kafes dövüşü 2 || chanbaek

By justsekai

20.1K 1.7K 419

Uyarlamadır. Konu birliği için ilk sezonu okumanız gerekmektedir. More

tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm (M)
15. Bölüm (M)
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm (M)
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
FİNAL.
Özel Bölüm

8. Bölüm

539 55 12
By justsekai

Baek nemli saçlarını banyo aynasının karşısında parmaklarıyla tararken bir adam kendisini öpmeden önce yüzünü çevirdiği o eski alışkanlığına lanet etti. Öpüşmeye karşı duyduğu tiksinti büyülü bir şekilde yok olmuş değildi ama otomatik pilota geçmemiş olsaydı en azından adamın dudaklarını başka bir tarafa yönlendirebilirdi. Tanrı yardımcısı olsun ama Baek, Yeol'un dudaklarını teninde hissetmeyi delicesine arzuluyordu. Onun gibi bir adamın -başı belada olan bir yabancıya yardım edecek kadar ilgili birinin- kendisine dokunmasının nasıl bir şey olacağını bilmek istiyordu. Kullanılıp atılacak bir şey gibi değil, onun sevgilisiymiş gibi hissetmenin... Sevilen, saygı duyulan, değer verilen biri gibi. Ve Kat buna çok yaklaşmıştı. Adamın duşta kullandığı jelin baharatlı kokusu Baek'i mıknatıs gibi çekmişti. Yeol ona doğru eğildiğinde midesinde kelebekler uçmuştu. Aralarındaki mesafeyi kapaması beş saniye gibi değil beş yıl gibi gelmişti. Baek gözlerini kapayıp o anın içinde kaybolmuştu. Üzerine ani bir ürperti geldiğinde gözlerini açmış, Yeol'un kendisini bırakarak bir adım gerilediğini ve kendisinden başka her yöne bakmakta olduğunu görmüştü. Hepsi de eski içgüdüsü yüzünden olmuştu. Ama belki de Yeol'un son saniyede aklı başına gelmiş olabilirdi. Tennessee mafyasıyla -tabii kendilerine böyle diyorlarsa- başı belada olan sıradan bir garsonla ilişkiye girmek nereden bakılırsa bakılsın iyi bir fikir değildi. Bu fantezinin ufacık bir parçasına bile sahip olabileceğini asla düşünmemeliydi. 

Aptal, çok aptalsın. 

Baek ödünç aldığı kıyafeti bir kez daha gözden geçirdi. Yeol'un eşofman altı dediği şey aslında siyah, diz altı, hoş bir yoga pantolonuydu. Asıl komik olan, göğüs kısmında beyaz harflerle yazılmış, Baek'in DÖVMELİ VE ÇALIŞKAN olduğunu bildiren genişçe siyah tişörttü. Bu tişört bir adamı dış görünüşüne göre yargılayanlara çaktırmadan nanik yapan bir kıyafetti. Baek bunun, ya endişeli bir akrabadan yanlış bir hediye ya da iyi bir dosttan esprili bir armağan olduğu tahmininde bulundu. Bir şeyi çaktırmadan yapmak pek Yeol'a göre değildi. Baek, adamı kendisine ters ters bakan birine orta parmağını gösterirken hayal etti. Devasa tişörtün fazla kısmını belinde topladı, ikiye katladı ve kumaş içinde yüzmemek için elindeki lastikle de onu bağladı. İç geçirerek kapı kolunu tuttu. Eninde sonunda başarısız öpüşme utancıyla yüzleşmesi gerekecekti. Başını dik tutarak salona girdi ama burası boştu. Yeol'un görememenin verdiği hayal kırıklığı kalan utancını da yok etmişti. Yeol dışarı çıkmış olmalıydı; gerçi bu sıcakta kendi isteğiyle neden dışarı çıktığına dair Baek'in hiçbir fikri yoktu. Bunu öğrenmenin tek yolu vardı. Ayakkabılarını ayağına geçirerek verandaya çıktı ve boğucu neme alışmak için bir an durdu. Uzaktaki sıcak hava dalgaları, gür yosun bitkilerinin sarktığı ağaçların sıralı olduğu çakıl yolu bulanıklaştırıyordu. Garajın olduğu taraftan tıkırtı sesleri geliyordu. Baek gülümseyerek çürük basamaklardan hoplayarak indi, çimenlerin orada gözüne takılan bir şey kanını dondurduğunda garaj yolunu yarılamıştı. Bir buçuk metre ötesinde Baek'in hayatında gördüğü en büyük timsah, ya güneşleniyor ya da şehirli, aptal bir çocuğun oradan geçip öğlen yemeği olması için bekliyordu. Ağzı kocaman açık bir şekilde korkunç bir tıslama sesi çıkaran hayvan ona doğru bilinçli bir adım attı. Baek, bunun bile bir şekilde hayvanı kışkırtabileceğinden korkarak nefesini tuttu. Ne halt etmesi gerekiyordu? Koşmalı mıydı? Yere mi bakmalıydı? Ölü taklidi mi yapmalıydı? Hayvanı bir flütle hipnotize mi etmeliydi? Timsah Avcısı programını hiç izlememişti ve bir kez seyrettiği Timsah Dundee'den de tek bir şey bile hatırlamıyordu. Hayvan bir adım daha attı. Baek o an karşılaşmayacağı tüm canlı türlerinden nasıl korunabileceğini öğrenene dek Animal Planet kanalını izlemeye ciddi bir şekilde yemin etti. Hayatı boyunca karşılaşabileceği ve atta Baek geriye doğru bir adım atmaya kalktığında timsah ona doğru birkaç hızlı adım atarak karşılık verdi. İşte o anda Baek kendini kaybedip küçük bir çocuk gibi bağırmaya başladı. Her daim kurtarıcısı olan Yeol derhâl garajdan dışarı fırladı. 

