SÖZ AŞKI

By aysemmgulumm

5.1M 181K 17.1K

Yıllar önce verilen bir söz iki gencin hayatlarını nasıl değiştirir? 08.06.2018 14.04.2021 More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Duyuru
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Bölüm 76
Bölüm 77
FİNAL

Bölüm 49

52.7K 1.9K 263
By aysemmgulumm

Evet arkadaşlar yeni bölüm biraz geç oldu kusura bakmayın umarım beğenirsiniz...

İlk beğeni için @Mrvbrk09 ilk yorum için @bilgesu2850 teşekkürler :)

Feyza gözlerini zorlukla açarken kendisini olabildiğince halsiz hissediyordu yanında uyuyan Alparslan'ı uyandırmamak için sessizce banyodaki işlerini halletti ve ardından da üzerini değiştirip aşağıya indi

"günaydın, yenge ne bu hal yüzün bembeyaz olmuş iyi misin" Dilan merdivenlerden inen Feyza'yı görünce hemen yanına gidip koluna girdi

"iyiyim sadece kendimi halsiz hissediyorum"

"neden kalktın o zaman hadi sen odana çık biz elmas abla ve Nurgül abla ile hallederiz hem birazdan yaren de gelir"

"yok şimdi çıkıp Alparslan'ı uyandırmayım yanınızda otururum"

"tamam ama bak sadece oturacaksın"

"tamam tamam" Feyza ne kadar yardım etmek istese de ayakta duracak hali yoktu o yüzden mecbur kahvaltının hazırlanmasında yardım edememişti

Alparslan mutfağa geldiğinde Feyza'nın halsiz halini görünce hemen yanına geldi

"Feyza'm neyin var yüzün çok solgun" Alparslan Feyza'nın yüzünü avuçlarının içine alınca Feyza mutfaktaki çalışanların ve Dilan ile yarenin olması ile utanmıştı

"iyiyim Alparslan hem yalnız değiliz" Alparslan bir an arkasını döndüğünde imrenerek bakan çalışanları ve gülmemek için kendini zor tutan Dilan'ı gördü herkes bir anda elindeki işine baktığında Alparslan da Feyza'nın koluna girip onu mutfaktan çıkartıp odalarına götürdü

"ceylan gözlüm neyin var yüzün bembeyaz hasta falan mısın"

"bilmiyorum ki sabah uyandığımdan beri böyleyim halsiz hissediyorum kendimi"

"doktora gidelim mi"

"gerek yok Alparslan bir iki saate toparlarım"

"tamam sen geç yat dinlen ben Dilan'a söylerim sana bir tepsi hazırlar getirir bugün odandan çıkma yat dinlen tamam mı"

"hayır olmaz hem o kadar kötü değilim aşağıya gidelim kahvaltıyı hep birlikte yapalım" Feyza odadan çıkarken Alparslan da onu takip etmişti

Herkes kahvaltı masasındaki yerini aldığında masaya gelen kavurmalı yumurta ile Feyza kalkan midesine rağmen başta kalkmamak için çabalasa da daha fazla dayanamadı elini ağzında tutarak hemen lavaboya koştu

"Feyza" Alparslan Feyza'nın peşinden koşarken masadakilerde hemen ayaklanmışlardı

"Alparslan git" Feyza klozete doğru eğilmiş öğürürken Alparslan'ın gitmesini istese de Alparslan gitmemiş Feyza'nın saçlarını toplamıştı

"Feyza kızım iyi misin?" Fatma hanım Dilan ve yaren kapıda telaşla bekliyorlardı

"iyiyim...öğh..." Feyza boş midesine rağmen devamlı öğürmekten gözyaşları akmaya başlamıştı

"güzelim gel hadi yüzünü yıkayalım sonra seni odaya götüreyim" Alparslan Feyza'nın belinden destek olarak Feyza'yı kaldırdı, Feyza defalarca ağzını çalkaladıktan sonra yüzünü yıkadı ve Alparslan ile çıktılar

"kızım iyi misin"

"iyiyim anne üşüttüm galiba"

"anne ben Feyza'yı odaya götüreyim de biraz dinlensin, Dilan abim sende yengene bir şeyler hazırla da atıştırsın"

"şuan bir şey yemek istemiyorum Dilan zahmet etme"

Alparslan Feyza'nın belinden destek olarak odalarına çıkarlarken Fatma hanımda arkalarından geliyordu, Alparslan Feyza'yı yatağa yatırdıktan sonra odanın kapısında bekleyen annesinin yanına gitti

"oğlum bir doktor falan çağıralım mı"

"hastaneye gidelim dedim ama istemedi biraz dinlensin de iyi olmazsa götürürüm"

"tamam ama sen gene de gelinimi bir doktora götür kan tahlil falan yapsınlar"

"üşüttüyse kan tahliline bakmazlar ki"

"oğlum siz yaptırın işte, ben aşağıya gidiyorum sen gelinimin başında dur" Fatma hanım giderken Alparslan kapıyı kapatıp Feyza'nın yanına geldi

"güzelim neden ağlıyorsun" Feyza konuşmaları duymuş Fatma hanımın ne demek istediğini anlamıştı

