelen ağabeyinin kucağına kızını vermeden önce cevapladı onu.

"Ne yapacağız,kızın izin vermedi ki? O da bana hasta."

Ağlaması yeni yeni dinen kızını kardeşinin kucağından alıp onu sevgiyle kucaklayan Baran,yanağına içten bir öpücük kondurdu.Kısa seyrek saçlarını,terapi niyetine okşayıp düzeltirken kardeşinin sözlerine keyifle karşılık verdi.

"Sana hasta olduğundan değil,babasının kızı olduğundan rahat durası gelmemiş demek."

Baran'ın sözleri ile Miran alayla gülerken Roza ve Bahar tebessüm etmişti. Roza kucağındaki oğlunun sırtını kontrol ettikten sonra kocasına döndü.

"Hadi siz balkona geçin isterseniz. Biz de bebeklerin üstünü değiştirip gelelim."

Baran'ın karısına onay vererek kızını Bahar'a vermesinin ardından onlar odadan çıkınca Roza bebeklerin altını değiştirmiş,üstlerini giydirmiş ve doyurduktan sonra çocuk odasından çıkmışlardı.

Miran'ın isteği ile Pınar'ın getirdiği çay ve çerezlerin masaya yerleştirilmiş olduğu balkona yönelmişlerdi.Beyler balkonda sandalyede otururken Roza Bahar ile birlikte balkonun kapısının önüne oturmuş,yere bıraktığı büyük bir mindere bebekleri uzatmış ve böylece her iki tarafa da eşlik etmişti.

Bir süre keyifle devam eden muhabbetleri en nihayetinde Baran'ın bir Miran'a bir de Bahar'a bakarak alayla konuşmasıyla yönünü genç çifte çevirdi.

"Ee sizin düğün ne zaman gençler?"

Her ikisinin de bakışları kendisini bulduşunda gülüşü büyüyen Baran,kendisi gibi gülen kardeşinden aldı ilk cevabını.

"Vallahi bana kalsa yarınki mevlidle birlikte kıyalım bizim dini nikahı da."

Miran,dile getirdiği sözler ile gür bir kahkaha atan ağabeyinden çektiği gözlerini sevdiği kıza çevirdiğinde onun yine utancının karışmış olduğu sinirli bakışlarını umursamadan bir kez daha konuşru.

"Niye öyle bakıyorsun Bahar güzeli,fena mı olur? Aynı evde kardeş kardeş yaşıyoruz,yazık günah bize de."

Kendisine sabitli yeşil gözler hayretle büyüdü ve utançla bebeklere dönerek bir şeyler mırıldandığında güzünde peyda olan keyifli gülüşüyle önüne dönecekti ki ikinici bir çift yeşil gözle kesişti bakışları. Bu seferki gözlerle utanç ve sinir yoktu fakat alaylı gülüşünün aniden yüzünden silinmesine ve kendisinin utanmasına sebebiyet verecek bir etki vardı.

Oturduğu yerden hafifçe doğrularak kendini toparlayan Miran,yengesinin bakışları ile anında uysallaşsa da tekrar konuşmayı ihmal etmedi.

"Yani yenge şimdi hemen değil tabi de illaki bir gün evleneceğiz. Hem ben zaten evlenince karımı alıp götüreceğim.Bu konak bize çok çektirdi."

Bugün dili açılmış olan Miran,hızını pek anlamamış olsa da üstüne odaklı yeşil gözlerin kısılmasıyla kendini frenlemek zorunda kaldığında,aynı düşüncede olan ağabeyi gülerek kendisine doğru bir fındık fırlattı.

"Oğlum için ne dolmuş senin be iyi ki bir soru sorduk. Gece gece sussana,kızı alacağımız varsa da kaçıracağız elimizden."

Miran sessizce bakışlarını dışarının manzarasına çevirdiğinde Baran'ın gözleri bu kez baldızına kaydı. Zavallı kız utancından bebek battaniyesinin tüylerini yolacaktı neredeyse. Bakışları karısına döndüğünde göz göze gelmeleriyle ikisinin de gülüşleri büyümüştü.

🍁

Balkonda uzunca devam eden muhabbet daha sonra Bahar ve Miran'ın çocuklar gibi Mihrimah ve Mirza ile eğlenmesi ve en nihayetinde bebeklerin yorgun düşmesiyle sonlanmıştı. Bahar balkonu toplamış ve Miran ile birlikte odadan ayrılmışlardı.

Roza bebekleri kocasına emanet edip banyoya girerek ihtiyaçlarını giderdikten sonra geceliğini giyip odaya dönmüş ve bu kez kocası banyoya girerken Roza ise,zaten yorgun düştükleri için karınları doyar doymaz uyku moduna geçen bebeklerini uyutmuş ve beşiklerine yatırmıştı.

Yine ikisinin beşiğinin başında onları huzurlu bir uykunun kollarında izlemeye dalmışken kocasını arkasında hissetmesiyle hafifçe irkilse de gülümsedi.

Baran,beline sardığı havluyu değiştime gereği duymadan soluğu karısının yanında almıştı. Her iki eli karısının dalgalı,uzun saçlarını buldu. Onları sevgiyle okşadıkça kokusunu içine çekti. Soluduğu her bir saç tutamına dudaklarını bastırdı arzuyla. Yakmaya niyetli nefesini karısının saçlarının arasına bıraktı.

"Beni özlemiştin değil mi?"

Fısıltıyla dile getirdiği sözlerin ardından saçlarını tek eliyle toplayıp sağ omzunun üstüne bıraktı. Elleri bu kez karısının her iki kolunu okşarken dudakları ensesine doğru yol aldı ve o an karısının boğuk,kısık sesini doldu kulağına.

"Baran..."

Kısa bir an duraksayan adam derin bir iç çekti. İsmini karısının sesinin bu tonundan duymayı ne kadar özlediğini ne kadar arzuladığını ancak şimdi bütün bedeniyle hissediyordu.Kollarının üstündeki elleri bu kez karnına doğru yol aldı. Sabahlığının bağlı olduğu kemeri usulca çözerken dudakları bu kez boynuna ulaşmıştı.
Ulaştığı yerden dudaklarını çekmeden döktü bu kez arzusunu.

"Ben de çok özedim seni... ve tenini. "

Kemerini çözdüğü saten sabahlığı bedeninin gerildiğini hissettiği karısının üstünden yavşça sıyırdı ve yere düşmesine izin verdi. Karnından çekip kendine bastırdığı kadının bu kez açıkta kalan omzundan öptü.

Kısa bir an sonra elini dizlerinin arkasına kaydırdığı gibi kucağına aldığı kadının gözlerine kavuştuğunda bakışlarındaki arzu kendi arzusuna karışıp onu durduramayacağı ve hen patlamaya hazır bir volkana çevirmişti.

Odanın çıkışına yönelmeden önce kısa bir an bebekleri kontrol etmek için gözlerini onlara çevirdikten sonra tekrar karısına döndüğünde dudakları alayla kıvrıldı.

"Hiç 'Çocukların yanında yapma etme.' demeye mecalin kalmamış yavrum senin."

