GÜN DOĞUMU

By zeynrs123

6.3M 239K 54.2K

"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikan... More

♦️MERHABA♦️
♦️BÖLÜM 1♦️
♦️BÖLÜM 2♦️
♦️BÖLÜM 3♦️
♦️BÖLÜM 4♦️
♦️BÖLÜM 5♦️
♦️BÖLÜM 6♦️
♦️BÖLÜM 7♦️
♦️BÖLÜM 8♦️
♦️BÖLÜM 9♦️
♦️BÖLÜM 10♦️
♦️BÖLÜM 11♦️
♦️BÖLÜM 12♦️
♦️BÖLÜM 13♦️
♦️BÖLÜM 14♦️
♦️BÖLÜM 15♦️
♦️BÖLÜM 16♦️
♦️BÖLÜM 17♦️
♦️BÖLÜM 18♦️
♦️BÖLÜM 19♦️
♦️BÖLÜM 20♦️
♦️BÖLÜM 21♦️
♦️BÖLÜM 22♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 23♦️
♦️BÖLÜM 24♦️
♦️BÖLÜM 25♦️
♦️BÖLÜM 26♦️
♦️BÖLÜM 27♦️
♦️BÖLÜM 28♦️
♦️BÖLÜM 29♦️
♦️BÖLÜM 30♦️
♦️BÖLÜM 31♦️
♦️BÖLÜM 32♦️
♦️BÖLÜM 33♦️
♦️BÖLÜM 34♦️
♦️BÖLÜM 35♦️
♦️2019♦️
♦️BÖLÜM 36♦️
♦️BÖLÜM 37♦️
♦️BÖLÜM 38♦️
♦️BÖLÜM 39♦️
♦️BÖLÜM 40♦️
♦️BÖLÜM 41♦️
♦️BÖLÜM 42♦️
♦️BÖLÜM 44♦️
♦️BÖLÜM 45♦️
♦️BÖLÜM 46♦️
♦️BÖLÜM 47♦️
♦️BÖLÜM 48♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 49♦️
♦️BÖLÜM 50♦️
♦️BÖLÜM 51♦️
♦️BÖLÜM 52♦️
♦️BÖLÜM 53♦️
♦️BÖLÜM 54 ♦️
♦️BÖLÜM 55♦️
♦️BÖLÜM 56♦️
♦️BÖLÜM 57♦️
♦️BÖLÜM 58♦️
♦️BÖLÜM 59♦️
♦️BÖLÜM 60♦️
♦️BÖLÜM 61♦️
♦️BÖLÜM 62♦️
♦️BÖLÜM 63♦️
♦️BÖLÜM 64♦️
♦️BÖLÜM 65♦️
♦️BÖLÜM 66♦️
♦️BÖLÜM 67♦️
♦️BÖLÜM 68♦️
♦️BÖLÜM 69♦️
♦️BÖLÜM 70♦️
♦️BÖLÜM 71♦️
♦️BÖLÜM 72♦️
♦️BÖLÜM 73♦️
♦️BÖLÜM 74♦️
♦️BÖLÜM 75♦️
♦️BÖLÜM 76♦️
♦️BÖLÜM 77 (FİNAL)♦️
♦️VEDA♦️
♦️ ÖZEL BÖLÜM ♦️

♦️BÖLÜM 43♦️

84K 3.3K 997
By zeynrs123

İyi okumalar.❤

Güneş bütün ihtişamını Mardin'e sunmuş ve yeni bir günün daha başlangıcı olmuştu.Dünyadaki birçok insanın belki de sıradan geçireceği bugün,yine bir çok insanın dönüm noktası olabilirdi.Tıpkı beraber bir yastığa baş koyacakları için kendi hayatlarının en önemli günü olarak görecekleri Su ve Baver'in düğün günü gibi.

Uykusuz geçen uzun bir gecenin ardından Su,Roza ve evin diğer bütün üyeleri büyük bir telaşa girmişti. Hazırlıklar son sürat devam ederken kuaföre gitmek için sabırsızlıkla bekleyen Su'yu izleyen Roza'nın ise yüzünde anlamsız,buruk bir ifade vardı.

Nihayet Baver ve Baran ayrı birer araba ile gelin evinin önüne geldiğinde Su ve Roza kendilerini kuaföre götürmek için gelen arabalara biner binmez harekete geçmişti adamlar.

Baran dün geceyi onsuz geçirdiği karısına kaçamak bakışlar atarken yüzünün biraz düşmüş olduğunu fark etmesi ile dün gece attığı mesajların etkisi olabileceğini düşünürken morali bozulmuştu. Bir süre sonra karısının bu haline daha fazla dayanamadığında kısa bit tereddütün ardından merakla sordu.

"Canın yine bir şeye sıkılmış senin?"

Roza duyduğu soru ile yola sabitlemiş olduğu bakışlarını kocasına çevirirken ellerini birbirlerine kenetledi ve başını,konuyu geçiştirmek istermiş gibi olumsuz anlamda sallarken konuştu.

"Yok bir şeyim."

Duyduğu sözler daha çok üzmüştü Baran'ı. Bugünün güzel geçeceğine dair inancı gittikçe zayıflamaya başlarken sıkıntılı bir nefes verip önüne döndü ve yoluna konsantre olmaya çalıştı.

Kuaförün önüne geldiklerine ikisi de arabadan indi. Baver'in arabası daha önceden gelmişti. Baran küaförün girişine yönelmek üzere olan karısı ile sıkıntılı bir nefes vererek durdurdu onu.

"Paketleri almayı unuttun."

Duyduğu sözler ile duraksayıp kendisine dönen karısının,unuttuğu için hayıflanan sesini duydu.

"Ah,evet ya. Akıl mı kaldı ben de?"

Baran karısının olduğu yöne doğru gelip arabanın arka kapısını açtı ve koltuğun üzerindeki iki paketi Roza'ya uzatacağı an ellerini paketleri almak izin uzatan kadının sağ eli dikkatini çekince gözlerini kısarken karısı paketleri tam alacağı an geri çekti ve konuştu.

"Bir dakika bir dakika."

Roza adamın bakışlarının kaydığı elini kızla yumruk haline getirip yan tarafında gizlediğinde gözleri iyice kısıldı Baran'ın ve elindeki paketleri tekrar arabanın içine bırakarak bakışlarını yere eğmiş olan karısına yaklaştı.

"Sen elini uzatsana bir."

Bakışlarını kocasına çevirirken telaşla söylendi Roza.

"Ne eli ya. Paketleri verir misin,niye tekrar yerine koydun?"

Roza'nın bu hali kendini ele vermesi için yeterli olduğunda başını olumlu anlamda salladı Baran ve inatla konuştu.

"Avcunda bir şey vardı."

Sıkıntılı bir nefes veren Roza adamın söylediklerini inkar edercesine geçiştirerek konuştu.

"Of ben gidiyorum,vermeyeceksen sen getir paketleri."