"Sakın ol tatlım. Çekil oradan!" Baek bu isteğe uymak istediyse de son hareket ettiğinde hayvan ileri atıldığı için vücudu bu emre uymayı reddetti. Yeol cesur bir şekilde Baek ile sürüngenin arasına girdi ama Baek'in son isteyeceği şey adamın, kendisini korurken timsah tarafından yenmesiydi. "Hadi kapıya koşalım." 

"Gerek yok." Yeol omzundan geriye bir göz attı. "Seni tanımadığı için gıcıklık yapıyor. Yabancılardan hoşlanmadığını söylemiştim." 

"Kimin?" Yeol timsahı işaret etti. "Ally'nin." Baek'in başının tepesinde bir ampul yandı. Ağzı bir karış açıldı. "Beni yemekle ve kemiklerimi de kürdan olarak kullanmakla tehdit eden bu devasa kertenkelenin Tıslayan Ally olduğunu mu söylüyorsun? Bana onun bir kedi olduğunu söylemiştin!" 

"Hayır, öyle demedim. Sen onun bir kedi olduğunu varsaydın. Ben de dün öyle bir gün geçirdiğin için seni endişelendirme gereği duymadım. Hadi gel." Yeol, Baek'in elini onunkine kıyasla kocaman olan avcuna alıp onu garaja doğru çekiştirdi. Baek kalp atışlarını yol boyunca daha sağlıklı bir hale getirmek için elinden geleni yaptı. Yeol oturması için onu tabureye oturttu. Bu adamın yanındayken kalp atışlarının normal olması imkânsıza yakın bir şeydi. Yeol'un bakışları minik karnında dolanırken Baek'in yanakları kıpkırmızı oldu. Adamın dikkatini başka bir yöne çekmeye çalışarak tişörtten yaptığı atkuyruğuna işaret etti. "Şey, umarım sorun değildir. Daha iyi otursun diye böyle yaptım. Ben ufak tefeğim ve sen de kocamansın." 

