Karantina Serisi

Per beyzaalkoc

110M 4.4M 4.3M

''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' ... Més

Tanıtım
1.Bölüm : Bir Felaketin Ortasındayız.
2.Bölüm : Bu İşte Birlikteyiz!
3.Bölüm : Bu Büyük Bir Olay.
4.Bölüm : Buram Buram Tehlike.
5.Bölüm : Belanın Ta Kendisi...
6.Bölüm : Bela Mıknatısı
7.Bölüm : Ateşin Ta Kendisi!
8.Bölüm : Seni Bırakmayacağım.
Karantina Hakkında.
9.Bölüm : Evet, Komik.
10.Bölüm : Ela Gözlerin Ardında...
11.Bölüm : İyi Seyirler.
12.Bölüm : Sonunu Görmek.
13.Bölüm : Hepimiz Beyaz Atız!
14.Bölüm : Canım İstiyor.
Yeni Bölümler Hakkında
15.Bölüm : Ölüme Yakın.
16.Bölüm : Ay Benim, Gece Senin...
17.Bölüm : Onur'unki...
İletişim
18.Bölüm : Sevgilim Olur Musun Desem...
19.Bölüm : Kayboldum!
20.Bölüm : Gitme İhtimalini Yok Etmek...
21.Bölüm : Kurtuluş Adımı!
22.Bölüm : Seninleyim!
23.Bölüm : İstediğim Her Şeyi Alırım.
24.Bölüm : Ayrılmayacağız.
25.Bölüm : Kayıp Kız
- Duyuru -
26.Bölüm : İntikam Vakti.
27.Bölüm : Hokus Pokus...
28.Bölüm : Perde Kapanıyor, Oyun Bitti...
29.Bölüm : Kısa Vadede Mahvolmak...
30.Bölüm : Dokunma Bana!
31.Bölüm : Aradığın Sendin...
32.Bölüm : Bu Filmin Son Sahnesi...
33.Bölüm : Bir Savaşın Başlangıcı
34.Bölüm : Oyun Başlıyor!
35.Bölümden Kesit
35.Bölüm : Paramparça Bir Duvar
36.Bölüm : Bir Katile Aşık Olmak
Özel Bölüm - Onur'un Sorgusu
37.Bölüm : Savaşın Sonu
38.Bölüm Fragmanı
38.Bölüm : Bir Şehir Yıkıldı.
Tanıtım Videosu + Karakterler
39.Bölüm : Bizimle Misiniz?
40.Bölüm : Yaşam Ağacı...
41.Bölüm : Hepimiz Onur Zorlu'yuz!
42.Bölüm : Hoş Geldin Onur Zorlu!
43.Bölüm : Öyle Güzelsin Ki...
44.Bölüm : Sonsuza Kadar.
45.Bölüm : O Evi Yıktık.
46.Bölüm : Ben Seni Bırakamıyorum.
47.Bölüm : Güneşin Parçaları - PART 1
47.Bölüm + Part 2
48.Bölüm : Şah Mat!
Karantina Kitap Oluyor! Bizimle Misiniz?
49.Bölüm : Hiç Kimsesizlik.
50.Bölüm : Sahne Onur'un.
Kitaba Doğru...
Kapak^^
Ayrıntılı Karantina İncelemesi!
Karantina Raflarda!
Karantina^^
KARANTİNA 2'den...
Karantina 2'den Alıntı + Çekiliş
Karantina - İkinci Perde - Tanıtım
İmza Günü + Duyuru
İkinci Perde : Giriş + 1.Bölüm
İkinci Perde - 2.Bölüm : Sevgilim
İkinci Perde : 3.Bölüm : Seni İçimde Tutabilmek.
İkinci Perde - 4.Bölüm : İki Küçük Kibrit Çöpü.
5.Bölüm : Vazgeçilmek.
İkinci Perde - 6.Bölüm : Koskoca Bir Şehir
İkinci Perde - 7.Bölüm : Enkaz Bölgesi.
İkinci Perde - 8.Bölüm : Kan.
İkinci Perde - 9.Bölüm : Benim Hayatım.
İkinci Perde - 10.Bölüm : İçimde Bir Dağ
İkinci Perde - 11.Bölüm : Aslan ve Kuzu.
İkinci Perde - 12.Bölüm : Oturma Odası.
İkinci Perde - 13.Bölüm : Öpücük.
İkinci Perde : 14. ve 15.Bölüm
İkinci Perde - 16. Bölüm : Her Şey Daha Farklı Olabilirdi.