Baran gitmek için arkasını dönüp bir adım atan karısını kolundan usulca yakaladı ve ani bir hareketle çekip kendi ile arabanın arasına sıkıştırırken canını yakmamaya dikkat etti.

"Ne yapıyorsun?Bırak beni."

Çatık kaşlarının altından kendisine sert bakışlar atarak debelenen kadının bedenine biraz daha bastırdı kendini Baran ve iki elini arabanın üstüne yerleştirerek net bir tavırla konuştu.

"Elini aç."

Roza duyduğu söz ile elini inatla arkasında sakladığında başını olumsuz anlamda salladı Baran ve kısık bir ses tonuyla konuştu.

"Kusura bakma güzelim.Bunu sen istedin."

Roza daha ne olduğunu anlayamadan kocası,arkasına saklamış olduğu elinini kavrayarak ikisinin arasına almış ve hiç zorlanmadan açmıştı avuç içini. Pes ettiğini belli eden sıkıntılı bir nefes verirken gözleri kocasına kaydığında dikkatle avcunun içine baktığı gördü.

Birkaç dakika boyunca o kocasına baktı, kocası ise avcunun içine. Havada kalan eli artık titreyecek noktaya geldiğinde kocasının iki eliyle kendi küçük elini dokunmaya korkarcasına tutuşunu izlerken niyahet kedisine dönen siyah gözlerin ardından şaşkın ses tonunu duydu.

"Bu.. benim baş harfim."

Adamın gözleri bir kez daha avcunun içine kaydığında Roza'da kendi avcunun içine baktı. Koyu kızıl renkte özlenle yazılmış olan 'B' harfine bakarken sabah vakti uyandığı an yaşadığı şoku hatırladı bir kez daha.

Gecenin son saatlerinde ancak uyuyabildiği için güçlükle uyandığı an elinde hissettiği sargı onu meraklandırırken kendisini sırıtarak izleyen kızlara bunun nedenini sorup bir cevap alamadığı zaman banyoya yöneldiğinde fark etmişti. Uzun bir süre gerçekliğini kabullenememiş ardından ise hemen çıkmayacağını bildiği halde defalarca kez yıkamıştı ama tahmin ettiği gibi bir faydası olmadığından öylece kalakalmıştı elinde ki harf ile.

Adamın her iki elinin arasına almış olduğu avcunun içindeki harfi baş parmaklarıyla okşaması ile huylanan Roza elini usulca geri çekmeye çalıştı fakat beceremedi.Yine de kendini açıklamak için konuşmaya karar verdi.

"Senin o birbirinden fena iki kız kardeşin benim uyumamı beklemiş ve ardından Su için kullandığımız kına ile yapmışlar bunu."

Yüzünde samimi bir tebessüm peyda olmuştu Baran'ın. Duyduklarını bile umursamayacak bir haldeyken elleri arasında ki küçük eli usulca kendine yaklaştırdı ve burnunun ucu kadının avcunun içine sürtecek bir temas ile kokladı baş harfinin yazılı olduğu kınayı. Gözleri usulca kapanırken bu anın tadını çıkardı.

Kadının avcunun içine zorla yazılmış olan tek harf bile Baran'a kendini değerli hissettirir olmuştu. Sanki kadının avcunun içine kendine ait olduğu belli olan bir bağ hapsedebilmişti.

Kim derki ki Baran Ağa,avuç içine kınayla yazılmış tek harflik bir yazının esiri olup ondan medet umacaktı?

Kim derdi ki Baran Ağa'nın tarifsiz mutluluğunun sebebi bu kadının avcunun içinde ki bir tutam kına olacaktı?

Gözlerini açtı.Yüzünde eşsiz bir mutluluk ifadesi, gözlerinde bu hissin parıltısı ile baktı karısının gözlerinin içine.

"Senin bu yüzden mi moralin bozuktu? Yapma be kadın,bunun için moralini bozma. İzin ver avcunun içinde ki bu değersiz harf beni mutlu etsin. Ama bunun için sen,eline bakarken canın sıkılmamalı. O zaman hiçbir anlamı kalmaz."

Baran'ın ellerini usulca çekmesi ile elini bir an boşlukta hisseden Roza'nın gözleri duydukları üzerine bir kez daha kaydı avuç içine ve derin bir iç çekişin ardından yumruk haline getirdiği elini usulca aşağı indirdi.

Bakışları bir kez daha kocasını bulduğunda gözlerinden yansıyan o huzurun sebebinin elinde ki harf olmasına şaşırdı Roza. Avcunda ki kına için bile mutluluğu saklayamayan bu adam ile ne yapacağını düşündü bir an.Ardından konuyu daha fazla kötü ilerletmemeye karar verdi.Zira yüreği,adamın bu mutlu haline karşın kötü kelimeler sarfetmesine izin vermiyordu.

"Olan oldu artık.Mecbur çıkmasını bekleyeceğim."

Karısının üzerinden geri çekildi Baran ve bir elini ensesine yerleştirp saçlarını karıştırırken gülerek konuştu.

"Evet. Yaklaşık olarak iki ay kadar beklemen gerekecek. Senin şansına daha doğrusu benim şansıma demeliyim,en kaliteli kınayı almıştık."

Duyduğu sözler ile göz bebekleri büyüyen karısının bu tavrına karşın kısa bir kahkaha atarak tekrar yanına yaklaştı ve kolundan tutup hafifçe çekerek arabadaki paketleri eline tutuşturdu.

"Hadi gir artık içeri.Su merak etmiştir."

Roza bir cevap vermek yerine paketleri alıp kuaför girişine yönelirken ardından kendisini izlediğini hissettiği adamın sesini duydu bir kez daha.

"Kınada ki gibi olursan seni buradan direk eve götürürüm.Oturur beraber çay içeriz,ki bu benim için daha güzel bir seçenek olabilir.Haberin olsun."

🍁

Kuaföre kendilerinden bir saat sonra gelen diğer kızlarında beraberinde Su'ya yoğunluk verilmiş olan makyaj ve saç harızlıklarının,Su'yun kâh beğenmeyip kâh kendi güzelliğine yaptığı iltifarların gündemde olduğu tempolu bir sürecin nihayet sonuna geldiklerinde hepsi hayranlıkla izliyordu Su'yu.

Prenses model olan gelinliğin kol ve göğüs kısmı dantel detaylarıyla süslenmiş ve yine göğüs kısmına itinayla yerleştirilmiş olan inci detayları gelinliği daha mükemmel bir görünüme kavuşturmuştu. Bel kısmında daralıp ardından kabarık bir şekilde genişleyen gelinliğin eteklerinin kuyruğu kuaför zemininde büyük bir alan kaplamakla beraber dantel detaylı ve topuzuna tacı ile beraber yerleştirilmiş olan duvağı ise gelinliğin kuyruğunu geçmişti. Su gerçekten çok şahane bir görüntü sergiliyordu şuan da kendisini hayranlıkla izleyen insanlara.