"Feyza'm ne oldu"

"annem hamile olduğumu düşünüyor sanırım"

"olabilir misin peki"

"daha yeni regl oldum yani hamile değilim" Alparslan Feyza'ya sarıldı

"güzelim ne olur ağlama eğer istersen doktora gidelim"

"hayır gitmek istemiyorum alacağımız cevap belli hem biliyorsun doktora gittiğim için olmadık şeyler konuşuyorlar"

"Feyza'm"

"Alparslan lütfen biraz uyumak istiyorum"

"peki tamam uyu dinlen ama lütfen beni habersiz bırakma olur mu bugün İstanbul'dan gelen çalışanlar ile toplantı yapacağız o yüzden gitmek zorundayım ama telefonum açık olacak her zaman arayabilirsin"

"tamam hayırlı işler"

"sağ ol güzelim dikkat et kendine" Alparslan Feyza'nın saçlarından öptükten sonra ayak ucundaki örtüyü üzerine örttü ve odadan çıktı.

"oğlum gelinim iyi midir"

"üşütmüş galiba baba şimdi dinleniyor, anne sen Feyza'ya bakarak ol olur mu ben şirkete geçiyorum"

"bir şeyler yeseydin oğlum"

"yok anne size afiyet olsun, Baran Dilan sizde gecikmeyin toplantı var"

"tamam abi"

Alparslan konaktan ayrılırken kimsenin bir şey yeme isteği kalmamıştı

"Dilan bizde çıkalım istersen"

"tamam odamdan çantamı alıp geleyim" Dilan yukarıya çıkıp çantasını aldıktan sonra yengesine bakmak istedi, kapıyı çaldı

"yenge gelebilir miyim" Dilan bir süre kapıda bekledikten sonra ses gelmeyince rahatsız etmek istemedi ve aşağıya indi Baran'ı uğurlayan yarene öpücük atıp arabadaki yerini aldı

"Dilan yengem ile konuştun mu iyi mi?"

"kapıyı çaldım seslendim ama cevap vermedi bende rahatsız etmek istemedim"

"abimin de keyfi yoktu umarım başka bir şey yoktur"

"inşallah"

"sen dikişlerini bugün aldırmayacak mıydın"

"evet toplantıdan sonra gideceğim"

"iyi birlikte gideriz o zaman"

"olur toplantıyı halledelim de gideriz"

"galiba birimizin bir süre İstanbul da bulunması gerekecek buradan hallolacak bir durum değil gibi ama abim ne der bilmiyorum"

"ilerideki pastane de dur da birkaç bir şey alayım hiçbirimiz bir şey yemedik toplantıdan önce atıştırırız" Baran pastanenin önünde durduğunda Dilan arabadan inip pastaneye girdi aklına o gün yaşanan olay gelirken hemen aklından çıkardı simit poğaça kurabiye aldıktan sonra ödemeyi yapıp pastaneden çıktı ister istemez gözleri boş duran büfeye kayarken arabaya bindi

Şirkete geldiklerinde normalden bir saat kadar erken geldikleri için şirkette birkaç güvenlikçiden başka kimse yoktu

"Baran sen bunları al ben çaya bakayım umarım demlemişlerdir" Dilan elindeki pastane poşetini ve çantasını Baran'a verip çay ocağına ilerledi odada genç bir kız haricinde kimse yoktu o da önünde duran sorular ile cebelleşiyordu

"ya doğum günü hediyesini yedi kişi alır mı ne o öyle danaya girer gibi hediyeye mi girilir ne saçma bir soru bu" Dilan kendi kendine söylenen ve yazdıklarını silen kızın dedikleri ile kahkaha attı, kız bir anda irkilip hemen önündeki kağıtları toparladı ve ayağa kalktı

"Dilan hanım özür dilerim efendim ben sadece kendi kendime saçmalıyordum"

"yalnız söylediğin güzeldi, sınava falan mı hazırlanıyorsun"

"hayır hayır ben öylesine yoksa sınava falan girmeyeceğim sakın kimseye söylemeyin söz bunları da çöpe atacağım" kızın endişeli hali Dilan'ın gözünden kaçmamıştı

"onları çöpe atmana gerek yok hem istediğin gibi çalışabilirsin hem daha mesai başlamadı yani rahat ol"

"ne olur lütfen kimseye bir şey demeyin eğer benim burada ders çalıştığımı babam öğrenirse ayaklarımı kırar" kızın ağlamaklı hali ile Dilan iyice endişelendi kızı sandalyeye oturturken kendisi de yanına oturdu

"adın ne"

"Dicle"

"kaç yaşındasın Dicle"

"18 yaşındayım"

"peki okuyor musun"

"ben dışardan lise okudum bu yıl bitti"

"üniversite sınavlarına girdin mi peki"

"hayır babam liseyi bile okumama izin vermedi zorla açıktan okumama ikna edebildim iş bulabilirim diye"

"anladım peki okumak istiyor musun"

"hayır ben okumayacağım okumak istemiyorum ben sadece bu yıl hangi soruların çıktığını merak etmiştim onlara bakıyordum"