Doğrusu kocası gözlerinin içine bakarken dile getirdiği bu sözlerde haklıydı. Roza için bu utanç verici olsada kocasının nefesini teninde hissetmek ona bütün yetilerini unutturuyordu. Değil konuşmak nefes almaya takati kalmıyor,bütün iradesi yerlebir oluyordu. Ve ikinci doğru ise Roza onu gerçekten çok fazla özlemişti.Bütün kalbiyle,ruhuyla özlemişti.

Alaylı ses onu ancak biraz olsun kendine getirebildiğinden gözlerini kısabilecek takati bulmuş ve kısık bir ses tonuyla karşılık vermişti kocasına.

"Uyanırlarsa görürüm ben seni."

Karısının dile getirdiği sözler ile gülüşü büyüyen adam,onu yatağın üstüne bıraktığında hiç vakit kaybetmeden üstündeki yerini almış,onu elleri arasına sıkıştırmıştı. Kollarını kırarak üstüne eğildi ve boynuna,oradan aşağı doğru yol alarak üst üste öpücükler kondururken nefesinin yine karısını yakmasına izin verdi.

"Babalarının ilk nasihati, annelerini gece sadece kendisini yorabileceğiydi. Uyanmazlar."

Roza,onun bebeklerle anlaşmışçasına kendinden bu kadar emin konuşuyor olmasına normalde kafayı takabilirdi. Fakat şu an bütün mantığını kocasına duyduğu arzu ele geçirmişti.

Kocasının ellerini sert bir baskıyla kalçalarında hissettiğinde kendi ellerini geniş,çıplak sırtına yerleştirdi. Bedeni çoktan kocasının etkisi altına girmişken ilk kez onun bu kendinden eminliğine ortak oldu. Umuyordu ki, çocukları babalarının ilk nasihatine uyarlardı ve uyanmazlardı.

🍁

Arslanoğlu konağı yine büyük bir telaşa uyanacak ve erken saatte canlanıp fazlasıyla insanın davet edildiği mevlid hazırlıklarına başlayacaktı.Fakat bu telaş daha başlamadan gün ilk olarak Roza ve Baran'ın odasına doğmuştu.

Zira onların günü,uyanıp ağlayan bebekleriyle ayıyordu. Roza onları yine yatağa getirmiş,ihtiyaçlarını giderip doyurduktan sonra keyifle uzanmalarını sağlamıştı. Onlar sabahın bu saatinde yüksek bir enerjiyle hareketlenip mırıldanırken Roza bir yanlarında Baran ise diğer yanlarında uzanmış bebeklerini seyrediyorlardı.

Baran,her ikisiyle birlikte ayrı bir sevgi ayrı bir doyumsuzlukla paylaşıyordu hayatı. O, bebeklerinin yanında bütün hayatını, yaşını,büyüklüğünü unutarak çocuklaşıyordu. Tam da karısının dediği gibi koca bir bebeğe dönüşüyor,onların varlığıyla bütün derdini tasasını unutup en içten haline bürünüyordu.

Dudakları Mihrimah ve Mirza'nın teni arasında mekik dokurken başını hafifçe kaldırdı ve kendilerini yüzünde güzel bir tebessümle izleyen karısına çevirdi. Ona hayranlıkla bakarken yürekten hissettiği bu duygularını yumuşak bir ses tonuyla dile getirdi.

"Kendimi oğlum ve kızımla birlikte kırk günlük hissediyorum Roza."

Ardından bakışları tekrar bebeklerini buldu. Her ikisinin üstünde gezinen gözleri,oğlunun bakışlarının annesinin üstünde olduğunu görmesiyle dudakları içtenlikle kıvrıldı ve tekrar devam etti sözlerine.

"Bu kırk gün bana bir ömrü mutlu geçirmişim gibi hissettiriyor ama diğer yandan onların bu kadar çabuk kırkı devirmiş olmalarına şaşıyorum. Hem bir ömürdür var gibiler hem de daha ilk kez kavuşuyor gibiyim."

Karşısındaki üçlünün her bir detayını aklına kazıya kazıya izleyen Roza,kocasının sözleri ile gülümsemekle yetindi. Zira onu,içine sürüklenmiş olduğu büyüden koparmak istemiyordu. Ve Roza,kocasının içine düşmüş olduğu büyüyü bizzat kendisi yaşıyordu.

O bebeklerinin büyüyüp kırk günü buldukları bugüne dek onları hem ilk günün heyecanıyla büyütmüş hem de her bir anlarını paylaşarak,büyüme ve gelişme yolunda geçirdikleri her günlerini hafızasına kaydederek geçirmişti.

Sadece iki bebeğinin değil,kırk gündür yaşadığını iddia eden kocasının da gerçekten bu kırk günlük ruh halinin her detayını da keyifle ve duyguyla inceleyerek geçirmişti. Ona da bu kırk günlük zaman dilimi çok farklı geliyordu. O kırk gün boyunca çocuklarının ve kocasının varlığıyla çokça hayat bulmuş ve yine bugün nasıl kırk günü devirdiklerini bilmediği bu hayatın daha çok uzun bir serüvenini paylaşacaklarının heyecanını yaşıyordu.

🍁

Nihayet Arslanoğlu konağının derin telaşı güneşin doğmasıyla başlamıştı. Mevlidin son hazırlıkları bütün hızıyla başlamış ve tam gaz devam ediyordu.

Konak halkı hızlıca kahvaltısını yapmış ve herkes kendisine verilen görevin peşine düşmüştü. Vakit öğlene yaklaşmadan Havin,Su ve Baver erkenden gelmiş ve gerekli yardımlarda bulunmuşlardı. Roza,Havin ve Su'yun da yardıma gelmesi ile Rojbin hanımın isteğiyle odasına dönmüş ve bebekleri hazırlamaya başlamıştı.

Kızına beyaz renk bir elbise giydirmiş ve başına kurdalesi olan koyu yeşil bir taç takmıştı. Oğluna ise yine beyaz renk giydirmiş,onu ise gömlek detaylı kıyafetine aynı renk yeşilden işlenen küçük papyonla hazırlamıştı.

Her iki bebeği gözlerinin rengiyle detaylandırılan yeşillerin uyumuyla göz kamaştırıcı bir güzellikle kendisini izlerken o da yine beyaz renk bir elbise giymiş ve kendi yeşil detayını kumaş kemeriyle sonlandırmıştı.

Aslı'nın yine kesin bir kararla makyajını ve saçını kendisi yapması için tutturmasıyla Roza son olarak arkadaşına teslim olmuştu. Arkadaşı bu kez daha detaylı ve daha özlenli bir makyaj yapmış,saçlarını özenle topuz haline getirerek toplamıştı. Roza aynadan kendisini incelerken,eserini beğenmiş olan Aslı'nın sesi doldu kulaklarına.

"Ağlayacağım galiba,üçünüz de mükemmelsiniz."

Arkadaşının sözleri ile arkasını döndüğünde onun her iki bebeğinin yanında kendisini izlediğini gördü. Bakışları kesiştiğinde her ikisininde dudaklarında içten birer tebessüm peyda oldu.Roza derin bir nefes alarak cevapladı arkadaşını.

