GÜN DOĞUMU

By zeynrs123

6.3M 237K 54.1K

"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikan... More

♦️MERHABA♦️
♦️BÖLÜM 1♦️
♦️BÖLÜM 2♦️
♦️BÖLÜM 3♦️
♦️BÖLÜM 4♦️
♦️BÖLÜM 5♦️
♦️BÖLÜM 6♦️
♦️BÖLÜM 7♦️
♦️BÖLÜM 8♦️
♦️BÖLÜM 9♦️
♦️BÖLÜM 10♦️
♦️BÖLÜM 11♦️
♦️BÖLÜM 12♦️
♦️BÖLÜM 13♦️
♦️BÖLÜM 14♦️
♦️BÖLÜM 15♦️
♦️BÖLÜM 16♦️
♦️BÖLÜM 17♦️
♦️BÖLÜM 18♦️
♦️BÖLÜM 19♦️
♦️BÖLÜM 20♦️
♦️BÖLÜM 21♦️
♦️BÖLÜM 22♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 23♦️
♦️BÖLÜM 24♦️
♦️BÖLÜM 25♦️
♦️BÖLÜM 26♦️
♦️BÖLÜM 27♦️
♦️BÖLÜM 28♦️
♦️BÖLÜM 29♦️
♦️BÖLÜM 30♦️
♦️BÖLÜM 31♦️
♦️BÖLÜM 32♦️
♦️BÖLÜM 33♦️
♦️BÖLÜM 34♦️
♦️BÖLÜM 35♦️
♦️2019♦️
♦️BÖLÜM 36♦️
♦️BÖLÜM 37♦️
♦️BÖLÜM 38♦️
♦️BÖLÜM 39♦️
♦️BÖLÜM 40♦️
♦️BÖLÜM 41♦️
♦️BÖLÜM 42♦️
♦️BÖLÜM 43♦️
♦️BÖLÜM 44♦️
♦️BÖLÜM 45♦️
♦️BÖLÜM 46♦️
♦️BÖLÜM 47♦️
♦️BÖLÜM 48♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 49♦️
♦️BÖLÜM 50♦️
♦️BÖLÜM 51♦️
♦️BÖLÜM 52♦️
♦️BÖLÜM 53♦️
♦️BÖLÜM 54 ♦️
♦️BÖLÜM 55♦️
♦️BÖLÜM 56♦️
♦️BÖLÜM 57♦️
♦️BÖLÜM 58♦️
♦️BÖLÜM 59♦️
♦️BÖLÜM 60♦️
♦️BÖLÜM 61♦️
♦️BÖLÜM 62♦️
♦️BÖLÜM 63♦️
♦️BÖLÜM 64♦️
♦️BÖLÜM 65♦️
♦️BÖLÜM 66♦️
♦️BÖLÜM 67♦️
♦️BÖLÜM 68♦️
♦️BÖLÜM 69♦️
♦️BÖLÜM 70♦️
♦️BÖLÜM 71♦️
♦️BÖLÜM 73♦️
♦️BÖLÜM 74♦️
♦️BÖLÜM 75♦️
♦️BÖLÜM 76♦️
♦️BÖLÜM 77 (FİNAL)♦️
♦️VEDA♦️
♦️ ÖZEL BÖLÜM ♦️

♦️BÖLÜM 72♦️

54.5K 1.9K 534
By zeynrs123

İyi okumalar.♥️

Mardin kış mevsiminin izlerinden tamamen kurtulmuş,yeniden yeşilin binbir tonunun güzelliğiyle şerpilmişti. Bahar ayı Mardin'e sıcağı,Arslanoğlu konağına ise huzuru,samimiyeti,mutluluğu çokça getirmişti.

Verilen kurbanın hayrı da eklenmiş,konak halkı günlerini yüreklerine kadar işleyen bir sevinçle geçirmeye devam etmişti. Her birinin varlığı bir diğerine sevgi kaynağı olmuş,aile üyeleri geride kalan kötü günlerinin nihayetinde sevinçle başladıkları günlerinin gecesine gözlerini huzurla kapıyordu.

Mutlulukları bütün şehrin kalbine işleyecek türdendi. Çalıştıkları yerlerde,geçtikleri sokaklarda,oturup birer çay içtikleri kahvelerde yüzlerindeki neşe Mardin halkının içine de işlemiş,nihayetinde bütün şehir huzur bulmuş gibiydi.

Kusursuz bir güzellikte geçen zamanı elbetteki en anlamlı kılan ise,değil geçen bir günün,her bir saatin bile akışını hesap ettiren minik Arslanoğullarıydı.

Dördüncü aylarını bitirmek üzere olan ufaklıklar Roza'yı artık karnını saklayamacak bir hale getirmiş,lakin saklanamayan karın,kadına bir eksiklik değil aksine bol bol güzellik katmıştı. Hamilelik Roza'ya inanılmaz yakışmış,almaya başladığı kilolar bedenine oturup yüzüne hafif şişkinlik ve renk katarak onu mümkünmüş gibi daha da güzelleştirmiş,fazlasıyla tatlı bir kadın haline gelmişti.

İstanbul'dan geldikleri zamandan bu yana geçen zamanın her anında el üstünde tutulmuş ve özenle tutulmaya devam ediyordu güzel yüzlü Roza. Evde Yade Harvin'in keskin ikazlarıyla başlayan günü, annesinin bitmek bilmeyen dikkat etmesiyle ilgili sözleriyle devam ediyordu.

Gittiği her yerde,attığı her adımda gözlerini üstünde hissettiği iki kayınbiraderi Bedirhan ve Miran ile kopamaz bir üçlü halinde geçirdiği günlerine en nihayetinde kayınbabasının da arada bir münasip bir dille dile getirdiği uyarılarda eklenmeye başladığında tam bir ilgi yuvasının içinde günlerini geçirir olmuştu Roza.

Bütün bu ilginin kalbini sarıp sarmaladığı,ruhunun herbir zerresine kadar ulaşıp kendisini mükemmel bir aile bağıyla kuvvetlendirdiği kadın büyük bir sevgiyle,sarsılmaz bir mutlulukla ailesinin tadını çıkarıyor,bütün bu güzel duyguları ise hamileliğini güzel geçiren etkenlerin en başında geliyordu.

Şu zamanlarda kendisini eller üstünde tutan ailesiyle tek ufak sıkıntıları bazılarının direkt,bazılarının ise alttan alttan artık çalışmamasını,evde dinlenerek hamileliğini geçirmesini dile getirmeleriydi. Roza'ya ise onları tatlı bir dille ertelemek düşüyordu. Henüz hastanede çalışmakta hiçbir sorun görmüyor,işine devam etmek istiyordu.

Lakin aile üyelerinden başlayıp,hastanedeki hastalarına kadar hepsinin aynı uyarılarıyla karşı karşıya geliyordu. Kendisi pek öyle görmesede Mardin halkı,çok sevdiği hanımağalarının hamileliğini dillere destan görüyor,aile halkı gibi herkes onu pamuklara sarmak istiyordu. Kendisine uyarılar veren hastalarından,yakınlarından en çok duyduğu işe soyun devamı olacak yavruların sağsalim gelmesiyle ilgiliydi.

Roza bütün bir şehrin bir olup verdiği ilginin kat kat fazlasını,çok daha yürekten olanını elbetteki tek bir adamdan,kocasından görüyordu. Bütün herkesin diller dökerek verdiği ilginin bazen tek bir bakışıyla bile çok daha fazlasını hissedebiliyordu kocasının gözlerinden.

Bir dokunuşuyla bile kendisini dünyanın merkesinde görebiliyor,adamın bir sözüyle yeniden hayat buluyordu adeta. Hergün her an her saniye aynı ilgiyle şahit olsada şaşırmadan yapamıyordu bazen. Zira kocasından gördüğü sevginin her geçen günün daha da büyüyor oluşu başını döndürüyordu. Öylesine sevilmek bazen nefesini kesiyordu Roza'nın. Sonra kocası yine nefes oluyor,ciğerlerine çektiği havanın bizzat kaynağı oluyordu.

Geçmişinin sarsıcı etksinden kendini tamamen koparmış olan kocası geleceğine daha büyük bir aşkla bağlanmış,kendisine ve karnındaki bebeklerine karşın yepyeni bir insan oluvermişti. Bu yeni hali,taze bir baba heyecanından doğuyordu. Kocası pek hevesli,biraz deli ve fazlasıyla büyük bir sabırsızlıkla bebeklerini bekliyor,bu bekleyiş sürecindeki her hali Roza'yı fazlasıyla eğlendiriyordu.

Aklını doldurmuş olan huzur dolu düşüncelerinin yüzünde oluşturduğu tatlı bir tebessümle üniformalarından kurtulmuş, üstlerini giyinmişti. Çıkmadan önce saçlarını düzelttiği anda beline ulaşmak üzere olduğunu bir kez daha fark ettiği saçlarını biraz kestirmeyi düşündüğü sırada çalınmadan açılan kapısı ile irkilerek oraya döndüğü an kocasının gözleriyle kesişince gözleri parıldadı.

Dudaklarını yalayıp gülümseyerek kapıyı kapatıp kendisine doğru yürüken kocası ile,az önceki dalgın tebessümü yüzünde genişçe yayıldı Roza'nın.

"Çıkıyordum zaten,zahmet etmeseydin keşke."

Karısının sözlerine cevap vermekten ziyade ona kavuşmanın hevesini yaşayan Baran,kadını tek eliyle belinden tutup kendine çekti. Diğer elini boynuna yerleştirip üstüne doğru eğildi ve elmacık kemiğinden dudaklarına doğru ilerleyerek üst üste öpmenin tadını çıkardı.

Kollarını omuzlarına yerleştirirken kıkırdadığını hissettiği karısının en sonunda ise dudaklarına ulaşıp gülüşünden istekle öperek geri çekildi. Aşkın arzusuna karıştığı bakışlarını karısının parıldayan gözlerine sabitledi ve keyifle soluduktan sonra ancak cevapladı sorusunu.

"Dışarıda milletin içinde seni böyle yiyip bitiremiyorum.Günün bütün hasreti içimde kalıyor."

Roza, kocasının ellerinin karnını bulduğunu hissedince duyduğu arsız sözlere rağmen sıcacık gülümsedi adama. Onun her zaman yaptığı gibi ellerinin bir süre karının üstünde gezinerek tenini okşayışının tadını çıkardı.

Bu hareketi alışkanlık edinmişti Baran. Hatta alışkanlığı da geçmiş,hergün onların varlığını daha karısının teninin koruması altındayken bile,parmak uçlarından hissederek bütün kanına karışıp kendisine güç kuvvet oluşunun büyüleyici ihtiyacı olarak gerçekleştiriyordu.