Roza karşısına dikilmiş bir halde heyecanla gözlerinin içine bakan Su'ya yaklaştı ve ellerinden tutup destek oldu arkadaşına.

"Şahane oldun Su. Melek gibisin."

Samimi bir tebessüm ile karışık verdi arkadaşına Su.Tutmuş olduğu ellerini sıkıp heyecanla konuştu.

"Kalbim duracak birazdan Roza."

Bu söz ile beraber ikisi de güldükleri sırada kuaförün kapısından içeri giren görevli bir kız heyecanla konuştu.

"Damat bey ve arkadaşları geldiler."

Roza derin bir nefes alan arkadaşına gülümseyip tekrar kızların yanına geçtiğinde içeri ilk giren Yavuz ve Miran oldular.Yavuz lacivert takım elbisesinin içinde,Miran ise siyah takım elbisesi ile ikisi de birer manken edasıyla kuaförde çalışan bütün kızların dikkatlerini üzerlerine çekerken sırayla yaklaştılar Su'ya ve tebrik ederek köşede bekleyen kızların arkasına geçtiler.

Roza'nın gözleri bu kez bütün heybetiyle içeri giren kocasını buldu. Özlenle üzerine dikilmiş olan kusursuz siyah takım elbisesine,geriye doğru özenle taramış olduğu saçları ve hafif kirli sakallarının siyahlığı eşlik ederken siyahın bütün tonlarının hükmettiği bakışları içeri girdiği ilk an kendi odağını arayıp bulmuş Roza'nın gözlerine sabitlenmişti.

Kendisine saf bir yoğunlukla bakan adamın bakışları altında bedenini anlamlandıramadığı bir heyecan dalgasına tutulan Roza sertçe yutkundu. Neredeyse her gün siyah takım elbisesinin içinde gördüğü adamı ilk kez görüyormuş gibi hissederken asla reddedilmeyecek olan yakışıklılığına da teslim oldu Roza. Zaten şuan da bütün gösterişi ile karşısına dikilmiş olan adamın yakışıklılığını kabul etmeyişi,ancak kendini kandırışı olurdu.

Yakışıklılığını kabul ettiği adamın bedenine süzülmek isteyen bakışlarını adamın siyahın asaletine ev sahipliği yapan gözlerinden çekememiş öylece bakışlarının himayesine girmişti.

Bir süre sadece bakıştı iki çift göz.Baran karısının gözlerinin üzerine dikkatle sürülmüş olan ve yine aynı şekilde kirpiklerinin şahane bir şekilde ortaya çıkmasını sağlayan makyaj malzemelerini bilmiyordu elbette. Bildiği tek şey,yüzüne ne yaptıysa karısı,orman gözleri yüzünde daha fazla hakimiyet kurmuş ve bütün güzelliğini sunmuştu adama.

Yeşil gözlerin bu hakimiyeti altında köle olan bakışları güçlükle çıkarabildi o gözlerin etkisinden ve bu kez dudaklarına sabitlendi. Dün geceki gibi yoğun bir renk yoktu dolgun dudakların üzerinde fakat yine de bütün güzelliğini ortaya çıkarak şekilde açık bir ton ile boyanmıştı.
Normal hallerine bile güç bela dayanıyordu Baran. Bir de bu belirginleştiren lanet boyalar iyice düşünemez hale getiriyordu adamı.

Ardından Baran'ın iflah olmaz gözleri kendisininde isteğiyle usulca gezindi kadının bedeninde. Önce açıkta kalmış olan ve zarif bir kolyenin ev sahipliği yaptığı gerdanında oyalandı gözleri. Takmış olduğu pırlanta kolyeden daha çok parıldayan kumral,pürüzsüz teni ve köprücük kemiğine dokunup ardından o naif boynunda gezinme isteği sertçe yutkunmasına neden oldu adamın.

Düşüncelerinin tehlikeli yönlere kaydığını hisseden bakışları durumun daha fazla vahimleşmemesi adına elbisesine indi genç kadının. Göğüs kısmından beline kadar bedenini dar bir şekilde saran gümüş rengi elbise belinden sonra kabarık,pileli bir şekilde açılıyor ve eteklerinin ön kısmı bileklerinin üstünde biterken arka kısmı hafifçe yere temas edecek bir uzunlukta bitiyordu. Ayak parmaklarını ortaya seren önü açık,bilekten bağlamalı ve ince topuklu gümüş renk ayakkabıları ile devam ettirmişti kombinini.

Bedenini saran ateşe fayda etmesi niyetine derin bir nefes aldı Baran fakat aldığı oksijen bedenine fayda etmek yerine iyice yaktı ciğerlerini ve hızlanan kalp ritmini intihara sürükledi.O an tek bir şey düşünüyordu Baran. Böylesine nadide bir varlık gerçekten onun muydu? Böylesine mükemmel bir varlığa gerçekten sahip miydi bu değersiz bedeni?

"Oho bu kendini damat falan sanıyor herhalde. Oğlum girsene içeri adam ağaç oldu dışarıda."

İçine düşmüş olduğu büyüleyici düçünceleri Yavuz'un sesi ile bir anda birer toz buharı olup uçtuğunda olduğu yerini ancak fark eden Baran hızla toparladı kendini ve önce Su'ya yaklaşıp tebrik etti.

Ardından usulca karısının yanına yöneldi.Arkasına geçip sıcak nefesi kadının tenini yakacak kadar yaklaştı ve derin bir şekilde içine çekti yüreğine bayram ettiren o şahane kokuyu. Ardından kadının ensesinde dağınık bir topuz şeklinde toplanmış saçları ona kolaylık sağlarken usulca fısıldadı kulağı ile boynu arasında ki boşluğa.

"Bu kadar güzel olmak zorunda mısın? Geline haksızlık ediyorsun."

Boynundan başlayıp bütün bedenini yakan sıcak nefes içini ürpertti Roza'nın. Ve ardından duyduğu kelimelerin etkisine girerken avcunda kocasının baş harfinin bulunduğu elini sıktı istemsizce.

Baran'ın hâlâ karısının dibindeki yüzünün geri çekilmesine sebebiyet veren şey;Yavuz'un onu kolundan geriye çekerek dikkatini dağıtması ve ardından kulağına alayla fısıldaması oldu.

"Kadını bir rahat bırak be. Koala gibi yapışmışşın,nefes aldırmıyorsun."

Söyledikleri üzerine kendini yeni toparlamış olan Baran'ın delici bakışlarına karşın gülerek devam etti konuşmasına.

"Tamam oğlum seni de anlıyoruz da bari burada yapma. Baver giriyor içeri hadi önüne dön."

Baran arkadaşına kızmak için araladığı dudaklarını Baver'in içeri girmesi ile kapattı ve önüne döndü. Şimdi bütün gözler onların üzerindeydi.

Genç adam ciğerlerine hapsedebileceği kadar oksineji alarak girdi içeriye. Karısını görünce nefessiz kalacağını biliyordu çünkü. O içeri girdiği an her yer değişmişti sanki. Bir kuaför odasına değildi ve etrafında hiçbir insan yokmuş gibiydi.