"İçimde çok derin bir duygu yoğunluğu var Aslı,ağlamaya dair en ufak bir şey daha söylersen ağlayabilirim."

Ciddiyet kırıntılarının gizlenemediği fakat daha çok alay katarak dile getirdiği sözlerin ardından her ikisi de burukça güldüler. O anda odanın kapısı açıldığında bakışları kapıyı buldu. Kapının önüne gözleri karısına odaklanmış haldeki Baran'ı gördüklerinde Aslı ayağa kalktı ve arkadaşına yaklaşıp keyifle konuştu.

"Kocan geldiğine göre o ihtimali unut."

Baran, gülümseyerek yanından geçip odadan çıkan Aslı'ya ya da sözlerine odaklanamamıştı. Zira karısının olduğu bir ortamda ondan başkasına odaklanma gibi bir ihtimalinin olmamasının yanı sıra karısı şu an dünyadaki bütün odağı kendi üstünde toplayabilecek bir güzellikteydi.

Öyle bir güzellikteydi ki kocasının kalbi teklemişti. Duraksamış,bir an alamadığı nefesini konrol atlına almayı beklemişti. Nihayetinde derin bir nefes alabildiğinde toparlanarak içeri girdi ve kapıyı kapattı.
Kendisini gülümseyerek izleyen karısına yaklaştı.

Onun bir orman kadar canlı,parıl parıl gözlerine bir süre gözlerini kırpmadan baktı. Ellerini kaldırıp yüzünü bir pamuğa dokunurcasına,kıyamayarak avuçlarının arasına aldı.

"Çok güzelsin."

Kendisinin değil,hızla çarpan kalbinin dile getirdiği duygularıydı sözleri. Karısının kulaklarına değil duygularıyla buluşan yoldan kalbine işlemişti sevgisi. Ellerini çekmeden hafifçe üstüne eğildi ve dudaklarını alnına bastırdı.

Kocasının dudaklarının baskısı,Roza'ya kendisine duygulan aşkı en saf şekilde hissettirebilden haliydi. Roza,onun dudaklarının değdiği teninden başlayan derin bir huzurla,her seferinde yeniden tenine sunulan taze bir aşka filizleniyordu. Roza,bu adamın bir sözünden bir öpücüğünden hayat buluyordu.

Alnına değen dudaklar çekildi fakat kocası tamamen geri çekimek yerine bu kez kendisini sarıp sarmaladı. Elleri sahiplenircesine sırtını bulduğu sırada Roza bu kez saçlarının üstünde bir öpücük hissetti. Kendisi de kocasını sardıktan bir süre sonra onun içli sesini duydu.

"Sana karşı hissettiklerimin en ufak kırıntısı kadarını bile başkalarının da hissedebiliyor olacağı düşüncesi kalbimi sıkıştırıyor Gün doğumu."

Duymayı beklediği sözler değildi bunlar Roza'nın. Kaşları hafifçe çatılırken elleri gevşediğinde kocası da usulca geri çekildi. Göz göze geldiklerine gülümsedi ve yine konuşan o oldu.

"Hadi aşağı inelim,akrabalar geldi."

🍁

Roza kucağına kızını almış,kocası ise oğlunu alarak odadan çıkmışlardı. Birlikte merdivenlerden inerek bir alt kattaki büyük misafir odasına yönelmişlerdi. Önde Roza ve peşinden gelen kocasıyla birlikte salona girmişler,onlar akrabalarını karşılarken akrabalar ise minik bebekleri sevgiyle karşılamışlardı.

Roza bir süre devam eden bu tokalaşma merasiminin nihayetinde salonun kendisine biraz daha uzak kalan tarafında görmeyi beklemediği bir yüz ile göz göze geldi.

Devran'ın aynı rahat yüz hatları,gülümseyen dudakları ve kendinden emin bakan gözlerine takılı kaldı bir süre bakışları. Ve ne kadar kabul etmek istemese de o bakışlardan kendisini her gördüğünde hiç saklanma gereği duymayan beğenisi serildi gözlerinin önüne. O an kocasının sözleri geldi aklına.

'Sana karşı hissettiklerimi bir başkasının da hissediyor olma ihtimali kalbimi sıkıştırıyor.'

O an içten bir şekilde dile getirilen o sözler,ancak şu an anlamlı geliyordu Roza'ya. Kocasının odaya girmeden önce Devran'la karşılaşmış olduğu düşüncesiyle sıkıntılı bir nefes verip toparlandı. Ona gülümseyip başıyla hafifçe selam verdikten sonra gözleri kocasını aradı.

Bulduğunda ise zaten kendisini izliyor olduğunu farketti. Sımsıcak bakışlarla,sevgi dolu bir tebessümle izliyordu kendisini. Roza o an içten içe sitem etti kocasına. Dünya üzerindeki bütün erkeklerin en şaşalı duyguları bile gelip gözlerinin önüne serilde,kocasının tek bir duydu kırıntısının önüne geçemezdi onun kalbinde.O,böyle bir düşüncenin canını sıkmasına nasıl izin vermişti?

🍁

Akrabaların karşılanmasının ardından Roza,yorgun düşen bebeklerini uyutmuş ve Fatma ile Revin'e emanet emişti. Avlunun ve hatta dışındaki sokağında dolmaya başlaması ile birazdan başlayacak olan merasimden önce gözleri nihayet Bedirhan'ı bulduğunda onu bir köşeye çekti.

"Bedirhan Erva'yı almaya gidecektin,işin çok yoğunsa birini gönderelim o alsın."

Kaynının Erva ismini duyduğunda ifadesiz tutmaya çalıştığı yüzü,dile getirdiği son sözler ile kendini bozguna verdi ve kaşları hafifçe çatıldı.

"Gerek yok ben giderim."

Yüzünde saklayamadığı bir tebessüm oluşan Roza,başını olumlu anlamda sallayarak konuştu.

"Ee git getir bari geç olmadan. Ben sana numarasını mesaj atarım. Kapıya gittiğinde arasın,gelir."

Bedirhan,yengesinin eğlenceli ses tonuna karşın gözlerini hafifçe kıssada bir şey söylemek yerine sadece başıyla onaylandığında yanından gülerek ayrılan yengesinin ardından derin bir nefes aldı.

İki büyük baş hayvanın kurban eldildiği alandan gelen etleri ayıran aşçıların yanına giderek yemek hazırlığına başlamaları için komut verdikten sonra Cengiz'e de birkaç uyarıda bulunmuş ve nihayet yola koyulmuştu.

Genç kızın evine doğru akıp giden yolda gözlerinin önünde yine genç kız vardı. Dün yeğeni kucağındayken suratının aldığı çocuksu ifadenin ardından kendini görünce verdiği tepkiyi hazırladığında dudağı keyifle kıvrıldı.

Daha sonra aklına yarasını sardığı o anlar geldi. Yarasını sararken ilk kez kendisine karşı uzun uzun konuştuğu o ana gitti. Ardından,ağabeyi ve yengesi için hastanenin çatısında ona hazırlattığı masayı hatırladı. Her ne kadar kendisinden çekinsede,iyi bir amaç uğruna keyifle işini yaptığı süre boyunca onu izlediği halini düşündü.

