Evim

By tugbawithag

98.5K 6.5K 1.3K

Wattys 2022 Romantizm Ödülü Kazananı "Benim yerim senin yanın." Aslında böyle başlar her hikâye. Bir sözle... More

Evim
1.Bölüm: Doğu Dizileri 101
2.Bölüm: Zümrüt Şehri
3.Bölüm: Kelebek Ömründen Kısa Bazı Olaylar
4.Bölüm: Bin Haber Bir Skandal
5.Bölüm: Karmen Alatlı ile Cevapsız Sorular
6.Bölüm: Bir Masal, Belki De Gerçek
7.Bölüm: İzmir'e Dönüş
8.Bölüm: Bizim Başlangıcımız
9.Bölüm: Yalancı Yarim
10.Bölüm: İlan-ı Sahte Aşk
11.Bölüm: Ödenmemiş Hesaplar
Evim | Bayram Özel
12.Bölüm: Kaderin Oyunu
13.Bölüm: Zaferler ve Mağlubiyetler
14.Bölüm: Özbek Usülü Tanışma
Evim | Bir Yokmuş, Bir Varmış
15.Bölüm: Alatlı Fırtınası
16.Bölüm: Gerçekleşmeyecek Düşler
17.Bölüm: Masallar ve Sınırlar
18.Bölüm: Çok Uzak, Fazla Yakın
19.Bölüm: Kırk Birinci Yıl ve Yirmi Sekizinci Gün
Final - Kısım I: Gerçek Yalanlar
Final - Kısım II: Gerçek Kayıplar
Sonsöz | 1.KİTAP SONU
Ekstralar - 1: Sahte Sevgiline Âşık Olduğunda Dinlenilecek Şarkılar
Ekstralar - 2: GözGöze Dergi Röportajı
İlk Zaferimiz, Daha Nicelerine...
S&C | Final Hakkında
Yeni Bir Macera: Bir Artı Bir
Evim - 2
Giriş
2.1.Bölüm: Kırık Kalpler Durağının Müzmin Kederlisi
2.2.Bölüm: Zümrüt Şehri'ne Yeni Bir Bilet
2.3.Bölüm: Merhabalar ve Elvedalar
Yeni Adresimiz!

Giriş

6K 278 11
By tugbawithag

2016

Mart ayının sonlarında olmamıza rağmen havanın buz gibi olmasına içerleyerek kollarımı sıvazladım. Kaşe montumun bile yeterince sıcak tutamadığı bedenimi nâfile bir çabayla ısıtmaya çalışıyordum. İçten içe kendime kızmadan edemedim zirâ Sinem'e uyup bu köhne yere gelmek tam da benim yapacağım bir aptallıktı.

Nefesim soğuk sebebiyle buhar gibi havaya yükselirken etrafa göz attım. Semt gittikçe karanlığa gömülürken son demlerini yaşıyordu, öyle ki uzaktan görünen cadde art arda geçen arabalar ve günü bitirip eve gitmek için aceleci adımlarla yürüyen insanlar sebebiyle kalabalıktı. Havanın kararmaya yüz tuttuğu saatlerde, güzel bir yemek vaadiyle buraya gelirken ne bekliyordum ki?

"Ah Sinem!" diye mırıldandım dişlerimin arasından. Yardımcı kadın, yalnızca tek kişinin içeri girebileceğini ancak bir bekleme alanı olduğunu söylediğinde içeri girmemekte neden bu kadar inat etmiştim, bilmiyordum. Huzursuzluk sis gibi beni çepeçevre sardığından ve en kısa sürede buradan ayrılmak istediğimden olabilirdi belki. İç geçirerek Sinem'in çıkacağı ânı kollamaya devam ettim. Başını o kapıdan çıkardığı an kedi yavrusu gibi ensesinden tutup eve götürecektim. Onu kıramamamdan fazlasıyla yararlanarak bizi her zaman zor duruma düşürüyordu ve benim buna artık bir "Dur!" demem lazımdı.

Çok sürmeden beklediğim an geldiğinde ve Sinem, yavaş adımlarla dışarı çıktığında, "Gidiyoruz!" dedim sinirle. "Yarım saattir içeridesin. O kadın ne zırvala-"

"Abla..." diye sözümü kesti, donuk bir şekilde ileriye bakarken. "Bu..." Gözlerini bana çevirdiğinde endişelenmeme ramak kalmıştı ancak o, derin bir nefes vererek, "Bu muhteşemdi!" diye neredeyse çığlık attı. Gözlerimi devirdim. Her zamanki Sinem'di işte, aklı bir karış havada geziyordu!

