serial killer ▪ taekook ✔

By queensoftaekook

4.5M 357K 804K

so i murder love in the night /210818/ More

0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
-●-
14
15
16
Kim Taehyung'tan,
17
Önemli!
18
19
20
21
22
23
Kim Taehyung'tan,
24
25
26
27
28
Kim Taehyung'tan,
29
Kim Taehyung'tan,
30
31
Hyun-ah'tan,
Kihyun'dan,
Jeongguk'tan,
32
33
34
35
36
37
Reklam!!!
38
39
|41|FİNAL PART 1
|42|FİNAL PART 2
not,

40

72.3K 4.4K 11.7K
By queensoftaekook

40: Takım elbise ve Jeon Jeongguk.

Selamlar!

Artık sona doğru yaklaşıyoruz ve bu yüzden son kez yorumlarınızı okumayı istiyorum, yeni bölüm ve final için belki motive olur.

Bölümü seveceğinizi umut ederek iyi okumalar diliyorum ve sizi seviyorum ♡

Sinirden ve biraz da korkudan başıma girmiş ağrıyla baş etmeye çalışırken elimi sertçe şakağıma vurdum ve önümdeki tekerlekli elbise askılığına bir bakıp şakağımdaki elimi yüzüme kaydırarak, uzun süredir kesmediğim sakallarımdan dolayı pürüzlü tenimi sıvazladım. Durup dururken canım sıkılmış, Taehyung'un da canının sıkıldığını düşündüğümden iyice keyifsizleşmiştim ve bunun için haklıydım da.

Beni bu yaşımdan sonra bir oyuncu yapmayı kafasına koymuş, reklamında oynamam için her gün kapıma gelip bana ve Taehyung'a adeta yalvaran adam şimdi de birbirinden farklı takım elbiseleri, ki fiyatları kesinlikle dudak uçuklatacak cinstendi, kapıma yollamıştı. Tanrı aşkına Taehyung görmesin diye hızlıca askılığı eve ittirip gitmişlerdi ve ben de, salonumuzda öylece uzanarak televizyon izleyen sevgilim bunu görünce ne tepki verecek diye düşünüyordum. Sahiden bir şeyler yapacağından korkmaya başlamıştım, uzun süredir çok sessiz duruyordu, adamı yanımda gördüğü gibi derin derin nefesler alarak elini belime yaslıyor ve bedenimi, evimize sürükleyip geri dışarı çıkıyor ve adama bir şeyler söylüyordu ama bunları dinlemek bile istemiyordum. Yüksek ihtimalle küfür ve tehdit içerikli bin bir cümleydi. Ah... Yıllardır sakinliğini koruması bir anda patlayacağını düşündürüp beni sahiden korkutuyordu.

Yolculuğa çıkıp Kore'den ayrıldığımızdan beri, sakin; özenli, sahiden üzerime titreyen ve bana aşık olduğunu göstermekten çekinmeyen bir adama dönüşmüştü. Aslında... Aslında bence o hep böyle bir adamdı, her zaman, aslında sakin ve özenliydi; hep üzerime titriyordu ve son zamanlarda her öpücüğünde bana aşık olduğunu hissettiriyordu işte. Sadece eskiden bazı zamanlarda kıskanç olabiliyordu ve o zamanlarda beni eski karısıyla karşılaştırdığını hissedip kırılıyordum. Şimdi ise tamamen farklıydı, o kadının adını ağzına dahi almıyordu ve beni kıskandığında başka bahaneler ortaya sürmüyordu. Netti, korkmuyordu. Canımı yakmıyordu ve en önemlisi beni sevdiğini söylerken asla çekinmiyordu.

Tanrım, hayatımın en boktan vaktinin beni ona sürüklediğini düşününce, beni en çok üzen ve intikam duygumu körükleyen kadına bile minnet edesim geliyordu.

Taehyung'la başka türlü tanışamazdım, o gün Seokjin'in yanına gidip o kartı almasaydım ve Taehyung'a o silahı doğrultmasam asla kendime aşık edemezdim ve eğer siktiğimin tavşanlı pijamalarını istemesem belki de ona gerçekten yaklaşamazdım. Bilmiyordum. Ona aşık olduğum için çok şanslı, bana ait olduğu için gerçekten her şeye minnettar hissediyor ve ilk defa dünyaya geldiğim için şükrediyordum.

Parmaklarım sakince koyu renk ceketlerin üzerinde gezinirken düşündüğüm şeyler beni bir yandan boğmaya, diğer yandan cennet bahçeleri sunmaya başladığında derin derin nefeslenerek bir takımın askısını elime aldım, hafifçe kaldırmış ve dalan gözlerimle içindeki ceket ve kravatı incelemeye başlamıştım ki, sert bir soluk duydum. Hızla takımı indirip salonun kapısına yaslanarak ellerini eşofmanının ceplerine sokmuş Taehyung'a bakmış ve "Yine o adam, değil mi?" diye soruşuyla, "Ah-" diye bir ses çıkartıp, bir şey söylememin saçma olacağını düşünüp omzumu kaldırmıştım.

Omzum tekrar indiğinde, Taehyung gülümseyerek kafasını iki yana salladı ve asla beklemediğim bir şey yapıp "Baksana," diye mırıldandı. "Sahiden oynamak istemez misin, yoksa benim sorun çıkaracağımdan mı korkuyorsun?"

Açıkçası her ikisi de doğru cevaptı. Başta Taehyung'un sıkıntı çıkaracağından korkarak adamı hemen kovmuş ve eczaneye girip Taehyung'a sarılmıştım. Daha sonra üzerinde düşündüğümde ise bu işin gerçekten hiç de bana göre olmadığı kanısına varıp iyi ki onu kovmuşum demiştim. Çünkü hem Taehyung'un istemediği bir şeyi yapmak istemiyordum hem de sadece mütevazi bir hayat sürdürmekte kararlıydım. Açıkçası şu anda istediğim son şey bile değildi.