"buyurun Dilan hanım bir şey mi istemiştiniz" içeriye giren orta yaşlardaki kadın çantasını askıya asarken Dicle'ye kötü kötü bakıyordu Dilan Dicle'nin korkan gözlerle kadına baktığını ve elindeki kağıtları saklamaya çalışmasını gördü

"ben Dicle'den fotokopi çektirmesini istemiştim, fotokopi için sağ ol Dicle bir de üç çay getirir misin" Dilan Dicle'nin elindeki kağıtları aldı ve çay ocağından çıktı odasına giderken Baran ile karşılaştı

"e hani çaylar"

"getirecekler birazdan ben odama gidip geliyorum"

"tamam abimin odasındayız"

Dilan elindeki kağıtları odasındaki çekmecelerden birine koyduktan sonra abisinin odasına gitti, çalan kapı ile giren Dicle çayları sehpaya bıraktıktan sonra minnet dolu gözlerle Dilan'a baktı ve odadan çıktı

Alparslan'ın sessizliği Baran ve Dilan'ı da sessiz olmak zorunda bırakmış herkes sessizce bir şeyler yemiş ardından da toplantı odasına geçmişlerdi

Toplantının sonunda hiç kimse durumdan memnun değildi, İstanbul'dan gelen çalışanlar havaalanına giderken Alparslan odasına girmiş kapısını resmen çarpmıştı

"Baran sen burada kal ben hastaneye kendim giderim"

"tamam al benim araba ile git" Barandan anahtarı aldıktan sonra şirketten ayrılıp hastaneye gelen Dilan dikişlerini aldırdıktan sonra hastaneden çıkıp otoparka yürürken karşısından gelen fermanı görünce gözlerini devirip ofladı

"gene ne var" Dilan'ın tavrı fermanı sinirlendirse de dişlerini sıktı

"hayırdır ne bu tavırlar"

"ya sana evleneceğim dedim daha ne konuşmak istiyorsun" Ferman'ın şakaklarında atan damarlar Dilan'ı zerre olsun ürkütmüyordu

"buraya seninle konuşmaya gelmedim ayrıca nişanlın pek sevindi evleneceğinize"

"ne nişanlısı ya ne saçmalıyorsun"

"dün Hamza ile karşılaştım tebrik ettim ama Ömer ağa haber salmamış olacak ki haberi yoktu benden öğrendi"

"ne! sen ne hakla gidip böyle bir şey söylersin"

"ha benden öğrenmiş ha senden ne fark eder ki"

"ya of bir şeye de karışma ya gerçekten, kahretsin ya bu işin geri dönüşü de olmaz ne desem kabul etmezler"

"nikahta keramet vardır derler takılma" Ferman'ın alaycı hali Dilan'ı daha da çıldırtmaya yetmişti

"tebrik ederim Ferman ağa hayatımı kararttın"

Dilan sinirle arabasına binip hızla gözden kayboldu, şirkete geldiğinde adeta burnundan soluyordu şimdi gidip abisine durumu izah etmeye kalksa anlamazdı ki toplantıdan sonra ki ruh hali ile kesin gider ya fermanı ya da Hamza'yı öldürür bu işi kan davası olayına çevirirdi

"of of of ne halt yiyeceğim şimdi...acaba gidip Hamza ile konuşsam bir yanlışlık olmuş ben evlenmek istemiyorum desem yok olmaz gene işler büyür" çalan kapı ile odanın içinde dönüp durmaya son vermişti

"efendim"

"Dilan hanım siz dışarıdayken bu çiçek size geldi efendim"

"allah allah tamam sağ ol" Dilan elindeki çiçeğe bakarken üzerindeki zarfı eline aldı

"evleneceğimiz günü dört gözle bekliyorum... HAMZA"

"çüş hayvan ya utanmadan bir de çiçek göndermiş" Dilan önce zarfı parçalara ayırdı ardından da çiçekle birlikte çöpe attı

"bir yolu olmalı..." Dilan düşüncelerde boğulurken çalan kapı ile düşünmeye ara verdi

"efendim" kapıyı aralayan Dicle ile Dilan hemen oturduğu yerden kalktı

"gel Dicle bir şey mi oldu"

"şey ben size teşekkür etmek istemiştim Dilan hanım sabah halama bir şey söylemediğiniz için sağ olun eğer söyleseydiniz hemen babama şikayet ederdi"

"sabah ki kadın halan mıydı"

"evet sadece babam onun yanında çalışmama izin verdi"

"anladım canım ama teşekkür etmene gerek yok keşke senin için elimden daha fazlası gelse"

"ben gene de teşekkür ederim Dilan hanım, ben daha fazla sizi rahatsız etmeyim"

Bir anda açılan kapı ile Dicle yerinde sıçrarken Dilan da irkilmişti

"Dilan, pardon kapıyı çalmamıştım neyse ben sonra gelirim"

"gel Baran bizimde konuşmamız bitmişti, kolay gelsin Dicle"

"sağ olun Dilan hanım" Dicle başı yerde dışarıya çıkarken Baran da arkasından kapıyı kapatıp koltuklara oturdu

"haklı çıktım İstanbul'a gidilmesi gerek abim kiminle konuşsa da olmadı tek çözüm İstanbul'da işin başında durmak"

