"Kurtaracağız."
Multi: Çiçek Kızıım 🌸
ALP'TEN DEVAM
Güneşin gözüme işkence etmesiyle daha bir saat kapamadığım gözlerimi açtım. Gece hiç uyumamamış bir dakika bile gözlerimi yumamamıştım. Aselsizlik iliklerime kadar işlenmişti. Çok ama çok özlemiştim şimdiden. Ama abim dediklerinde haklıydı. Kendimizi kızımız için toparlamalıydık.
Önce kendimizi, sonrada seni kurtaracağız güzelim.
Daha fazla oyalanmadan kalkıp odamın içindeki banyoya girdim. Dağılmış saçlarımı elimle biraz daha dağıttım. Banyodan çıkıp direk dolabımın karşına geçtim. Teker teker elbiselere elimi atarken elime denk gelen tişörtle gözlerimi yumdum.
Flashback
Tavana karşı düşencelerimi tartıp biçerken odamın kapısı açıldı. Gözlerimi tavandan ayırıp gelene baktım,asel'im gelmişti.Ellerini arkasın da birleştirmişti. "Amanda aman yakışıklı beyimiz ne yapıyomuşş?" diye şirince konuşan asele hayran gözlerimle baktım. Asel benim hayatımdaki tek kadındı. Ve en değerli kadındı. Çoğu kimsee asele verdiğimiz değeri aşırı buluyor, ama biz ona hala az değer verdiğimizi düşünüyoruz. Aselin bizim hayatımıza katıkları az buz değildi. O bizi hayata bağlıyordu.
Düşüncelerimden kurtulup," Gelsene güzelim." dediğim de gözleriyle odayı tarayıp" Yok alpim sadece sana bunu vermeye geldim. " dediğin de gülümseyip arkasındaki siyah ambalaja sarılmış paketi kucağıma koyup kafamın üstünde ufak bi öpcük kondurdu. " Sakın açma tamam mı. Ben çıkınca açarsın. Umarım beğenirsin yakışıklı. " diyip koşarak odadan çıktı.
Kucağımdaki hediye paketini dikkatle açarken içinden çıkan tişörtle ağzım kulaklarıma vardı. Simsiyah bir tişörtü sadece sağüst köşede 5 tane yıldız vardı. Bizi temsil eden.
Daldığım düşünceler gülümsememe yol açtı. Bir gözümden damla aşağıya doğru düşerken kazağı içime sokmak istercesine sarıldım. Hiç kıyamamıştım giymeye ama bugün giyecektim. O gün o hediyeden hepimize almıştı. Sadece farklı farklı renklerdeyedi. Direk tişörtü çıplak bedenime giyerken altıma siyah pantolonu çektim. Üstüme kot çeketimi de giyerken saçlarımı yeniden dağıttım.
Daha fazla oyalanmadan aşağıya indim. Çağan kahvaltı için tost yaparken poyrazda ona yardım ediyordu. Efo yine bahçedeydi. Bizimkilere günaydın diyip bahçeye adımladım. Efo bacaklarını kendine doğru çekmiş sesizce konuşuyordu.
Direk yanına oturdum. Kafasını kaldırıp yaşlı gözlerle bana baktı. Gözlerimi yumup kafasını kendime çekip sarıldım. " Dayan kardeşim. Kızımızı kurtaracağız. " dediğim de kafasını salayıp burnunu çekti. " Ulan kaç yaşına geldin hala sümüğünü üstümde siliyorsun. " dediğimde kahkaha attı. Bende onun gülüşüne kahkaha atarken havuzun arkasındaki ağaçtaki gölge gözüme çarptı. Gözlerimi kısıp oraya bakarken gölge hemen yok oldu. Göz yanılmasıydı heralde.
Kahvaltımızı yapmış şuan da şöför koltuğuna oturduğum arabayla okula gidiyorduk. Her zaman arabamızın içindeki sesti asel. Şuan onsuz okulda napacağız bilmiyorum. Okula yaklaşınca hızlıca içeriye girip arabayı park ettim. Poyraz kısık bir sesle " Haydi bismillah. " dediğinde kafamla onayladım onu. Bahçedeki çoğunun gözü bizden tarafa dönerken hepsi şaşkınca bize bakıyordu. Haklıydılar asel yoktu yanımızda. Bende çok şaşkındım. Kimseyle göz temasına girmeden direk içeriye girerken önümüzde duran çiçek ve adarla durmak zorunda kaldık.
