GÜN DOĞUMU

By zeynrs123

6.3M 239K 54.2K

"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikan... More

♦️MERHABA♦️
♦️BÖLÜM 1♦️
♦️BÖLÜM 2♦️
♦️BÖLÜM 3♦️
♦️BÖLÜM 4♦️
♦️BÖLÜM 5♦️
♦️BÖLÜM 6♦️
♦️BÖLÜM 7♦️
♦️BÖLÜM 8♦️
♦️BÖLÜM 9♦️
♦️BÖLÜM 10♦️
♦️BÖLÜM 11♦️
♦️BÖLÜM 12♦️
♦️BÖLÜM 13♦️
♦️BÖLÜM 14♦️
♦️BÖLÜM 15♦️
♦️BÖLÜM 16♦️
♦️BÖLÜM 17♦️
♦️BÖLÜM 18♦️
♦️BÖLÜM 19♦️
♦️BÖLÜM 20♦️
♦️BÖLÜM 21♦️
♦️BÖLÜM 22♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 23♦️
♦️BÖLÜM 25♦️
♦️BÖLÜM 26♦️
♦️BÖLÜM 27♦️
♦️BÖLÜM 28♦️
♦️BÖLÜM 29♦️
♦️BÖLÜM 30♦️
♦️BÖLÜM 31♦️
♦️BÖLÜM 32♦️
♦️BÖLÜM 33♦️
♦️BÖLÜM 34♦️
♦️BÖLÜM 35♦️
♦️2019♦️
♦️BÖLÜM 36♦️
♦️BÖLÜM 37♦️
♦️BÖLÜM 38♦️
♦️BÖLÜM 39♦️
♦️BÖLÜM 40♦️
♦️BÖLÜM 41♦️
♦️BÖLÜM 42♦️
♦️BÖLÜM 43♦️
♦️BÖLÜM 44♦️
♦️BÖLÜM 45♦️
♦️BÖLÜM 46♦️
♦️BÖLÜM 47♦️
♦️BÖLÜM 48♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 49♦️
♦️BÖLÜM 50♦️
♦️BÖLÜM 51♦️
♦️BÖLÜM 52♦️
♦️BÖLÜM 53♦️
♦️BÖLÜM 54 ♦️
♦️BÖLÜM 55♦️
♦️BÖLÜM 56♦️
♦️BÖLÜM 57♦️
♦️BÖLÜM 58♦️
♦️BÖLÜM 59♦️
♦️BÖLÜM 60♦️
♦️BÖLÜM 61♦️
♦️BÖLÜM 62♦️
♦️BÖLÜM 63♦️
♦️BÖLÜM 64♦️
♦️BÖLÜM 65♦️
♦️BÖLÜM 66♦️
♦️BÖLÜM 67♦️
♦️BÖLÜM 68♦️
♦️BÖLÜM 69♦️
♦️BÖLÜM 70♦️
♦️BÖLÜM 71♦️
♦️BÖLÜM 72♦️
♦️BÖLÜM 73♦️
♦️BÖLÜM 74♦️
♦️BÖLÜM 75♦️
♦️BÖLÜM 76♦️
♦️BÖLÜM 77 (FİNAL)♦️
♦️VEDA♦️
♦️ ÖZEL BÖLÜM ♦️

♦️BÖLÜM 24♦️

74.7K 2.9K 1K
By zeynrs123


İyi okumalar.❤

Mutfağın kapısının önünde öylece dikilmiş karanlık gökyüzünü seyre dalan Roza,herkesin uyuduğuna emin olduktan sonra çıkmıştı mutfaktan. Bilerek oyalanmıştı çünkü bundan bir kaç saat öncesine kadar adamın dilinden tehlikeyke dökülen

'Ödeşeceğiz'

Kelimesi, korkmasına yetmişti. İçinden geçirdiği kelimeleri nasıl dışına vurduğuna hiçbir anlam veremezken,kazasız belasız bitirmeyi umduğu günün sonunu yine kendi aptallığıyla tehlikeli bir sonla bitirmiş olmanın sıkıntısını çekmişti gün boyunca.