"Senden neden korkacakmışım?" Mırıldanarak askıyı yavaşça demire asarken kafamı yana yatırdım ve hafif hafif titreyen parmaklarımı karnıma yaslayarak yerimde kıpırdandım. Bana doğru yaklaştığını görüyor ancak ona ilerleyemiyordum, bir anda geçmiş günler aklıma düştüğünden afallamış hissetmiştim. Ah... Açıkçası uzun zamandır beni güzelce sevmemişti, sarılsın ve saatlerce bırakmasın, saçlarımı öpsün istiyordum. Lanet olası bahçe işlerinden sıkılmıştım artık.

Gülmeye devam ederken yanıma yaklaşıp gözlerini bir süre askılıkta gezdirdi, bu sırada parmakları da takımların üzerinde dolanmış, ilgisini çekmeyi başaranları çıkarıp inceledikten sonra yerine asmış ve bir diğerini eline almıştı. Bunu birkaç kez daha yaptıktan sonra bana dönerek, "Ona hak veriyorum," dediğini duyunca yavaşça kollarımı boynuna doğru sardım ve kafamı hafifçe yana yatırarak nedenini sormak amacıyla tek kaşımı kaldırdım. Gülmüştü, "Çok basit." dedi. "Güzeli bulmuş, bırakmak istemiyor. Elbette haklı."

Beni güldürmeyi başarıyordu çünkü her seferinde ettiği övgüler kalbime saplanıyor, birer boşluk açıyor ve sevgisiyle doldurup geri kapatıyordu. Onun yanındayken sürekli gülümsüyordum, minik dudaklarımı birbirine bastırıp ses çıkarmamak adına gamzemi çıkarmayı göze alıyordum ve Taehyung orayı öyle yoğun bir şekilde öpüp, dudaklarıyla tamamlıyordu ki sürekli bunu tekrarlarken buluyordum kendimi.

Yine güldüm, önce dudaklarımdan bir kıkırtı döküldü; sonra fazla ses çıkarmamak adına dudaklarımı birbirine bastırarak burnumu kırıştırdım ve ağzımdan tatlı bir mırıltı kaçtığında, beklediğim üzere gamzeme derin bir öpücük bırakıverdi. Sonra bedenimi kendine çekerek burnunu saçlarımın arasına daldırmış, "Baksana," demişti. "Şunlardan birini denemeye ne dersin?"

"Bana hiç yakışmıyor, biliyorsun..." Umutsuzca söylenip askılığı hafifçe ittirdiğimde tekerlekleri oynadı; hafifçe ilerledi ve duvara değip durdu. Taehyung bu dediğimi kâle almadığını gösterir gibi benden ayrılmış ve hemen bir askıyı eline alıp "Bu en iyisi," demişti. "Hadi dene, uzun süredir seni öyle görmüyorum."

En son gördüğünde, gittiğimiz restoranı yakmıştı.

Bunu ona söylemekten çekinip aklıma geleni belli etmemeye çalışırken genişçe gülümsedim ve takımı hemen elinden aldım, "Emin misin?" diye sormuştum hemen. "Eğer çok çirkin durursa benden soğumayacaksın?"

"Tanrı aşkına-Git giy şunu."

Ona dişlerimi göstererek kahkaha atmaya başladığımda kalçama ufak bir şaplak attı ve ona dilimi çıkarak hızlıca yatak odamıza girdim. Aslında pek giyesim yoktu ama Taehyung'un ısrar edeceğini bildiğimden onu uğraştırmamış ve hemen üstümdeki kıyafetlerden kurtulup önce gömleğimi giymiş; sonra bacaklarıma siyah kumaş pantolonu geçirmiştim. Gömleği belimden içeri sıkıştırdığım gibi pantolonumla aynı renkteki kravatımı boynumdan geçirdikten sonra bir süre onunla debelendim. Her zaman kravatı zor takan biri olmuştum ve uzun süre boyunca hiç kullanmamış olmam da cabasıydı.

En sonunda tamamen hazır olduğumda, siyah, önündeki tek düğmeyi iliklediğimde belime tam oturan ceketim de omuzlarımı sarmıştı. İyi göründüğümü düşünüyordum, aslında kendime pek yakıştırmasam da belli ki geçen uzun yılların ardından daha kalıplı, geniş ve heybetli bir bedene sahip olmuştum ki, bu da takımı üzerimde daha ihtişamlı göstermişti. Ensesini kazıttığım saçlarımın üzerine dökülen uzun tutamlarımı dağıtarak odanın kapısını açmış ve "Taehyung!" diye seslenmiştim.

Beni hemen duydu. Salondan gelen tıkırtılarla birlikte hızlıca odadan çıktığında, belinden düştü düşecek olan siyah eşofmanının apaçık bir şekilde belli ettiği adonisinde takılı kalmıştım; Tanrım, asla mükemmel fiziğinden ödün vermiyordu. Belirgin karın kaslarının bittiği yerde incecik beli vardı ve göbek deliği dahi öyle güzel bir çukurdu ki orayı öperek sabah edebilirdim.

Önce, bana doğru birkaç adım attı; gözleri mükemmel bir çikolata ve yoğun bir karamel rengini almış; istemsiz bir şekilde uzun ön dişlerimi yumuşak alt dudağıma geçirmeme sebep olmuştu. Yandığımı ve bakışlarıyla daha çok tutuştuğumu hissediyordum çünkü Tanrı şahit o sol gözüne öyle bir zaafım vardı ki, onu öyle çok seviyor ve öyle değer veriyordum ki bazı zamanlar yatağımıza uzandığımızda yüzünü kendime çevirip çenesini okşuyor; saatlerce öylece seyrediyordum.

Çok güzeldi, ona dair belki de en özel, beni en çok yaralayan şeydi çünkü bizim ilk öpücüğümüz bile ondan doğmuştu. Bana verdiği ilk sırdı, hiçbir şeyi saklayamadığı yanıydı ve yemin ederim, onu ağladığı zamanlarda görmek çok zordu ama defalarca kez şahit olmuştum ki yanağına ilk düşen o inci tanesi gibi göz yaşının kopup geldiği gözüydü. Gülümserken parıl parıl parlayan en güzel yanıydı ama, diğer gözü de bir o kadar değerliydi benim için. Gözleri bir araya geldiğinde dünyanın en güzel bakışlarını ortaya çıkarıyordu.