İkinci Perde - 17.Bölüm + 18.Bölüm
İkinci Perde - 19.Bölüm + 20.Bölüm + 21.Bölüm
Karantina - İkinci Perde : 22.Bölüm
İkinci Perde - 23.Bölüm
İkinci Perde - 24.Bölüm : Onur.
İkinci Perde - FİNAL - 25.Bölüm : Mahşerin Beş Atlısı
Kapak + İmza Günü + Ön Sipariş^^
Önemli, İkinci İmza Günü^^
Karantina İkinci Perde - Açıklama
Karantina 3 - Çok Yakında!
Karantina - Üçüncü Perde : Giriş + 1. Bölüm
Karantina - Üçüncü Perde - 2.Bölüm : Seni Çok Özledim.
Üçüncü Perde - 3.Bölüm : Bir Ağaç Mesafesi.
Üçüncü Perde - 4.Bölüm : Seni Bırakmam.
Üçüncü Perde - 5.Bölüm : Hikayedeki Eksik
Üçüncü Perde - 6.Bölüm : Ben Neredeyim?
Üçüncü Perde - 7.Bölüm : Darmaduman
Üçüncü Perde - 8.Bölüm : İncir Ağaçları
Üçüncü Perde - 9.Bölüm : Kalbim.
Üçüncü Perde - 10.Bölüm : Kafes.
Üçüncü Perde - 11.Bölüm : Bana Yardım Et.
Üçüncü Perde - 12.Bölüm : Aşık Olduğu Kız.
Üçüncü Perde - 13.Bölüm : Düşmek İçin Koşmak.
Karantina - Üçüncü Perde - 14.Bölüm : Anne
Üçüncü Perde - 15.Bölüm : Zeynep...
Üçüncü Perde - 16.Bölüm : Kaçıyordum.
Üçüncü Perde - 17.Bölüm : Kaçıyorsun...
Üçüncü Perde - 18.Bölüm : Ben Güçlüydüm.
Üçüncü Perde - 19.Bölüm : Bir Devrin Kapanışı!
Üçüncü Perde - 20.Bölüm : O Nokta... (FİNAL)
SELAM!
Son Perde - 1.Bölüm : Mucize.
Son Perde - 2.Bölüm : Ben Bir Kahramanım.
Son Perde - 3.Bölüm : O Gece.
Son Perde - 4.Bölüm : İçimde Büyüyor.
Son Perde - 5.Bölüm : Bir Mucize Olsun.
Son Perde - 6.Bölüm : Gece.
Son Perde - 7.Bölüm : Adil Bir Anlaşma.
Son Perde - 8.Bölüm : Aslan ve Kuzu.
Son Perde - 9.Bölüm : Neredesin?
Dördüncü Perde - 10.Bölüm : Üç Kişi.
Dördüncü Perde - 11.Bölüm : Hayat Ağacı.
Dördüncü Perde - 13.Bölüm : İşaret Parmağı.
Dördüncü Perde - 14.Bölüm : Güzelim.
Dördüncü Perde - 15.Bölüm : Ay ve Gece
Dördüncü Perde - 16.Bölüm : Bir Tek Ona...
Dördüncü Perde - 17.Bölüm : O Gece...
Dördüncü Perde - 18.Bölüm : 1 Mayıs.
Dördüncü Perde : 19. ve 20.Bölüm (Final)
-TÜYAP AÇIKLAMASI-
Karantina - Son Perde - Giriş Bölümü
Son Perde - 1.Bölüm : Başlıyoruz...
Son Perde - 2.Bölüm : Biz Yine Birbirimizi Buluruz.
3.Bölüm : Bir Felaketin Gelişi.
Son Perde - 4.Bölüm : O Fırtınalı Gecede...
Son Perde - 5.Bölüm : Karanlık.
Son Perde - 6.Bölüm : Hala Bizimle Misin?
Son Perde - 7.Bölüm : Çıkıp Sana Geleceğim.
Son Perde - 8.Bölüm : Söz Veriyorum.
9.Bölüm : Gece'nin Yükü.
10.Bölüm : Kar Yığını.
Son Perde - 11.Bölüm : Bebek.
Son Perde - 12.Bölüm : Yağmur.
Son Perde - 13.Bölüm : Mezar
Son Perde - 14.Bölüm : Atlı Adam.
Son Perde - 15. 16. ve 17. Bölümler
18.19.20.21.22.Bölümler!
Son Perde - 23.Bölüm : Düğün
Son Perde - 24.Bölüm : Aydınlık.
Son Perde - 25.Bölüm : Karantina.
Özel Bölüm : Aile.