"hadi ya kötü oldu"

"evet abim artık ağa o yüzden o bir yere gidemez, yarenin gitmek isteyeceğini sanmıyorum burada iyi kötü bir düzen kurdu annemle yengemle de iyi anlaştı şimdi İstanbul'a gidersek akşama kadar evde sıkılacak bende yareni burada bırakıp gitmek istemiyorum ama gerekirse mecbur gideceğim"

"ben burada neyim Baran efendi sadece abimle kendini hesaba katıyorsun bende bu işi halledebilirim hem sizin gibi evli değilim daha rahatım yani" Dilan bir anda aklına gelen ile heyecanlandı

"evet ya ben evli değilim kesinlikle ben gitmeliyim"

"abimin izin vereceğeni sanmam"

"ben orasını hallederim sen merak etme" Dilan hızlı adımlarla odasından çıkıp abisinin odasına gitti kapıyı çalıp içeriye girdiğinde Alparslan önündeki dosyalarla uğraşıyordu

"abicim gelebilir miyim"

"gel Dilan önemli ise söyle değilse şunları incelemem gerek sonra söylersin"

"abi Baran dedi İstanbul'a gidilmesi gerekiyormuş izin verirsen ben gideyim"

"olmaz tek başına ne yapacaksın hem hemen halledilecek bir iş değil iş bitene kadar başında durulması gerek"

"iyi de abi sen artık Mardin'den gidemezsin e baranda gidemez yaren orada tek başına yapamaz Baran da onu bırakıp gitmek istemez izin ver ben gideyim hem daha fazla burada kalırsam bu gidişle evleneceğim ben hallederim inan bana gerek olursa siz arada gelirsiniz ama izin ver ben gideyim"

"akşam babamla konuşayım eğer tamam derse gidersin ama tabi ki tek başına gitmek olmaz"

"siz tamam deyin o tarafını hallederiz neyse ben daha fazla seni tutmayım kolay gelsin" Dilan geri odadan çıkarken hemen odasına gidip çay ocağını aradı

"kolay gelsin Dicle yanıma gelebilir mi" çok kısa süre sonra kapı çalınıp Dicle içeriye girdi

"buyurun Dilan hanım beni çağırmışsınız"

"Dicle sana bir teklifim var, İstanbul'a gidersem benimle gelir misin?"

"babam izin vermez ki Dilan hanım"

"merak etme benim yanımda çalışmak için geleceksin tam kesin değil ama ben bir süre İstanbul'da kalabilirim sende benimle gelirsin, ailene evde yardımcı olacağını söyleriz sende rahatlıkla orada kursa gidip sınava hazırlanabilirsin"

"iyi ama Dilan hanım babam izin verse bile okutmaz ki"

"merak etme sen bana şimdi ne istediğini söyle ben artık sana her anlamda destek olacağım maddi manevi ne gerekiyorsa sen şimdi söyle benimle İstanbul'a gelmek ister misin" Dicle bir süre sustuktan sonra hafifçe kafasını salladı

"tamam o zaman sen ailene bir şey söyleme benim gideceğim kesinleşsin ben ailen ile konuşacağım anlaştık mı"

"tamam Dilan hanım" Dicle ne kadar belli etmemeye çalışsa da gözlerinde parlayan ışığı Dilan fark etmişti ne olursa olsun babası ve abisini ikna etmeliydi eğer ikna edemezse Hamza ile evlenecekti.

Akşam olup eve gittiklerinde Alparslan odasına çıktığında Feyza'nın yatağa uzanmış kitap okuduğunu gördü

"Feyza'm" Feyza yataktan kalkıp Alparslan'ın boynuna sarıldı

"hoş geldin"

"hoş bulduk güzelim daha iyi misin"

"midemin bulantısı kalmadı ama hala kendimi halsiz hissediyorum"

"yarına kadar bekleyelim olmazsa yarın sabah hastaneye gidelim ilaç falan versinler"

"tamam iyileşmezsem gideriz sen ne yaptın çok yorgun görünüyorsun"

"işle ilgili sıkıntı var onunla uğraştım gün boyu ama halledemedik bakalım yemekten sonra babamla durumu konuşacağım"

"halledersiniz umarım"

"hallederiz, ben bir duş alayım" Alparslan banyoya girerken Feyza Fatma hanımın ısrarı sonucu çıkmadığı odasından çıkıp mutfağa indi

"senin buraya girmen yasaklandı hanım ağam"

"elmas abla bu da nereden çıktı izin ver gireyim"

"isteğin bir şey varsa de ben getireyim ama artık iş görmek için girmen yasak"

"Feyza kızım bir şey mi oldu"

"anne elmas abla mutfağa girmeme izin vermiyor gün boyu odamdaydım yardım etmek istiyorum"

"ben dedim kızım miden kötü oluyor sonra kızlar halletsinler sen kendini yorma gel oturalım biz şöyle" Feyza Fatma hanımla birlikte sedirlere oturdu

"güzel kızım nasıl oldun daha iyice misin"

"midem daha iyi anne ama hala yorgun hissediyorum kendimi"

"kızım siz bir doktora gidin en iyisi hem belki müjdeli haberdir" Feyza sıkıntı ile başını öne eğdi

