Soredemo | Taekook

By saturnfamesi

1.7M 196K 379K

Hiçbir insan kendisini ısıran vampirin suratını hatırlayamazdı, acıları saniyeler içinde kaybolur giderdi. Va... More

Bölüm 1: İlk Kanlı Karşılaşma
Bölüm 2: Üç Vampirin Arasında
Bölüm 3: "Bir İstisna"
Bölüm 4: "Acı Çektiğini Hissettim"
Bölüm 5: "Mor Leylak Çiçeği"
Bölüm 6: "Kullanılması Gereken İlaçlar"
Bölüm 7: "Dokun Bana"
Bölüm 8: "Vampir Sürüsü"
Bölüm 9: "Acılarımızı Paylaşıyorduk"
Bölüm 10: "Kırmızı Atkısını Çaldı"
Bölüm 11: İlk Kanlı Öpücük
Bölüm 12: "Melez Prenses"
Bölüm 13: "Senden Nefret Etmiyorum"
Bölüm 14: "İnci Kolye ve Küpeler"
Bölüm 15: "Sana Güveniyorum"
Bölüm 16: "Panzehir"
Bölüm 17: "Çiçeğimize İyi Bak"
Bölüm 18: "Taehyung Üzerine Bir Anlaşma"
Bölüm 19: "Evimize Gidelim"
Bölüm 20: "Kayıp Eşyalar"
Bölüm 21: "Tavşan, Yuvasına Geri Dönecek"
Bölüm 22: "Ceylanı Andıran Kırmızı Gözler"
Bölüm 23: "Av ve Avcı Döngüsü"
Bölüm 24: "Güçsüz Kral"
Bölüm 25: "Avlarınızı Öldürün"
Bölüm 26: "Saklanan Vampir Cinayetleri"
Bölüm 27: "Taehyung'u Kaybetmek İstemiyorum"
Bölüm 28: "Seni Isıtabilirim"
Bölüm 29: "Bir Katil Olabilirdim"
Bölüm 31: "Ender Rastlanan Bir Aşka Kapıldım"
Final: "İmkansızlığın Ötesi"
TEŞEKKÜRLER
Birinci Yıla Özel Hiçbir Şey Yapmıyoruz

Bölüm 30: "Beni Öldür"

31.4K 4.3K 7.9K
By saturnfamesi

Hâlâ burada olanlar kendilerini belli etsinler :3

Keyifli okumalar *sonsuz kalpler*

-----------

-YAZAR-

Yuna ve dostlarının toplandığı yuvarlak masada bu sefer sadece Jungkook oturuyordu. Boğazındaki yanma hissini yutkunarak geçirmeye çalışırken arka tarafta kalan kapı gürültüyle açıldı. Topuklu ayakkabıları zeminde tok sesler çıkarırken kıkırtısı odanın içinde dağıldı. "Benden bir gün bile ayrı kalamadın." dedi, alay edercesine.

Jungkook cevap vermedi. Sadece sarışın kadının karşısına oturmasını bekledi. Yuna, sandalyesini çekip oturduğunda dirseğini masaya koydu ve çenesini avucuna yasladı. "Anlat. Beni kovduktan sonra bana geri dönüşünün önemli bir sebebi olmalı."

"Senden başkası bana yardım edemez."

"Sana söylemiştim, birbirimize ihtiyacımız var. Benden kaçman en başından büyük bir hataydı."

"Taehyung..." diye söze başladı fakat devam edemedi. Titrek bir nefes verdiğinde Yuna bunu fark etmişti.

"Ne olmuş ufaklığa?"

"Kaçırıldı."

Yuna'nın gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Nasıl?"

"Benim evimdeydi. Birileri evime girmeye cesaret etmiş." Titreyen alt dudağını dişledi. Şu an eski kız arkadaşının önünde ne kadar aciz durduğunun farkındaydı fakat tek başına Taehyung'u bulması imkansızdı.

"Sana Taehyung'un da tehlikede olacağını söylemiştim. Aptal gibi beni dinlemedin."

"Dostlarına ve sana ihtiyacım var."

"Ben karşılıksız hiçbir iyilik yapmam, Jungkook."

"Tamam, ne istersen yapacağım. Sadece Taehyung'u bulmama yardım et. Uzun süre başkasıyla kalamaz. Ona nasıl davranacaklarını bilmiyorum. Kalbine bir şey olmasından korkuyorum."

"Şüphelendiğin birileri var mı?"

"Kim Seokjin daha önceden Taehyung'dan kan aldı ve onun doktoruydu. Kendisi YCX için çalışıyor fakat ihanet etmiş olabilir. YCX'in laboratuvarında canlı denek bulunmaz."

"İşleri hızlandırmak için dostlarımla konuşacağım. Farklı şirketlerin laboratuvarlarında çalışan dostlarım var. Taehyung panzehir yapımı için kaçırıldıysa bize yol gösterebilirler."