Ve kadın biliyordu. O adam 'Ödeşeceğiz.' Dediyse intikamını alacaktı. Ödetecekti bu sözleri Roza'ya. Bu yüzden o saatten sonra adamdan köşe bucak kaçmıştı fakat nereye kadar burada durabilirdi? Saatin geç olduğunu biliyordu.
Adımlarını merdivenlere yönlendirip üst kata çıktığında odaya gitmeye elvermedi içi.

Aklına gelen düşünce ile bir üst kata daha yönelerek terasa gitmeye karar verdi. İlk defa gidecekti terasa ve bunu kimsenin olmayışını fırsat bildiğinden yapıyordu. Gündüz vakti Miran'a çayları verirken görebildiği kadarıyla ilgisini çekmişti.

Terasa çıktığı an tenini yalayan soğuk rüzgar hoşuna giderken bir kaç adım daha atıp tahmin ettiğinden büyük alanı inceledi. Terasın sağ köşesine salıncak biçiminde tasarlanmış büyük,sallanan bir bank yerleştirilmişti.

Roza eğer kendi evi olsaydı burası,vaktinin çoğunu o sallanan bankta kitap okuyarak geçireceğini düşünüyordu. Terasın orta ve trabzanlara yakın kısmında ise büyük bir çardak vardı. Üzeri minderler ile döşenmiş bu çardak tam da Mardin havasını taşıyordu üzerinde. Sol tarafta ise yan yana dizilmiş sandalyeler ve bir masanın üzerinde iki semaver ve bir kaç malzeme duruyordu.

Roza incelemesini bitirdikten sonra hepsini es geçip trabzanlara doğru ilerledi.Ayaklarının altındaki Mardin manzarasına karanlık hakim olsada evlerden yansıyan ışıklar aydınlatıyor ve süslüyordu. Bir süre seyretti manzarayı. Birkaç ay içinde değişen hayatını düşündü. Şu anda hiç bilmediği bir evde,tanımadığı insanlarla ve belki de normal şartlarda hiçbir zaman göremeyeceği bir manzaraya bakıyordu.

Hayat kendisini cehennem rüzgarıyla hiç bilmediği,zehir dolu bir yaşama savurmuştu. Bundan sonra ne olacağını bilmiyordu ve bunun korkusunu yaşamayı şu anlık bir kenara iterek manzarayı izlemeye devam etti.

Bir süre sonra gözlerini manzaradan çekip gökyüzüne kaldırdığında göz bebekleri büyüdü.İstanbuldayken yıldızlar böylesine büyüleyici görünmüyordu ya da Roza hiçbir zaman böyle bir yerde göğe bakma fırsatı bulamamıştı. Bedenini saran rüzgar dalgası,biraz temiz hava ve biraz da yanlız kalmış olmak huzurlu hissetmesini sağlarken aşağı inmek yerine çardağa yöneldi ve masanın üstünde katlı bir şekilde duran pikeyi alarak üstüne örttü. Biraz daha bu güzel anın tadını çıkarsa nolurdu ki?

🍁

Baran elindeki dosyayı masanın üzerine sertçe atıp ağrıyan gözlerini ovuşturarak sandalyesinde geriye yaslanıp saate baktı. 02.15 olduğunu görünce sinirle söylendi. Bunca saat burada oturmasının tek nedeni odasına gittiğinde o kadının uyumuş olmasını istemesiydi. Bu yüzden bu kadar saat burada oturmak canını sıkarken Roza'nın artık uyumuş olacağı düşüncesi ile sandalyesinden kalktı ve çalışma odasından çıkıp kendi odasına yöneldi.

Kapıyı açtığı an gözleri kanepeye kaymıştı fakat boş olduğunu görmesi ile kaşları çatıldı. Böyle bir şeyi beklemiyordu. Işığı kapalı olmasına rağmen yine de banyoya yöneldi ve iki kere kapıya vursada bir ses çıkmayınca kapıyı açıp orada olmadığını da görünce, tepesine ulaşmak üzere olan sinirleri ile hızla odadan çıkıp mutfağa indi fakat orada da yoktu.

