CREATURA -TAEJIN-

By Army__Bangtan_

60.4K 8.4K 9K

Mors Certa, Vita İncerta. [Ölüm kesindir, Hayat değil.] * Kitap @justtaejinn 'e ithafendir 💜 * [TAMAMLANDI] ... More

°MONO°
°Dİ°
°TRİ°
°TETRA°
°PENTA°
°HEGZA°
°HEPTA°
°OCTA°
°NONA°
°HENDECA°
°DODECA°
°TRİDECA°
°TETRADECA°
°PENTADECA°
°HEGZADECA°
°HEPTADECA°
°OCTADECA°
°NONADECA°
°VİGİNTİ°
°VİGİNTİ UNUM°
°VİGİNTİ DUO°
°VİGİNTİ TRES°
-BÖLÜM DEĞİL-
°VİGİNTİ QUATTUOR°
°VİGİNTİ QUİNQUE°
°VİGİNTİ SEX°
°VİGİNTİ SEPTEM°
°ULTİMA°
°🌙°
KÜL OLMUŞ HAYATLAR
SON MEKTUP

°DECA°

1.9K 322 454
By Army__Bangtan_

Hayatın anlamını çözmeye çalışır insan. Neden yaşıyorum diye düşünür zaman zaman. Gündüzleri güler, çok güzel güler. Fakat gece olduğu zaman çıkar düşünceleri. Eksik hisseder, duygusuz hisseder. O an hayatını sorgular ve bir anlam çıkarmaya çalışır.

Okuyup sahibi olabilmek için mi yaşıyorum; yoksa başkalarının dediklerini yapabilmek için mi?

Sonra bir soru sorar kendine; bu soru hayatını karartan tek sorudur.

"Gerçekten mutlu muyum?"

Jin'in aklından milyonlarca düşünce geçiyordu, Taehyung'un gözlerinin içine bakarken. Onun gözlerindeki korkuyu görüyordu. Gerçekten Jin'i kurtarmak istediği göz bebeklerinin her bir köşesinden görülüyordu. Kapının önünde oturuyordu hala. Ve Jin'e bakarken titriyordu dudakları. Jin'in gitmesine ihtiyacı varmış gibiydi. Başka çaresi yokmuş gibiydi.

"Beni kimden koruyacaksın?" dedi Jin, sessizce. Taehyung'u anlayabilmek için onun beynine sahip olmak gerekiyordu. Kafasından geçen hiçbir şeyi anlamıyordu, Jin. Onun gözlerinin içinden korkuyu anlamadığı gibi, söylediği iç karartıcı sözleri anlamlandıramadan kalbine dokunması gibi...

"Kendimden..." diye fısıldadı, Taehyung. "Çevremden."

Jin yutkundu. Onun dibine çöktü ve gözlerinin tam içine baktı. "Bana zarar vermezsin."

Taehyung da, Jin'in gözlerinin içine baktı. Aralarında bir çekim vardı. Taehyung'un eşsiz kokusu, Jin'in başını döndürüyordu. Daha önce koklamadığı bir çiçeği kokluyormuş gibiydi.

Taehyung ise Jin'in güzel gözlerine odaklanmıştı. Hiç birinin gözlerinin içine bakmamıştı. Taehyung, daha fazla tutamadı kendini. Elini uzattı ve yavaşça Jin'in yanaklarına değirdi. Parmak uçlarıyla Jin'e dokunurken yutkundu. Onu yavaşça seviyordu, Taehyung. Jin'i kocaman sarmak istiyordu fakat buna bile korkuyordu.

Taehyung, Jin'e dokunurken nefes almayı bile unutmuştu. Kalbinde bilmediği bir duygu onu tetikliyordu. Hızla atıyordu kalbi, ona dokunduğu parmakları titriyordu. Taehyung, parmaklarını hareket ettirdi. Jin'in yanaklarından ensesine doğru ilerletti elini. Onun ensesini tamamen kapladı büyük eliyle. Sonra da bir anda kendisine çekti Jin'i. O kadar sert çekmişti ki, burunları birbirine çarpmıştı.