Yuna'nın söyledikleri Jungkook'un içine su serpmişti. "Yuna... gerçekten çok teşekkür ederim."

"Bunun karşılığı büyük olacak, Jungkook. Gerçekten uğraştıracaksın beni."

"Sana karşılığını fazlasıyla vereceğim."

"Benim için bir katil olabilir misin?"

"Evet, olabilirim. Ne istersen yapacağım."

Yuna için değil, Taehyung için bir katil olmak istiyordu. Sarışın kadın, karşısındaki adamın gözlerindeki parıltıyı görmüştü. On üç yıllık ilişkilerinin yanı sıra onu çok uzun zamandır tanıyordu. Jungkook, Yuna'ya göre tam bir korkak olsa da Yuna istediği şeyi yaptırmasını çok iyi bilirdi.

***

Taehyung, başındaki ağrı yüzünden nerede yattığını bile kavrayamamıştı. Gözlerini açtığında mavi tonlarındaki tavanla karşı karşıya geldi. Bilinci yavaş yavaş açılırken, bir yatakta yattığını fark etti. Başını oynatmaya çalıştığında ağrısı arttı ve sızlanmaya başladı. Onun sızlanışlarını duyan iki vampir, otomatik kapıya doğru ilerlemeye başlamışlardı.

Yerin altındalardı. Havalandırmanın yeterli olduğu soğuk odada Taehyung öylece yatarken otomatik kapılar açıldı ve iki vampir içeri girdi.

"Beklediğimizden daha hızlı kendine geldin." dedi, uzun olan.

Taehyung, gözlerini kırpıştırdı ve vampirlerin geldiği yöne doğru kafasını çevirdi. Nerede olduğunu algılamaya çalışırken başındaki ağrı gittikçe artıyor, dişlerini sıkmasına sebep oluyordu.

"Bizi duyuyorsun değil mi?"

Aklına tek tek yaşananlar gelmişti. Balkondan giren vampirlerden kaçmak için üst kata koştuğunu ve telefonu eline aldığı anı hatırladı. Vampirler ondan daha hızlıydılar, rehbere girdiği anda onun başına sert bir cisimle vurmuşlardı.

Taehyung'un dudaklarından bir sızlanış döküldü, "Jungkook..." diyebildi sadece. Kuruyan boğazını ıslatmak adına yutkundu fakat devamında hiçbir şey söyleyemedi. Telaşlanmıştı, ellerini hareket ettirmeye çalıştı. Felç gibi değildi fakat hareket etmek onun için çok zordu.

"Sakinleşmen için bir ilaç verdik."

Hareket edememesinin sebebi anlaşılmıştı. Elinin üzerine açılmış olan damar yoluna baktı. "Bana ne yaptınız?"

"Sadece doğru kişiyi alıp almadığımızdan emin olmak için biraz kan aldık. Ardından sakinleşmen için ilaç verdik. Bize zorluk çıkarmanı istemiyoruz."

Taehyung hızlı hızlı nefes alıp vermeye başlamıştı. İki vampir de hemen onun yatağına koştular. "Sakin ol." dedi, içlerinden biri. "Uzun süre kalmayacaksın burada..." Yanındakini dürttü, "Kriz mi geçiriyor?" diye sordu.

Korkudan göğsü sıkışırken başındaki iki vampire, "Tüm vampirleri beslememi istiyorsunuz benden." diyebilmişti. Nefes nefeseydi ve her geçen saniyede daha fazla acı çekiyordu.

"Hayır, sadece onları iyileştirmek için kanına ihtiyacımız var. Hastalanmaman için güzelce beslenmeni sağlayacağız. Zorlandığın zaman ise sadece uyuyacaksın ve uyandığında hepsi bitmiş olacak."

"Kimseyi iyileştirmek istemiyorum!" Yerinde kıpırdanmaya başladığında vampirlerden biri onun iki bileğini yakaladı ve sımsıkı tutarak yatağa bastırdı.

"Bize sorun çıkarmayacağın konusunda anlaşmıştık."

"Anlaşmadık. Cevap bile vermedim size! Beni bırakın, kimseye bir faydam olmayacak."

"Sana durmayacağını söylemiştim. İlacı neden düşük doz verdin?"

"Sorun yok, tekrar verebilirim."

Taehyung, duydukları karşısında daha fazla çırpındı fakat vampirin ellerinden kurtulmak neredeyse imkansızdı. Boğazı yırtılırcasına bağırdı, "İstemiyorum!"

***

Yuna, Bogum'un evine yıllar sonra ilk kez gelmişti. Oturma odasına girdiğinde ilk önce ifadesiz bir suratla koltukta oturan Jungkook'a ardından da onun karşısındaki uzun siyah saçlı kadına baktı. Kadınla göz göze geldikleri anda aralarında oluşan negatif elektrik, Bogum tarafından fark edilmişti.

