İdol: taekook

By aanonimyazarlik

993K 83.6K 82.2K

"Kararlarım beni iyi veya kötü yargılamanız için değil, istediğim hayatı yaşamak için varlar" 04.05.2019 More

1| Onunla olan her anım özel.
2| Çok safsın.
3| Seninleyken her zaman gülüyorum.
4| Seni büyütmüşüm gibi hissettim.
5| Tanrım, lütfen Taehyung benden önce iyileşsin.
6| Sevmen yeterli, Jungkook.
7| Yedi güzel adam.
8| Hünerlerinizi görmek isterim, Bay Kim.
9| Fan kulübüme katılabilirsin, istersen tabi?
10| Altı mükemmel adamın kardeşi.
11| Neyse, en azından yabancıya gitmedi desene?
12| Gurur verici olurdu.
13| Uyanma vakti, sevgilim.
14| Lütfen pratiğimize devam edelim.
15| Kabul etmekten başka çarem yoktu.
16| Çok utanıyorum.
17| İçeri geç, yakından göreceksin zaten.
18| Taehyung'un ilgi saati gelmiş.
19| Burnu büyük olanın-
20| 'Hyung' fetişi mi?
21| Ödeşme zamanı.
22| Jungkook, hiç mi şans veremezsin bana?
23| Ben olmasını istemiyorum.
24| İlişkilerinin adını koydum bile.
25| Sen de gelsen keşke.
26| Hakkını akşama kullanacağını sanıyordum?
27| Sana gerçekten çok kızgınım.
28| Yeterince belli ettiğimi düşünüyorum.
29| Saç diplerin için üzgünüm sevgilim.
30| Aşırı masum olan çocuklar.
31| Değilim.
32| Güzel planmış.
33| You are the cause of my euphoria.
34| Gerçekten çok güzel görünüyoruz.
35| Benim kadar güzel değildi, değil mi?
37| Bana yeteceğini falan mı düşündün?
38| Eski defterleri açmayalım lütfen.
39| Tebrik ederim.
40| Gözlerime bak, Taehyung.
41| Sadece iyi hissetmeni istiyorum.
42| 7-1=0
43| Biz olarak kalmaya devam edelim.
44| Tırmalayınca birkaç gün sızlamaya devam ediyor.
45| İyileştirsen bile iz kalacak.
46| Final: Never Not.

36| Yoongi hyung yine her zamanki formunda.

18.9K 1.5K 1.3K
By aanonimyazarlik

"Saçlarımı okşar mısın?"

Uzun süredir ağladığı için olduğundan daha boğuk ve çatallı çıkan sesiyle birlikte bakışlarımı yanıma gelerek dizlerime yatan sevgilime çevirmiştim. Ellerim saçlarına gitse de okşamamış, ona sessizce seslenmiştim.

"Dizlerime değil yanıma yat" demiştim elimi omuzlarına indirirken. "Hadi Taehyung, buraya gel" diyerek onu hafifçe çekiştirdiğimde hiçbir şey söylemeden kalkıp yanıma uzanmıştı. Hemen üzerini örterek bir elimi saçlarına yerleştirirken diğer kolumu basının altından geçirip onu iyice kendime çekmiştim. Usulca sarı saçlarını okşarken minik öpücükler bırakmayı da unutmamıştım.

Yaklaşık bir hafta önce büyükbabasını kaybetmişti. Büyükbabası, Taehyung için babası kadar değerliydi. Onu neredeyse büyükbabası büyütmüştü çünkü. Bunların üstüne bir de çekim yapmamız gerekmişti. Bu yüzden biraz sinirliydim. Burada bir kayıp söz konusuydu, ne olursa olsun çekimler ertelenmeliydi.

Taehyung titreyerek iç çekmeye devam ederken başını bana doğru kaldırmasını sağlayıp saçlarını geriye taramış ve nemlenen alnını parmaklarımla kurulamıştım. Daha sonra elimi kulağının altına yerleştirip baş parmağımla yanağını severken yüzüne öpücükler bırakmaya başlamıştım. İyi hissetsin istiyordum. Gerçekten iyi hissetmesi için her şeyi yapmaya hazırdım ama maalesef ki iyi hissetmesi için sadece zamana ve biraz desteğe ihtiyacı vardı.