Sinem, düşüncelerimden habersizce kolumdan tutarak kapıya doğru çekti beni. "Sen de denemelisin!"

"Böyle saçmalıklara inanacağımı mı sanıyorsun?" dedim burun kıvırarak. Fala inanma falsız da kalma, lafına tepki olarak doğmuş biriydim. "İstemiyorum!"

Sinem durup dudaklarını büzerken, "Amma da mızıkçısın!" dedi sinirle. "Ne olurdu sanki kadını bir dinlesen? Başta ben de inanmamıştım ama her şeyi bildi cidden!"

Sinirle, "Kesin öyledir!" derken ellerimi kabanımın cebine sokmuştum. "Kadın konuşmadan sen her şeyi dökülmüşsündür zaten. O da geri kalanını bir güzel tahmin etmiştir."

"Yemin ederim öyle olmadı ya!" diye itiraz etti. "Hem seçmelerin sonuçlarını hiç merak etmiyor musun? Belki bununla ilgili bir şeyler söyler sana?"

Duraksadım. Kaç gündür ne arayan vardı ne de soran. Sabrım gitgide tükenirken gözlerim her gün telefonda, bir umut bekliyordum.

"Haydi..." dedi ılımlı bir sesle Sinem, kararsızlığımı fark etmiş olmalıydı. "Denemekten ne zarar gelir ki?"

Kapıya göz ucuyla bir süre baktıktan sonra pes ederek, "Tamam." dedim. "İçeride fazla durmam ama."

Sinem, arabalara koyulan süs köpekleri gibi başını hevesle sallarken küçük adımlarla ilerledim ve temkinli bakışlarla içeri girdim. Renkli koltuklar, geniş yapraklı bitkiler ve tablolarla döşenmiş ferah bir bekleme alanındaydım. Az önce bizi karşılayan yardımcı kadın, gülümseyerek bana bakıyordu. Geleceğimden haberdar gibiydi bakışları. "Ücret-" diyecek oldum ancak o, yüzündeki ifadeyi hiç bozmadan, "Ödendi, efendim." dedikten sonra eliyle arkasında bir oda bulunduğunu tahmin ettiğim halıdan bozma kapıyı gösterdi. "Falcı sizi bekliyor."

Sinem'in bana sormadan ödeme yapmasına sinirlenerek halıyı bir kenara ittirdim ve ağır şekilde tütsü kokan yere girdim. Açıkçası içerisi beklediğimden daha loş duruyordu ancak bu loşluk göz yormaktan ziyâde insanı hayatın koşuşturmacasında birkaç saniye de olsa durup dinlenmeye çağırıyordu. Odanın tavanından çeşitli renklerde ve büyüklüklerde boncuklar sarkarken etrafa kimisinin adını bildiğim, kimisini ise ömrümde görmediğim türlü türlü eşya yerleştirilmişti. Eskimiş görünen bir rüya kapanı, benim boyumda bir matruşka ve tavandaki boncukların arasından sarkan metal Hamsa sembolü gözüme ilişenlerden yalnızca birkaçıydı. Ama yine de, tüm bu cümbüşün ortasında en çok dikkatimi çeken ve en garibime giden şey, odanın ortasında duran yapay ağaç ve ağaca takılmış kartlardı. Falcının başına bandana takmış, elinde çıngırakla oturan tombul bir kadın olduğunu düşünüyordum ancak hüsrana uğramıştım. Beklediğimden daha az tuhaf ve daha alımlı görünen otuzlu yaşlarda bir kadın, ağacın önündeki renkli minderlerde oturuyordu. Dudaklarında mânidar bir gülümseme asılıydı.

"Hoşgeldin, Karmen." dedi kadın, melodik bir sesle. Adımlarım duraksadığında, kaşlarım hafif çatılırken şüpheyle izledim onu. Ürpermemeye çalışıyordum ancak o bana böyle bakarken bu pek mümkün değil gibiydi. Yine de spiritüel düşüncelerle kendimi korkutmam gereksizdi, Sinem adımı bu kadına söylemiş olabilirdi. Bu düşünceyle biraz daha rahatlayarak kadına ilerledim ancak yine de önündeki minderlere otururken temkinliydim.

"Seçmelerin sonuçlarını merak ediyorsun sanırım?" diye sorduğunda kuşkuyla ona baktığım birkaç saniyenin sonunda bir sırrı açığa çıkarır gibi gözlerimi kısarak konuştum. "Kız kardeşim söyledi, değil mi?"

