Normal Contact (Harry Styles)

由 creamcakesharry

23.4K 1.9K 1.2K

Normal temaslar aslında dışı bakır içi altın olan ufak hazineler gibidir. Sadece normal bir temastan ibaret o... 更多

"Normal Contact"
Bölüm 1 -Gerçek olamayacak kadar güzel-
Bölüm 2 -Jane Eyre kızı-
Bölüm 3 -Ufak bir yazar parçası-
Bölüm 4 -Beklenmedik olaylar-
Bölüm 5 - Ani misafir-
Bölüm 6 -Neyin nesiydi bu böyle?!-
Bölüm 7 -Yanılgılar & Sıkıntılar-
Bölüm 8 -Kaçamak & Şarap Gecesi-
Bölüm 9 -Sadece Normal Bir Temas-
Bölüm 10 -Yaklaşan fırtına-
Bölüm 11 -Duyguların Açığa Çıkması & Candy'nin Geçmişi-
Bölüm 12 -Yenilgi, en azından, şimdilik-
Bölüm 13 -Büyük hata & Kimberly Evans-
Bölüm 14 -Kaybolmuş yollar ve ilk hayal kırıklığı-

Bölüm 15 -Aynı yerde, farklı kişilerle-

796 95 93
由 creamcakesharry

Bunun bir tesadüf olmadığına yemin edebilirdim.

Her şey durmuştu, yelkovan ve akrebin sesi dahil, izlediğimiz filmin gürültüsü, dışarıda çiseleyen yağmur, zamanın bile ayak seslerini duymuyordum. Kulisin ortasında hayalet görmüş gibi titreyerek telefonuma, ismine bakıyor ve kalbimin nefes almaya çalışan ciğerlerimin arasında ezilmesine izin veriyordum.

Gerçekten ekranda gördüğümün ismin Candy olduğuna inanmamakla beraber titreyen parmaklarımla her türlü kontrolü yapıyordum fakat o anda, zamanın dahi tıkandığı o anda çeşitli halisünasyonlar görmem bile onun beni aramasından daha mantıklı geliyordu.

"Glenne," diye fısıldadım çünkü en yakınımda olan kişinin o olduğunun bilincindeydim. Yanıma geldiğini hissettiğimde sesim elimde olmadan bir fısıltı kadar kısık çıktı. Beynime kan gitmiyordu.

"Burada Candy mi yazıyor?" kalbimin yavaş yavaş boğazımda atmaya başladığını anladığımda ensemin karıncalanmaya başladığını hissettim. Glenne'den gelecek cevabı sabırsızlıkla bekliyor fakat bakışlarımı bir türlü ekranımdaki isminden ayıramıyordum.

"Nora çabuk buraya gel! Candy Harry'i aramış!"

Beni aramıştı.

"Ne?" Nora ışık hızı kadar hızlı diye adlandırabileceğim bir süreyle yanımda bittiğinde telefona şaşkınlıkla bakıyordu. İki kız arkadaşımda heyecanlı gözlerle fısıldaşıp bana bir şeyler söylerken bir süre sonra ne dediklerini anlayamayacak kadar zihnim uyuşmuştu ve şaşkınlığımı ele geçiren heyecan yüzünden tek bir kelime bile edemiyordum. 

Candy beni aramıştı.

"N-ne yapmam gerekiyor?" yutkunup suratlarına boş boş baktığımda ikisi de kocaman gülümsemelerle bana bakıyorlardı. Kalbim hala daha ezilip büzülüyordu, onu oradan söküp çıkarsam daha rahatlayacaktım sanki.

"Şapşal."

"Geri arasana!"

Panikleyip hızlıca telefonu elime alıp kafamı onlara salladığımda bu sefer yüzüme oturan o kocaman gülümsemeyi fark ettim. Kulisin boş bir odasına geçtiğimde ise kapıyı ardımdan yavaşça kapattım ve arkasına yaslanınca derin bir nefes bıraktım.

