TUTSAK KALPLER

By yalnizlarlimani

52K 1.6K 334

Çocukluğunda yaşadığı bir olay yüzünden erkeklerden hem korkan hemde onlara karşı cesur gibi davranmaya çalış... More

Tanıtım
'Sil Baştan'
'Davetsiz Misafir'
'Bul Artık Beni!..'
'Asya'm!..'
'Gitme'
'Kız yok!..'
'Kork Benden!..'
'Kan kokusu!..'
'Benim Yüzümden!..'
'Âb-ı Hayat!..'
'Kül ve Ateş!..'
'Gece Gözlü Adam!'
'Kıskançlık!'
'İlk Utanç!..'
'Nerdesin?..'
'Nefes!..'
'Karar!..'
'Ey Aşk!..'
'Sevgilim!..'
'Takip'
'tehlike'
'İntikam!'
'Hasret'

'Karmaşık Duygular!..'

1.4K 51 11
By yalnizlarlimani

Selam canlar!

Nasılsınız bakalım?

Yine uzun bir aradan sonra yepyeni ve heyecan dolu bir bölümle karşınızdayım.

Umarım beğenerek okursunuz!

Yazarken keyif aldığım bir bölümdü. Seveceğinizi düşünüyorum canlar.

Unutmadan hatırlatayım, bölüm sonunda oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın!..

Desteklerinden dolayı bu bölümü Remziye Deregözü arkadaşa ithaf ediyorum. İyiki yanımdasın 😍❤

Neyse canlar, ben daha fazla sözü uzatmadan sizleri yeni bölümle başbaşa bırakayım 🤭

Bölüm şarkısı:İlyas Yalçıntaş - Arzular arsız

KEYİFLİ OKUMALAR...

*****

Nefes almak sadece bedenimizin yaptığı rutin bir işlemdi. Ciğerlerimize çektiğimiz hava, iç organlarımızda rutin döngüyü sağlayarak bizi hayatta tutan şeydi.

Peki ruhumuzun nefes alması nasıl birşeydi?

Ruhlar nefes alır mıydı? Evet, ruhlar da nefes alır... Ama onların oksijeni hava değildir. Ruhlarımızı hayatta tutan şey sevdiklerimizin kokusudur. Ve onun bize hissettirdiği mutluluk. Onların kokusunu aldıkça ruhumuz dinç kalır ve bizi hayata dört elle sarılmaya sevk eder.

Tenin sıcaklığını, nefesinin yakıcılığını dudaklarında hissederken bunun farkında değildi bu iki genç yürek. Aldıkları yoğun acı kahve kokusu ve aynı yoğunluktaki karamel kokusu ruhlarını sarıp sarmalamıştı.
Genç adam ve okyanus gözlüsü tam da dudakları buluşacakken arkalarında duydukları öksürük sesiyle birbirinden ayrılmışlardı. Genç kız gelenin kim olduğuna bile bakamazken, genç adam ağzının içinden küfürler sıralıyordu. Nihayet öksüren kişi konuşunca genç adamın ağzında homurdandığı küfürler serbest kalacaktı ama dudaklarına müdahele olmasaydı.

"Melih Bey, pansuman yapmamız gerekiyor. Ve ilaç saatinizde geldi."dedi hemşire.

Asya duyduğu kadının sesiyle hızla başını kaldırdığında karşısında yine o sarı sürtük vardı. Sırıtarak Asya'ya bakarken, onların bu güzel anlarını bozmanın mutluluğu yansımıştı yüzüne. Ama Asya durur mu peki? Tabiki hayır! Kaşları çatık bir şekilde hemşireye bakarken yanında duran genç adamın ağzından çıkan küfrü yarım bırakmasına sebep oldu.

"Hay ben senin pansumanını da!.. İlacını daa!... S-...."derken dudaklarının üstünde bir ağırlık hissetti. Okyanus gözlüsü çatık kaşlarını karşısındaki kadına çevirmiş aynı zamanda tek elini genç adamın dudaklarına kapatmıştı. Her an hemşireye dalacakmış gibi bakarken dişlerini sıkarak konuştu.

