CREATURA -TAEJIN-

By Army__Bangtan_

60.3K 8.4K 9K

Mors Certa, Vita İncerta. [Ölüm kesindir, Hayat değil.] * Kitap @justtaejinn 'e ithafendir 💜 * [TAMAMLANDI] ... More

°MONO°
°Dİ°
°TRİ°
°TETRA°
°PENTA°
°HEGZA°
°HEPTA°
°OCTA°
°NONA°
°DECA°
°HENDECA°
°DODECA°
°TRİDECA°
°TETRADECA°
°PENTADECA°
°HEPTADECA°
°OCTADECA°
°NONADECA°
°VİGİNTİ°
°VİGİNTİ UNUM°
°VİGİNTİ DUO°
°VİGİNTİ TRES°
-BÖLÜM DEĞİL-
°VİGİNTİ QUATTUOR°
°VİGİNTİ QUİNQUE°
°VİGİNTİ SEX°
°VİGİNTİ SEPTEM°
°ULTİMA°
°🌙°
KÜL OLMUŞ HAYATLAR
SON MEKTUP

°HEGZADECA°

1.7K 289 187
By Army__Bangtan_

Hayattı seni yoran. Sana türlü acılar veren, seni üzen, ağlatan, mutsuz eden şeydi o. Yorgunluktan seni yere düşüren ve kalkman için elini uzatmayan lanetti. Hayattı o; seni de, ruhunu da, aşkını da sömüren... Duygularını "umutsuzluk" adı altında toplayandı. Seni yok edendi, hıçkıra hıçkıra ağlatandı.

Jin tam olarak böyle düşünüyordu o anda. Taehyung, Jin'in boynuna dudaklarını değdirdiğinde başka bir şey düşünemez olmuştu. Kendi kafasınındaki ve kalbindeki tüm mutsuzlukları bir kenara itmeye çalışıyordu, Jin. Taehyung onun son duygularını aldığı zaman, bir anlığına da olsa mutlu hissetsin diyeydi bu çabası. Fakat beceremediğini biliyordu. Birazdan sevdiği insan tarafından öldürülecekken, bunu beceremediğine kalıbını basabilirdi.

Hıçkıra hıçkıra ağlamak istedi Jin, ağzı bantlıydı. Son kez Taehyung'u görmek istedi, gözleri kapalıydı. Ona sarılmak istedi, onu hissetmek istedi... Fakat bağlanmışti eli kolu, ulaşamıyordu ona.

Kızgın değildi, Jin. Taehyung'a hiçbir şekilde kızgın değildi. Onun da bunu bilmesini isterdi. Jin ölmeden önce, bunu fark etmesini isterdi.

"Sevgilim?"

Bir kelimeydi, koskoca Azrail'i işinden alıkoyan. Bir kelimeydi, Jin'in aşkını bağışlayan. O kelime durdurdu zamanı. Taehyung, gözleri şaşkınlıkla aralanmış şekilde Jin'in boynuna bakarken, o kelime bir dua gibi yankılandı Jin'in kulağında. Melekti bu kelime, sevgiydi, aşktı. Taehyung'un ağzından çıkan en güzel şeydi.

"Jin!" diye hıçkırdı, Taehyung gerçeği anlayınca. Titreyen koca ellerini uzattı Jin'in dudaklarına doğru. Az önce yapacağı şey derbeder etmişti onu. Bir hıçkırık koptu Taehyung'un dudaklarının arasından. Jin'in ağzındaki bandı açtı ve şişkin dudakları girdi görüş alanına. Sonra gözündeki siyah bez parçasını indirdi aşağıya. Ve serbest bıraktı, hapis edilmiş o güzel gözleri.

Jin, zorla araladı gözlerini. Gözündeki baskı yok olmuştu fakat gözlerini açamamıştı hemen. Ağlamaktan kirpikleri birbirine yapışmış, göz kapakları ağırlaşmıştı çünkü. Sonunda gözlerini araladığında, endişe dolu gözler karşıladı onu. Jin'in gözlerinin içine bakamadı, kaçırdı gözlerini Taehyung. Yapamadı, onun gözlerinin içine bakmaya bile kıyamadı.