Gözlerini farketmeksizin her an karısının karnının üstünde gezinirken buluyor,her gün dokunan elleri nereyse büyüme hızını hissediyordu. Ve bu büyüyen karnın içerisinde iki canın gelişiyor olduğu gerçeği aklını başından alıyordu.

O,bu zamana kadar kadınlarda gördüğü hamileliğin böylesine büyük bir mucize oluşunu ancak şimdi,canından çok sevdiği karısının kendisine can verecek olmasıyla öğreniyordu. Karısıyla birlikte geçirdiği her anda hamileliğinin hevesini onunla bizzat yaşıyor,hatta sabırsızlık konusunda karısını bir hayli geçiyordu.

Bu doyum olmaz hevesi,sabırsızlığı ve bir de karısına özlemi bütün gün boyunca aklından bir an olsun çıkmazken bazı zamanlar dayanamayacak noktaya gelir,her ne yapıyorsa işini bırakarak hastaneye karısının yanına gelerek ona da kabul ettirerek çocuklarının kalp atışlarını birer kez daha dinlerdi.

Her seferinde aynı ritimler kulağına ulaştığı ilk an nefesi kesilir,yutkunma güçlüğü çekerdi. Bu halini her seferinde farkeden karısının uzanıp elini şefkatle tutmasıyla ancak kendine gelir,duyduğu ritimlerin kalbine işlemesiyle gözleri kapanır rahat bir nefes verirdi.

Baran son nefesini verene kadar asla unutamayacağı bu duyguların her birini tattıkça geçmişteki hayatının bir hiçten ibaret olduğu bir kez daha kabulleniyor,geleceğinin güzelliği için daha çok sabırslızlanıyordu. Keza karısı daha anneliğin başındayken anneliğine duyduğu aşkı bu kadar büyümüşken,yine çocuklarına henüz bir tenin üstünden dokunabildiği halde babalığı bu kadar benimsemişken kendisi ve karısının yavrularını kavuştukları anki anne ve babalıklarının hayalini kurarken bile kalbi heyecanla atıyordu.

Biliyordu,her şey çok güzel olacaktı. Tenine dokumakla duyduğu hazzı doruk noktalarına ulaştığında nihayet bakışlarını tekrar,kendisini gülümseyerek izleyen karısına çevirdi. Dudakları samimiyetle kıvrıldı. Bu kadın varoldukça her şey aklının alamayacağı kadar güzel olacaktı.

Ellerini tekrar karısının beline sardı ve onu biraz daha kendine çekti. Yine kolları arasında yumuşacık olan karısının bu halinden faydalanarak diğer bir geliş amacını dile getirdi.

"Ayrıca senin için hastane yönetimiyle kısa bir konuşma da yapmam gerekiyordu,onu hallettim."

Dile getirdiği sözleri duymayı beklemediğini bildiği karısı kısa bir an afalladıktan sonra ne demek istediğini algılamış olacakki,kaşları hafifçe çatıldı ve kollarının arasında huzursuzca kıpırdadı.

"Yaa Baran,lütfen yapmadım de. İzin için daha erken demiştim."

Hafiften almaya başladığı kiloların yüzüne neredeyse çocuksu bir tatlılık eklediği karısının birde küskünce konuşmasıyla güzelliğin çok daha farklı bir boyutuna ulaşmasına hayran kalan Baran,onun her defasında gözlerine bir başka güzel geliyor oluşuyla öncelikle hayretle gülerken buldu kendini. Lakin neden güldüğünü bilmeyen karısının kaşlarının iyice çatılmasıyla kendini toparladı ve husursuz kıpırdanışlarını engellemek amacıyla onu kendine daha çok bastırarak yüzüne yaklaştı.

"Yavrum hemen parlama. Senin istemediğin bir şey yapıyor muyum ben?"

Hemen ardından yüzü alaylı bir ifadeye büründü.

"Biliyorsun uslu bir kocayım ben."

Roza duyduğu sözler ile tahmin ettiği düşüncesinde yanıldığını anlayınca rahat bir nefes aldı ilk önce. Ardından ise alayla dile getirilmiş sözler ile gözlerini büyüterek güldü. Başını olumlu anlamda sallarken asla uslu bir adam olmadığını sahte bir kabullenişle dile getirdi.

"Öylesin tabi. Çok çok uslu bir kocasın sen."

Dile getirdiği sözlere karşın kısa bir kahkaha atan kocasının o anki güzelliğine dalan Roza,daha ne olduğunu anlayamadan az önce gülmek için aralanmış dudakları kendi dudaklarına sürtünür bir vaziyette olduğunu ancak bedeninin uyarılarıyla farkederken üstüne bir de sesinin titreren tonuna maruz kaldı.

"Usluluğuma karşın ödüllendirmen gerek beni. Ne de olsa en güzel yaptığın şey."

Roza'nın kocası tarafından en sınandığı hareketiydi bu. Zira kocası o soğuk dudaklarını dudaklarına yavaşlıkla sürtüp nefesini kendi nefesine karıştırarak Roza'nın bütün dengesini alt üst ederdi. Arzusunu doruklara çıkarır,onu öpmesi için istekle kavrulacak noktaya getirdiği an ise katiyen öpmez aksine eziyet verircesine sürtmeye devam ederek konuşurdu. Ne konuşmak hemde. Öyle kelimeler ederdi ki,utanmak için başka bir eylemde bulunmaya gerek kalmazdı.

Tam şu anda yine aynı durumu yaşayan Roza,kocasının omzundaki ellerini farkında olmaksızın sıkarak ne halde olduğunu kocasına belli ettiğini onun kendi dudaklarının üstünüdeki dudaklarının gerilmesiyle güldüğünü anlayarak farkedince elbetteki yine içinden bir meydan okuma isteği baş gösterdi.

Adamın omzundaki kollarını boynuna usulca dolayıp bir elini saçlarının arasından geçirdi ve başını hafifçe yana eğip kocasının dudakları arasında kendine yer açmak istermiş gibi kıpırdandı. Yaptığı bu hareket ile öpülmek istediğini düşünen kocası zafer kazanmış bir edayla belini iyice kavrayıp aynı zamanda gözlerini kapatarak öpülme isteğine karşılık vereceği an geri çekildi.

"Ah uslu kocam benim... Sen ne konuştun o zaman hastanenin yönetimiyle?"

İkisinin de bildiği üzere uslu kelimesiyle kocalık anlamında asla uyuşmayan Baran,karısının bu hareketi ile kısa bir afallamanın ardından arzuyla kapattığı göz kapaklarını açınca alayla sırıtan karısının yüz ifadesine karşın gözlerini kıstı. Ellerini belinden çekti fakat yanından uzaklaşmadan karşılık verdi.

"Sen varya,çok fena bir kadın oldun."

Kocasının sözleri ile keyifle gülen Roza kocasının gömleğinin yakasını düzeltirken onun gözlerine aynı bakışlarla karşılık verdi.

"Sen beni bu hale getirdin."

Dile getirdiği sözlerin ardından yanından uzaklaşarak çantasını ve telefonunu almak için yürüyen karısını,duvara yaslanarak süzen Baran kollarını göğsünde birleştirdi. Tekrar kendisine dönen kadının gözleri yeniden kendisini bulduğunda ona imâyla göz kırptı.

"Ben memnunum bu halinden. Fazlasıyla işime yarıyor."

Adamın pes etmek bilmeksizin dile getirdiği sözlerine karşın başını olumsuz anlamda sallayarak gülen Roza, telefonunu içine koyduğu küçük çantasını omzuna attıktan sonra tekrar ciddi olan konuya döndü.

"Ee cidden ne için konuştun hastaneyle?"

"Senin için iki günlük bir izin rica ettim. Sağ olsun kabul ettiler."

Duyduğu sözlerin merakı Roza'yı sardığında beklemeden dile getirdi bu merakını.

"Neden peki bu iki günlük izin?"

Kocası,dile getirdiği sözlerine karşın rahat bir tavırla kollarını çözdü ve yaslandığı duvardan doğrulup kendisine doğru yürüyerek tam karşısında durdu. Keyifli bir ses tonuyla karşılık verdi kendisine.

"Zamanında seni sürekli bir yerlere kaçırdığımı hatırladım ve özlediğimi farkettim. Aynısını yapacağım."

Duymayı beklemediği cevap,Roza'yı yakın bir geçmiş tarihe sürükledi. Kocasının hergün yeni bir sürprizle ya da yeni bir gelişmeyle kendisini şaşırtıp durduğu o zamanları hatırlamak yüzünde güzel bir tebessüme sebebiylet verdi. Aynı zamanda içini o zamanların heyecanı,şimdinin tatlı merakı sardı.

"Nereye kaçıracaksın?"

Dile getirdiği hevesli sorusuna karşın kendinden emin bir tavıla başını olumsuz anlamda sallayan kocasının kaşları hafifçe havalandı. Tek elini kaldırdı ve yüzüne doğru yaklaştırıp saçlarının bir tutamını kulağının arkasına yerleştirdikten sonra sözlerini keyifle dile getirdi.

"Uslu bir koca olduğumu kabul edip,evimize gidince beni ödüllendirdiğin zaman öğrenirsin."

Kocasının havalı hareketlerinden dolayı dile getireceği sözlerin tehlikesini az çok tahmin edebilmişti Roza. Fakat adamın ne yapıp edip zaferi kendi yönüne çekme çabasına karşın yine de gözleri kısmadan yapamadı.

"Çok hainsin."

Sözleri bittiği an yüzüne büyük bür gülüş yayılan kocası,kendisine inat başını olumlu anlamda salladı ve kolundan tutup kapıya yönlendirerek tekrar konuştu.

"Hadi güzelim benim,gidelim evimize. Gece işimiz var."

🍁

Konakta keyifle yenen akşam yemeğinin ardından baharın keyfini çıkarmak isteyen gençler avludaki masaya kurulmuştu. Roza,kocasının biraz takılmak için çağırdığı Yavuz'a hazırlık yapmış ve hepsinin kurulduğu masayı elinin lezzetiyle donatmıştı. Elbetti masayı donatma işini biricik kaynı devralmış,Miran kendisini yormamak adına elinden geleni yapmıştı.

Son olarak Cengiz'in de eksik kalmak gibi bir huyu olmadığından anında gelip masaya yerleşmesi ile Roza beş kişilik erkek grubunda kocasının yanına oturmuş,aralarında geçen keyifli muhabbete eşlik etmeye dalmıştı. Ve daldığı muhabbet Yavuz tarafından yine aralarında olmayan Baver'e getirildi.

"Baver'e bir fotoğraf atalım da kudursun."