"Soojin, Taehyung'un ablası gibiydi. Olayı duyunca hemen buraya geldi."

Bogum, durumu Yuna'ya açıklasa da Yuna bir şeyler biliyordu ve Soojin'den fazlasıyla nefret ediyordu. Çantasını koltuğa fırlattı ve Jungkook'un yanındaki yerini aldı.

"Birkaç dostumla görüştüm. İçlerinden birinin söylediğine göre çalıştığı laboratuvar öğlen saatlerinde ani bir kararla boşaltılmış. Bazı eşyalarını unuttuğu için yerin altına indiğinde bir insanın kokusunu aldığını idda ediyor." Yuna, odadaki üç kişinin ona boş bakışlarla baktığını fark edince gözlerini devirdi, "Çalıştığı laboratuvardaki bütün çalışanlar vampir. Şimdi yeterince açık oldu mu?"

Jungkook aniden ayağa kalktığında herkesin dikkati dağılmıştı. Yuna da Jungkook'un peşinden ayağa kalktı. Jungkook, "Nerede o laboratuvar?" diye sorduğunda Yuna onun kolunu çekiştirerek zor da olsa onu durdurmayı başardı. Yüz yüze geldiklerinde eski sevgilisine, "Aptal!" diye bağırdı. "Laboratuvara kolayca girip çıkabileceğini mi sanıyorsun?"

"Zorla gireceğim. Tıpkı onların evime zorla girdikleri gibi."

"Jungkook, kendine gel. Aceleci ve korkak tavırların yüzünden bir ordu vampiri kaybettin. Şimdi de Taehyung'u mu kaybetmek istiyorsun?"

Jungkook kendini sıkıyordu. Elini göğsüne attı ve sıkışan göğsünün acısıyla yüzünü buruşturdu. Taehyung'un acısını hissetmek onu daha da sabırsız yapıyordu.

"Taehyung acı çekiyor." dedi, istemsizce kısılan sesiyle. "Onu hemen bulmak zorundayım. Gerçekten canı yanıyor, hissediyorum."

"Sana yardım edeceğimi söyledim. Şu ana kadar elimi attığım hiçbir işi yarım bırakmadım veya kaybetmedim. Bana bir kez daha güven ve şu koltuğa otur. Konuşup bir plan yapmalıyız."

Yuna, Jungkook'u yönlendirmek için kollarından tuttuğunda onun titrediğini fark etti. Sanki üşüyormuş gibi tir tir titriyordu. Jungkook'un bu halleri Yuna'yı korkutuyordu. Böylesine hassas olması iyi değildi. Yuna, hata yapmaktan nefret ediyordu ve Jungkook'un kontrolsüz halleri yüzünden hata yapma olasılıkları çok yüksekti.

Jungkook koltuğa geçtiğinde Yuna da eski yerini aldı. Karşı koltukta oturan Soojin ve Bogum'a göz gezdirdikten sonra, "Vampirler için ilaç yapan laboratuvarlar birbirine benziyor aslında. Şu ana kadar dört laboratuvar gezdim ve hepsi de aynıydı. Bu da aynı planla hazırlanmıştır diye tahmin ediyorum." dediğinde üçü de sessizce onu dinlemeye devam ediyorlardı. "Üç kapısı olduğunu düşünüyorum. YCX'de de öyle değil mi?"

Soruyu direkt Bogum'a yönlendirdiğinde Bogum onu onaylamıştı. "Evet, üç tane kapı var. Çalışanların girip çıktığı kapı, ilaç tacirlerinin girdiği kapı ve acil çıkış kapısı. Acil çıkış kapısı hariç hepsine parmak izi veya kimlik kartıyla girebilirsin."

"Acil çıkış kapısını nasıl kullanacağız?" diye sordu, Soojin.

Bogum anında itiraz ederek, "Acil çıkış kapısını dışarıdan açamazsın. Ancak içeriden açabilirsin. Yani unutun o kapıyı." dediğinde Yuna ona bakarak güldü.

"Eğer içimizden biri laboratuvara girerse bize acil çıkış kapısını açabilir."

Bogum, üzerinde hissettiği gözler yüzünden gerilmişti. "Benden beklediğini söyleme. Benim yapabileceğim bir şey yok. O kadar vampirin içinde-"

"İlaç taciri değil misin? Kimlik kartını güvenliğe gösterip biraz da yalan söylemen yeterli."

"Her yerde kamera olacak!"

"Biliyorum, yakalanma olasılığımız çok yüksek. Yine de dostlarım sayesinde seni içeride bir süre tutabilirim."

"İlaç tacirlerinin başka bir laboratuvara girmesi diğerlerine göre kolay olsa da yakalandığımız anda işimizden oluruz. Çok riskli."