"Bırak oraya! Ben hallederim!.."diyip çenesiyle yatağın diğer tarafında duran komedini işaret etti.
Hemşire elinde tuttuğu malzemeleri dediği yere bıraktı ama olduğu yerde durup ters bakışlar attı genç kıza. Asya, halen hemşirenin gitmediğini görünce gözlerinden alevler çıkararak konuştu.

"Davetiye mi bekliyorsun tatlım? Çıkabilirsin!.."derken sinirden köpürmek üzereydi.
Bir eli halen genç adamın dudaklarındayken, diğer eliyle kapıyı işaret etti. Hemşire ayaklarını yere vura vura odayı terk ederken Asya, söylenerek elini genç adamın dudaklarından çekti. Aslında genç adam halinden memnun bir şekilde sırıtıyordu. Aklından geçen şey, dudaklarını genç kızın dudaklarıyla buluşturmaktı ama kısmet eline imiş (!) Genç kız elini indirdiğinde Melih söyleyeceği küfrü düzeltme çabasına girdi. Karşısında çatık kaşları ile ona bakan asi ceylanı daha fazla kızdırmayı göze alamamıştı.

" 'Seveyim!'diyecektim. Niye kapattın ki ağzımı?"derken halen aynı ifadeyle bakan kızı o an sarılıp içine sokmak geldi. Ama yerse tabi(!)

"Bilirim ben sizin o 'seveyim!' demelerinizi! Bir daha herhangi bir kadına o kelimeyi kullanırsan Melih efendi dilinle vedalaş!.."derken son cümlede işaret parmağı genç adamın göğsünü dürtüyordu.

Genç adam şaşkınlıktan havalanan tek kaşı ile sırıtarak bakıyordu genç kıza. Diyecek tek kelime bulamadı o an. Sadece genç kızın göğsünü dürten parmağını tuttu ve gözlerini kızdan ayırmadan dudaklarına götürüp küçük bir öpücük bıraktı. Asya böyle bir tepkiyi beklemediği için çatık kaşları anında gevşemiş, yüzünde şaşkın bir ifade ile baktı gece gözlü adama. Sonra birden elektirik çarpmış gibi elini hızla çekip genç adama başıyla yatağı işaret ederek konuştu. Titreyen sesine birde kıpkırmızı yanan yanakları eşlik etmişti.

"Otur şuraya da pansumanını yapalım."diyebildi sadece.
Genç adam yüzünde aynı sırıtmayla kızın her dediğini yapmaya başladı. Usulca yatağa yaklaşıp aynı yavaşlıkta yatağa otururken yüzünü buruşturdu. Genç kız, adamın acı çektiğini düşünüp hemen koluna girdi. Halbuki genç adam bunu bilerek yapmıştı. Biraz daha yakın olması içindi. Asya, genç adamın canını yakmamak için insan üstü bir çaba sarfederken genç adam o yakınlıkta yaptığı tek şey ciğerlerine bayramı yaşatan o mükemmel karamel kokusunu çekmekle meşguldü. İlaçlarını da içirdikten sonra genç adamın karanlık kuyularına düşmemek için odayı terk etmesi gerekiyordu.

"Sen şimdi dinlen! Bende odama gidip dinlenirim biraz."diyip konuşmasına bile fırsat vermeden odanın dışına attı kendini.

Odadan çıktığı anda tuttuğu nefesi bıraktı. Gözleri kapalı bir şekilde derin bir nefes çekip gözlerini araladı. Karşısında ona otuziki diş sırıtan bir Faruk görmeyi tabi beklemiyordu. Aklına hemşire gelince kaşlarını çatıp adamın karşısına dikildi.

"Ben sana ne dedim Faruk?"dedi dişlerini sıkarak.

"Ne dedin yenge?"

" 'O sarı sürtük Melih'e yaklaşmayacak!' demedim mi?"

"Dedin yenge!"diyip sesli bir şekilde yutkundu.

"Peki, yanında o sürtüğü görürsem sana ne yapacağımı da dedim mi?.." ellerini beline koyupta söylemişti.

"Dedin yenge!.."diyip bu sefer daha sesli bir şekilde yutkundu.

"İyi o zaman! Beni uğraştırma aslanım! Git bir köşeye sık kafana o halde!.."derken gözlerinden resmen kıvılcımlar çıkıyordu.