Tekrar üst kata çıktığında aklında eski odasında olup olmayacağı geçiyordu fakat o odayı şu anlık Dicle'nin kullandığını biliyordu. Merakla etrafına bakınan gözleri terastan inen kuzenine değince öfkeyle bakışlarını başka yöne çevireceği an Devran'ın ağzından çıkan cümle buna izin vermedi.

"Hayrola amcamın oğlu karını mı arıyorsun?"

Bir cevap vermek yerine ateş saçan bakışlarını kuzenine daha da sabitledi ve yine konuşan,gözleriyle terası işaret eden Devran oldu.

"Yukarıda."

Duyduğu kelime Baran'ın aklında, yukarıda olan karısı ve az önce yukarıdan inen kuzeni ile aralarında geçen bin bir türlü senaryoyu saniyeler içinde kurmasına yeterken bir an soluğunun kesildiğini hissetti. Öfkeden sıktığı yumruklarını Devran'ın yüzüne geçirmemek için çok büyük bir çaba sarfederken eğer böyle bir şey olursa amcasına çok ayıp edeceğini düşünmeye çalışarak kendini tutmak için zorladı ve adımlarını Devran'dan tarafa yönlendirip omzuna sertçe çarparak terasa çıktı.

Baran'ın öfkeden kudurmuş halini izleyen Devran'ın yüzünde peyda olmuş gülümsemesinin silinmesi uzun sürmedi. Sinirliydi çünkü. Her konuda Baran'ın gerisinde kalmanın ve ona yenilmenin ezikliğini yaşamaktan bıkmıştı. Belki de Baran'da kıskanmadığı tek şeydi bir zamanlar Berfin ile evlenecek olması çünkü Devran,Berfin'den hiçbir zaman haz etmemişti.

Fakat olaylar öyle bir gelişmişti ki Devran,Baran'ı güzelliğiyle nefes kesen,hiç beklemediği bir kadın ile evli bulmuştu. Ve Devran'ın yine Baran'a yenilmesine neden olan, bir anda ortaya çıkan Roza'nın güzelliğine ve duruşuna hayran kalmış olmasıydı. Şimdi,Devran yine hayran kaldığı bir şeyin Baran'a ait oluşunun acısını çekiyordu.

Bu konağa gelirken amacı,Baran'a nasıl olurda sevdiği kadının ölümünün üzerinden daha bu kadar zaman geçmişken evlendiğini dile getirip canını yakmaktı. Fakat şimdi ağzından çıkacak herhangi bir kelimenin Roza 'nın huzurunu bozmasından çekinmiş ve susmuştu. Yine Baran'a karşı susmaktan başka bir şey geçmemişti eline.

Gece vakti terasa çıkmak istemesinin nedeni sıgara içmekken hiç beklemediği bir şekilde Roza 'yı çardakta uyurken bulunca afallamıştı. Sıgara içmekten vazgeçip usulca oturmuştu kadının yanına. Biliyordu bu yaptığı yanlıştı fakat onun da doğrularla pek işi olmazdı zaten. Ne kadar süre orada kaldığını bilmeden Roza'nın uyanması ve onu burada görmesi ihtimali ile artık buradan çıkması için sinyal veren beynine uymuş ve nihayet terastan çıkmıştı.

Aşağı indiği an sinirle etrafa bakınan Baran'ı görünce karısını aradığını anlamıştı ve biraz sinir etmek istemişti.

🍁

Patlamaya hazır, büyük bir öfke ateşi ile terasa çıkan Baran'ın gözleri Roza'yı ararken çardakta oturduğunu görmesi ile oraya yöneldi. Tam öfkesini dökmek için ağzını açmıştı ki kadının uyuduğunu fark etmesi ile ağzı tekrar kapanırken kaşları çatıldı.