Yüzünün her bir noktasına öpücükler bırakmaya devam ettiğim sürede kapalı olan gözleri, telefonunun sessiz odayı çınlatmasıyla birlikte aralamıştı.

"Sen bakar mısın?" Diye mırıldandığında dudaklarına tüy kadar hafif bir öpücük koymuş ve dediğini yaparak yakınımızda olan telefonunu elime almıştım.

"Annen arıyor" dediğimde gözlerini tekrar kapatarak göğsüme sokulunca derin bir nefes verip telefonu açmıştım.

"Merhaba Minhee teyze"

"Jungkook? Merhaba tatlım. Taehyung müsait değil mi?"

"Şey, o uyuyor. Ben birkaç cevapsız arama olduğunu görünce endişelenmemeniz için açtım telefonu"

"Anladım canım. Sadece nasıl olduğunu merak etmiştim. Daha iyi mi?"

"Böyle bir durumda bile acısıyla başa çıkmayı başarabiliyor. İyi olduğunu düşünmüyorum ama çok kötü de değil."

"Anladım, teşekkür ederim açtığın için. Onun yanında olmaya devam edin lütfen, ona şu an sadece siz yardımcı olabilirsiniz"

"Elbette yanındayız, gözünüz arkada kalmasın"

"Kalmıyor zaten canım, sadece söylemek istedim. Neyse, tutmayayım seni. Taehyung uyanınca beni ararsa sevinirim"

"İleteceğim. Kendinize çok iyi bakın" dedikten sonra vedalaşarak telefonu kapatmıştık. Telefonu bir kenara koyarken elimi hemen eski yerine getirmiştim. Ağırlaşan nefesi uyuyacağını gösterirken ben yüzünü öpmeye devam etmiştim. Ama o yanaklarımı kavramış ve dudaklarımızı birleştirmışti. Dudaklarıma masum bir öpücük verip alt dudağımı sakince emerken ensesindeki saçları okşamaya devam etmiştim.

"Jungkook" mırıldanmıştı dudaklarımız ayrılır ayrılmaz. "Ben uyuyana kadar biraz beni sever misin?"

"Bunu sen söylemesen de yapacaktım zaten" diyerek dudaklarımı burnunun ucuna bastırmıştım. Başını tekrar yastığa yasladığında yorganını üzerine çekerek bir kolumu başının altından geçirmiş, diğerini ona sarmıştım. Belinin ortasındaki elimi usulca hareket ettirerek önce dairesel bir şekilde ardından omurgası boyunca sırtını okşamaya başlamıştım. İç çekmeye devam ederek boynuma sokulduğunda göz yaşları boynumu ıslatıyordu. Dudaklarım ve burnumu saçlarına gömerek öpücükler bırakmaya devam ettiğimde en başından beri yumruk yaptığı elini açarak kalbimin üzerine yerleştirince parmakları küçük hareketlerle çıplak göğsümü okşamaya başlamıştı.

Ne kadar süre bu şekilde kaldığımızı bilmiyordum ama ben mayışmış olsam da Taehyung uyumamıştı. Uyku ve uyanıklık arasında gidip geldiğini görebiliyordum ama bir türlü dalamıyordu. Yine de sesimi çıkartmadan sırtını ve belini okşamaya, saçlarını öpmeye devam etmiştim.

Kapımız tıklatılarak yavaşça açıldığında Hoseok hyung ve Jimin hyung içeri girmişti. Hoseok hyungun elinde yemek dolu bir tepsi vardı. Yanımıza geldiklerinde Taehyung hareketlenerek bakışlarını onlara çevirmişti.

"Biraz yemek yemelisiniz" demişti Hoseok hyung tepsiyle birlikte başımızda dikilirken. "Aç kalmanızın kimseye bir yararı yok sonuçta değil mi?" Dediğinde Taehyung usulca bir nefes verip burnunu çekmiş, yavaş hareketlerle göğsümden kalkmıştı. Ben de oturur pozisyona geldiğimde yan tarafta duran tişörtümü alıp giyinmiş, tepsiye doğru uzanmıştım. Ama Hoseok hyung vermeyi reddetmişti.

