Reset/JJK

By bluebrith

189K 14.4K 8.5K

Yubi katilin kim olduğunu bulmak için kendi geçmişine bakması gerekiyordu.. Geçmişi ise, hatırlamak istemediğ... More

°1°
°2°
°3°
°4°
°5°
°6°
°7°
°8°
°9°
°10°
°11°
°12°
°13°
°14°
°15°
°16°
°17°
°18°
°19°
°20°
°21°
°22°
°23°
°24°
°25°
°26°
°28°
°29°
°30°
Özel Bölüm
Duyuru!!
DUYURU 2!!!

°27°

4.4K 389 135
By bluebrith


Gözlerimi açtım. Etrafa bakındıktan sonra tekrar kapattım. Sağ tarafa döndüm. Elimi attığım yer dolu gibiydi. Yavaşça gözlerimi açtım. Ve çığlık atmadan zor susturdum kendimi.

Jungkook tam yanı başımdaydı. Elimi ağzımdan çektim ve yavaşça hareket ettim uyanmasın diye. Bir an bağırarak onu yanımdan kovmayı düşünsemde o kadar sevimli uyuyordu ki tüm uykum kaçmıştı şu an.

Yanıma kıvrılmıştı ve öylece masum masum uyuyordu. Gülümseden edemedim. Üstünde örtü olmadığını fark edince hemen üstümdeki örtüyü onla paylaştım. Elimi yavaşça kaldırdım ona doğru.

Saçlarını okşadım. Sonrasında geri çektim hemen uyanmasın diye.
Çünkü çok güzel uyuyordu. Uyandırmak kimin haddine?

Ay noluyo bana be ne bu sözler

Gülümsememi durduramıyordum. Genelde uyandığım zamanlar hep agresif olurdum fakat şu an eriyordum tatlılığından.

Elini gördüm kafasının yanında. Yavaşça elini tuttum. Yakınlaşabildiğim kadar yakınlaştım ve sıcak nefesi altında gözlerimi kapattım.

Huzur veriyordu resmen bu çocuk..

🍀

Yanağıma değen sulu ve yumuşak birşeyle gözümü açtım. Tam dibimde Jungkook vardı.

Az önce benim yanağımı mı öpmüştü?

Benim gözlerimi açmama sevinerek gülümsedi.

"Günaydın sevgilim."

Gözlerim daha da açıldı ve tüm uykulu halim sanki o an bitmiş gibiydi.

Sevgilim mi dedi bu bana?

Aklımı başıma toplayarak mırıldandım yorganı iyice üstüme çekerken. "Rüya görüyorum.."

Birden üstümdeki yorgan alınınca sinirle açtım gözlerimi tekrar.
Jungkook hala gülümsüyordu.

Rüya değil miydi?

Kafamı yastıktan kaldırdım ve Jungkook'a baktım.

"Kahvaltımız hazır."

Kahvaltımız?

Hazır?

Ayaklandı ve odamdan çıktı bense hala bana sevgilim demesinde kalmıştım.

Ne yani o istediği zaman öyle diyebiliyordu, istediği zaman öpebiliyordu, ben de bunları izin alarak mı yapacaktım?

Haha rüyasında görür!

..

"Jungkook düşündüm de.." elindeki çatalı bırakıp arkasına yaslandı sonunda doymuştu. "Sana ev hanımlığı çok yakışır."

Öksürmeye başlayınca ben içten içe gülüyordum. Tekrar konuştum.

"Bende eve ekmek getiren bir adam olursam bence bu evi idare ederiz değil mi?"

Gözlerini kısıp konuştu. "Ne diyorsun Hera sabah sabah."

Niye sert bir tepki vermişti?
"Hera mı? Sevgilime ne oldu Jungkook! Hem terbiyeli konuş."

Bağırdıktan sonra susup yüz ifademi değiştirdim. Ağzına bir lokma atarken konuştu.

"Sana istediğim zaman istediğimi derim."

Bak bak bak!
Bağıracağımı bildiği için ağzıma ekmeği tıkıştırdı ve konuştu.

"Tamam tamam. Özür dilerim sevgilim."

Ağzımdaki ekmeği yemeğe başladım böyle demesiyle tüm sinirim uçup gitti. Anında gözlerinden kalp fışkıran emojiden bir farkım kalmadığında Jungkook'a yenilmeye alışmıştım.

"Kook" Sustum bir kaç saniye. Tepkisini merak etmiştim. O yüz ifadesini bozmadan bana baktı.
Bundan sonra bende ona istediğim gibi seslenecektim.

"Sen işsiz misin?"