"Sana zarar verebilirim." dedi fısıldayarak. Kalın sesi, çoktan Jin'i büyüsü altına almıştı. "Hem de çok..."

Jin ise kafasını iki yana salladı. Dudaklarının arasındaki minik boşluk onu heyecanlandırmıştı.

"Psikolojik desteğe ihtiyacının olması, seni psikopat birisi yapmaz. Sana güveniyorum."

Taehyung dudaklarını yaladı. Jin, ona güvenmemeliydi. Onun en büyük hatası buydu.

"Hayal dünyasında bir yolculuğa çıkmışsın. Kimse seni durdurmuyor fakat üzgünüm, ben bunu yapacağım. Seni ensenden tutup dudaklarıma çektiğimde döneceksin gerçekliğe."

Jin güldü hafifçe. Taehyung'un tehditvari sözü onu hiç korkutmamıştı.

"Şu an ensemden tutup beni kendine çekmiş durumdasın. Bir santim ileri kaysam, değeceğim dudaklarına." dedi nefeslerinin arasından. "Neden beni gerçekliğe döndürmüyorsun?"

Taehyung durdu. Şaşırmıştı fakat şaşıran tek kişi kendi değildi. Jin de kendisine oldukça şaşkındı. Resmen Taehyung'un, kendisini öpmesi gerektiğini söylediğini fark ettiğinde gözlerini kırpıştırdı. Yine olmuştu işte. Taehyung'la iken psikolog kimliğini unutuyordu.

"Ah, ben..." diye fısıldadı ne yapacağını bilemez bir şekilde. Taehyung'un elleri hala ensesindeydi. Jin, ensesinden yayılan sıcak enerjiyi hissediyordu.

"Ah, sen..." dedi Taehyung, Jin'i taklit edercesine. "Sen ne yaptığını bile bilmiyorsun."

Geri çekildi, Taehyung. Dudaklarının arasındaki o bir santimi kapatmak istese de, açtı arayı. Elini Jin'in ensesinden çekti ve ayaklandı. Jin'in ensesi üşüdü bir anda. Taehyung ise hiç bunu fark etmemişti.

"Git." dedi sonra. Yine yapıyordu işte. Yine uzaklaştırıyordu kendini Jin'den. Onu üzmekten korkarak tekrar araladı dudaklarını. "Annem seni bir yere götürmeye çalışırsa kabul etme! Buraya gelme! Geceleri dışarı çıkma!"

Sonra fısıldayarak devam etti sözlerine. "Bana öyle bakma..."

Jin de ayaklandı. Taehyung'un onu ikinci kez kovmasıydı fakat uslanmıyordu Jin. Hala burada durduğu için kendine lanet etti. Taehyung'un çaresiz çıkan sesine bir de onun sesi eklendi.

"Özür dilerim."

Jin de ayaklandı sonra. Gözlerinin dolmaması için kendine birkaç şey söyledi. İçinden ona kadar sayıp derin bir nefes verirken yürüdü. Taehyung'u arkasında bıraktı ve ilerlemeye devam etti. Hyejin Hanım çıktı karşısına. Ona her şey için teşekkür edip dış kapıya yürüdü. Taehyung'un üvey babasını gördüğünde durdu Jin. Onun boş gözlerine baktı ve yaladı dudaklarını. Onun gibi biri olmadığı için şükretti. Fakat hala ona ne olduğunu merak ediyordu. Arkasını döndü ve cıktı evden. Arkasında bir sürü duygu bırakmıştı.

***

Jin direkt olarak iş yerine gelmişti. Hala aynı kıyafetlerle olduğu için Kwang Soo'dan azar işitmişti. Jin, Kwang Soo'nun mu yoksa kendisinin mi işveren olduğunu bilmese de ses çıkarmamıştı. Onun kızgın suratına karşın gülümseyip ona evinin anahtarını vermişti. Kwang Soo'yu evden kıyafet alması için gönderirken, Mi Ka gelmişti.