"Daha iyi bir planın var mı peki?"

Jungkook beklenmedik bir anda sohbete dahil oldu, "Merak etme, bir süre sonra mecburen başka bir şirketle çalışmak zorunda kalacaksın."

Yuna da dahil olmak üzere herkes şaşırmıştı. Soojin'in kaşları çatıldı. "Bu ne demekti?" diye sordu.

"Yakın zamanda YCX diye bir şey kalmayacak."

Yuna, Jungkook'un sözleriyle birlikte sırıttı. Soojin, Yuna'nın gülüşünü fark etmişti. "Siz ikiniz ne planlıyorsunuz? Tabii ya, ben de diyorum ki Yuna neden bize yardım etmeye çalışıyor. Bundan ne gibi bir çıkarın var?"

"Seni ilgilendirir mi? Bu Jungkook ile benim aramda."

Soojin bu sefer sorusunu Jungkook'a yöneltti, "Jungkook, neyin peşindesiniz?"

"Benim tek amacım Taehyung'u kurtarmak. Bunu sorgulamayı bırak artık."

Yuna, konuyu değiştirmek için, "Yarın sabah erkenden yola çıkarız." dediğinde Jungkook'tan beklemediği bir tepkiyle karşılaşmıştı. "Yarın sabah mı?!" diye bağırdı safkan vampir. "Gece boyunca Taehyung'un orada kalmasına izin veremem!"

"Bir gece orada kalsa ölmez merak etme."

"Vampirler tüm gece uyanık kalacaktır. Kim bilir neler yaparlar ona."

"Ne konuştuk biz, bir plan olmadan hareket edemeyiz. Sabahı beklemek zorundayız. Geç saatlerde hangi ilaç taciri laboratuvara gider ki?"

Jungkook'un baş ağrısı artıyordu. Sabrı tükenmişti ve bulunduğu yerde kendini sıkmaktan başka bir şey yapamıyordu.

"Taehyung sandığından daha dayanıklı olabilir."

Soojin'in söylediği şeye karşılık olarak Jungkook'un dudaklarında bir gülümseme oluştu. İçi burkuluyordu fakat Taehyung'u düşünerek gülümsemeye devam ediyordu. "Dayanıklı olduğuna eminim. Sadece... sadece ben onu koruyamadım."

***

Ertesi sabah erken saatlerde otomatik kapının önündeki iki güvenlik görevlisinin dikkatini takım elbiseli bir adam çekmişti. Elinde siyah çantası ve dudaklarında aptalca bir gülümseme vardı. İkisi de bu cılız adamı ilk kez görüyorlardı.

Bogum, anında ceketinin cebinden kimliğini çıkarttı ve adamlara uzattı. İlaç tacirlerinin gerçek kimliklerinin haricinde laboratuvara girmek için ayrı bir kimlikleri vardı. Kimliklerin üzerinde hangi şirketten oldukları yazmadığı için bu ilk başta bir avantaj olarak algılanabilirdi. Fakat laboratuvarda çok fazla kamera vardı. Eğer fark edilirse vampirler kendi adaletlerini sağlamak zorunda kalırlardı.

Bogum bile bile kendini tehlikeye atmıştı. Güvenlik görevlilerinden biri kimliği incelerken göz ucuyla Bogum'u süzdü. "Seni daha önceden hiç görmedim."

"Ben de sizi hiç görmedim. İlk kez bu kadar erken geliyorum. Normalde öğlen saatlerinde gelirdim ve burada sadece Shin Hyung bekliyor olurdu."

Yuna'nın bu laboratuvarda çalışan dostundan öğlen saatlerinde nöbet tutan güvenlik görevlisinin ismini öğrenmişti. Kimliği ona geri uzatan görevli biraz olsun ikna olmuşa benziyordu. "Safkanlar için mi geldin?"

"Evet, ben sadece safkanlara ilaç satarım."

Bulunduğu şirketin laboratuvarı sadece safkanlara hizmet ederdi. Güvenliğin sorduğu sorunun şaşırtmaca olduğunu düşünmüştü ve olabildiğince sakince cevap vermişti.

"Ne zaman işe alınmıştın sen?"

Otomatik kapılar açıldığında üçünün de dikkati dağılmıştı. Uzun boylu kadın, Bogum'u gördüğü anda, "Götüreceğin ilaçları hazırladım. Oh, çantayı getirmen iyi olmuş." dedi. Hemen ardından güvenlik görevlilerine dönüp, "Onu sabahın erken saatlerinde çağırmak zorunda kaldım. Daha geçen gün ilaç dağıtımına çıktığımız halde yeniden sipariş aldık. Günümüzde safkanlar çocuklarına bile ilaç içiriyorlar. Çok fazla ilaç tacirine ihtiyaç duyuyoruz."