Her şey bitti zannetmiştim. Kitabımın sonsuza kadar onda kalacağını, kazağının kokusunu kaybedene kadar odamdaki koltuğun üstünde varlığını sürdüreceğini... Hiçbir açıklama bile yapmadan sahip olduğumuz her anıyı, her sözü ve kelimeyi yarım bırakacağımızı zannetmiştim. Ben evlerine adım atamayacaktım, ceketimi çıkartmama yardımcı olup hemen kapının yanındaki askıya bir daha asmayacaktı veya yağmurlu bir sonbahar sabahında sessizce salonumda oturup kitap okumayacaktı. O, anılarımda,  Libreria'da,sıradan bir kaos gününde sarı saçlarıyla hayatıma girip başka bir kaos uğruna kaybettiğim Jane Eyre kızı olarak kalacaktı, ben ise kırık dallara tutunmaya çalışan bir kırlangıç olarak yoluma devam edecektim.

Gerçekten son bir haftadır böyle sonlanacağımızı hatta sonlandığımızı düşünmüştüm fakat şimdi telefon ekranımdaki ismi, tenimin cayır cayır yanıp karıncalanmasına ve iki hafta önce kaybettiğim umudumun ayak parmaklarımdan başlayıp saç tellerime kadar tüm vücudumu ele geçirdiğine şahit oluyordum.  İşte bu yüzden bunun bir tesadüf olmadığına yemin edebilirdim.  

Derin bir nefes alıp yavaşça titreyen parmaklarımla ismine bastım ve telefonu kulağıma götürdüğümde kalbim göğüs kafesimi parçalayacakmış gibi güçlü atıyordu. Böyle saçma sapan tepkiler vermeyi bırakmalıydım, idolüyle tanışacak ergen hayranlar gibi davranıyordum  fakat elimde olan bir şey yoktu, duygularımla nefes alan biri olduğum için onların kölesiydim, her zaman böyle olmuştu.

Telefon çalmaya devam ederken gerginliğim gittikçe artıyordu, 2 hafta olmasına rağmen sesini aylardır duymuyor gibi hissediyordum.

Sakin ol dostum, sakin ol. 

"Candy?"

"Hayatlar Bethie." 

"Bethie?" kıkırdamasını işittim. 

Sıcak bir yaz akşamında aniden beliren serin rüzgarın yüzüne sert.e vurması gibiydi bu an, hayal kırıklığı ve rahatlama hissiyatları birleşmiş bir şekilde afallamıştım. 

"Evet benim, nasılsın?" 

"Uhm... ben i-iyiyim, sen nasılsın?" kekelediğimi fark edince suratımı buruşturdum. "Pardon, sadece seni beklemiyordum." 

"Doğal olarak hak veriyorum." kıkırdadı. "Numaranı almam belki seni rahatsız edebilir diye Candy'den arayayım dedim, hayal kırıklığı yaşadıysan kusura bakma Styles."

Bethie'nin açık sözlü bir insan olduğunu en başından beri biliyordum fakat onun bu açık sözlülüğü farklı bir şeydi, insanı insandan önce çözüyor, her kelimesinde sanki sizinle oyunlar oynuyormuş gibi küçük numaralar yapıyor ve ona çoğu zaman nasıl bir cevap vereceğinizi şaşırıyordunuz. Bunu birkaç defa deneyimlemiştim fakat Alejandro veya Candy'nin üzerinde de yaptığını fark ettiğim zaman bu huyu hoşuma gitmişti. Çok zeki bir kızdı. Şimdiyse anlık bir şaşkınlıkla savunma gardımı alacaktım fakat bunu anlamış olacak ki hemen sözümü kesti. 

"Seni bir şey sormak için aradım, müsaitsin değil mi?" 

"Tabii ki." 

"Şey, Alejandro'yu hatırlıyorsun musun? Benim sevgilim, tanışmıştınız-" 

Hızlıca yanıt verdim. "Tabii ki ." yine aynı cevabı kullanmama kıkırdadık. Hem Candy'nin hem de Bethie'nin ünlüleri yoğunluktan aşırı unutkan olduklarını düşünme problemleri vardı. Aslında çoğu zaman tanıştığım yüzlerce hayranı bir daha gördüğümde onları kolaylıkla tanıyabiliyordum.

"Tamam... Şimdi Alejandro seni dans gösterisine davet etmiş ve sanırım gelebilirim demişsin ya da o öyle varsayıyor ve... geleceğinin kesin mi? Eğer değilse Alejandro'ya söylemem gerekiyor çünkü seni çok sevmiş, evde 'Harry Styles dans gösterime geliyor!' diye geziniyor." 