İlk karşılaştıkları anı,yeğenlerinin doğduğunu haber verdiği anı... hepsi gözünün önünde canlandıkça yüzünden tebessümü eksik olmayan adam,onunla ilgili hiçbir ayrıntıyı unutmamış olduğu gerçeğini kendisine hissettiren kalbiyle girmeye başlayacağı küçük bir yok sayma savaşını evin önüne geldiği farkettiğinde başlamadan bitirdi.

Arabayı durdurup telefonunu çıkardı ve yengesinin göndermiş olduğu numarayı aradı. Hafif bir heyecanın koca bedeninde gezindiği gerçeğini ise yine görmezden gelerek derin bir nefes aldı ve telefonu kulağına götürdü. İkinci çalışta açılan telefondan onun yumuşak sesini duydu.

"Alo."

Görmezden gelmek adına çabaladığı heyecan,tek bir kelime ile onu etksii altına aldığında kendini onun ismini telaffuz ederken buldu.

"Erva,benim. Bekliyorum seni."

Ahizenin diğer ucunda kısa bir sessizlik oluştu. Ardından ise az önceki yumuşak ses,bir yavru kedi mırıltısı kadar incecik geldi kulağına.

"Geliyorum. "

🍁

Erva güç bela dile getirdiği kelimenin ardından kapanan telefon ile bir an duraksadı hemen ardından ise elinde telefon ile hızlı adımlarla pencereye yaklaşıp perdenin arkasından hafifçe başını uzatarak kapının önüne baktı.

Aşina olduğu siyah arabadan yine aşina olduğu siyah takım elbisesiyle arabadan usulca inişini seyretti adamın heyecanla. Gözleri bulunduğu evi kısa bir an tarayan adam,usulca yürüdü ve arabanın kaputuna yaslandı.

Olduğu yerden hızla çelilen Erva bir kez daha aynadan kendisine baktı. Yazın güzelliğini yaşamak için mavi tiril tiril bir elbise giymişti. Bir mevlide gideceğinden bileğinin biraz üstüne kadar uzanan bir elbise giysede göğsü bileli olan elbisesinin kolları,lastikli yapısı nedeniyle omuzlarında durmaya pek niyetli değildi.

Bu sebeple Erva uzun,bal rengi saçlarını açık bırakıp omuzlarına atarak kamufle etmeye çalışmıştı bu durumu. Hastane kasvetinden kurtulduğu için özenle makyajını da yapmayı da ihmal etmemişti.

Aynadaki haline son kez onay verdiğinde saçlarını hızla bir kez daha düzeltip küçük çantasını ve telefonunu alarak hızla çıkışa yöneldi. Beyaz spor ayakkabıları ve sandalatleri arasında gezinen bakışları spor ayakkabıdan da sıkıldığını hissettirdiğinde sandaletlerini giydi.

Derin bir nefes alarak evden çıktı ve kapısını çekti. Şimdiden sırtında hissettiği bakışlar küçücük kalbindeki heyecanı şaha çıkarıyor,Erva anahtarı tutan ellerini titretecek kadar heyecanlanan kalbine içten içe sitem ediyordu.

Bir sıgara yakmak ile yakmamak arasında gidip gelen Bedirhan, duyduğu kapı sesi ile düşüncelerinden sıyrılmıştı. Gözlerinin kapıyı kilitleyip bahçeden çıkarak yanına doğru yaklaşan kızı süzdükçe kısılmasına engel olamadı. En nihayetinde gelip karşısına dikilen genç kızı baştan aşağı çekinmeden inceledi kısılmış gözleri.

Bu siyah gözler Erva'yı üniformasının içinde,gelişi güzel toplanmış saçlarla ve sade yüzüyle görmeye alışmıştı.Şimdi onu böyle çok daha farklı görmek beklemediği bir etki olarak sarmıştı adamı. İlk kez bir duruma hazırlıklı hissetmiyordu kendini ve bu bir süre tepkisiz kalmasına sebebiyet vermişti.

Erva,üstüne ok gibi sabitlenen gözlerin karşısında gittikçe heyecanlanıyordu. Bu ifadesiz bakışların ardından geçen düşüncenin ne olduğunu bilmemek onu güçsüzleştiriyordu. Bir an önce bu duruma son vermek adına derin bir nefes aldı ve başını hafifçe yana eğerek gülümsedi.

"Zahmet verdim,teşekkür ederim."

Bedirhan,genç kızın en azından sesine alışıktı. Kulağına ilişen sözleri ile toparlanarak daha düzgün bir ifade ile baktı gözlerine ve başını önemli olmadığını belli edercesine sallayıp karşılık verdi.

"Gidelim hadi."

Erva başıyla arabayı işaret eden adam ile yönünü çevirdi. Arabanın ön kapısını açtı ve dikkatle koltuğa yerleşti. Kısa bir an sonra yan tarafın kapısı açıldı ve kotluğuna yerleşen adam kemerini bağladı. Erva onu dalgın dalgın izlerken kendi kemerini takmadığını farkettiğinde hızla kemerini taktı ve saçlarını geriye atarak oturuşunu dikleştirdi.

O sırada arabayı çalıştırmak üzere olan Bedirhan'ın gözleri yanındaki kıza kaydı. Geriye attığı saçlarının açık bıraktığı ve daha kötüsü elbisesinin kollarına kayarak açık bıraktığı omuzlarında kısa bir an bakışları gezindiğinde kaşları çatıldı. Yutkundu ve kendi kendine bir şeyler söylenerek arabayı çalıştırdı.

🍁

Sessiz süren yolculuk arabanın konağın sokağına girmeden kalabalıktan durmak zorunda kalmasıyla Erva'nın şaşkın sesiyle bozuldu.

"Başka bir düğün falan da mı var?"

Gelip arabayı alması için adamlardan birine yazan Bedirhan,duyduğu ses ile bakışlarını yanına çevirdiğinde Erva'nın arabanın penceresinden hayrete dışarıya baktığını görünce dudakları keyifle kıvrıldı.

"Hepsi bizim misafirimiz."

Erva,etrafı sarmış olan kalabalığın hayreti üstündeyken adamın sesiyle önce başını ona çevirdi ardından ise bütün bedeniyle döndü.

"Bütün Mardin gelmiş herhalde."

Bedirhan,sessizliğini ve aynı zamanda çekingenliğini unutmuş bir halde heyecanla kendine odaklanmış kızın bu hali ile bu kez ondan saklama gereği duymadan gülümsedi ve o da Erva'ya doğru hafifçe döndü.

"Kulağa nasıl gelir beilmem ama doğan bebekleri bütün Mardin bekliyordu."

Erva duyduğu sözler ile başını sallayarak hayretle gülerken Bedirhan,arabanın önünde gördüğü adam ile kendini toparlayarak önüne döndü.

"İneceğiz burada."

Erva,adamın kemerini çözmesiyle kendi kemerini çözdü. Bacaklarının üstündeki çantasını alıp arabanın kapısını açmaya hazırlandığı an adamın sesini duydu.

"Erva."