Kadını uyurken görmeyi beklemiyordu elbetde. Numara yapmış olduğunu düşünerek biraz daha dikkatli incelediğinde uyumuş olduğuna kanaat getirirken aklına Devran'ın az önce indiği geldi. Bu kadın da bu kadar kısa bir süre içinde uyuyamayacağına göre zaten uyuyordu. Ve Devran,karısını uyurken izlemişti. Bu düşünce sinirlerinin tekrar gerilmesine neden olurken sakin kalmak adına derin bir nefes aldı ve Roza 'nın uyuduğu bankın karşısındaki masaya oturarak bir süre onu izledi.

Uyuyan kadın,başını bankın sırt kısmına yaslamış ve üzerine örttüğü pike üst kısmını açık bırakacak sekilde kaymıştı. Rüzgarın etkisini hisseden bedeni ara sıra titriyor ve yine rüzgarın etkisiyle uçuşan saçları dağılmış ve bir kaç teli dudağına yapışmıştı. Gözleri kadının dudaklarına kayan Baran, o saç tellerini çekme isteği duyması saniyeler sürerken bu düşünceye daha fazla izin vermeyip ayağa kalktı ve Roza'nın üstüne eğilerek omzundan dürttü.

"Hişttt... uyan."

Uyanmak yerinde mızmızlanan kadın ile sıkıntılı bir nefes vererek omzunu dürten elini bu sefer koluna kaydırdı ve biraz daha sarstı.

"Hadi! Mızmızlanma,kalk."

Roza kolunda hissettiği baskı ile nihayet gözlerini açtığında üzerine eğilmiş adamı görünce irkilirken biraz geri çekildi ve kendine gelmeye çalıştı. Boynunu aniden hareket ettiğinde ağırması ile yüzünü buruştururken adamın sesini duyunca bakışları siyah gözlere değdi tekrar.

"Hangi mantıkla burada uyuyakaldın?"

Duyduğu cümle ile biraz yanlız kalmak için oturduğu bankta uyuya kaldığını farkederken utança gözlerini adamdan kaçırdı ve üzerindeki pikeyi çardağın boş kısmına bıraktı.

"Bilmiyorum... sadece oturmak istemiştim. Uyuyakalmışım."

Dudaklarından sessizce dökülen kelimeleri aslında kendi kendine söyler gibiydi Roza. Dün gece sert kanepede uyuyamamış olmanın etkisi ile burada uyuduğunu düşünerek,tutulmuş olan bedenine aldırmadan ayağa kalktı ve terasın çıkışına yönelip merdivenlerden indi. Baran'ın arkasından geldiğini hissediyorken aldırmadan odanın önüne geldi ve kapıyı açıp içeri girdiğinde direk kanepesine yönelip uzandı. Yorgundu ve üşümüştü. Bunun etkisi ile çok geçmeden uykuya teslim olacağını bilerek kapattı gözlerini.

Baran ise Roza bütün bunları yaparken sessizle izlemişti sadece. İlk başta aynı odaya aynı anda giriyor olmanın huzursuzluğunu yaşasada kadının direkt kanepeye yönelmesi ile rahat bir nefes aldı. Hâlâ açık tuttuğu kapıyı kapatıp dolabından üstlerini aldı ve banyoda rutin işlerini halledip yatağına uzandı.

Burnunun ucuna gelen tanıdık koku kaşlarının çatılmasına neden olurken başını hızla uyuyan kadından yana çevirse de bu kadar mesafede bu yoğunlukta alamayacağını anlayınca aklına gelen aytıntı ile başının altındaki yastığı çekip kokladığında gözlerini kapattı. Bu yastık dün gece Roza'nın yataktan almış olduğu yastıktı.

Elindeki yastığın hala burnunun ucunda olduğunu farkettiğinde hızla yere atarken yan tarafında düzenli nefes alışverişlerini hissettiği kadının,kokusu kendi özel eşyalarına sinecek kadar hayatına girmiş olmasının huzursuzluğu ile sıkıntılı bir nefes verdi. Anlaşılan düşünceleri onu bu gece de uyutmaya niyetli değildi.