Ufaktan bir gülümseme dudaklarıma yayıldı fakat varlığı kısa sürdü. Gösteri tamamen aklımdan çıkmıştı, ona gelirim demiştim ve eğer Bethie beni aramasaydı büyük ihtimal kaçırmış olacaktım ki, Alejandro'yu ben de çok sevmiştim. Pekala, belki ünlülerin unutkanlık konusundaki varsayımları bir miktar doğru olabilirdi. 

"Kesinlikle geleceğim, hatırlattığın için çok teşekkür ederim Bettie-boo. Alejandro'yu ben de çok sevdim, bilirsin, hayattaki dans partnerim hatta belki de ruh eşimi oydu." 

Hattın karşısından kıkırtısı yükseldi. Libreria da ilk tanıştığımız zaman Lorenza'nın ona taktığı isimle seslenmiştim. "O zaman süper, ben sana konumu, detayları ve saati falan atarım. Ekstra bir bilet var o yüzden bir tanıdığını getirebilirsin istersen." 

"Çok iyi olur." tam teşekkür edecekken kafamda aniden bir havai fişek çaktı. 

Candy'i görecektim. O da orada olacaktı. 

Candy. 

Sormak zorundasın, hadi sor Harry, hadi...

Nefesimi tutmuş bir şekilde telefonu sıkı sıkı tutarken hat sessizleşmişti. Nasıl soracağımı bilmiyordum. Öyle bir pozisyondaydık ki, sorulara verebilecek herhangi bir cevap bile aynı anda hem doğru hem de yanlış sayılabilirdi. Ne olmuştu? Neler olacaktı? Her şey o kadar belirsiz ve bulanıktı ki... Bethie beni arayıp gösteriye davet ettiyse belki de sorunlar sadece zihnimin mutluluğumu zehirlemek amacıyla oluşturduğu halüsinasyonlardan ibaretti. Tüm bunlar Gemma'nın 'İnsanı kahreden ve zehirleyen asıl soyut varlığın belirtisizlik' olduğunu iddia eden düşüncelerine karşı çıktığım için başıma geldiğine dair yemin edebilirdim. Tanrı şahidim olsun ki bir daha ablamın sözünden çıkmayacaktım.

"Neden böyle bir şey yaptın Harry?" 

Donakalmam sayamayacağım saliselerde, cevap verememem ise önümüzdeki 1-2 dakika içinde gerçekleşti. Belirsizlikle mücadele etmeyi beceremediğimi önceden de biliyordum fakat böyle anlarda konuşamamak, işte bu özelliğim bir gün canımı yakacaktı. 

Gerçeklerle yüzleşme korkusu mu yoksa ucunda ne olduğunu bilmediğin karanlık bir tünelden geçerken sona yaklaştığını hissettiğin o an yaşadığın uçurum hissiyatı mıydı bu? 

Cevap veremiyordum, çünkü kendi sorularımın cevaplarımı öğrenmeden benimkiler koca bir boşlukta süzülüp, izlerini kaybediyorlardı. 

Derin bir iç çektiğini işittim. "Seni aradığımdan Candy'nin haberi yok Harry, yani bunun bilincinde olarak gel gösteriye tamam mı? Yaptığım bu iyiliği de unutma." 

"Teşekkür ederim Bethie. Gerçekten, teşekkür ederim." 

Bir şeyler tersti, yanlıştı ve etkiliydi. Düzeltmem içinse beni aramıştı. Çünkü yarı ızdırap, yarı umuttan ibaret olan bu kaosun aslında sonunda ne olduğunu bilmediğimiz karanlık bir tünel olduğunun bilincindeydi. İki tarafta bir puzzle'ın kaybolmuş ve ayrı yerlere taşınmış eksik parçalarıydı ve kaderin elinde oyuncak olmuştu. Bethie zeki bir kızdı, çünkü tesadüflerin bizi daha fazla kaldıramayacağının bilincindeydi ve hayatın bizi daha fazla anılarımızın eşiğinde parçalamasına seyirci olmak yerine bir hamlede bulunmayı tercih etmişti ve belki de, bu ona hayatlarımızın son evresine kadar müteşekkir olmamıza sebebiyet verecekti. 

"Asıl ben teşekkür ederim Harry, görüşürüz..."

Hat kapandıktan birkaç dakika sonra konumu ve detayları mesaj atmıştı. Gösterinin yarın akşam olduğunu öğrenmemle beraber biletlerin onda olduğunu belirtmişti. Altına ise 'Beni buna pişman etme.' yazmıştı. 