Gözleri sadece tek bir noktaya odaklanmıştı ve ona doğru usulca yürüyordu. Sonunda karşısına geldiğinde tutmuş olduğu nefesini bırakarak titreyen elleri ile gelinliğin duvağını eteklerinden tutup yavaşça yukarı kaldırdı ve geriye doğru bıraktı.

Gözleri birbirleri ile kesiştiği an ikisininde kalpleri birbirlerine tekrar tekrar ulaşıyor gibiydi. İkisininde gözlerinden dualar okunuyordu. Sadece birbirlerinin hissedebildiği şükür duaları. Baver karısının titreyen ellerinden tutup avuç içlerine ufak ama derin birer öpücük bıraktıktan sonra bir adım geri gidip baştan sona izlediği bu büyüleyici kadını.

Daha sonra tekrar yaklaşıp yüzünü acuçları arasına alarak alnına uzun bir öpücük kondurdu ve tekrar gözlerine baktı.

"Rabbime şükürler olsun.Seni bana yazdığı güne şükürler olsun Su."

🍁

Kısa bir süre sonra gelin ve damadın bu hallerini izleyen bütün kızların gözleri sulanmış bir halde kuaförden çıkıp arabalarına yerleşmişlerdi gelin evine gitmek üzere.

Arabasını süren Baran'ın bakışları karısına kaydı. Gözleri hâlâ suluydu fakat yüzünde huzurlu bir tebessüm vardı. Bir şeyler söylemek için aralanan dudaklarını,kadının bu huzurlu halini bozmamak adına kapattı ve gözlerini kadının ellerine indirdi. Şimdi onun da yüzünde huzurlu bir tebessüm peyda olmuştu.

Arabalar nihayet konağın önüne geldiğinde Bedirhan ve Berhudan'ın yönetimiyle ayarlanmış olan davul ve zurnanın eşliğinde büyük bir kalabalığın hakim olduğu alanda durdular.

Ardından Su içeri alınmış,kuşak bağlama merasimi yine göz yaşları ile son bulmuş ve nihayetinde Su tekrar Baver'e emanet edilerek gelin arabasına yerleştirilmişti.Gelin evinden düğünün olacağı damat evine giderken birçok arabanın eşliğinde devasa bir konvoy yapılmıştı. Bütün bunlar gerçekleştirilirken bu yaşananlara ilk kez şahit olan Roza ve Bahar hayranlık ve heyecan barındıran bakışlarını kimseden gizleyemişlerdi.

Nihayet düğün alanına gelinmiş ve devasa bir kalabalığın önünde durmuştu arabalar.Baran arabasını park etti.Az önce konvoy esnasında sürekli camdan başını çıkarıp bağırmış olduğu için bozulan saçlarını düzeltip karısına döndü ve kısılmak üzere olan sesini birkaç öksürükle geri getirmeye çalıştıktan sonra gülerek konuştu.

"Uzun bir yol oldu ha?"

Roza zaten yolculuğun başından beri hayretle kocasını seyrediyordu. Kendisinin de yüzünde peyda olan gülüşünün ardından başını olumsuz anlamda sallayarak alayla konuştu.

"Siz delirmişsiniz."

Bunun üzerine kısa bir kahkaha attı Baran ve bedenini iyice karısına çevirdi.

"Sen bir de düğünü gör şimdi."

Roza başını arabanın penceresine çevirdi ve olduğu konumdan bakılınca sonu görülmeyen kalabalığa bir bakış atıp tekrar kocasına döndü.

"Bütün Mardin burada sanırım."

Başını usulca olumlu anlamda salladı Baran ve kendinden emin bir ses tonuyla konuştu.

"Ee koskoca Baver Işık evleniyor. Normaldir."

O an ikisinin de gözlerine arabanın ön camından kendilerine inmelerini işaret eden Bedirhan'a kayınca Roza çıkarmayı unutmuş olduğu emniyet kemerinden kurtularak konuştu.

"Çıkalım."

Eli arabanın kapısına gitmiştiki diğer bileğinde hissettiği temas durdurdu onu. Bakışları önce bileğindeki ele ardından sahibine kaydı.Gözlerinin içine saf bir yoğunlukla bakan adamın biraz tereddüt ile beraber hayranlık içeren ses tonunu duydu.

"İçimde kalacak söylemezsem... çok güzel olmuşsun be."

Duymayı beklemediği kelimeler haliyle afallamasına neden olmuştu kadının.Adamın ses tonunda ki inkar edilemez içtenlik utandırmıştı onu ister istemez. Yüzünde engel olamadığı küçük bir tebessüm,başını önüne eğmesine neden olurken kısa bir süre sonra toparlandı ve dağınık topuzundan firar edip yüzüne düşen bir buklesini kulağının arkasına yerleştirip tekrar kocasına döndü. Kısa bir gülüşün eşliğinde konuyu dalgaya vurma kararı aldı çünkü gönlü yine el verememişti gözlerine bekleyiş içinde bakan adamı terslemeye.

"Teşekkür ederim ama bu,eve gidip çay içeceğimiz anlamına gelmiyor değil mi?"

Bu kez beklemediği sözler duyan Baran olmuştu. Cevap olarak sessizlik ya da basit bir teşekkür duyacağına dair hissiyatları duyduğu alaylı fakat samimi ses tonu ile yıkılırken bu durum hoşuna gitti adamın ve şen bir kahkaha ile karşılık verdi karısına.

Ardından arabanın kapısını açarken başını olumlu anlamda sallayarak konuştu.

"Yanılmışım."

Kurduğu kelimeyi anlamlandıramayan karısının bakışları eşliğinde indi arabasından ve açık halde ki kapısına yaslanıp bir elini de arabanın tavanına verleştirdikten sonra hafifçe eğilerek hâlâ içeride oturan karısına göz kırptı.

"Bugün güzel bir gün olacak."

Nihayet arabadan inebilip düğün alanına doğru yürümeye başlamışlardı.İnsanların gözleri üzerlerindeyken yanlarından geçtikleri herkesin selamını almak zorunda kalıyorlardı. İyice kalabalıklaşan düğün alanına geldiklerinde kalabalık yüzünden sürekli birilerinin kendisine çarpması ile rahatsız olan karısını fark eden Baran kendinden emin bir hareketle belinden kavradı karısını ve kendi önüne çekti.

Bir anda ne olduğunu anlamadan kendini kocasının önünde bulan Roza, bu duruma karşın afallasada hiç tanımadığı insanların arasından güçlükle yürümek yerine şuan ki konumunun daha iyi olduğuna karar vererek kocasına karşı ters bir tepki vermedi.