Dördüncü Perde - 12.Bölüm : Sıradan Bir Hayat.

612K 24.9K 36.2K
Per beyzaalkoc

Selam Mahşerin Binlerce Atlısı!

Evet iki bölüm üst üste atmış bulunuyorum bunu tarihe altın harflerle yazalım bence :')

Yukarıdaki müziği açıp oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım, iyi okumalar dilerim^^



12.Bölüm : Sıradan Bir Hayat.
*Gökyüzü kimseyi karanlıkta bırakmıyordu.*

---

"Anne... Zeynep uyudu, odamın kapısını açsana..."

"Ah yavrum, nasıl yorulmuştur kim bilir!"

Onur'un kolları arasında yumuşacık bir yatağa bırakıldığımın ve üzerimin örtüldüğünün farkındaydım. Muhtemelen arabanın içinde uyuyakalmış ve buraya kadar Onur'un kucağında gelmiş olmalıydım. Onur beni yatağına yatırıp annesiyle odadan çıkarken gözlerimi araladım. Kapkaranlık odanın içinde öylece birkaç saniye boyunca boşluğa bakarken içeriden Onur'un annem ve babamla konuşmasını işitmeye başladım.

"Sahra Teyze... Cahid Amca... Nasıl oldunuz? İyisiniz, değil mi?"

"İyiyiz..." dedi babam mesafeli bir sesle. Annemden ise hiç ses çıkmadı. Kısa bir sessizlik oldu ortamda. Kimse konuşmuyordu. Yaklaşık beş dakikalık bir sessizlikten sonra annem dudaklarını araladı.

"O iyi mi?" diye sordu beni kastederek.

"İyi... Çok yoruldu... Görmek isterseniz..." Onur kibar bir şekilde konuşurken annem Onur'un sözünü kesti.

"Hayır. İstemiyorum." İçim acıyla dolarken sol gözümden bir damla yaş aktı. Annemin beni görmek istemediği bir gün gelecek miydi diye düşünürdüm ara ara onlara yaşattığım bunca şeyden sonra... O gün gelmişti işte.

"Ben görebilir miyim? Nerede?" Babamın özlem dolu sesi kulaklarımı bulduğunda aceleyle gözyaşlarımı sildim ve gözlerimi kapattım.

"Tabi ki... Gel Cahid Amca, benim odamda..."

Onur ve babam yattığım odaya doğru ilerlerlerken ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Uyuyor gibi mi davranmalıydım yoksa uyanmalı mıydım bu kabustan? Kalkıp sarılmalı mıydım babama? Koşup yanına gitmeli miydim annemin? Ne yapmalıydım? Odanın kapısı açılırken Onur'un sesini duydum.

"Siz geçin... Ben sizi yalnız bırakayım..."

Onur kapıyı kapatıp odadan çıkarken kapalı gözlerimi açtım. Kapının önünde duran babama dolmuş gözlerimle baktım ve doğruldum.

"Baba..." diye fısıldadım titreyen sesimle.

"Kızım..." Sesi titreyen yalnızca ben değildim... Babam zar zor yürüyerek gözyaşları içinde bana sarıldığında birlikte ağlıyorduk. Bu sarılma benim evimdi. Bu sarılma benim odamdı. Bu sarılma benim üzerime örttüğüm yorganımda. Anneme, babama, Onur'a, Burak'a ve Mert'e her sarıldığımda odamda üzerime yorganımı örtmüş de güvenli bir şekilde uyuyormuşum gibi hissediyordum. Sevdiğimiz insanlar bizim yorganımızdı...

"Baba özür dilerim..."

"Şşşş, hiçbir şey söyleme yavrum... Yaptın bir hata ama ben seni affediyorum, tamam mı? Her şeyin üzerini kapatıyorum ve seni affediyorum..."

"Peki ya annem?" diye sordum babam yüzümü elleri arasına aldığında.

"O da affedecek... Sadece biraz zamana ihtiyacı var... İyisin, değil mi Zeynep'im?" Gözyaşları içinde başımı salladım.

"İyiyim baba... Düşe düşe büyüdüm ben, kimse zarar veremez bana..."