Şu lavuk adardan hiç hoşlanmıyordum. Asele çok yakın davranıyordu ve ona olan ilgisinin farkındaydık hepimiz. Asel için sesimizi çıkarmıyorduk. Çiçek gözlerini çağanın gözlerine dikmiş bakarken çağan ona bakmıyordu. Çiçek diyince aklıma gelen anıyla gülümsedim. Daha kaç gün önce hüngür hüngür bize ağlayıp sarılan kız şuan da demir parmaklıklara sarılıyor. Adara dönüp kafamı saladım ne var anlamında. Boğazını temizleyip," Aslında biz aseli merak ettik. Görüşe filan gitiniz mi? Nasılsınız merak ettik soralım dedik. " dediğin de yanımdaki çağana bakıp bayık gözlerle " Sen anlatır mısın kardeşim. Aseli göremediğimizi, sikik izinlerin izin vermediğini, kaç saattir onsuz perişan olduğumuzu, daha ne kadar böyle süreceğini bilmediğimizi, elimizden hiçbir şeyin gelmediğini sen anlatır mısın canım kardeşim. " diyip daha fazla orda kalamayıp adara çarparak içeriye doğru adımlarımı atmaya devam ettim. Kafamı kaldırınca az ötede kollarını birleştirmiş kanlanmış gözlerle bizi dinleyen rüzgar hocayla şaşırmıştım. O gün adliyeye de gelmişti aselden sonra hıçkırarak ağlamıştı. Ona olan şüphem gitgide artıyordu. Rüzgar hocanın kim olduğunu bilmiyorum, ama içimden bir ses rüzgar hocanın aseli kurtaracağını söylüyordu.
Daha fazla bahçede durmayıp içeriye girdim. Merdivenleri aşıp,kapalı sınıfın kapısını gürültülü bir şekilde açtım. İçerdeki ögretmen masasına yaslanmış sületi görmemle elim direk yumruk şeklini almıştı. Karşımda tüm şerefsizliğiyle eski dostumuz karan duruyordu. Ben ona sinir ve şakınlığın verdiği hazla bakarken o gevşekce sırıtıyordu. Ama gözlerindeki özlem basbas bağırıyordu. Her zaman ki gibi kendini sırıtışıyla kamufle ediyordu.
" Ulan oruspu çocuğu ne işin var senin burda? Hangi yüzle karşımdasın lan sen? " dediğim de kahkaha atarak bana doğru yaklaştı,
" Duydum ki aselsiz kalmışsınız kardeşim. Nasıl bi his? Asel var ama dokunamıyorsunuz, aselin nerde olduğunu biliyor ama göremiyorsunuz, aseli ne halde biliyorsunuz ama elinizden hiçbirşey gelmiyor. Nasıl alp canın yanıyor dimi? Benim de canım çok yanmıştı. " diye konuşan eski dostumuzun direk yakasına yapıştım.
" Ulan sen bizim kardeşimizdin lan. Senin için gözümü kırpmadan merminin önüne atlamadım mı, senin için çağanı cayır cayır yakmadılar mı, senin için poyraz dayak yemedi mi, efo senin için bize küsmedi mi, ulan oruspu çocuğu asel senin için kaçırılmadı mı senin yüzünden 3 ay komada kalmadı mı lan. Sen bizim herşeyimizdin. Lan sen nasıl yaptın lan nasıl? " tutuğum yakalarından duvara yapıştırıp bir tane yumruk attım. " Ulan şerefsiz nasıl yaptın bize bunu? " diyip bir tane daha yumruk attım. Asla karşılık vermiyor sadece kafasını önüne eğiyordu. " Lan nasıl yaptın lan nasıl? " diyip tekrardan yumruk attım.