2 gündür saçma sorular sorduğumu biliyordum ama bu çocukla evlenmeden önce bi herşeyini öğrenmemiz gerekmez miydi?

Bir saniye az önce evlenmek mi dedim?

Sırıttım kendi kendime. Jungkook konuştu bu hallerime anlam veremez bir yüz ifafesi takınarak.

"İşsiz değilim, sadece gündüzleri çalışmıyorum."

Gecelerin adamıyız diyordu yani? Eve gelmem diyordu? Ben bunla evlenmem! Aldatır bu beni!

Gülümsedim düşündüğüm şeylerin aksine.

"Gece gündüz benimlesin. Hangi ara çalışıyorsun acaba?"  benimle olması hoşuma gitmiyor değildi ama eğer parasız falansa diye soruyordum.

Parasız olup olmaması neden mi önemliydi?

Çünkü onu ev hanımı yapmayı planlıyordum. Ben çalışırdım o da evi temizler yemek yapardı. Hem tam bir şef havasını da vardı. Birkaç gündür ütüyü benim yerime kontrol ediyor. Anahtarı nereye koyduğumu unuttuğumda o bana yerini söylüyordu.

Ev kadınım benim!

Hera kendine gel! İyice saçmaladın! Ev kadınım mı?

Ev erkeğim olur o zaman...

Kafamdaki düşünceleri dağıttım ve Jungkook'a baktım. O da dalmış olduğumu anlayacak ki şimdi konuşmaya başladı.

"Senin yüzünden işten ayrıldım işte. Hep yanında durmak için." ağzımı açacakken tekrar konuştu. "Ayrıca ailemin bir şirketi olduğunu ve Amerika'da yaşadıklarını da söylemiştim. Benim fakir olduğumu düşünmemişsindir herhalde?"

Keşke olsaydın be Jungkook!

"Keşke.." içimden söyleyeceğim şeyi dışa söyleyince Jungkook kaşlarını çattı.

"Ne?"

Masadan kalktım ve sofrayı toparlarken konuştum.

"Yani diyorum ki. Eğer fakir olsaydın ben bakardım sana. Seni eve kapatırdım. Hem seni kimseler görmezdi, bana ait olurdun hem de ben yemek yapamadığım için sen yapardın."

Jungkook söylediğim şeye sırıttı.

"Ne yani zengin bir koca değilde fakir bir koca mı istiyordun şimdi sen?"

Koca?
Bu konuya nerden gelmiştik ki..

Elimdeki tabağı düşürecek gibi olunca zor tuttum.

"Hayır, hayır. Kocam ol gerisi sorun değil." kahretsin ne diyorum ben!
Öksürük krizi yaşadım sonrasında su içtim.

Jungkook o sırada konuştu.

"Benimle evlenmek mi istiyorsun?"

Tabi istiyorum geri zekalı!
Ne yapacağız bi 3 yıl daha sevgili olarak mı takılacağız!

Gülümseyerek konuştum.

"Sen benimle ömür boyu kalmak ister misin ki Jungkook?"

Düşünür gibi yaptı gülümseyerek. Fakat birden bire suratı düştü. Aklına ne geldiğini bilmiyordum ama gerçekte de dalgın gözüküyordu. Ayaklandı.

"Benim bir işim vardı."

Sabah sabah mı?

Ceketini sırtına aldı ve kapıyı açtı.

"Akşam gelirim." diyerekten dışarıya çıktı.

Ne demiştim ki ben?

Elimdeki bardağı bıraktım. Mutsuzca suratımı asarak koltuğa oturdum. Ne güzel konuşuyorduk şimdi kötü bir şey mi demiştim?

..

Akşam olmuştu ve Jungkook hala gelmemişti endişelenmeye başladığım ve havanın da kötü olduğunu gördüğüm için cekette almadan kendimi dışarıda bulmuştum. Hava buz gibiydi yağmur bastırmıştı. Bende sokak sokak Jungkook'u arıyordum.

Delirdiğimi biliyordum ama beni Jungkook delirtmişti.

Yağmurlu bir gün olduğu için etraf çoktan sessiz ve sakindi. İlk aklıma gelen yere gitmeyi düşündüğümde Jungkook'la beraberlik ilk kez içtiğimiz yere gitmek gelmişti aklıma.

O güzel manzaralı yere..

Fakat yokuş çıktıkça yorulmaya başlamıştım. Hala neden burda olduğumu sorguluyordum. Jungkook'u aradığım yerde bulmak için şansına güveniyordum.

Hapşurduğum sırada içimden küfür ettim. Bir tek hapşırmaktan kalsaydım diye sğşünürken başım döndü.