Cebinden çıkardığı telefonunun beraberinde dile getirdiği sözlerine ilk karşılık veren Baran oldu.

"Ne kudurması oğlum? Adam evinde,karısının yanında. Asıl siz saplar kudurun."

Hemen ardından kolunu kaldırarak karısının boynuna attı ve Yavuz'un hepsini kadraja alacak şekilde havaya kaldırdığı ekranına bakmadan kısa bir an önce dönüp kadına göz kırptıktan sonra tekrar önüne döndü. Kısa bir an herkesin poz vermesiyle fotoğrafı çeken Yavuz,onu Baver'e göndermekle uğraştığı sırada cevapladı arkadaşını.

"Adama bak,utanmasa 'kalkın gidin' diyecek."

Duyduğu sözler ile arkadaşına gülen Baran,kolunu karısının omzundan çekmeden sandalyesinde rahat bir tavırla geriye yaslandı. Elindeki çay bardağından bir yudumu daha iştahla içtikten sonra aynı keyifle karşılık verdi Yavuz'a.

"Oğlum evlenin diyorum evlenin. Evlilikten güzel bir şey yok."

Baran'ın sözlerinin bitmesinin ardından Cengiz'in derin bir iç çekmesiyle gözler ona döndüğünde dile getirdiği sitemi herkesi güldürdü.

"Ahh ulan ah.Beni de bir evlendirseydik."

Hepsinin alaylı gülüşüne Roza'nın hafif acır gibi eklenen gülüşünü izleyen Baran,Cengiz'e hitaben konuştu bu kez.

"Şu Yavuz'a Aslı'yı bir alalım. Söz sonra sıra sende."

Hemen ardından bakışları kendilerini gülerek dinleyen büyük kardeşine kaydı ve devam etti sözlerine.

"Ne de olsa Bedirhan'ın evlilikle falan işi yok."

Aslı'nın ismini duymak,zaten varlığının hiç eksilmediği kalbine işleyen Yavuz,ona olan özlemiyle iç çeken kişi oldu bu kez. Baran'ın gelişi güzel söylediği sözlere karşın küçük bir sitemi de içeriyordu bu iç çekiş. Zira Aslı'ya değil evlilik fikrini sunabilmek,henüz ne kadar ciddi olduğunu bile tam olarak ıspatlayamıyordu. Bunun sebebi kendisine olan güvensizliğinden değil,dişi aslanının kırılması zor inancındandı.

Gözlerini,Baran'ın söyledikleri ile dalgın bir gülüş sergileyen Bedirhan'a çevirdi o da. Tek elini omzuna atarak sıkarken yarı alaylı bir şekilde ağlanacak haline güldü.

"Ben Aslı'yı alana kadar sen de Cengiz'de evlenirsiniz oğlum,bakma sen ağabeyine."

Bedirhan,yine kendisine aynı konuyla gelen her iki adama karşın dalgın olan gülüşünden kurtularak başını olumsuz anlamda salladı.

"Benim evlilik düşüncem yok beyler,siz kendinizi düşünün."

Bedirhan ve Yavuz'un sözleri ile her ikisi arasında bakışlarını gezdiren Baran,bu kez biraz yüksek bir sesle karşılık verdi.

"Ohoo sizden hiçbir şey olmaz. Miran kadar olamadınız. Baksanıza şunun gözlerine, utanmazsa yarın Bahar'a nikahı basacak."

Miran saygısı gereği bu konuyu büyüklerinin yanında açmasada ağabeyinin,içinden geçenleri bizzat okumasıyla kendinden emin bir şekilde güldü. Bakışları yengesine kaydığında onun tebessümüyle başını hafif önüne eğdi. Bahar meselesini bu kadar adamın içinde dile getirmek istemiyor olsada hem ağabeyinin hem de yengesinin zaten gözlerinden her şeyi okuyabildiklerini biliyordu ve bu ona yetiyordu.

"Desenize ben herhalükarda kalıyorum."

Ortama yine Cengiz'in sözleri düştüğünde her biri tekrar güldüler. Ardından Baver'in mesaja cevap vermesiyle konuşma o yöne kaydığında her birinin içinde kendi yürek yangını harlanmış vaziyetteydi. Neyse ki Baran'ın yürek yangını yanında,kolunun altındaydı. Neyse ki Roza'nın keyfi yerinde,kardeşinin de arkadaşının da bu adamlar ile en az kendisi kadar mutlu olacaklarına emindi.

Sohbetleri uzunca bir vakit devam eden gençler nihayetinde bitirme kararı aldıklarında Roza,sofrayı da erkeklerin toplayışını izlemiş ardından Yavuz ile vedalaşarak odasına çıkmıştı. Baran ve kardeşleri ise birer sigaranın ardından Yavuz'u ve Cengiz'i uğurlamış ardından aile halkı odalarına yönelmişti.

Baran için şu konakta yapmayı en çok sevdiği ve heves duyduğu elyemlerden biri olmuştu,karısının olduğunu bildiği odalarına merdivenleri ikişer ikişer çıkmak. Ritmi hızlanan kalbine,nihayet odasına girdiğinde kendisiyle göz göze gelen karısıyla bayram ettirmek.

Onu yavaşça baştan aşağı süzüp elbiseli hallerinden ziyade giydiği bu geceliklerle ezberlemek. İştahla yanına yürüyüp,elini beline atıp kendine çektikten sonra kendisine sunduğu gülüşünden arzuyla öpmek.

Tam da sevdiği gibi gerçekleştirdi her hareketini yine. Kollarının arasında yerini alıp elini boynuna birleştiren karısının da öpüşüne karşışık vermesiyle ise doyum olmaz bir hale geliyordu hisleri. Elleri hemen sıklaşıyor,o an karısı geri çekilmedikçe asla geri çekilmeyecek oluyordu.

Neyse ki bütün bunları çok iyi bilen Roza,kocasını zaptetmesi gerektiği anlarda bunu güçlükle de olsa gerçekleştiriyordu. Tabi ki bunun için kendisinide zapetmesi gerekiyordu. İstemeyerek de olsa kocasının dudaklarından çekildi ve kollarını gevşetmek için çabalarken konuştu.

"Sıgara kokuyorsun yine."

Kocası kollarını hafifçe gevşetsede kendisini bırakmadı. Üzerinde doğru daha çok eğilip yanağını yanağına sürterken kulağına fısıldadı.

"Seviyorsun kadın."

Roza onun bu ses tonuna karşın olan zayıflığını yaşamamak için dirensede kapanan göz kapaklarına engel olamadı. Yine de ellerini kocasının kollarına yerleştirerek gevşemiş olan ellerini çözdi ve hafifçe geriye çekilip göz teması kurdu.

"Hamileyim canım,artık bu kokuyu sevmemden daha önemli bir meselemiz var."

Kocasının kendisine sabitli gözleri kısıldı. Bir elini kaldırıp sakalını yavaşça sıvazlarken ciddi bir şey söyleyecek gibi oldu.

"Tamam o zaman. Sen bekle ben gidip senin için temizleneyim,sonra devam ederiz."

Roza,adamın yine ciddiyetten uzak dile getirdiği sözler ile gözlerini devirerek güldü. Tek eliyle kocasının omzuna hafifçe vurup onu dolabına bakışlarıyla yönlendirdiğinde kendisi gibi gülen kocası da istediğini yaptı ve dolabına yönelip giyeceklerini alarak banyoya girdi.

Duyduğu su sesi ile kocasının banyo yaptığını anlayan Roza,yatağında onu beklemeye koyuldu.Bugün almış olduğu iki günlük izninin sebebini merak ediyor,aklına sadece çiftlik evi geliyordu.

Düşüncelerle geçirdiği bir sürenin nihayetinde banyonun kapısının açılmasıyla gözleri oraya kaydığında aynı zamanda kocasının bütün bedenine de kaydı. Islak ve çıplak bedenini belinden düştü düşecek gibi duran siyah havluya kadar çekinmeden süzdüğünde güçlükle yutkundu. Heyecanı artan bedenine karşın hayıflanarak 'hamilelik hormonları' diye geçirdi içinden.

Ancak gözleri kocasının gözlerini bulduğunda yüzündeki ifadeyle onu,kendini kandırdığı kadar kolay kandıramayacağını farketti. Zira teninden süzülen su damlalarının boğazını kuruttuğu kocası,bile isteye bu hale düşmesini istemiş gibiydi. Zaten biraz sonra kapının pervazına yaslanarak dile getirdiği sözlerde niyetini ele vermiş oldu.

"Bilerek giyinmedim. Beni uslu bir koca olduğum için ödüllendirirken yorulmanı istemiyorum."

Dile getirdiği sözlere karşın onun bu haince davranışı ile gözleri kısılan Roza isteğini bastırıp sesinin normal bir tonda çıkması için çabalayarak karşılık verdi.

"Çok beklersin. "

Yüzünde geniş bir gülüş peyda oldu Baran'ın.Bu kez kollarını göğsünde birleştirdi.

"Ama nereye gideceğimizi ancak öyle öğrenirsin. "

"Öğrenmek istemiyorum."

Duyduğu sözler ile gülmeye devam eden Baran,olduğu yerden doğrulup yavaş adımlarla karısına yöneldi.

"İstersin istersin."

"Gelme."

Karısının keskin kelimesi bir etki etmedi Baran'a. Kendini beğenmiş bir edayla yürümeye devam ettiğinde karısı bu kez bacaklarını kendine çekip tek eliyle gözünü kapattı.

"Gelme ya,istemiyorum."

Bu hareketine karşın kendini tutamayarak gür bir kahkaha atan Baran,yatağa yaklaştı ve kadını bacaklarından tutup çekerek tekrar yatağa uzatırken bir eliyle de gözlerinin üstünde ki elini kaldırıp yastığa sabitleyerek bir kez daha diretti.

"İstersin yavrum,istiyorsun. "

Roza henüz ne olduğunu anlamadan kocasını üstünde bulduğunda,yüzündeki keyifli ifadeye karşın kınarcasına söylendi.

"Çok hainsin.Her konunun sonunu buraya nasıl getiriyorsun?"

Duyduğu soru ile gülüşü tekrar yüzüne yayılan Baran,tek elini karısının yastığa bastırmış olduğu eline kenetlerken diğeri ise bedeninde keşfe çoktan keşfe çıkmış bir vaziyette yüzünü biraz daha yaklaştırdı.

"Kadın bak, şunun şurasında birkaç zaman sonra sen doğurup toparlanana kadar yapamayacağız zaten. Üstüne üstün birde yarın gideceğimiz yerdede iki gün yapamayacağız. Niye fırsatımız varken değerlendirmeyelim değil mi?"