Babamla dakikalarca sarıldık, dakikalarca konuştuk. Onunla konuşmayı, onunla sarılmayı o kadar özlemiştim ki tamamlanmaya giden yolda eksik taşlarımdan biri daha tamamlanmış gibi hissediyordum...

"Hadi, sen yat uyu güzel kızım... Çok yorgunsun, hasta olma..."

"Tamam baba..." Babam beni alnımdan öpüp odadan çıkar çıkmaz kendimi yatağa geri attım. Burnumu çeke çeke birkaç dakika boyunca duvarı izledikten sonra odanın kapısı açıldı ve içeri Onur girdi. Odanın ışıklarını yakmadan yanıma gelip yatağa uzandı ve bana arkamdan sarıldı. Boynumu öperken derin bir iç çekti.

"Annen anneme mantı yapmayı öğretiyor şu an..." diye fısıldadı romantik bir sesle.

"Ne?" dedim şaşkınlıkla, "Ciddi misin sen?"

"Ciddiyim. Baban da babamla tavla oynuyor."

"Şaka mı yapıyorsun?" dedim şok içinde doğrulurken, "Rıza Amca eve mi geldi? Annen ve annem nasıl birlikte yemek yapabilir? Babam ve baban nasıl tavla oynuyor? Dalga mı geçiyorsun Onur?"

"Ciddiyim..." dedi başını sallayarak.

"Annem ufak bir taktik uyguladı sanırım... Aldı anneni karşısına, bunca yıldır Ender tarafından kendisine yaşatılan her şeyi anlattı. Esir tutulduğu yılları anlattı annene... Sonra şey dedi, yemek yapmayı bile unuttum... Annenin gözleri doldu resmen. Bir anda 'Hadi kalk, sana mantı yapmayı öğreteyim.' dedi. Sonra bir baktım mutfağa girip mantı yapmaya başladılar. Baban zaten ılımlı bir adam..." Şaşkınlıktan dolan gözlerimle yüzüne baktım inanamayan bakışlarla.

"Bazı şeyler normale dönmeye ne kadar yatkın, görüyor musun?" diye mırıldandım, "Ender olmasa sanki her şey düzelecek gibi... Sanki Ender gitse yaz gelecek hayatımıza..." Onur elini uzatıp yanağımı okşadı.

"İçindeki kışı yaza çevireceğim Zeynep... Güven bana." Ona minnettar ama korku dolu gözlerle baktım.

"Yanlış bir şey yapman beni o kadar korkutuyor ki..." diye mırıldandım sessizce.

"Seni üzecek hiçbir şey yapmayacağım. İnan bana... Ama yapacaklarımdan sonra üzülenler olacağı kesin..."

"Onur..."

"Zeynep lütfen, artık bu konulara karışmanı istemiyorum. Canım yeterince yandı. Hastane odasından bir anda kaybolduğunda yaşadığım acıyı tahmin edebiliyor musun? Yaşadığım korkuyu tahmin edebiliyor musun? Düşünsene... Sen bir anda kayboldun! Bir anda yok oldun. Aklımı kaçırmaya hiç bu kadar yakın olmamıştım. Şimdi sakın kalkıp da bana otur oturduğun yerde deme. Ben tabi ki bir geri zekalı gibi boş boş oturmayacağım. Sen ne dersen de bu olmayacak. Sen ne dersen de ben o adamın ağzına s*çmasını çok iyi bileceğim. O yüzden o güzel dudaklarını boşuna yorma... Konuyu kilitliyorum. Bir daha açılmayacak."

Onur kararlı bir şekilde sert cümlelerini art arda sıralayıp ayağa kalktı ve dolabını açtı. Onur dolabının içini karıştırırken ben hayal kırıklığı içinde oturduğum yerde kalakaldım. Sanki tüm bu olanlar asla sona ermeyecekti. Sanki hayalini kurduğum o sıradan hayat asla gelmeyecekti. Sanki güzel günler hep geçmişte kalmıştı...

"Ne arıyorsun?" diye sordum.

"Sana bir sweatshirt vereceğim..."

"Neden?" dediğim sırada Onur bana doğru döndü ve güldü. Sonra kaşlarıyla karnımı gösterdi. Başımı eğip baktığımda hafiften belirginleşmeye başlayan karnımı gördüm.

"Bazen onu unutuyorum..." diye mırıldandım elimle karnımı okşadığım sırada.

"Merak etme, benim hep aklımda." diyerek bana bir sweatshirt uzattı Onur. Tam elinden alacağım sırada sweatshirtü geri çekti ve yatağın başına geldi.