"Ama yenge -...."derken genç kız tek elini havaya kaldırıp susturdu.

"Ben sana o sürtük Melih'e yaklaşmayacak dedim! Adamı sana emanet ettim ama arkamı bile dönmeden bir bakıyorum ki sürtük abinin dibinde! Faruk benim ayarlarımla oynama! Ya adam gibi uzak tut! Yada al abini eve götür!.."son cümlede resmen kükremiş gibiydi sesi.

"Daha iki gün burdasınız yenge. Ama ben baş hekimle konuşup o kızı başka bir bölüme göndermiştim. Belli ki laftan anlamıyor! Sen merak etme yenge bir daha değil yaklaşmak, bu kata bile giremez!.."dedi tüm ciddiyetiyle.

"İsabet olur! Yoksa o sürtük de sende elimden kurtulamazsınız!" işaret parmağını sallayarak son uyarısını da yapıp odasına döndü.

Faruk, giden genç kızın arkasından sıkıntılı bir nefes bırakırken arkasında beliren Semih ve Asaf ile birlikte genç adamın odasına girdiler. Semih,abisiyle konuşurken, Asaf,Faruk'a bakıp sessizce sordu.

"Bir sorun mu var birader?"

"Yoo...Ne sorunu olacak kardeşim?"diyerek sakin bir sesle cevap verdi.

"Koridorda yengeyle ne konuşuyordun? Niye parmağını sallayarak konuştu?"dediğinde tüm yüzler Faruk'a çevrildi.

Melih belli etmese de Asaf ve Faruk'un konuşmalarına kulak misafiri oluyordu. 'Yenge' kelimesi geçince pür dikkat karşısındaki adama baktı ve başını 'ne oluyor?'der gibi salladı. Faruk ise 'battı balık yan gider' diyerek lafa girdi.

"Beni uyarmak için salladı parmağını!"diyip genç adama bir bakış attı. Melih devamını bekler gibi bakıyordu ama Faruk nasıl devamını getirecekti onu bilmiyordu. Bir süre sessiz kalınca genç adam sabırsız bir şekilde 'ee!'dedi.

"Şey abi..."diyip susunca Semih lafa girdi.

"Eyvah! Faruk 'şey ' diyerek başlıyorsa lafa ordan pek de iyi 'şeyler' çıkmıyor."diyip yüzüne piç bir sırıtma yerleştirdi.

"Susta anlatsın!"diyip başını Faruk'a çevirdi ve :

"Evet koçum! 'Şey' ne?.." dedi tekrar.

"Abi bak şimdi! Son sözümü söyleyene kadar kesmeyin ama beni!"diyip önce uyardı herkesi. Ama Asaf ve Semih onun bu hâline gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdılar. Sessizlik olunca Faruk son nefesini alan insanlar gibi derin bir nefes alıp başladı anlatmaya.

"Hani şu sarı sürtük hemşire varya! Pardon ! Sarışın hemşire diyecektim. Yengeden bulaştı böyle demek galiba! Her neyse işte o hemşireye yenge gıcık oluyor. Ve senin yanına yaklaşmasını istemiyor. Daha önceden sizi yakın görünce beni sert bir şekilde uyarmıştı. Bende önlem olsun diye gidip baş hekimle konuştum. Kadını başka bir katta başka bir servise verdi adam. Ama o sarı sürtük durmamış yine gelmiş buraya! Yenge de görünce yine uyardı beni. Yani az önce koridorda uyardı."diyip sustu.

"Ne dedi uyarırken birader? Rengin değişmişti yengenin karşısında."diyip alaycı bir şekilde konuştu Asaf.

"Iıı...Şey dedi...Iıı..."diyip durdu ve bir an gözlerini kapatıp öyle devam etti.

"O sarı sürtük Melih'e yaklaşırsa eğer beni uğraştırma git kafana sık! dedi!.."diyip gözlerini açtığında karşında iki adam artık kendilerini tutmayı bırakıp kahkahayla gülmeye başladılar. Melih ise bir elini acıyan dikişlerine götürmüş ve oda gülüyordu.

"Gülmeyin yaa!.."diyip kaşlarını çattı.