Evet, bunun bir tesadüf olmadığına yemin etmiştim ve hala daha sözümün arkasındaydım. Çünkü dakikaların bir o kadar hızlı geçip ama bir o kadar da uzun hissettirdiği o odadan çıktığım zaman ve meraklı gözlerle beni bekleyen kız arkadaşlarımla göz göze geldiğimde; Sonunun ne olduğunu bilmediğim karanlık tünelin henüz daha başında olduğumu ve yaşadığım duygunun korku değil, bir sevginin var oluşuna şahit oldunduğunda kusurlarımda beliren küllerin yeniden doğması olduğunu anladım. Tıpkı bir anka kuşu* gibi.  

Onun varlığının bir anka kuşu olması gibi.

"Şey." dedim Nora'ya doğru döndüğümde. Mimiklerindeki imalı bakışa yüzümdeki aptal gülümsemeyele cevap verdim. 

"Yarın saat dokuzda benimle geleceğin bir gösteri var Nora Milkshake. O yüzden şimdiden hazır olsan iyi edersin..." haylazca kuliste koşuşturmaya başladım. 

"Ömrümde gördüğüm en götü sidikli herif sensin Harry Styles." 

***

"Buranın doğru yer olduğundan emin misin?" gösterinin başlamasına yarım saat kalmıştı ve Nora ile Novello tiyatrosunun girişinde dikiliyorduk. 

"Bethie'nin attığı konum tam burası Nora. Niye saatlerdir bunu sorguluyorsun?" 

"Çünkü Novello'nun bir dans gösterisi için yeterli genişlikte bir sahneye sahip olduğunu düşünmüyorum. Daha geçen gün Glenne ile sinemaya buraya geldik!" 

"Sadece salsa yapıyorlar Tanrı aşkına, grup hip-hop falan değil. Ne kadar geniş bir alan olabilirdi ki?" omuzlarını silkip ayaklarıyla bir ritim tuttu. Rötarsız ve arasız bir şekilde New York'tan Londra'ya gelmiş, hızlıca üzerimizi değiştirmiş ve kendimizi burada bulmuştuk. Nora gri düz bir elbise giyip üzerine ise yeşil bir ceket almış, ben ise her zaman giydiğim kabanım, pantalonum ve Nora ile birbirine uyan simli botlarımı giymiştim. Yorgun ve huysuzduk fakat ikimizde bundan şikayetçi değildik. 

Ayrıca Jeff benim için papparazileri ayarlamıştı bu yüzden herhangi bir baskın yaşamayacaktık. Zaten Alejandro için önemli olan bir günün, 'Harry Styles'ın gittiği gösteri' kadar basitleşmesine veya sıradanlaşmasına izin verecek halim yoktu. 

"Onlarla sonunda tanışacağım için heyecanlıyım." 

Gözlerimi şakadan devirdim. "Eminim onlar da seninle tanışacağı için çok heyecanlıdırlar."

"Pislik yapma." koluma girdikten sonra devam etti. "Geleceğimden haberleri bile yok." 

Omzumu silktiğimde Londra'nın parçalayıcı derinlikte olan serin rüzgarını hissettiğimde ellerimi cebime soktum. 

"Sen heyecanlı değil misin?" Nora'nın sorusuna yanıt veremedim çünkü cebimde bir kağıt parçası hissetmemle merakla sarı ve katlanarak buruşmuş kağıdı elime alıp açmam bir oldu. 

"Peki insanlar nerede?" dedi Küçük Prens. "İnsan kendini çölde çok yalnız hissediyor." "İnsanların içinde de öyle hissedersin." dedi yılan. "Arada pek fark yoktur."

- Küçük Prens, Antoine de Saint-Exupéry

Kalbim tepetaklak oldu. 

Çünkü bu el yazısını biliyordum, nerede görürsem tanıyabilirdim de, numarasını avcuma yazdığı o zamandan, ilk kaos sezintisini yakaladığımız o sabah yaptığı kreplerin yanına yüzümdeki kocaman gülümsemenin sebebi olduğu o notu yazdığı zamana kadar, bu el yazısının Jane Eyre kızından başkasına ait olmadığından adım gibi emindim. Ne zaman ve nasıl cebime girdi bilmiyordum ama-- 

Şarap gecesi. 