Roza,zaten sahte olan karşı koyuşlarını kocasının dokunuşları ve sözlerine karşın tamamiyle unutmuş bir vaziyette aklını iyice meraklandıran soruyu bir kez daha dile getirdi.

"Nereye gideceğiz?"

Karısını ikna etmesi sadece iki lafına bakan Baran,onu yine kendi istediği kıvama getirmiş olmanın keyfiyle güldü. Karısını cevaplamak yerine elinin altındaki geceliğini yukarı doğru sıyırdı ve hafifçe üstünden doğrulup onu kaldırarak geceliğini başından çıkardıktan sonra kendi üstünde ki açılmaya yüz tutmuş havludan da kurtuldu. Ve inatla aynı sözleri fısıldadı son kez.

"Önce ödül..."

Aradan geçen vaktin ne kadarı bulduğu için saate bakma gereği duymayan çift,kendi istedikleri zaman diliminde olmanın tadını çıkarmışlardı. Nihayetinde ise her seferinde ne yapıp edip zaferine ulaşan Baran göğsüne başını yaslamış olan karısının saçlarını,yüzünde içten bir tebessümle okşuyordu.

Roza ise günün yorgunluğunun üstüne kocasının kendisi için ödül diye bahsettiği fakat aslında bizzat Roza'ya ödül olan anlarının harareti de eklenince olduğunca mayışmış bir vaziyetteydi. Kocasının saçlarının arasındaki parmakları ise onu her geceki alışkanlığına sürüyor,gözleri kapanacak gibi oluyordu.

Fakat bundan öncesinde artık gidecekleri yeri öğrenmesi gerektiği düşüncesiyle başını hafifçe kaldırdı ve kocasının yüzüne çıkardı. Onun kendisini izlerkenki sırıtışına karşın başını olumsuz anlamda sallayarak konuştu.

"Artık nereye gideceğimizi öğrenebilir miyim?"

Karısının sözleri ile yüzündeki gülüşü büyüyen adam,onun yorgun fakat güzelliği gram eksilmeyen huzurlu yüz ifadesinin güzelliğini inceledi kısa bir süre. Hafif dağılmış olan saçlarını elleriyle geriye atarken nihayet araladı dudaklarını.

"Kendime verdiğim bir sözüm vardı. Onu tutmaya gidiyoruz."

Roza duyduğu sözler ile kaşlarının hafifçe çatışmasına engel olamadı. İyice artan merakıyla tekrar konuşacaktı ki kocası ondan önce davrandı.

"Sana,seni karının büyümüş bir halde köye götürüp anama gönlünü almayı,gönlüne girmeyi becerdiğimi gösterecektim."

Kocasının dile getirdiği sözler biter bitmez tatlı bir heyecan sardı Roza'yı. Bu sözlerin altında yatan anlam,uykusunu üstünden çekip aldı ve yerine hevesli bir ruh hali bıraktı. Göz bebekleri farkında olmadan büyüyen Roza,kocasının üstünden hafifçe doğruldu.

"Gülazer anneden mi bahsediyoruz?"

Bu hevesli hali hoşuna giden kocası keyifle başını olumlu anlamda salladı.

"Bir gidip görelim Gülazer anneni."

Alabileceği en güzel haberi alan Roza'nın gözlerinden adamın ruhuna işleyecek parıltılar süzüldü. Şaşkınlıktan hafifçe aralanan dudakları bir süre duyduklarının gerçekliğini kavrayana kadar açık kaldıktan sonra nihayet kendine geldiğinde ellerini neşeyle birbirine kenetledi. Gülazer annesine duyduğu özlem sesinden somut bir şekilde hissedilir oldu.

"İnanamıyorum. Gerçekten oraya mı gidiyoruz? Allahım,o kadar özledimki onu,Ahmet babayı. O köyü hatta o evi."

Toz buhar olan uykusu yerini derin bir heyecana bıraktığında,bu heyecanı kocasıyla paylaşmak isteyen Roza her iki elini adamın çıplak göğsüne yerleştirdi ve üstüne doğru eğilip dudaklarından istekle,teşekkür niyetine öpüp geri çekildi.

"Beni nasıl mutlu edeceğini o kadar iyi biliyorsun ki. Çok teşekkür ederim."

Gözlerinin içine derin derin bakan kocası,öpmüş olduğu dudaklarını usulca yalarken yattığı yerden kendisininde belini tutarak doğruldu. Sırtını yatağın başlığına yasladıktan sonra kendisini biraz daha yanına çekti. Ellerini,çıplak omzundan başlayıp kollarına doğru indirerek gezindirirken yüzünde yine o aynı sırıtış peyda oldu.

"Elbette kendimi nasıl mutlu edeceğimi de çok iyi biliyorum. Seni mutlu eden kısım,Gülazer annen. Beni mutlu edecek olan ise o zamanlarda senin için kavrulurken uzanıp dokunamadığım için can çekiştiğim her anın acısını çıkarmak olacak."

🍁

Ertesi günün yine geç uyumak durumunda kalan çift için biraz geç aymasının nihayetinde konakta topluca güzel bir kahvaltı yapılmıştı. Bugünün en heveslileri şüphesiz Roza ve onları uğurlayacak olan Rojbin hanımdı.

Elinden geldiğince birsürü hazırlık yaparak gelini ve oğlunun gideceği arabaya sığdırmaya çalışan Rojbin hanım,onların ailesini mutlu edeceğinin sevincini yaşıyordu.

Roza ve Baran'a ise annelerini izlemek düşüyor,Roza ona yardım ederken Baran sürekli olarak aynı uyarıda bulunuyordu annesine. Tıpkı şu anda yine heyecanla karısıyla konuşan annesini bir kez daha uyardığı gibi.

"Ana bak sakın arayıp haber vereyim deme. Sürpriz yapacağız."

Rojbin hanım,kendisinin heyecanını paylaşan kızından bakışlarını oğluna çevirip cevapladı onu.

"Oğlum kadının kalbine inecek vallahi kızımı hamile görünce."

Annesinin sözlerine karşın derin bir nefes alan Baran,onlara doğru yaklaştı ve ellerini annesinin kollarına yerleştirip yumuşak bir ses tonuyla hevesini dile getirdi.

"Ana gözünü seveyim,onca zaman telefonlarda kadına Roza'nın hamile olduğunu söylemeyin ben söyleyeceğim dedim. Zamanı gelmiş,şimdi bana bırak."

Rojbin hanım oğlunun heves ettiği bu duruma daha fazla dayanamayıp başıyla onayladı onu.

"İyi tamam tamam,dikkat edin.Hadi sağ salim gidin gelin."

Annesini ikna edebilen Baran,daha fazla uzatmadan onu sarıp öptükten sonra arabanın bagajına yönelirken Rojbin hanım bu yine yalnız kaldıkları kızına döndü ve ona sıkıca sarıldı.

"Güzel kızım,benim yerime de bol bol hasret gider onlarla. Çok mutlu olacaklar seni görünce."

Roza,annesinin sarılışına karşılık verirken sözlerinin içtenliği ile gülümsedi. Rojbin hanımın anne ve babasını fazlasıyla özlediğini derinden hissederek onun için üzülsede şu durumda belli edip kadını daha çok üzmek istemedi. Gülümsemesini büyütüp geri çekildi ve annesinin ellerinden tuttu.

"Bol bol selamları ileteceğim anne hiç merak etme. Onlar için hazırladığın bütün hazırlıklarını eksiksiz ileteceğim."

Anne ve kızın vedalaşmalarının ardından nihayet Rojbin hanımı konağa gönderebilen çiftte hevesle yollarına koyuldular. Roza'nın heyecanının güzelleştirdiği yollarını ilk önce alışveriş yapmak için çarşıya yönlendirdiler.

Kısa bir süre ara verdikleri yolculuk Roza'nın hem Gülazer hanıma hem de Ahmet beye hediyeler alması,ev için bir marketten epeyce alışveriş yapmasının ardından tekrar başladı.

Neşeleri eksilmeden sürüp giden yolda araba nihayet köy alanına giriş yaptığında Roza'nın gözleri özlemle köyde geziniyor,köy halkının hevesli bakışları ise arabalarına sabitleniyordu.

Gelenin kim olduğunu farkeden köy halkı ayaklanıp el sallıyor,Baran arabasının kornasına basarak karşılık veriyordu. Nihayet araba engebeli yolun sonunda o sıcacık yuvanın önünde durduğunda her ikisininde gözleri, elinde bir kapla bir elini alnına siper ederek kendilerinin olduğu yöne bakan yaşlı kadını buldu.

Aynı anda gülüşleri büyüyen çiftten Roza daha fazla dayanamayıp arabanın camından kafasını uzatarak hevesle elini sağladığında eş zamanlı olarak yaşlı kadından bir sevinç nidası koptu. Elindeki kabı gelişigüzel bir yere bıraktıktan sonra kocasının ismini bağırıp arabaya doğru koşar adım ilerlemeye başladı.

Bu esnada Baran'ın ihayet parkettiği arabadan hızla inen Roza arabanın önüne doğru yürüdüğünde gözleri bu kez karnına kayan kadının ikinici,fakat inanamadığını belli eden daha şen nidası Roza'yı keyifle güldürdü. İçinden kopan özlemin yoğunluğuyla yaşlı kadına doğru hızla yürüdüğünde nihayet kavuşup sarılabildiler. Gülazer hanımın inanamayan söylemleri,titreyen sesinden dökülürken sarılmayı kesinlikle bırakmadı.

"Oyy kızım benim... benim biricik kuzum. Gerçekten siz mi geldiniz?"

Yaşlı eller sırtında,saçlarında gezindikçe ruhuna işledi Roza'nın. Ona en içten şekilde karşılık verdikten sonra usulca geri çekildi.

"Gülazer annem,öyle özledim ki seni."

Gülazer annesi duyduğu sözler ile gözlerini yumup bir kez daha kollarını bedeninde sardı.

"Benim güzeller güzeli kızım. Siz gittiğiniz günden beri burnumda tütüyorsunuz benim. İyi ki geldiniz. Güzel yavrum benim,nihayet geldiniz."

Yaşlı kadının özlem dolu sarılması bittiğinde ancak o an aklına gelen bir şey ile hızla geri çekildi. Gelinini hevesle süzdüğü gözleri hamileliği belli olan karnını bulduğunda bir eliyle ağzını kapattı.Yaşadığı duygu yoğunluna son zamanlarda şahitlik edebileceği en güzel manzarayı inceleyen gözlerinin sulanması eklendi.

