CREATURA -TAEJIN-

By Army__Bangtan_

60.3K 8.4K 9K

Mors Certa, Vita İncerta. [Ölüm kesindir, Hayat değil.] * Kitap @justtaejinn 'e ithafendir 💜 * [TAMAMLANDI] ... More

°MONO°
°TRİ°
°TETRA°
°PENTA°
°HEGZA°
°HEPTA°
°OCTA°
°NONA°
°DECA°
°HENDECA°
°DODECA°
°TRİDECA°
°TETRADECA°
°PENTADECA°
°HEGZADECA°
°HEPTADECA°
°OCTADECA°
°NONADECA°
°VİGİNTİ°
°VİGİNTİ UNUM°
°VİGİNTİ DUO°
°VİGİNTİ TRES°
-BÖLÜM DEĞİL-
°VİGİNTİ QUATTUOR°
°VİGİNTİ QUİNQUE°
°VİGİNTİ SEX°
°VİGİNTİ SEPTEM°
°ULTİMA°
°🌙°
KÜL OLMUŞ HAYATLAR
SON MEKTUP

°Dİ°

2.5K 356 276
By Army__Bangtan_

Saatine bakıp rahatsızca kıpırdandı, Jin. Hava, saat altı gibi kararıyordu ve çoktan dördü geçiyordu. Hızlıca halletmeliydi bu seansı. Yoksa üçü için de tehlikeli olacaktı.

"Öncelikle tanışalım." dedi Jin, ayağa kalkıp birkaç adım atarken. Elini kapşonlu çocuğa uzattı ve onu rahatlatmak adına gülümsedi.

"Ben Kim Seokjin."

Kapşonlu çocuk bir süre Jin'in eline baktı. Onu tutmak için bir hamle yapmazken, birkaç dakika durdular öylece. Jin en sonunda yavaşça üfledi nefesini. Elini çekerken araladı dudaklarını.

"Birbirimizle konuşmak için hakkımızda bir şey bilmemiz gerekir. Bana adını söylemelisin."

Kapşonlu çocuk konuşmak için bir hamle yapmadığı gibi, hareket bile etmemişti. Orada heykel gibi otururken Jin kafasını kaşıdı. Zor olacağını şimdiden anlamıştı. Çocuk, zamanın geçtiğini bile umursamıyor gibiydi. Bu onu intihara meyilli yapabilirdi. Birkaç saat sonra tehlikede olacağını bile bile konuşmaması, bunu düşündürtmüştü Jin'e.

Jin ayaklandı. Odanın kapısına doğru birkaç adım attı ve açtı kapıyı. Çocuğun annesinin dışarıda endişeyle beklediğini görünce gülümsedi kibarca.

"Affedersiniz fakat oğlunuzun adını öğrenebilir miyim?"

Kadın içeri bakmak için hamle yaptı. Oğlunu görmek için parmak uçlarına yükseldi ve doktorun omuzlarının üzerinden bakmaya çalıştı. Jin ise kadının cevap vermesi için gözlerini ona dikti. Kadın, Jin'le göz göze gelince utanarak gülümsedi. Sadece oğluna bakmak istemişti.

"Oğlumun adı Taehyung." dedi kadın hızlıca. "Kim Taehyung."

Jin kafasını salladı. Çocuğun adını öğrendiği için sevinirken, kadına selam verip tekrar kapattı kapıyı. Ellerini göğsünde birleştirip kalçasını masaya dayadı. Gözleri, Taehyung'a sabitlenmişti fakat Taehyung ayaklarına bakıyordu.

"Anlat bakalım. Nelerden hoşlanırsın?"

Taehyung yine ifadesiz bir şekilde dururken Jin, kafasını yana eğip onun yüzünü görmeye çalıştı. Tam olarak bakamamıştı onun yüzüne. Bu yüzden merak ediyordu.

"Taehyung?"

Jin'in seslenmesiyle kaldırdı kafasını Taehyung. Onlar göz göze geldiklerinde Jin'in kaşları çatıldı. Gözlerinin içi kıpkırmızıydı. Nefretle bakıyordu o gözler. Büyük bir haykırış görüyordu onun göz bebeklerinde.

Yutkundu Jin. Uzun zamandır böyle bir hasta gelmemişti önüne. Bocaladı bir an. O gözleri nasıl kurtaracağını düşünmeye başladı istemsizce. Onun gerçekten yardıma ihtiyacı vardı.