Yeol ona hiç kımıldamadan, tek kelime etmeden bakıyordu. Baek toplanmış kumaşı avcunun içine alarak gösterdi. "Yani baksana. O kadar büyük ki parmaklarımı bile kapatamıyorum. Yeol, alçak taburesinde rahatsızmış gibi yerinde kımıldanırken yumruğunun ardında öksürdü. Konuştuğunda sesi her zamankinden daha boğuk çıkıyordu. "Kedicik, çok büyük olduğumu falan söyleyerek egomu çok tehlikeli bir şekilde şişireceksin." Baek gözlerini sıkıca kapadı ve yerin yarılarak kendisini yutmasını diledi. "Aman Tanrım. Öyle demek istememiştim." Yeol hafifçe sırıtma sesi Baek'in kulaklarını okşayarak beynine ulaştı. "Rahat ol, ne demek istediğini biliyorum. Sadece sana takılıyordum." Onunla şakalaşıyor muydu yani? Ah, en son ne zaman biri onunla böyle tatlı bir şekilde şakalaşmıştı ki? Muhtemelen Sehun'dan beri böyle bir şey hiç olmamıştı ki o da yıllar önceydi. Ne kadar da üzücü bir şeydi bu. Baek, ona karşılık verebilecek kadar savunmasını düşürüp düşüremeyeceğini merak etti. Eğlenceli olabilirdi. Hatta normal bile hissettirirdi. Ah, bu bir mucize olmaz mıydı? Yeol, rengi solmuş, yırtık bir kot pantolonla beyaz bir atlet giymişti ve bunların her ikisi de motor yağı kaplıydı, üstelik atletinin hem önü hem de arkasında terden V harfleri oluşmuştu. Saçları küçük tutamlar halinde alnına dökülmüştü. Ağzının suları akmadan önce dikkatini dağıtma ihtiyacı duyan Baek, garaja göz gezdirdi. Kontrplaktan ve inşaat sehpalarından derme çatma bir masada çeşitli aletler, cihazlar ve yağ lekeli bezler vardı. Birkaç tane kovanın içinde yine aletler ve araç-gereçler duruyordu ama bunların düzeni varmış gibi görünmüyordu.

"Buraya geleli çok olmadı. Bütün bu malzemeleri nasıl edindin?" 

"Bunlar yaşadığım yerdeki malzemelerim. Arkadaşım gelirken getirdi." 

"Aradığın şeyi nasıl buluyorsun?" diye sordu Baek. Yeol, genç olanın ne demek istediğini anlamak istercesine odaya göz gezdirdi. "Her şeyin nerede olduğunu biliyorum," dedi savunmacı bir şekilde, bu sırada elindeki aleti bırakıp bir başkasını almaya gitti. Ama tam bir şeyi almak üzereyken duraksadı, kaşlarını çattı ve birkaç defa etrafa bakındı. "Çoğunlukla," diye mırıldandı. Baek kıkırdamasını bastırmaya çalıştıysa da olmadı. Yeol gözlerini kısarak ona baktı. "Bu da senin Oscar teorini bir kez daha kanıtlamış oluyor, değil mi?" 

"Azıcık," dedi Baek, alaycı bir şekilde gülümseyerek başparmağıyla işaret parmağı arasındaki bir santimlik boşluğu ona gösteriyordu. "Dürüst olmak gerekirse neden bunun aklıma geldiğini bile bilmiyorum. O dizi küçüklüğümden beri aklıma gelmemişti. Geceleri geç saatte izlerdim. Dikkatimi başka şeye..." 

"Neyden dikkatini çevirmek için?" Ne buna yanıt vermesinin ne de bu düşünceye izin vermesinin imkanı vardı. Sehun ile o diziyi izlemesi güzel bir anıydı. Ama bunu izlemelerinin nedeni iyi değildi, bu yüzden de yakın zamanda bunları tekrar hatırlamaya niyeti yoktu. Ya da herhangi bir zamanda.. "Neden sol kolunda deniz altı desenleri var?" Yeol, konuyu bariz bir şekilde değiştirdiğini anladığını belli edercesine bir kaşını kaldırdı. Neyse ki bunu kabul edecek kadar kibardı. "Dayım Florida Keys'te yaşıyordu ve tüple dalış işletmesi vardı. Anneme daldığı zamanlarda gördüğü şeylerin muhteşem resimlerini gönderirdi." Yeol resimleri ilk gördüğü zamanları yeniden yaşarcasına dövmelerini inceledi. "Bilemiyorum. Herhalde küçükken sadece kendi mahallemi gördüğüm için böyle şeylerin de var olması düşüncesi beni cezbetmişti. Orası sıradan bir yer değil, bambaşka bir dünyaydı." 