Gözleri bir kez daha gelinini bulduğunda onunda sulanmış gözlerini farketti. Hemen ardından bakışları torununu bulduğunda onun kendisini gülümseyerek izlediğini gördü. Fakat gözlerinden net bir şekilde okudu yaşlı kadın. Torunun siyah gözlerini büyüleyici bir şekilde sarmış olan o müthiş zaferi somut bir şekilde hissetti.

Hareketlenen torunu tam yanlarına geldi. Yüzünde sıcak bir gülüşle,bakışlarıyla karısının karnını işaret ederek konuştu.

"Sana karımı ve çocuklarımı getirdim ana."

Gülazer hanımın atlatamadığı şokunun üstüne bu kez torununun bastırarak dile getirdiği 'çocuklarım' kelimesi eklenince afalladı. Bakışları,aklına gelen ihtimali onaylamasını istercesine gelinine döndüğünde onun dudaklarını birinine bastırıp başını olumlu anlamda sallamasıyla diyecek bir söz,verecek bir tepki bulamadı.

Baran, uzun zaman boyunca yaşamak istediği bu anı gerçekleştirmiş olmanın eşsiz mutluluğunu yaşıyordu içten içe. Annesinin ve karısının bu hallerini izlemenin yarattığı huzuru aklına kazıyordu o an. Fakat anneannesinin gözlerinden süzülen bir damla yaşı farkettiği an,zaten gözleri sulanmış olan karısının her an ağlayabileceği ihtimaline karşın toparlandı.

Ortamı dağıtmak için ne yapması gerektiğine dair düşüncelerine evin kapısından koşar adımlarla çıkan dedesi yetiştiğinde ona duyduğu özlemle gülerek ve nihayet ortamı dağıtmak amacıyla yavaşça ona doğru yönelirken konuştu.

"Ohoo oğlun geldi,bütün köy karşıladı sen daha yeni mi geliyorsun baba?"

Gür sesle dile getirdiği sözleri her iki kadının da dikkatini o yöne çektiğinde nihayet yanlarına yaklaşan yaşlı adamın mutlu sesi doldu ortama.

"Vaktini bilmeyen sensin. Ne diye ben tam namazın üstündeyken geldin?Gözüm camdan size kaydı,karman çorman ettim namazı Allah affetsin."

Adamın sahte bir sinirle dile getirdikleri her iki kadını güldürürken gür bir kahkaha atan Baran ise nihayet dedesine kavuştu. Derince hasret gideren iki adamın nihayetinde onların ayrılmaları ile Roza yanlarına doğru yürüdü.

Kendisine doğru dönen adamın sıcacık gülümsemesine karşılık veren Roza önce davranıp eline uzansada yaşlı adam tarafından engellendi. Ellerini kollarına yerleştiren adam kendisini doğrulttuğunda gözlerinin karnına kayması ile kısa bir an utansada adamın,gözlerinin torununa kayıp onu tek bakışıyla en içten bir şekilde tebrik edişini hissetti.

Ardından ise gözleri kendisini bulan adam yüzünü elleri arasına alıp alnından bir bana şefkatiyle öptükten sonra geri çekildi.

"Hoş geldin güzel kızım. Allah sizi korusun."

Roza,yaşlı adama içtenlikle tebessüm ederken Baran ve Gülazer hanım ise sıkıca sarılarak hasret giderdiler. Yaşlı çiftin nihayet şaşkınlıklarını atabilmeleri ile Baran,arabanın bagajındaki eşyaları eve taşıdı ve hep birlikte içeri girdiler.

Her şeyi bir kenara bırakıp uzunca bir süre aileden ve birbirlerinden konuşan,içten bir muhabbet ile hasret gideren dörtlü ardından ayaklanmış Baran ve Ahmet bey kendilerini gören köy insanlarını selamlanak için dışarı çıkmışladı.

Onların çıkmaları ile Roza ise Gülazer hanıma hem kızının hem de kendilerinin hediyelerini sunmaya başlamıştı. Nihayet hepsi bittiğinde Rojbin hanımın selamlarını da iletmeyi ihmal etmedi.

"Rojbin annemin size çok selamı vardı anne. Çok sevindi geleceğimizi öğrenince."

Gülazer hanım, kızının ismini bu güzel gelininden 'anne' hitabıyla duymanın gururunu yaşadı ilk önce. Ardından ise kızına olan özlemi ile derin bir iç çekerek gülümsedi.

"Sevinir tabi. Anasını mutlu edeceğini biliyor ya sevinir. Ah güzel kızım görüyorsun işte,ana kız mutluluk sebebimiz sensin.Ne güzel insansın."

Gülazer hanımın sözleri ile gülümseyen Roza oturduğu yerden hafifçe kayarak yaşlı kadına yaklaştı ve ellerine sıkıca tutundu.

"Asıl güzel olan sizlersiniz. İyi ki varsınız,sizler de benim mutluluk sebebimsiniz."

Gülazer hanım gelininin dile getirdiklerinin kalbine işlediğini hissetti. Elinin üstündeki elleri sıktıktan sonra birini kaldırdı ve kadının hafif şişmiş olan karnına yerleştirerek okşadı.

"Oğlumu da güzelleştirmişsin. Bir de iki evlat babası yapmışsın.Öyle belli ki. Eskiden yüzü gülerdi sadece içini göremezdim. Şimdi yürekten gülüyor, sevinci insanın içini ısıtıyor."

Roza kadının,karnının üstünde gezinen elini gülümseyerek takip ediyordu. Kocasının gülüşü şüphesiz en çok onun içini ısıtıyordu. Karnını okşayan el durdu ve bu kez ellerini kenetledi. Roza gözlerini kadına çevirdiğinde o da bunu bekliyormuşçasına tekrar konuştu.

"Buraya ilk geldiğiniz zamandan bu yana çok şey başardığınızı gösteriyor senin bu karnın. Allah şahidim,sizin için o kadar çok dua ettimki Rabbim dualarımı seni böyle görmeyi nasip ederek kabul etti."

Dinlediği sözlerin içtenliği ile yaşlı kadına samimiyetle gülümsedi Roza.

"O kadar çok şey değişti ki Gülazer anne. Torunun o kadar çok şeyi değiştirdi ki. Hamileliğim benimde geceler boyu ettiğim dualarımın kabulü oldu. Bir de onları sağsalim kollarıma alsam,başka hiçbir isteğim kalmaz."

"Şunun şurasında birkaç ay kaldı güzel kızım. Sabret,onlar gelince her şey çok daha güzel olacak."

🍁

Uzunca bir süre dertleşen kadınların muhabbeti nihayet sona erdiğinde Roza'nın getirdiklerini birlikte yerleştirip nihayet yemek yapmaya koyulmuşlardı.

Yemeklerin olmasına yakın beyler eve döndüğünde Baran kilere yöneldi. Karısını ilk geldikleri günkü gibi sobanın başında görmek onu istemsizce gülümsetti. Bakışları kesişen karısına güldü ve içeri girip köşedeki masanın üstünde bulunan sürahiden biraz suyu eline dökerek her iki elini ıslattı.

Ne yaptığı izleyen karısına yaklaştıktan sonra kilerin kapısına bir göz attı ve kimsenin olmadığına emin olunca tekrar kadına dönüp onu elbisesinin kemerinden kendine çekti. Ardından ise ısatmış olduğu ellerini önce yüzünde,oradan ise boynunda gezdirince karısının şaşkın sesini duydu.

"Napıyorsun Baran?"

Sözlerine karşın gülerek,ellerini boynunda gezindirmeye devam ederken üstüne doğru eğilip konuştu.

"Buraya geldiğimiz ilk zaman sana karşı kavrulduğum ilk an,bu sobanın başında piştiğin için benim getirdiğim suyla ellerini ıslatıp gözlerimin önünde tenini ıslattığın andı."

Dile getirdiği sözlerin ardından ellerini bu kez yakasının arasından biraz daha aşağı indirip baskısını arttırdı.Karısının sıcak teninde gezinen parmaklarına bulaşan hazla tekrar araladı dudaklarını.

"Bana o şöleni sunarken hiç insafın yoktu."

Kocasının sözleri ile o anı saniye saniye hatırlayan Roza,adamın göğüslerine doğru kayan ellerini,bileklerinden tutarak durduruken gözlerine hayretle baktı.

"Pes yani,sende ki de ne hafızaymış."

Karısının sözlerine karşın keyifle gülen Baran,dışarıdan duyduğu adım sesleri ile ellerini çeksede kendinden emin bir tavırla karşılık verdi.

"Daha dur yavrum,bu daha en basitiydi."

🍁

Nihayet yemeklerin hazır olmasıyla birlikte iki çift hep beraber keyifli bir akşam yemeği yemişti. Akabinde akşamın olmazsa olmazı sıcak bir çay ile muhabbetlerini iyice derinleştirmişlerdi. Baran,yaşlı çifte karısının buradaki eriklerden aş erdiği anı anlatırken hep birlikte epeyce güldükleri konuyu yine aynı ses tonuyla bitirdi.

"İşte en sonunda şükür ki birinden bulduk. Roza hanımda keyifle bir kiloyu indirdi mideye."

Gelininin yanında oturan Gülazer hanım,keyfili bir şekilde karşılık verdi torununa.

"Ee kadın sana iki evlat verecek,uğruna dağları delsende bulacaktın o erikleri. Hele bir bulamasaydın,kızınım gözü kalsaydı o zaman görürdün sen."

Yaşlı kadından duyduğu sözler ile dedesiyle bakışarak gülen Baran,çayından bir yudum aldıktan sonra sırtını arkasındaki yastığa yaslayarak karısına bir bakış atıp tekrar anneannesine döndü.

"Ana onun uğruna dağları delmem için bana evlat vermesi şart değil ki. Yeter ki canı bir şey istesin,ben değil dağı delmek dünyayı bile yakarım onun için."

Karısının,başını önünden kaldırmasa da gülümsediğini görebildi Baran. Hem onu gülümsetebilmiş olmanın hem de dedesinin yanındaki bu çekingenliği nedeniye hoşuna giden hallerinin içten içe keyfini çıkarırken bu kez dedesinin sesini duydu.

"Artistlik yapma kadınların yanında. Şimdi her şey elinin altındayken böyle konuşmak kolay tabi. Bizim zamanımızda yokluk vardı. Bu kadının canı bir şeyi çekecek olsada yok sayardı. Ama birgün anana hamileyken reklamdan pasta görmüş,farkettim halini. Sorunca da çekinerek 'Canım öyle pasta çekti ki.' Demişti. Ama nasıl bir söyleyiş,içimi yakmıştı. O gün baba yadigari saatimi değerinden çok az bir paraya satıpta pasta almıştım ona. Biz de böyle delikanlıydık."