"Ee, son zamanlarda birilerinden nefret ediyor musun?"

Mi Ka, dudaklarını büzüp kafasını iki yana salladı. "En son ayağımın takılmasına ve yere düşmeme sebep olduğu için taştan nefret etmiştim. 3 saattir falan bir şeyden nefret etmiyorum."

Jin kıkırdarken defterine not aldı. O yazı yazarken, Mi Ka'nın sesi duyuldu tekrardan.

"Etmiyordum." dediğinde, Jin kafasını kaldırdı. Anlamaz gözlerle Mi Ka'ya bakarken, Mi Ka tekrar araladı dudaklarını.

"Her söylediğim şeye 'ihihi' demenden nefret ediyorum."

Jin, gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Mi Ka haklı olsa da, Jin gülmeden edemiyordu. Onunla konuşmak kafasını dağıtıyordu.

"Son zamanlarda fazla gülemediğim için böyle oluyor galiba." dedi Jin, uzaklara dalarak. Yine Taehyung ve o Creatura aklına gelirken, Mi Ka derin bir nefes verdi.

"Bir seansımı ücretsiz yapman karşılığında senden daha fazla nefret edip seni daha çok güldürebilirim."

Jin kaşlarını çatıp onaylamaz gözlerle Mi Ka'ya baktı. "Karşılıksız insanları dinlemeyen ve güldürmeyen bir nesil yetişiyor." dediğinde Mi Ka da aynı bakışları Jin'e attı.

"Bunu parayla insanlarla konuşan psikolog diyor..." diye söylendiğinde Jin onun zekasına hayran kaldı. Fakat bunu ona belli etmeyecekti. Onun laf sokuşlarını şirin bulmuyormuş gibi gözlerini kıstı.

"Sen pis bir çocuksun."

Mi Ka gözlerini kocaman açıp araladı dudaklarını. "Sen de ne biçim psikologsun? Anneme senin yakışıklı suratından nefret ettiğimi ve buraya gelmek istemediğimi söylemiştim. Tanrım, bana pis diyen bir psikolağa gelmiş olmak kendimden de nefret etmemi sağlıyor!"

Jin kıkırdayarak, "Samimi olduğumuzu sanıyordum!" diye yakındı. Mi Ka ise dudaklarını birbirine bastırıp kafasını iki yana salladı.

"Samimi olunca boku çıkıyor. Samimiyet sevmem."

Jin gözlerini devirdi. Onunla böyle atışsa da, seviyordu. Mi Ka'yı kardeşi yerine koyuyordu, Jin.

"Benden bu kadar nefret edip gitmediğine göre... Maalesef ki, samimiyiz."

Mi Ka, ofladı. Bu psikoloğu cidden sevmiyordu. Ya da seviyordu. Gerçekten ne olduğunu bilmese de, buraya gelmeye devam edecek kadar iyi bir psikologtu. Her ay psikolog değiştiren Mi Ka'ya göre, onunla samimi olmak büyük bir adımdı.

O sırada kapı çalındı. İçeriye Kwang Soo girdiğinde, Mi Ka'ya selam verdi. Fakat Mi Ka asla oralı olmadı.

"Temiz kıyafetlerinizi getirdim."

Jin, Kwang Soo'ya onu koltuğa bırakması gerektiğini söyleyip teşekkür ederken, Mi Ka gözlerini kocaman açtı.

"Benimle pis kıyafetlerinle konuşup başka hastaların için temiz kıyafet mi getirttin? Sonra niye Mi Na herkesten nefret ediyor? Pissiniz işte, pis!"

Jin ve Kwang Soo ona gülerken, Mi Ka son sesiyle bağırdı.

"Açın da bir taraflarınıza gülün! Mutlu insanlardan da nefret ediyorum!"