"anne hamile değilim ben daha yeni şey oldum"

"olsun siz gene de yarın bir doktora gidin"

"tamam anne"

Akşam yemeği çok sessiz geçerken kimsenin yemek yiyecek iştahı yoktu yemekten sonra Alparslan Baran ve Dilan Ömer ağa ile birlikte sedirlerde toplantının kritiğini yaparken Fatma hanım Feyza ve yaren bir köşede kendi içlerinde sohbet ediyorlardı

"baba izin verin ben gideyim benim için de iyi olur hem de abimle Baran  düzenini bozmasın"

"iyi de kızım tek başına yapabilecek misin İstanbul'da"

"baba biz Amerika'dayken de Baran ile ikimizden başka kimse yoktu ev işlerini falan hallederim hem zaten İstanbul'daki ev site içerisinde bir şey olmaz ama yok gene de bir iki kişi olsun dersen tamam sen bilirsin"

"bilemedim ki şimdi Alparslan sen ne düşürsün"

"baba ben kendim gitmek isterdim ama uzun süreli bir yere gidemem artık baranların da düzenini bozmaktansa Dilan gitsin zaten arada ben giderim Baran gider"

"iyi madem tamam Dilan sen git ama çocuklardan birkaçı da seninle gelecek aynı şekilde kızlardan biride gelsin"

"baba evin işini ben hallederim kimsenin gelmesine gerek yok"

"tamam sen bilirsin kızım sen nasıl rahat edeceksen öyle olsun"

"Dilan benimle bir gelsene abim"

"hayırdır abi ne oldu"

"gelsen bir" Alparslan ve Dilan arabanın yanına gelince Alparslan arabanın torpidosundan silah çıkardı

"kullanmanı istemiyorum ama arabanda bulunsun hem İstanbul da hem burada ama dediğim gibi mecbur kalmadığın sürece kullanma" Dilan eline aldığı silahı tüm dikkati ile inceliyordu

"galiba babam sana silah kullanmayı öğretmekte hata yapmış silahla aranda bir ilişki kurdun resmen ben kullanma dedikçe sen başucunda taşıyacaksın, silah burada duracak ruhsatını da buraya koyuyorum dediğimi unutma hayatın tehlikede olursa öyle kullan tamam mı"

"tamam abi anladım ya"

-----------------------

Ertesi sabah Feyza hala kendini iyi hissetmediği için Alparslan ile Feyza kahvaltı yapmadan doktora gitmişler Dilan da kahvaltıdan hemen sonra şirkete gitmiş Dicle'yi alıp ailesinin evine gitmişti

"evimiz burası Dilan hanım"

"artık bana Dilan abla de olur mu bir de içeride sen bir şey deme ben halledeceğim"

"tamam Dilan abla"

"kız senin ne işin var sen işe gitmedin mi"

"baba bu Dilan hanım Dilan Karahan" adam hemen Dilan'ın önünde ellerini önüne bağlayıp başını eğdi

"hoş gelmişsin Dilan hanımım sefa getirmişsin, kız yoksa bir kusur mu işledin"

"hayır kızınızın bir kusuru yok beyefendi aksine ben Dicle'yi çok sevdim dürüst çalışkan temiz kalpli bir kızınız var ben Dicle'yi yanımda işe almak istiyorum"

"aman Dilan hanımım eti senin kemiği benim"

"yalnız burada Mardin de değil İstanbul da olacak bir süreliğine orada kalacağım izin verirseniz kızınızı da yanımda götürmek istiyorum"

"Dilan hanımım o dediğin olmaz"

"iyi ama şimdiki maaşının iki katını vereceğim"

"eh peki madem sizi kırmayayım ama maaşını şu hesaba yatırın benim kızım biraz saftır ne aldığını ne harcadığını bilmez"

"tamam beyefendi onu hallederiz, Dicle sen bugün şirkete gelme eşyalarını topla kimliğini de almayı unutma ben seni yola çıkacağımızda alırım"

"peki Dilan hanım"

Dilan arabasına bindikten sonra konağa geri döndü eşyalarını toplamak için odasına çıktı

------------------------------

Alparslan ile Feyza kontroller için geldiği doktorun odasına geldiklerinde ikisi de gergindi

"buyurun Feyza hanım nasılsınız"

"iyiyim aslında ama ş iki gündür kendimi çok yorgun halsiz hissediyorum dün sabah midem de çok bulanıyordu hamile olabilme ihtimalime karşı geldik"

"anlıyorum son adet tarihiniz nedir"

"aslında biteli bir hafta oldu yani ben hamile olduğumu düşünmüyorum ama gene de emin olmak istedik"

"nadir olsa da hamileyken adet görülebiliyor o söylediğiniz şikayetleri de göz önünde bulundurursak eğer hamileyseniz ultrasonda görülebilecek haftadadır buyurun içeriye geçelim emin olalım" Feyza geçmişteki yaşadığı heyecanı yeniden yaşarken bu defa korkuda duyuyordu

Doktor jeli Feyza'nın karnına döktükten sonra aleti karnında gezdirdi

"evet Feyza hanım tebrik ederim 5 haftalık hamilesiniz"