Yakalarından yere attıp" Ulan senin yüzünden kaç gece asel kısık sesle bize belli etmemek için yorganın altında ağladı biliyor musun? " dediğim de ikimizde berbat hale gelmiştik. Karanın kanla kaplanmış yüzünden yaşlar akarken durmadan devam ettim. " Bilmezsin. Bilseydin onu bize yaşatmazdın. Kaç yıl oldu lan? Bizi arkanda bırakıp gitmenin ardından kaç yıl geçti lan? " dediğim de hırsla üstünden beni ittip üstüme çıktı. Bi yumruk attıp, " Biliyorum lan biliyorum. Sizi ardımda bırakıp gitmek çok mu hoşuma gidiyor sandınız? Kaç yıl oldu biliyor musun kardeşim tamı tamına 8 yıl oldu. Sizden sürülmemin 8.yılı bugün. Ben sizden isteyerek gieceğimi nasıl düşündünüz lan? " diyip tekrar yumruk attı. Ağzımda gelen metalimsi tatla ağzımı açmış onu dinliyordum. " Gittim. Sizi ardımda bırakıp gittim. Çünkü ölecektiniz lan ölecektiniz. Aselin odasında bomba vardı lan. Ben sizden gitmeseydim asel bizden gidecekti. Size gelseydim siz benden gidecektiniz. Ben sizsiz tamı tamına 8 yıl geçirdim . O yorganın altında 8 senedir kısık sesle bende ağlıyorum. " dediğin de üstümden hırsla ittim onu.
" Ben neciydim burda piç? Ulan şerefsiz çağan vardı, poyraz vardı, efe vardı, abim vardı. Anlatsaydın bi çözümünü bulurduk lan. Anlatsaydın o geceleri tek ağlamazdın. " dediğim de tekrardan bi yumruk attı bana yeniden beni altına alarak, " Yine olsa yine yaparım lan. Siz yaşayın diye gerekirse geceleri ben ağlarım. Ama yeterki siz yaşayın. Alp ben kardeşlerimi çok özledim. Dayanamıyorum artık abicim. Aselsiz siz birgün duramıyorsunuz ya ben tam 8 yıldır onu sadece uzaktan izleyebiliyorum. Dokunamıyorum, koklayamıyorum
,dinleyemiyorum,konuşamıyorum. Ben sizi her gün izledim lan. Sizin arkanızdaki gölge değil bendim ben. " dediğin de bu kez ben ittim onu yere bi yumruk daha kanla kaplanmış yüzüne inerken konuşmaya başladım." Gelseydin lan gelseydin. Kaç gece senin için ağladık kaç gün seni hatırlatmasın diye bazı şarkıları açmadık, filmleri izlemedik. Kardeşlerin çok mu mutlu lan piç. Biz asıl sensiz öldük lan. Seni hatırlamasın diye asele yapmadığımız kalmadı. Her dediğin boku biz kaç kez yaşadık. Söz vermedik mi biz birbirimize. Ayrılmak yok, birbirimizi bırakmak yok. 8 yıldır nerdesin lan sen?" Diyip tekrar bi yumruk indirdim yüzüne artık ikimizde berabat bi hale gelmiştik. Gelen hıçkırık sesiyle bakışlarımızı kapıya yöneltik. Büyük bir kalabalık vardı dışarıda çağan, poyraz ve efe en baştaydı. Efo ağlıyordu. Çağanda ağlıyordu poyraz ikimize bakıp kafasını saladı.
Poyraz gelip ikimizin kolundan tutunca çağan kendini toparlayıp,
" Dağılın lan. " diye bağırdı. Herkes korkuyla bi tarafa giderken poyraz sıkıca tutuğu kolumuzla bizi peşinden sürüklüyordu. Bahçeye geldiğimiz de direk arka bahçeye yürüdü. İkimizi yere fırlatırken kalkacak gücü kendimde bulamıyordum. Kafasını direk karana çevirdi. Karan kafasını kaldıramıyordu. Kafasını eğmiş yerdeki biçimsiz taşlara bakıyordu.
" Kaldır lan kafanı. Yüzüme baksana. Ulan piç kaldır kafanı. " dediğin de karan yaşlanmış gözleriyle kafasını kaldırdı. Yüzünde kurumamış kanlar vardı, bende olduğu gibi. " Sen bizi bırakıp gittin lan. Şimdi niye geldin lan niye. Aynı acıyı tekrar yaşatmak için mi ha? Kardeşimiz bizi bir kağıt paçavrasıyla bırakıp gitti. Bunu da bize düşmanımız gelip haber haber verdi lan. Asel öldü lan öldü. O kıyamadığın aseli kendin öldürdün Senin yokluğuna alışamadı lan. Kaç kez odanda hıçkırık sesleri geldi biliyor musun? Sen bizi izlemişsin ya, keşke izlemeseydin. Keşke adam gibi gelseydin çok geç kaldın lan çok geç kaldın. " dediğin de karan kafasını tekrar eğdi kısık sesi sessiz oratamımıza bomba gibi düştü.