Tam şu an olduğu gibi.

Derin bir nefes alarak göğsünü şişirdiğinde tamamen dövmeleriyle kaplı bedeninde kısa bir tura çıkan gözlerimi gözlerine kilitledim ve nasıl olmuş der gibi hafifçe kafamı yana yatırarak kaşlarımı kaldırdım.

Yutkunduğunu görüyordum, ellerini ceplerine geçirerek bana doğru yaklaşmaya başlamış ve bunu yaparken gözlerini asla üzerimden çekmemişti. Sürekli bedenimi süzüyor, gözlerimle buluşup tekrar göğsüme ve bacaklarıma dönüyordu ve Tanrım, sırtımı duvara sertçe yaslamama sebep oluyordu.

Adım adım yaklaştı bana, adımları ilk defa bu kadar küçüktü. Sanki beni olduğum yerde çıldırtmak ve üzerine atlayarak kendime çekmemi beklemek istiyor gibi yavaş ve umursamaz davranıyordu. Yine de sık yutkunuşu, dudaklarını sürekli yalayıp durması ve inip kalkan göğsünün yumuşak hareketleri heyecanlandığını anlamam için büyük sebeplerdi.

En sonunda tam önümde durduğunda bana güzel bir şeyler söyleyecek, yanaklarımı tuttuğu gibi zarif bir öpücük verecek ve sonra seni seviyorum diyecek sandım fakat hayır, asla bunu yapmamıştı. Sandığım naiflikten çok fazla uzak bir şekilde, kemikli ve uzun parmakları hızla kravatıma sarıldı ve sıkışan boynumu çektiği gibi ıslak dudaklarını dudaklarıma öyle hızlı bastırdı ki, uzun süre sonra beni bu kadar tutkulu bir şekilde öpeceğini hissedip heyecanla kasılan midemi daha da sıktım ve alt dudağımı sıkıca kavrayan dudaklarına doğru istemsizce tiz bir şekilde inledim. Bir eli, tıplı dudaklarının dudaklarıma yaptığı gibi, boynumdaki siyah; ince kravata sıkıca asılmışken diğeri belimi kavrıyordu ve Taehyung öyle hırslı, öyle tutkulu ve ıslak bir öpücüğü benimle paylaşıyordu ki bedenim ona tutunmasa düşeceğimi zannederdim.

Eskiden, çok eskiden... Taehyung'la ilk öpüşmemizin üzerinden geçen birkaç günün ardından o yine beni öptüğünde, ne yapacağımı bilemeyerek sürekli omuzlarına tutunur ve onun artık beni öpmek istemediğine emin olana dek dudaklarımı oynatmaya çalışırdım. Ondan önce sevgililerim olmuştu, ufak cinsel tecrübelerim de ama Taehyung o zamanlar çok fazla sert, keskin ve gerçekten hızlı öpücükler verdiğinden ona tam yetişmediğimi düşünüyor ve her öpücüğümüzden sonra bir daha beni öpmez diye korkuyordum.

Şimdi ise işler dönmüş, dolaşmış ve olduğumuz noktaya varmıştı ki, üst dudağını sertçe emerken bir elimin tırnaklarını ensesine geçirmiş vaziyette beline sıkıca sarılıyor ve sürekli hoşuma gittiğine dair, onu etkileyeceğini düşündüğüm oyuncu incelemeleri havaya savuruyordum ve Tanrım, o her zaman bunu yiyip boğazından hırıltılı bir ses yükselmesine izin verdikten sonra beni daha tutkulu öpmeye başlıyordu ki, öyle de yapmıştı. Dişleri alt dudağıma geçti, tenimi hafifçe çekiştirerek aralanan ağzımdan, onunla buluşmak için hevesle yanan dilim göründü ve Taehyung önce dilinin ucunu üzerinde gezdirdi, sonra yavaşça ucunu emdi ve en sonunda sırtımı duvara ittiği gibi dilimle birlikte üst dudağımı emerken saçlarına asılmama ve sürekli ıslak seslerin yükseldiği dudaklarımızı ayırıp daha tutkulu birleştirmeye başlamama sebep oldu.

Olduğum beni yaratan yıllar değil, yalnızca Kim Taehyung'tu.

Kim Taehyung, bu dünyadaki en güzel yaralı.

İnsan olduğuna dair tek kanıtım avuçlarında kuruyan kanın kokusu olduğundan, onunla sevişirken yapmayı en sevdiğim şey ellerine nasıl taptığımı göstererek her bir kıvrımını uzun uzun öpmekti. Bunu yapmasam, yaptığımız şey ilahi gelirdi çünkü. O, boynumda soluklanarak kesik kesik inlerken bana bir Tanrı'dan farksız yaklaşır; her şeyi olağanüstü kılar, oradaki tek kusurlunun ben olduğumu düşündürtürdü.

Onun bir insan olduğunu, yalnızca sırtındaki kanatlarla kanıtlayabilirdim.

Çünkü o kanatlar benim sevgilimi bir melek ya da en güzel şeytan olarak göstermekten çok, en kırgın; en pişman ve en umutsuz insan gibi gösteriyordu. Çaresizliğinin kokusunu, kürek kemiklerinin arasında alıyordum ve ben, biraz daha önce dünyaya gelip onunla erken tanışamadığım ve ilk aşkı olamadığım için çok suçlu hissediyordum.

Onun ilk aşkı olmayı her şeyden çok dilesem de, gençliğinin baharını solduran bir kadının; ölümün bile ondan ayıramayacağı benden daha üstün olduğunu düşünmeme imkan yoktu. Artık nefret bitmişti mesela gözümde, hiçbir şeye sinir dahi besleyemiyordum ama o kadına öyle bir kinim vardı ki, Taehyung'u kırdığı, güvenini kaybettirdiği ve mutsuz yıllar geçirmesine sebep olduğu için; dünyaya tekrar gelse yemin ederim öldürürdüm.

Çünkü ben, Taehyung'un mutsuz olmasından çok fazla korkuyordum.

