Internity を Taekook ✓

By Pinkmang

894K 94.7K 136K

[+18] "Bil istiyorum Omega. Seni, benim yapmak istediğimi bil istiyorum." [𝐎𝐦𝐞𝐠𝐚𝐯𝐞𝐫𝐬𝐞 / Taekook] ... More

-0- The Origin
-1- Genesis
-2- Stranger
-3- Sick
-4- Escape
-5- Are you human too?
-6- The Dark Past
-7- Pregnant Wolf
-8- Doctor's Desire
-9- Sex or Die?
-10- Other World
-11- Miracle
-12- Mature Beta
-13- Jeonlousy
-14- Fire On Fire
-15- Kill me Right Now
-16- In His Bedroom
-17- Milk Jam
-18- Enemy Inside
-19- A Mark on Neck
-21- Connections Between Us
-22- Wet and Alone
-23- Call me by her name
-24- Trust in You
-25- Twilight
-26- The Black One
-27- Crush on You
-28- You and I & Moon
-29- Make You Mine
-30- Little Mochi
-31- Is it done?
-32- We Can't Be
-33- Bring the Pain
-34- My Ocean
-35- Into you
-36- Two Soul in One Body
-37- Who Am I?
-38- Blue in Love
-39- Secret Things
-40- Misunderstanding
TOGETHER AGAIN {ETERNAL ∞}
-41- You One, You Two
-42- While U Were Sleeping
-43- Hallucinations
-44- Unforgettable Firsts
-45- Alfa x Omega
-46- All Night Pheromones
-47- Never Have I Ever
-48- Uncle's Dinamite
-49- Together Till End
-50- Louder Than Bombs [Final Part 1]
-51- No way! [Final Part 2]
-52- Two Men Who Changed The World [Final Part 3 / Son]
~INTERNITY'NİN TÜM SEVENLERİNE~
-53- Life Goes On {Özel Bölüm}
Ağlak Bir Top (Fmv)
Yeni Başlangıçlara 🍷

-20- A Royal Servant

14.6K 1.7K 1.9K
By Pinkmang

-20. BÖLÜM-

Evet...

Son 2 bölümde Taehyung'un içine
cin kaçtığı söylemleri bulunmakta ve...
Ne yalan söyliyim doğruluk payı var sanki yani bazıları tahminlerinde haklıydı :):)::):)

Artık siteye giriş yaparken
Destur diyeceksiniz kdkflfög

Yani demem o ki bu bölüm birkaç şey açığa net bir şekilde çıkıyor size artık rahat bi nefes aldıralım
(kısa süreliğine ehehe)

Bi de şey...
Yorum ve oy istiyorum bol bol
💜 Borahae 💜

🍷🍷🍷

~Keyifli okumalar~

***

"Demek buymuş..."

Ellerini sırtında birleşip, böbürlenerek odada yürüyen adam gözlerini dört açmış inceliyordu önünde duranı.

"Evet patron ta kendisi."

Dikey hale getirilip duvara paralel duran yatağa bağlı olan baygın adama yaklaşıp birkaç adım daha atarken, onun düşmüş başını kaldırabilmek için çenesinden kavrayarak yüzünü iyice izlemeye koyulmuştu.

"Daha büyük bir şey beklemiştim doğrusu..."

Tek kaşını kaldırıp, bu sefer yanındaki bilimadamına döndüğündeyse tutsağı kastederek, "İsmi ne demiştin?" Diye sormuştu.

"Denek 01, ismi Yoongi ve... Geldiği yerde gözde bir Alfa kurt idi."

Beyaz önlüğünü savurarak, elindeki not defteriyle beraber patronun yanına adımlayıp tekrardan sıralamaya girişmişti doktor.

"Yani onu seçmemiz isabetli bir karar oldu, gözlemlerime göre oranın hiyerarşisine göre en güçlülerden biriydi ve sadece sakinleşip uyuyabilmesi için bile 20 insanı öldürebilecek miktarda uyuşturucu enjekte edildi, tam da istediğiniz potansiyelde bir canavar."

Aldığı cevapla tatminkâr bir gülüş yüzüne oturmuştu başkanın. Ellerinden biri hala çok güçlü dozlar enjekte edilerek bayıltılmış alfanın çenesindeydi hırsla.

