Ada'ya Düşen Meteor

Door cameronunprensesi

7.2M 220K 53.3K

"Yıldızlar âşıkların ruhlarıdır. Öyle çok yanarlar ki bu dünyada, gecenin göğsünde herkesi imrendirerek parıl... Meer

★ Arkana bak
★ Bela
★ Sebastian
★ Aşık Mısın?
★ Peki.
★ Küçük Ürkek Yıldız
★ Çikolata Kokan Gizemli Meteor!
★ İndir Maskeni Sebastian
★ Gıcık Çocuk mu Cadı Kız Mı!
★ Beraberiz? Beraberiz.
★ Flashback
★ Pamuk Şeker Tadında!
★ Romeo&Juliet
★ İtiraf
★ Korkak Prenses
★ Sil Baştan...
★ Beni Unutma Olur mu?
★ Gökyüzünde İki Aşık Yıldız...
★ karakterler
★ Ruh Ornitorengim!
★ Çirkin Şansı Derler Ona!
★ Çakma Koca?
★ Nutella Kadar...
★ Benim Olur musun
★ Tencere-Kapak
★ Metafor
★ Not: Seni Seviyorum...
★ Suçluyum
★ Fırtına
- Yazardan -
★ Veda - Son öpücük
★ Acı
★ Yabancı Tenler
★ Sen de hissediyor musun?
★ Papatya Kokan Ayrılık
★ Adiz ~ Yeniden
★ İkilem: Ay & Güneş
★ Söz vermiştim, değil mi?
★ İlk Âşk | Son Nefes
★ Ayrılmak Yok?
★ Yara Bantları
★ Yalnız Yıldızın Kaderi
★ Doğumgünü
★ Ada Is Back!
★ Kuzen?
★ Örümcek
★ Söylemediğin Şeyler Var...
★ Seni Asla Bırakmam
★ İzmir'e Benden Selam Söyle!
★ Benimle Kal
★ Sadece Erkekler Diz Çökmez
★ İflah Olmaz Romantik!
★ Kar Taneleri
★ Mükemmeliçe

★ Ürkek Dudaklar

84.9K 3.5K 390
Door cameronunprensesi

Bölüm düzenlendi!

Bölüm şarkısı:
The weeknd & Ed sheeran - Dark times✌🏻

Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar parlak gözlülerim! ❤️





Uykumun tam tatlı yerindeydim, öyle tatlıydı ki Ediz'den ayrılıp yorganıma sarılmıştım... Çitlerin üzerinden atlayan ponyleri sayıyordum, birden arkadan acı bir bebek ağlaması geldi. Gözlerimi yavaşça araladım ve bunun bir rüya olduğunu düşündüm. Hayır, şu bebek telefonu gibi saçma sapan şeyden bebek böğürmesi geliyordu. Yutkundum ve yanıma baktım. Ediz kıçını dönmüş yatıyordu. Duymazdan gelecek oldum fakat ses beni deli ediyordu. Ediz'in poposuna bir çimdik attığımda irkilip birden araladı gözlerini.

" Ne oldu güzelim?"

" Bebek ağlıyor" gözlerimi ovuştururken homurdandığımda yüzünde uykulu bir gülümseme oluştu " Bulut ağlıyor Ada..."

"NE?"

Yüzünü ekşitti ve gözlerini kırpıştırdı "Oğlumuz ağlıyor Ada"

"N-Ne oğlu?"

Ş-şaka mı bu ya? Ne oğlu? Ne bebeği? Ne ara doğurdum ne ara hamile kaldım ben? Olmaz, olamaz mümkünatı yok bir küçük Ediz daha dünyaya getiremem ben!

" Prensesim, Sen iyi misin? Oğlumuz. İkimizin. Hani 6 aylık olan?"

" Bizim oğlumuz mu oldu?"

Bebeğin cırlaması çok daha arttığında kulaklarıma yastık kapattım ve neredeyse ağlayacak dereceye gelmiş gözlerimi ona çevirdim, ne demek bizim çocuğumuz var ben anne mi oldum şimdi ya?

" Ada, sanırım karnı acıkmış yanına gitsen iyi olacak"

Dediğinde yandan bir tekme savurdum ve ağlayarak haykırdım "Sen git lan, ne güzel uyuyordum ben! Inga ınga yapıyor bu telefon, git sustur şunu"

" Çocuğa meme veremem" dediğin bir yastık fırlattım ona. Şu öten şey hala susmuyordu, kafayı yiyecektim. Tek çarem vardı... Ya kalkıp tüm gece bebeğe bakacaktım ya da sinirden ölecektim.