***

Gecenin bir saati, Jin pencereden dışarı bakıyordu. Uyumak için odasına girmişti fakat uyuyamamıştı bir türlü. Aklındaki düşünceler onu rahatsız edip durmuş, tekrar doğrulmuştu. Bugün bir sürü hastayla görüşmüştü fakat Taehyung yoktu. Taehyung ile daha sabah görüşmüş olsa bile seansa gelmemişti. Jin yine kendini onu beklerken bulmuş, kapıya bakmaktan boynu tutulmuştu. Eli istemsizce ensesine gitmiş, Taehyung'un dokunduğu yerlerde gezinmişti.

Şimşek çaktığında, Jin aynanın önüne doğru ilerledi. Aynada kendine bakarken yaladı dudaklarını. Bu sabah Taehyung'un onları öpmesini istediğini düşününce kızardı. O sırada bir şimşek daha çaktı. Yağmurun yağacağı kendini belli ederken, Jin içeriye doğru uçan bir şey görünce kaşlarını çattı. Kağıttan bir uçak, pencereden içeriye uçtu ve sonra yatağın başlığına çarpıp durdu. Jin'in kaşları çatarken yavaş adımlarla ilerledi uçağa doğru. Uçağı eline aldığında hafifçe yutkundu. Uçağın kanadının üstünde bir yazı gördüğünde gözleri kocaman açıldı. O sırada bir şimşek daha çaktı ve aydınlandı etraf.

"Kapıya çık."

Jin durdu birkaç saniye. Kalbi hızla atarken, bunun kim olabileceğini düşünmeye başladı. Kendisine not yazan bir insan vardı. Onun olamayacağını düşündü çünkü gece vakti onun buraya geleceğini düşünmemişti. Taehyung'u düşündü fakat bunu da eledi kafasında. Aslında elemek istedi biraz da. Onun gece dışarıda olmasını istemiyordu.

Kendisini koruyan o Creatura olduğunu düşündü, Jin. Fakat onun koca elleriyle böyle bir şey yazamayacağını biliyordu. Kafası karışırken, cidden bunu kimin yazdığını merak ediyordu.

Hafif bir korkuyla ilerledi pencereye doğru. Göreceği şeyden korkarak uzattı kafasını dışarı. Fakat kimsenin olmadığını görünce yutkundu. Geri çekilmişti ki, bir anda kapısı sertçe vuruldu.

Tak tak tak!

Kapı o kadar sert vuruluyordu ki, Jin yutkundu. Korku tüm bedenini ele geçirirken kalbi hıphızlı attı. Titreyen bacaklarıyla aşağı indi. Kapının önüne geldiğinde, delikten dışarı baktı büyük bir korkuyla. Fakat yine boş sokak görünüyordu. Jin dudaklarını yaladı. Hayır, açmayacaktı kapıyı. Aklı olan açmazdı zaten.

"Kapıyı açar mısınız? Lütfen, dışarıda kaldım ve çok korkuyorum!"

Genç bir kadın sesi duyduğunda durdu, Jin. Korkusu bir anda geçti fakat kapıyı açmadı yine de. Kapıdaki deliğe tekrar yöneldi. Bu sefer gerçekten birini gördü kapının önünde. Korkan gözleriyle kapıya vuran ve ağlayan bir kız görünce hiç düşünmeden açtı kapıyı. Genç kız, Jin'i görünce daha da fazla ağladı.

"Özür dilerim. Sadece bu şekilde yaşayacağımı söyledi!"

Burada yalnız olmadıklarını anlamıştı, Jin. Korkuyla kızı içeri çekti ve kapıyı kapatmak için bir hamle yaptı. Fakat araya kocaman bir el girdi. Jin, korkuyla bağıran kızı evin daha da içine itti. Creatura, içeri girerken Jin hala tamamen korkmuyordu. Creatura, Jin'i yakaladı ve dışarı çıkardı. Jin, bunun kendisini kurtaran o Creatura olduğunu düşündüğü için rahattı. Fakat şimşek çaktı tekrardan. Farklı gözler girdi görüş alanına. Farklı bakışlar ve farklı göz kapakları...