Öyle ki elindeki servetin ihtişamına kapıldığı dakika dikkati dağıldığında, alfanın beklenmedik ani uyanışı ile minik ama keskin kırmızı gözlerle birden karşı karşıya kalmasıyla beraber ağzından bir küfür dökülmüştü refleksle.

Min, dişleri arasından hırlamaya başlayıp sinirle üzerindeki yabancı ellerin üstüne atılmaya kalktığında, bulunduğu dikey yatağa çarmıha gerilmiş gibi elleri ve kollarından bağlı olmakla kalmayıp boynundan bile kayış ve zincirlerle bağlanarak sabitlenmiş bir haldeydi ve bu, onun hareketini kısıtlayarak öne atılmasını engellemişti anında.

Başkan, bir adım geriye doğru irkilirken tıch tıch'lamıştı onu tasvip etmeyen bir tutumla kınarcasına.

"Kime saldırdığına dikkat et seni kuduz köpek."

Alfa Min, zihnine doluşmaya başlayan anlarla beraber artık adada olmadığını kavradığında, başına iş açan ve tüm bunlara sebep olan yabancı insanı hatırlayıp öfkeyle ulumuştu düştüğü duruma.

Beyni, önündeki 2 insanı anında birer düşman olarak kodlamıştı ve parçalara ayırarak yok etmek istiyordu onları. Kendine gelen hücreleriyle, bileklerindeki zincirlerin sabitlenmiş olduğu vidaları dahi gıcırtadıp birkaçını yerinden sökecek kadar kontrolden çıkarmıştı kurdunu nefretle.

"Biliyordum!!! Siz insanların iğrenç ve düzenbaz yaratıklar olduğunu-"

Tam bu sırada ise doktor, hazırladığı yeni bir uyuşturucu şırıngasını özel silaha eklediği gibi 3 metre geriden ateşleyerek deneği tam göğsünden vurmuştu zarar vermeden.

Bir anlığına nefesi kesilen kurt ise daha da saldırganlaşarak iğneye rağmen yatakta gürültüler koparırken köpürmeye devam ediyordu.

Başkan, bir anda gerçekleşen saldırının endişesini ne kadar farkettirmemeye çalışsa da kurt adamın çıkardığı gürültü ve ona göre korkunç olan kükremelerle beraber, alnındaki damarlar belirginleşip gerilmişti gizlice.

"Eğer işime yarayacak olmasaydın..." diyip nefeslenerek ekledi.

"Şu an o boynunu kırmıştım Alfacık..."

Sakinliğini korumaya çalışıyordu tüm heybetiyle. Yoongi de yediği iğneye rağmen zincirleri sarsıp çatırdatırken sıyrılmaya çalışıyordu hala, saniyeler sonra ise zorlukla sakinleştirildiğinde, direnen gözleri hala açıkken uyumaya da asla niyeti yok gibiydi.

Ortam nihayet sessizleştiğinde, başkana rağmen yanındaki doktor sakinliğini korumuş, hiçbir şey olmamış gibi notlar almaya devam ediyordu. Ardından da az önceki gürültü yüzünden ağıran başıyla kaşlarını çatarken iri dudaklarından dökülen heceler,

"Ah cidden... Ne karmaşa ama..." olduğunda, kendi kendine mırıldanmıştı.

Bir yandan da soğukkanlılıkla, artık tamamen hareketsizleşmiş ve uyuşan deneğe yaklaşarak elindeki lazeri onun gözüne tutup, kan örnekleri de aldıktan sonra, bitirdiği muayenenin sonuçları için seri halde bir şeyler karalıyordu gözlem defterine.

Başkan da, toparlanarak kırışan gömleğinin yakasını sıvazlarken saniyeler içerisinde elindeki defteri bırakıp onun yanına ulaşan adam, etrafta hiçkimsenin olmayışını da fırsat bilerek onun bozulan kravatına kaldırmıştı zarif parmaklarını.

Gözlerinin içine kışkırtıcı bir ifadeyle bakarak düzelttiği yakadan sonra ellerini onun omzuna flörtöz bir tutumla yerleştirip daha da yaklaşmıştı yavaşça.

"Rahatlayın biraz, zaferimiz yakındır
Bay Kim..."

İri ve vişne çürüğü koyu dudaklarını aralayıp hareketlendirmiş ve başkanın odağını bilerek oraya çekmeye çalışıyordu usul usul.