"B-Ben ne yaptım?" diye hıçkırdı Taehyung. Yorgundu, çok yorgundu. Açtı fakat bunları umursayacak durumda değildi. Jin'in ellerini ve ayaklarını saran o zincirleri kopardı elleriyle. Kalan gücünü onu kurtarmak için harcarken bile titriyordu bacakları.

"Sen bir şey yapmadın." dedi Jin, hızlıca. "Sen beni tanıdın."

"Ya..." diye ağladı, Taehyung. "Ya tanıyamasaydım? Seni ö-öldür..."

Jin, hızlıca sarıldı ona. Taehyung'un söyleyemediği kelimeye ağladı o da. Jin, kollarını koca bedene sardı fakat o koca beden, sarılamadı ona. Bunu yapamayacak kadar kötüydü çünkü. Korktu, çok korktu. Bir gün ona zarar vermekten, onu öldürmekten korktu.

"Ben iyiyim." diyerek reddetti Jin her şeyi. Biliyordu onu. Güçlü bir korkaktı o... Bu yüzden Jin'den kopacaktı yine. Sırf ona zarar gelmesin diye kaçacak, saklanacaktı. Bu yüzden daha da sıkı sarıldı, Jin. Onun kendisini bırakmaması için bir etti bedenini, onun bedeniyle.

"Özür dilerim!" derken derin bir nefes aldı Taehyung. İyice aldı kokusunu onun. Bir dahakine, anında tanımak istedi. Bir daha ona zarar vermeyi aklından bile geçirmemesi gerektiğini söyledi kendi kendine. Nefret etti yine kendinden, engelleyemedi bunu.

"Çok özür dilerim..."

Jin, onun kollarını tuttu. Kendi bedenine yavaşça sardı, Taehyung'un kollarını. Onun da kendisine sarılmasını sağlarken, tekrar sardı kollarını Taehyung'a.

"Şşt..." diye fısıldadı, göz yaşları Taehyung'un bedenini ıslatırken. "Asıl sen ağlarsan ölürüm ben."

Sonunda Taehyung, ellerini kendi isteğiyle sıkılaştırdı. Jin'in saçlarının arasına elini attı ve kafasının arkasını okşadı yavaşça. Elini Jin'in yumuşak saçlarında gezdirirken, eli bir şeye değdi. Yumuşak saçlarının arasında sertleşmiş saç telleri olduğunu fark ettiğinde durdu orada. Bir yara hissetti, Jin'in kafasında. Kurumuş kan, onun yumuşak saçlarını birbirine yapıştırmış, sertleştirmişti.

Hızlıca ayrıldı Jin'den. Jin daha ne olduğunu anlayamadan onu ters çevirdi. Jin'in kafasındaki yarayı gördüğünde tekrar titredi kalbi. Taehyung, ona bakmaya bile kıyamıyordu. Jin çok güzeldi; Taehyung'a yakışmayacak kadar çoktu güzelliği. İşte bu yüzden gitmişti ondan. Kıyamamıştı ona... Fakat bir gecede ona olanları görünce yutkunamadı binlerce kez olduğu gibi. Sertçe annesine dönerken, gözlerinden ateş çıkıyordu.

"Sen..." derken sıktı dişlerini. Annesine ilk defa böyle nefret dolu bakıyordu. Hyejin Hanım suçlulukla ıslattı dudaklarını. Onların bu hallerini utanarak izlemişti. Yaptığı şeyden pişman olmuştu çoktan. Taehyung'un onu gerçekten çok sevdiğini fark etmiş, tüm tüyleri diken diken olmuştu.

"Nasıl bunu yapabildin?!" diye bağırarak üzerine yürüdü, annesinin. "Nasıl onu öldürmem için çabalayabilirsin?! Ne hakla?"