"Sana dertlerini sormuyorum. En son izlediğin filmi anlat bana. En sevdiğin yazardan bahset mesela. Hangimizin müzik zevkinin daha güzel olduğunu tartışalım. Konuş benimle." dedi Jin, Taehyung'un gözlerinin içine bakarak. "Ne anlatırsan dinleyeceğim."

Taehyung öylece bakmaya devam etti. Yine açmadı ağzını, tek bir kelime etmedi. Jin yavaşça bir nefes verdi. Cevap vermezse onun sorununu anlayamayacaktı. Kendi kendisini terapi ediyor gibi hissediyordu. Şu an hiç de doktor gibi değildi. Duvarla konuşsaydı, emindi ki daha az deli gibi görünürdü.

"Pekala." diye söylenirken tekrar ayaklandı. Çantasından kalemini ve defterini çıkarıp sandalyesine oturdu. Defterinden bir sayfa açtıktan sonra kaleminin kapağını çıkardı. Kapağı dikkatle masasına koyduktan sonra defterin başına Kim Taehyung yazdı. Ardından, İçine kapanık, intihara meyilli(?), konuşmuyor yazdıktan sonra tam defteri kapatacaktı ki, bir ses duydu.

"Alpaka?"

Jin durdu. Bu kısık ses kulaklarında yankılanırken gözleri kocaman açıldı. Kafasını hızla kaldırdı defterden. Taehyung'un kalemine baktığını gördüğünde ufak bir gülümseme yayıldı dudaklarına.

"Alpaka sever misin?"

Jin'in sesi istemsizce neşeli çıkarken, Taehyung elini kapşonlusunun cebine attı. Jin'in kaleminin aynısını çıkardıktan sonra kendi kalemine baktı Taehyung. Jin de kendi kalemine baktı. İkisinin de alpakalı kalemlere bakarken dolmuştu gözleri. Fakat fark etmemişlerdi bunu. İkisinin de aklına binlerce şey gelirken, Taehyung'un yanağından aşağıya bir damla yaş düştü. Jin onu görmeden hızlıca sildi göz yaşını. Ayağa kalktı ve odanın çıkışına yürüdü. Bu aptal doktorla daha fazla bir arada kalmak istemiyordu.

Jin ise şaşkınlıkla Taehyung'un çıkışını izledi. Onun bir anda verdiği tepkiyi anlayamazken, Taehyung çarptı kapıyı. Jin korkuyla yerinde sıçrarken, kapı tekrar açıldı. Bu sefer Taehyung'un annesi içeri girerken, konuştu sessizce.

"Oğlum, o iyi mi?"

Jin yavaşça bir nefes verdi ve kafasını kaşıdı.

"Evde sizinle konuşuyor mu?" dediğinde kadın kafasını salladı hafifçe.

"Bazen."

Jin gözlerini kaşıdıktan sonra yorgunca saçlarını geriye attı. Son hastayla berbat geçmişti günü. Başı ağrıyordu ve güneş batıyordu.

"Taehyung'un kendi içinde aşamadığı şeyler var. O nefret dolu. Hava kararmak üzere olmasına rağmen bunu umursamadı. İntihara meyilli olabileceğini düşünüyorum. Onu sıkmayın ve konuşursa buraya gelmesi için onu ikna edin."

Kadın eğilip Jin'e teşekkür ederken, Jin de eğildi. Kadın, oğlunun peşinden gitmesi gerektiğini söyledikten sonra tekrar teşekkür etti. Jin de işini yaptığını söylerken, kadın koşarak çıktı odadan. Oğluna yetişmek için hızlıca giderken, kaşlarını çattı Jin. Ne kadar tuhaf bir gün olduğunu düşünürken, defterinin yanına ilerledi. Çantasına koymadan önce durdu. Yazdığı yazılara baktı, sonra da kalemine. Kendini Taehyung'un bölümüne dikkatli yazarken buldu. Sonra kapattı defterini ve aldı kalemini. İkisini de çantasına koyduktan sonra hızlıca çıktı odasından. Hava kararmadan eve yetişmek için neredeyse koştu.

***

"Günaydın, doktor."

Jin, kafasını salladı. Yorgunca odasına yürürken, Kwang Soo kaşlarını çatarak takip etti onu. Jin hiç neşeli görünmüyordu.