2. Seçenek demek isterdim ama bebek ağlamasına kıyamam ben

" N- ne yapacağım yani?"

Ediz dudaklarını birbirine bastırdı ve gülüşünü gizleme çabası verdi "Sadece tüm akşam onunla ilgileneceksin"

Hayır... Hayır lütfen rüya falan çıksın ben bebek bakamam...

***

" H-hayır," zorlanarak nefeslendim, kendimi geri çekmeye çalışıyordum fakat birden omzularımda hissettiğim yumuşak bir dokunuşla gözlerimi araladım "Ada... İyi misin meleğim?"

" Ediz sen bak, Ediz lütfen sen bak..."

Kollarını yapışıp ona yalvarmaya başladığımda şaşkınca beni sakinleştirmeye çalıştı "Şşt, Ada geçti güzelim, geçti tamam ne oldu anlat bana?"

" B-bebek vardı, ağlıyordu ç-çok ağlıyordu"

Dediğimde şefkatle saçlarımı geriye attı ve beni göğsüne bastırdı hafifçe "Tamamda korkulacak ne var ki bunda, bebekten korkulur mu?"

" İkimizindi."

Ediz beni yatıştırmak ister gibi alay geçti, onunda şuan ne kadar afalladığını biliyordum bu konuda "Ne var yani ikimizinse, Çaki falan mı doğurtmuşum neresinden korktun?"

Derin bir nefes verdim ve somurttum, Allah'ım şükürler olsun rüyaymış yoksa ne yapardım ben... Hele ki şu karışık durumda.

" Odun. Sana ne diyorum sen ne diyorsun."

" O kadar korkmuşsun ki bilinç altına işlemiş, neden kendini bu kadar kasıyorsun bi'tanem?"

"Korkuyorum," dedim uykulunun olmanın verdiği rahatlık üzerimdeydi "Çok korkuyorum Ediz"

Alnımdaki sıcak öpücüğünü hissettiğimde onun boynuna doladım kollarımı. Boynunun altındaki ona has koku, rahatlamamda yardımcı oluyordu.

" Neyden korkuyorsun?"

Gözlerim kapalıyken mırıldandım "Bilmem. Ya her şey kötü olursa? Ya ben bunu da elime yüzüme bulaştırırsam? Ben çocuk gibiyim, nasıl becereceğim ki her şeyi..."

"Şşt, çocuk gibi değilsin sen. Hem olsun, yanında ben varım. Ürkek yıldızım benim... Benim yanımdayken sönmezsin ki sen?"

Boynunu öptüm ve teşekkür ederim anlamında bir homurtu çıkardım uykulu uykulu. Ondan ayrılmaya pek niyetim yoktu, onu şu geçirdiğimiz birkaç gün içinde iyice anlamıştım.

" Biliyorum, her şeyden ürküyorsun. Herkesten ürküyorsun, her şeyden kaçıyorsun çünkü yapamayacağını düşünüyorsun Ada," fısıltısı gecenin karanlığında ninni gibi geliyordu "Herkesten ayrısın, gülünce gözlerinden okyanus taşıyor, çok safsın. Korkarsın tabi, kimseye güvenmedin ki daha..."

" Yaralanırsam kimse kalmaz etrafımda"

"Onları boşver, ben varım. Ben üflerim, ben öperim yaralarını... Yeterki incinme, kendini yıpratma böyle"

Mırıldanarak başımı göğsüne gömdüm, bir daha uyumak istiyordum. Saate bakmaya gücüm yoktu ama perdeden sadece ay ışığı vuruyordu, belliydi gecenin körü olduğu.

" Sakın sarılmayı bırakma olur mu" ürkekçe bunu fısıldadığımda beni daha çok çekti kendine "İstemezsen asla bırakmam"

Onun yanında güvendeydim. Bırakmazdı, eğer Ediz dediyse bırakmazdı. Kafam o kadar allak bullaktı ki sadece rahat rahat uyumak istiyordum. Hiçbir şey düşünmemeye çalıştım bir süreliğine, uykuya dalmak pek zor değildi göğsünde.

" Hadi biraz daha uyu güzelim" dedi saçlarımı okşayıp "Saat kaç?" diye mırıldandım ardından.