Bir yere rurunma gereği duyarken yere düştüm ve sanki beynim yerinden oynamış gibi büyük bir ağrı girdi.

Ne yani bugün mu olmak zorundaydı?

İlaçlarımı içmediğim için bir gün gerçekte acıdan kendimi yerlere atacağımı biliyordum ama neden şimdi olmak zorundaydı!

Ellerimle başımı tuttum sıkıca. Sakinleşmeye çalışmak için yavaşça nefes alıp verdim ve kendimi güzel şeyleri düşünmeye verdim.

Fakat şu an bu acıdan başka birşey düşünebilmem mümkün değildi.
Dizlerimi karnıma çektim ve sakinleşmek için kafamı gömdüm.

Yağmurun sesi sinirimi bozmaya başlamıştı. Elimle duvara serçe vurdum. Bunun acısı başımın ağrımasından bile daha küçüktü.

"Yeter! Yeter dur artık!"

Saçlarımı çekmeye başladım. Şu an her bir telini koparmak istiyordum ve bu isteğimi tutabileceğimi de sanmıyordum. Elimi serbest bıraktığımda sinirlenip tekrar duvara  vuracağım sırada elim yumuşak bir elle değdi.

Kafamı sinirle kaldırdım. Karşımda Jungkook'u gördüm siyah kapşonuyla.

Birden o gün geldi aklıma..
Marketten dönerken bir grup erkeğin bana neredeyse dokunacağı gece Jungkook'un aynı şekilde beni kurtardığı gün.

Jungkook yanıma eğilip kapşonunu çıkardı.

"Hera.." birşey söyleyecek gibi oldu ve yuttu cümlesini. Yağmurun sesi kesilmişti o an ve başımın ağrısını da önemsemiyordum.

Elime tuttu sıkıca. Gözlerime gözlerini inceledim. Başım ağrıyordu evet bunun acısı her yerimde yankılanıyordu. Fakat bu bakışlar direk kalbime isabet etmişti o an.

Arkasındaki şemsiyeyi çıkardı aniden ve bir hışımla açtı. Ben hala ona bakıyordum. Sonra gülümsedi burukça.

Bende gülümsemeye çalıştım o an ama başaramamıştım. Jungkook bunu dert etmemiş olacak ki hızlı bir şekilde yaklaşıp üşüyen ve buz gibi olan burnuma sıcak ve kısa bir öpücük bıraktı.

Sonrasında geri çekilip kapşonlusunu çıkardığında çıplak falan kalacak diye bir an korktuğumda altındaki tişörtü gördüm.

Bana giydirmek için yavaşça kafamdan geçirdi bende ona yardım ettim çabucak halletmesi için.

Çoktan ısınmıştım bile.

Elimden tutup beni ayağa kaldırdı. Ayaklarım titredi, düşmemek için zor durdum.

"Yürüyebilecek gibi gözükmüyorsun.."

Ben sadece baktım cevap vermeden.
Sonra oflayarak konuştu.

"Çokta ağırsındır sen.."

Bu konuşmayı bir yerden hatırlıyordum gözlerimi kısarak ona baktım tam ağzımı konuşmak için açacağım sırada arkasını dönüp önümde eğildi.

Başka bir yere bakarak konuştum.

"Ben kendim yürüyebilir-"

Ani kolumu çekip omzuna koymasıyla çığlık attım. Bacaklarımı tutup havaya kaldırdı. İlk başta biraz zorlanmışa benziyordu fakat sonradan yürümeye başlamıştı.

Ellerimi boynunda bağlayarak kafamı omzuna koydum. Ve başımın ağrısının haifflediğini edişelenmemle birlikte hafiflediğini fark edince mırıldanarak konuştum.

"Jungkook.."

Hm dercesine ses çıkardı. Bende derin bir nefes alarak konuştum.

"Bir an.. Bana haber vermeden gittin sandım.. Tıpkı 3 yıl önceki gibi."

Yürürken yağmurun sesini bastırmak için sert bir sesle konuştu.

"Sana ne demiştim ben Hera?" düşündüm fakat aklıma gelmedi. Tekrar konuştu. "Bugün çıkar giderim yarın geri döneceğim dememiş miydim?"

Kafasına yavaşça vurarak konuştum.
"Geri döneceksen hiç gitme o zaman aptal!"

Birşey demeyince huzurla gülümsedim ve gözlerimi kapattım.

5 ay sonra,,

&⌛&

Popcornumu yerken gözüm aynadan saçlarını tarayan Jungkook'a kaymıştı. Dudağını elleyince yüzünü ekşitti. Dün bana yemek yaparken dudağına yağ sıçramıştı ve yara olmuştu. Bu yüzden kendimi suçluyordum.