"nasıl ben şimdi hamile miyim"

"evet hamilesiniz, ben içeriye geçeyim sizde toplanıp gelin"

Alparslan ve Feyza birbirlerine sıkıca sarılırken Feyza gözyaşlarını tutamıyordu doktorun yanına gittiklerinde doktor Feyza'yı her konuda bilgilendirdi

"peki doktor hanım tekrar düşük yapma ihtimalim var mı? önceki gebeliğimi öğrendiğimizde doktor bize düşük tehlikesi olduğunu söylemişti"

"yok şuan ikinizde gayet sağlıklı görünüyorsunuz herhangi bir tehlike söz konusu değil ama siz gene de ağır işlerden kaçının, iyi beslenin, sıkıntıdan stresten uzak durun ve önceki gebeliğinizi düşünmemeye çalışın biliyorum elinizde olan bir şey değil ama bunları daha yeni aşmışken yeniden hatırlamak sizi de bebeğinizi de üzecektir o yüzden üzüntüden uzak durmaya çalışın"

"tamam doktor hanım teşekkür ederiz sağ olun"

Alparslan ile Feyza hastaneden çıktıktan sonra Alparslan rahat olabilecekleri tepeye geldi Mezopotamya ayakları altındaydı. Arabadan çıktıktan sonra ikisi de manzarayı izledi

"Feyza'm beni yeniden çok mutlu ettin teşekkür ederim"

"ona bir şey olmasına izin vermeyeceğim" Feyza elini karnına götürürken Alparslan karısına sıkıca sarıldı

"doktor ne dedi düşünmek yok rabbim tekrar nasip etti çok şükür şimdi sadece onu düşünüp onun iyi olması için çabalayacağız hem bak düşük tehlikesi de yokmuş zaten konaktakiler öğrendiği zaman seni oturduğun yerden kaldırmazlar, hadi gidip onlara da bu müjdeli haberi verelim"

"tamam gidelim hadi"

Alparslan ile Feyza konağa girdiklerinde Fatma hanım onları kapıda karşıladı

"müjdeli haberiniz var mı oğul"

"var anam Feyza hamileymiş" Fatma hanım zılgıt çekerken mutfaktan çıkan Nurgül ile elmasta hemen zılgıt çekmeye başlamışlardı

Zılgıtları duyan ev halkı yanlarına gelirken herkes Alparslan ve Feyza'yı tebrik ediyordu Ömer ağa da büyük bir sevinçle ikisini tebrik etmiş çalışanlardan bir kaçı silah atmaya başlamışlardı. Silah sesi ile ürken Feyza hemen Alparslan'a sokulurken Baran hemen silah seslerini susturmuştu

Herkes salonda oturmuş bebekle ilgili sorular sorup sohbet etmeye başlamış ama Dilan gene ayarsızlığını göstermişti

"yaren yenge sıra sende bak sizde acele edin de birlikte büyüsünler"

"kızım ne ayıp nasıl konuşuyorsun sen öyle"

"Dilan sende elini çabuk tut evlen de bir çocukta siz yapın kocanla" Baran Dilan'a misilleme yaparken Dilan kıpkırmızı olmuştu

"Dilan kızım sen git eşyalarını topla Baran sende işe git oğlum yoksa terliği yiyeceksiniz"

Baran yaren ile kalkarken Dilan da odasına çıktı

"kızım senin torunum sağlığı yerinde mi? bilmemiz gereken bir durum varsa başta söyleyin"

"yok anne çok şükür ikimizde iyiymişiz"

"aman iyi olun yavrum zaten ben artık seni mutfağa falan sokmam kızlar yaparlar her şeyi"

"Fatma kızlara söyle de bir şeyler hazırlasınlar çocuklar kahvaltı yapmadan gitti hastaneye güzelce karınlarını doyursunlar gelinimin öğünleri aksatmayın sebzeden meyveden fazlaca alsınlar iyi bak gelinime"

"merak etme sen Ömer bey gözüm gibi bakarım ben ona"

"baba ben odama çıksam üzerimi falan değiştireceğim"

"tabi kızım çık sormana bile gerek yok"

Feyza ile Alparslan odaya çıktıklarında Feyza üzerindekileri çıkartıp duşa girdi kendini defalarca eli ile karnını okşarken bulsa da bu durumdan çok memnundu. Duştan çıktığında Alparslan'ın hala odada olduğunu görünce şaşırdı

"işe gitmeyecek misin"

"hayır bugün kendime izin verdim karımla ve bebeğimle birlikte vakit geçirmek istiyorum"

"tamam biz uyarız"

"herkes ne kadar sevindi artık evin gözdesi sen ve bebeğimiz baksana Alparslan açmış tokmuş önemli değil"

"benim koca bebeğim kıskanmış mı"

"şaka söylüyorum siz iyi olun ben kötü olsam da olur"

Alparslan yatağa uzanıp Feyza'yı da yanına çekti Feyza Alparslan'ın göğsüne yatarken Alparslan da Feyza'yı hemen sarıp sarmalamıştı

"şimdi bebeğimiz 5 haftalık o zaman daha 8 ay falan var değil mi"

"evet daha çok var"