" Mecburdum poyraz. Asel için, sizin için mecburdum bende isterdim daha erken geliyim, daha erken kendimi gösterebileyim. Ama olmazdı sizi tehlikeye atamazdım. Ulan siz benim rahatımın yerinde olduğunu filan mı sanıyorsunuz?" Diyip bağırarak ayağıya kalktı.
Tişörtünü sıyırıp" Bakın lan bakın. Size gelmek kaçtığım her günün cezası. " diyip karnındaki morkları gösterdi. Arkasını dönüp sesini tekrar yükselti. " Bakın lan kaçırmayın o gözlerinizi. Bakın sizin için bu izleri taşıyorum vücüttum da. Haklısın geç kaldım, ama gelemiyordum kardeşim. Size yaklaşmam yasaktı. " dediğin de hepimizin sağ gözünden bir damla yaş aktı. Poyraz karanın yanında çöktü hepimiz yanına çökerken poyraz karanın kafasını kendine bastırırken, hepimiz güçsüzce kollarımızı ona doladık. Karanın hıçkırıkları kollarımızın arasında kaybolurken hepimiz ağlıyorduk.
Asel'im sıra seni kurtarmakta...
Kendimizi toparlamamız nerdeyse saatlerimizi almıştı. Kaç zil çalıp geçti. Ama biz yerimizden teprenemedik. Çalan telefonumun sesi sessiz ortamımıza çığ gibi düşerken güçsüzlükle elimi ceketimin sağ cebine koyup abimin aramasını yanıtladım.
" Efendim abi. Okuldayız buralar biraz karıştı.. de siktir lo. Haa abicim ben değil kuzenim yazmış. Abi şakamısın lan. Yani şaka mı yapıyorsun? Tamam tamam 10 dakikaya senin yanındayız. Lan yerim senin o ağzını..şaka yaptım abim tamam tamam. " diye bitirdiğim konuşmamla herkesin gözü benden tarafa dönmüştü. Hızla ayağıya kalkıp bağırarak" Lan abim asele bir görüş ayarlamış. 10 dakika içinde yanında olmamız lazım. " dediğim de hepsi aynı anda ayağıya kalkıp zıblamaya başladı. Çocuk gibi sevinmiştik. Resmen kızmızı görecektik. Poyraz hepimizi toplarken karan arkada kalınca geri dönüp elimi omuzuna attıp" Sende gel. 8 yıl yetti bize. Artık ayrılmayalım, " diyip kısık bir sesle bitirdim cümlemi
" Kardeşim. " dediğimde karan koşarak arabaya binmişti. Şöför koltuğuna çağanın oturmasıyla ağzımız kulaklarımızda yolun bitmesini bekliyorduk. Tamı tamına 2 gün olmuştu aseli görmeyeli kim bilir ne haldeydi benim güzel kızım. Ama eminim o bizim kızımız asla yıkılmamıştır.
10 dakika gibi kısa bir süre sonra abimin şirketine gelmiştik. Hızla arabadan inip koşarak şirkete girdik çalışanlar garip garip bize bakarken hiçbirini takmadan merdivenlere yöneldik. Koşa koşa yukarıya çıkıyorduk. Nefes nefese bitirdiğimiz 14. Merdivenle abimin odası nihayet gözükmüştü. Abimin asistanı bizi dururacakken abim odadan çıkmıştı. Bizi görünce hepimize teker teker baktı. En arkadaki karanda gözleri takılı kaldı. Ağzı açılmıştı sonra bana baktı" Bu ne hal eşekoğlueşekler alp birde büyük olacaksın lan, " diyip karanın yanına gitti. Karan kafasını eğmiş bakarken abim kafasını göğsüns bastırdı. " Yeniden hoşgeldin kardeşim. Herşeyden haberim var. O piçin cezasını kendi elimle vereceğim. Her gününün cezasını çekecek merak etme kardeşim. " dediğin de karanın agzı kulaklarına varmıştı. Yakışıklı piç.