İsimini onun tok sesinden duyar duymaz bedeni itaat edercesine ona döndü. Üzerine sabitli ve cevap beklediği gözler bir süre üstünde onaylandıktan sonra gözlerinden biraz daha aşağı kayıp tekrar gözlerini buldu.

"Elbisenin kolları kaymış."

Duymayı beklemediği bu sözler ile kısa bir an afallayan Erva,adamın gözlerinden güçlükle çektiği bakışlarını kendi omzuna indirdi. Elbisesinin kolları omzundan inmekle kalmamış,bizzat elbisesi üstünde oturup çekiştirdiğinden hafifçe aşağı kaymıştı.

Yüzüne yayılan bir sıcaklıkla birlikte hızla elbisesini çekiştirdi ve yine kayacağını bilsede kollarını tekrar omzuna çıkarıp saçlarını tekrar omuzlarına aldı. Kendisini dikkatle izleyen adama varla yok arası bir tebessüm gönderip hızla indi arabadan.

Gözleri etraftaki kalabalığı tararken onlarında kendisini izliyor oluşu az önceki utancına bir tutam daha eklemişti. Erva yavaş adımlarla harekete geçti ve arabadan inen adamın yanına yaklaştı. Onun yönlendirmesi ile bakışlarını yere eğip yürümeye devam etti.

🍁

Vakit gelip çatmış ve o büyük uğraş verilen mevlid merasimi büyük bir kalabalıkla,başta bebekler için olmak üzere yapılan dualar ve yine onlar için kesilen kurbanların hayrıyla herkesin gönlüne sinecek bir güzellikte sona ermişti.

Kalabalık dağılmış geriye akrabalar kalmıştı. Akrabalar ile birlikte çayla,yemekle geçen ve nihayetinde bütün akrabaların Roza ve Baran'ı bir kez daha kutladığı zamanın nihayetinde onlarda evlerine dönmüşlerdi.

Vakit akşam üzerini bulduğunda geride sadece Erva,Havin ve ailesi,Su ve Baver son olarak elbetteki Yavuz kalmıştı.Şimdi bütün kalabalık bütün salona yayılmıştı. Gençler kendi aralarında salonun sol köşesindeki yemek masasına kurulmuş muhabbet ederken büyükler koltukları doldurmuştu.

Baver kucağında Mirza ile birlikte üçlü koltuğa oturmuş,ona büyük bir çocuk gibi nasihatler verirken yanında oturan Baran ve Bedirhan'ın alay konusuydu. Su'yun kızı Damla,Aslı'nın kucağındaki yerini almış onun yanında oturan Yavuz ile şakalaşırken Mihrimah ise büyük halası Havin'in kucağındaydı.

Bütün bu çocuk karışıklığının sebebi elbetteki ilk göz ağrısı Ali olmuş ve Ali ise kendi ilk göz ağrısı Yoza'sını kimseye kaptırmadan kucağına yerleşmişti. Elleri Yoza'sının yanaklarında bütün ilgisini sadece kendi üstüne toplamış bir vaziyette dudaklarını araladığında bütün dikkati üstlerine çekti.

"Yoza burası çok çocuk olmuş. Seninle bizim eve gidelim mi? Hem annemler artık bana büyük yatak aldı,ikimiz de sığarız."

Sadece Roza'ya içtenlikle dile getirilen fakat daha Roza cevap veremeden herkes tarafından gülünerek karşılık verilen sözlere karşın ilk cevap Baran'dan gelmişti.

"Hâlâ karıma yürüyor."

Ardından ise Yavuz'un sözleri duyuldu.

"Bu hikayede yanan sen oldun gariban Ali."

Son olarak ise elinde bir bardak çay ile salona giren Miran gelmiş ve ufaklığın saçlarını karıştırarak onu en çok sinir edecek sözleri söylemişti.

"Lan oğlum Yoza'n başkasını seviyor artık anlasana."

Ali'nin boncuk gözleri kızarmaya başladığında ilk isyan annesinden gelmişti.

"Yaa üzmeyin oğlumu.Yazık günah ya."

Roza,gözlerinin içine sulu gözlerle bekleyiş içinde bakan boncuk gözlere dayanamıyordu. Biraz daha onu böyle görse kendi gözleri yaşaracaktı neredeyse,öyle bir bağ vardı bu ufaklıkla arasında. Ellerini kaldırdı ve ufaklığın küçük yüzünü avuçları arasına aldı. Yüzüne doğru hafifçe eğilip gülümseyerek konuştu.

"Ali'm,niye üzülüyorsun? Sen benim en en çok seni sevdiğimi biliyorsun zaten değil mi?"

Küçük Ali'nin düşen modu duyduğu sözlerle yerine geldi ve başını hızla olumlu anlamda sallayarak gülümsedi. Roza alnına düşen saçlarını ufak yüzünden çekip bir öpücük kondurarak tekrar konuştu.

"Ben hep en çok seni seveceğim. Sen benim Ali'msin."

Ali duyduğu sözlerin büyük neşesiyle gerisine dönüp ve az önce kendisine laf atan herkese küçük dilini uzattıktan sonra Roza'nın boynuna sıkıca sarılınca bir kez daha güldürdü insanları. Roza'da ona sıkıca sarılırken göz göze geldiği herkese de uyarıcı bakışlar atmayı ihmal etmemişti.

Kalabalığın muhabbeti dönmüş dolaşmış ve bu kez de Yavuz'u bulmuştu. Baver,kucağındaki Mirza ile birlikte hafifçe doğrulurken Aslı'nın kucağındaki kızıyla oynayan Yavuz'a çevirdi bakışlarını.

"Ee Yavuz, Ali Roza'ya Yoza demeyi bırakmadan seninde bebeğini karşılar inşAllah."

Yavuz,Aslı'nın kucağından kendisine kollarını uzatan Damla'yı kucağına alıp yanağına bir öpücük bıraktığı sırada bakışlarının kesiştiği kadına tek gözünü kırparak arkadaşına döndü.

"Müstakbel Akif babam beni sevdi. Aklımda en geç iki yıl vardı ama ben onu bire indirdim."

Aslı'nın afallayan yüzü Su ve Roza'nın biribirlerine bakarak gülmelerine neden olurken Baran ve Baver ise arkadaşlarının sözlerine gülmüşlerdi. Baver Mirza'yı babasına verirken keyifle devam etti.

"Bence de ne kadar erken o kadar iyi. Hepsi bir arada kardeş kardeş büyüsünler biz üçümüz gibi. Öyle değil mi Baran?"

Baran son sözlerini kendisine bakarak dile getiren arkadaşı ile bakışlarını kısa bir an Aslı'ya çevirdi.

"Valla ben gelin tarafıyım. Akif amca ve Aslı nasıl derse o."

Dile getirdiği sözlerin ardından Aslı'nın gözleri kendisini buldu ve dudaklarına bir tebessüm yayıldı. Ardından ise yine Yavuz'un sesi duyuldu.

"Bir daha söylüyorum size, bir yıl."

🍁

Uzun ve samimi sohbet,bebeklerin artık uyuklaması ile dağılmak durumunda kaldığında herkes ayaklanmıştı.Roza ilk olarak kolları arasındaki Ali'yi ailesiyle birlikte uğurlamıştı.