"Jungkook, sen biraz hava al ve yemeğini içeride hyunglarla birlikte ye. Jimin az önce yedi, o Taehyunga yardımcı olur" dediğinde bakışlarımı Taehyunga çevirmiştim. Sorun olmadığını söylemek istercesine dudaklarını kıvırmaya çalışmış, pek başarılı olamayınca da bir elini yanağıma yerleştirerek beni kendisine çekmiş, boştaki yanağıma bir öpücük vermişti.

"Hoseok hyung haklı, biraz nefes al. Teşekkür ederim yanımda kaldığın için"

"Nefes almaya ihtiyacım yok. Ayrıca teşekkür etmelik bir durum da yok. Yanında olmak istediğim için yanında oldum."

"Sorun yok Jungkook. Gidebilirsin. Jimin de ilgilenebilir benimle, ki ilgilenilecek bir şey de yok. Yemeğimi kendim yiyebilirim" dediğinde sesindeki yorgunluk beni iyice kötü hissettirmişti. Yine de üstelemeyerek dudaklarımı şakağına bastırmış ve başımı sallayarak yataktan kalkmıştım. Uzun süredir yattığımız için bacaklarım ve kollarım uyuşmuş gibiydi. Ona bir kez daha baktıktan sonra odadan çıktığımda hyungların salonda yemek yediklerini görmüştüm. Yanlarına giderek benim için aldıkları şeyleri almış, boş bir yere oturmuştum.

"Nasıl oldu?" Demişti Namjoon hyung bakışlarını bana çevirerek. "Daha iyi mi?"

"Bilmiyorum, ağlamaya devam ediyor ama ilk günlere oranla çok daha iyi tabi"

"Cenaze sonrasında çekim yapmak büyük aptallıktı" demişti Yoongi hyung araya girerek. "Bunu dile getirdim ama buna mecbur olduğumuzu, programın büyük bir aksamayla alt üst olabileceğini söylediler."

"Program Taehyungdan daha önemli olmamalıydı" dediğimde beni destekleyen cümleler kurmuşları. Sanırım bu durumun tek iyi yanı, Yoongi hyung Taehyunga karşı gerçekten çok nazik olmaya başlamasıydı. Onu kolluyor, yanına gidip konuşmaya çalışıyordu. Acısını kendisiyle de paylaşmasını istiyordu ondan. Taehyung normalde olsa yumuşak bir şekilde karşılamazdı, bunu biliyordum fakat şu an fazla savunmasızdı. Dolayısıyla ona karşı gelemiyordu. Araları çok daha iyiydi.

"Jungkook, yanlış anlamanı istemeyerek bir şey söylemek istiyorum" dediğinde bakışlarımı Seokjin hyunga çevirmiştim. Ağzım dolu olduğu için başımı sallamakla yetindiğimde devam etmişti. Belliydi ki bu söyleyeceklerine grupça tartışıp karar vermişlerdi. Seokjin hyungsa sözcüydü.

"Taehyungun yanında olmak istemeni çok iyi anlıyoruz. Empati yaptığımızda gerçekten bunu anlamak çok kolay oluyor fakat her an Taehyungun yanında olursan onun iyileşmesi daha uzun sürer" demişti. "Taehyung çoğu şeyi yalnız başına başarmış bir çocuk olduğu için senin kusursuz ilgin onun iyileşme sürecini yavaşlatıyor. Gerçekten hiçbir çıkar için değil, sadece onun iyiliği için söylüyorum bunları. Ondan biraz uzakta kalman, fazla değil gerçekten biraz, daha iyi olacakmış gibi hissediyorum."

"Dışarıdan bakıldığında daha doğru görüyor olabilirsiniz evet ama istediği ilgiyi nasıl reddedebilirim? Yanıma gelip saçlarını okşamamı istediğini söylediğinde onu nasıl reddedebilirim ki? Bunu gerçekten yapamam"

"Haklısın, biliyorum. Sadece doğru olanın onun biraz yalnız kalması gerektiği olduğunu düşünüyorum ama senden ilgi isteyen kırgın birini reddedemeyeceğini de biliyorum. Kim olsa aynı durumda olurdu"

Derin bir nefes verip elimdeki yarısı bitmiş tabağı masaya bırakmıştım.

