Karanlıkta Açan Çiçek (#Tamam...

Door SemaSuder

974K 52K 13.1K

Çiçek Solmaz ince, uzun boylu ama bir o kadar da sert bir kız. Hasta babasına bakmak için küçük bir muhasebe... Meer

GİRİŞ
KADİR
ÇİÇEK
ÇİÇEK-2
KAHVALTI
BLACK in BLACK
İŞ GÖRÜŞMESİ
ÇİÇEK'İN İŞ GÖRÜŞMESİ
RÜYA
RÜYA'NIN GERÇEK YÜZÜ
CASİNO
BALO
BASKIN
İNTİKAM
NİKAH
PARTİ
ÇİÇEK ve KADİR
GÜNAYDIN
ŞİRKET
GEÇMİŞİN HAYALETLERİ
PANTER DÜŞTÜ
HAYATA DÖNÜŞ
EVLENME TEKLİFİ
MİKASA
HASTANE
BARIŞMA
KAVGA
ÇİÇEK VE SIRRI
DÜĞÜN
ÇİÇEK
YENİ KOMŞU
YARDIM BALOSU
HASTANE
DAVETSİZ MİSAFİR
ENVER VE MANOLYA EVLENİYOR
KARA KALEYE DÖNÜŞ
POLİGON
DÜELLO
FATMA ANA
KADİR'DEN
KADİR'DEN DEVAM
HASTANEYE DÖNÜŞ
SÜRPRİZ
AYSEL ANNE
AYSEL ANNE
DÜĞÜN
TOPLANTI
HASTANE BASKINI
POLİS BASKINI
BALAYI
BALAYINDAN DÖNÜŞ
İLK KAVGA
BÜŞRA
NİŞAN
PATLAMADAN SONRA
EVİM
SORGU
SON
ÖZLENEN AŞK
KAÇAK GELİN
SENİ SEVEBİLİR MİYİM?

YARDIM BALOSU

31.6K 1.2K 598
Door SemaSuder

Son zamanların ünlü mankeni Ahu Birkit ile gidecektim baloya. Hatunla bir kaç aydır iş adamı Kadir Kara olarak birlikteydim zaten. Allah için güzel kızdı. Uzun bacaklı, ince belli, silikonda olsa dolgun göğüsleri vardı. Niyeti beni kafesleyip rahat bir hayat sürmekti ama üzgünüm güzelim o seçenek ilişkimizin gidişatında maalesef yok. Tamam güzelsin hoşsun ama benim için boşsun. Daha yaşadığı şehri haritada bulamayan kadınla ben neyleyim.

Yekta garajdan en son model şık arabalardan birini kapı önüne getirmişti gitmek için. Ben bineyim diye kapıyı açtı o sırada çatlağın odasının camı açıldı atlar falan diye düşünmedim hiç çünkü o camda özel demir vardı. Demirlerin arkasından bana baktı, göz göze geldik. Yüzüne pis bir şeye misal fareye bakıyormuş gibi bir ifade yerleşti. İçin için benden korksa da dümdüz küfür ettiği yüzünden belli oluyordu. Kızım seninle benim işim var. Bakalım seni öldürmeden ne kadar dayanacağız. Çocuklarıda bezdirdi manyak beni de.

Ahu kırmızı elbisesi içinde adı gibi bir ahu gibi çıktı evinin kapısından. Önden derin dekolteli dar elbise akşam için bana vaatlerde bulunuyordu. Gece misafirim olacağı kesindi. Yanına gidip elini öptüm ve arabaya bindirdim. Ben bindikten sonra Yekta kapımızı kapattı ve yola çıktık.

Balo salonuna girdiğimizde Yakamozun bütün p.ç ve y.vş.k iş adamları orada olduğunu fark ettim. Elimden gelse hepsini tek kurşunla gebertirdim. Hepsi hırsız, hepsi uğursuzdu. Sorsanız ben mafyayım ulan siz mafyadan daha kötüsünüz be. Ben kumar oynatıyorum, birazda ticaret yapıyorum peki ya siz. Birisi pabucumun müteahhiti malzemeden çalar, biri güya ilaç üreticisi milleti ilaçlarıyla zehirler sorsan ben uyuşturucu taciriyim. Benim malım temiz senin ki reçeteli uyuşturucu daha tehlikeli. Birisi hesapta savunma sanayine üretim yapıyor hadi len oradan benden daha büyük silah satıcısı. Benimki el altından bu alenen yapıyor. Ben de ünlü madenci. Yakamozun artık  yılda bir kova altın çıkan maden ocağının sahibi. Hesapta altın madenim var ha ha ha. Yine de bana göre en temizleri benim.