Öyle ki, yıllarca bir acıyla, mutsuz yıllar geçirmesinden ve beni tanıyana dek yalnızca nefretle beslenmesindense; beni hiç tanımamasını ve o kadınla mutlu bir hayat geçirmesini bile isterdim.

Ensesindeki elim, düşündüğüm her şey birleştirdiğinde, sanki puzzleın son parçasını tamamlamak ister gibi sol göğsüne doğru yaklaştığında, dudaklarımın üzerine derin bir nefes vererek hafifçe gülümsedi ve belimdeki elini, elimin üzerine koyup iyice göğsüne bastırdı. Dudaklarımız hala iç içeydi, gözleri artık açılmıştı; ıslak dilinin baskısını kaybetmiş ama kalbimdeki ağırlığı kazanmıştım çünkü Tanrım, Taehyung bal rengi gözüyle adeta tüm retinamı parçalarken öyle güzel yutkunuyordu ki...

Buraya gelmeden önce, geldiğimiz yerdeki son günlerimizin birinde eve biraz geç gelmiş; biraz yorgun, biraz endişeli oluşuyla itiraf edeyim, beni çok fazla korkutmuştu. Ne olduğunu anlayamamıştım çünkü... O sessizce koltuğa oturduğu gibi önce uzunca yeri seyretmiş ve sonra aniden, sessizce oturan bana dönüp "Sana bir şey göstereceğim," dediği gibi üzerindeki ince, salaş tişörtünü çıkarıp koltuğa bırakmış ve Tanrı şahit beni çok... Çok fazla şaşırmıştı. Neden yaptığını bilmiyordum, aniden sol göğsüne neden gözlerimin bir dövmesini yaptırdığını bilmiyordum. Bilmiyordum ama öyle mutlu olmuş, öyle tatlı bir sızı hissetmiştim ki kalbimde; hala elimi onun üzerine yasladığımda tir tir titriyordum. Beni sinir ediyordu-Ona bu kadar aşık olmam, beni tek bir hareketiyle kulu kölesi yapması... Her şey beni sinir etse de aynı zamanda hayata bağlanmamı sağlıyordu.

Göğsünün üzerindeki elimi hafifçe sıkıştırarak tişörtünü avcumun içine kıstırdığımda derin bir inlemeyle burnumu burnuna sürttüm ve derin bir nefesin ardından dilimi aralıklı dudaklarının arasına kaydırdım. Kaçamak öpüşüyordu, çok nadiren bunu yapardı. Nadiren korkak davranıp beni bir öper, bir çekilir; arada bir dudaklarının arasına kayan dilimin ucunu emerek burnunu burnuma sürterdi.

Çünkü aslında, dudaklarımı koparacak kadar sert bir öpücüğün içine çektiği ağzıma dilini kaydırır; damağımı sıyırarak derin derin inlerdi.

Ah, şimdi ise bunu yapan bendim.

Göğsüne yaslı elim yavaşça beline kaydığı gibi kasıklarını kendime daha yakıcı bir şekilde yasladım ve kafamı yavaşça yana yatırarak, dilimi artık tamamen aralıklı ağzına kaydırdım ve diliyle birlikte yumuşak, kalın üst dudağını emerek sıcak nefesimi bıraktım.

Ani bir öpücük olduğundan nefesim kesilmişti, göğsüm hızlı inip kalkıyordu ve Taehyung bu sırada, baş parmağını yanağıma yaslayıp hafif hafif okşarken elinin diğer parmaklarını kulağımın arkasıyla oynamak için kullanıyordu. Gözleri, uzun kirpiklerinin ardında ıslak bir şekilde hafif baygın bakıyorken, nemli dudakları neredeyse dudağıma sürtünüyordu. Onunla her öpüştüğümde daha sonra kendimi nefes nefese kalmış ya da tamamen baygın gözlerle mükemmel yüzünü seyrederken buluyordum.

"Seni böylece nikah masasına oturtmam gerek diye düşünüyorum," Hafifçe gülerek fısıldadığı şeyle burnumdan sert bir nefes verdiğinde iki elim de saçlarının arasına daldı, tutamlarını okşayarak alnımı alnına yaslamış ve "Onu çoktan yapmalıydın," demiştim. "Artık geçti."

Ona ne cevap verdiğimi duymamışcasına ellerini göğsüme yaslayarak hafifçe eğildi ve bollaşan kravatımı çekiştirerek tamamen çıkardı. İnce kumaşı yere attığı gibi bedenimi tamamen duvara yaslamış, yumuşak burnunun ucunu boynuma sürterek gömleğimin yakasındaki iki düğmeyi hızla açmıştı. Dudakları sürekli köprücük kemiklerime sürtündü, burnu tenimde defalarca kez kaydı ve beklemeden üzerimdeki ceketi hızlıca çıkarıp yere attığında yutkunarak ellerimi kaslı omuzlarına yasladım. Henüz hiçbir şey olmasa da saç diplerimde biriken ter alnıma doğru süzülüyor, tırnaklarım sürekli omuzlarından, kollarına kayıyordu.

Ah, sıcak basıyordu. Bu aska rutine dönüşmüyordu ve midem kasım kasım kasılıyordu, her seferinde kusacak gibi olurdum-Ellerim sürekli tenine değerken terlerdi ve Taehyung hiçbir zaman beni eli boş göndermezdi. Her seferinde beni bambaşka bir diyara sürükleyip geri döndürür, eskisine nazaran sert; Taehyung'un asla dudaklarını ayırmak istemediği karnımı, sıkı olduğunu düşündüğüm uyluklarımı tir tir titretir, bütün bedenimi aynı anda orgazma sürüklerken gözlerini gözlerime kilitler ve Tanrım, aklımı başımdan alır götürürdü işte.