"Ben elimden geldiğince toparlanması için bir şeyler söylüyorum. Onu güçlendirmek için elimden geleni yapıyorum ama bu yeterli olmuyor. Böyle bir durumda ona tek başıma yetemem. Sizin de onun yanında olduğunuzu hissetmesi gerek. Elbette hissediyordur ama biliyorsunuz Taehyung temas olmadan yapamıyor"

"Doğru söylüyorsun" demişti Namjoon hyung. "Ona elimizden geldiğince destek oluyoruz tabi ama temas onun için önemli" diye eklediğinde olumlu mırıltılar çıkarmıştı diğer hyunglar.

"Sadece söylemek istedim. Yine de doğru bildiğin şeyi yapmaya devam et, onunla bizden çok daha yakınsın"

"Hyung, hayır" demiştim sözünü bitirir bitirmez. "Bakın, böyle şeyler düşündüğümüzü biliyorum ama Taehyungla sizden çok daha fazla yakın falan değilim. Bana anlattığı şeyleri size de anlatıyor, bana gösterdiği tavırları size de gösteriyor. Sizden tek farkım onunla istersem eğer sizden daha fazla temasta bulunabiliyor oluşumdur. Size yemin edebilirim bu konuda, başka bir farkımız yok."

"Seni suçlamadım Jungkook, haklı olabilirsin elbette"

"Beni suçlamadığını biliyorum hyung, sadece bunu söyleyen tek kişi sen değilsin. Biz birlikte olmaya karar verdiğimiz zamanda bunun olacağını da düşünmüştük, sırf böyle düşünmemeniz için elimizden geleni yapıyoruz ama gerçekten ciddi bir fark olmamasına rağmen böyle davranıp düşünmeniz bizi üzüyor" demiş ve saçlarımı geriye atarak derin bir nefes almıştım. "Neyse, bunu daha sonra konuşalım. Şu an önceliğimiz Taehyungun iyi olması. Dediğiniz gibi yanına daha az gitmeye çalışırım, siz de benim yerimi doldurursunuz" dediğimde Seokjin hyung ellerini iki yana sallamıştı.

"Beni yanlış anlama Jungkook, yerini doldurmak gibi bir amacım yok. Ki yerini dolduramam da-"

"Saçmalama lütfen hyung, seni yanlış anlamadım ve emin ol yerimi doldurabilirsin. Taehyung hepinize teker teker aşık, en çok da sana Yoongi hyung" diyerek bakışlarımı ona çevirdiğimde bir an afallamıştı. "Yanlış duymadın hyung, sana bu kadar tavırlı olmasının nedeni koşulsuz şartsız bir şekilde en çok sevdiği, hayran olduğu hyungundan destek görememesi. Eminim ki elini kana bulasan Taehyung senin suçunu üstlenebilecek kadar aşık sana"

Yoongi hyung sessiz kaldığında ayaklanmıştım. Biraz çıkıp hava almak gerçekten iyi gelebilirdi.

"Böyle bir anda söylenecek bir şey değildi belki de ama sadece konusu geçince içimde tutmak istemedim, umarım bana kızmamışsınızdır. Ve biraz sinirliymişim gibi konuştuğum için de özür dilerim, daha saygılı konuşabilirdim"

"Sorun değil Jungkook, yanlış bir şey söylemedin" dediğinde başımı sallayarak Namjoon hyungu onaylamıştım. "Ben terasta olacağım, bir şey olursa çağırırsınız beni" dediğimde bu sefer onlar beni onaylamıştı. Adımlarım terasa doğru yönelirken dışarı çıkmadan önce dolaptan soğuk bir içecek almıştım.