"Kollarını kaldır..."

"Neden?"

"Ben giydireceğim..." Sessizce kollarımı kaldırıp yüzüne baktım. Dikkatlice kollarıma geçirdi ve ben kollarımı indirirken başımdan geçirdi sweatshirtünü. Sonra bana bakıp güldü.

"Şu an büyük geliyor ama birkaç ay sonra tam olacak, biliyorsun değil mi?" Gülerek başımı salladım.

"Maalesef..."

"Hadi bakalım, içeri gidelim gelin hanım. Anneniz ve kaynananıza mantı yaparken yardım etmeyecek misiniz?" Kaşlarımı çatarak baktım yüzüne.

"Burak'ı ziyarete gitmeyecek miyiz? Mert'le konuştun mu?"

"Mert'le konuştum... Burak'ın durumu aynı ve ben birazdan hastaneye gideceğim. Ama sen evde oturup mantı yapacaksın..."

"Ne?"

"Artık seni dünyadan biraz uzaklaştırıp kapalı alanlarda tutmaya karar verdim Zeynep..." dedi Onur gülümseyerek.

"Beni eve hapsetmeye mi karar verdin yani?" Başını salladı.

"Tam olarak öyle demeyelim... Bak güzelim..." dedi yanıma gelip yüzümü elleri arasına alarak,

"Artık biraz daha dikkatli olman lazım... Ender'in tek istediği sensin. Farkındasın, değil mi? Bir süre bizimle her yere gelmeni istemiyorum. Üstelik yatıp dinlenmen gerekiyor... Bunu sen de çok iyi biliyorsun."

"Hayır Onur! Tabi ki hastaneye gelip Burak'ın yanında olacağım." dedim öfkeyle. Onur beni sakinleştirmek ister gibi ellerini saçlarıma kaydırdı.

"Hayır Zeynep..." dedi sakince, "Bu kadar güçlü olmak zorunda değilsin, başına ne gelirse gelsin ayakta kalmaya çalışmak zorunda değilsin. Ne olursa olsun bizim yanımızda olmak zorunda değilsin. Sana yemin ederim Burak uyandığında seni yanında görmediğinde sevinecektir evde dinleniyor olduğun için." Ben ona kaşlarım çatılı bir şekilde bakarken alnını alnıma yasladı.

"Zeynep'im..." diye mırıldandı, bana ilk kez böyle hitap ediyordu. Yutkunarak gözlerimi kapattım alnı alnıma yaslıyken. O sırada Onur konuşmaya devam etti,

"Sal kendini... Yükünü bana bırak, bize bırak... Rahatla biraz. Ayaklarını uzat, televizyon izle. Ailelerimizle sohbet et, kahveni iç, gelecekle ilgili hayaller kur... Rahat bir duş al, güzel bir yemek ye, güzel bir kahvaltı yap... Senden tek istediğim normal bir hayat yaşaman Zeynep. Bunlardan mahrum kaldığın için o kadar üzgünüm ki... Lütfen, beni mutlu et ve dediklerimi yap. Her şeyi bırak da ben halledeyim. Sizi güvende tutmak bende olsun... Sen sadece sal kendini..." Sonra bir kez daha fısıldadı kulağıma doğru,

"Bırak kendini..."

Bir süre öylece odanın karanlığında alın alına birbirimize sarılı bir halde sessizce durduk. Odanın içini sadece nefes alışlarımız dolduruyordu. Yan odadan annemin gülüşünü duydum, sonra oturma odasından gelen Rıza Amca ve babamın kahkahalarını. Gözlerimi kapattım ve her şeyin normale dönmeye ne kadar da yatkın olduğunu bir kez daha düşündüm.

"Onur..." diye mırıldandım.

"Efendim?"

"Ama eğer kendine zarar verecek tek bir şey yaparsan... Bil ki seni asla affetmem. Asla." Sonra başını kaldırdı, elimi alıp dudaklarına doğru götürdü ve elimi nazikçe öptü.

"Söz veriyorum. Zarar gören ben olmayacağım..."

"Peki ne yapmayı düşündüğünü bana söyleyecek misin?"

"Hayır." dedi gülümseyerek.

"Peki ne kadar gıcık olduğunun farkında mısın?"

"Evet." dedi bir kez daha gülümseyerek, "Hadi içeri gidelim..."