"İyi misiniz?" dediğinde Jin, çantasını masaya koydu. Dün gece uyuyamamıştı. Gece rüyasına da Taehyung'un bakışları girince, tamamen kaçmıştı uykusu.

"İyiyim. Dün gece hiç biri öldürülmüş mü?" dedi merakla. Kwang Soo ise kafasını iki yana salladı. "Haberlerde geçtiğini duymadım."

Jin parmaklarını çıtlattıktan sonra gerildi. İçinden buna şükrederken boynunu bir sağa, bir sola eğdi. Gerçekten uykusuz hissediyordu.

"Bugün güzeller güzeli Soyeon Hanım geliyor."

Jin, Kwang Soo'ya güldü. Sonunda güzel bir kızın psikolojisi bozulduğu için en çok o seviniyor olmalıydı.

"Mi Ka?" diye sorarcasına konuştu Jin. Ergenlik zamanlarında olan o çocuğu seviyordu. Onu kardeşi gibi görüyordu ve bu yüzden hep onunla konuşmak istiyordu.

"Annesi aradı ve Mi Ka'nın kaldırım taşlarından nefret etmeye başladığından bahsetti. Onları görmemek için bugün gelmemeye karar vermiş."

Jin kıkırdadı. Bu çocuk onun sıkıcı işini mutlu eden tek şeydi. Onun her şeyden nefret edebilme potansiyeli tüm ergenlik çağındaki gençlerden fazlaydı. Jin, kafasını kaldırdı. Kwang Soo'yu çıkarken gördüğünde doğruldu sandalyesinde.

"Kim Taehyung." dediğinde durdu Kwang Soo. Jin'in ne dediğini anlamazken, kaşları çatıldı.

"Efendim?"

Jin dünü düşünürken gözü çantasına gitti. Kalemi hatırlamıştı yine. Kendisine ismini bile söylemeyen adamın sadece 'alpaka' dediğini hatırladı. Sonra da sinirlenip gittiğini... Aklına sadece Taehyung dolarken tekrar döndü Kwang Soo'ya. Kafası karışmıştı yine, içi kararmıştı.

"Kim Taehyung adında bir hastam var. Gelirse onu direkt içeri al."

Kwang Soo yine anlamamıştı. Taehyung denilen hastanın ne ara geldiğinden, ne ara yeni bir hasta olduğundan haberi yoktu. Tam sormak için ağzını açmıştı ki, odanın koridora açılan penceresinden Soyeon'u gördü. Gözleri kocaman olurken üstünü düzeltip Jin'i "Tamam." diyerek geçiştirdi. Soyeon siyah deri bir tayt giymiş, göbeğini de açıkta bırakmıştı. Kendisine kocaman gelen kot ceketi de üzerine geçirmiş, tüm güzelliğiyle gelirken Kwang Soo heyecanla nefesini üfledi.

"Hoşgeldiniz, Soyeon Hanım!" diye neşeyle bağırdığında, Jin rezil olmuşçasına eliyle kapattı yüzünü. Kwang Soo hiçbir zaman vazgeçmeyecekti.

"H-hoşbulduk?" dedi Soyeon, bu karşılama komitesine şaşırarak. Sonra Jin'e dönüp gülümsedi.

"Bugün biraz işim var, Doktor Bey. Az kalacağım, hemen başlayabiliriz."

Jin kafasını saklarken defterini çıkardı. Soyeon'la alakalı bölümü açtıktan sonra bekledi. Odada derin bir sessizlik olurken, Kwang Soo hala otuz iki dişiyle sırıtarak Soyeon'a bakıyordu. Jin'in bakışıyla kendine geldiğinde sırıtması soldu.

"Ben burada öylece dursam, olmaz mı?"

Soyeon kaşlarını kaldırıp gözlerini büyüterek Kwang Soo'ya baktı. "Sanki olmaz?" dediğinde Kwang Soo bir anda küçüldü. Upuzun boyu kısalırken, zorlasa yerin dibine bike girebilirdi.

"İyi seanslar." dedikten sonra odadan çıktı. Jin, elini yüzünden çektikten sonra kendi kendine kıkırdadı. Eğer bu kızı bu salaklığıyla tavlayabilirse onu ayakta alkışlayacaktı.

"Pekala, Soyeon. En son neredeydik?"

Soyeon gülümsedi. Çantasını bir kenara bırakıp doğruldu.

"En son nerede olduğumuzu boşver, doktor. Sana bir şey sormak istiyorum."