Elleri omuzlarımdan göğsüme sürtünerek indikten sonra, alnı kürek kemiğime yaslandı; sikeyim, ıslak dili gömleğimin üzerinden göğsümün ucuna sürtünüyor, etrafında dönüyor ve ah, elleri kalçalarımı yüzeysel olarak okşuyordu. Ellerim hala saçlarının arasındayken onu iyice kendime bastırdım, dişleri kumaşın üzerinden tenime geçti ve sonra, "Baksana," diye fısıldadı tenime doğru. Ellerim ensesinden kayarak kürek kemiklerinde durduğunda güldüğünü duymuştum. "Bir şey deneyelim diyorum."

"N-ne?"

Yutkundum, kekelediğim için derin bir nefes alıp dudaklarımı yaladığımda göğsümdeki elleri yavaşça karnıma dek inmiş ve Taehyung, tıpkı elleri gibi bedenini de aşağı kaydırmaya başladığında kafasını geri attığını gördüm. Yavaş yavaş aşağı indiği gibi dizlerini sertçe parkeye çarptığında elleri de kasıklarımda duraksadı. Dudakları, dar kumaşın ardındaki, hala bir ergenmişimcesine hemen harekete geçmiş aletime değecek kadar yakındı. Yavaş nefesleri oraya vuruyor, kanımı kaynatıyordu ve kalçamı duvara yaslayarak bir elimi uzun saçlarının arasına kaydırdığımda gözlerini kırpmadan bana bakıyordu.

"Jeon..." Kemikli elleri kasıklarımı ovmaya başladığında biraz şaşkın ve pasif kalan bedenim hareketlendi ve yaslandığım duvarda dikleşip saçlarını kavrayan elim sıkıştı. Bana çok, çok nadiren böyle seslenirdi ve... En son söyleyişinden çok uzun zaman geçmişti, öyle ki bedenime heyecan bastığından terlemeye, yanmaya çok erken başlamış ve gözlerimi tutmakta zorluk çekerken kendi kendime hayli kızmıştım. O her zaman kontrollü davranabiliyorken ben nefesiyle bile gözlerimi kaydırıveriyordum. "Jeon... Jeon, Jeon.."

Dudakları pantolonumun önüne sürünürken her bir fısıltılı kelimesinin sonunda oraya bir öpücük bırakıyor ve gözlerini kapatarak, seks yaparken garip bir şekilde tatlı olmasını sağlayacak kadar kızaran yanağını kumaşa sürtüyor, yutkunarak ellerini pantolonumun önünde dolaştırmaya devam ediyordu. Tanrım-Rüyada gibi hissediyordum, gerçekten bu yaşımda ıslak bir rüya gördüğümü falan zannediyordum çünkü Taehyung fazlasıyla seksi ve güzel görünüyordu işte. Güçlü kollarında ve sert omuzlarındaki görkemli dövmelerini artık ezberlediğimden elimi uzatıp hafifçe okşamaya başladığımda bile yutkunuyor, bana hafifçe gülümsüyor ve sürekli dudaklarını yalıyordu.

En sonunda sert bir nefes verdi, dişleri fermuarı yakaladı ve aşağı çektiği gibi hızlıca düğmemi de yerinden kurtardığında istemsizce adını fısıldamaya başladım ama bana asla aldırmadan pantolonumu aşağı doğru çekiştirip bacaklarımdan düşmesine izin vermiş ve ona ait olduğunu bildiği için bana kızar gibi baktıktan sonra siyah boxerımı da beraberinde indirmişti.  Ah, işte en sevdiğim kısım-Taehyung'un uzun parmakları çoktan sertleştiği için karnıma vuran sertliğimi kavramış okşuyor ve kuru yüzeyinde öyle sıcak, öyle hızlı hareket ediyordu ki omuzlarına tutunarak düşmemek için çabalıyordum. En sevdiğim kısım ona muhtaç olduğumu gerçekten hissettiğim kısımdı ve şu an, tam olarak öyle hissediyordum.

Taehyung bu sefer benimle hiç oynamayacağına söz vermiş gibi parmaklarını boydan boya sürtüp dudaklarını hızlıca yaladı ve önce, ıslak ve uzun öpücüğünü penisimin başına yerleştirdi. Yavaş, ıslak ve gerçekten sıcak dilini etrafında döndürmeye başladığında uzun öpücükleriyle içimi titretiyor; eliyle okşadığı her yeri diliyle tamamlıyordu ve Taehyung bir süre sonra aletim boğazına çarparken öğürmemek adına çırpınıyor, sertçe saçlarına asılıp onu kendime çekip itmeme hiç sesini çıkarmadan yalnızca boğuk boğuk inliyordu.

Sikeyim, çenesine süzülen tükürüğü ve dağılmış saçları bile onu öyle güzel gösteriyordu ki, nefes nefese kaldığı için hafifçe dışarı çıkararak hızlı hızlı nefes almasını umursamadan, anın verdiği çok, çok yoğun hazla onu tekrar kendime çektim. Bir elim sertliğimin kökünü kavradı, diğer elim onun saçlarına asıldı ve aralıklı ağzına kendimi iterken büyük bir zevk dalgası tüm bedenime, ses tellerime dahi vurdu. İnleyerek üzerimdeki gömleği karnıma doğru kaldırmış, şaşırdığı için elini karnıma yaslayarak bana bakan ama sertçe beni emmeye devam eden Taehyung'a yorgun bir gülüş vermiştim.

Titremeye başlayacağımı hissettiğimde Taehyung hızla geri çekildi,  elleri hızla karnıma yaslandı ve bedeni yerden kalktığı gibi beni, çıktığım odaya geri soktu. Bedenimi yatağa ittirmiş, "Sikeyim," diye bir küfür savurduktan sonra açık perdelerimizi hızlıca çekip yatakta uzanan bedenime tekrar yaklaşmıştı. Taehyung alt dudağını sürekli ısırıyor, bacaklarını iki yana açarak oturduğu kasıklarıma hafif hafif sürtünüyordu. Çok ateşliydi-Çok fazla ve bunu bana da bulaştırıyordu.