" Dörde geliyor, sabaha çok var"

" Sende uyu parlak göz..."

Tamam anlamında başını salladı, belime sardı sıcak kollarını, onun sıcaklığında tekrardan uykuya daldım...

***

Baş ağrısıyla açtım gözlerimi, yanımda onu aradım. Gözlerimi açık tutmaya bile halim yoktu, başımı ovuşturdum ve mutfağa doğru uzattım başımı. Ordada yoktu. Tam seslenecek gibi olmuşken adım seslerini duydum. Üzerini giyiniyordu, duşa almış olmalıydı güzel kokusu etrafa kendisinden önce yayılmıştı. Üzerine giydiği koyu mavi ve lacivert arası t-shirt onda çok güzel durmuştu, e tabi güzel duracak kimin zengin yakışıklı kocası değil mi hehehe

" Niye hazırlanıyorsun?"

" Sanada günaydın" dedi gözlerini alay eder gibi devirip "Doktora gidiyoruz o yüzden giyiniyorum"

"NE?"

Başımı kaşıyıp ona bön bön baktığımda gayet dingin bir şekilde tekrar etti "Doktora gidiyoruz, senin için"

" Ya ne doktoru saçmalama, iyiyim ben"

" İyi misin? Ada bugün 4. günümüz sen kaç gündür keyifsizsin solgunsun. Geceleri ağlayarak uyanıyorsun"

" Psikolojisi bozulmuş küçük bir ayıcığım ben, ondan oldu o!"

Ediz *hadi canım* der gibi baktı bana. Tamam yalan söyleyemiyorsak ne olmuş Allah Allah, mallığımızı satmadıkya.

" Hiç umutlanma hamile falan değilim."

"Onun için gitmiyorum ki," parfümünün kokusu yayılırken devam etti "Önemli olan senin sağlığın seni böyle görmeye katlanamıyorum"

" İyiyim diyorum ya of..."

" Ada daha fazla diretme, seni omzuma  alır öyle çıkarım otelden "

" Hı yapamazasın bir kere" diye omuz silktiğimde dudağının ucunu kaldırdı "Beni zorunda bırakma, ne olur biliyorsun"

Yapar. Ediz delilikten çekinmez gerçekten yapar.

" Uyuz."

Sırıtıp burnundan bir nefes verdi ve başını yana çevirdi " Bana inat edemeyeceğini biliyorsun değil mi, mavi gözlü çirkin cadı"

İnatçı işte ne olacak, o yüzden gönderemedim onu ya zaten. Tabi parlak gözleriyle baktı baktı bana dikiz aynasında benimde kalbim eridi. Haksızlık. Birde böyle birden ciddileşip kontrol manyağı birine dönüşmüyor mu, on kat gıcık oluyor. Böyle o yumuşak dudaklarının ortasına bir tane okkalı tokat patlamalık. Tabi, bunu asla başaramıyorsunuz çünkü yavru köpek bakışı atıp sizi kıvama getiriyor. Hain yavru köpek bakışı atan parlak gözlü çocuk, artık hepimiz o iri parlak ela gözlerinle insanları etki altına almaya çalıştığını biliyoruz... Geym ovır...

" Yine ne cadılık düşünüyorsun?"

Bana laf sokar gibi bakıp sırıttığında kollarımı bağladım ve şu doktora gitme işini savmak için bir şey soktum araya "Gidemeyiz. Karnım aç benim. Önce kahvaltı hazırlaman lazım, ancak öyle."

" Dışarda yeriz"

Beni alt ettiğini anlayınca piç gibi sırıttı, her istediğini alıyordu ve bu beni gerçekten çileden çıkartıyordu. Dudaklarımı büzüp onun taklidini yaptım "Döşördö yöröz"

" Ben çoktan giyindim bile. Seni de fazla beklemem bak biliyorsun, hadi kalk bakalım."

Aman diye hayıflanıp yorganı ittim üzerimden. Ayaklarımı birden dengesizce sarkıtmış olmalıyım yataktan, kasığıma öyle derin bir acı saplandı ki, acımdan inleyip iki büklüm kaldım. Ediz'in telaşla yanıma koştuğunu gördüm, yüzümü avuçladı "Ada, iyi misin..."