"olsun acele etmesin yavaş yavaş büyüsün sağlıklı olsun ben 8 ay beklerim onu" Alparslan hafifçe Feyza'nın karnını okşadı"

"Alparslan sence kız mı olur erkek mi"

"sağlıklı olsun da benim için önemli değil yavrum ama düşününce erkek olmasını isterim çünkü kız olursa senin gibi olur sonra babasını katil eder hem zaten kızım olursa konaktan dışarı salmam bizden başka kimseler kızımı görmesin"

"aa olur mu canım öyle şey çocuklarımız okuyacaklar hem kızımızı eve kapatmana izin vermem"

"okusunlar ceylan gözlüm sen öğretmensin çocuklarımıza sen her şeyi en güzel şekilde öğretirsin hem bende kızımı dışarıda ki akbabalardan korumuş olurum"

Feyza kahkahalarla gülerken Alparslan da daha fazla tutamayıp gülmeye başladı

"gerçekten daha minicik önümüzde aylar hatta büyümesine yıllar var biz şimdiden okulundan falan bahsediyoruz daha kız mı erkek mi bilmeden sen şimdiden kızımızı erkeklerden kıskanıyorsun eğer kız olursa epey uğraşacaksın"

"kızımız da olsun oğlumuz da hatta aralarını da çok açmayalım hemen ikinciyi de arkasından yapalım bir arada büyüsünler"

"dur bakalım önce bebeğimiz büyüsün sağlıkla kucağımıza alalım da ikincinin planlarını sonra yaparız"

"ben seni çok seviyorum be kadın iyi ki hayatımdasın"

"bende seni çok seviyorum hayatım her şeyim sende sizde iyi ki varsınız" Feyza ellerini karnına götürdü Alparslan da elini Feyza'nın elinin yanına koydu ve Feyza'nın saçlarına öpücük kondurdu.

Çalan kapı ile ikisi de yatakta doğruldular

"çocuklar hadi gelin bir şeyler yiyin"

"tamam anne geliyoruz" Alparslan ve Feyza aşağıya inip kahvaltılarını yaptılar.

Hava kararırken Dilan valizlerini aşağıya indirdi tüm ev halkı ile tek tek vedalaştı Fatma hanımın ağlamaklı hali Feyza'ya annesini çağrıştırmış ve gözyaşlarını tutamamıştı

"yengem kendine çok iyi bak yeğenime de çok iyi bak ben devamlı ararım görüşürüz olmadı sık sık gelirim onun büyüyüşüne şahit olmak istiyorum"

"sağ ol Dilan sende kendine iyi bak dikkat et"

"yengecik sende kendine iyi bak bu arada dediğimi düşün sizde elinizi çabuk tutun ben çifte hala olmak istiyorum"

"başka bir siparişin var mı dilancım"

"ilkini yapın sonra ikinciye sipariş veririm yengecik"

"edepsiz sen bir evlen de bak bakalım ben neler edeceğim sana"

Dilan tüm ev halkı ile vedalaştıktan sonra Dilan kendi arabasına yanlarında gelecek olan korumalar başka arabaya bindiler ve konaktan ayrıldılar

"Bilal abi siz havaalanına gidin ben bir yere uğrayıp geleceğim"

Dilan Dicle'nin evine sürdü Dicle'yi beklerken aklında dönüp duran şeyi yaptı ve Ferman'a mesaj attı

Gönderilen: Ferman ağa

Hayatımı karartmana izin vermeyeceğim gerekirse töre uğruna ölürüm ama gene de istemediğim biri ile evlenmem!

Telefonunu arabaya bırakıp aşağıya indi Dicle'nin ailesi ile görüştükten sonra Dicle'nin çantasını arabaya koydu ve yola çıktılar

"Dilan abla telefonun çalıyor"

"duyuyorum Diclecim ama önemli biri değil" ısrarla çalan telefonla Dilan pes edip arabayı sağa çekti arayan tabi ki fermandı aramayı meşgule atıp telefonunu kapattı

Şehir merkezinden uzaklaşmış havaalanına doğru ilerlerken arkadan son sürat gelen ve devamlı selektör yapan araç ile Dilan yavaşladı ama aracın Ferman'ın arabası olduğunu anlayınca umursamayıp normal hızıyla yoluna devam etti ta ki Ferman yolu kesene kadar.

Ani fren ile Dicle ve Dilan öne doğru savrulurken üzerlerine doğru gelen Ferman ile Dicle korku ile bağırdı

"Dilan abla bu adam kim yoksa bizi öldürecek mi"

"sen arabada dur Dicle" Dilan torpidoda ki silahı aldıktan sonra arabadan indi ve Ferman'a doğru ilerleyip namluyu Ferman'a doğru doğrulttu

"ne var be ne var hayatımı mahvetmeye çalıştığın yetmedi şimdi de bana engel mi olacaksın çekil yolumdan yoksa vururum"

"hiçbir yere gitmene izin vermiyorum"

"ne oldu şimdi vicdana mı geldin allah aşkına Ferman ağa çekil şuradan" Dilan arkasını dönmüş arabaya giderken Ferman kolundan asıldı