Nihayet ARSLANOĞLU ailesinin oturduğu masa görüş alanlarına girdiklerine oraya doğru yöneldiler. En son onlar geldikleri için herkes çoktan yerini almıştı. Roza hemen masaya geçeceklerini düşünmüştü ki kocası tarafından yine belinden tutulmuş ve birkaç farklı masada belliki kocasının saygı duyduğu birkaç kişi ile selamlaşmak zorunda kalmıştı.

Nihayet kendi masalarına geldiklerinde yan yana oturmuşlardı. Roza masada oturan herkese bir bakış atarken Revşen'e denk gelen bakışları,kızın elini yukarı kaldırıp parmak uçarını birleştirerek usulca sallamasına şahit olunca gülümseyerek karşılık verdi ona.

Bir anda kocası tarafından sandalyesinin kendisine doğru çekilmesi afallamasına sebebiyet verirken yüzünde ki gülümsemesi soldu ve kendini dibinde bulduğu adama soran bakışlarla baktı fakat kocasının bakışları kendisinde değil ilerideydi.Daha da kötüsü ileriye sabitlemiş olduğu bakışlarından akan öfkeyi görebiliyordu Roza.

Bakışlarını kocasının baktığı yöne çevirdiği an anlamıştı o gözlerden akan öfkenin sebebini zira uzun zamandır görmediği Devran bizzat kendi masalarına doğru yürüyordu ve daha da kötüsü kendisine bakarak gülümsüyordu.

Yanında ki adamın sinirle homurdanması ile bakışlarını hemen Devran'dan çekerken sıkıntılı bir nefes verdi Roza. Bir sıkıntı çıkmasını,özellikle de bu hallerine alıştığı kocası tarafından bir sıkıntı çıkmasını kesinlikle istemiyordu.

Biraz sonra Devran'ın masaya geldiğini hissetti Roza. Adam öncelikle Yade Hervin'i,Agit Ağa'yı ve Rojbin hanımı selamlamış ardından korktuğu cümleleri duymuştu Roza.

"Sen de hoşgeldin gelin hanım."

Bakışlarını usulca kaldırdı yerden fakat henüz Devran'a ulaşamayan bakışları masanın üzerinde ki elinin üstünde hissettiği sıcaklık ile oraya takılı kaldı. Kocasının büyük eli kendi elinin üstüne kapanmış ve sahiplenici bir şekilde sıkılmıştı.

Elini geri çekmeyi düşünecek takati yokken bakışları usulca elini tutmuş olan adama kaydı. Onun da bakışları kendisindeydi. Roza'yı şaşırtan ise az önce gözlerinden akan öfkeye bizzat şahit olduğu adamın bakışları yine saf ve temiz bir yoğunlukla odaklanmıştı kendi gözlerine. Yüzünde yumuşak bir ifade vardı,sanki az önce sinirle soluyan o değildi.

Geçrek zaman dilimi için kısa süren bu bakışmaları kendi içlerinde sonsuz bir zaman dilimine dönmüştü. Fakat onların sürekli içine sürüklendikleri iki kişilik dünyaları her zaman ki gibi dışarıdan bir müdahale ile bozulmak zorunda kalıyordu. Bu seferki müdahale ise daha yüksek bir mertebeden gelmişti.

Çift, ortamlarına bir anda düşen sahte fakat gür öksürük sesleri ile aniden bakışlarını ve ellerini birbirilerinden ayırdıklarında ikisi de ansızın bir soğukluk saran ellerini sıkarken sesin geldiği yöne, Agit Ağa'ya döndüklerinde onun başını olumsuz anlamda sallayarak önüne dönmesi ile ancak kendilerine gelebildiler. Devran gideli ne kadar olmuştu ikiside bunu fark etmemişti.

Bir süre sonra düğünün gidişatı ile ilgilenmek için yanından kalkmış olan kocasının ardından ortamı izlemeye devam ediyordu Roza.Tüm ihtişamıyla devam eden düğün ortada boş bırakılan bir alanın etrafına dizilmiş masa ve sandalyelerde tek bir boş yer kalmadığı hatta birçok kişininde ayakta kaldığı bir kalabalıklıktayı.

ARSLANOĞLU ailesi sahnenin ön tarafına yerleştirilmiş büyük bir masanın etrafını sarmıştı. Sadece kendi soylarından olan akrabaları bile yaklaşık olarak yedi masaya hakimiyet kurmuştu.Roza bunu,düğün başlarında selamlaşırken fark etmişti. Şuan da ise meraklı gözlerle düğünün gidişatını ve yine sahnede halaya tutulmuş insanları izliyordu.

Yaşananları hem güzel buluyordu Roza hem de şaşırmadan yapamıyordu.Bu kadar insanın her biri aynı samimiyete sahipti. Bu büyük kalabalığına rağmen bozulmayan bir düzen içinde ilerliyordu düğün. Ve yine en çok ilgisini çeken şey hiçbir zaman bu kadar uzun bir halay kuyruğuna şahit olmayışından dolayı belirli bir düzen içinde aynı ritimle hareket eden insanlardı.

Roza onları izlerken yüzünde peyda olmuş tebessümünden habersizdi. Bundan haberi olan ise az önce gelip sandalyesine oturmuş ve gelişini bile fark etmeyen karısını dikkatle izleyen kocasıydı. Düşüncelerini merak ediyordu karısının ve dayanamayıp sesiyle böldü kadının dalmış halini.

"Ee nasıl buldun buranın düğünü?"

Duymayı beklemediği ses ile dalgın halinden irkilerek kurtulan Roza bakışlarını kocasına çevirdi ve yüzünde memnun bir ifade belirirken ortama hakim olan yoğun müzik sesinden dolayı biraz daha yaklaştı adama ve cevap verdi.

"Çok güzel. Özellikle de halayları,çok eğlenceli."

Söyledikleri ile gülümseyen kocasına bakarken bir şeyi merak etti o an Roza. İhtimal veremese de sormadan duramadı.

"Sen de oynuyor musun böyle?"

Duyduğu soru ile kaşları usulca havaya kalkan adam karısına havalı bir bakış attı ve bütün dişlerini gösterecek bir şekilde güldükten sonra konuştu.

"Oho bunlarınki de oynayış mı be?"

Kocasının ego barındıran ses tonu ile kaşlarını havaya kaldıran bu kez Roza olmuştu. Yüzünde inanamadığını belli eden bir ifade peyda olurken başını olumsuz anlamda sallayarak konuştu.

"Seni onlar gibi oynarken düşünemiyorum."

O an yanlarına gelen Yavuz,sanki tam da bu konudan konuşmalarını bekliyormuş gibi Baran'ın omzundan sıkarak alayla konuştu.

"Baran Ağa'm şöyle bir sahneye alalım sizi.İnsanların gözü gönlü şenlensin."

Baran Yavuz'a başıyla onay verdikten sonra karısının bakışları eşliğinde ağır bir hareketle kalktı yerinden ve ceketini usulca çıkarıp sandalyesinin sırtına astıktan sonra karısının oturduğu sandalyenin sırt kısmının iki ucundan tutarak hafifçe üzerine eğildi ve gülümseyerek konuştu.