"Sen, o değilsin." diye fısıldadığında yağmur başladı. Yağmur hızla yağmaya başladığında, Creatura sertçe Jin'i yere attı. Jin, kafasını yere çarptığında acıyla bağırdı.

"İmdat!" diye bağırdı fakat kimsenin gelmeyeceğinden emindi. İçerideki kızı düşündü. Acaba Creatura, kendisini öldürdükten sonra o kızı da öldürür müydü? Umarım yapmazdı. Jin, insanın yaşayabilmekten başka bir şey yapamadığını biliyordu.

Hiçbir şey yapamadıkları hayatlarında, tek yapabildikleri nefes almaktı.

Creatura, Jin'in kafasından kan akmasını umursamadan ayağa kaldırdı. Jin'i yakasından tutup boynuna doğru eğildi. Jin, onun suratındaki ifadeyi görmüştü. Creatura, zafer kazanmış gibi gözüküyordu. Sonunda bir şey başarmış gibiydi.

O sırada bir şey oldu. Yağmur şakır şakır yağarken, birini gördü Jin. Yağmurun, karanlığın ve dumanın arasından hızlıca yürüyen bir Creatura daha geliyordu. Bakışlarını gördü ilk önce. O tanıdık, endişeli bakışlarını gördüğünde gülümsedi.

"İşte geldi," diye fısıldadı, sırılsıklam olmuşçasına. "Kurtarıcım."

Jin'i tutan Creatura, Jin'in baktığı yere baktı. Sinirle nefesini üfledi ve bıraktı Jin'i. Jin'i kurtaran Creatura'nın yanına gidip bir şey söyledi. Fakat Jin, duymuyordu. Onların seslerini bile duymuyordu yağmurun sesinden.

Jin'i öldürmek isteyen Creatura, Jin'e döndü sonra. Ne olduğunu anlamamıştı. Jin, onun ağacın birine yumruk attığını gördü. Sinirle Jin'e doğru yaklaştı, yaklaştı. Jin, neden diğerinin onu kurtarmadığını düşündü. Kendisini kurtaran Creatura ayakta öylece dururken, diğeri Jin'in yanına ulaşmıştı. Jin'in gözlerinin içine baktı, baktı. Yumruğunu sıkıp nefret dolu bir bakış fırlattıktan sonra Jin'in omzuna çarpıp ilerlemeye devam etti. Jin, onun gücüyle yere düştü. Diğeri gözden kaybolduğunda, yine onunla kalmıştı. Kendisini her zaman kurtarıp duran, bir tarafı çift kapaklı olan gözleriyle yine o endişeli bakışıyla ayakta duran Creatura ile idi.

"Buradasın."

Creatura, yutkundu. Dudaklarını aralamamaya yemin etmiş gibiydi. Jin, onların konuşup konuşamadığını bilmiyordu. Bir ses çıkardıklarını da duymamıştı. Ve duymamaya da devam edecekti anlaşılan. Çünkü Creatura, arkasını dönüp yürümeye başlamıştı. Jin'le daha fazla baş başa durmak istemezcesine hızlandı. Jin ise kafasını iki yana sallayarak takip etti. Onu bırakmaya niyeti yoktu. Kafasındaki soru işaretlerini gidermesi gerekiyordu. Kimi sevdiğini anlaması gerekiyordu. Bir Creatura'ya ne hissedebileceğini öğrenmeliydi.

"Bekle!"

Creatura, beklemedi. Jin de durmadı. Onun peşinden koşarken ne bir korku vardı, ne de endişe. Sadece peşinden gitmek istiyordu. Onunla kalmak ve sorularını sormak... Belki de sadece onun gözlerine bakmak istiyordu.