Gece kimsesiz çocuklar yararına para toplamak için düzenlenmişti. Her zamanki gibi en yüksek bağış yine benden gidecekti. Buradaki herkes nereden geldiğimi zaten biliyordu. Yetimhaneyi güzelleştirmek için senelerdir emek veriyordum. Ellerim pis olsada o çocukları mutlu görünce ellerim bir nebzede olsa temizlenmiş hissediyordum.

Balo tam hızıyla sürerken içerdeki leşleri korumak adına sivil olarak aramızda dolaşan polislerden birisi yanıma geldi. Enver Sarı. Burada onca pislik varken beni yakalamaya and içmiş idealist polis amiri Enver Sarı.

— İyi akşamlar Kadir Bey, dedi alay edercesine.

— İyi akşamlar Enver Komiser, dedim yandan gülerek.

— Baş komiser oldum artık, dedi omuzlarını dikleştirerek.

— Tebrik ederim. Emniyet müdürü olduğunuz zamanları görürüz inşallah, dedim alayla.

— O da olur neden olmasın ki, dedi tek kaşını kaldırıp gözümün içine bakarak.

— Olur elbet. Gelecekte bir gün gelecek, o gelecekte bizi nelerin beklediğini kim bilecek, dedim yandan sırıtarak.

— O gelecekte neler olacağını bilmek için kahin olmaya gerek yok. Eninde sonunda sen parmaklıklar ardına gireceksin ben de seni oraya tıkan, dedi dişlerinin arasından.

— Yavaş Enver Baş Komiserim yavaş. Beni hangi suçtan içeri tıkacakmışsın acaba, dedim alayla.

— Liste çok uzun nereden başlasam bilemiyorum, dedi nefretle.

— Ben saygın bir işadamıyım Baş Komiserim tıpkı buradaki diğer iş adamları gibi. Onlardan birisini içeri atabilirsen eğer beni de alırsın. Şimdi izninle kız arkadaşımla dans edeceğim, dedim Ahu'nun yanına gidip piste çıkartırken.

Asım Baba beni yetiştirirken hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmamıştı buna salon dansları da dahil. Gittiğim her ortamda en cool ve kaliteli hep ben oluyordum sayesinde. Bildiğim lisanlardan tutun da giyim tarzıma kadar her şey en ince detayına kadar düşünülmüştü onun tarafından.

Mesela asla kot pantolon hele hele yırtık veya kot şort giymedim. Tamam tatillerde giydiğim keten şortlarım vardır ama öyle kot, salaş asla giyinmem. Her zaman kaliteli ve şık giyinirim. Tüm kıyafetlerim aynı terzi tarafından üzerime göre dikilir buna o keten şortlar dahil.

Yurtdışına çıktığım zaman her ülkenin dilini kendimi kurtaracak kadar konuşabilirim ama İngilizce, Fransızca ve Rusçayı anadilim gibi bilirim. Şimdi de her gün vakit ayırıp Çince öğreniyorum.

Bunun dışında resital verebilecek kadar piyano çalabilirken profesyonel olacak kadar tenis oynayabiliyorum. Babam ölmeden önce de beraber golf oynamaya başlamıştık şimdi golfü de baya bir ilerlettim. Yani her telden her dilden anlayacak şekilde yetiştirdi Asım Baba beni. Nedenine gelince sen sadece yeraltının değil üstününde lideri olacaksın unutma derdi her zaman.

Ahu kendini benim yönetimime bıraktı her zamanki gibi. İlk dansımızda bir kaç kere ayağıma bastı ama sonunda ne yapması gerektiğini öğrendi kuş beyinli demeyeceğim benden zeki hatun ama zekasını kolay para kazanmak için kullandığından dolayı boş beyin.

Tüm salon durmuş bizim tangomuzu zevkle seyrederken Enver Sarı gözlerini kısıp hata yapmamı bekliyordu. Sanki dans ederken hata yapsam tutuklamak için bir fırsat yakalacayacaktı. Hırsı gözünü kör etmiş bazı şeyleri görmesini engelliyordu ki bu da benim ekmeğime yağ sürüyordu.

Dans bittiği zaman açık arttırma başladı. Çocukların yaptıkları resimler, el işi faaliyetler satışa çıktı. Hemen hemen hepsini ben aldım. En çok da üzerinde adımın yazılı olduğu orman resimi favorim olmuştu.

Gece olaysız bir şekilde noktalanırken beni geçirmeye gelen Enver;

— Gözüm üzerinde Kadir Kara yapacağım son şeyde olsa seni kodese yollayacağım, dedi sırıtarak gülümserken.

— Ah Enver Komiserim beni çok yanlış tanıyorsun, dedim aynı şekilde gülümseyerek.