🍁

Uyuduğu huzursuz uykudan gözlerini güçlükle açtı Roza. Ağrıyan bedenini gerip bir süre kendine gelmeyi bekledikten sonra yattığı yerden doğrulduğunda hala uyuyor olan adama göz ucuyla bakıp ayaklandı ve uyanmasını istemediğinden sessiz adımlarla banyoya yönelip rutin işlerini hallederek çıkış yapısına yöneldi. Odadan çıkıp kapıyı kapattığı an duyduğu sesle bakışlarını o tarafa yönlendirdi.

"Günaydın gelin hanım."

Ellerini ceplerine yerleştirmiş,rahat bir tavırla konuşan Devran'ı baştan aşağı inceledi Roza kendine hakim olamadan. Yapılı bir vücudu ve uzun boyu,kahverengi gür saçları ile yine kahverengi gözleri,beyaz teniyle güzel bir uyum yakalamıştı. Devran yakışıklıydı.

İnceleme işine bir son vererek cevap verdi.

"Size de günaydın."

Roza'nın kendisini incelediğini hissettiği an bir heyecan bastırmıştı Devran'ı fakat bunu belli etmeyecek bir rahatlıkla konuştu.

"Umarım iyi uyumuşsundur zira dün gece o bankın üstünde hiç huzurlu bir uykudaymış gibi görünmüyordun."

Devran'dan duydukları ile dudakları aralanan Roza şaşkınlıkla baktı adama. Dün gece onun da kendisini gördüğünü anlamış olmanın utancı ile bakışlarını yere indirdi.

"Şey evet,uyuya kalmışım."

Sözünü bitirip Devran 'ın bir şey söylemesine fırsat vermek istemediğinden hızla yanından geçip merdivenleri inmeye başladığında ardında tebessüm eden bir Devran bırakmıştı.

Mutfağa girdiğinde Sultan hanımı görünce gülümsedi.

"Günaydın."

"Hayırlı sabahlar Hanımağam. Sen niye erken kalkıyorsun bu kadar? Dinlenseydin biraz daha. Ben hallediyorum."

Roza,kadının kurduğu onca cümle içinden sadece 'Hanımağam' kelimesine takılırken yüzünü buruşturdu.

"Hanımağam mı?"

"Rojbin hanım dedi ki misafirler buradayken sana 'Hanımağa' diyecekmişim. Hem öylesin zaten. Ağa karısısın sen."

Kadının ciddi olup olmadığını inceleyen Roza,ciddi olduğunu anlayınca başını olumsuz anlamda salladı.

"Lütfen Sultan hanım bana sadece Roza deyin."

"Aman olur mu öyle şey kızım?Bana ne derler sonra?"

"Ne diyecekleri umrumda değil. Ben o saçma kelimeyi duymak istemiyorum. "

"Saçma olan o kelime değil. Asıl saçma olan,o kelimenin sana kullanılıyor olması."

Mutfağı inleten sert ses ile olduğu yerde donup kaldı Roza. Anlaşılan yine yanlış cümleler dudaklarından dökülürken yakalanmıştı Baran'a.
O, öfkesini somut bir şekilde hissettiği adamın yüzünü görmeye korktuğundan olduğu yerde donup kalmışken Sultan hanım hızla yanından geçip mutfaktan çıktı.

Baran aslında sabah Roza'dan önce uyanmıştı fakat kadının kalkıp gitmesi için uyumuş numarası yapmıştı. Roza odadan çıktığı an o da ayaklanıp banyoya gideceği sırada duymuştu kuzeninin sesini. Aralarında gecen kısa konuşmayı yumruklarını sıkarak dinlerken kuzeninin imalı ses tonu delirtiyordu onu. Asıl delirten konu ise kuzeninin sahte bile olsa karısına karşı takındığı tavırdı. Bu Baran'ın gözünde şerefsizlikti.