Yarı çıplak oluşumu umursamadan terasa çıktığımda havanın harika oluşu Taehyungu da buraya getirme isteğiyle dolup taşırmıştı beni. Bu isteğimi bastırarak bir armut koltuğa oturmuştum. Oturduğum yere yayılarak soğuk portakal suyunun kapağını açarak dudaklarıma götürmüş, birkaç yudum almıştım. İçimin serinlemesine yardımcı olduğunu saniye saniye hissettiğimde derin bir nefes vererek başımı geriye yaslayıp gözlerimi kapatmıştım.

Taehyungu daha ne kadar iyi toparlayabileceğim hakkında düşünmeye çalışıyordum ama gerçekten aklıma farklı bir şey gelmiyordu. Derin bir iç geçirerek tüm düşünceleri kafamdan atmış ve hiçbir şey düşünmeden öylece durmaya başlamıştım.

Evet, kendimde en sevdiğim özellik hiçbir şey düşünmeden durabiliyor oluşumdu. Bu beni biraz salak gibi hissettirse de gerçekten iyi geliyordu. Öylece etrafa bakarken sadece bakıyor, hiçbir şey görmüyor oluşumu seviyordum.

Kendimi işlevsiz bir salak gibi hissettiğim dakikalarda omuzlarıma yerleşen ellerle birlikte bakışlarımı yukarı çevirdiğimde Hoseok hyungun olduğunu görmüştüm.

"Neden buradasın?"

"Sadece hava alıyordum. Sen? Sen neden Taehyungun yanında değilsin?"

"Jiminle yalnız kalsın istedim" dediğinde başımı sallayarak onu onaylamıştım. Bakışlarımı indirdiğimde kollarını boynuma sararak saçlarıma öpücük bırakmıştı. İstemsizce gülümseyerek bir elimi boynuma sardığı kollarına yerleştirdiğimde art arda öpücük bırakmıştı saçlarıma.

"Sevgi gösterisi vakti mi geldi?" Dediğimde o da benimle birlikte kıkırdamıştı.

"İçimden geldi" demişti kollarını benden çekmeden omuz silkerken. "Ayrıca Jimin ve Taehyungu kıskandım birazcık" dediğinde bakışlarımı tekrar ona çevirmiştim.

"Neyi kıskandın?"

"Bilmem, böyle birbirlerine sarılıp öptüler falan. Ben de üvey evlat gibi kaldım"

"Kıyamam sana" Dudaklarımı büzerek konuşmuş ve yanağını sıkarak ona öpücük atmıştım. Evet, hyunglarıma arada böyle sırnaşıyordum. "Gel, kucağıma otur" dediğimde gözlerini büyütmüş ve tatlı sesler çıkartarak kollarını boynumdan ayırmıştı. Saniyeler sonra uyluklarımın üzerine yan bir şekilde oturup tekrar boynuma sarılınca gülerek ben de ona sarılmıştım. Yanağımı saçlarına yaslayarak derin bir nefes alıp vermiştim. Kollarımı biraz daha sıkılaştırırken gözlerimi kapatmış, yüzüme ve bedenime çarpan rüzgarı hissetmeye odaklanmıştım.

Hyungumla birlikte bir rahatlama seansına girmiş gibiydik ve ikimiz de içinde olduğumuz durumdan memnunduk.

-

Sessizliğimiz bizi kısa bir uykuya daldıracak kadar uzun sürse de bozulması kaçınılmaz olan bir şeydi. Beni şaşırtan şey ise bu sessizliği bozan kişinin Taehyung olmasıydı.

"Ben içeride Jungkook gelsin beni sarmalayıp öpsün diye beklerken o burada hyungumla beni aldatıyor, Tanrım daha neler görecek bu gözlerim?"

Kucağımda uyuyan hyungumla birlikte irkilerek uyandığımızda Taehyung, Jimin hyungla birlikte karşımda dikiliyordu. Şaşkınca ona baktığım ve olayları anlamlandırmaya çalıştığım sırada Jimin hyung kıkırdamış ve boynumdan ayrılsa da kucağımda oturmaya devam eden Hoseok hyungu kolundan tutarak kaldırmıştı.