Jin şaşırarak kafasını defterden kaldırdı. Soyeon'a bakarken, merakla doğruldu.

"Sor tabi."

Soyeon elini kafasına koyup tavana baktı. Bunu söylemek için biraz düşündü. Muhtemelen doktor Jin, ona acıyacaktı.

"Nasıl mutlu olabilirim?"

Jin durdu. Böyle bir soru beklemiyordu ondan. Bir süre düşündü. Doğru cümleler arıyordu. Mutluluğu bir soruyla bulamayacağını anlatabileceği sihirli kelimelere ihtiyacı vardı.

"İnsanların mutluluğunu almak istiyorum. Fakat bana sadece korku ve üzüntü kalıyor."

Jin kafasını sallayarak kendi ellerini birleştirdi masanın üstünde. Dudaklarını ıslattıktan sonra konuştu hafifçe.

"Aslında bütün hayatımızı mutlu olmak için bir yer ve başka kazanımlar elde etmemiz gerekir düşüncesiyle harcıyoruz. Oysa gerçek mutluluk siz o noktanın ya da o kazanımın hayalini kurarken dahi onun asla gerçek olmayacağını düşünmekten geçiyor. Mutluluk aslında anda ve tamamen şu an sahip olduklarımızda."

Soyeon gülümsedi. Onun iyi bir doktor olduğunu biliyordu. Zaten bu yüzden gelmişti buraya. Cümlelerini bir melek söylüyormuş gibiydi. Onun dudaklarının arasından çıkan her hece rahatlatıyordu insanı.

"Peki sen mutlu musun doktor?"

Jin gülümsedi. Bu soruya binlerce cevap verebilirdi. Berbat, iğrenç, kötü, mutsuz, eksik, yalnız... Fakat o çok iyi bir yalancıydı. Kafasını sallarken aslında hep bundan bahseder gibiydi.

"Mutluyum."

Soyeon kıskanarak büzdü dudaklarını. Sonra şirince kıkırdadı.

"Mutluluğunu çalabilir miyim?"

Jin de kıkırdadı ve ellerini iki yana açtı. "Tabi!"

Onlar gülerken, Soyeon ayağa kalktı. Elini Jin'e uzattıktan sonra samimi bir gülümseme yolladı. Buraya geldiği için şanslı hissediyordu kendini. Aradığını bulmuş gibiydi.

"Teşekkür ederim, doktor bey. Sizinle sohbet etmek güzel."

Jin de gülümsedi. Soyeon iyiydi, sadece konuşmaya ihtiyacı vardı. Birkaç seans sonrasında onun mutlu olacağını biliyordu Jin. Soyeon çıktıktan sonra Kwang Soo hemen onun yanında belirmişti. Jin, onun Soyeon'la konuşmaya çalışmasını izlerken güldü.

Sonra kafasını sandalyeye koyup bir sağa bir sola sallandı. Uykusu vardı fakat uyuyamıyordu. Taehyung'u merak ediyordu. Onun yine geleceğini düşünse de yanılmıştı Jin. O bakışları aklından çıkmadığı içindi belki de, merağı. Onu güldürebilecek kadar iyi bir psikolog olup olmadığını merak ediyordu.

Tık tık tık!

Jin düşüncelerinden sıyrılıp sandalyesiyle beraber kapıya döndü. Taehyung'un yine bir kapşonluyla karşısında dikildiğini görünce gülümsedi istemsizce. Onun geleceğini düşünmezken, bir anda burada olması hoşuna gitmişti.

"Bahsettiğiniz Kim Taehyung-"

Jin, Taehyung'un arkasında dikilen Kwang Soo'nun sözünü kesti. "Tamam, Kwang Soo. Gidebilirsin."

Kwang Soo odadan çıkarken, Taehyung hızlı adımlarla ilerledi ve dünkü oturduğu yere oturdu. Jin onunla iletişim kuramadığı için içgüdüsel olarak yaklaşmak istiyordu. Bu yüzden sandalyesinden kalktı yine. Kalçasını masaya dayadı, dünki gibi. Sonra konuştu yavaşça.

"Dünden beri nasılsın, Taehyung?"

Jin'in sorusu havada kaldı. Kimse üzerine alınmayınca Jin nefesini verdi yavaşça. Taehyung'un istediği gibi biri olmayacaktı. Bu yüzden inatla devam etti konuşmasına.