"Şimdi izle o zaman kocanı."

Roza bir cevap veremeden kocası,Yavuz tarafından uzaklaştırılmıştı. Onların sahnenin ortasına geçişini izleyen Roza,Bedirhan ve Miran'ın da Baver'i zorla sahneye getirmesinin ardından hepsinin birbirleri ile eğlenerek halaya dizilmesinin ardından hayalın en başına geçen kocasına sabitledi bakışlarını.

Tanımadığı bir genç tarafından kocasının eline tutuşturulan dantel ve pul işleme detaylı bir mendili müziğin temposuna uygun bir şekilde sallayan kocasının ayak hareketlerini, omuzlarını ritimle sallayışını ve üzerinde gerçekten güzel duran kendine has hareketlerini izlerken inanamayan bakışlarının eşliğinde yüzündeki gülümseme engel olamıyordu Roza.

Adamın daha önce hiç göremediği ve görse de inanamayacağını düşündüğü bu halleri Roza'ya çok içten gelmekle beraber sempati duymasını da sağlamıştı. Gözleri kocasının gülen yüzüne takıldı. Mutluydu,sanki uzun zaman sonra ilk kez biraz rahata ermiş ve tadını çıkarıyordu.

Gözleri kocasının üzerindeyken bir anda kendisini bulan siyah gözlerden kendisine iletilen samimi hislerine ev sahipliği yaptı Roza ve yüzündeki gülümsemesi silmeden başını hafifçe olumlu anlamda sallarken kocası da onun bu hareketine karşın daha çok gülmüş ve göz kırparak önüne dönmüştü.

Düğünün geri kalan vaktinde ise Roza ara sıra Su'yun yanına gidip gelmiş,Baran kalabalığın arasına karışmıştı. Yemekler yenmiş ve bir türlü sonu gelmeyen bir takı merasimininin de nihayetinde artık düğünün sonlarına yaklaşılmış ve büyük kalabalık yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı.

Geriye Baran ve Yavuz'un ailesiyle beraber Baver ve Su'yun ailesinin kaldığı son vakitlerde hep beraber düğün pozları verilmişti. Roza kendisine seslenen Revşen ile aile pozu sırasının kendilerine geldiğini görerek yerinden kalkmış ve gelin ile damadın yanında dizilmiş olan aileye yaklaşırken bir anda kolundan tutulması ile kendisini Baran'ın yanında buldu.

Herkes hazır pozisyona geçtiği an Roza belinde hissettiği elin ardından kocasına doğru çekilmesi ile afallayarak adama baktığında onun ciddiyetle kameralara baktığını gördüğü an kameramanın sesini duydu.

"Lütfen kameraya dönün hanımefendi."

Duyduğu komut ile mecburen kameraya döndüğü an bedenini geren sıcak bir nefesin ardından kocasının kulağına fısıldayışını duydu.

"Lütfen gülümseyin hanımefendi."

🍁

Nihayet sona eren düğün merasiminin ardından Baran,Roza,Yavuz,Baver ve Su hep beraber Baran'ın önceden rezerve ettiği özel bir restorantta yemek yiyorlardı.

Yavuz'un artık tek bekar olduğunun gerekçesi olarak baş köşeye oturmasının ardından Baran ve Roza masanın sağ tarafına yan yana Baver ve Su ise masanın sol tarafında yan yana oturmuşlardı. Henüz yemeğe yeni başlamışlardı ki Yavuz'un rahat durmaya pek niyeti olmadığından Baran'a kendisine ortaklık etmesi için kısa bir bakış attıktan sonra alayla konuştu.

"Kız Su.Ölüyordun düğünde düğün diye,al sana düğün. Kaptın gül gibi adamı hiç sesin çıkmıyor."

Su'yun bakışlarının Yavuz'a dönmesi ile bu kez rahat durmak istemeyen Baran konuşmuştu.

"Ne yaptı etti aldı arkadaşımızı nüfusuna. Az fena değil."

Su'yun Yavuz'a attığı ölümcül bakışları duyduğu cümleler ile Baran'a döndüğünde utançla bakmıştı ona. Zira Yavuz'a attığı ölümcül bakışları Baran'a kesinlikle sunamazdı. Başını usulca önüne eğerken kısık ses tonuyla konuştu.

"Yaa ağabey,bari sen yapma."

Su'yun utanç dolu sesi hepsini güldürürken Yavuz bu kez de arkadaşını hedef aldı.

"Ya Baran ağabeyisi,bence de sen yapma artık zira seni çoktan kaybettik."

Duyduğu sözler ile bakışlarını yanında oturan karısına çevirdi Baran.Başı önünde,her zaman ki endamı ile gerçekten insanların arasında gözüne değerli bir mücevher gibi geliyordu.O kadar ender bir yapısı vardı.Gözleri masanın üzerinde ki eline kaydı. Avcunda ki baş harfi yine bütün güzelliği ile adamın gözlerini aydınlatırken bakışlarını tekrar Yavuz'a çevirdi ve gülümseyerek konuştu.

"Doğru söze ne denir ki kardeşim?"

Duymayı beklemediği sözler ile kaşlarını havaya kaldırarak sahte bir ciddiyetle konuştu Yavuz.

"Vay be adama bak. Kabullenmiş bir de.Ulan Baver sen de mi böyle olacaksın?"

Kendisine yöneltilen soru ile gözleri karısına kaydı Baver'in ve ona gülümsedikten sonra kendinden emin bir tavırla konuştu.

"Ben zaten öyleydim oğlum."

Bunun üzerine bu kez de Baran ve Baver güldüklerinde Yavuz gözlerini kısarak bakmıştı ikisine de.

"Vay be. Desene yakında yerimiz olmaz buralarda. Ben de evleneceğim lan en kısa zamanda.Görürsünüz siz."

Yavuz'un sözleri bu kez hepsini güldürdüğünde Roza içten içe bu şen şakrak adamın gönül vereceği kadını merak etmişti.

🍁

Roza kulağında ki küpeleri dikkatle çıkarıp kutusuna yerleştirdikten sonra masasının üstüne bıraktı. Ardından saçlarında ki tel tokaları usulca çıkardı tek tek ve nihayet serbest kalıp omuzlarına dökülen saçlarını geriye doğru atıp bir kaç kere eliyle karıştırırken kocasının sesini duydu.

"Böyle daha güzel."

Bakışları aynadan kocasını bulduğunda yatağın üzerinde sırt üstü uzanmış ve bir kolunu başının altına yerleştirerek kendisini izlediğini görünce anlamadığını belli ederek konuştu.

"Anlamadım."

Derin bir iç çekti Baran ve yattığı yerden doğurup sırtını yatağın başlığına yaslarken konuştu.

"Saçların diyorum,açıkken daha güzel.Gerçi her haliyle ayrı güzel ama toplu olunca mahrum kalıyorum güzelliğinden."