"B-ben..." diye kekeledi, Hyejin Hanım. Diyecek bir şey bulamadı. Şu an pişman olduğunu söylese, komik duruma düşeceğini biliyordu.

"Yanlış bir karar verdim. Üzgünü-" diyecekken kesti Taehyung, onun sözünü.

"Yanlış karar, ha?" dedi sinirle. Gözlerinden çıkan ateş yaktı Bayan Kim'i. Odadaki her şey kül oldu, Taehyung'un bakışlarıyla.

"Bir kere denediğinde, bunu yapmayacağımı söyledim sana! Sense sikik bir plan kurdun."

Hyejin Hanım'ın gözlerinden yaşlar süzüldü. Sadece oğlu yaşasın istemişti. Fakat aslında onu öldüreceğinden bihaberdi bu planı yaparken.

"Hatalıydım!"

"Tırnağının ucu kırılsa hıçkıra hıçkıra ağlayabileceğim bir adamı, öldürmemi mi istedin gerçekten? Ona bir şey olacak diye korktuğum için aşkımı bile yaşayamadım ben! Ne hakla... Ne hakla ona zarar verirsin?! Dokunmaya kıyamadığım saçlara ne hakla kan bulaştırırsın sen?!"

Jin dizlerinin üzerine çöküp ağlamak istedi. Çok kişi ona olan aşkını dile getirmişti. Çok insan onun yakışıklı olduğunu dile getirmişti. Fakat Taehyung... Taehyung'u bir itiraf değildi, bir yakarıştı. Jin'in hayatı boyunca kimse hiç bu kadar güzel endişelenmemişti onun için. Kimse böyle güzel sevmemişti.

"Taehyung... Ben iyiyim, yemin ederim. Canım acımıyor." dedi sessizce, Jin. Taehyung duruldu yavaşça. Az önce onu öldürecek oluşu nefes almasını engelliyordu. Gerçek yine çarptı suratına, yüreği yandı.

"Babanı bu hale getirdiğini duyduğunda zaten seni bırakacaktı!"

O anda bir sessizlik oldu. Taehyung, üst üste yediği darbelerle düşecek gibi hissetti. Annesinin bunu söylediğine inanamıyordu.

"Yapma." diye fısıldadığında, Hyejin Hanım kafasını iki yana salladı. Şu an her şey bitecekti. Bu doktor her şeyi öğrenecek, Taehyung'u bırakacaksa şimdi bırakacaktı. Taehyung ise bugün üzülecek, ertesi gün yeni bir hayata başlayacaktı.

"Onu evlat edindiğimizi anlatmıştım, doktor. Onun 5 yaşına kadar ne kadar neşeli olduğunu, güzel gülüşünden bahsetmiştim sana. Fakat bahsetmediğim bir şey vardı. Beşinci yaşının ilk gününde olan bir şeydi bu."

Jin'in gözleri aralandı yavaşça. Dili damağı kurudu, ne yapacağını bilemedi bir türlü. Bunu öğrenmemesi gerekiyordu. Taehyung'un omuzları endişeyle inip kalkıyordu. Dinlememeliydi, çıkıp gitmeliydi buradan. Ama yapamadı, merak duygusu ağır geldi, gerçeklerden korksa da.

"Beni daha fazla canavar olarak görmesini istemiyorum."

Odadaki herkes üzgündü. Karanlık gökyüzüne karanlık duygular eşlik ediyordu. Fakat durmadı Hyejin Hanım. Jin'in bunu bilmesi gerektiğini bildiği için içi acıya acıya anlatmaya devam etti gerçekleri.

"Doğum gününde ona hazırladığımız pastayı yerken suratını buruşturuyordu. Kocamla ben endişeyle ona bakıyorduk. Bir çocuğun pasta sevmemesi tuhaf gelmişti ikimize de. Fakat asıl tuhaf olan, Taehyung'un her yemekte de bunu yapışıydı. Güneş gitti, yavaşça karardı hava. Ve değişti, Taehyung. Karanlıkla beraber yavaşça dönüştü. Bedeni uzadı ilk önce. O minik bedeninin büyümesi yüzünden acı çekerken, biz korkuyla ona bakıyorduk. Grileşti ve korkunç bir hal aldı."