— Bu gece yaptığın bağışlarla vicdanını temizlemiş olabilirsin ama ellerin hala soyadın gibi kara bu gerçeği değiştiremezsin, dedi tek kaşını kaldırıp yüzüme bakarken. Cevap vermedim sadece elimi uzatıp;

— İyi akşamlar Enver Başkomiserim. Bu gece bizleri koruduğunuz için teşekkür ederiz. Sayenizde gönül rahatlığıyla eğlendik, dedim ve kısaca tokalaşıp Ahu'nun yanına gidip koluma girmesi için kolumu uzattım.

Dışarıdan gülsemde içim volkan gibi kaynıyordu. Eve girer girmez Ahu'yu sadece eve birisiyle geldiğimde kullandığım odaya götürdüm içimin ateşi sönsün diye ama ateş sabaha kadar sönmedi.

Sabah aşağıdan gelen gürültülere uyandım. Üzerime eşofmanlarımı giyip gürültünün kaynağını bulmaya indim. Sesler mutfaktan geliyordu.

Rafet, Yekta ve Yasin (ki ikisi kardeş. Yetimhaneden aldırdım onları. Yekta büyüdüğü için başka bir yetimhaneye göndereceklermiş kaçmaya kalkmışlar. Ben de durumularını babama anlatıp "İyi arkadaşlarım onları da yanına alamaz mısın" dedim. Babam önce "Bütün arkadaşlarını mı alacağım olmaz öyle şey" falan dese de biraz Aysel Anne de bastırınca babam onlarıda yanımıza aldı. Yekta'nın yaşı bana yakındır ama Yasin küçük. Üstelik biraz da maasalaktır kendisi) Adem, Haşmet ve Vahap mutfak masasına sıralanmışlar bizim manyak karıda elinde tava bunlara servis yapıyor.

Ulan bütün kafa adamlar burada dışarıdaki adamların başında kim var? Evi kim koruyor? Dün kavga kıyamet evi birbirine katıyordu bu manyak bir gece de ne değişmişti de şimdi bunlar canciğer kuzu sarması olmuştu? Ne oluyordu lan evimde? Sinirle mutfağa girdim.

— N'OLUYO LAN BURADA! Diye bağırdım.

Salak karı olduğu yerde sıçradı elindeki kaşık yere düştü. Üzerinde kendisine üç beden büyük çizgi film karekterli ki şu saçma bulaşık süngeri desenli bir eşofman üstü vardı. Altında da bol bir eşofman altı. Annesinin kıyafetlerini aşırmış kız çocuğuna benziyordu bu haliyle.

— Kahvaltı ediyoruz, dedi burnunu havaya dikip şaşkın karı.

— Sana sormadım. Senin sıran gelince konuşursun, dedim hiddetle. Sustu, yutkundu bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı sonra vazgeçti tekrar kapattı ama hırsı yüzünden okunuyordu. Sorunun muhatabı kendini çok iyi biliyordu. Rafet ayağa kalktı, ceketini ilikledi;

— Abi Çiçek bize kahvaltı hazırlamış da biz onu kıramadık...

— Dediniz abi kafamızı kırsın sabah sabah ne o ulan kahvaltıda yürek mi yapmış ne bu rahatlık. Ulan evi kim koruyor? Çocukların başına kimi koydunuz dingiller, diye bağırdığım sırada sırtımda bir el hissettim. Sol tarafıma döndüğümde üzerinde sadece benim gömleğim olan bir Ahu görmem bir oldu. Masadaki çocuklar başlarını nereye çevireceklerini şaşırırken Çiçek kaşının tekini havaya dikip alayla bir ona bir bana bakıyordu.

— Ahu kızım ne işin var burada bu kıyafetle, diye ona şarladım bu seferde.

— Aşkım ne yapayım giyecek başka kıyafetim mi var. Ben sana kaça kere söyledim buraya eşyalarımı getireyim diye izin vermedin, dedi gayet rahat kedi gibi bana sırmaşırken.

— Kızım bunca erkeğin yaşadığı evde...

— Hepsi senin çalışanın değil mi bakmasınlar, dedi gayet sakin.

— Rafet, Yekta, Yasin ve diğerleri herkes görev bölgesine geçsin. S.çt.rtmayın kahvaltınıza. Sende s.kt.r git şu dosyalara bak. Kahvaltı hazırlamak sana mı kaldı. Birazdan Fatma Ana gelir kahvaltıyı hazırlar, dedim ve Ahu'yu kolundan tutup odama sürükledim.

— Ya Kadir kolumu acıtıyorsun bıraksana, diye inledi tabii ki dinlemedim. Dün akşam büyük bir zevkle çıkarttığım elbiseyi tiksinerek yüzüne attım;

— Derhal üzerini giyi Yekta seni evine bırakacak. Bir daha da görüşmeyeceğiz her şey bitti, dedim banyo kapısına giderken. Peşimden geldi koluma yapıştı;

— Ya sevgilim neden böyle sinirlendin anlamıyorum ki, dedi belime sarılırken.