O an saçlarını karıştıran eli durdu Roza'nın. Bir süre tepkisiz halde kocasının bakışlarının himayesinde kalırken nihayet kendini toparladı ve bakışlarını hızla kocasından çekip ayağa kalkarak dolabına yönelirken konuyu değiştirmeye karar vedi.

"Ben banyoya girsem sorun olmaz değil mi? Bütün gün çok terledim böyle uyumak istemiyorum."

Bunu sormak zorunda hissetmişti Roza kendini cünkü hiçbir zaman kocası evdeyken banyo yapmazdı. Fakat şimdi öyle bir seçeneği yoktu.

"Gir. İzin mi istiyorsun?"

Hafif çatılan kaşlarının eşliğinde konuşan kocasının bozulduğunu hisseder gibi oldu Roza fakat bozuntuya vermeden dolaptan geceliği ile sabahlığını ve iç çamaşırlarını alarak hızla banyoya yöneldi ve kapısını kilitleyip işine koyuldu.

Baran zaten önceden duşunu almış ve üstünü değiştirmiş olduğundan rahattı. İçeriden duyduğu su sesleri onu fark etmediği bir şekilde gerçekleşmesi zor hayaller aleminin içine atıvermişti.

Acaba bir gün gerçekten kocası olabilir miydi içeride ki kadının?

Acaba bir gün karısı banyoya girerken kapısını kilitlemeyi bırakır mıydı?

Gözleri karısının uyuduğu kanepeye kayarken hayalleri derinleşti adamın.

Acaba bir gün karısı bu kanepeyi bırakıp bu yatağa gelmeyi tercih eder miydi?

Hayali bile içini eritiyordu adamın ve kalbinin çırpınışları artıyordu.

Acaba bir gün gerçekten kolları arasına alabilir miydi o dokunmaya bile cesaret edemediği kadını?

Dalmış olduğu hayalleri, açılan banyo kapısından üzerinde sabahlığı ile giren ve elinde ki havlu ile saçlarını kurutarak kanepesine yönelen kadın ile dağılmak zorunda kaldı.

Kanepeye oturan karısı ile çekinmeden o tarafa döndü Baran. Karısının pürüzsüz teni sıcak suyun etkisiyle kızarmıştı. Saçlarından indirdiği havlu ile ortama hakimiyet kurmaya başlayan kokusu adamı çoktan etkisi altına almışken Roza derince soluyan kocasının sırf bu müptelası olduğu kokuyu oksijen niyetine ciğerlerine hapsettiğinden habersizdi.

Saçlarını kurutma işini bitiren karısına bakarken onun bu ıslak saçlı kızarmış teni ve hafif uykulu halinin tadını çıkarmak isteyen adam hemen uyumaması için bir konu açma girişiminde bulundu ve yüzünde samimi bir gülüş yerleştirilerek konuştu.

"Ee Gün doğumu, şu beni görmeyi düşünemediğin halay performansım hakkında bir yorumda bulunmadın."

Roza adamın kurduğu cümleler ile o halay sahnelerini tekrar tekrar gözlerinin önüne getirip gülümseyerek kanepeye yaslandı ve bir direğini kanepenin başına yaşayıp eliyle başına destek sağlarken gülerek konuştu.

"Senden beklenmediğim bir performans olduğu kesindi."

Baran duruşunu biraz daha dikleştirirken karısının susması ile gözlerini büyüyeterek konuştu.

"Ee niye sustun, o cümleden sonra beni övmen gerekmiyor muydu?"

Duyduğu cümle üzerine gözleri kısılarak gülen Roza sahtelik içeren umursamaz bir tavırla konuştu.

"Övgü mü?"

Karısının bu hali içten içe adamı sevindirirken dışına yansıtmadan alayla karışık stem dolu bir ses tonuyla konuştu.

"Övgü tabi. Seni etkileyeceğim diye bütün hünerlerimi ortaya döktüm be bu kadar vicdansız olma kadın."

Bu kez kendini tutamayarak kısa bir kahkaha atan Roza'nın bu hali adamı da hayranlıkla gülümsetirken Roza bundan bihaber yaslandığı yerden doğrulup saçlarını geriye attı ve biraz düşünür gibi yaptıktan sonra dudaklarını yalayıp konuştu.

"Tamam şimdi,hakkını yemeyeyim güzel oynadın."

Duydukları üzerine tatmin olmayan Baran başını olumsuz anlamda sallarken kendinden emin bir tavırla konuştu.

"Bu kadar mı? Halay boyunca yüzünde gülümsemeyle hayran hayran beni izleyen karımdan daha havalı bir iltifat beklerdim."

Duymayı beklemediği sözler ile yakalanmış olmanın utancını içten içe yaşarken bunu kocasına çaktırmamak için adama sabitlemiş olduğu gözlerini kısarak çocuk azarlar gibi konuştu Roza.

"Bir de narsist yanın çıktı başıma.İşim va seninle."

Roza'nın azarlamak amacıyla dudaklarından döktüğü kelimeler birer çiçek olup konmuştu Baran'ın yüreğine. Kısa bir an duraksadı. Ardından gözlerini karısından ayırmadan yattığı yerden doğruldu ve karısına daha fazla yaklaşabilmek adına yatağın kenarına yaklaşıp ayaklarını zemin ile buluşturarak oturdu.

Karısına sabitlemiş olduğu bakışları her geçen saniye kat kat artan hayranlığı ile süslenirken biraz daha karısına doğru eğildi ve ellerini önünde birleştirerek yaptığı bu hareketleri dikkatle izleyen karısına muhtaç olduğunu hissettiren bir yüz ifadesi takınarak buruk bir tebessümün ardından karşısında ki kadından umut dilercesine araladı dudaklarını.

"Senin benimle hep işin olsun,Gün doğumu."

Son zamanlarda sürekli yaşadığı afallama duygusu,duyduğu sözler ile yine gelip çöküvermişti kadının üzerine. Kocasının bu hallerinin farkındaydı Roza ama bugün biraz daha aşmıştı kendini kocası. Artık dur durak bilmeden hızla döküyordu dudaklarından bu tür cümleleri ve kadını nasıl bir hale soktuğunu hiç anlamıyordu.

Baran gözlerinin içine afallayarak bakan kadının bir elini boynuna götürüp oynamaya başlayarak bakışlarını başka yöne çevirmesi ile gülümserken onun söyleyecek bir şeyler bulamadığı için kıvranan haline karşı daha fazla dayanamadı ve karısını bu eziyetten kurtarmak için afallamış halinden faydalanıp baş harfinin yazılı olduğu elinden tutup kendine çekerken alayla konuştu.

"Şu elini tam inceleyemedim.Biraz yakından bakayım."

Roza bir anda elinden çekilmesi ile oturduğu yerden biraz havalanmak zorunda kaldığında içine düştüğü bilinmezlik çukurundan çıkıp ancak kendine gelebildiği an elini tutmuş olan adama gözlerini büyüterek bakarken diğer eli ile adamın eline vurdu.

"Napıyorsun be,bırak elimi."