Yaşlı adamın dile getirdiği sözler ile hem karısının hem de annesinin,dedesine hayranlıkla baktıklarını görünce sahte bir sinirle söze atıldı hemen.

"Ohoo iki kaf söyleleyim şeklimiz olsun dedik sen yine bütün dikkati üzerine topladın baba,ayıp ediyorsun ha. Karım daha böyle bakmadı bana."

Dile getirdiği isyanı insanları güldürdüğünde son yudumunu da aldığı çay bardağını yere bırakan yaşlı adam kendisine üstten bir bakış daha attı.

"Ee benim olduğum yerde artistlik yapmayacaksın."

Dedesinin sözleri ile bu kez kendisi de gülen Baran bu kez pes ettiğini belli edercesine başını olumlu anlamda salladı.

"Affet baba,büyüksün."

Baba ve oğlun keyifli atışması bittiğinde Ahmet bey bitirmiş olduğu çayı tazelemek isteyen gelinine geç olduğunu bildirerek ayaklandı. Nihayetinde ise biten çaylar kaldırılıp yerine yer yatakları kuruldu.
Ahmet bey yatağına girip,Roza ise bardakları yıkarken Gülazer hanım,torunuyla birlikte kilerin kapısını kilitlemek için dışarı çıktılar.

Yaşlı kadın içeriyi kontrol edip kapısını kilitledikten sonra biraz ileride sıgarasını içen torununun yanına yöneldi. Kendisini farkedince sıgarasını söndüren oğlu ile göz göze gelince ona bütün gün sormak istediği hesabı sormak için gözleri kısarak konuştu.

"Sen gel bakalım buraya hayırsız oğlan. Kızımın hamile olduğunu benden nasıl saklarsın.Yolu yarılamış yeni öğreniyorum."

Annesinden duyduğu sözler ile başını önüne eğerek keyifle gülen Baran,elindeki sıgara izmaritini ilerilerinde bulunan çöpe isabet ettirdikten sonra kendisinden açıklama bekleyen kadına döndü. Yüzünden eksitlmediği gülüşüyle yanına yaklaşıp her iki elini kadının kollarının üst kısmına yerleştirerek gözlerinin içine baktı.

"Her şeyi biliyordun ana. Bilmiyormuş gibi yapıyordun ama neden evlendiğimizi de,nasıl evlendiğimizi de çok iyi biliyordun. Ama hiçbir zaman diğerleri gibi olmadın. Sen bize hep inançla baktın,bana hep bu ilişkiyi düzeltebileceğim güvenciyle baktın. Ben de senin o inancının,güveninin karşılığını böyle yaşatmak istedim. Sana 'Bak ana becerdim,inancını boşuna çıkarmadım demek istercesine beni seven,bana çocuk verecek olan karımı getirdim."

Torununun,gözlerinin içine öylesine derin bakıp zaferini sesinin her bir tonundan döküşü yüreğine işledi yaşlı kadının. O sulanmaya pek meyilli olan gözlerinin yandığını hissetsede kendine hakim oldu. Ellerini kaldırdığında kendisine uyarak hafifçe eğilen adamın yüzünü avuçlayıp her iki gözünden öptü.

"Ah güzel oğlum benim. Biliyordum ya,bilmesem yine anlardım. Ayrı uyuduğunuzu da hissediyordum, bizim yanımızda rol yaptığınızı da. Yeni evli çiftlerin taze aşkını bilmez miyim ben? Ama siz öyle değil, ondan ziyade birbirinin yanında ne yapacağını bilemeyen, birinizden biri yokken gözü onu arayan fakat yan yana olunca da konuşmaya kelime bulamayan iki insandınız.

Ama gözleriniz birbirini buldumu da kopması imkansız olur,tesadüf eseri bir muhabbet açıldı mı devam etsin diye hevesiniz durdurulmaz olurdu. Biriniz gözünü başka yöne çevirdi mi diğerinin bakışı üstünden ayrılmaz olurdu bazen. İşte o zamanlar sizi izlerdimde inancımı taze tutardım. O zamanlar karına olan ihtiyacını görürdümde sana güvenimi büyütürdüm. Bilirdim ya kızım da pek gönülsüz değil,bilirdim sen de pek pes edecek değildin."

Baran,gözleri sulanmış olan annesinin sözleri ile derin bir iç çekti. Kısa bir an o dönemlere kayan düşünceleri,evden çıkıp kendilerine doğru yürümeye başlayan karısını görünce toz buhar olurken tekrar refaha kavuşan ruh hali yüzünde keyifli bir gülüşe sebebiyet verdi. Annesini hafifçe geir çekip bakışlarıyla karısını işaret etti.

"Şu endama baksana ana.Ta ordan gelirken bile nefesimi kesiyor.Ben nasıl pes edeyim?"

Duyduğu sözler ile bakışlarını takip ederek gelinine dönen annesi gülümseyince,ona doğru biraz eğilerek tekrar konuştu.

"Sana yemin ederim ana ona duyduğum ihtiyaç,gram eksilmedi. Onunla yaşadığım her anda ona olan ihtiyacınım da kat kat artıyor."

Roza kendisine bakarak annesine bir şeyler fısıldayan kocasına ve gülen ikiliye gülüşüyle eşlik ederek yanlarına vardığında kocası kendisini kolunun altına çekip yanağına sulu bir öpücük bıraktıktan sonra tekrar annesine bakarak konuştu.

"Bu arada gönlün rahat olsun ana. Artık rahat rahat sarılıp öpebiliyorum. O bahsettiğin yeni evli hallerimizi gösteririz sana."

Roza kocasının,annesinin yanında yaptıklarıyla çekinirken üstüne bir de dile getirdiği sözlerin asıl konusunu bilmesede üslubu nedeniye ona uyarı dolu bir bakış atsada kendilerini gülerek izleyen kadının sevincine içten içe ortak oluyordu.

Yaşlı kadın torunun sözleri ile başını olumsuz anlamda sallasada onları böyle görmenin yüreğini ısıtan sevincini saklayamadı. Yanlarına yaklaşıp gelini öptükten sonra tek eliyle de oğlunun bir yanağını sevip geri çekildi.

"Çok oyalamayın dışarıda. Geçin uyuyun hadi,Allah rahatlık versin."

Roza kadına gülümseyerek iyi geceler dileklerini sundu. Kadın henüz yanlarından biraz uzaklaşmıştı ki,kocası elini beline indirip sıkıca sararken keyifli bir sesle bir kez daha seslendi annesine.

"Bu gece birlikte uyuyacağız ana,hissedersin."

Roza duyduğu sözler ile gözlerini büyüterek kocasına inanamayarak bakarken yaşlı kadın kendilerine dönüp güldükten sonra içeri yönelince hayretle araladı dudaklarını.

"Hiç ağzının ayarı yok senin. Öyle konuşulur mu?"

Baran,belini sarmış olduğu kadının başını hafif kaldırmış bir vaziyette kocaman gözlerle kendisine bakan haline gülümsedi. Onu kendine doğru biraz daha çekip hafif aralık kalmış dudaklarından iştahla öptükten sonra geri çekildi.

"Kadın,ben seni buraya bunun için getirdim.Hiç karışma bana."

Kocasının bu haline karşın başını olumsuz anlamda sallayarak onun iflah olmayacağını belli eden bir şekilde güldü.

"Hadi geçelim içeriye."

Karısının sözlerini başıyla onaylayan Baran,belindeki elini çekti. Karısının elini tutarak dudaklarına götürüp öptükten sonra öne geçerek onu eve doğru yönlendirdi.

"Hadi gidip aynı yatakta uyuyalım."

Birlikte sessizce eve girdiklerinde Baran kapıyı kilitledi ve odalarına yöneldiler. Yerdeki yatağa kayan bakışları aynı anda birbirlerini bulduğunda ikiside sessizce güldü. Her ikisininde aklına bir zamanlar bu oda da yaşadıkları anlar gelirken,nereden nereye geldikleri düşüncesiyle iç çektiler.

Roza kocasının yanından ayrılıp valize yaklaşarak içinden geceliğini ve kocasının giyeceği pijama takımını çıkardı. Kocası üstündeki kazağı çıkarıp köşeye dizilş minderlerin üstüne bıraktıktan sonra elindeki pijama üstünü alıp giyindi. Ardından pantolonundan kurulup pijama altını da giyince kendini geniş yer yatağına atarak ellerini başının altında birleştirip karısına sabitli gözlerini hafifçe kıstı.

"Hadi gözlerimin önünde soyunda o gece gizliden soyunmanı da telafi edelim."

Roza kocasının bitmek bilmeyen arsızlığına eklenen bu telafi etme isteğinin,şu anda her ne kadar alaylı konuşuyor olsa da bir yanının ciddi olduğunu hissettirmesiyle ona inanamayak baktı.

Bu haline karşın kendini tutamayarak sesli bir şekilde gülen kocası,yattığı yerden doğrulup oturarak pes edercesine konuştu.

"Tamam hadi ışığı kapat gel,ben yardımcı olurum sana."

Adamın asla ciddiyete bütünmeyen sözleri ile gülerek başını olumsuz anlamda sallayan Roza,söylediğini yapıp ışığı kapattıktan sonra yatağa yöneldi ve kocasının yanına oturup hafifçe arkasını döndü. Omzunun üstünden kocasına bakıp alayla konuştu.

"Tamam hadi fermuarımı sen aç,içinde kalmasın."

Karısının alayına sırıtarak karşılık veren Baran,ona doğru iyice sokuldu. Ellerini kaldırıp,sırtını boylu boyunca ötmüş olan saçlarını toplayarak tek omzunun üstünde topladı. Görüş alanına giren fermuarı tutup elbisesininden aşağı usulca indirdi.

Her iki yana açılan elbiseyi biraz daha açıp karısının çıplak sırtını gözlerine hapsetti. Üstüne doğru eğilip boynunu kokladı,yavaşça aşağı yönelip sırtına birkaç öpücük bıraktı. Bedenindeki gerilmeyi hissettiği karısı onu gülümsetirken bacaklarının üstündeki geceliğini alıp eline bıraktıktan sonra hafifçe geri çekildi.

"İkimizinde içinde kalacak belli. Giyin gel hadi."

Kocasının sözleri ile kendini ancak toparlayan Roza,üstündeki elbisesini sıyırıp geceliğini giydikten sonra elbisesini valizin üstüne bırakıp kocasına döndü. Onun yorganı açması ile gülümseyerek yanına gidip başını kolunun üstüne koyarak ona sarıldığında kocası yorganı iyice örtüp kendisini de iyice sarmaladı.

O an dalgınca gülen kocasıyla başını hafifçe kaldırarak gözlerine bakan Roza,biraz sonra kendisine dönen adamın hafif içli sesini duydu.

"Beni ciddiye almıyor olabilirsin şu telafi meselesi için ama bu yatakta seninle arama yastık koyduğumu hatırlıyorum. Nasıl bir imkansızlıktan geldim anlıyorsun değil mi? Nasıl büyük bir zafere sahip olduğumu anlıyorsun."

Yine alaylı sözler duyacağını düşünen Roza,gözlerinin içine bu anın bütün değerini sunmak istercesine bakan adamın sözleri ile kısa bir an duraksadı. Aklı aynı sahnelere yol aldığında o gün gözlerini açınca yanı başında uyuyan adamın aralarına koyduğu yastığı farkedinceki hisleri geldi aklına. Aynı şekilde tebessüm etti.

Kendisini izleyen kocasına dönüp başını hafifçe kaldırarak yanağından öptükten sonra sahip olduğu o zaferin kendi hayatından geçtiğini,iyi ki bugün bu zaferi kutlayabildiklerini,buna olan minnetini başını boynuna gömüp sıkıca sarılarak hissettirdi.

"Seni çok seviyorum."

Kocasının derin bir nefes alıp verişini hissetti Roza. Hemen sonrasında ise dudaklarını saçlarına bastırmasıyla gözlerini kapattı. Kocasının bir eli her zamanki gibi saçlarının arasına karıştığında uyumadan önce aşık olduğu sesi duydu bir kez daha.

"Sana aşığım kadın."

🍁

Ertesi günün erken saatlerinde güne başlayan köy halkının dışarıdaki sesleri nedeniyle uykusundan uyanmış olan Roza,henüz uyanmaya pek niyeti olmayan kocasının üstünü örterek giyinip dışarı çıkmıştı.

Köy halkının hayvanları bir araya toparlayarak dağlık alanlara gönderilişini izlemiş,ardından ise Gülazer hanım ile birlikte bahçeye güzel bir kahvaltı sofrası kurmuşlardı.

Her şeyin hazır olmasının ardından artık kocasını uyandırma vakti geldiğinde tekrar eve yöneldi. Kocasının uyuduğu odaya girince hâlâ aynı pozisyonda uyuyor olmasıyla gülümsedi.

Gözleri,dışarıdan görülüp görülmediklerini ölçmek için pencereye kaydı ve kimsenin görüş alanında olmadıklarını teyit edince yavaş adımlarla yatağa doğru yürüdü.

Önüne geldiği yatağa oturup ellerini,kocasının yüzünü ortaya alacak şekilde her iki yanına yastığa sabitleyerek üstüne doğru eğilip yanaklarından öptü. Öper öpmez hareketlenen kocasına gülümseyerek konuştu.

"Uyurken bile yakışıklılığından hiçbir şey kaybetmeyen mükkemmel kocam, günaydın."

Dile getirdiği sözler ile kaşları hafifçe alnına doğru kalkan kocasıyla gözlerini açmasada uyandığını anlayan Roza,onun bu haline kıkırdayarak bu kez çenesine bir öpücük bıraktı ve aynı yumuşak ses tonuyla konuştu.

"Seni böyle sonsuza kadar izleyip öpebilirim ama uyanman gerekiyor."

Sözlerinin sonuna geldiğinde dayanamayarak gözlerini açan kocası,kendisini bir süre süzdükten sonra yüzünde peyda olan bir sırıtmayla konuştu.

"Hayırdır?"

Adamın,dilinden dökülen soru ile bu sözleri beklemediğini tahmin eden Roza ondan uzaklaşmadan güldü ve keyifle cevapladı.

"Senin şu telafi meselene eşlik ediyorum işte."

Duyduğu sözler Baran'ı elbette ki Roza'dan daha çok keyiflendirdi. Yüzündeki gülüşü büyürken tek eliyle karısını belinden tutup kendine çekerek üstüne düşmesini sağladı.

"Biraz daha detaylı eşlik etsene."

Roza,aniden kocasının üstüne düşüşüyle birleşen yüzlerinin etkisinden henüz çıkamadığı sırada duyduğu sözlerle başını olumsuz anlamda sallayarak kalkmak istesede izin vermeyen kocasına gözlerini kısarak baktı.

"Aklın hep aynı yere çalışıyor."

Kocası,dile getirdiği sözlerin ardından beklemediği bir kahkaha attığında Roza onun uykulu halinin güzelliğine daldı bir an. Yüzünde,ona duyduğu hayranlıktan doğan bir tebessüm belirmek üzereydi ki kocası sözleriyle bütün büyüyü bozdu.

"Bedenimde hep aynı yere çalışıyor ne de olsa."

Kulağına dolan sözler ile kocasına inanamayarak bakan Roza,tek eliyle adamın ağzını kınayan bakışları eşliğinde kapatırken belindeki elinden de kurtulup üstünden kalktı.

"Sen uslanmazsın.Ben çıkıyorum hadi giyin gel,bizi bekliyorlar."

Baran, kalkmak üzere olan karısın dudağındaki elini tam çekmek üzereyken yakalayarak bir daha kendine çektiğinde aynı şekilde üstüne düşen kadının dudaklarından öpüp serbest bıraktı.

"Geliyorum. "

🍁

Baran'ın nihayet kahvaltıya gelebilmesi ile birlikte temiz bahar havasının eşliğinde yapılan kahvaltının ardından Baran ve Ahmet bey kendilerini görmek isteyen birkaç adam ile birlikte köyün kahvesine gitmişlerdi.

Roza ise yine kendisini görmek için gelen komşularının ilgisiyle,hamileliği için getirdikleri hediyeleriyle geçirmişti zamanını. Bu kadınların ve genç kızların kendisine karşı sıcak davranışları Roza'yı çok daha mutlu etmiş,geldiğine bir kez daha sevinmişti.

Nihayet beylerin eve geri dönmesi ve Roza'nın misafirlerinin uğurlanmasının ardından çift birlikte bir öğlen çayı içmişti. Baran biten çay merasiminin ardından biraz dinlenmek için odasına geçen Ahmet beyi fırsat bilerek lilere yöneldi. Önüne geldiği kapıdan her iki kadını görünce içeri girmeden konuşmaya başladı.

"Ana karımı biraz bana versene."

Dile getirdiği sözler ile kendisine dönen her iki kadından karısını buldu gözleri. Onun kendisine tebessüm etmesiyle bile hafiflediğini hissederken annesinin sesi doldu kulağına.

"Oğlum karın senin zaten.Utanmasa benden kıskanacak."

Annesinin söylenircesine dile getirdiği kelimeler ile gülüşü büyürken gözleri onu buldu.

"Niye utanayım ana,kıskanıyorum zaten. Her dakika seninle,biraz da benimle ilgilensin."

Gülazer hanım torununun sözleri ile başını olumsuz anlamda sallayarak gelinine döndü.

"Kızım hadi,sen al bu deliyi götür başımdan."

Roza,kadının sözleri ile ona gülümseyerek başını olumlu anlamda salladı. Kendisini kısık gözlerle süzen kocasına yöneldiğinde yanına yaklaştığı adam, elinden tutarak dışarı çıkardı.

"Hadi gel biraz dolaşalım."

Kocasının isteği ile gülümseyen Roza onu başıyla onaylandığında birlikte köy meydanına doğru yürümek amacıyla evden ayrıldılar. El ele tutuşmayı bıraksalarda yan yana yürüdükleri yolda bazı zamanlar durup insanlar ile muhabbet ettiler.

Etraflarını saran küçük çocukları birlikte sevdikten sonra hep birlikte köyün bakkalına yöneldiler. Bakkalın ufaklıklar tarafından küçük bir istilaya uğramasının ardından yine onların yediklerine eşlik ettiler.

Keyifli bir şekilde devam eden gezintileri Baran'ın yönlendirmesi ile nihayet köyün bitiminde ki dereye ulaştığında Roza'nın adımları biraz daha hızlandı ve kocasının önünden yürümeye başladı. Onu elleri ceplerinde arkasından gülerek izleyen Baran,alaylı sözlerini dile getirdi.

"Hayırdır yavrum,geçenki gibi su da yürümeyi mi düşünüyorsun?"

Kocasının alaylı sözleri ile gülen Roza,omzunun üstünden ona bir bakış atarak karşılık verdi.

"İçinde yılan bulundan su da mı?"

Roza'nın dile getirdiği sözler adama,buraya ilk geldikleri zaman suyun içinde yürüyen karısına yılan bulunduğunu dile getirdiği anki tepkisini hatırlatınca gür bir kahkaha attı.

"Bir şey olmaz gir yürü sen. Sonra da kayıp düşersin suya, ben gelip çıkarma bahanesiyle su da güzel anılar yaşatırım sana."

Dereye yaklaşıp kenarına dikaktle oturan Roza,kocasının sözlerine karşın ona eşlik ederek gülsede yine alayla karşılık verdi.

"Sen suya gelmezsin,ben seni çekip düşürürüm."

Aklına o zamanlar asla yapmayacağı şeyi yaparak kocasını suya çekişi gelmiş olduğundan keyifli gülüşü devam ederken sandaletlerini çıkarıp kenara bıraktıktan sonra ayaklarını suyla buluştururken son anda aklına gelmiş gibi tekrar kocasına döndü.

"Köyün deresini bulaştırma bari pis düşüncelerine,güzel anılar yaşatırmış."

Dereninin kıyısından aşağı inen Baran,taşlara basarak diğer tarafına geçerken karşılık verdi.

"Şu dere köyden görünmüyor olsa,beni durduramazdın da neyse."

Roza kocasının neden karşı tarafa geçtiğini soracaktı ki,onun cebinden telefonu çıkarıp tekrar konuşmasıyla cevabını almış oldu.

"Bana gül de bir fotoğrafını çekeyim senin."

Duyduğu sözler ile yüzünde içten bir gülüş peyda olan Roza,ondan gözlerini çekmeden saçlarını düzletti ve duruşunu dikleştirdi. Başını hafifçe yana eğip yüzünde o güzel gülüşüyle pozunu verdiğinde kocası fotoğrafı çekti ve bir süre ekrana baktı. Ardından ise beklemediği bir hareket yaparak ekranı öpüp telefonu cebine koyarken tekrar gözlerine ciddi bir ifadeyle baktı.

"Sudan daha berrak daha parlaksın. Öyle böyle değil,çok güzel kadınsın."

Roza'nın yüzündeki gülüşü,duyduğu sözler ile küçüldü fakat kocasının kalbine işleyecek kadar sıcak bir tebessüme dönüştü. Ondan duyduğu her güzel söz,öylesine derin bir şekilde kazınıyordu Roza'nın içine. Her biri kalbinin düzenli bir ritmi niyetine kendisine hayat oluyor,kalbinden asla silinmiyordu.