Bir kolum yavaşça belini kavradığı gibi onun bedenini bedenime yapıştırdı. Artık göğsü göğsüme yaslanmış, kalçaları biraz havalanmıştı ve burnu boynuma denk geliyordu ki, oraya sürterek tenimi dudaklarının arasına alıp emmiş ve "Seni bu takım elbisenin içindeyken çok fena sikmek istiyorum," diye fısıldadıktan hemen sonra elini saçlarıma geçirip iyice sıkmış ve boynumu açığa çıkarmıştı. İnledim, ellerim aynı anda dolgun kalçalarını buldu ve hafifçe sıkıp ona bir cevap niyetinde okşamayı sürdürdü.

"Ama... Bu takım elbisenin içindeyken beni çok fena sikmeni de istiyorum."

Bana çok nadiren böyle bir  şey söylemesi gözlerimi hızlıca açıp belini tuttuğum gibi onu altıma almama sebep olduğunda Taehyung gülecek sanmıştım ama hayır, elleri gömleğimin önüne varmış ve düğmeleri patlatarak hepsinin yatağın üzerine savrulmasını sağladıktan sonra hızlıca kumaşı üzerimden çıkarıp atmıştı. Sıcak eli boynumu kavradı, beni üzerine çektiğinde dudaklarım hızlıca onunkileri bulmuştu fakat bunu olabildiğince kısa tutmaya çalışarak üzerinden kalktım ve bacaklarını sertçe iki yana ayırdım, boynumdan göğsüme doğru düşen, Taehyung'un yıllar önce aldığı ama bir türlü elime takmayı beceremediğim yüzüğü geçirdiğim zincirin ucuna bir öpücük bırakıp  boynumdan geri attığımda Taehyung ellerini göğsüme yaslayarak nefes nefese gülümsemiş ve tekrar ona eğilirken hafifçe çıkardığım dilimi dudaklarının arasına alarak sıkıca emmişti. Ellerim, giydiği şorttan içeri daldı; sert uyluklarında gezdirmeye başladığım parmaklarımın altında kasılıyordu ve ben tamamen çıplakken onun böyle olmasına dayanamayıp tişörtünün ucuna asıldığımda dilimi serbest bıraktığını hissedip iki elimi de tekrar şortunun uçlarından bacaklarına kaydırdım ve Taehyung hızlıca tişörtünü çıkarıp yere fırlattı.

Çok zinde hissediyordum, aniden bir canlı bombaya dönüşmüştüm ve uzun süredir hiçbir cinsel aktivite göstermemiş olmamız beni resmen azgın bir boğaya çevirmişti ki; tam şu an esmer boynuna dudaklarımı yaslamış, yaşam kaynağının kaynadığı şah damarının üzerini sertçe emiyor, dişliyor; dilimi derisinde gezdirirken penisimi okşayan elinin varlığıyla sessizce inliyordum. Ellerim hala şortunun içindeydi, kasıklarına kaymıştı ve okşamaya devam etmemle elinin hızını arttırdığını; boynunu yoğun ve sahiden ıslak bir şekilde öpmeme hafifçe inleyerek boştaki elini saçlarıma daldırıyordu.

Delirmiş gibiydim, Kim Taehyung'un tanrıları kıskandıracak tenine ıslak öpücükler bırakırken her bir kıvrımında parmaklarımı gezdiriyor ve  burnumu sürekli boynunun en tatlı noktasına sürtüp kıvranmasına sebep oluyordum. Sahiden hassas bir adamdı ama kendini nasıl kontrol edeceğini çok iyi bildiğinden şehvetle inlerken alt dudağını hafif hafif ısırıyor ve boynundan köprücük kemiklerine kayan öpücüklerimle sürekli belini kaldırıp kasıklarını kasıklarıma sürtüyordu.

Köprücük kemiklerine dilimi sürttüm, dişlerimi o belirgin kemiklerine geçirdim; dudaklarımı üzerine kapatıp gerçekten büyük bir şevkle emdim ve sanki bu onun için son noktaymış da, artık çıldıracakmış gibi görünen Taehyung boğukça inleyerek saçlarıma asıldı.

Sonrası sahiden hızlı olmuştu çünkü Tanrım, beni tekrar altına aldığı gibi ellerini sertçe yanaklarıma yaslamış; kalın dudaklarıyla dudaklarımı mühürleyip uzunca emmişti, ne ara ıslattığını bilmediğim parmak uçları göğüslerimin uçlarında dönüyor; hala kalçalarını saran kumaş sürekli sertliğime sürtünürken artık acıtıyordu. Tırnaklarım uyluklarına batmıştı, Taehyung dudaklarını dudaklarımdan ayırdığı gibi nefes nefese dilini çeneme ve oradan boynuma sürtmüş, sonra beklemeden ufak bir öpücük bırakıp belini dikleştirmişti.

"Tanrım.." soluk soluğa fısıldadım. Bir elim alnımdan saçlarımın arasına dalıp geriye ittirdikten sonra onun elleri göğsüme yaslanmış, kalçaları artık kasımlarımda daireler çizmeye başlamıştı. "Jeon..." dedi genzinden gelen bir inlemeyle yutkunurken. Dili dudaklarında hızla gezindi, alt dudağını emerek gözlerini sıkıca kapatıyor ve önü hafifçe kabaran şortunun  üzerine kayan elimle sık sık yutkunuyordu.

En sonunda belini kırarak, çıkık kalçalarını biraz daha ortaya çıkardığında elim şortunun lastiğine gittiği gibi üzerinden sıyırdı ve Taehyung hızlıca üzerimden kalkıp onu yere attıktan sonra tekrar kucağıma çöktü. Bir elini arkaya atmış, sahiden ihtiyaçla sertleşen penisimi yavaşça okşayarak kalçalarının arasına yaslamıştı ve o hafifçe oturup kalkmaya başladığında karnında kasılan kaslara ellerimi yaslayıp derince yutkundum ve belimi kaldırmamak için çabalarken, bunca zamandır uzak kalışımıza bir de onun benimle oynaması eklendiğinden sakin olmaya çalıştım. Pekala, ellerim pek sakim sayılmazdı çünkü sürekli tırnaklarım derisine geçip soyarken Taehyung hiç umursamadan elini sertliğimde kaydırıyor; sevişirken konuşmayı hiç sevmediğini çok net belli ederek tek kelime etmiyordu.