"bana yalan söylediğin için bende seni cezalandırmak istedim Hamza kabul etmediğini biliyor çiçeği de ben gönderdim onunla evlenmek zorunda falan değilsin"

"neyse ne artık beni kararımdan döndüremezsin"

"Dilan"

"ne Ferman ne çekil yolumdan yoksa gerçekten tetiğe basacağım"

"yaşamam için tek bir sebep varken onu da kaybetmeyeceğim eğer vuracaksan vur en azından ölümüm senin elinden olur"

"ölmeye bu kadar meraklı olabilirsin ama ben senin için bu tetiğe basmayacağım şimdi bin arabana git" Dilan hızla arabasına doğru ilerlerken Ferman kolundan asılıp Dilan'ın dudaklarına kapandı patlayan silah sesi kulaklarında yankılanırken Dilan sımsıkı yumduğu gözlerini açamadı Ferman ise yanan canına rağmen dudaklarını Dilan'ın dudaklarından ayırmadı

"Ferman" Dilan'ın aynı anda yaşadığı iki şoku atlatması zaman almış kendine geldiğinde hemen Ferman'dan uzaklaşmıştı gözleri fermanı incelerken bir şey olup olmadığına bakıyordu

"iyiyim" Ferman sağ eli ile sol kolunu tutarken iyiyim demekle yetinmişti

"Dilan kendine zarar vermene izin vermeyeceğim inan bunu yapabileceğini düşünmedim yoksa asla böyle bir şey demezdim"

"ne kendine zarar vermesinden bahsediyorsun sen"

"sen bana evlenmektense töre uğruna ölürüm demişsin kendi canına kıymayacak mıydın" arabadan inen Dicle korku ile onlara doğru bakıyordu

"sadece İstanbul'a gidiyorum bir nevi evlenmekten kaçıyordum işlerin karışması halinde sonucun ne olacağını bildiğim için öyle demiştim yoksa kendi canıma kıyacak kadar salak değilim ama sen kendini vurduracak kadar salaksın"

"Dilan abla iyi misin"

"iyiyim korkmana gerek yok"

"telefonun ısrarla çalıyor"

"kim arıyor"

"Bilal abi yazıyor"

"hay..." Dilan koşarak arabadan telefonunu alıp açtı"

"efendim Bilal abi...yok abi ne silah sesi bizlik bir şey yok...evet geliyorum havaalanı yoluna dönmek üzereyim...yok yok gelmeyin dedim ya bizlik bir şey değil...tamam 10 dakika ya oradayım" Dilan telefonu cebine sokarken Dicle'ye arabaya binmesi söyledi, Dicle arabaya bindikten sonra yeniden Ferman'ın yanına gitti

"başımı belaya sokacaksın"

"sende benim başımı belaya sokmuştun ödeştik diyelim"

"hastaneye gitmen gerek"

"merak etme sıyırdı ama az daha sağa gelse bu kadar şanslı olmaya bilirdim" Ferman elini sağa kaydırıp kalbini işaret etti

"hep senin yüzünden oldu gitsen ne vardı sanki"

"gitmene izin veremezdim"

"iyi ama gitmem gerek vazgeçemem"

"benim yüzümden gidiyorsun..."

"evet senin yüzünden gidiyorum"

"hiç mi şansım yok?" Ferman Dilan'ın gözlerindeki gözlerini dudaklarına indirdi ardından yeniden Dilan'ın gözlerine baktı

"gitmem için sebep çok"

"madem seni vazgeçiremeyeceğim öyleyse git hadi uçağını kaçırma"

"olmaz seni bu halde bırakamam önce hastaneye gidelim"

"ben başımın çaresine bakarım hem başın belaya girmesin eğer bir kez daha bir olayda adımız yan yana geçerse bunu açıklayamayız"

"iyi ama..." Ferman bir kez daha dudaklarını Dilan'ın dudakları ile buluşturduğunda Dilan ne yapacağını bilemedi ne karşılık verdi ne de fermanı itti

"hadi git gecikme" Dilan zorlukla arabaya yürürken devamlı Ferman'a baktı, Ferman arabasına binip yoldan çekti Dilan'ın arabasının yanından geçmesi ile ters istikamette hastaneye doğru sürdü.

Continue Reading

You'll Also Like

Karahisarlı By Türkan

General Fiction

4.2M 218K 33
Başkomiser Kürşad Karahisarlı. O mahallenin ağabeyi, herkesin saygı duyduğu delikanlısıydı. Karahisarlı soyadıyla nam saldığı mahallesinde hayatına b...
670K 34.5K 85
Bartu Ekin genç yaşta mesleğinde başarılı bir başkomiserdir. Bir gece, arkadaşlarıyla gelenek hâline getirdikleri halısaha maçından dönerken, durduğu...
5.9K 233 13
aley hakkinda farkli bir hikaye 🌹💫 hem mutluluk var hem uzuntu💫 ama her ne olursa olsun her zaman birlikteyiz 💫💫 lutfen okuyun ve oy verin 🙏🙏�...
3K 224 18
TANITIM. Herşey üniversite için arkamda bırakıp geldiğim bu şehir de başladı... Aşktan nefret etmiştim. Bir daha kimseyi sevmeyeceğime yemin etmiştim...