Abimin azarlaması ile biten yolda kendimi aşağıya atmama ramak kalmıştı. Cezaevinin önünde durdurduğu arabayla tam inecceken bizi durdurdu. " Bakın. Kızımız burda içerde kendinizi bırakmayın tamam mı oğlum. Sizi böyle görürse onu kimse toparlayamaz. Güçlü durun. Eve gidince beraber ağlarız. Ama şimdi güçlü durmamız lazım. " dediğin de abimin her zamanki gibi haklı sözleriyle hepimiz kafamızı salamıştık. Hızla arabadan inerken çeşitli kontrollerden geçmiştik. Sonunda bizi bir yere bıraktıkların da heycandan yerimizde duramıyorduk. Ordan oraya dolaşıyorduk.
Kısa bie süre sonra demir kapı açıldı. Önde kadın gardiyan arkasın da saçlarını üstten sıkıca bağlamış asel girdi. Üstünde siyah bi sweat vardı altında da tayt vardı yorgun gözleri daha burdan belli oluyordu. Bizi görünce yorgun gözleri ışıldadı. Direk sıralanmış olan bizim kucağımıza atlarken kahkaha attıyordu. Hepimiz kollarımızı ince beline sıkıca doladık. " Çook özledim sizi. " diyip hepimize sarılıyordu. Onu bizden ayrıran abimle bu kez gülüp abime sarıldı. Sulu sulu abimi öpücüğe boğarken bu anın bitmemesini diliyordum.
Nihayet abimden ayrılınca hepimize uzun uzun baktı. Kaşlarını çattıp yanıma geldiğinde yara olan dudağımı ısırdım. " Alp bu yüzünün hali ne? Birşey mi oldu benimki de soru tabiki birşey oldu. Sizi birbirnize emanet etmedim mi bu ne hal lan? " dediğin de hepimiz önünden çekildiğimiz de arkamızdaki karanı gördü. Direk çenesi titremeye başladı. Gözlerinden yaşlar akarken gözlerimi sıkıca kapattım. Dayanamazdım ki. Kısık bi sesle fısıldadı. " karan.. " dediğin de karan da onun gibi ağlıyordu. Asel gözlerini hırsla silip hızlı adımlarla karanın yanına gitti. " Ne işin var senin burda? Neden geldin? Ya siz alp neden onu getirdiniz? Size demiştim ben artık karan diye birini görmek istemiyorum. Bizi arkasında bırakıp giden biriyle buraya nasıl geldiniz ha? " diyip geri geri yürümeye başladı. Gözündeki yaşları silip kafasını iki yana saldı. " Sakın bir daha benim için buraya gelmeyin. Sizi hiç affetmeyeceğim. " dediğin de gözlerim açılmıştı. Kapının önüne gidip bağırarak " Görüş bitti. " diye bağırınca abim direk aselin yanına gitti. " Asel meleğim bi dur gözünü seviyim. Bir dinle karanı herşeyin bir açıklaması vardır meleğim. Ne olur gitme. Kızım bak halimize öldük öldük. " dediğin de asel hala yaş akan gözleriyle orkun abimine bakıp kafasıyla karanı gösterip,
" Benim için 8 yılın açıklaması yok. Siz beni öldürdünüz. Bir daha buraya kadar kendizi yormayın. " diyip açılan kapıdan çıktı. Mutlulukla geldiğimiz yerden tekrar ağlayarak çıktık.
Asel'i biz öldürmüştük.
Bizi affetmeyecekti.
Dırımdırımdırıımm ve bölüm biter.. Bol gözyaşlı ve uzun bölümüzün sonuna geldik. Yanlız sonunda ben bile ağladım dnxmsmx
Bölümü nasıl buldunuz?
Bi emojiyle anlatın bakiyim..
Sizce bundan sonra ne olacak?
Asel'in tavrı çok mu serti?
Karan karakterini nasıl buldunuz?
Ben nasılım sjxjsnxjmsx
Karantinalı günlerinize ilaç olsun diye bir bölüm attım lütfen sizde bol bol yorum atın.
Öptüüm hepinizi:*