Patronu böylece oluşan çekim gücüyle bir adım daha ona yaklaşarak belini sarıp kendine doğru çekmiş onu ve genzini saran o çilek kokusuna bırakıp hararetle sıralamıştı.

"Seokjin... Benimle oynama güzelim..."

Aldığı bu hitap onu sinsice gülümsettiğinde fısıltıyla cevapladı başkanı.

"Bugün biraz yükseksiniz sanırım Bay Kim ahh..."

Uzun olanın elleri saniyesinde Doktor SeokJin'in saçlarını bularak kavrayıp kendine doğru yaklaştırarak hakimiyet altına almıştı onu.

"Bayım ha? Bana her şöyle seslenişinde gece adımla da inlemeni istettiriyorsun, yapma bunu artık yoksa..."

"Yoksa ne?"

O da bunu istiyormuş gibi kafa tutar bir edayla bakışlarını dikmişti kendinden uzun olana. Alamadığı cevap ile de daha da diretmek istiyordu.

"Yoksa ne yaparsınız Sayın Başkanım..."

Bilerek onun damarına basıyor, deneğin ellerine geçişi sebebiyle de morali oldukça yüksekti, biraz kafa dağıtıp oynamak istiyordu canı doktorun.

"Yoksa, kendini becerttirmeyi bilerek istediğini düşüneceğim Seokjinşi... Ve emin ol bunu zevkle yaparım, hatta inan bana çok da iyi yaparım..."

Ikisinin de keyifleri son derece yerindeydi, sonuçta yıllardır hedefledikleri bir proje, sonunda ellerinin arasındaydı ve bir kutlama yapma fikri oldukça cazip görünüyordu.

Seokjin, patronun yanağına yükselttiği eliyle onu yüzüyle kulağı arasında bir yerden usulca kavrarken, kontrolü gizlice eline alıyordu tekrardan. Patronun gözleri bir an için bu dokunuşla ağırlaşmış, işe yarıyordu.

Doktor, en iyi yaptığı şeylerden biri olan baştan çıkarma sanatını yine layıkıyla yerine getiriyor, başkanın onu yönettiği izlenimini ona verip aslında her şeyi altan altan eline geçiriyorken, bu narsist hisse bayılıyordu.

"O halde Bay Kim... Nasıl bir ritimle inlemeliyim söylesenize mesela umm..." diyip alt dudağını ıslatarak devam etmişti daha da kısılan sesiyle.

"Namjoon mu demeliyim yoksa?
Ah doğru ya tabi..."

Aralarında oluşan iktidar kavgası tuhaf bir tutkuyla birleşerek tatlı bir gerilim hatta yaratıyordu.

Tam da o saniye gözleri yeniden açılan ve kıpırdanan yatağa bağlı Alfanın çıkardığı sesle ikisinin de odağı bozulmuştu birden.
Sıkıntıyla nefeslenen Kim Namjoon alayla ekledi.

"Seni sersem yaratık, bu tarz anları bölmemen gerektiğini bilmiyor musun... Jeon sana hiç mi görgü öğretmedi hadi ama... Gerçi Jeon gibi yabani birinde görgü ne gezer ki..."

İkisi de sinirleri bozularak gülmeye başlamıştı ancak duydukları cevap, gülüşlerinin yüzlerinde solmasına neden oldu.

"Efendimiz, sizin gibi adi pisliklerden nefret edip de uzaklaşma konusunda çok haklıymış, kıçı kırık görgünüzü sikeyim sizin ben."

Min Yoongi, mimiklerine oturttuğu iğrenme duygusuyla onların sinirlerine dokunacak bir sırıtış takınmıştı yüzüne.
Siyah saçları, parıldayan 2 farklı renkteki çekikliği keskin olan gözlerine doğru alnına düşmüş, serseri bir tutumla karşısındaki iki insanın suratına meydan okurcasına bakmaya devam ediyordu.

Bu tavrı, başkanın sinirlerine dokunmuş, Jeon için "Efendi" kavramının kullanılması ise tepesini attıran ayrı bir detay olduğunda, alfaya doğru adımlayarak ellerini kendi cebine koymuştu karşısına dikilirken.

"Senin durumundaki aciz bir yaratığın yerinde olsaydım eğer, susardım evlat."