Baek, onun ne demek istediğini anlıyordu. O da benzer şeyler hissetmişti. Gerçi o yunusları ya da deniz kaplumbağalarını görmek yerine sevgi dolu ebeveynlerinin olmasını dilerdi. Ama bu insanın kalıcı bir şekilde tenine kazıyacağı türden bir şey değildi. "Yani," dedi "dövmelerin, küçükken hayalini kurduğun şeyleri, o yaşamı kendi başına deneyimlemeyi, bildiğinin dışında da bir dünyanın varlığının sebep olduğu büyülenmeyi hatırlatıyor sana." Yeol hafifçe sırıttıktan sonra dikkatini tekrar motoruna çevirdi. "Biraz kızlara özgü bir şeymiş gibi söyledin ama sanırım öyle bir şey." Her ikisinin de üzerine ağır bir battaniye gibi serilen duygusallık Baek'in nefes almasını zorlaştırdı. Yine konuyu değiştirmesi gerekiyordu. Bu sefer daha hafif bir konu tercih edecekti. "Sabah söylediklerini düşündüm. Haklıydın. Meksika'ya taşınmak korkunç bir fikir. Yani bana baksana. Kıpkırmızı bir parmak gibi göze batarım. Ama öte yandan kızıl saçlarım ile İskoçya gözden kaybolabilmem için mükemmel bir yer. Orada kimse bana dönüp bakmaz bile." 

"Peki ya erkek arkadaşın?" dedi Yeol hızlıca bir yan bakış atarak. "Gitmek için onun hapisten çıkmasını beklemen gerekmez mi?" Baek bu soruyu iyi bilirdi çünkü her zaman duyduğu bir soruydu. Onu iyi tanımayanlar için Lenny'yle ilişkisinin ne boyutta olduğunu anlamanın bir yoluydu bu. Bazıları onunla yatma şanslarını öğrenmek isterdi. Bazıları ondan bilgi sızdırıp sızdıramayacağını anlamaya çalışırdı. Bazıları da Lenny'den istediklerini elde edebilmek uğruna koz olarak kullanmak adına Lenny'nin Baek için ne kadar değerli olduğunu anlamaya çalışırdı. Soruyu soran kişinin her zaman bir isteği olurdu ve Baek'in, uygun bir yanıt verebilmek için bunun ne olduğunu anlayabilme becerisi, hayatta kalması için bir gereklilikti. Ama hiçbir şekilde Yeol'un niyetini anlayamıyordu. Kafasının içinde bir ses, en azından bu kadarcık doğruyu ona söylemesi için çığlık atıyordu. Böylece Baek doğruyu söyledi. 

"Lenny aslında erkek arkadaşım değil." Bu, Yeol'un dikkatini fazlasıyla çekti. "Öyle mi?" Baek başıyla onayladı. "Yani uzun zaman önce öyleydi ama son..." Baek zihninin içinden saydı. "Sekiz yıldır falan değil." 

"Peki neden insanlara birlikte olduğunuzu söylüyorsun?" Baek omuz silkerek dalgın dalgın tırnaklarını inceledi. "Daha kolay geliyor herhâlde. Zaten kimseyle çıktığım falan da yok." 

"Anlayamıyorum. O zaman neden bu kadar uzun zamandır onun yanındasın?" 

"Çünkü kendi başıma yaşamaya çok korkuyordum ve gidecek başka bir yerim yoktu." Vay canına, kafasının içindeyken kulağa daha az zavallıca gelmişti. "Hiçbir yerin mi yok?" diye sordu Yeol şüpheli bir şekilde. Yeol bilse de bilmese de bu oldukça ağır bir soruydu. Teknik olarak Sehun'a gidebilirdi -abisi kaç defa Baek'in gelip onunla yaşamasını istemişti- ama Baek asla bu seçeneği düşünmemişti. Sehun avukat olmak için okumuş, sonra da kariyerine hız kazandırmak için çalışmıştı. Bu süreçte hasarlı kardeşini de yanında sürüklemesine gerek yoktu. Şimdi de Baek'in başı, insanların sevdiklerine hobi olarak zarar veren bir adamla ciddi şekilde beladaydı ve Sehun'u bu meseleye kesinlikle bulaştıracak değildi. Bu yüzden de Yeol'un sorusunun tek bir yanıtı vardı. "Hayır, hiçbir yerim yok," dedi. "Ama Lenny hapse girdikten sonra kendi ayaklarım üzerinde durabildiğimi gördüm. Bu yüzden de tam olarak bunu yapacağım. Artık kendim için yaşamalıyım." 