Taehyung neredeyse yalvaracaktı, annesinin bunu anlatmaması için. Hyejin Hanım gözlerindeki yaşı silip devam etti anlatmaya.

"Taehyung babasına saldırdı. Kocamın tüm duygularını içine çekerken korkuyla çığlık atıp koşmaya başladım. Tek istediğim kocamı kurtarmaktı. Evdeki tabancayı alıp hızla geri döndüm salona. Onu vurmaya hazırdım. Taehyung'u öldürecektim."

Minik bir hıçkırık kaçtı, Hyejin Hanım'dan. Taehyung da ağlıyordu. Yaptığı şey tekrar tekrar gözlerinin önüne gelmişti.

"Tam tetiği çekmiştim ki, Taehyung hızlıca geri çekildi. Babasına bakıp "Hayır!" diye bağırdığını hatırlıyorum. Dizlerinin üzerine çöküp delicesine ağlamaya başladı. Koca bir yaratık gibi gözüküyordu fakat sesi oydu. Beş yaşında bir bebekti sesi... Silahı yere attım ve koştum yanlarına. Bana bir şey yapmayacağından emindim çünkü o benim çocuğumdu. O yaratık veya canavar değildi, o Taehyung idi."

Jin aptal gibi hissediyordu. O kadar tuhaf hissediyordu ki, bunu tanımlayamazdı. Sadece Taehyung'u öpmek istedi. Kalbinde yara olmuş her yerinden, teker teker öpmek istedi. Onu bir kutuya koyup tüm kötülüklerden saklamak istedi.

"Birlikte ilk yardım yaptık sonra. Taehyung onu öldürecek kadar almamıştı duygularını. Yardım etti bana, birlikte yaşattık kocamı. Şu an konuşamıyor bile... Fakat eminim ki, beni anlıyor. Taehyung'a kızgın olmadığına emin olduğum kadar eminim buna da."

Jin yutkundu fakat tükürüğü bile acıttı boğazını. Taehyung'un her seansta söylediği o cümleler yankılandı kulaklarında. Söylediği o mutsuz cümleler, imkansız duygular... Hepsi geldi gözlerinin önüne.

Titreyen bacaklarıyla ona doğru adım attı, Jin. O gitmezse, Taehyung gelmezdi. Bunu bilerek yürüdü sevdiği adama yavaşça. Onun koca eline kendi elini iliştirdi. Parmaklarını Taehyung'un parmaklarının arasına geçirdi ve kenetledi onları.

"Gel benimle." diye fısıldadı. "Çıkalım mutsuzluktan."

Jin, koca bir bedeni çekiştirdi. Zorluk çıkarmadı Taehyung da, onun peşinden gitti uslu bir çocuk gibi. Annesini odada bırakıp çıktılar dışarı. Dış kapıyı da açtı, Jin. İkisi de kendilerini soğuk havaya attıklarında derin bir nefes alabildiler. Bilmedikleri sokaklara girdiler, bilmedikleri yollarda yürüdüler. Tüm mutsuzluğu geride bırakmak istercesine devam ettiler yollarına. Sonunda yoruldular ve durdular. Ağaçlık bir alana getirmişti ayakları onları.

"Özür dilerim."

Jin, Taehyung'un özürüyle gülümsedi acıyla. Onun özür dilemesi gerekmiyordu. O canavar değildi, katil değildi. Tanrı onu nasıl yarattıysa, öyle davranıyordu Taehyung. Fazlası yoktu.

"Gözlerimin içine bak." dedi Jin, elini tuttuğu eliyle Taehyung'u kendine çekti. "Özür dilenecek bir şey yapmadın sen. Beni öldürseydin de yapmayacaktın."