Kadın omuz silkerken doğal görünen kızıl, kıvırcık saçlarındaki parlak taşlar hafifçe birbirine çarptı. Gülümsemesi şimdi muzip bir hâl almıştı. "O ya da başkası, ne fark eder? Önemli olan bildiklerim değil, senin bilmek istediklerin."

"Peki öyleyse..." dedim alaycı bir şekilde. Kadının tam anlamıyla bir dolandırıcı olduğunu düşünüyordum. Dudaklarımı ıslattıktan sonra bâriz bir umursamazlıkla sordum sorumu. "Seçilecek miyim?"

Kadın güldü. "Çok netsin! Eminim cevabını alır almaz kalkıp gideceksin ama pek çok şeyi de öğrenemeyeceksin."

Evet, tam da bunu düşünüyordum aslında. Ama kadının son söyledikleriyle kaşlarım havalandı. "Neyi mesela?"

Derin bir iç geçirdi falcı. "Seçmeler şu an senin için önemli olan tek şey ancak bunun, seni doğru kişiye götürecek bir aracı olduğunu unutmamalısın-" dediğinde, "Doğru kişi?" diye kestim sözünü. "Evet, doğru kişi." dedi yeniden gülümserken. "Doğru adam."

Dalga geçercesine güldüm. "Güzel senaryo yazıyorsun gerçekten ama bu kadarı bana yetti. Bu saçmalıkları daha fazla dinleyemeyeceğim."

Kalkmaya yeltendiğimde elime dokunan soğuk eliyle irkilerek durdum. Kadının yüzündeki gülümseme hiç bozulmamıştı. "Hiçbir yere ait hissetmediğini biliyorum. Gerçek bir yuva istiyorsun. Ait olduğunu bildiğin bir yer..."

Yıllardır anlam vermeye çabaladığım duygular saklıydı içimde. Sanki mutlu olduğum her ânın bile bir hüznü vardı, sanki her başarmaya çalıştığım iş bir yerde başarısızdı. Çünkü ben eksiktim. Ama neden böyle hissettiğimi, kalbimde varlığını sezinlediğim o boşluğun neden orada olduğunu hiçbir zaman çözememiştim. Peki ya hissettiklerimin sebebi buysa, diye düşünmeden edemedim o an. Bu kadın doğru söylüyor olabilir miydi? Kalbim, ait olduğu bir yer mi arıyordu?

"Seni bekliyor." dedi dikkatle beni izlerken. Düşüncelerimi okur gibi anlamlı bakıyordu gözleri. "O da arıyor ait olduğu yeri. O da sana inanmıyor. Senin ona geleceğine..."

Kıpırdayamıyordum. Sözleri garip bir şekilde etkisi altına almıştı beni. Varlığımdan haberdâr olmayan, hatta beni beklediğinin farkında bile olmayan bir adam fikri büyülemişti zihnimi.

"Ancak bir gece, karanlıkta parlayan tek ışıkken, ikiniz de fark edeceksiniz."

"Neyi?" dedim titrek bir sesle. Söyleyecekleri artık dikkatimi çekiyordu.

Kadının yüzündeki gülümseme buruklaşırken, "Ait olduğunuz yeri..." dedi ve devam etti. "Gerçek evinizi."

"Evim mi?" dedim, kaşlarım söylediklerine anlam veremediğimden çatılmıştı. Falcı, tek bir baş hareketiyle beni onaylarken gözlerinde garip bir pırıltı gizliydi. Ve ben, o an bir şekilde gerçeği söylediğini düşündüm.

"Evet." dedi yeniden.

"Evin."

Continue Reading

You'll Also Like

257K 2.4K 3
"Peki en sevdiğin renk ne Şervano?" Gökyüzüne bakıyordu bende ona. Onu izlemek gökyüzünü izlemekten daha cazip geliyordu bana. "Firuze. " " Efendim...
103K 5.7K 26
Hayatımdaki şanslarını hepsini kullanmış olabilirim.Çünkü bunun bir tek böylece açıklması olabilir!. Sıkıntıdan telefonumdan rastgele numara sallarke...
3M 126K 42
Nereden bilebilirdim ki bir fotoğrafın başıma onlarca iş açacağını? *Basılı eserdir.
YERALTI By SEMİHA KAYA

General Fiction

1.1M 50.9K 32
Aras Soykan, Kendi karanlığının içinde, kaybolmuş ruhunun son parçasında nefretini, öfkesiyle körükleyerek intikamına tutundu. İntikamı, aradığı gerç...