" Ani... Ani hareket ettim"

Zorlanarak bu kadar mırıldandım. Kıvranmıştım resmen acıdan az önce, neden bu kadar dengesiz olmak zorundaydım ki? Zaten başım çatlıyordu, birde üzerine kendi kendimi sakatlıyordum. Kilitlenmiştim sanki, ellerimi çekemiyordum ordan.

" Ediz... İyiyim..."

Anlamadığım bir şekilde sesi sertleşti "Aptal falan mısın? Birde hala bana diretiyorsun değil mi?"

Tamam anlamında elimi kaldırdığımda hala benimle ilgileniyordu, ellerimi kilitlendiği yerden çekti ve ovuşturmaya başladı. Az önce dediğine alınmamış değildim, sanırım bana bir şey olacak sanmıştı ve salaklığımdan bağırmıştı.

" Sadece ani hareket ettiğimden oldu"

Bana cevap vermedi, şuan sinirinden ve endişesinden burnundan soluyordu. Wow. İlk defa Ediz'in sert tarafını görüyordum. O ışıl ışıl parlayan gözler ateş saçtığında anlıyordunuz asıl şimdi sıçtığınızı, sonuçta Ediz kolay sinirlenen birisi değildi.

" Sen hamile de olabilirsin, neden dikkat etmiyorsun böyle şeylere?"

" Ama değilim. Hamile değilim."

Gözlerini devirdi ve gözlerimin içine baktı, boğuluyorum falan sanmıştım. Gözlerimi ondan kaçırmak istedim ama bu mümkün değildi, sertçe yutkundum ve onun bir şey söylemesini bekledim. Susması konuşup azarlamasından daha kötüydü.

" Konumuz bu değil. Ben senden bahsediyorum tamam mı, sadece sen nasıl anlamak istiyorsan öyle anlıyorsun"

Tamam. Lakabını değiştiriyorum artık. Parlak göz değil, ateş göz. Anlamıyorum, tamam zarar gelecekse bana gelecek, neden bu kadar kızdı ki?

" Kızdın mı?"

Masum bir sesle bunu fısıldadım. Cevap vermedi. Sadece benimle ilgileniyordu, kendimi birden suçlu hissetmiştim. Ediz hamile olduğumu sandığındam falan mı böyle davranıyordu, yoksa cidden korkuyor muydu kaybetmekten beni?

" Ovmana gerek yok, geçti," dedim titrek bir sesle. Ediz'inde diğer insanlar gibi katı çıkma olasılığı beni korkutuyordu. Anlarsınızya, sadece onun yanında kendim gibi davranıyordum ve beni yargılamıyordu bu yüzden. Onu da kaybedersem eski, gülümseyen ama içten içe eriyip giden Ada olacaktım.

" Geçti Ediz..."

Elini alıp ufak bir hareketle geri ittim, kendimi toparladım ve tekrardan kalkmaya yeltendim. Fakat bırakmadı beni, ısrarla gözlerinin içine bakmamaya çalışsamda yüzümü avuçlarının arasına aldı ve dudaklarını alnıma bastırdı. Pişman olmuştu. Anlıyordum. Bir süre çekmedi dudaklarını, çeksinde istemedim bilmediğim bir nedenden dolayı. En sonunda alnını alnıma dayadı ve fısıldadı "Özür dilerim, ürkek yıldız"

Çocuklaşmıştı, benden ses çıkmayınca bu sefer suçu üstümden tamamen o almış gibi konuşmaya başladı "Sana bir şey olmasından korktum, beni bırakmandan korkuyorum. Kabus gibi." birkaç saniye duraksadı, sertçe yutkundu ve yumdu gözlerini "Ve ben kabus görmemek için uyumadığım geceleri saymadım bile..."

O da korkuyordu... Ediz de korkuyordu değil mi? Parlak gözlü çocuğundan da korkuları vardı. Bu yüzden beni herkesten kıskanıyordu...

" B-bana kolay kolay bir şey olmaz " şaşkınlığımdan kekeledim ve bozuntuya vermemek için gülümsedim "Abimle saçma sapan anılarımı yıllarca dinleme ihtimalin bile var."

" Seni her ne pahasına olursa olsun koruyacağım, tamam mı?"

Başımı salladım ve salak gibi sırıttım. Yüzüm kıpkırmızı kesmişti. Kalbimin damarlarıma pompaladığı kanın nasıl telaşla vücudumda dolaştığını ayaklarımın uyuşması ve neredeyse parmak uçlarımın buz kesmesinden anlamıştım. Ediz bazen beni öldürüyordu.