Biten konuşmanın ardından hızla giyinip odadan çıktığında gözleri Devran'ı ararken babası ve amcasının yanında oturduğunu görünce bir şey yapamayacak olmasına küfürler saydırırken bu sefer de adımlarını aşağı yönlendirmişti. Bu öfkesini bir şekilde akıtacaktı. Bu kuzeni olmazsa,karısı olurdu.

Mutfağın önüne geldiğinde Roza'dan duydukları bardağı taşıran son damla olurken hızla içeri girip o sözleri dökmüştü dilinden ve ardından yaşlı kadına çıkması için işaret vermişti.

Nihayet yanlız kaldıklarında kapıyı öfkeyle çarpıp Roza ile aralarında ki mesafeyi kapatarak önüne geçti ve sözlerine devam etti.

"Senin gibi Mardin'in örf ve adetlerini, töre kurallarını bilmeyen, Elin adamları evdeyken gece orada burada uyuyakalıp kendini izleten, sabahları utanmadan sohbet muhabbet kuran hayasız bir kadına nasıl 'Hanımağa' denilebilir ki?"

Roza adamın dudaklarından dökülen kelimeleri donup kalmış bir vaziyette dinliyordu.Kurduğu her cümle biraz daha kanını donduruyordu. Hiç tanımadığı bir adam namusuna laf ediyordu. Bunca zaman bütün amacı korumak olan namusuna. Hemde hiç suçu yokken. Öfkesi,cesaretiyle beraber gün yüzüne çıkmıştı genç kadının.

"Sizin saçma sapan töre kurallarınız umrumda bile değil. Hanımağalık saçmalığını bana uygun görmemen zerre umrumda değil. Zaten seni kocam kabul etmiyorken hanımağalık saçmalığını kabul edecek değilim. Ayrıca sana namusuma laf edecek son adam bile değilsin demiştim. Neden biliyor musun? Sen ölen nişanlısının ardından daha bir ay geçmeden başka bir kadınla evlenmiş iğrenç bir adamsın. Namusu senden mi öğreneceğim ben?"

Baran, Roza'nın dudaklarından dökülen cümleleri hazmedemedikçe o daha beterini söyemişti. Söylediği her söz adamda acı dolu bir öfke dalgasına sebep olurken son söyledikleri patlayışı olmuştu ve daha kadının yorgun nefesini vermesine izin vermeden eli havalandı.

Roza'nın gözleri adamın havaya kalkmış olan eline kaydığında onun kendini hazmetmeye çalışan halini umursamadan tekrar gözlerine döndü vedaha soğuk bir ses tonuyla konuştu.

"Senin gibi kadına el kaldıran hiç bir adamın namus hakkında konuşmaya hakkı yok. Aslında sana adam demekte.."

Bu kez adam kendini durduramamamıştı. Havadaki elini yumruk haline getirdikten çok kısa bir an sonra ince boynuna yerleştirmişti. Tek eliyle kadını arkasındaki duvara sertçe yapıştırdı. Sinirli nefes alışverişleri kadının yüzüne çarpıyordu. Baran'ın çok fena damarına basılmıştı ve bu seferki öfkesi yutulur bir cinsten değildi. Altında çırpınan kadının boğazını öfkesini göstermek istercesine sıkıyordu.

"Seni öldürürüm. Bir daha sevdiğim kadının adını ağzına alırsan. Bir daha adamlığımı sorgulamaya kalkarsan bu betona gömerim seni."

O,kadının suratına öfkeyle tıslarken Roza bunların ne kadarını kavrayabiliyordu belirsizdi. Ciğerlerindeki nefessizlik artarken, gözleri kararmak üzereydi. Çırpınacak gücünün kalmadığını hissediyordu. Ve Roza bir kez daha ölümle burun buruna gelmişken yine bir kapı sesi duyulmuş ve yine biri girmişti içeriye.

Bedirhan mutfağın kapısını kötü bir şeyler görmeye korkarak açmıştı ve elbette korktuğu başına gelmişti. Gördükleri karşısında gözleri dehşetle açılırken hızla ağabeyine yaklaştı ve kadının boynundaki elini çekmeye çalıştı.