"Hyung gel, elini yüzünü yıkayalım da kendine gel"

Hoseok hyung eminim ki yaptığından bir şey anlamasa da başını sallamış ve kucağımdan kalkarak yürümeye başlamıştı. Onun yerini saniyeler içinde Taehyung aldığında kollarımı beline sararak saçlarını öpmüştüm.

"Beni mi bekledin? Özür dilerim, sadece diğer hyungların da yanında olmak istediğini bildiğim için biraz fırsat vermek istedim" dediğimde bir şey demeden bacaklarını iki yanımdan sarkıtarak tam olarak kasıklarımın üzerine oturmuştu. Ellerini boynuma yerleştirerek dudaklarını birden dudaklarıma bastırdığında şaşkınlıktan zaten kısa olan öpücüğüne karşılık bile verememiştim.

"Aptal gibisin" demişti gülümseyerek boynuma yerleşirken. "Cidden, etrafa aptal gibi bakıyorsun Jungkook" diye eklediğinde gülümseyerek kollarımı sıkılaştırmıştım.

"Ama sen böyle yaparsan ben yükselirim" demiştim sessizce. Boynuma değen yanağının baskısının arttığını hissedince gülümsediğini fark etmiştim. "Açık alandaki bu cesur hareketlerinin nedenini öğrenebilir miyim peki?"

"Sadece içimden geldi" dediğinde dudaklarımı tekrar saçlarına bastırmış, kavradığım belini okşamaya başlamıştım.

"Yani bir şey söylemek de istemiyorum ama Jimin benden daha iyi geldi galiba sana?" Diye mırıldandığımda gülümseyerek biraz geri çekilmiş ve gözlerime bakarak beni tekrar öpmüştü.

"Senin yanındayken içimi dökmek için daha çok ağlıyorum çünkü beni çekeceğini biliyorum" demişti sessizce. Parmakları kulağımla ve ensemdeki saçlarla oynuyordu. "Jiminle biraz konuştuktan sonra onları ne kadar yorduğumu ve üzdüğümü fark ettim. O yüzden daha güçlü olmaya çalışacağım" dediğinde kaşlarımı çatarak bir elimle yüzünü kavramış, yanağını okşamaya başlamıştım.

"Kimseyi yormuyorsun" demiştim ona kızarak. "Sakın böyle şeyler düşünme" diye eklediğimde gülümsemiş ve başını iki yana sallamıştı.

"İçimden geçeni söylüyorum, bu tür cümleler kurarak düşüncelerimi değiştiremezsin" demişti dürüstçe. "Tüm gece ağlamamı dindirebilmek için uyumadın, benden ayrı kaldığın ilk anda uyuyakalmışsın-"

"Taehyung, saçmalama lütfen"

"Hayır, asıl sen saçmalama. Jungkook, yorgunluğunu gözlerinden okuyabiliyorum. En çok da seni yorduğumu biliyorum ve bunu kabul ediyorum."

"Yorulsam da sorun değil. Sen iyi olacaksan bütün yıl boyunca yorgun kalabilirim" dediğimde gözlerindeki parlaklık gözle görülür bir şekilde artmıştı. Dudaklarıma tatlı bir öpücük daha verdikten sonra bana sokularak boynuma sarılmış, öyle kalmıştı.

"Teşekkür ederim" demişti sessizce. "Çok ağlayıp başını şişirdiğim için de özür dilerim. Ama buna ihtiyacım vardı. Ve bunu tek başıma yapamazdım. İçimi döktüm ve şimdi daha iyiyim" dediğinde sırtını okşayarak sessiz kalmayı tercih etmiştim.

"Ayrıca Jiminin bana daha iyi geldiğini falan düşünme, şu an gülümsüyor olmamın tek nedeni yeterince içimi döküp ağlayabilmiş olmam. Sen gittikten sonra ben yemeğimi yiyip ağrı kesici ictikten sonra biraz uyudum ve uyandığımda çok daha iyi hissediyordum. Yani yanımda Jimin değil de sen olsaydın da aynı şeyler olacaktı"

"Sorun yok Taehyung. Benden daha iyi gelmiş olsaydı da sıkıntı yoktu. O senin en yakın arkadaşın. İlişkinizin boyutunu biliyorum. Bunda yanlış ya da açıklamanı gerektirecek bir şey yok"

"Olsun" demişti omuzlarını hareket ettirirken. "Yine de açıklamak istedim"

Gülümseyerek saçlarının arasına gömülmüş ve onu sıkıca sarmıştım. Gözlerimi kapatarak kokusunu solumaya başlamıştım ki geri çekilerek yanaklarımı kavrayınca gözlerimi aralayarak ona bakmıştım.