Dudaklarımda bıraktığı öpücükle gözlerimi yumdum, sıcak bir his dudaklarımdan yol alarak kalbime kadar yol aldı. Şapşallaşmıştım ve az önce hissettiğim acının zerresini şuan hissetmiyordum. Dudaklarımı ondan ayırdığımda derin bir nefes verdi ve baş parmağını hafifçe yanağımda dolaştırdı.

" Giyinsem iyi olacak"

Kendimi ondan kurtardım ve tekrardan yataktan indim -ki gerçi az önce inmiş sayılmazdım, kasığıma saplanan o bıçak gibi ağrı yüzünden az kala ölüyordum. Birkaç küçük adım attığımda belimde hissettiğim sıcaklıkla yeniden nerede olduğumu anladım. Ediz'in kucağı.

" Seni ben giydireceğim"

Gayet ciddi olduğunu gördüğümde kıkırdadım, şaka yapıyordu, değil mi?

" Ha, gerçekten mi?"

"Evet," dedi ve beni tekrardan yatağa bıraktı "Merak etme inekli sütyen giydiğini biliyorum, saklanacak bir şey yok"

1 yıl değil, 10 yıl değil, ömür boyu süren rezillik için sizde inekli sütyen giyin!

" Sen onu hala hatırlıyor musun ya" diye mırıldandım onun duyamayacağı bir şekilde. Fakat yine beceriksizdim ve o da duymuştu "Unutmak? Sanırım ölürken film şeridi gibi gözümün önünden geçecek sayılı anlardan"

" Peki. Unutma."

Trip atmaya kalkmıştım ama o sanırım ciddiydi, gidip bavulu açtı ve giydirmek için bir şeyler aradı. Aslında hazır o yanımda yokken kalkabilirdim ama onu tekrardan sinirlendirmek yemiyordu. Bana yöneldiğinde reddeder gibi konuşmaya başladım ama bilirsiniz...

" Ediz bebek miyim be-"

Tişörtümün ucunu sıyırdı ve özenle yana bıraktı. Sonrada bavuldan çıkardığı gri salaş kazağımı üzerime geçirdi. Sonrada altımdaki şortu yavaşça sıyırdı ve çocukmuşum gibi seçtiği siyah taytı bacaklarımdan geçirdi ve belimi oturttu. Tam bitti sanacakken saçlarımı kavradı ve üstte topladı, sonrada tepeden bir at kuyruğu yaptı.

" Peki. Kalkıyorum çantamı almalıyı-"

Cümlemi bitirmeme izin vermeden elbise dolabındaki çantamı getirdi, elini bana uzattı tutmam için. Tuttuğumda beni yataktan doğrulttu "Biliyor musun, benden iyi olman beni gıcık ediyor Ediz"

Dudaklarının kıyısında yarım bir gülüş belirdi, dudaklarını ıslattı ve yutkundu "Biliyorum. Ama seni korumak beni mutlu ediyor."

Gülümsedim ve yanağına minik bir öpücük bıraktım. İlk olarak bir taksi tutup sadece görüntüsünden dahi elit bir yer olduğu anlaşılan bir restorana götürdü beni. Hiç iştahım yoktu açıkçası. Üst katta, masaların büyük çoğunluğunun boş olduğu fakat yoğun caddeye bakan bir taraf seçti. O siparişi verirken, camdan dışarıdaki telaşı izliyordum. New york güzeldi. Amerika güzeldi... Ben rahatlığa alışkınken burda çok daha hareketli bir hayat vardı.

" Uzaktan bakınca ne kadar karışık gözüküyor değil mi?"

Ediz'in sesini duyduğumda başımı çevirmeden yanıtladım "Öyle. Beni korkutuyor."

Sıcak kıkırtısı kulaklarımı doldururken kollarımı göğsümün altında birleştirip göz ucuyla ona baktım. Neşesi yerinde gibi dursada, farkındaydım gülüşünün ardındaki endişenin.

" Ben alışkınım. Ama kendini güvende hissettiğin birinin yanında olmayı inan bana burda yaşayıp gezip tozmaya tercih ederim." Cümlesini bitirdiğinde garsonun tabakları masamıza bırakmasıyla teşekkürler manasında zayıf, hafif uzun boylu genç yaşlarda adama gülümsedim.