Ondan uzaklaşıp saçlarımı tepeden topladım ve odanın kapısını açıp koridora çıktım. Onur peşimden gelirken tereddütle mutfağa girdim. Annemi ve Zuhal Teyze'yi birlikte mantının hamurunu açarlarken gördüğümde annemin yüzünün gülüyor olması beni bir an için umutlandırdı.

"Kolay gelsin..." diye mırıldandım çekinerek. İkisinin de başı bana doğru döndü. Annemin gözleri özlem doluydu. Zuhal Teyze ise gülümsüyordu.

"Sağ ol güzel kızım..." dedi Zuhal Teyze, "Acıktın mı?"

"Yok... Acıkmadım..."

"Acıktı, acıktı." Onur arkamdan söylenerek mutfağa daldığında annemle göz gözeydik.

"Acıkmıştır tabi! Onur, oğlum ocakta çorba var. Zeynep'e de kendine de birer kase koy da yiyin. Mantı olunca da hep beraber mantı yeriz..."

Ben yalvaran gözlerle anneme bakarken annem dolmuş gözlerini benden kaçırıp yer sofrasına çevirdi. O sırada Onur yanımdan geçip dolaptan iki kase çıkardı ve kaselere ikişer kepçe çorba koydu. Çekmeceyi açıp birer de kaşık çıkardı ve kaseleri balkona götürdü.

"Gel Zeynep, balkonda yiyelim. Camlar kapalı. Üşümezsin." diyerek beni peşinden çağırırken bir süre daha annemin gözlerine baktıktan sonra hüzünle balkona ilerledim. Onur'un karşısına oturup çorbamdan bir kaşık aldım. O sırada Onur bana doğru eğilip konuşmaya başladı.

"Merak etme, yumuşaması yakındır..." diye fısıldadı bana göz kırparak.

"Sanmıyorum..." dedim ve sessizce çorbamı içmeye devam ettim.

"Beni hastaneye gerçekten götürmeyeceksin, değil mi?"

"Evet, götürmeyeceğim. Şu an orada yapabileceğin hiçbir şey yok. Ama söz veriyorum, yarın sabah götüreceğim. Lütfen dediklerimi unutma, dediklerimi yapmaya başla da tüm stresini at artık Zeynep..."

Hiçbir cevap vermeden dakikalarca sessizce çorbamı içtim. Sonra Onur yanağıma bir öpücük kondurup beni balkonda bırakıp herkesle vedalaşıp hastaneye gitmek üzere evden çıkıp gitti. Ben de yaklaşık on beş dakika boyunca mutfağa girmeye çekinerek balkonda öylece tek başıma oturdum. Sonra ayağa kalktım, ağır ağır yürüyerek mutfağa girdim. Tereddütle mantılara kıyma yerleştiren anneme ve Zuhal Teyze'ye baktım.

"Kahve içer misiniz?" diye sordum.

"İçeriz!" dedi Zuhal Teyze gülerek, "Yani sizin adınıza da konuştum ama... İçer miyiz?" Korkuyla anneme bakarken tepkisizce başını salladı.

"İçeriz..."

"Ben babamlara da sorayım..." diyerek oturma odasına doğru ilerledim. Kahkahalarla tavla oynayan babam ve Rıza Amca'nın yanına ulaştığımda bana gülerek döndüler.

"Kızım, uyandın mı?" diye sordu babam. Ben başımı sallarken Rıza Amca söze girdi.

"Benim güzel gelinim, iyi misin?"

"İyiyim... Kahve içer misiniz diye soracaktım..."

"Senin ellerinden kahve içmeyi o kadar özledim ki..." diye mırıldandı babam, "İçmem mi..."

"Eh, ben de içerim tabi ki!" Rıza Amca'dan da onayı aldıktan sonra gülümseyerek mutfağa döndüm. Cezveye beş kişilik kahve ve su koyduktan sonra mutfak masasına oturup çekinerek yerdeki halıyı izlemeye başladım.

"Ben bunu evde tam buğday unuyla yapıyorum... Bir gün onu da yapalım. Çok güzel oluyor, kalorisi de daha düşük..." Annem Zuhal Teyze'ye tavsiyeler verirken içim hala umut doluydu.

"Evet..." diye söze girdim bir anda, "Tam buğday unuyla çok güzel oluyor." Annem başını kaldırıp bir süre bana baktı. Sanki söze girmeme şaşırmış gibiydi.