"Seni seviyorum" demişti birden. O saniyelerde kalbimin teklediğini hissetmiştim. "İyi ki her şeye rağmen sana açılmaya karar vermişim" demişti. Dudaklarında tatlı bir gülümseme vardı ve güzel gözleri parlıyordu. "Hayatımda aldığım en güzel kararsın"

"Böyle şeyler söyleme, şımarırım bak" diyerek utancımı şakayla gizlemeye çalışsam da bunu anlayarak başını yana eğmiş, kaşlarını hafifçe kaldırırken gülümsemesini genişletmişti. Bakışlarım dudaklarına kayarken yaklaşık bir haftadır hasret kaldığım gülümsemesine iç çekerek bakmıştım. Minik bir öpücük verip onu kendime çektiğim sırada Taehyungun cebinde olan telefonu titremişti. Bana yaslanarak telefonunu açtığında birçok mesajın olduğunu görsek de en baştaki mesajın, yani şimdi atılan mesajın Yoongi hyungdan geldiğini görünce istemsizce gerilmiştim. Bakışlarım terasa açılan kapıya döndüğünde kimseyi göremeyerek bakışlarımı tekrar telefonun ekranına çevirmiştim. Taehyungun mesajı açıp okumaya başladığını görünce önce okumak istememiştim fakat uzun bir yazı olduğunu görünce kendimi tutamamış ve okumaya başlamıştım.

Gelen: Yoongi Hyungie
Taehyung, uzun bir süredir kadar sana yanlış bir tavır sergilediğimi biliyorum. Bunu kısa bir süre önce kabul ederek size daha ılımlı yaklaşmaya çalışsam da patavatsız bir insan olduğum ve bunu değiştiremediğim için yine sizi, seni kıracak şeyler söylemeye devam ettiğim zamanlar oluyor, bunun farkındayım. Ama bunun tek nedeni size olan sevgim. Gerçekten sizi çok seviyorum, Taehyung, siz benim ailemsiniz. Neyse, bunu başka bir zamanda daha uzun bir şekilde konuşacağımızı biliyorum. Şimdi biraz bahsetmiş olmamın tek nedeni her ne olursa olsun, sana farklı yansıtsam da seni gerçekten sevdiğimi bilmeni istemem. Çok kötü ve zorlu bir süreçten geçtiğini biliyorum, seni az çok anlayabiliyorum, aynı duyguları yaşadığımı hatırlıyorum. Yanında olduğumu bilmeni istiyorum Taehyung. Sen her zaman, 30 yaşında bile olsan, benim minik kardeşim olacaksın. Ve ben de her zaman senin hyungun, gerekirse de baban olacağım. Kendimi sana nasıl affetireceğimi bilmiyorum ama bunun için çabalayacağıma emin olabilirsin. Yanına geldiğimde beni itmemeni, bana yüz çevirmemeni rica ediyorum çünkü yanında olup acını paylaşmak istiyorum. Daha fazla uzatmayacağım. Zaten bu tür yazıları yazmakta biraz zorlanıyorum, saçmalayabiliyorum. Yanına geldiğimde ve sen biraz daha iyi olduğunda seninle uzunca konuşmak istiyorum. Lütfen güçlü kal, sen her şeyi atlatabilecek güçtesin, bunu biliyorum. Ve Taehyung, seni seviyorum.

Taehyung mesajı okur okumaz dolan gözleri ve büzülen dudaklarıyla bana bakmaya başladığında gülümseyerek saçlarını geriye doğru taramış, bir kısmını kulağının arkasına itmiştim. Dudakları titremeye başladığında gülümsememi genişletmiş, yanaklarını ıslatan yaşları parmaklarımla yakalamıştım. Bir şey söylemek istediğini ama söyleyemediğini fark edebiliyordum. Bu yüzden ben konuşmuştum.