"Ağabey bırak. Bırak boğuluyor!"

Şu anda ne Baran duyuyordu kardeşini ne de ölümle burun buruna gelmiş Roza. İkiside kendiden geçmiş gibiydi. Biri sinirinden diğeri ise nefessizlikten.

Bedirhan durumu gittikçe kötüleşen kadına korkuya bakarken bir daha öfkeyle bağırdı Baran'a.

"Öldürüceksin bırak!"

Tüm gücüyle kadının boynunu Baran'ın ellerinden kurtarırken öfkeyle geriye itti ağabeyini ve hızla Roza 'nın önüne eğildi.

"İyi misin? Geçti nefes al."

Baran yere sendelenişi ile biraz da olsa kendine gelebildiğinde ne yaptığı şimdi kavrıyordu yine. Kardeşinin önündeki bedene baktı. Zorlukla nefes almaya çalışıyordu ve yarı baygın gibiydi. Umursamadı adam. Elinde olsa onu öldürürdü. Hızla ayağa kalktı ve çıktı mutfaktan. Kendisine şaşkınlık içinde bakanlara aldırmadan ayrıldı konaktan.

Bedirhan'ın uğraşları ile yavaş yavaş kendine gelmeye başlayan Roza, önündekinin kim olduğu kavrayınca itmeye çalıştı.

"Dokunma bana."

Bedirhan kadının kendine gelişine sevinirken,verdiği tepkiyi anlayamadı.

"Yardım ediyorum sana."

Adamın sözlerine alaylı bir gülüş sunmak istedi Roza. Tabi şu durumda ne kadar becerdiğini bilmiyordu. Derin bir nefes daha alırken güçlükle konuştu.

"Yardım mı? Beni o adamın eline verip, siddet uygulamasını izledikten sonra mı? Haklısın yardım ediyorsun."

Bedirhan kadının söyledikleri ile afallarken Roza güçlükle yığıldığı yerden kalkmaya çalıştı. Mutfak tezgahına turunarak çıkışa yönelirken bir kez daha konuştu.

"Vicdanınızı böyle rahatlatmaya çalışyorsunuz onu anlıyorum da. Bir gün ölümüme yetişemeyeceksiniz işte o zaman nasıl başa çıkacaksınız vicdanınızda onu merak ediyorum."

Mutfaktan çıkınca gördüğü insanlarla başını yere eğdi. Bir anlığına unutmuştu burada bu kadar insanın içinde olduğunu. Ama utanacak olan o değildi. Karşısındaki insanlardı. Hiç birini umursamadan merdivenlere yöneldi. Güçlükle çıktığı merdivenlerin başına gelince gözleri kendi odasına kaydı. Orada Dicle'nin kaldığını bilmese girerdi fakat o kızla uğraşamazdı. Mecburen adımlarını adamın odasına yönlendirdi. Kapıyı açacakken birinin kolundan tutması ile duraksadı ve kafasını ona çevirdi.

Devran,kadının dağılmış halini görünce içi yanmıştı. Aşağı da ailesinin önüne yanına gidemesede daha fazla dayanamayıp üst kata çıkınca o da onu takip etmişti. Roza'ya yakından bakınca boynunda ki izleri gördü. Sinirle yumruğunu sıktı.

"Baran şerefsizi mi yaptı bunu sana?"

Roza ilk defa gözlerine farklı bakan birini gördü o an . İlk defa biri o adamın yaptıklarını örtmek istemiyordu. İlk defa biri onun durumunu düşünüyordu. Sanki 'evet o yaptı' derse, bu adam gidip onun intikamını alacaktı. Düşüncelerini,kafasını olumsuz anlamda sallayarak kovdu. Bir de bu adamı bulaştırmak istemiyordu. Zira Baran'ın öfkesi bu adamı da bitirirdi. Elindeki kolunu kurtardı.

"Sanane be adam. Sen niye karışıyorsun?"

"O yaptı değil mi? Başka kim yapacak zaten."