— Yahu evde başka erkeklerin olduğunu bile bile akşamın ilanını yapar gibi o kıyafetle aşağı nasıl inersin sen?, diye bağırdım.

— Kime neden öfkelisin bilmiyorum ama gömleğin bana gayette elbise gibi oluyor, dedi kendini haklı çıkartmak için.

— Ahu bana bak ben senin tanıdığın o heriflere benzemem. Benim çizgilerim kesindir. Ben böyle şeylere gelemem. Sen benim bu evdeki ağırlığımı, otoritemi sarsamazsın anladın mı?, diye bağırdım anlasın diye.

— Özür dilerim oldu mu? Düşünemedim. Aşağıdan kadın sesi gelince ben kıskanmış olabilirim. O yüzden de düşünmeden haraket etmiş olabilirim, dedi kendini savunmak için.

— Sen beni kıskanamazsın. Şimdi beni daha fazla sinirlendirmeden üzerini değiştir ve git. Bir müddet görüşmeyelim. Eğer böyle devam edersen başından dediğim gibi komple bitecek, dedim hırsla.

— Peki o kız kimdi?, diye sordu merakla.

— Evde çalışan biri üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokma Ahu giyin git. Sözümü dinle ve s.kt.r git AHU, diye bağırdım en sonunda. Yüzümde ne gördü bilmiyorum ama ben banyoya girerken o aceleyle hazırlanıyordu.

Banyodan çıkıp üzerime takım elbiselerimi giyip ve aşağı indiğimde ortalık süt limandı. Herkes yerli yerindeydi. Fatma Ana mutfaktan elinde kahvaltı tepsimle çıktı.

— Günaydın Fatma Ana, dedim yerime otururken.

— Günaydın oğlum. Hangi maharetli yapmış krepleri bilmiyorum ama çok lezzetli olmuşlar. Sana da getirdim iki tane seversin, dedi önüme manyağın yaptığı krepleri koyarken.

Gerçekten çok lezzetli olmuşlardı. Aysel Annenin bana gençliğinde yaptıklarına benziyordu tadı. Çocukluğuma dönmüştüm birden. Eve ilk geldiğim zamanlarda Aysel Anne de burada yaşıyordu. Asım Baba çok büyük bir tehdit almış, korumak için onu da buraya getirtmişti.

Her sabah ben ne istersem onu yapardı Aysel Anne. Her şeyi çok güzel yapıyordu ama krebi bir başka güzel oluyordu. Hemen hemen her sabah krep istiyordum. Asım Baba bir sabah kızdı ona;

— Şımartma şu çocuğu, diye. Aysel Anne de;

— Şımarsın şımarsın bırak. Belli ki geldiği yerde çok acılar çekmiş, dedi üzgün bir sesle.

— Anası babası bırakmasaymış, dedi Asım Baba bana bakarak.

— İsteyerek mi bıraktılar acaba Asım. Onaları bulup sormak lazım, dedi Aysel Anne üzgün bir sesle.

— Aradım ama bulamadım, dedi Asım Baba tek kaşını kaldırıp Aysel Anneye bakarken.

— Bulunmak isteselerdi zaten çocuğu oraya bırakmazlardı, dedi Aysel Anne bana bir bardak süt koyup kafamı okşarken.

Aysel Annenin dediği doğruydu beni isteselerdi oraya bırakmazlardı. Ben istenmeden dünyaya getirilmiş istenmeyen bir çocuktum...

Yavaş yavaş karakterlerimizi tanımaya başladık. Bundan sonraki bölümde de Çiçek'i biraz tanıyalım. Onun ağzından hayatı dinleyelim ne dersiniz?
Çiçek ve ailesi bir sonraki bölümde bizlerle olacak...

Beğendiğinizi umarım...
Sevgiyle kalın...❤️

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

LEYL Door T

Tienerfictie

79.7K 2.3K 43
Kapıdan çıktığımız an elimi elinden sinirle çektim. Başımı ondan tarafa çevirdiğimde öfkeli gözlerim onun koyu gözlerine çarpmıştı. "Amacın ne Yiğit...
1M 46.4K 37
Zoraki evlilikle sınanan iki yüreğin hikayesi.
14.8K 685 17
birbirini seven iki insanı hayata tutabilmek için kendi hayatindan ve hayallerinden vazgeçen Zümra Vural aşka inancı olmayan zalimligi ile bilinen h...
2.3M 133K 89
Bu kapının arkasında kaderi vardı... "Evet kabul edildiniz" dendiğinde hayat onu alıp mutluluğa mı taşıyacaktı yoksa derin elemlere mi? .... Peki ke...