Taehyung, Jin'in gözlerinin içine baktı yorgunca. Kolları yanına düşmüştü, Jin'in elini bile sıkıca tutamıyordu. Güçsüzleşmişti, kıpırdayamayacak kadardı güçsüzlüğü.

"Gözlerinin içine bakınca bile görüyorum korkunç yüzümü. Nasıl bana bakarken bir nebze bile olsa korkmuyorsun?"

Şefkatle gülümsedi Jin. Annesi haklıydı. Onun kocaman bedeninin içinde minik bir bebek vardı. Güzel kalpli bir bebek...

"Korkunç değilsin." dedi Jin, sessizce. "Hatta her zaman bakmak ve incelemek isteyeceğim bir yüzün var. Baktıkça güzelleşiyorsun, bu yüzden saatlerce izlemek istiyorum seni."

Gecenin karanlığı gitmişti. Hava yavaş yavaş aydınlanmaya başladığında birbirlerini daha rahat görmeye başlamışlardı. Taehyung baktı uzun uzun Jin'e. Verdiği cevap eritti kalbini, yok etti mantıklı yanını. Bu yüzden beynini bir kenara bırakıp yavaşça bir adım attı Jin'e doğru. Etkilenmiş yüreğiyle beraber yürüdü ve Jin'i bir ağaca yasladı yavaşça. Jin, sırtını sert bir ağacın gövdesinde hissedince ıslattı dudaklarını.

İkisi de birbirlerinin tam gözlerinin içine bakıyordu. Taehyung eğdi koca bedenini. Jin'in suratına yaklaştığında kalbi hızlandı. Dudaklarını, onun dudaklarına değecek şekilde ayarladı.

"Ya duygularımı alırsan?"

Taehyung, Jin'in sorusuna eğdi kafasını yana doğru. Jin'i daha yakından izlemek istercesine daha da yaklaştı ona. Dudaklarının arasında bir milim boşluk kalırken durdu orada. Nefesleri birbirine karışıyordu, kokularının ve duygularının karışması gibi.

"Ya kalbini istiyorsam?"

Taehyung'un söylediği cümleyle gülümsedi, Jin. Taehyung'un kendisini bırakıp bırakmayacağını anlamak için sorduğu soruyla, onun cevap vermek adına sorduğu soru kapıştı. Ve kazandı Taehyung. Onun cesareti kazandı.

Elini Taehyung'un ensesine yerleştirdi Jin. Dudaklarını bir canavarın dudaklarına bastırdı. İkisi de yumdu gözlerini. Dudakları birleşti ve kayboldu gecenin mutsuzluğu.

Ve doğdu güneş. Taehyung'un bedeni küçüldü ve dönüştü insana. Dudakları bir saniyeliğine bile olsa ayrılmamıştı. Bundandır ki, Taehyung insana dönerken acıyla bağırmamıştı. Aşk dışında hiçbir duygu hissetmemişti o an. İlk defa acı hissetmeden dönüşmüştü.

Jin'in dudakları örtmüştü onun tüm acılarını. Söylediği gibi gelmiş, Taehyung'un yaralarını sarıp teker teker öpmüştü. Taehyung artık acı hissetmiyordu.


***

Sarılmamış yaralarınızdan öpüyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim 💜

Continue Reading

You'll Also Like

400K 24.8K 54
"Bizim yaptığımız ne? Bilmiyorum, sadece öpüşüp duruyoruz. Yalan söylemeyeceğim bu hoşuma gidiyor çünkü güzel öpüşüyorsun, ruj gibi şeyler de yok, se...
63.2K 5.1K 13
"...bana alman çikolatasını verdiğinde acım bir nebze de olsa dinmişti."
241K 22.7K 24
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
1.9K 268 21
You Never Know'un ikinci kitabıdır. Yan Shipler:Hyunlix Başlangıç: 29.12.2022 Bitiş: 28.02.2023 Cover Desing By: sakuranisy