Kravatını boynunda geçirdiği sırada takamadığı için sessizce küfür etmişti. Ama ben bunu duyunca gülümsemiştim. Elimdeli tabağı bırakıp ayağa kalktığım sırada Jungkook'un bakışları bana döndü.

Üstümdeki pijamayı düzeltip ellerimi sirkeledim. Jungkook hala aynadan bana bakıyordu. Elimle gelmesini işaret ettim.

Gülümseyerek anında yanıma geldi. Omzundan tutarak kendime yaklaştırdım. Kravatını tutup bağlamaya başlarken yüzüne baktım.

"Başından bela ayrılmayan çocuklara benziyorsun."

O da gülümseyerek cevap verdi.

"Öyleyse sende benim belam oluyorsun."

Kafasına geçirdim. O sırada cebindeki anahtar yere düştü. O ise acıyan başını ovaladı. Sinirle ellerimi belime koyup konuştum.

"Madem senin belan benim o zaman niye beni seviyorsun?"

Kafamı okşayarak konuştu.

"Çünkü başımdan ayrılmıyorsun."

Gıcıklığına bir kez daha lanet ettim içimden. Sinirle önümdeki anahtara sıkı bir tekme attım.

Jungkook hızlıca yere eğilip söylene söylene anahtarı aldı.

"Neden sana günahı olmayan birşeye vuruyorsun ki?"

Gözlerimi gözlerine dikip alaycı bir şekilde konuştum onun gibi durmaya çalışarak.

"Çünkü o sadece bir şey.. " göz devirerek mırıldandım.

"Çokta emin konuşma derim" Dedi ve elindeki anahtarı avucuma sıkıştırdı. Anlamsızca baktım daha önce görmediğim anahtara.
Tekrar konuştu yüz ifadesini değiştirmeden.

"Bana civcivlere bayıldığını söylemiştin."

Gözlerim öyle büyük açıldı ki heyecandan koşarken ayağımı masaya geçirmiştim bile. Önemsemeden koşmaya devam ettim Jungkook ise dikkat etmem için arkamdan bağırıp duruyordu.

Kapıyı açtım.

Önümde küçücük sarı bir civciv vardı. Öyle tatlı gözüküyordu ki ağlamamak için zor tuttum kendimi.

Sevinçle arabaya koştum üstüne dokundum ve kokladım. Uzaktan gören deli sanabilirdi ama sırf bunun için yeni ve güzel kokan araba kokusunu doya doya içime çekmeyecek değildim.

Heyecanla Jungkook'a döndüm ve koşarak ona sarıldım. İlk başta şaşırsada o da kollarıyla beni sıktı sıkıca.

Sarıldıktan sonra geri çekildim. Güöümseyerek yüzüne baktım.

Bir sorun vardı.

Jungkook tuhaf gözüküyordu. Mutsuzdu. Kaşlarım çatıldı.

"Jung-" Sözümü kesen kalın sesi oldu.

"Gidiyorum." Biraz bekledi yada düşündü ne diyeceğini. Bense sadece bakmakla kaldım o an gözlerine.
"Buralardan gidiyorum."

Kollarım yavaşça aşağıya düştü. Şaşkınlıkla suratına baktım. Üzgün suratına..

"Ne-nereye gidiyorsun?"

Gözünden bir damla yaş süzülünce durumun ciddi olduğunu anlamıştım.

"Amerika'ya, annemin yanına gidiyorum." Cevap vermemi bekledi ama ben sustum. Konuştu tekrar.

"Annem benim için bir ofis ayarladığını söyledi ve orada çalışmam gerektiğini."

Konuşmak istedim o an. Ama boğazımda birşey düğümlenmişti sanki.  Gitmek istemese gitmeyebilirdi ama-

"Gitmek zorundayım Hera. Bunu istemediğimi sende biliyorsun ama gitmeliyim."

Gözümden bir yaş düştü o an bakışlarımı yere çevirdim hemen.

Çenemi tutup kaldırdı ona bakmam için. Ağlamamak için kendimi zor tuttum.

"Benimle gelmezsin öyle değil mi?"

Kaşlarımı çattım. Onunla gitmek istiyordum. Onunla gidebilirdim. Fakat ağzımdan çıkan şeyler farklı olmuştu.

"Seninle gelmeyeceğim Jungkook!"

Gülümsedi burukça. Nasıl gülümseyebiliyordu hala?

Onunla gitmek istiyordum, ondan bir dakika bile uzak kalmak istemiyordum ama lanet gururum buna izin vermiyordu.

Jungkook'la gitmeyecektim. Çünkü o beni seviyorsa gitmezdi zaten.