Dirseklerimi yatağa yasladım, bedenimi biraz kaldırıp yavaşça sırtımı başlığa yaslamış ve en sonunda oturabilir konuma geldiğimde sertçe ellerimi, hafifçe gülerken alt dudağını ısıran Taehyung'un dolgun kalçasına çarpmıştım. Ellerim tenini sıkıştırdı, tırnaklarım tenine geçti ve yumuşak dokuyu okşamaya devam ettiğimde Taehyung'un gülüşünün silindiğini ve yerine yalnızca alt dudağını ısırırken kaşlarını çatan yüz ifadesinin geldiğini gördüm.

Bana tutunmuştu, uzun ve kemikli parmakları omuzlarımı sıkıca kavrıyorken dizleri yatağa değiyor ve oturur konumdaki bedenimin kucağında hafifçe bedenini oynatıyordu. Tanrım-sürekli sertliğime baskı yapması içimdeki açlığı iyice körüklediğinden ilk bulduğum yere, boynuna saldırıyor; bulduğum yer yeri emerek ısırıyordum ve Taehyung bundan öyle zevk alıyordu ki omuzlarımdaki ellerini yavaşça saçlarıma çıkarıp çekiştiriyor ve sanki aletime her değdiğinde çıkardığım boğuk sesten hoşlanıyormuş gibi kendini sürekli sertliğime sürtmeye devam ediyordu.

Derin bir nefes verdiğim boynundan uzaklaşarak, asla istemediği hazırlık aşamasını siktir ettim ve bir elimle kalçasının sağ tarafını çekiştirdikten sonra diğer elimin kaydığı sertliğimi birkaç kez kalçalarına çarptırdım. Taehyung inliyordu, durmadan; usanmadan gözlerini arkaya kaydırırken o kutsal sesinin tüm odada yankılanmasına izin veriyordu ve Tanrı aşkına, sol göğsümün ucuna sürtünen dilinin varlığını bile hissedemeyecek kadar aklımı başımdan alıyordu.

Taehyung belini kırdığında, kalçasını ayıran elim sıkıştı; işaret parmağım yavaşça deliğine sürtündü ve tırnağımın çizdiği derisiyle irkilip derince inlediğinde, bir kolum sıkıca beline tutundu. Sonrası sahiden, başımı döndürecek bir hızdaydı çünkü Taehyung yavaşlığımıza sinir olmuş gibi bir elini geri attı, elimi çekiştirerek kendinden uzaklaştırdı ve sertleştiği için artık acı veren bir hal alan penisimi, sıkı ve her seferinde beni çılgına çeviren deliğine ittirdi.

Acıyı hiç umursamıyordu, asla mızmız bir partner olmamıştı, ki ben de öyle değildim. İkimiz de birbirimizi tüketmek ister gibi hareket ederdik ve asla, hiçbirimiz bundan şikayetçi olmazdık.

Kafam geri düştü, boğazımdan kısık bir hırıltı döküldü ve Taehyung benim sırtımı sertçe yatak başlığına vurduğu gibi ellerini omuzlarımda sıkıştırarak tamamen üzerime oturdu-Sikeyim, kendine veya bana hiç acıması yoktu. Sert ve sahiden deli gibi sızdıran erkekliğim sıcacık içiyle adeta patlamak için çırpınıyordu ama kendimi öyle kasıyordum ki, yüzümün ve tüm bedenimin kızarmaya başladığına emindim.

Alt dudağımı ısırarak ellerimi tekrar dolgun kalçalarına vurduğumda dizlerini yatağa iyice bastırdı, belini büktü ve tenin tene çarpma sesi; penisimi içinde kaydırırken hat safhaya ulaştı. Sikeyim, hareket edemiyordum-Gerçekten çok dardı, kendimi kuru tenine her ittirdiğimde dudaklarımı birbirine bastırarak boğukça inliyordum ve Tanrım, dayanamıyordum.

İnleyerek, boğazımda gezdirmeye başladığı dudaklarının baskısından kurtulmak amacıyla saçlarını çekiştirdim ve onu üzerimden ittirerek yatağa uzanmasını sağlayıp içinden çıktım. Sinirle kaşlarını çatmış, kapalı gözlerini aralamış ve ısırdığı alt dudağını serbest bırakırken "J-jeongguk?" Diye kekelemişti ama ona hiç aldırmadım. Var gücümle bedenini ters çevirip dizlerinin üzerinde durmasına sebep olduğumda dirseklerini de yatağa yaslayıp kafasını bana çevirmeye çalışmıştı ama hayır, buna da izin vermemiştim.

Elim ensesine sarıldı, kafasını yatağa bastırarak  bir elimi sırtından kalçasına doğru kaydırıp yavaşça okşadım ve sonra ensesindeki elimi çektiğim gibi tekrar arkasına geçtim. İki elim kalçasının iki yanına yaslandı, yaladığım dudaklarımı belinden başlayarak kalçasında gezdirmeye başladığımda bir elini geriye atarak boğukça inlemiş, saçlarına tutunmaya çalışmıştı. Sikeyim, her hali çok fazla ateşliydi.

Boşalacak gibi hissediyordum, yalnızca dudaklarımı kalçalarının arasında gezdirirken ve dilimi deliğinin etrafında gezdirirken bile.

Dilim deliğinin etrafında gezinirken çıkardığı boğuk inlemeler gözümü daha fazla döndürdüğünden dudaklarımı etrafına kapadım, sertçe emerek dilimi içine ittirdim ve dişlerimi hafifçe tenine sürterek defalarca kez daha aynısını yaptığımda tırnaklarını saçlarımın derisine geçirerek öyle bir inledi ki, kendimi onu adeta yerken buldum. Durmadan dilimi içine ittiriyor, etrafında gezdiriyor; tenini sertçe emerken kalçalarını okşuyordum ve bir yandan da saçlarımı yolan Taehyung'un ilk defa bu denli yüksek sesle inlemesini duyduğumdan hazmetmeye, bunu yedirmeye çalışıyordum.