" İnsan bir süre sonra gerçekten aşık olabileceği birine ihtiyaç duyuyor. Çok fazla kızla birliktelik yaşadım, ama inan hiçbirine güvenemedim."

Yanağını ısırdı. Yüzündeki düşünceli ifade sönmedi, lokmasını ağzına götürürken yemeğe başlamak yerine onu izliyordum "Her yıldız kaydığında o'nu dilemekten sıkılıyorsun bazen, ben kendimi yıllarca kandırdım sahte ilişkilerle mesela"

Sadece susup onu izledim, dediklerini tek tek dinledim. Bu anları iyi değerlendirmeliydim, Ediz'i tanımak istiyordum. Nasıl biri olduğunu çözmek.

Sırıtır gibi oldu ve gözlerime çevirdi gözlerini "Ama beklediğine değiyor. Öyle bir güç varki, sana neyin iyi geleceğini biliyor ve sen pişman olmuyorsun dilediğin o her dilek için. Ben pişman değilim, hayal ettiğimden fazlasıyla karşılaştım."

Gözlerini benden alamaması, beni kast ettiğinin en büyük kanıtıydı. Benim en doğru kişi olduğumu falan sanıyordu kendisi için. Duygularını bile göstermekte beceriksiz, özgürlüğüne düşkün ve konu aşk olunca aklı bir karış havada olan bir kıza kendini kaptırmak kulağa pek akıllıca gelmiyordu. Öyleydide, Ediz ve ben birbirimizi tesadüf eseri bulmuştuk ve tanıştığımız günden beri hiçbir şey akıllıca ilerlemiyordu.

" Ben basit bir kızı-"

" Kendini benim gözümden görene kadar ne kadar güzel olduğunu anlatsamda anlamayacaksın." dedi ve sonra umursamaz bir tavırla devam etti "Hem bak o önündekileri yemiyorsun, fark etmiyorum değil"

" Karnım aç değil," kocaman sırıttım ve midemi ovuşturdum. Aslında şuanda üzerine kusabilirdim ama bir daha onu telaşlandırmaya niyetim yoktu. Off... Nerden buldu beni şu mide bulantısı...

" Ben seni kandırmak için demiştim öyle. Hemencikte yedin zaten."

Kıkırdadığımda alınmış gibi baktı bana, yaramazca gülümsedim ve dilimi çıkardım. Sonrada başını iki yana salladı ve mırıldandı "Bak görüyor musun, ben sen canım helva çekiyor desen ölecek adamım sen hala ben  sana benzeyen küçük tatlı bir bebek getiremem dünyaya diyorsun"

" Emzirecek misin?" diye alay ettim.

" Evet. Emziririm."

Beni kapak edip *nasıl laf koydum ama* edasıyla kolasını yudumladı. Kulaklarımda dün akşam gördüğüm rüyanın sesleri yankılanırken onun yüzüne hipnotize olmuş gibi bakmaya başladım.

" Ona meme veremem Ada"

" Dün akşam öyle demiyordun ama Ediz bey?"

" Ne?" Dedi kaşlarını çatıp. Kahvaltısını bitirmiş dudaklarına nazik bir şekilde bastırıyordu peçeteyi. Bense sadece birkaç yudum su içmekle yetinmiştim, ha birde Ediz'in gözüne batıp loğusa kadın gibi mızmızlanmasını çekmemek için birkaç parça bir şey yemiş sayılırdım.

" Rüyamda."

" Ya sen zaten varya o hayal gücüyle game of thrones falan çekersin söyleyeyim"

O kahkaha atarken yüzüm kızarmış bir şekilde cama çevirdim başımı. Ne yapayım yani, onu gördüğüm günden beri çok fazla bilinç altıma işliyor pislik.

" Dalga geçme. Üstüne kusarım herkesin içinde rezil olursun bak."

Kusmuğu fışkırttığım gibi rezil ederim

Kaşlarımı çatıp somurttuğumda burnumun ucunu sıktı "Cadı sevgilim benim..." yanağımı öptükten sonra paltomu üzerime geçirmek için ayağa kalktı.

" Hastaneye mi gidiyoruz?"

" Evet." 

" Ediz yaaa" diye hayıflandım küçük bir çocuk gibi. Fakat biliyorsunuz, beni dinlemeyecekti her zaman ki parlak gözlülüğünü yapıp.

" Doktordan korkmuyorsun değil mi?"