"Oğlum yenge seni uyarmamış! Bildiğin tehtit etmiş lan!.."diyen Semih tekrar odadakileri güldürmüştü.

"Birader kızın İhsan'a yaptıkları gözümün önünden gitmiyor lan! Tırsıyorum valla yengeden!.." diyip bu sefer kendi de güldü.

*****

Genç kız odasına girer girmez içeride oturan ailesini gördü. Ve hız kesmeden odanın için de bulunan küçük banyoya attı kendini. Kapıyı kapatıp arkasına yasladı. Yüzünde saçma bir sırıtma ve gözlerinde ise yıldızları kıskandıran bir parıltı vardı. Ortamın sessizliğini bozan tek şey aldığı kesik ve hızlı nefeslere eşlik eden kalbinin sesiydi. Sağ elini usulca kalbinin üzerine koyarken, sol elinin parmakları dudaklarına doğru yola çıkmıştı. Göğsünün üstündeki eli,kalbinin yerinden fırlayıp çıkmasına engel olmak içindi. Ama dudaklarına değdirdiği parmaklara anlam veremedi. Acaba ânı yeniden hissetmek için miydi? Yada yüzündeki sırıtma seslere dönüşüp,içerdeki oturan ailesine duyurmamak için miydi? Sebebini bilmiyordu ama bildiği tek şey vardı. Oda az önce aklını başından alan gece gözlü adama nerdeyse ilk öpücüğünü verecekti. Tabi dudaklarından su içirmeyi saymazsa(!)

En korktuğu şeydi bu aslında. Bir erkeğin ona bu şekilde yaklaşması... Çocukluk döneminde kaldığı yurtta, hademenin taciz dokunuşları yüzünden tüm erkeklere karşı kendini kapatmıştı. Etrafında bir tek babası ve abisi vardı erkek olarak. Ama şimdi nedensiz bir şekilde hatta daha farklı bir şekilde bu genç adamın yanında kendini huzurlu ve güvende hissediyordu. Onun kokusu ile büyülendiğinin ve karanlık kuyuları andıran derin gözlerinde kaybolduğunun bile farkına varmıştı. Ama buna bir anlam veremiyordu. Bir isim bulamıyordu bu hallerine. Halbuki genç adam çoktandır isim  koymuştu aynı duygulara...Fakat genç kızın bunu anlamlandırması biraz zaman alacaktı belli ki. Olsun, genç adam için beklemeye değerdi.

Asya elini yüzünü yıkayıp, kendini toparlayınca banyodan çıktı. Yatağın yan tarafında duran iki kişilik koltukta annesi ve babası otururken, az ilerde sandalye de Ayşe Sultan vardı. Yaşlı adam genç kızın halini anında analiz ederken, yaşlı hanımlar biraz şaşkın ve meraklı bir şekilde genç kızı izliyorlardı. Ortamın garip havasını Ayşe Sultan bozdu.

"Kızım? İyi misin sen?"dedi.

"İyiyim sultanım! İyiyim ben. Merak etmeyin artık beni!"derken sesinin tonuna karar veremiyordu. İyi çıkmasını dilemişti ama emin de değildi.

"Sen öyle diyorsan güzel kızım!"diyip Nihal Hanım ve Suat Bey'e kısa bir bakış attı. 'Var bu kızda birşeyler!'der gibi bir bakıştı. Suat Bey kızının halinden anlamıştı yine. Ve anında genç kıza bir kurtarıcı gibi yetişmişti.

"Hanımlar! Kızım 'iyiyim' diyorsa iyidir! Üstüne gitmeyin bakayım!"son cümlesini söylerken ayağa kalkmış genç kıza doğru  kollarını açarak ilerlemişti. Asya, bu kurtarışa minnettar bir gülümseme ve bakışla karşılık verirken aynı zamanda da babasının güvenli kollarına bırakmıştı kendini. Bir süre kahkahaların eksik olmadığı bir muhabbet olmuş daha sonra yaşlı adam şirkete gitmek için hastaneden ayrılmıştı. Ayşe Sultan ve Nihal Hanım ise eve gidip hem yemek yapacak,hem de temiz kıyafetler getireceklerdi.