Yorulmuştu. Yağan yağmur ve kafasının kanıyor oluşu onu yorgun düşürmüştü. Nefes nefeseyken yutkundu. Kalbi hızlanmıştı yine. Nefes alışverişi artmış, duyguları hat safhadaydı. Onun durmaya niyeti yoktu, biliyordu Jin. Bu yüzden son sesiyle konuştu, karanlığı yarmak istercesine.

"Kimsin?" diye bağırdı Jin, Creatura'ya. Sesi titriyor, gözleri doluyordu. "Lanet olsun, kimsin?! Kimsin de bir nebze dahi korkmuyorum senden? Kimsin de kalbimi böyle çarptırabiliyorsun?'

Jin durdu. Nefes nefese kalmıştı. O sırada Creatura da durdu. Bu itiraf onu bile hareket ettiremezken, yağmur sesleri duyuldu sadece. Arkası dönük olan Creatura'nın çıplak sırtına baktı, Jin. Onun omuzları da derin nefes almaktan havalanıyordu. Ve ikisi de sırılsıklam olmuştu.

"Nasıl bir yaratığa aşık olmuş olabilirim?" diye çığırdı, Jin. Bağırmaktan sesi kısılmıştı fakat umursamadı. Bir şeyleri itiraf ediyordu işte. Kendine bile itiraf edemediği şeyleri bir Creatura'ya itiraf ediyordu.

"Nasıl hem Taehyung'a hem de sana aşık olmuş olabilirim?"

Creatura'nın havaya kalkıp inen omuzları durdu. Bir anlığına nefesi kesilmiş gibiydi. Sonra döndü Jin'e doğru. Koca kolları ve koca bacaklarının titrediğini gördü, Jin. Şaşkın görünüyordu. Gözleri bile dolmuştu, Creatura'nın. Onu endişe dışında bir duygunun ele geçirmesi ilkti belki de.

Derin bir nefes verip Jin'e doğru ilerledi. Her adımında etrafa su sıçratıyordu fakat umursamadı. Yağmur eşliğinde yürüdü, yürüdü. Jin'in karşısına geldiğinde, Jin'in yeni fark ettiği bilekliğini çıkardı. Jin, bakışlarını uzun bilekliğe indirdiğinde gözleri kocaman açıldı. Ucunda bir alpaka olan bilekliği Jin'e uzattı, Creatura. Jin'in elini alıp avucunu açtı ve alpaka bilekliği onun avucuna yerleştirdi. Jin'in kalbi yerinden çıkacakmış gibi atarken Creatura, Jin'in avucunu kapattı ve bilekligi onun eline hapsetti. Sonra da araladı dudaklarını.

"Alpaka." dedi sessizce. "Sana çok benziyor."

Creatura, arkasını tekrar dönerken ağlamaya başlamıştı. Fakat Jin bunu görmedi. Çünkü Creatura'dan çıkan tanıdık ses onu yerine çivilemişti. Bilekliğe bakarken nefesi kesildi, boğazında koca bir yumru belirdi. Kendi kendine delirdiğini söylerken, giden yaratığın arkasından gözleri yaşlı bir şekilde baktı. Yağmur onu sırılsıklam ederken bir de ağlayarak kendini ıslattı. Sonra bağırdı yine. Tüm hücreleri sallanırken son sesiyle bağırdı karanlık gecede.

"Taehyung?"

***

Ta da, yb!

Hepimiz alpaka gibi görüsek de, aslında Creatura gibi hissediyoruz.

Umarım beğenmişsinizdir. Sizi seviyorum 💜

Continue Reading

You'll Also Like

26.9K 3.7K 40
Kralın emriyle ganimetlerine el konulan korsan red head öfkelenir ve anlaşma için prensi kaçırmaya karar verir. "İkimiz de kırmızıyız fakat farklı to...
397K 33K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
410K 45K 34
Dedim: Siz sevgili oldunuz? Dedi: Yok, biz birbirimize belamızı sürmüşüz..
190K 21K 37
Şafak vakti için bekliyoruz.