İma eder gibi gülümsediğinde gözlerimi kıstım "Bana çikolata alırsan ağlamam taşkafa."

" Sen iste çikolata dükkanı alırım biliyorsun..."

Gülümseyip koluna bir cimcik attığımda umursamadan elimi tuttu ve fısıldadı "Ama önce sana ne olduğunu öğrenmemiz gerekiyor..."

***

" Bitti mi?" dedim ağlamaklı bir ses tonuyla "Ediz bitti mi? Hangi damardan aldılar kanı?"

Tek gözümü açtım, yumruk yaptığım kolumdan hemşire kan alırken diğer elimi Ediz tutuyordu "Tamam, geçti prensesim"

Gözlerimi ürkek ürkek hemşirenin olduğu tarafa çevirdim, sonra korkup bir daha yumdum gözlerimi "Siktir. Ediz ölürsem senden bileceğim."

" Kan aldırmayla ölmezsin bi'kere tamam mı"

İki gözümü birden pörtletip birden ona baktım ve Türkçe bir şekilde tısladım "Şurdan bir çıkalım ben senin götünden kan alacağım Ediz"

Sövmem hoşuna gitmişti, tabi o tüp tüp kanlar ondan gitmiyor ya pis parlak göz. Neymiş, bebek için idrar testi değil kan testi lazımmış. Allah Allah, belki benim canım çişli testten yapmak istiyor.

" Bitti."

Hemşire şu kolumu sıkan şeyi çıkardığında kolumdaki pamuğu hissettim, sonrada banda benzer bir şey yapıştırdı. Hemşire ayrılırken başımı arkamdaki duvara sertçe vurup derin bir nefes verdim. Hiçte sinek ısırığı gibi acımamıştı, çünkü sinek o kadar kana ihtiyaç duymazdı, anca böyle ana bacı sülalesini doyuyur ziyafet çekerdi.

" Acıdı mı prensesim?"

Ölmüş bir sesle bağırdım "Çok."

" Hani neresi bakayım? Ben öpersem geçer ama Adacık"

Dudaklarını büzmüş bebek sesi çıkararak bunu demişti, tamam bebek sesi çıkaran seksi Ediz zaaflarımın arasında olabilirdi ama şuan hasta olan bendim, nazlanmalıydım. Omuz silktim göstermem anlamında.

" Peki," dedi ve kan alınan kolumu kavrayıp bileğime küçük bir öpücük bıraktı sonrada elimi avcunun arasına aldı "Hadi gidelim. Kısa zaman sonra sonuçlar doktorun elinde olur."

Bezgince başımı salladım ve ayağa kalkıp yavaş adımlarla onu takip etmeye başladım. Herkesle iletişimi Ediz kuruyordu, anlıyorsunuz ya çatır çatır konuşuyor. Ama benim kulağıma kısaca "Gavurca" geldiği için onu öne atmak kolayıma gidiyor. İngilizce seviyemin "benim adım name" seviyesinde olduğunu biliyorsunuz, anlatmama gerek yok sanırım.

" Burda oturalım"


Sessiz uzun koridordan içeriye girdik, doktorun odası hemen buradaydı. Aslına bakarsak hastane zaten şaşılacak derece iyiydi, hem görüntüsü hem odaları falan filan... Özel bir hastaneydi. Hastane havası ve kokusu beni mahvetmesine rağmen sonuçlar çıkana kadar katlanmak zorundaydım. Doktorun odasının önündeki siyah, rahat gözüken koltuklara bıraktım kendimi. Fazla sürmeden Ediz'de yanıma oturdu ve elini belime yerleştirdi. Belime dolanmış eli ve başımda hissettiğim öpücüğüyle içinde olduğum stresten birazda olsun sıyrıldım. Başımı onun omzuna dayadım, ve karşımdaki beyaz boş duvara odaklandım.

" Rüyalar ne yapıyor biliyor musun?"

" Frençkisle rahatları iyi, bugün biraz gezeceklerdi. Ben gelemeyeceğimizi söyledim."

" Zaten tatilimiz zehir oldu benim yüzümden"

Derin bir nefes verdim yanaklarımı şişirip. Şaka gibiydi her şey. Şuan Ediz'in omzundaydım. Çikolata kokusunu çok net alabiliyordum. Rahatsız değildim, ama korkuyordum. Onunla birlikte olmaktan değil, belkide alacağım sorumluluklardan. Sadece onun sesi bana huzur verirken etrafımda ki diğer yankıların verdiği korkuyu görmezden duymazdan gelemezdim. Hem aklımda soru işaretleri de vardı, Ediz'in birkaç gün önce ben uyurken söyledikleri kafamı kurcalıyordu.