"Yoongi hyung yine her zamanki formunda" demiştim güler gibi bir ses çıkartırken. "Seni benden çok dağıtan biri varsa o da Yoongi hyungdur" dediğimde dudakları daha da büzülmüş ve başını onaylar anlamda sallamıştı.

Gelen mesajın onu hem üzüntüden hem de mutluluktan ağlattığını biliyordum. Taehyung, Yoongi hyung konusunda çok hassastı ve Yoongi hyung uzun bir sürenin ardından ilk defa bu kadar net bir beyaz bayrak çekmişti. Bu Taehyunga iyi geldiği kadar onu darma duman da etmişti. Bunu hissedebiliyordum.

"Her şey yoluna girecek demiştim sana" demiştim sessizce yanağını okşarken. Birer birer dökülen damlaların son durağı parmaklarımın ucu oluyordu hala. "Ve inan bana, her şeyin çok daha güzel olduğu zamanlara da geleceğiz. Sadece biraz daha sabretmemiz gerek."

"İnanıyorum. Hem zaten büyükbabam gittiği yerden bana yardım ediyor. Bunu hissediyorum" demişti pürüzlü çıkan sesiyle. Gözleri daha da dolarken bakışlarını gökyüzüne çevirmişti. Acıdığını bildiğim boynuna bir öpücük bırakıp burnumu hafifçe teninde gezdirmiştim. Bir çocuk kadar masum ve saf olan yüz ifadesi, kızarık burnu, göz kenarları ve dudakları içimde garip duygular uyandıyor, onu içime sokup saklama isteği uyandırıyordu. "Teşekkür ederim büyükbaba. Daha güçlü bir torun olacağım ve senin için bundan sonra çok daha fazla gülümseyeceğim. Seni seviyorum"

Kendi kendine kısık bir sesle mırıldandıktan sonra bakışlarını bana çevirmişti. Masumluğu içimdeki alevi yükseltirken kendimi tutmamış, iki yanağını da kavrayarak dışarıda oluşumuzu umursamadan dudaklarımızı birleştirmiştim. Hemen omuzlarıma tutunarak beni kendisine daha çok çektiğinde alt dudağını dudaklarımın arasına alıp nazikçe emmeye başlamıştım. Asla farklı bir yöne çekilemeyecek kadar masum bir öpüşmenin içindeydik. Taehyung benden güç almak istercesine öpüyordu beni. Ben de tüm gücümü ona aktarmaya dünden hazırdım.

Taehyungun göz yaşlarının üçüncü bir kişi olarak karıştığı masum öpüşmemiz, terasın kapısının açılması ve Hoseok hyungun bizi görür görmez attığı çığlıkla sonlanmıştı. Normalde olsa utanarak hemen oradan kaçardım fakat bu çığlık Taehyungun ağlamasını durdurduğu ve onu istemsizce de olsa gülümsettiği için hareket etmemiş, sadece Taehyunga sıkıca sarılıp yüzümü boynuna gömerek onlardan kendimi korumaya çalışmıştım. Çünkü birkaç saniye sonra çağırdığı kişiyle birlikte bizi dalga yağmuruna tutacaklarını biliyordum.

"Jimin, koş! Bunlar öpüşüyor!"



____

Nedense pek içime sinmedi ama yine de çok kötü olmamıştır diye düşünerek atayım dedim ❤️

Kendinize çok iyi bakın ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

29.5K 1.9K 24
Dünyaca ünlü büyük mafyaların birbiri ile oynadığı büyük mevlâ kumarı, maça hiç katılmayan birinin bütün paraları alıp gitmesiyle son bulmuştu. Lakin...
553K 62.8K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
31.8K 3.6K 23
"Arabanız da sizin gibi öylesine temiz ki, onu feci halde kirletmek istiyorum Dedektif Jeon." #𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺 #𝐂𝐫𝐢𝐦𝐢𝐧𝐚𝐥 [01.03.2021] ©Bety
220K 21.3K 24
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...