Kendince açıklamasını yaptıktan sonra Bogum'u çekiştirdi. "Size iyi nöbetler."

Bogum, otomatik kapıdan içeri geçer geçmez kapılar kapandı. Kadının kim olduğunu anlamıştı Yuna'nın dostlarından biriydi. "Bence inanmadılar. O yüzden elini çabuk tutsan iyi olur."

Hızlı adımlarla laboratuvarın içinde yürümeye başlamışlardı. "Beni acil çıkış kapısına götür." Telefonunu cebinden çıkarttığında çekmediğini gördü. "Neden telefon çekmiyor?"

"Yerin altındayız çünkü."

"YCX'in laboratuvarı da yer altında fakat telefon görüşmesi yapabiliyorum."

"Üstün teknolojinizden ötürü şirketinizi tebrik ediyorum."

Acil çıkış kapısına yaklaştıklarında Bogum, kırmızı ışıklı tabelayı görmüştü. Uzun boylu kadın kapıya biraz daha yaklaştıktan sonra, "Çıkış kapısını uzun süre açık tutamayız. Neredeler?" diye sordu.

"Ben henüz üst kattayken iki dakika içinde kapının önünde olacaklarını söylediler. Yine de laboratuvarın yerini karıştırmış olmalarından şüpheleniyorum. Kapıyı bulmak içeri girmekten daha zordu."

"Elbette zor olacak, burada yasadışı bir iş yapıyoruz."

Boynundan sarkan kimlik kartıyla acil çıkış kapısını açtığında merdivenlerden inen Jungkook'u gördüler. Jungkook, hızlıca içeri geçtiğinde kapılar da aynı hızla kapanmıştı. Bogum, "Yuna nerede?" diye sormuştu.

"Onu yukarıda bıraktım."

"Neden?"

"Çünkü şirkete müşteri gibi girdik. Eğer ikimiz de ortadan kaybolursak dikkat çekerdik. Danışmanlara lavaboya gittiğime dair yalan söyleyecek."

"Hızlı olalım. Sabahları burası çok dolu olur. Vampirler yer altına gelmeye başlamadan sizi odaya götüreceğim. Tabii öncelikle benim odamdan önlük ve maske almanız gerekiyor."

***

Jungkook ve Bogum beyaz önlükleriyle laboratuvarın bir alt katına inmişlerdi. Bogum, üzerindeki kalın ceketi çıkartıp beyaz önlüğü giydiği için fazlasıyla üşüyordu. Laboratuvarda sadece vampirler çalıştığı için içerisi buz gibiydi ve bundan Bogum hariç kimse etkilenmiyordu.

"Bu odaya birini getirdiler. Bundan eminim. Şu anlık kokuyu alamıyorum fakat..." Kimlik kartıyla otomatik kapıyı açtıktan sonra "bence burada saklanıyor." diyerek devam etti.

Açılan kapıdan içeri girdiklerinde iki vampirinde burnuna kan kokusu gelmişti. Jungkook, yatakta yatan bedene fazla yaklaşmadı. Bayağı mesafe bırakmıştı. Yataktaki kişinin arkası dönüktü. Jungkook, "Bu benim sevgilim değil." dediğinde vampir kadının dikkatini çekmişti. Kadın, hızlıca yatağa doğru yürüdü. Bogum da ona eşlik etmişti.

Yataktaki bedeni sırt üstü çeviren Bogum olmuştu. "O, Taehyung değil." Çatık kaşlarıyla yanındaki kadına baktı. "Bize oyun mu oynuyorsun?"

"Hayır! Buraya getirildiğine eminim. Kokusu aynı değil, benim aldığım koku kesinlikle eşsiz bir kokuydu. Bu adam... çok sıradan. S-sanırım odaları değiştirmişler. Ben gerçekten size oyun oynamıyor-" Otomatik kapıların açıldığını duyunca irkildi ve arkasına döndü. Üçü de otomatik kapıdan içeri giren iri yapılı vampire bakıyordu. Sarışın adamın gözleri üçünün üzerinde gezindi. Otomatik kapı hemen arkasından kapanmıştı. Odadaki tek ses, adamın ayakkabısından çıkan sesti.

"Neden laboratuvarda yabancılar var, Arin?"

Vampir kadın, yutkundu. Bir yalan bulmak için kendi içinde çırpınıyordu. "Onlar..." diyerek başladı cümlesine. Alt dudağı titredi fakat devam etti. "Onlar müşteri."

Jungkook ile göz göze geldikleri anda safkan vampir ona zihnini okuması için birkaç saniyeliğine izin vermişti. Arin, hızlıca önündeki vampire döndü ve Jungkook'un zihnini okumasının şokuyla birlikte devam etti, "Müşterileri laboratuvara getirmek zorunda kaldım çünkü..." Adımını yana doğru attı. Küçük adımlarla yan yan yürüyerek vampirin görüş açısını başka tarafa kaydırıyordu. Tam da Jungkook'un istediği gibi...