"Tanrım," Adeta bağırdı, nefes nefese kalmıştı ve dilim sürekli içine kayıp onu becerirken ses çıkarmamak adına ısırdığı yatak örtüsünü ıslatmış; terden alnına yapışan saçları geri ittirme zahmetine bile girememişti.

Dağılmış görünüyordu, sikeyim, bunu ona ben mi yapmıştım?

Kafamı hafifçe kaldırıp yüzünü seyretme fırsatı bulduğumda, "Lütfen," dedi, belli belirsiz. "Oynama benimle Jeon-hadi artık. Hadi..." Kalçasını hafifçe oynattı, teni ellerimin altında kayarken sırtımı dikleştirip beline doğru okşamış ve yutkunarak alt dudağımı yalamıştım. "Hadi."

"Bu günü hiç unutmazsın artık," Mırıldanırken kalçalarının arasına yasladığım penisim kaydı ve yavaş ancak ağır bir tempoyla kendimi ittirmeye başladığımda Taehyung'un "Sen görürsün," dediğini duyup gülmemek için alt dudağımı ısırmıştım. Alnını yatağa yaslamış kalçasını aşağı yukarı hareket ettiriyor ve siktiğimin sırt kasları öyle bir geriliyordu ki dört kat fazla azıyor ve derin derin nefesler alarak kendimi ittiriyordum.

Bir kez daha kendimi ittirdiğimde kökünü kavradığım aletim ıslak teninde kaydı, az önce güzel bir ağız işi verdiğim deliği etrafında kasılıp gevşedi ve beklemeden kendimi tekrar içine ittirdiğimde Taehyung'un boğuk bir inlemeyle bana küfürler ettiğini duymaya başlayarak, "Terbiyeli ol," diye söylendim. Elim sürekli tenine çarparak tüm parmaklarımın izini çıkaracak kadar, kalçalarına  hızlı birer şaplak atıyordu ve Taehyung'a kendimi öyle hızlı ittiriyordum ki, içinde, sıcaklığıyla neredeyse kendimden geçmiş vaziyetteydim. Başım dönüyordu, ellerim incecik belini sıkıca kavramış; bedenini kasıklarıma çekiyor ve sonra ona kendimi ittirişimle, o heybetli vücudu öne savruluyordu.

Bir eli sertliğindeydi, yalnızca kendimi tatmin etme çabasında öyle hızlı beceriyordum ki onu, kafasını yatağa yaslamış; ondan beklemeyeceğim kadar boğuk ve istekle inliyor, bir yandan kendini çekerken diğer yandan bir elini kalçama yaslayıp beni kendine daha hızlı çekiyordu.

"Tanrım-Jeongguk, Jeongguk yavaşla yoksa boşalacağım, yavaşla!"

Yalnızca teninin tenime çarpma sesine karışan ıslak tınılarla dolu odada sesi duyulduğunda kafamı geri atmış, belimi hızla ittirip çekiyor ve artık gücü kalmadığı için dizlerini yatağa yaslamış Taehyung'un belinden tutup kendime çekiyordum.

Sesini duysam da algılayamıyor gibiydim, ne istersem onu yapmaya çalışıyordum ve öyle kendimden geçmiştim ki, bedenimi, onun yatakta yüz üstü uzanan bedeninin üzerinde buldum. Bir kolum boynunu sıkıca kavrayıp kafasını geri yatırmasına sebep olmuş, bacaklarım iki yana ayrılıp hemen kalçasının altında oturmama ve ona daha yakın olduğum için daha da hırslanarak hızlanmama sebep olmuştu.

Taehyung artık yalnızca inliyordu, kafası geri yatmış; ağzı nefes nefese kaldığından dolayı iyice açılmıştı ve dudaklarının kenarından akan sıvı bile onu öyle seksi kılıyordu ki kolum boğazında sıkıştı; kafasını daha fazla geri yatırarak yüzünü izlemeye devam ederken kendimi son kez ittirdim ve Taehyung'un gözleri tam o anda kaydı.

Aralıklı dudaklarından derin, hırıltılı bir inleme döküldüğünde göz kapakları kapandı ve sıkıca yumdu, bedeninin titreyerek orgazma ulaştığını fark ettiğimde çoktan kendimi bırakmış ve sikeyim, resmen-Evet, yıllar sonra resmen- içine gelmiştim. Beni öldürebilirdi, tanrım-Bunu yapmamam için her seferinde rica ediyordu ama tamamen unutmuş; kendimi üzerine bırakarak nefes nefese içinden çıkmıştım.

Yüzü yatağa gömülüydü, saçları tamamen etrafa saçılmış; nefesleri düzenli bir hal almak için çabalamaya başlamıştı. Göğsüm sırtına yaslı, burnum boynundayken yavaşça ondan ayrılıp yatakta kendimi yanına bıraktığımda uzun bir süre öylece soluklandık.

Sonra Taehyung'un "Jeongguk," dediğini duydum. Sesi kısıldığından dolayı bir mırıltı gibi çıksa da gergin bir şekilde yutkunarak gülümsemiş ve kafamı ona çevirmiştim ki, "İçime gelmediğini söyle." Diyerek beni durdurdu.

Yorgun bir gülümseme eşliğinde bedenimi ona doğru kaydırdığımda, o hala yüz üstüydü fakat ben yanında sırt üstü uzanarak kafamı yana yatırmış ona bakıyordum. Kulağına yaklaştım, ufak bir öpücük bırakarak dudaklarımı şakağına sürttüm ve sonra; tekrar gülümseyerek kafamı yatağa yasladım. "Tabii ki içine geldim."

Pekala, sonrası bir hayli hareketliydi çünkü... Taehyung az önce çıkardığı kravatla beni boğmaya falan çalışmıştı işte.

***

Continue Reading

You'll Also Like

721K 37.7K 45
Humanlouvre tarafından çizilen "My Only One"adlı serinin Türkçe çevirisidir.
46.6K 4.4K 15
Koca şehrin içinde kaybolmadı da Park Jimin,geldi Min Yoongi'de kayboldu.
1.9M 132K 38
Açık unutulan kamera, son derece ateşli bir hoca ve ben.
161K 15.4K 26
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin