TASAVVUF VE TARİKAT NEDİR?

By kulbeiahzan571

1.8K 1.3K 150

Bismillahirrahmanirrahim Rahman ve Rahim olan Allah'ın c.c adıyla. Tasavvuf ve tarikat hakkında merak edilen... More

Tasavvuf nedir?
Tarikat nedir?
Tasavvufun Dindeki Yeri ve Önemi
Tasavvufun Konu ve Gayesi nedir?
Tasavvuf Peygamber Efendimiz zamanında var mıydı?
Kuranda Tasavvuf var mıdır?
Bir rehber ihtiyacı ve kâmil mürşid kimdir?
Nefis terbiyesi
Tasavvufta Manevî Terbiye usülleri
Rabıta Nedir?
Rabıta şirk midir?
Kuranda rabıta var mıdır?
Peygamberimiz zamanında rabıta var mıydı?
Rabıtanın amacı nedir?
TASAVVUFTA İNSAN VE İNSÂN-I KÂMİL
Son söz olarak
Kaynakça
Okuyucuya not:

Tasavvuf ne zaman ortaya çıkmıştır?

95 83 14
By kulbeiahzan571

Hicri ikinci asırdan itibaren dinî hayatta bir zayıflama gözükmeye başlandı. Yeni fetihler ve İslam’a yeni girenlerle İslamiyet geniş alanlara yayıldı. Bu durum çeşitli sıkıntıları da yanında getirdi. Dine yeni girenlere, onu hakkıyla anlatmak ve yaşatmak için âlimler ve salihler büyük çabalar harcadılar.
Akaid âlimleri, itikat konularına, fakihler ibadet konularına, muhaddisler hadisleri tespite, müfessirler Kur’an’ın tefsirine, dil âlimleri Arapçaya yönelip İslam’ın temel ilimlerini ihya etmeye ve insanlara ulaştırmaya çalıştılar ve Allah’ın izniyle bunda muvaffak da oldular.
Tasavvuf ilminin Müslümanlar arasında ortaya çıkışı, hicri ikinci asrın ortalarına doğrudur. Bugün elimizde mevcut eski tasavvuf kitaplarından sayılan “Nefehâtül-Üns” ün beyanına göre, sûfi ismi verilen ilk zat hicrî 150 tarihlerinde vefat etmiş olan Ebu Hâşim isminde bir zâhiddir. Bu zatın Suriye'de Remle şehrinde bir zaviye meydana getirdiği ve sâliklerine sûfi ismi verdiği rivayet edilmektedir. Süfyan Sevri, Ebu Hâşim hakkında: “Ben Ebu Hâşim'i görmeden önce sûfinin ne olduğunu bilmiyordum.” demiştir. Sûfi ismi Peygamber Efendimiz zamanında yoktu. Bu kelime Tâbiîn devrinde söylenmeye başladı. Saadet asrında en yüksek mevkiyi, Resûlullah (s.a.v) Efendimizle sohbet şerefine eren ashâb-ı kiram (r.a) almışlardı. Her biri ayrı ayrı kabiliyetlere sahip idiler, vazifeleri ayrı ayrıydı. Bir kısmı ilim öğrenmeye, bir kısmı dini tebliğ etmeye, bir kısmı cihada, bir kısmı yöneticiliğe daha fazla ilgi duyarken, bir kısmı da ibadete daha çok önem veriyordu. Resûlullah aleyhisselâm'dan sonra ashâb-ı kiram'a yetişenlere ve ilmi onlardan alanlara Tabiîn denilmiştir. Ondan sonra da Tâbiîne erişen Tebe-i tabiîn gelmektedir. Bu üç nesil, en hayırlı insanlar olarak kabul edilmişlerdir.