"Çünkü bu bir proje!"

Bir projeyi açıklamak vampirin dikkatini birkaç saniyeliğine de olsa dağıtabilirdi. O da tam istedikleri gibi, "Ne projesi?" diye sormuştu. "Ne saçmalıyorsun sen?"

"Müşterilerin canlı denekleri görüp kan seçtikleri bir proje! Safkanlar gurmedir. Anlıyor musun?!" Arin'in bu şekilde bağıra bağıra konuşması, adamın şaşırmasındaki en büyük sebepti. Vampirler böyle tepkileri nadiren verirlerdi. Genelde sakin kalırlardı ve tüm günü aynı sakinlikte, monoton sohbetlerle geçirirlerdi.

"Arin, senin ne yapmaya çalıştığını-" Aniden ona arkadan yaklaşan bedeni hissetmesiyle sözü kesilmişti fakat her şey için çok geçti. Safkan vampir, önce melez vampirin bacağına sertçe bir tekme atıp dizlerinin üstüne çöktürdü ardından iki eliyle hiç zorlanmadan vampirin boynunu kırdı. Bogum, kısa süre içinde gerçekleşen olayları şaşkınlıkla izlerken Arin derin bir nefes almıştı.

"Bir an hiç harekete geçmeyeceksin sanmıştım."

"Berbat bir yalancısın. Ayrıca oyunculuğun da kötüydü. Herif sırf şaşırdığı için öylece kalakaldı." Bogum'un bembeyaz olmuş suratına baktıktan sonra tekrardan uzun boylu kadına döndü. "O iyileşmeden önce bizi buradan çıkar."

Arin, kimlik kartını eline aldı ve kapıya doğru koştu. "Hangi odanın doğru olduğunu bilmiyorum ama bulacağız. Laboratuvardan çıktıklarını düşünmüyorum. Muhtemelen düşündüğüm sebepten dolayı başka bir odaya aldılar onu."

Agresif bir tonda, "Hangi sebepten dolayı?" diye sordu, Jungkook.

"Burası test yaptığımız bir oda. Genelde bir seferlik deneyler burada yapılır. Oda değiştirilmesinin sebebi uzun süre kalmasının planlandığı anlamına geliyor."

***

Taehyung yattığı yerde kıpırdandı. Gözlerini açamayacak kadar halsiz ve yorgundu. Verilen ilaç, onu güçsüz bırakıyordu.

"Üç tüp kan yeterli mi?" diye sordu, çalışanlardan biri.

"Bu sabah için yeterli. Gece yeniden alırsın. İlacı gün içinde bir daha verme, Taehyung düşündüğümüzden daha hassas."

Otomatik kapı açıldı ve elinde yemek tepsisi ile geniş omuzlu bir adam girdi. Taehyung, göz ucuyla kapıdan giren adama baktığında onu tanımak içini acıtmıştı. Doktoru Kim Seokjin buradaydı.

Diğerleri üç tüp kanı aldıktan sonra odadan çıktıklarında Seokjin kalmaya devam etmişti. Odadaki masanın üzerine tepsiyi bıraktı ve Taehyung'a gülümsedi.

Gülüşü, Taehyung'un midesinin yanmasına ve kusmak istemesine sebep olmuştu. "Biraz yemek yemelisin. Yoksa kendini halsiz hissetmeye devam edeceksin."

"Balkonda gördüğüm kişi sendin."

"Doğru, balkona ilk ben çıktım."

"Burası neresi?"

"Fever Şirketinin laboratuvarı."

Sıcak çorbaya kaşığı daldırdı. Ardından doldurduğu kaşığı Taehyung'a uzattığında Taehyung kafasını çevirmişti.

"Ölmek mi istiyorsun?"

"Ölmeme izin verecek misiniz?"

Seokjin kıkırdadı. "Elbette izin vermeyeceğiz. Sadece tavrımız bu kadar nazik olmayabilir."

"Bana karşı nazik değilsiniz zaten."

"Öyle mi?"

"Beni ilaçlarla uyuşturmanız ve kan almanız nazik bir davranış mı?"

"Farklı olmak senin suçun."

"Hayır, benim suçum değil. Suçlu olan sizsiniz. Beni burada zorla tutuyorsunuz."

"Sanki ilk kez kaçırılmış gibi konuşma. Hepimiz biliyoruz senin nasıl bir hayat yaşadığını."

"Belli ki beni iyice araştırmışsın, takip etmişsin. Yine de kaçırdığın birçok nokta var. Jungkook suçlu değildi."

"Jungkook suçlu değil miydi?" Kıkırtıları kahkahalara dönüşmüştü. "Taehyung, sen bu adama gerçekten aşıksın. Öyle ki yaptığımız şeylerin temelde aynı olduğunu görmüyorsun. Sadece mekan ve uyguladığımız yöntem farklı."

"Jungkook'un evinde ben bir denek değildim. Aynı şey değildi."

"Sen hâlâ denek değilsin. Sadece vampirlere yardımcı oluyorsun. Tıpkı Jungkook'a yardımcı olduğun gibi." Yemekleri masaya tekrar bıraktı ve elini yatağa dayadı. "Dürüst olalım. Jungkook da seni kullandı."

"Hayır, beni kullanmadı."

"Yaptığımız şey aynı. Jungkook bencilce davrandı ve seni kendisi için sakladı. Ben ise seni keşfettiğim anda tüm dünyaya yardımcı olmak için kullandım. İyi olan Jungkook değil, benim."

"Bir insan neden sevgilisini laboratuvara kapatıp diğer vampirlere yardımcı olmak için kullansın ki? Bu bencillik değil, aksini yapsaydı her şey daha acı verici olacaktı. Senin kullanmak olarak adlandırdığın şeyi biz uzun zaman önce aştık. Eğer Jungkook'un gerçekten benim kanıma ihtiyacı varsa ona her damlasını verebilirim. Çünkü onu seviyorum. Canımın yanmasını umursamayacak kadar."

"Sen gerçekten aptal bir çocuksun."

"Sana asla anlam veremeyeceğin bir şeyi anlattığım için küçümsüyorsun."

Otomatik kapı açıldığında uzun boylu, siyah saçlı bir kadın göründü. Seokjin'in kaşları çatılmıştı. "Senin burada ne işin var, Arin?" diye sordu.

"Çok acil bir durum var. Birkaç dakikalığına gelebilir misiniz? Gerçekten çok acil. Nasıl halledeceğimi bilemiyorum."

Seokjin kapıya doğru ilerlediğinde Taehyung ve Arin göz göze gelmişlerdi. Taehyung, kadının bakışlarına anlam veremedi ve kafasını çevirdi. Seokjin odadan çıktığında Arin yürümesi için ona yol gösterdi. Seokjin önden yürürken Arin de fark ettirmeden kimlik kartını yere attı ve hızlıca Seokjin'e yetişti.

Yere düşen kimlik kartını uzanıp alan kişi Jungkook olmuştu. Elindeki kart ile kapıyı açtığında odanın içindeki tatlı kan kokusundan bile sevgilisinin burada olduğunu anlıyordu. Yatakta sırt üstü yatan bedene baktığında gözlerinin kapalı olduğunu fark etti. Kısık bir sesle, "Taehyung." dediğinde yataktaki oğlanın gözleri açılmıştı. Telaşla sesin geldiği yöne baktı ve sevgilisini gördü.

"Jungkook!"

Yattığı yerden kalkmaya çalışırken Jungkook ona yardım etti ve yatağa oturmasını sağladı. "Beni buldun."

Taehyung'un üzerindeki yorganı kenara itti. "Ayağa kalkabilecek misin?"

"Sanmıyorum. Belimden aşağısı uyuşmuş gibi."

"Tamam, seni kucağıma alacağım. Öncelikle bu odadan çıkalım. Laboratuvardan çıkmak pek kolay olmayacak."

"N-neden?"

Jungkook cevap vermeden onu kucağına aldığında Taehyung da sıkıca sevgilisinin omzuna sarılmıştı. Birlikte odadan çıktıklarında koridor henüz boştu. Koridorun biraz ilerisinde, köşede kalan bir buzluk vardı. Büyük bir buzluktu. İki kişinin eğilerek arkasına saklanabileceği bir yerdi.

Jungkook, hızlıca Taehyung'u o buzluğun arkasına götürdü ve oturmasına yardımcı oldu. Kendisi de aynı şekilde yere oturdu. "Buradan birlikte canlı çıkamayız." dediğinde Taehyung şok olmuştu.

"N-ne? Sen beni kurtarmaya gelmedin mi?"

"Seni kurtarmaya geldim fakat birazdan bu laboratuvar vampirlerle dolacak. Hepsiyle mücadele etmem imkansız. Ayrıca seni kokundan tanıyacaklar. Laboratuvardan canlı çıkman imkansız."

"Anladım." dedi, kısık sesiyle. Jungkook'un kıpkırmızı gözlerine bakıyordu. Tıpkı hipnoz olmuş gibi sadece o gözlere odaklanmıştı. Bir şeyler düşünüyordu. Daha önceden düşünmekten bile korktuğu türdendi.

"Beni gerçekten de anladın mı?"

"Evet."

Sakin ses tonu ve donuk ifadeleriyle Jungkook'u endişelendirmişti. Taehyung, sevgilisinin endişeli tavrını fark edince zoraki bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına. Onun için zor bir karardı. Fakat hayata devam etmek için en büyük korkusuyla en derinlerinde mücadele etmek zorundaydı.

"Taehyung, fazla vaktimiz yok."

"Biliyorum. Beni öldür."

Jungkook yutkundu ve titrek bir nefes verdi. "Seni buna mecbur bıraktığım için özür dilerim. Hatta en başa dönelim, sen henüz çok küçükken seni ısırdığım için özür dilerim. Sana bir travma yaşattığım için özür dilerim. Seni kaçırdığım için, ailenle aranı bozduğum için de özür dilerim."

Taehyung, dolan gözleri ve acıyan boğazına rağmen gülümsedi. Karşısındaki adam ne kadar çok hata yapsa bile onu hâlâ çok seviyordu. Kollarını safkan vampirin boynuna doladı ve alınlarını birbirine yasladı. Bu an, Jungkook'un ilaç aldığında sakinleşmek için Taehyung'a yaklaştığı anı anımsatmıştı ona. Jungkook da zorlanıyordu diye içinden geçirdi; sakinleşmeye, rahatlamaya, mutlu olmaya ihtiyacı vardı ve o gün Taehyung'a sığınmıştı. İkisi de farkında olmadan hatta henüz birbirlerine karşı iki yabancı oldukları zamanlarda da bunu yapıyorlardı.

"Hayatına girdiğim için özür dilerim, Taehyung. Her şeyi mahvettiğim için kendimi kötü hissediyorum."

"Bana hiç rastlamamayı mı tercih ederdin?"

Jungkook cevap vermediğinde Taehyung onun yanağını okşadı. "Beni görmezden gelme, serbest bırakma gibi bir şansın olsa da bu şansı kullanmayacaktın. Bunu ikimiz de biliyoruz, Jungkook. Özür dileme. Yaptığın hatalar hayatıma büyük şeyler kazandırdı. Örneğin sen gibi. Sana sahibim. Bu durumdan fazlasıyla mutluyum."

Ellerini yavaşça aşağı indirdi ve göğsünde sabitledi. Jungkook da Taehyung'un belini iki eliyle kavradı ve kendine doğru çekti. Birbirlerinin nefeslerini hissettikleri anlarda Taehyung, sevdiği adama fısıldadı, "Beni öldür."

Taehyung'u kollarının arasında iyice sıkmıştı. "Korkmuyor musun?"

"Soğuk laboratuvarda ölmekten korkuyordum. Senin etrafta olmadığın, yabancı bir yerde acı çekerek ölmekten korkuyordum. Şimdi ise senin kollarının arasındayım. O kadar da korkunç değil."

"Biliyorum, bebeğim. Korktuğunu biliyorum. Acını hissettim."

"O halde bu acıma bir son ver. Öldür beni."

Jungkook, sevgilisinin gözlerinin içine baktığında kararsızlığa dair herhangi bir şey görmek istemişti fakat Taehyung hiç beklediği gibi değildi. En büyük korkusuyla yüzleşmek için fazlasıyla cesurdu.

"Sadece kanımı em."

Jungkook, sivri dişini alt dudağına sertçe geçirdi. Alt dudağında oluşan kesikten sızan zehirli kan, Taehyung'un diliyle buluşmuştu. Taehyung, sevdiği adamın zehirli dudaklarını yavaş yavaş emiyordu.

Jungkook fazlasıyla acı çekse de inlememek için kendini sıktı. Vampirin kan tadı, Taehyung'u mahvetmişti. Bu tadın ne olduğuna anlam bile veremiyordu. Beyni tamamen uyuşmuş gibiydi.

Yeterince emdikten sonra geri çekildiğinde henüz hiçbir şey başlamamışken Jungkook'un gözlerinin içine baktı. "Seni seviyorum." dedi, safkan vampire.

"Seni seviyorum, sevgilim." diye cevap vermişti, safkan.

Taehyung'un ölmeden önceki son duyduğu cümle bu olmuştu. Jungkook, gözleri açıkken sevdiği adamın kollarının arasında nasıl öldüğüne şahit olmuştu.

--------

Acı gerçek: Artık Jungkook, Taehyung'un kanını içemez.

Oy vermeyi ihmal etmeyin...

Continue Reading

You'll Also Like

907K 54K 55
Jungkook Kim ailesinin evinde bakıcı olarak çalışmaya başlar... Kapak tasarımı @shoeklow 'a aittir.
244K 26.3K 21
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!
Madhouse\BTS By Ely 🌼

General Fiction

10.3K 1K 24
Özel olarak seçilip bir araya toplanmış zeki gençler ve bir akıl hastanesi... Zeka,çeviklik,dayanıklılık ve cesaret... Ya ölürsün ya da buradan sağ k...
66.3K 5.6K 27
beni darmadağın etmiştin. beni kendime getirmiştin.