Ona kendimi ve duygularımı açtığım, sonrasında kör kütük sarhoş olduğumuz o geceydi bu. Kaş göz arasında cebime tıkıştırmıştı belki de. İnanamıyordum. 

"Harry." Nora'nın beni dürttüğünü hissediyordum fakat tek odak noktam parmaklarımın arasında tuttuğum not kağıdıydı. "Geldiler Harry!" sertçe fısıldadığında ne yapacağımı bilemeden kaldığımda aniden bir boşluk oldu ve rüzgarla beraber elimdeki kağıt uçuverdi. 

Düşünmeden kağıdın peşinden koştuğumda akciğerimin yaptığı baskıyı boğazımda hissediyordum. Kağıt rüzgarla ileriye doğru savruluyor ve ben gözlerimi ondan ayırmadan peşinden ilerliyordum. En son kağıt kaybolan rüzgarla sabit bir yerde durduğunda derin bir nefes verdim ve kağıdı almak için eğildiğimde ellerim kırmızı ojeli, beyaz tenli parmaklarla yavaş bir şekilde temas etti. 

Küçük, istenmeyerek oluşan ufak bir temas. İmkansızlığın iki farklı hayatta boy gösterdiği o anda, duyguların bir armağan gibi üzerlerine düşmesi.

Karnım kasılıp yavaşça ayağa kalktığımda bakışlarımı yavaşça kağıttan ve kırmızı ojeli parmakların arasından kaldırdım ve onunla göz göze geldim, Jane Eyre kızıyla. 

Candy ile. 

Kelebekler ait olduğu yere hızlıca dönerken ela gözleri burada bulunmamın şaşkınlığı ve çaresizliği ile cürretkarca bana bakıyordu. Bacaklarım jöle kıvamındaydı ve vücudum uyuşmuştu. Karşımdaydı. Sarı saçları geniş dalgalarla omuzlarından aşağı doğru dökülüyor, kırmızı ruju beyaz teninde büyülü bir şekilde parlıyordu. Tıkandığımı hissettim, ciğerlerime nefes gitmiyordu sanki. 

Heyecandan bayılacaktım. 

Bakışlarını yeşil gözlerimden çekip elimizde tuttuğumuz kağıda indirdiğinde soğuk parmaklarının sıcak elimin üzerindeki varlığının uyuşmuş olduğunu da hissettim. Panik tüm evrelerimi tekrardan ele geçirdi ve temasımızı yavaşça bozduğunda yutkunarak tekrardan bana baktı. Bakışlarımız, söylemek istediğimiz fakat içimizde tuttuğumuz binlerce çığlığı serbest bırakıyor, birbirlerine tutunmaya çalışıyorlardı. 

Çok güzel görünüyordu, öyle güzel görünüyordu ki...

Boğazımı temizleyip bir şey demeye çalışacaktım ki yanında dikilen tanıdık yüzlü çocuğun varlığını fark ettim. Kolunu ağır bir çekimde Candy'nin beline doladığında bakışlarım ela gözlerden ayrılıp elleriyle sıkı sıkı tuttuğu beline indi. 

Sonra ise yavaşça binanın içine sürüklenmeye başladık. 

İşte beraberdik. 

Aynı yerde, farklı kişilerle.

***

*Zümrüdüanka Kuşu kendi ölümünün yaklaştığını hissedince kendine dallardan bir yuva inşa eder ve sonrasında bilinmeyen bir sıvıyla bu yuvayı sıvarmış. Ardından güneş ışınları kuru dalları yakar ve bu sayede yanar ölürmüş. Sonrasında küllerinin arasından yeniden bir Anka Kuşu olarak doğarmış. Bu nedenle birçok dinde yeniden varoluş veya diriliş sembolü olarak ifade edilmiştir. 

Harry de bu nedenle Candy'e olan karışık hislerini Anka kuşuna benzetiyor ve onun varlığının kendisinde yarattığı etkinin bu olduğuna değiniyor.

Candy'i özlemişiz değil mi?

繼續閱讀

You'll Also Like

326K 21K 33
Karanlığın travmasını yaşayan Jungkook ve onu karanlık bir odaya kilitleyerek cezalandıran Bay Kim. Seme~Taehyung Uke~Jungkook •Mpreg•
144K 13K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
122K 5K 33
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
307K 28.6K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...