Ardından ise Erva'yı biraz hava almak isteyen görümceleri,kardeşi ve kayınları ile birlikte Bedirhan'a emanet etmişti. Hep birlikte akşamın serinliğinde biraz dolanacak ve Erva'yı evine bırakıp öyle döneceklerdi. Böylece Erva'yı da uğurladığında artık nihayet bebeklerine yönelebilmiş ve kocasının kolları arasındaki Mirza'yı alarak peşinden Mihrimah ile gelen Su ile birlikte odasına yöneltmişti.

Roza bebeklerinin üstünü değiştirip onları emzirirken Su ile birlikte yüzeysel bir dedikoduya tutulmuş ve iki arkadaş uzun süredir görüşemiyor olmanın acısını çıkarmışlardı. Roza Mirza'yı emzirip,yatırması için Su'ya verdiğinde Su bebeği dikkatle alıp beşiğine yatırdı. Üstünü örterken minik eline bir öpücük kondurdu ve tekrar dönüp bu kez Mihrimah'ı emziren arkadaşının karşısına oturdu.Göz gözle geldiklerinde ona içten bir tebessüm sundu ve derin bir iç çektikten sonra konuştu.

"Seninle ilk karşılaştığımız günü hatırlıyorum Roza. Daha sonra ilk arkadaşlık dönemlerimizi.Şimdi ikimizde anneyiz."

Arkadaşının sesinden akan sözlerin duygusallığı Roza'nın kalbine işleyip yüzünde dalgın bir tebessüm oluşturdu.Baver,Yavuz ve Su ile tanıştığı gün daha dün günü gözlerinin önüne serilirken göğüs ucunu aralıklarla emip duraksayan,kendisine bir bakış attıktan sonra tekrar emmeye devam eden kızının bu haliyle dalgın tebessümü canlandı.

O gün, tanıştığı o insanların gelip geçiciliği düşüncesindeyken bugün onlarla ağabey kardeş,kız kardeş olmuştu. O gün,şimdi kolları arasında bulunan kızına dair tek bir düşünce kırıntısına dahi sahip değilken, kendi canının hesabını yaparken bugün hayata kendi canından can sunmuş,onu kolları arasına alıp kız kardeşi olan arkadaşının yanında emziriyordu. Arkadaşının dalgınca kendisini izleyen bakışlarına kavuşunca onun yaptığı gibi derin bir iç çekti ve gülümseyen dudaklarını araladı.

"Zaman bize çok şey kattı."

Arkadaşının sözleri ile buruk bir tebessüm peyda oldu Su'yun dudaklarında. Mihrimah'a bir bakış atıp tekrar arkadaşına döndüğünde içtenlikle konuştu.

"Zaman bana güç ve olgunluk kattı Roza. Bunları annelikle birlikte gönderdi bana ama sen öyle değilsin. Sen her zaman güçlüydün. Seninle ilk tanıştığım günde güçlü ve olgundun. Şimdi de öylesin. İki cana birden bakıyorsun.Yetmiyor Ali'ye annelik yapabiliyorsun. Hâlâ Bahar'a annesin. Versem Damla'ya da anne olursun. Yani bunlar sana benimki gibi zamanla gelmedi Roza. Zaman sana bir şey katmaktan ziyade senin varlığınla birlikte çevrendeki herkese bir şeyler kattı."

Roza'nın duymayı beklemediği sözler,arkadaşının sevgi dolu bakışlarıyla birleştiğinde ruhuna kadar işedi. Gözleri arkadaşının gözlerine samimiyetle bakarken bir şeyler söyleyebilmek için dudaklarını araladı fakat konuşmadı. Yutkundu ve bu kez ona karşı en büyük iyi kisini sundu.

"İyi ki varsın Su.İyi ki o gün tanıştık."

🍁

Bebeklerin uyumasının ardından bir süre dertleşmeye devam eden kadınlar nihayet Fatma'yı odaya çağırıp aşağı kata indiklerinde kocaları baş başa oturmuş ve Baran,Damla'yı memnun etmekle meşguldü.

İkisi de Baran'ın bu haline gülümseyerek içeri girdiklerinde Baran onları gördüğü gibi Su'ya döndü ve alayla konuştu.

"Su gel al kızını. Huyunu da kendine benzetmişsin cazgırın teki,susmak bilmiyor."

Su,gözlerini kısarak yanına yürürken sitemle söylenmeye başladı.

"Ay aşk olsun ağabey,sen benim ne cazgırlığımı gördün?"

Baran,kendisine doğru yürüyen kadını gülerek izlerken Damla'yı biraz yukarı kaldırdı ve göz göze gelerek konuştu.

"Anan tam bir cazgır kızım. Amcanı dinle,benzeme anana."

Yanına gelen kızın bir kez daha hayıflanan sesi doldurdu odayı.

"Ağabey ya ver kız kızımı.Küsüyorum sana."

Baran kendisine sahte bir kırgınlıkla bakan Su'ya gülerek kızını verdi. Elini sırtına yerleştirip başına bir öpücük kondurdu.

"Küsme be kızım,sen olmasan halimiz dumandı."

Koltuklan ayaklanan Baver'e kısa bir bakış atarak dile getirdiği sözler üçüne de geçmişlerini hatırlatıp gülümsetmişti.Su'da Baran'a sarılıp geri çekildiği sırada kocasının sesini duydu.

"Hadi bizde gidelim artık. Damla çok yoruldu."

Baver,karısına yaklaşıp kızını ondan alırken Su bir kez daha konuştu.

"Aslı nerede? Gitmeden görseydik."

Merakla dile getirdiği sorununa yine keyifle gülen Baran'dan cevap geldi.

"Nerede olacak,Yavuz kaşla göz arası aldı götürdü kızı."

Bu sözü üzerine herkes güldüğünde Su,Roza'ya dönerek konuştu.

"Sen söylersin artık."

Roza arkadaşını başıyla onaylandığında hep birlikte avlu katına inmiş ve ailecek vedalaşıp ayrılmışlardı. Roza ve Baran hayırlısıyla bütün misafirlerini uğurlamış olmanın ardından rahatlayan bakışlarla birbirlerine bakıp gülümsediler.

Baran,karısının belinden tutup hafifçe kendisine çekti. Gözleri sakince etrafta gezindikten sonra karısının hiç beklemediği bir anda dudaklarına yapıştı. Çok kısa bir sürede,içindeki arzunun kudretiyle onun afallamış halinden faydalanarak doyunca öptü ve geri çekildi. Karısının hayretle açılan gözlerine karşın dudaklarını yalayarak gülümsedi ve belini bırakıp hafifçe geri çekildi.

"Dün sabah tam buradayken beni önce tahrik edip ardından gitmiştin.İçimde kalanı yaparım yavrum, biliyorsun."

Roza,dudaklarına aniden karışan tadın zevki ve kocasının bu hareketinin şaşkınlığına karışmış bir vaziyette bakıyordu kocasına. Hem memnun kalmış hem de hayret etmiş halinin harmanlanarak yüzünde bıraktığı ifade o kadar güzeldi ki biraz daha böyle kalsa Baran'ı asla durduramayacaktı.