" Bana zehir olmadı. Seninle olduğum sürece sorun yok."

Başımı öptü ve diğer eliyle elimi avcunda sıkı sıkıya kavradı. Gözlerimi ona hissettirmeden gözlerine çevirdim, ve kirpiklerinin hareketini izlemeye başladım. Omzunda uyuklayacak gibi oldum onu izlerken. Yorgun hissediyordum. Uzun süren bir sessizlikten sonra, konuşan o oldu.

" Hala yorgun hissediyor musun?"

Başımı evet anlamında salladım. Parmakları saçlarımda dolandı "Merak etme hemen otele gideceğiz prensesim, tamam mı?"

Onaylar gibi bir mırıltı çıkardım. Çok sürmeden birinin ikimizin ismini söylediğini duydum, sanırım bizim sıramızdı. Doktorun odasına girmek için ayağa kalktım, ve kendimi toparladım. Ediz elimi bırakmadı. Benden önce odaya girerken onu takip ettim.

Genç yaşlarda, esmer tenli doktor gülümsedi ve oturun anlamında hemen masanın bitişiğindeki koltukları gösterdi. Ediz kadınla bir şeyler konuşurken odayı incelemeye başladım. Her tarafta bebek resimleri falan filan vardı. Gözlerimi endişeyle etrafta gezdirirken kadının dikkati üzerine çekmek ister gibi öksürdüğünü duydum. Elindeki kağıda gülümseyerek bakıyordu. Ediz'in dudaklarını ıslattığını gördüm, benim yüzüme baktı ve göz kırptı. Sonucu bende çok merak ediyordum. Kaç gündür yaşadığım bozukluklardan gerçekten bıkmıştım.

" Evet," dedi kadın. Yüzündeki gülümseme hala sönmemişti. Dizlerimi birleştirmiş, pür dikkat onu dinliyordum. Tam acun isimleri söyleyecekken araya giren reklam gibi kadın durmuştu. Arkadan konseyde çalan müzik çalacak gibiydi.

" Çifttiniz değil mi?"

" Evet." Ediz benim yerime konuştu.

" Siz ne olduğunu düşünüyorsunuz?"

Ediz'e sen anlat diye bir bakış attığımda konuşmaya başladı "Aslında ben karımın hamile olduğundan şüpheleniyorum, ama o midesini üşüttüğünü düşünüyor. Ortak bir fikrimiz olduğu söylenemez."

Kadın başını salladı, sonrada kahvesini yudumladı. Gülümsemesi daha da büyüdü açıklayacak gibi olurken "Tebrikler"

Anlamamış gibi Ediz'e bakarken o da parlak gözlerini irice açmış şaşkınca bana bakıyordu "Sonuç pozitif"

" NE?" diye cırladığımda kadın tekrar etti "Sonuç pozitif, bebek 3 haftalık"

Ağzım açık bir süre şoktan kadına bakakaldım. Ediz'den bir tepki falan bekliyordum fakat o da tek söz edip beni dürtmedi. Onun yüzüne baktım, dudaklarını ısırmış kocaman parlayan gözleriyle bana bakıyordu. O da şaşkındı, ellerimi başımın iki yanına yerleştirip bağırdım "E- Ediz..."

" Hamilesin." dedi, dudaklarına hafiften bir gülümseme yayıldı "Baba oluyorum."

" B-bebek mi?"

" Bebeğimiz"

Sanırım bu rüya değildi, bundan dünki gibi uyanamazdım...

- Bölüm Sonu -

Minnacık not: Kitap düzenlemede olduğu için bazı bölümler arasında kopukluklar olursa aldırmayın. Ana konu aynı zaten, öptüm sizi :*

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

536 142 13
K Drama Tadında Hayran kurgu.
454K 4.9K 30
"Bu saatten sonra yer mekan fark etmez yüzbaşım." Yetişkin içerik !
144K 6.4K 37
KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğrenirse ve tek kız olursa ne olur?
65.2K 2.3K 20
deli dolu bir asistan doktor, kendinden ve ciddiyetinden asla taviz vermeyen asker...