Böbürlenen bakışlarını sunuyordu ona Kim Namjoon, tüm o heybetli adamın karşısında başını bir kere bile eğmeyen Yoon ise onun bu cümlesiyle beraber dişleri görünecek kadar tıslamış ve tek bir kaşını kollarıyla bacaklarındaki kelepçelere doğru yönlendirip kaldırırken o metalleri kastederek,

"Ben miyim aciz olan sence? Ah... O halde karşıma şu zımbırtılarını çözüp çöpe atarak çıksaydın ya hani pabucumun başkanı seni."

Demiş ve minik gözlerini daha da kısarak şeytani bir bakışı sunmuştu ona. Uzun boyludan saniyesinde sağ yanağına yediği okkalı bir yumrukla beraber başı yana düşerken bu, kurdunun sesli bir kahkaha patlatmasına sebep olmuştu.

"Bu kadar mı? Sizler tarafından öldürülmüş 90 yaşındaki büyükbabaanem bile daha sert vururdu amına koyayım ya, boyuna bakan da seni bir şey sanar göt herif..."

Yoongi'nin son hamle olarak da patronun yüzüne tükürmesi ile işler iyice rayından çıkmıştı.

"Seni küçük siktiğimin orr-!!!"

Namjoon'un küfrü ile kaldırdığı yumruğu havada yakalanarak durdurulmuştu doktor tarafından.

"Sakin olun Bay Kim, bilerek yapıyor işte... Henüz nereye düştüğünü farkında bile değil ve... Artık O'na ait sadık bir köle değil de, bize çalışacak bir hizmetkar olduğunu yavaş yavaş kavrayacak, elinizi ona vurarak yormayın."

Kulağına eğilerek fısıldayıp,
"Gece için enerjiye ihtiyacınız olacak, enerjinizi saklayın efendim..." diye de bitirmişti cümlesini.

Ve evet haklıydı, bu gece fazlasıyla eğleneceklerdi...

...

Taehyung'un gözleri, gecenin yarısında uyuduğu sıcak yatakta ağır bir çekimle açıldığında, çarşafın altındaki çıplak bedeni mayışmış ve yorgun bir haldeydi.

Bir müddet tavanla anlamsızca bakıştıktan sonra elini sağa doğru atmış ve başını da yana çevirerek yine kendisi gibi tamamen çıplak olan ama cayır cayır yanan bir tene sahip, yüz üstü uyuyan Jeon'u görmüştü.

Çarşafı neredeyse tamamen Taehyung'a bıraktığı için kalça çizgisinin aşağılarına kadar örtünmüyor, pürüzsüz sırtının kanatlarından yükselen ve sonrasında da iki gamzesi olan beline doğru kavisle inen göçüğü süsleyen şey sıkı kalçalarıydı.

Bir manzara olduğundan habersizdi duruşu, yalın ve zarif...

Her ne kadar katı dursa da bir şekilde hissediyordu, sert duvarlarının ardına gizlenen yıkılmış o çocuğu.

Yine de geniş omuzları vardı işte, Taehyung sanki onlara bir yaslansa düşmeyeceği tek yermiş gibi göz kırpıyordu kıvrımları, bu güçlü görüntüsü aynı zamanda erkeksiydi de...

Uzunca baktı ona, daldı güzelliğine ve... Yaşadıkları gecenin derinliğinde kaybolur gibiydi zihni.

Gülümsemek istedi, ama yapamadı.

Ha-hayır...

Bedeni usulca oturur pozisyona gelirken, ayakları şimdi yataktan sarkılıp yere değmiş ve olabildiğince sessiz adımlarla duvarda asılı olan hançer koleksiyonunun tam önünde duraksamıştı birden.

Bir süre simsiyah duvara asılı gümüş parıltılı işlemelere göz atarak haraketsiz kalmıştı, gözleri dalıyor sonra da nefesi daralıyordu.

Zihnini zorlayarak son bir kez arka çaprazında kalan yatakta uyuyan adama omzunun üzerinden dönerek bakmış ve yutkunarak tekrar önüne dönüp duvara bir adım daha yaklaştığında, parmak uçlarında yükselerek hançerlerden birini asılı olan kabzasından sessizce çıkarıp avucuna almıştı. Kuvvetlice sıktı onu. Parmakları ve eklem yerleri dahi beyaza dönecek kadar sıkıca kavrıyordu.