Bu arada arif, salih, veli, ismiyle anılan Allah dostları da dinin edep, ahlak, kalp temizliği ve ilahi aşk yönüne yöneldiler; himmet ve gayretlerini bu alanda sarf ettiler. Bu arada, insanların fıtratlarına uygun terbiye metodları, ıslah usulleri geliştirdiler. Bu işte, Kur’an ve sünnet esaslarına dayandılar. Sahabe-i Kiram’ın uygulamalarını ve onları takip eden salihleri örnek aldılar. Dinin terbiyesini bizzat nefislerinde yaşayarak tattılar ve insanlara gösterdiler. İnsanların gönlüne hitap ettiler. Sohbet, muhabbet, vaaz, nasihat, tövbe, aşk, güzel ahlak, incelik, sadelik, cömertlik gibi güzelliklerle gönülleri fethettiler.
İşte bu maneviyat önderleri, hicri beşinci asırdan itibaren İslam âleminde görülen terbiye ocaklarını ve tasavvuf okullarını kurdular. Bu terbiye ocakları dini ihya hizmetini yürütmüş ve hâlen yürütmektedir.
Zâhirî ilimler nasıl konuşma, duyma ve yazı yoluyla bir nesilden diğerine aktarılıyorsa; hâl, maneviyat ve kalp ilmi denilen ihlâs, feyiz, sevgi, ilahi aşk, gözyaşı, edep ve güzel ahlaklar da, kalpten kalbe, gönülden gönüle aktarılarak ve bizzat yaşanarak günümüze kadar getirilmiştir. Kıyamete kadar da böyle gidecektir. Çünkü Kur’an, sünnet ve dinimize ait ilimler ilahi koruma altındadır. Allahu Teâlâ, rahmetiyle, her devirde bu dinin hem zahirî ilimlerini, hem de manevi ilimlerini öğrenecek, anlayacak ve başkalarına aktaracak kimseler yaratmıştır. Maneviyat ve ahlak ilmini, kâmil mürşidler taşımakta ve nasibi olanlara ulaştırmaktadır. Bu nimet, Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimizin âlemlere rahmet olma mucizesinin bir devamıdır.
Necmeddin-i Kübrâ k.s. hazzretleri ise şöyle buyurmuştur: ‘’Tasavvuf yolu doğru yoldur. Üstelik yolların en yüce ve değerlisidir. Çünkü yollar gayesine göre değer kazanır. Tasavvuf yolunun gayesi ise Allah Teâlâ’yı tanımak ve Hz. Muhammed’in s.a.v. bildirdiği bütün hükümleri edeple uygulamaktır. Dolayısıyla bu yolda rehberlik eden kâmil mürşidler diğer yol gösterenlerin efendisi konumundadır. Zira kâmil mürşidler, Resûlullah s.a.v. Efendimiz’in ilminin varisleridir. Onlar Kur’an ve Sünnet’e göre amel eden kimselerdir. ‘’
Tasavvufun ortaya çıkış amacı, Allah rızasını kazanmak, kulluk vazifesini eksiksiz yerine getirmektir.
Aşk ve muhabbetle Allaha yönelmektir.
Tasavvuf ilmi; insanı, kamil insan mertebesine çıkarmak için ortaya çıkmıştır.

Continue Reading

You'll Also Like

640K 42.5K 107
[22.12.2020 - 05.04.2021] Bir kadın düşünün kendi halinde mesleğini yapan doktor...●■ Bir adam düşünün nişanlısını kaybettikten sonra ,nişanlısının...
5.4M 280K 80
Hafıza kaybı yaşayan bir kız ve telefonunda Aşk diye kayıtlı tanımadığı bir numara. Bu onların birbirini bulma hikâyesi. ...
100K 3.3K 21
Diğer hastalarımı kontrol edip abim yanına aşağı indim. Beraber çardağa oturup çayımızı yudumluyorduk. " Gördün mü?" " Evet" " Konuştun mu?" dediğ...
142K 7.3K 53
~Tamamlandı~ İnsan yaşadığı zorlukları bahane edip yazısındaki kaderin enaniyetine sığınmaktan hep kaçar. Hep daha iyisi olsun hep düşlediği hayat ke...