"Hera seni seviyorum. Seni çok seviyorum." Ellerim titredi yumruğumu sıktım. Biraz geriye çekildim. Tekrar konuştu.

"Ama gerçekten gitmek zorundayım. Lütfen güven bana."

En son biri bana bunu söylediğinde öldürülüyordum.

Jungkook'a güvendiğim zamanlar çok olmuştu.

Hep güvenmiştim.

"Geri döneceğim. Olabildiğince en kısa zamanda." nefes aldı. "Beni beklemen için sana birşey bırakmamı söylemiştin." gözlerinle arkadaki arabayı gösterdiğini anlamıştım.

Araba falan istemiyordum! Ben sadece Jungkook'un yanımda kalmasını istiyordum.

Gülümseyerek konuştu.
"Bugün gide-"

Sözünü kestim bağırarak.

"Kapa çeneni söyleme artık şunu!"

Yüzü düştü. O da üzgündü evet. Ama umrumda değildi. Öylece gidemezdi.

"Biliyorum sende bıktın bu durumdan. Ama son kez bekleyemez misin beni?"

Yutkundum ve konuştum titreyen sesimle.

"Hiçte bile! Seni beklemeyeceğim Jeon Jungkook! Hemde asla!"

Yanından ayrıldım ve koşmaya başladım. Arkamdan gelmemesi daha bir üzmüştü beni..

Tam herşey yoluna girmişken neden hep bir problem çıkardı ki ortaya?

Göz yaşlarımı koluma sildiğim pijamalarımı fark ettim ve yolumu değiştirerek eve doğru hareketlendim. Jungkook hala orda duruyordu. Gülümsüyordu bana. Şaka gibi

Ona bakmadan eve girip yüzüne sertçe kapıyı kapattım.

Kapının arkasına dayanarak yere oturdum. Masadaki telefonum titredi.

Sürünerek aldım yerinden.

Havuçsuz Tavşanım;

Pek beklediğim gibi bir veda olmasa da bu gene de bir veda sayılmaz öyle değil mi?

Seni hergün arayacağım ve hergün mesaj yazacağım.

Hızlıca klavyeye bastım.

MeVLst

Hiçbir aramana cevap vermeyeceğim. Hiçbir mesajını da okumayacağım Jeon Jungkook.

Havuçsuz Tavşanım;

O zaman hiçbir şey yapma sadece beni bekle olur mu güzelim?

Sinirliydim fazlasıyla sinirli. Bu durum çok normalmiş gibi mesaj yazıyordu.

MeVLst :

Sen gittiğin an çoktan birisini bulmuş olurum bile! Hem de döndüğünde eline düğün davetiyesini bile vereceğim bunu bil.

Havuçsuz Tavşanım ;

Peki öyle olsun :) ❤️

Peki öyle olsun mu?

Ben burada sinirden ağlayacak durumdayken dalga geçiyor olmalıydı. Sinirle kafamı arkaya attım.

Ve eve sinirle girerken ki yüz ifadesini hatırladım. Gözünden bir damla yaş akıyordu ama o gülümsüyordu.

Bu anı asla unutamayacağımı biliyordum.

Ama artık beklemeyecektim.

Beni kaybetmişti, ya da ben onu..

Kesin olan şey ise,

Jungkook gitmişti ve bu sefer ne zaman döneceği belli değildi. O döndüğünde ise,

ben olmayacaktım.

Gözümden düşen bir damla yaş kalbimde bin parçaya dönmüşken, beni bırakıp giden bir erkek için ağlamak istemiyordum.

Ama bu kişi Jeon Jungkook olunca, bir gidişin büyük bir yıkım olacağını anlamak için geç kalmıştım.

🍀&&&

O zaman finale son 3 bölüm mü diyelim?


Continue Reading

You'll Also Like

112K 8.7K 40
"Artık okul kurulu başkanı değilsin, kimse kurallarına uymak zorunda değil." "Bunu gerçekten aşman gerek Jungkook.." ...
40.2K 2.3K 62
Hayal etmek, düşlemek, dilek dilemek... Bunlar bir insan için çok normal şeylerdi. En doğal şeydi hayal etmek. Çocukluk dönemi bir çok kişi için kola...
238K 14.9K 34
yyujin_: Aniden neden böyle davranmaya başladın Taehyung? thyungx: Senden hoşlanıyorum -yarı texting yarı hikaye- 080617 boyxgirl
10K 784 25
Biri çabalamak istiyordu, onun güzel ve narin sevgisine karşılık vermek istiyordu fakat diğeri artık solmuştu,bıkmıştı Yıllarca bu aşkın aleviyle ya...