Baran kadının elini daha sıkı kavrayıp biraz daha kendine çekerken gülerek konuştu.

"Ya kadın bir rahat dur.Seviyoruz kına kokusunu Allah Allah."

"Ya bıraksana be kolum çıktı yerinden. Dengesiz adam ya."

Baran kadının elini inatla bırakmazken ayağa kalmış olan karısına bakıp alayla konuştu.

"Tamam elinde bir selfie çekileyim,karımla ilk hatıram diye. Öyle bırakırım."

Duyduğu sözler karşısında elini çekiştirmeyi bırakan karısının yüzünü buruşturması ile kısa bir kahkaha atan Baran yine aynı ses tonuyla konuştu.

"Tamam tamam sen uyurken hallederim ben o işi,ne de olsa uykun derin."

Roza adamın kurduğu ilk cümlelere yüzünü bıkkınca sıvazlayıp gülerken duyduğu son cümledeki imalı ses tonu ile yüzünde ki gülümseme solarken gözlerini kısarak baktı adama ve elini hızla çekip başını olumsuz anlamda sallayarak konuştu.

"Sen varya çok... neyse uyurken bulaşma bana."

Baran'ın yüzüne yerleşmiş olan gülüşü büyüyüp çenesinde ki gamzeyi ortaya serecek kadar genişlerken Roza'nın gözlerinin oraya kaydığından habersiz tekrar yatağına yattı. Her zamanki gibi bir kolunu başının altına yerleştirirken gözlerini yumdu ve yumuşak fakat kendinen emin bir ses tonuyla konuştu.

"Yapmaktan en son vaz geçeceğim şey;sen uyurkenki fırsatları değerlendirmek olur."

Roza duydukları yüzünden yine duraksamak zorunda kalmıştı. Gözleri kapalı bir halde bu cümleleri hiç çekinmeden kuran kocasına bakarken bazen onun bu içinden geçen düşünceleri hiç çekinmeden dışına vurmasına hayret ediyordu.

Fakat biliyordu Roza bu cümlelerin altında yatan anlamın kendisi için kötü olmadığını. Uykusu derin bir insandı hatta fazlasıyla derin. Fakat Roza hiçbir zaman bu adamın yanında uyurken başına olumsuz bir şey gelebileceği korkusuna düşmemişti.

Bir şeyden emindi Roza. Bu adamın yanında ne bilinci yerindeyken ne de uyurken cinsel türde bir istismara uyğramamıştı. Belki de bu adamda hissettiği en büyük güven bu yöndeydi. Bu yüzdendi ki Roza adamın rahat bir tavırla kurduğu bu cümleler karşısında endişelenmemişti.

Artık kendisi uyurken kocasının sadece onu izlediği bilgisine sahipti aslında. Bunu dün gece almış olduğu ve sonrasında da iyice uykusunu kaçırmış olan mesajlardan da anlamıştı zaten. Bu durumda düşündüğü tek şey geceleri kendisini izlediğini öğrenmiş olduğunu öğrendiği adama nasıl göründüğüydü. Nihayetinde herkes uyurken nasıl göründüğünü merak ederdi ki,bu durum her gece izlenen Roza için biraz daha fazla merak konusu olmuştu.

"Bak beni izliyorsun diye gözlerimi açmayayım diyorum ama senin de ayarın yokmuş ha,göz kapaklarım dayanmıyor artık."

Duyduğu alaylı ses ile düşüncelerinden sıyrılan Roza adamın söylediklerine karşın hayretle olumsuz anlamda sallarken ışığı kapatmak için hareketlendiği sırada konuştu.

"Her şeyden kendine pay çıkarmasan olmaz zaten."

Kadının kendi kendine söylenir gibi çıkan ses tonuna karşın gülümseyen Baran ışığın kapanması ile iyice yayıldı yatağına. Karısının kanepeye geçip uzamasının ardından derin bir nefes alması ile kısık bir ses tonuyla konuştu Baran.

"Oh be.Geldi kulağıma ninni olan nefes alış verişlerin.Dün gece yoktun diye uyuyamadım. Daha da bir yere göndermem seni."

Adamın yumuşak bir ses tonuyla kurduğu cümlelere karşın karanlığın verdiği rahatlıkla çekinmeden gülümsedi Roza.Bilmiyordu ki kocası,kendisi gibi Roza'nın da uyku uğramamıştı bedenine. O an varlığını hatırladığı kanepesine iyiye yerleştiren alayla konuştu.

"Keşke sen de sadece nefes alıp versen.Bir horluyorsun konak sallanıyor."

Duymayı beklemediği sözler ile kaşları hafifçe çatılan Baran hızla kafasını yastıktan kaldırıp karısına baktı fakat karanlık yüzünden yüzünü pek net seçemesede yine de konuştu.

"Yemezler kadın,ben horlamam. Hem uykusunda izlenen sensin bence sen hiç konuşma. Ben senin yaptıklarını saysam altından kalkamazsın."

O an yine uyurken hallerine dair endişeler dolmuştu kadının içine. Yine de kocasının sabahları kendisi tarafından izlediğini bilmiyor olması ile kıkırdarken bunu kendine sakladı ve huzurlu bir uykuya ulaşmadan önce fısıldadı.

"O kadar emin olma bence.Neyse uyuyalım artık."

Baran karısının ne demek istediğini anlamasa da bir cevap vermedi.Zira yorgunluğu sesinden belli oluyordu karısının ve uyumak istiyordu. Belki o da uyuyamamıştı dün gece. Bu düşünce bile kalbine etki etmeye yetiyordu adamın.Bu haline karşın derin bir iç çekerken karısı banyodayken kurduğu hayalleri düşündü tekrar Baran.

Gözlerinin önüne serilen hayalleri onu huzurlu bir uykunun kollarına çekip almadan önce kendisini esir alırken içinden bir kez daha tekrar etti Baran. İç esi, umut dilenen bir adamın duası gibiydi.

"Benim karanlık hayatımın Gün doğumu,acaba bir gün gerçekten karım olmayı kabul eder misin?"

| | |

Umarım beğenmişsinizdir yeni bölümü.❤

Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın.❤








Continue Reading

You'll Also Like

386K 12.1K 14
Şimdi bir çığlık olsanda sussam seni .Bir ağaçtan yabani içime saldığın kökleri, ellerimle kestiğimi görsende utansan. İlerde birgün , çok acımasız b...
597K 3.8K 4
• Tamamlandı • • Aşktan Adamlar - III • Büyüleyici bir güzelliği vardı Efsun'un. Ve Tekin, onun gözlerine bakarken zamanın durduğunu hissediyordu. Te...
162K 26 1
"Wattys 2020 Romantizm Kazananı" Ayzade bir kasabanın iki varsıl beyinden biri olan Asım Bey'in kızı, kasaba okulunun da öğretmenlerindendir. Kasaban...
5.3M 221K 110
Kor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir türlü dökülmeyen vaveylalar boğaz yakıyord...