Yeol bir yanıt vermeden önce birkaç dakika geçti; onu üzecek bir şey söylediğini düşünmeye başlamıştı. Ama sonra adam sıcak bir şekilde tebessüm edip "Kendin için yaşaman bence harika bir fikir. Her şey bittikten sonra da İskoçya'ya taşınmak istersen, o da olur. Ama önce özgür olmanı ve şu Sicoli denen adamdan kurtulmanı sağlamalıyız ki sürekli arkana bakmak zorunda kalmayasın. Anlaştık mı?" 

"Peki bunu nasıl yapmayı öneriyorsun?" 

"Dün atlattığımız adamlarla gidip konuşacağım." Baek, Yeol'un lafını bitirmesini beklerken kaşlarını çatmıştı. Adam başka bir şey söylemeyince de... "Affedersin ben anlamadım. Ana fikir nedir?" 

"Ana fikir yok." 

"Yeol dün gece yaptığın şeyden sonra seni öldürürler. Ayrıca onları nereden bulacaksın ki? Nerede olduklarına dair hiçbir fikrimiz yok." 

"Gerekmiyor zaten. Senin dairene gideceğim. Onlar bana gelecekler." 

"Peki sonra ne olacak? Benim peşimden gelmemelerini mi rica edeceksin?" 

"İşe yaramaz mı dersin?" Baek'in gözleri yuvalarından fırladı. Bu adam ciddi. 

Yeol motorunu tamire devam ederken dudağının bir tarafı tebessümle yukarı kıvrıldı. Onunla dalga geçiyordu. Bunun şaka konusu olmamasına rağmen Baek'in içine bir parça neşe yayıldı. "Pislik," dedi adamın koluna vurarak. Daha doğrusu kol gibi görünen bu şey kalın bir tahta gibiydi. Savunmak için kaslarını germemişti bile, işte o kadar sağlamdı. Barda yumruklar savurduğunu hiç görmemişti ama onun indirdiği bir yumruğun sonuçlarını tahmin edebiliyordu. Hulk kadar iri cüsseli olmayabilirdi ama adam kesinlikle muhteşem kaslara ve kontrollü bir güce sahipti. "Pardon." Baek'e sırıttı. "Ama yüzündeki ifade buna değdi." 

"Seni eğlendirebildiğime sevindim," dedi alaycı bir şekilde. "Cidden Yeol, planın nedir?" 

"Pek plan yapan biri sayılmam. Sanırım oraya gittiğimde neler olacağına bir bakacağım." 

"Oraya gittiğimizde... Senin yalnız gitmene izin vermem. Benim yüzümden buradalar." 

"Aynen. İşte tam da bu yüzden burada kalacaksın. Bu haydutlarla karşılaşmadan önce bilmem gereken bir şey var mı?" 

"Ne gibi?" 

"Anlatmadığın herhangi bir şey gibi. Onlarla yüz yüze geleceksem hiçbir sürprizle karşılaşmamam gerekir Baek." Baek kafasını iki yana salladı. "Her şey anlattığım gibi.. Lenny, Sicoli'nin parasıyla kumar oynadı, şimdi de adam parasını geri istiyor." 

"Tamam o hâlde," dedi Yeol pek de temiz olmayan bir bezle ellerindeki yağı silerken. 

"Bu gece nerede durmamız gerektiğini öğrenmiş olacağız."

Baek, güçlükle yutkunup sinirlerini yatıştırmak için derin nefes almaya çalıştı. Gecenin sonunda Yeol hâlâ ayakta duracak halde olursa Baek bunu başarı sayacaktı. Olmazsa da bu Baek'in suçuydu ve ona şefkat gösteren tek adamın hayatını tehlikeye attığı için kendisini asla affetmeyecekti. "Yeol..." Boğazı düğümlendi, ağzından hiçbir kelime çıkmadı. "Şişşt," dedi adam yumuşak bir şekilde ve dirseklerini dizlerine dayayarak ona doğru eğildi. "Her şey yoluna girecek. Benim için endişelenme, tamam mı? Ben halledeceğim." Baek başıyla onaylayıp bunun doğru olması için Tanrı'ya dua etti. 



Continue Reading

You'll Also Like

341K 43K 41
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı slowburn⚠️
2.7K 233 30
Ünlüler dünyasında olanlar...
59K 5.6K 20
Equinox, Sehun'un en büyük fan sitesdir. Luhan bu sitenin sahibi ve Sehun'u deli gibi aşık bir fandır.
45.3K 2.3K 14
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...