Bu halinden bilinçsiz bir şekilde hayretle etrafta gezindirdiği bakışlarını tekrar kocasına çevirdi ve konuşmak için dudaklarını araladı.

"Baran... "

Kocasının tekrar dudaklarına kayan bakışları ile inanamayarak başını olumsuz anlamda salladı ve mutfağa yöneldi. Peşinden gelen kocasını umursamadan kendine bir bardak su doldurduğunda tekrar sesini duydu.

"Zamanında bu mutfakta bile fantazilerimiz olurdu.Yaşlandık."

Kocasının sahte bir üzüntüyle dile getirdiği sözler ile kendini tutamayarak gür bir kahkaha atan Roza,elindeli bardağı masaya bırakırken kendisini gülerek izleyen adama döndü.

"Sultan abla bizi basardı falan."

Karısının sözleri ile Baran'ın da gülüşü büyürken mutfak kapısında bir hareketlilik oldu ve elinde bir tepsi ile içeri giren Sultan hanımın sesi duyuldu.

"Bana mı sesleniyordun Roza kızım?"

Görmeyi beklemedikleri kadın,aklında canlanan anlarla birleşip her ikisini güldürdüğünde Roza kadının elindeki tepsiyi alırken cevabını Baran vermişti.

"Sultan ablamın diyor,zamanlaması hep tam vaktindedir. Ne zaman nereye geleceğini çok iyi biliyor diyor."

Baran Sultan hanımın şaşkın haliyle daha fazla eğlenmeyi düşünüyordu ki çalan telefonuyla dikkati dağıldı. Cebindeki telefonu çıkardığında Yavuz'un aradığını görünce açıp kulağına yerleştirdi.

"Alo."

"Boşaldı mı lan ev?"

"Nereye götürdün lan kızımızı?"

"Geliyoruz,Roza'yla bekleyin bizi."

Telefonun kapanması ile kaşları hafifçe çatılan Baran,kendisini merakla izleyen karısıyla göz göze gelince yanına yaklaştı.

"Yavuz.Geliyorlarmış,bizi bekleyin diyor."

Duyduğu sözler ile kocasını başıyla onayladı Roza. Sultan hanıma iyi geceler dileklerini sunarak salona geçmek üzere avluya çıktıklarında beklenen misafirler sandıklarından hızlı davranmış ve konağın dışarıdan açılan kapısıyla görüş alanlarına girmişlerdi.

Her birinin bakışları kısa bir an birbirinde gezindikten ilk konuşan Baran oldu.

"Kardeşim böyle evden kaçıp gece gelmek olmaz ki ama."

Yavuz,belinden tutarak içeri yönlendirdiği Aslı'nın ardından içeri girdiğinde kardeşinin alaylı sözlerine aynı alayla karşılık verdi.

"Bana kalırsa gelmezdikte kızınız kabul etmedi."

Yavuz'un sözleri ile kadınlar gülümserken Roza ve Aslı birbirleriyle bakışlarak bir sorun olmadığı konusunda anlaştıklarında Roza onları salona davet etti. İçeri girdiklerinde ise Yavuz'a dönüp konuştu.

"Aç mısınız Yavuz,ya da çay falan?"

Yavuz,Roza'nın sorusu ile ona dönüp samimiyetle gülümsedi ve başını olumsuz anlamda sallayıp içtenlikle konuştu.

"Sağ ol Roza. Benim gitmem lazım zaten. Bütün gün kalabalıktan fırsat bulamadık şimdi sakinleşmişken size Aslı ile vermek istediğimiz bir şey var,onun için geldim."

Roza ve Baran'ın beklemediği bu sözler onları afallatırken bakışları kısa bir an birbirlerini bulduktan sonra tekrar Yavuz ve Aslı'yı bulduğunda Yavuz Aslı'ya dönüp gülümseyerek onu yanına çağırdı.

Aslı usulca sevgilisine yöneldi ve ikisi birlikte arkadaşlarına biraz daha yaklaştılar.Onların şaşkın bakışları altında ikisi de gülümserken Yavuz çeketinin cebindeki küçük kutuyu çıkardı ve vermesi için Aslı'ya uzattı.

Aslı,Yavuz'dan aldığı küçük boy, kadife lacivert takı kutusunu arkadaşına uzatırken gözlerine samimiyetle baktı.

"Mihrimah ve Mirza için bizden ufak bir hediye."

Aslı'nın dile getirdiği sözler bittiğinde Roza'nın ona sabitli gözlerine, Baran'ın ise arkadaşına çevrili bakışlarına ani bir duygu çökmüştü. Her ikisininde gözleri,beklemedikleri bu sözler ile arkadaşlarına karşın parıldamıştı.

Roza'nın kutuya kayan bakışları tekrar arkadaşını bulduğunda onun kutuyu alması için biraz daha uzatmasıyla mahçup bir ifade ile gülümseyerek kutuyu aldı. Onları daha fazla bekletmemek adına kapağını dikkatle açtığı kutuda altlı üstlü bir şekilde sıralanmış,Mihrimah ve Mirza isimlerinin asilce işlenip küçük bir nazar boncuğuyla süslendiği ince künyelerin parıltısıyla karşılaştı.

Dudakları hayranlıkla aralanırken,aynı hayranlık gözlerinden yayılmaya başlamıştı. İnanamayan bakışlarını tekrar Aslı'ya daha sonra ise Yavuz'a çevirdi. Onların yüzündeki tebessüm kendi dudaklarına yansırken kocasına baktı bu kez.Onunda yüzünde aynı beğeni ifadesi vardı. Ve kendisi daha konuşacak takati bulamadığından ilk konuşan,arkadaşına minnetle bakan kocası oldu.

"Oğlum..."

Minnetini sunabilecek kudrette herhangi bir kelime dudaklarından dökülmese de Baran siyah gözlerinden bütün minnetini sunmuştu arkadaşına. Arkadaşı ile yüzünde aynı tebessümle omzunu hafifçe silkerek karşılık verdi.

"Bana bakma oğlum,bana kalsa getir altını tak battaniyeye. Aslı'nın fikriydi."

Yavuz'un sözleri Roza'yı içtenlikle güldürürken gözleri tekrar yakın arkadaşını buldu. Duyduğu büyük beğeniye karışan minnetini ona içtenlikle sundu.

"Çok... çok güzeller Aslı.Çok teşekkürler."

Arkadaşının duygu dolu sesiyle sevinci artan Aslı,bu kez Baran'ın sözlerini duydu.

"Çok sağ ol Aslı."

Roza kocasının sözlerinin ardından bu kez Yavuz'a döndü. Yanına yaklaşıp ona içtenlikle sarıldı ve bu kez ona olan minnetini sundu.

"İyi ki varsın Yavuz,çok teşekkürler."

Yavuz,Roza'nın sarılışına içtenlikle karşılık verdikten sonra arkadaşı da elinden sıkıca tutmuş ardından o da sıkıca sarılmıştı. Bu sıra Roza'da Aslı'ya sarılıp öpmeyi ihmal etmemişti. Ufak teşekkür merasimi bittiğinde konuşan Yavuz oldu.

"Gitme vaktim geldi ısrar etmeyin burada Aslı'yla kalamam."