"Tamam o zaman, haftaya da öyle yapalım. Yine beraber kız kıza bir mantı günü yapalım!" Zuhal Teyze keyifle konuşurken annem bana bakmayı bırakıp mantılara döndü. Ayağa kalkıp kaynayan kahveyi fincanlara döktüm. İki fincanı babam ve Rıza Amca'ya götürüp diğerlerini ise Zuhal Teyze'ye ve anneme verdim. Kendi kahvemi de alıp masaya koydum ve başımı kaldırıp duvardaki televizyona baktım. Televizyonda saçma sapan bir yarışma programı vardı... Ama annem ve Zuhal Teyze programa bakıp bakıp gülüyorlardı. Bir anlığına kendimi ortama kaptırmış bir halde buldum.

"Nasıl vuramaz o topa ya!" diye yükseldiğim an annemin şaşkın bakışlarını üzerimde hissedip ona gülümsedim. Sanki o da bana gülümseyecek gibiydi de son anda yüzünü televizyona çevirip gülümsedi.

O akşam tam iki saat boyunca mutfakta annem ve Zuhal Teyze ile oturup hem yemeklere yardım ettim hem televizyondaki saçma sapan programlara gülüp onlarla yorumlaştım. Sanırım uzun süredir geçirdiğim en normal zaman buydu. Onur hala hastaneden gelmemişti, bana bir mesaj atıp Mert'i yalnız bırakmamak için akşam yemeğini onunla yiyeceğini yazmıştı. O yüzden o akşam annem, babam, Zuhal Teyze ve Rıza Amca ile birlikte güzel bir yemek yedik... Tabi ki ortam hala gergindi, ama sanki mutlulardı da... Hatta ben de mutluydum. Birlikte salonda oturup meyvelerimizi yiyerek televizyon izlemeye devam ettik. Sohbetlerini dinledim, öylece anı yaşadım sadece.

"Bak Gece..." dedim içimden, "Bu senin anneannen. Biraz sert, biraz alıngan, biraz kindar. Ama tanıdığında çok seveceksin. Bu da deden... O kadar tatlı, sıcak ve affedici bir deden var ki onu çok seveceksin. Bu da diğer deden... Eminim ki iki deden de senin oyun arkadaşların olacak. Babaannenin ise büyüdüğünde sana anlatacak çok şeyi olacak benim minik arkadaşım. İnan ki bu aileden çok şey görüp öğreneceksin, bir sürü oyun arkadaşın olacak... Kimse sana koşarken düştüğün için kızmayacak. Herkes sen düştüğünde kalk diye tezahürat yapacak. Çünkü bilmelisin ki düşmek kalkmanın ilk adımıdır..."

Zuhal Teyze anne ve babama salonda bir yatak hazırladıktan sonra ben de herkese iyi geceler dileyerek Onur'un odasına geçtim. Telefonumu elime alıp karanlıkta bir süre sosyal medyada gezdikten sonra kısık sesle bir müzik açtım ve telefonu yatağımın yanına koyup yorganı üzerime çekip gözlerimi kapattım. Sadece on dakika sonra ben henüz uyumamışken odamın kapısı açıldı. Gözlerimi açmadan öylece bekledim. Ayak sesleri yatağıma yaklaştıktan sonra saçlarımda bir el hissettim.

"Güzel kızım benim..." dedi annemin fısıltılı sesi.

Sonra saçlarıma bir öpücük kondurdu. Ben öylece gözlerim kapalı bir şekilde dururken eğilip boynumu koklayıp bir kez de yanağımı öptü ve uzaklaşıp çıktı odadan. Gözlerimi açıp karanlıkta birkaç dakika boyunca akan mutluluk gözyaşlarımı tanıttım Gece'ye.

"Sevgili Gece, insanlar sadece üzüntüden ağlamaz... Bazen insan mutluluktan da ağlar. Bu, bizim seninle ilk kez mutluluktan ağladığımız o an. Sakın unutma, tamam mı?"

Sonra karnımı okşayarak yatağa geri uzandım. Gözlerimi kapatmadan telefonumu elime alıp saate baktım. Tam Onur'u arayacaktım ki evin kapısı açılıp kapandı. Sonra odamın kapısı açılınca doğrulup kapıdan giren Onur'a gülümsedim.

"Uyandırdım mı?" diye sordu fısıldayarak kapıyı kapatırken.

"Uyumuyordum..." Onur hızlıca dudaklarıma bir öpücük kondurduktan sonra üzerini değiştirdi ve yorganın altına girip bana sıkıca sarıldı.

"İnsan birkaç saatte bu kadar özler mi?" diye söylendi kendi kendine.