Ardından arkasını dönüp yatağa git gide yaklaşıyorken, odanın tam ortasında hareket etmeyi bırakıp elleri buz kesmişti. Çıkıp gitmek için çıkışa doğru yöneldiğinde boynu, çığlık atmak istese de içine gömüldü sesi. Bacakları nihayetinde yavaşça yatağa ulaştığı an, dizlerinin üzerinden kıvrılarak az önce kendi uzandığı kısımdan Jeongguk'a doğru yürümeye başlamıştı emekler gibi.

Soluk alışverişleri hızlandı.

İçinden sayıklıyordu ruhu.

'Sen iyi bir adamsın, onun için çok öldürmüşler seni...'

Birkaç saat önce, ah hayır... Aslında adaya geldiği ilk günden beri nasıl da güçlü görünmüştü gözüne bu adam. Her şey bir film şeridi gibi gözlerinden akıp geçiyordu.

Jeon Jeongguk...

Her zaman dimdikti o duruşu, öyle ki içi ateş gibi yanıyor olsa bile buz gibi ve soğuk duracak kadar ketumdu zoraki.

Belli ki kolay şeyler yaşamamıştı, bazen gözleri dalıp gidiyordu o sigarasını içine çekerken mesela Jeon'un. Siyahların o adamı kimsenin farketmediğini mi sanıyordu yani o parıldayan irislerine dolan sisleri?

Ve bunu, sadece Taehyung mu görebilmişti sahiden?

Bazen kaçırdığı bakışlarında yakaladığı o duygular, bu dünyanın bir parçası olamamış bir adamın, parçalara ayrılan kalbinden firar eder gibi değil miydi?

Ya da tüm bunlar sadece maviliğin kendi yarattığı similasyonda bir kurmacadan mı ibaretti bilemiyordu...

Yaklaştı, yaklaştı. İki eliyle de kuvvetlice kavradığı hançeri havaya kaldırıp, omuzlarına binen yüke dayanmaya çalışıyordu. Hançer havada asılı, Jeon'a saplanmak için bekliyordu öylece.

Sabaha kadar seni bekleyemem Albay!! |

Bir türlü hareket edememiş, avuçları dahi yanarak yüzü kızarmıştı.

Öldür dedim sana! |

Esmerin göğsü duyduğu korkutucu komutla inip kalkıyor, bedeni titremenin eşiğine doğru sürüklüyordu kendini.

Eli yataktaki adama düşmeden önce gözünden bir damla yaş süzüldü. Yanağında acı dolu sıcak bir yol çizdi öylece.

Hadi Albay! İndir şu bıçağı! |

Taehyung'un dudakları aralanarak titrek bir nefes bırakmış, çatılan kaşlarıyla içinden son bir kez geçirmeye başlamıştı.

'Bu gece güneşi batıran ellerime, bir daha sabah olmayacak...'

'Vagonum raydan çıktı benim ama o... o
bunu haketmedi.'

Kendisi devredışı kalarak kafatasının içine sızan bir böcek gibi cızırdayan ses yankılandı bu sefer.

"Asker! Verdiğim emire uyman için
son 3... 2... ve..."

İşte yine aynı şey oldu. Bazen en tehlikeli yer, insanın kendi bedeninden başkası değildi...

***

-Bölüm sonu-

Cin cin çıkacak Jin çıkacak... bi sn.

Bne nE yaptım az önc-

BU ARADA BÖLÜM SAYILARINA DİKKAT EDEREK OKUYORUZ DEĞİL Mİ? WATTY KAYNAKLI KAYMA OLABİLİYOR!!

↙️↙️↙️↙️

Continue Reading

You'll Also Like

732K 83.7K 50
Prens Kim Taehyung, çiftçi Jeon Jungkook'a gönlünü kaptırmıştı. Semetae! Ukekook! Yan ship yoonmin Mini fic, bölümler kısa kısa, çerezlik. Başlangıç...
744K 64K 24
(+18 yetişkin içerik!) Yüzyılın deltası Kim Taehyung, hor görülüp dışlanan Jeon Jungkook'un hayatını kurtardıktan sonra, her kızgınlığa girdiğinde Ju...
346K 43.3K 41
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı slowburn⚠️
102K 6.3K 24
Köpek maması adı altındaki uyuşturucular bile mucizevi bir şekilde hamile kalmış Jungkook'un, Taehyung'u affetmesine mâni olamazdı. texting + düz yazı