Sahte bir ciddiyetle dile getirdiği sözler herkesi güldürsede kısa bir an sonra gerçekten ciddileşti ve gitmeden önce dileğini sundu arkadaşlarına.

"Çocuklarınız inşallah bir ömür boyu sağlıklı,huzurlu bir hayat yaşarlar.İnşAllah hep birlikte olursunuz."

🍁

Konağın yorucu bir gününü daha doldu dolu,amacına ulaşmış bir vaziyette bitirmenin huzuru vardı adam ve kadının üzerinde. Her ikisi de gece kıyafetlerini giymiş ve odalarının balkonuna çıkmışlardı.

Baran balkonun köşesindeki koltuğa otumuş ve karısını da kendine çekerek sırtını göğsüne yaslayacak şekilde karınından sarmıştı. Çenesi karısının saçlarının üstündeyken karısı da başını geriye atarak omzuna yaslamıştı.

Birlikte Roza'nın elindeki telefondan bugün çekilen fotoğraflara bakarken yüzlerinde içten bir gülüş vardı. Bütün fotoğrafların yanı sıra Roza'nın kucağında oğlu,Baran'ın ise kucağında kızıyla birlikte dötlü bir şekilde terasta çekildikleri fotoraflardan gözlerini alamışlardı.

Lakin Baran'ın gözlerini alamadığı başka bir fotoğraf vardı. Kendisinin olmadığı bir anda çekilmişti bu fotoraf. Karısı bir koluna kızını diğer koluna ise oğlunu almıştı. Üçü de beyazlar içinde,yeşilin uyumuyla göz kamaştırıcı bir manzara oluşturmuştu. Ve kuşkusuz Baran'ı en büyüleyen ise her iki bebeğinin bakışlarının da annelerinin üstünde olmasıydı.

Karısı başka fotoğraflara geçmiş olsada onun gözlerinin onunda hâlâ aynı manzara vardı. Derin bir iç çekti ve karısının açıkta kalan boynuna dudaklarını batırdı. Yoğun bir öpücük bıraktıktan sonra dudakları çekmeden fısıldadı.

"Kadın,sen seviyorum."

Roza,boynunda hissettiği dudaklar ile istemsizce kapattığı gözlerini,tenine süzülen nefesinden dökülen sözleriyle kollarının arasından hafifçe dönüp yüzüne bakarak açtı. Bir eli biçimli sakallarına karışırken bir süre yüzünü inceledi. Aklında sabah vakti Devran nedeniyle kocasının dile getirdiği sözler vardı.Ve gün boyunca canını sıkan bu ayrıntıyı yok etmek için araladı dudaklarını.

"Bana bugün 'Sana hissettiklerimi başka biride hissederse' diye bir cümle kurmuştun."

Duraksayıp, kocasının vereceği tepkiyi görmek istediğinde kaşlarının hafifçe çatıldığını,yaslanmış olduğu bedeninin gerildiğini hissetti. Küçük bir tebessüm peyda oldu dudaklarında ve kocasına doğru biraz daha eğilip bu kez kendi nefesini onun tenine sundu.

"Dünya üzerindeki bütün hisler birleşip bir bütün haline gelse,yine de senin en ufak bir his kırıntın kadar işlemez bana.Benim kalbim sadece senin hislerine açık.Sadece sana atan bir kalbim var."

Roza'nın Baran üzerindeki en sarsılmaz etkisi,kuşkusuz iyileştirici etkisiydi. Hem ruhunun hem bedeninin hem de kalbinin o asla sonu gelmeyecek ilacıydı. Tek bir kelimesiyle ruhunu okşayabiliyor,bir cümlesiyle kalbine yeniden can verebiliyordu.

Baran yine öyle bir andaydı. Karısı yine ona söylediği sözlerin altından kalbindeki yarayı bulmuş yine onu sarıp sarmalamıştı. Baran'a kalan ise yapmayı en sevdiği şeyi yapmaktı. İyileşen ruhunun sevincini karısıyla paylaşacak ve bunu en iyi bildiği yoldan yapacaktı.

Karısının belindeki elinin yanına diğer elini de yerleştirdi. Onu belinden daha sıkı bir şekilde kavrayıp üstüne çekti ve kendisine davet sunan dudaklarına uzandı. Yumuşak hareketleri, karısının verdiği karşılıkla birlikte duyduğu arzuyla orantılı bir şekilde artıp baskın bir hal almak üzereydi ki içeriden bir ağlama sesi duyuldu.

Baskın hali bir anda kesilirken karısı dudaklarından usulca ayrıldı. Her ikisininde anlık kitlenen düzensiz nefesleri bir birine karıştı ve karısı yaladığı dudaklarını yukarı doğru kıvırırken göz temasını kurdu.

"Ee uslu olup her gece sözünü dinleyecek halleri yok tabi."

Keyifle mırıldandı ve üstünden usulca kalkıp içeri girdi. Baran düşmüş olduğu anlık boşluktan derin bir nefes alıp vererek kurtulmaya çalıştı ve oturduğu yerdeki pozisyonunu dikleştirdi. Gözleri karısının telefonuna kaydığında eline aldı ve o gözlerinin önünden gitmeyen fotorafı buldu. Önce kendi telefonuna attı fotoğrafı ardından ise yine aynı hayranlıkla inceledi manzarayı.

Bir süre fotoğrafta gezinen bakışlarının ardından derin bir iç çekti. Daha şimdi yanından ayrılan karısını özlüyordu. Daha az önce öpmemiş gibi ona duyduğu arzunun kudretiyle yanıyordu. Biraz önce kolları arasında değilmişte,yıllardır görüşemiyor olmanın verdiği hasretle bakıyordu elindeki fotoğrafa.

Baran karısına duyduğu,ona karşı içinde beslediği hissiyatların kudretine kendisi de hayret ediyordu. Bütün ruhuna,bedenine,kanına işlemişti kadın ve az önce söylediklerinde haklıydı.

Dünya üzerindeki bütün hissiyatlar bir bütün haline gelse bile Baran'ın sadece elindeki fotoğraf için hayat bulan duygularının en ufak zerresine bile ulaşamazdı.

| | |

Bedirhan ve Erva isteyenler,Miran ve Bahar'ı özleyenler bu bölüm sizeydi.😂

Umarım beğenmişsinizdir yeni bölümü.♥️

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
Kendinize iyi bakın.🌹
















































































































































Continue Reading

You'll Also Like

6K 351 4
Beritan ayakta durmuştu. Elindeki silahı sımsıkı tutmuştu. Boran,karşısında sevdiği kadını bu hâlde görünce yüreği yanıyordu. Beritan silahı tamda ka...
261K 4.3K 9
Kitap olduğu için ön okuma olarak sadece 3 bölüm vardır. * Hayatını, kazanma arzusu üzerine kuran genç bir adam İnci'nin hayatına girdiğinde ondan gi...
2.3M 123K 30
Bir mahalle hikâyesidir.
162K 26 1
"Wattys 2020 Romantizm Kazananı" Ayzade bir kasabanın iki varsıl beyinden biri olan Asım Bey'in kızı, kasaba okulunun da öğretmenlerindendir. Kasaban...