"O zaman beni de yanında götürseydin..."

"Sen güvende ol da ben özleyeyim. Sorun değil..."

"Burak nasıl?"

"Aynı... Şu an için ters giden hiçbir şey yok. Fakat hala uyandırmıyorlar."

"Peki Mert? Yorulmamış mı?" diye sordum merakla.

"Senin için tuttuğum hastane odasında uyuyor şu an... Yarın gündüz o eve gidip duş alacak, dinlenecek ve ben duracağım Burak'ın başında. Anne babası da burada gerçi... Ama ikimizden biri de yanlarında bulunalım dedik."

"Peki ya ben?" diye sordum kaşlarımı çatarak, "Beni iyice dışladınız." Onur gülümsedi.

"Sen artık ev hanımısın."

"Onur!"

"Tamam, tamam şaka yapıyorum! Sabah hastaneye seninle birlikte gideceğiz güzelim... Yorulana kadar benimle kalırsın. Yorulduğunda seni eve bırakırım. Anlaştık mı?" Başımı salladım.

"Anlaşalım bakalım... Biliyor musun, bugün tam da dediğin gibi bir gün geçirdim. Mantı yapmalı, kahve içmeli, ailece televizyon izlemeli, bol kahkahalı..."

"Biliyorum, babamdan aldım haberlerini..." dedi ufak bir kahkaha atarak.

"Bir de şey oldu..." diye mırıldandım tereddütle.

"Ne oldu?"

"Az önce annem benim uyuduğumu sanarak odaya girdi. Saçlarımı okşayıp beni öptü ve gitti..." Onur gülerek derin bir nefes aldı.

"Sana ne demiştim? Annen yumuşayacak. En fazla iki günü var."

"Onur... Sanırım bugün kendimi mutlu hissediyorum. İçim korku dolu olsa da bir yanım çok mutlu, biliyor musun?" Onur dolu ela gözleriyle gözlerime uzun uzun baktı.

"Sana o kadar güzel bir hayat sunacağım ki içinde korkuya dair hiçbir şey kalmayacak Zeynep... Söz veriyorum. Hadi artık uyuyalım." Uzanıp onu yanağından öptüm ve gözlerimi kapattım.

Gökyüzündeki ay penceremizde vuruyordu. Bu bize gecenin güzel bir hediyesiydi sanki. Gece her zaman ışıklarıyla geliyordu, en başta gökyüzü kimseyi karanlıkta bırakmıyordu. Bizim Gece'miz de ışıklarıyla gelecekti, biliyordum...


---

Tekrar selammm^^

Bu bölüm Karantina'ya yazdığım en huzurlu bölümdü sanırım. Ben bile yazarken dinlendim. Diğer bölümleri yazarken hep böyle ter içinde nefes nefese kalıyordum shbfnjgndsgsd 

Bunda bir huzur geldi resmen, size de oldu mu? :')

BU ARADA BÖLÜMÜN BOMBASI ZEYNEP'İN ANNE VE BABASININ İSMİNİ ÖĞRENMEMİZDİ, BUNUN ÜSTÜNE HİÇBİR ŞEY ÇIKAMAZ AHAHBASNDJFNGDJNGDJGNDJSGS

Ciddi ciddi dört kitap boyunca Zeynep'in anne ve babasına isim vermemiş olmama ne diyorsunuz? Aslında tabi ki not defterime en başta karakterlerin isimlerini çıkarırken bir isimleri vardı. Ama geçen bir mesaj aldım "Allah aşkına Zeynep'in anne ve babasının ismini açıkla" diye, bir kontrol ettim ve fark ettim ki BİR KEZ BİLE İSİMLERİNİ KULLANMAMIŞIM. ŞOKA GİRDİM SHDSJGSDNGSD 

Çok uzatmıyorum çünkü gidip diğer bölümü yazacağım :')

Yorumlarınızı merakla bekliyorum, bölüm yazmaktan daha çok yorumlarınızı okumakla eğlendiğimi biliyorsunuz^^

ÖPÜYORUM SİZİ^^


Continua llegint

You'll Also Like

YUVA Per _twclr

Novel·la juvenil

675K 33.6K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
107K 5.6K 71
4 arkadaşın numara komşuları üzerine iddiaya girmeleriyle başlar her şey... Argo, küfür vs. içerir!!!
Çilek Kız Per Lara

Novel·la juvenil

1M 72.7K 55
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
1.6M 58.8K 56
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...