Odasında yalnız kalan genç kız yatmak için iyice yatakla bütünleştirdi bedenini. Önce yağmurun sesini dinledi biraz. Penceresine çarpan tanecikler bazen hızlı bazen yavaş bir şekilde akıp gidiyordu. Çıkardığı sesi de, gözlerini kapatarak dinlemeyi tercih etmişti. Suyun sesine, pencereye çarpan damlaların çıkardığı sesler eşlik ediyordu. Yağmur şiddetini azaltınca genç kız penceresini açıp toprak kokusunu ciğerlerine doldurmaya başladı. Kafasında binlerce soruyla derin nefesler aldı. Başını gökyüzüne çevirdiğinde siyaha yakın olan bulutlar hareket halindeydi. Yağmura kanat çırpan bir kaç tane kuşa takıldı gözleri. Bu kasvetli ve yağmurlu havada neden uçar ki bir kuş? Neden yuvasında durup kuru kalmak varken, dışarı çıkıp sırılsıklam olmuş kanatlarını gökyüzünde çırpıyordu? Yada neden yağmurlu havalar insanlara hep kasvetli geliyordu? Yağmur taneleri, insanların gözyaşlarına benzediği için belki de? Gökyüzüde içindeki sıkıntısını yağmurla mı dışarı  atıyordu? Belki de sadece sokaklarda ağlayan insanların gözyaşlarını saklamak için damlalar halindeydi? Genç kız düşünceli bir şekilde odayı dolduran soğuğun içinde kaybolurken  içini ısıtan bir ses duydu.

"Güzelim! Ne yapıyorsun orada?"derken oda genç kıza yaklaşmıştı. Asya'nın cevap vermesine fırsat vermeden konuşmaya devam etti.

"Oovv! Oda buz gibi olmuş! Üşümedin mi sen?"diyip genç kızın tam dibinde durdu. Elleri kızın yanaklarına dokununca kaşları çatıldı.

"Donmuşsun sen! Gel buraya!.."diyip üzerindeki hırkanın yanlarından tutarak açtı ve genç kızı kollarının arasına aldı.

Asya sanki gerçekten soğuktan uyuşmuş gibiydi. Ama bunu hiç farketmemişti. Genç adamın kollarına sığındığında fark etti ne kadar üşüdüğünü. Melih,hırkanın iki ucunuda kendisine sarılan kızın sırtında birleştirdi. İşte şimdi tam olmuştu herşey. Gökyüzünde kanat çırpan ıslak kuşlar gibi sığınmıştı yuvasına. Genç adamın kollarına!.. Saçlarına çarpan sıcak nefesi iliklerine kadar hissedip titremişti bedeni. Başını,genç adamın göğsünden hafif kaldırıp yüzüne bakınca, sıcak nefesi bu sefer yüzünü yalayıp geçmişti. Melih ise kızın okyanuslarına bakarken içinde bulundukları pozisyonu bir an unutup Asya'nın minik burnuna aynı ufaklıkta bir öpücük kondurdu. Gözleri tekrar okyanuslara bakarken kızın titremesini hissetti ve kapının önünde duran Asaf ve Faruk'a seslendi.

"Pencereyi kapayın çabuk!.."derken hiç istifini bozmamıştı.

(Bölüm şarkısını açabilirsiniz 🤭🙈 )

Daha sıkı sarıldı, elinden gelse göğüs kafesini açıp genç kızı yüreğinin yanında saklayıp koruyacaktı. Asaf hızlı adımlarıyla odaya girip pencereyi kapatırken göz ucuyla bile abisine ve yengesine bakmamıştı. Rahatsız etmek istemiyordu. Dışarı çıktığı anda kapıyı beraberinde kapatmıştı. Genç adam sıkıca sarıldığı kızın çenesine yumuşak bir dokunuşla başını kaldırdı. Okyanusları dalgalanmış, mavinin en koyu tonundaydı. Gece karası gözlerini genç kızın yüzünde gezdirdi bir süre. Karşındaki kızın bitkin ve üşümüş haline dayanamayıp bir çırpıda kucağına aldı. Yatak ile olan mesafeleri birkaç adımdı. Ama Asya soğuktan üşüyen burnunu genç adamın boyun girintisine sokup, müdavimi olduğu yoğun acı kahve kokusunu ciğerlerine doldurdu. Melih ise genç kızın aldığı derin nefesler eşliğinde kabaran göğsünü kendi göğsünde hissettiğinde adımları birbirine dolanmıştı sanki. O birkaç adımlık mesafenin sanki bitmeyen bir mesafe gibi olmasını diledi genç adam. Usulca genç kızı yatağın ortasına bırakırken dikişlerini zorladığını yaşadığı anlık acıdan hissetmişti. Ama okyanus gözlüsüne belli etmeye niyeti yoktu. Aynı yavaşlıkta uzaklaşırken genç kızın elini hırkasının yakasında buldu. Nefesini tutup gece karası gözlerini kızın yüzünde gezdirdi. Genç kız sanki gözleriyle birşeyler anlatmak istiyordu ama adamın gözleri dolgun dudaklara takılıp kalmıştı. Tüm iradesini kullanarak gözlerini okyanuslara emanet etti. Ve genç kızın titreyen bedenine, titreyen sesi de eşlik etmişti.