"Ben biraz uykusuzum aslında. Sorman iyi oldu çünkü herkesin derdini dinlemekten bıktım. Bu sefer de onlar benimkini dinlesin, değil mi?"

Taehyung kafasını kaldırmış, Jin'e deliymişçesine bakıyordu. Jin ise güldü bu duruma. Eğer kendisiyle konuşmazsa daha da delirebilirdi. Saatlerce konuşabilirdi kendi kendine. Sonunda Taehyung yeter diye bağırıp sinirlendiğini ifade edebilecekse, bunu yapabilirdi.

"Creatura'lar hakkında konuşmak ister misin? Her insan onlardan nefret ediyor. Eminim ki etmek istediğin küfürler vardır."

Taehyung'un yutkunduğunu gördü, Jin. Onun dikkatini çekmeyi başardığı için gülümsedi hafifçe. Gerçekten konuşabilecekleri bir konu bulmuş olabilirdi.

Fakat Taehyung, kafasını yana eğip Jin'e baktı. Çenesi kasıldı ve yine gözleri o nefrete döndü. Jin'in tam olarak gözlerinin içine bakıyordu. Jin ise kaçırmadı gözlerini ondan. Çünkü kaçırırsa, kaybedecekti. Ve eğer Jin kaybederse, bir hastasını da kaybetmiş olacaktı.

"Benimle konuşmazsan sana yardım edemem." diye fısıldadı Jin. Fakat bu cümle Taehyung'u ayağa kaldırdı. Jin'e doğru sinirle yürüdü ve ellerini masaya vurdu. Jin'in yüzüne doğru yaklaştı iyice. Nefretini adeta Jin'e akıtıyordu. Gözlerinin içinde iyi duygulara dair hiçbir belirti yoktu.

"Sana yardım etmek istiyorum." dediğinde Taehyung daha da sinirlendi. Jin, onun neye bu kadar sinirlendiğini anlamazken Taehyung araladı dudaklarını. Kendini sıkmaktan kıpkırmızı olmuştu.

"Bana yardım etmek istiyorsan gece gel, doktor." dedi, nefret dolu sesiyle.  "Gerçekten yardım edebileceğin tek zaman dilimi o."

Taehyung, bu cümlenin Jin'i korkutacağını düşünmüştü fakat olmadı. Jin'in dudaklarında bir gülümseme belirirken gözleri kısıldı.

"Bir kelimeden, iki cümleye geçiş yaptın." derken gülümsemesi daha da genişledi. Taehyung ise yüzünün hemen dibindeki doktora baktı. Birkaç dakika daha yüz yüze kaldılar fakat Taehyung geri çekildi. Seansı yine o bitirip odadan çıkarken, Jin onun arkasından bağırdı.

"Geceye gerek yok. Sana zaten yardım ediyorum, Taehyung!"

***

Ah, sizi sıkıyor muyum bilmiyorum. Bölümler sıkıcı oluyorsa üzgünüm fakat biraz daha sabretmeniz gerek. Bunlar geçiş bölümleri sonuçta :)

Ayrıca psikoloji okuyan, yakını psikolog olan herkesten özür dilerim ajhsjdhx Yani Jin'in bir psikoloğa göre konuşkan olduğunu düşünüyorum fakat bu gözünüze batmasın. Araştırdım fakat eksiklerim vardır tabiki. Bu konuda hatalarımı görmezden gelin. Sizi seviyorum 💋

Umarım beğenmişsinizdir. Umarım güzel bir seri olur.

I Purple You 💜

Continue Reading

You'll Also Like

6.4K 643 21
"Keşke hiç tanışmasaydık!!' Seokjin nereden bilebilirdi öylesine söylenmiş bir cümlenin gerçekleşeceğini? Seokjin'in kalbi yine ona aitti peki Namjoo...
205K 16.6K 34
"Şimdi öpüşme zamanı." *Küfür ve smut sahneler içerir* [TAMAMLANDI] -Taejin sıralamasında birinci 💜
31K 3.3K 48
Bir inanışa göre ruh eşleri birbirlerine kırmızı bir iple bağlanmıştır. Min Yoongi ise bu kırmızı ipi görebilen sayılı kişilerden biridir ve kendi ip...
55.8K 5.2K 23
Bir kuaför düşünün, küçük bir kaza sonucu dünyaca ünlü müşterisinin saçını fazla kesen bir kuaför. Ve bu hata sonucunda doğan kocaman sonsuz bir aşk.