Kocası,tekrar kendi bulunduğu tarafa geçip gelerek yanına oturdu. Fakat oturuşu keni pozisyonu gibi dereye yönelik değil,kendisine yönelik oldu. Bir bacağını altına alan kocası diğerini hafifçe kırarak kendisine iyice yaklaştı. Tek elini kaldırdı ve yüzüne doğru yaklaştırıp saçlarını kulağının arkasına yerleştirdi.

"Senden doğacak çocuk nasıl bir güzelliğe sahip olacak,düşündükçe nefesim kesiliyor."

Roza kocasının bir anda içinde parlayan çocuk sevgisini yine hiç beklemedikleri bir anda dile getiren kocasının bu hallerine alışmıştı. Çoğu zaman durup dururken hevesle konuyu çocuklarından açar ve onlara kavuşmanın arzusunu dile getirirdi. Roza onun kelimelerine ne kadar alışmış olsada gözlerindeki o hasret ve arzu her seferinde kendi nefesini kesmişti.

Her şey bir yanaydı. Kadın,kocasının babalığını görmeyi o kadar büyük bir hevesle bekliyordu ki. O her dile getirdiğinde beklentisi de kat kat artıyordu. Elini kaldırdı ve kocasının hâlâ saçlarında hissettiği elini tutarak samimiyetle sıktı.

"Senin babaları olduğun çocuklar, nasıl güzel büyüyecekler,hayali bile nefesimi kesiyor."

Duyduğu sözler,birer yıldız olup gözlerine parıldadı Baran'ın. Gözleri karısının boynundaki kolyeye kaydı kısa bir an. Artık onu orada gördüğü her an içi inanılmaz bir huzurla doluyordu. Karısının elini kavrayan elini,kendine doğru çekip dudaklarını bastırdı.Geri çekilince kendisini izleyen karısına bu kez sabırsız bir bakış attı.

"Benim sabrım kalmadı. Çıkar artık sen bunları. "

Kocasının sözleri ile bir süre gözlerine bakan Roza,hemen ardından sırıtarak başını olumlu anlamda salladı ve ellerini karnının üstüne yerleştirerek,bakışlarını da oraya eğdi.

"Babanızın sabrı kalmamış çocuklar,hadi çıkın artık."

Gözleri tekrar kocasını bulunca onun kınar gibi kendisine baktığını görünce dayanamayarak şen bir kahkaha atan Roza,o an kendisine fazlasıyla tatlı gelen adamın yüzünü her iki eli arasına alıp yanağına bir öpücük kondurduktan geri çekildi.

"Hadi kalkalım artık Gülazer anne bekler."

Karısının öpücüğü ile yumuşacık olan Baran,başını olumsuz anlamda sallayarak öne doğru eğildi ve karısının bacaklarından tutarak sudan çıkardı. Kendisine doğru çevirip ayaklarını,kendi bacağının üstüne koyduktan sonra sandaletlerine uzandı.

Ellerini arkasındaki çimenlere yaslayarak kendisini keyifle izleyen karısına bir bakış attıktan sonra sandaletlerini giydirip,bilek kısmını bağlamakla biraz uğraştıktan sonra işini bitirip ayağa kalktı. Ellerini karısına uzatınca, cimene yasladığı ellerini silkeleyip kendisine uzanan karısını tutarak ayağa kaldırdı.

Roza elbisesinin arkasını silkeledikten sonra kocasının koluna girip başını kolunun üst kısmına yasladı. Yürümeye başlarlarken gözleri yukarı doğru,kocasındaydı. Bir süre sonra bakışları kendisini bulan adama gülümsedi.

"Seni seviyorum."

🍁

Çiftin konağa gelmesinin ardından,Roza Gülazer hanım ile birlikte güzel yemekler pişirmişti.Yemek vakti gelmeden önce hayvanların ağırlarına yerleştirileceği vakitte Roza ne kadar Gülazer hanım ile birlikte gitmek ve yine süt sağmak istediyse de kocasının kesin ikazlarıyla karşılaşmış, kaza eseri bir hayvanın zarar vereceği sözleriyle dolu uyarılarına iki yaşlı çiftinde onayları girince kabullenip evde kalmış ve onlar gelene kadar kocasının en sevdiği tatlıdan yapmıştı.

Nihayetinde sofralar kurulduğunda yine çok keyifli sohbetler eşliğinde karınlar doyurulmuştu. Çay faslının da Roza'nın tatlısı ile taçlanıp nihayete ermesinin ardından bir günün daha sonuna gelinmişti.

Roza ve Baran yine yer yataklarında birbirlerine sarmaş dolaş halde uyumuşlardı. Vakit sabahı bulmak üzereyken uykusundan bir anda uyandı Baran. Gözleri kısa bir an etrafına bakındıktan sonra kolunun üstünde uyuyan karısını buldu.

Başını dikkatle kaldırarak kolunu çektikten sonra hafifçe yastığa yerleştirrecekti ki yerinin değiştiğini hisseden karısı uykulu gözlerini aralamaya çalışınca sessizce konuştu.

"Su içip geliyorum,uyu sen."

Karısı başını yastığa koyunca yattığı yerden doğrulup pencerenin önündeki küçük sehpanın üstündeki sudan birkaç yudum aldı. Gözleri bir an saate kayınca tek eliyle perdeyi aralayıp dışarıyı bir incelerken karısının sesini duydu.

"Aşkım?"

Omzunun üstünden karısına dönünce başını kaldırmış,kendisini izlediğini gördü.Yüzünde keyifli bir gülüş peyda olurken karısına doğru yaklaştı.

"Ya da vazgeçtim uyuma."

Roza,uykusunun verdiği sersemlikten kocasının derdini anlayamadı. Dile getirdiği sözler ona sorgulayıcı bakışlar atsada kocası yanına geldi ve üstündeki yorganı kaldırıp ellerinden tuttu.

"Kalk güzelim,dışarda vaktin bizim için en özel olanı var. Sonra uyuruz."

Roza yataktan doğrulunca üstüne hırka veren kocasının delirmiş olduğunu düşünsede dile getirme fırsatı bulamadan elinden tutarak ilerleyen adamı takip etti. Birlikte sessiz adımlarla ilerleyip dışarı çıktıklarında tenlerini yalayan rüzgar her ikisininde bilincini daha iyi açınca Roza,o an anladı durumu.

Kocasının elini bırakmadan ilermelesi ile yine o ilk zamanki gibi oturdukları banka oturdular. Roza'nın gözleri gökyüzünü muazzam bir hale bürüyen gün doğumuna sabitlendi. Sanki aynı güneş,eş zamanda kalbine doğruyor gibiydi. Öylesine değerliydi bu an onun için.

Aslında bu anın değeri her ikisininde hayatlarının en özel anlarının başında geliyordu. Güneşin gökyüzüne kavuştuğu bu anda Baran tarafından ilk kez Roza'nın adı dile getirilmişti.

Ama nasıl bir dile getiriliş? O ana kadar hissedilmiş ve hissedilecek olan bütün duydukların,bütün yaşanmışlık ve yaşanacakların,iki kişinin hayatının sığdırıldığı,dünyanın en muazzam dört harfi.Baran'ın hayatının en muazzam tek kelimesi.

O gün o vakitte ilk kez kalbinin derininden fethedilmişti Roza. O vakitten sonra yaşamaya başlayacağı her duygu kırıntısını,her anın en ufak saniyesini belirleyecek olan sözleri işitmişti.

O an kulaklarına birer büyü gibi fısıldanmış 'Gün doğumu' sözlerini dünyanın en muhteşem betimlemesi olarak algılamıştı Roza.

Gecenin güne kavuştuğu o anda,kendini iki kelimenin içinde öylesine büyük bir değerde sadece bir ses tonuyla hissedebilmesinin büyüsüne kapılmıştı.

Baran gözlerine aynı manzara yansıyacak bir ilgiyle gün doğumunu izleyen karısına sabitledi bakışlarını.Onu kendisine çekip kolunun altına aldı. Öylece geçirdikleri vaktin nihayetinde dilinden dökülmek için can atan iki kelimeyi fısıldadı.

"Gün doğumu. "

Sözlerini dile getirdiği an büyülenmiş bakışlarını kendisine çeviren karısının gözlerini inceledi bir süre. Derin bir çekti ve alnını karısının alnına yaslayarak devam etti.

"Birbirimize en yakın olduğumuz an,gün doğumu. "

| | |

Evet arkadaşlar bir bölümün daha sonuna geldik.

Öncelikle umarım iyisinizdir,bir sıkıntınız yoktur.♥️

Ne diyeceğime gelecek olursak,son bölümden sonra aldığım mesajların çoğu finalin yaklaşıp yaklaşmamasıyla ilgiliydi.

Buradan hepinizi bilgilendirmek istiyorum. Her ne kadar bu sözleri söylemek bile duygulanmama sebep oluyorsa da evet, tahmin ettiğiniz gibi finale yaklaştık. Yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum çünkü artık her şey ortada ve her şey yaşandı. Bu sebetpen dolayı sizleri sıkmamasını istediğim için finale yaklaşma kararı aldım.

Lakin bu yaklaşmadan kastım iki bölüm kadar kısa bir süreç gibi değil,merak etmeyin.

Sadece merakınızın giderilmesi için dile getirmek istedim. Ve tabiki düşüncelerinizi almak istiyorum.
Finalden önce 'şu sahneyi de görmek isterim, şu sahne eksik kaldı' ya da 'şu da şöyle mi olsaydı da öyle bitseydi.'dediğiniz,aklınıza takılan konular varsa paylaşabilirsiniz.
Böylece dikkate alabilirim ve hepimizin istediği bir sonra yaklaşabiliriz.🌹

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadardı.
Umarım beğenmişsinizdir yeni bölümü. ♥️

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. ♥️
Kendinize iyi bakın.🌹





































































































Continue Reading

You'll Also Like

2.2M 120K 30
Bir mahalle hikâyesidir.
671K 19.8K 80
Ne beyazın içinde var olan siyahın Ne de siyahın içinde kaybolan beyazın hikayesi Kıyametin içinde ki aşkın varolma çabasının hikayesi Aşkın en hali...
12.1M 222K 82
Merhaba arkadaşlar bölüm fazla görünüyor olabilir çünkü duyuru çok paylaşan biriyim. Okuyucularımla iç içe olmayı seviyorum ve çoğu şeyi onlarla payl...
162K 26 1
"Wattys 2020 Romantizm Kazananı" Ayzade bir kasabanın iki varsıl beyinden biri olan Asım Bey'in kızı, kasaba okulunun da öğretmenlerindendir. Kasaban...