"Gitme! Çok üşüyorum!.."diyebildi sadece.

Melih sanki bu komutu bekliyormuş gibi başını sallayıp dudaklarından belli belirsiz bir 'tamam,burdayım ' diyebilmişti. Asya titremekten yorgun düşen bedenini usulca yatağın içinden kenara doğru kaydırdı. Genç adam için yer açmıştı. Sessiz bir anlaşma yapılmış gibi genç adam yataktaki boşluğa bedenini yerleştirdi. Fakat iri bedeni yatağa sığmayınca genç kızı göğsüne çekip sarıldı. Asya'nın bedeninin yarısı genç adamın üstündeydi nerdeyse. Ama ikisi de hiç şikayetçi değildi bu durumdan. Asya, genç adamın göğsüne iyice yerleşirken bir elini de başını koyduğu göğsün üzerine bıraktı. Melih de genç kızı kendine iyice çekip sıkıca sarıldı. Çenesini genç kızın başına dayayıp burnunu saçlarının arasına daldırdı. Karamel kokusunu her çektiğinde göğsü kabarıyordu. Saçlarının arasına dudaklarını bastırıp küçük öpücükler bırakmıştı. Bir süre sonra genç kızın nefes alışverişi düzene girince uyuduğunu anladı. Artık o ipek saçları okşayabileceğini düşündü. Elleri kendinden bağımsız bir şekilde harekete geçmişti bile. Genç adam aklından geçenleri kısık sesle fısıldamaya başladı.

"Sen bana ne yapıyorsun böyle okyanus gözlü ceylanım? Karanlık dünyama güneş gibi doğdun! Yüreğimin kuruyan çöllerine baharı getirdin! Dinmeyen fırtınama sakin liman oldun! Seninle duruldum. Seninle coştum. Seninle birlikte yerini bile unuttuğum kalbimi buldum! Sakın gitme benden! Artık senin kokun olmadan hayat nasıl geçecek bilmiyorum! Benden uzaklaşma asi ceylanım! Gitme benden!.."

Genç adam duygularını dile getirirken onu kimsenin duymadığını düşünerek rahat davranıyordu. Ama bilmediği birşey vardı ki o da genç kız henüz uyumuyordu. Ama bundan daha vahim bir durum vardı. Odanın hızla açılan kapısı ve burnundan soluyan bir abi...

"Ne oluyor lan burda yine?.."

*****

Eveett!

Bir bölümün daha sonuna geldik.
Uzun bir aradan sonra yeni bölümü beğenilerinize sunuyorum...

Umarım severek okuyorsunuzdur!

Kısada olsa birkaç kelime ile bölüm yorumlarınızı yazmanızı çok istiyorum. Çünkü yorumlar benim için çok önemli. Tıpkı oylamalar gibi.

Hepinizi çok seviyorum canlar😍

Yeni bir bölümde buluşmak dileğiyle ❤

Not: Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın millet 😉🤭

Continue Reading

You'll Also Like

3.6M 132K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
1.3M 56.5K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
2.3M 36.9K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
84.1K 1.9K 39
bir gün ansızın babam yanında onlarca siyah takım elbiseli adamlarla gelmişti ben okulu bitirmeyi planlarken o benimle evlilik planları kuruyordu ond...