Adamın sinirle arkasını dönüp gidişini izledi. Bu gidiş hayra alamet değildi. Sıkıntılı bir nefes vererek odasına girdi ve banyoya yöneldi. Yorgunluk ve güçsüzlük bedenini ele geçirmişken üstindekileri çıkarmadan öylece direk duşakabine girdi ve suyu açıp yere çömeldi. Soğuk su titremesine sebep olurken içindeki ateşe bir fayda etmiyordu. Gözyaşları çoktan akmaya başlamışken, hıçkırıkları duyulmasın diye parmaklarını ısırıyordu.

🍁

Genç adam önündeki sandalyeye üst üste tekme atıyor bir yandan da bağırıyordu. Siniri gram azalmamıştı, aksine kadının söyledikleri kulaklarında yankılandıkça daha çok artıyordu. Sinirle parmaklarını saçlarından geçirdi ve nefes alış verişlerini düzene sokarak sakinleşmeye çalıştı.

Hata yaptığını düşünüyordu. O kadını en başından beri öldürmemekle, onunla evlenmekle,böyle konuşmasına müsade etmekle büyük hata yapmıştı. Hepsi babasının yüzündendi. Bu saçma fikirler babasından çıkmış olmasaydı şimdi o kadın mezardaydı. Biraz daha sakinleşince cebinden sigara paketini çıkardı içinden bir tane alarak yaktı ve dudaklarına götürdü. Dumanı derince ciğerlerine çekti ve gözerini kapattı. Ciğerlerindeki dumanı geri üflediğinde daha da sakinleştiğini hissetti. Bu zehir gerçekten iyi hissettiriyordu insana.

🍁

Konaktaki aile halkı büyük bir mahçubiyet yaşarken,misafir olan kısım ise şok içerisindeydi. Bunca yıllık tanırlardı yeğenlerini. Bu zamana kadar değil bir kadına el kaldırmak,kötü söz dahi etmezdi. Ama bu gün bizzat kendi karısına el kaldırmıştı.

Akıllarında bir çok soru vardı fakat hiç biri sormaya cesaret etmiyordu. Zira Agit Ağa'nın sinirli bakışları herkesi susturuyordu. Zaten kim ne diyebilirdi ki? Kim girebilirdi karı koca arasına onlara göre. Hele ki bu koca Baran Ağa ise. Bu sebeple sustular. Kahvaltıyı böyle sessizlik içerisinde bitirdikten sonra hepsi hazırlandı.

Gitmeleri gereken bir komşuları vardı. Aşiretin bir üyesinin sağlık durumu kötüydü ve ziyarete gideceklerdi. Asıl gitmesi gereken Baran'dı. Agit ağa bunu biliyordu ama oğlunu da tanıyordu. Bu sebeple kendisi gidecekti. Ailecek toplanıp evden çıktıklarında evde olduğunu bilmedikleri Devran ve Roza kalmıştı sadece.

🍁

Baran hava kararmaya başlayınca yerinden hareketlendi. Konağa gidip misafirlerin bakışlarına maruz kalmak istemiyordu ama daha ne kadar kaçacaktı sonuçta. Arabasına binip konağın yolunu tuttu.

Konağın önüne geldiğinde iki arabayı göremeyince meraklı bakışlarını fark eden korumalardan biri konuştu.

"Ağam, Agit ağa ve evdekiler Hasan'ın babasını ziyarete gittiler."

Baran başıyla onayladı adamı. Öğrenmişti yaşlı adamın hasta olduğunu. Bir ara gitmesi gerektiğini aklının bir köşesine yazarken konakta kimse olmamasının verdiği rahatlıkla girdi içeriye. Fakat avluya adım attığı an gördüğü kişi ile bütün rahatı kaçtı.

Devran konak halkı gittiğinden beri avluda kuzenini bekliyordu. Roza'nın hali aklından çıkmıyordu. Kuzenine söyleyecek iki çift lafı vardı. Ya da öldürmek istiyordu. Ama birinci seçeneği yapabilirdi sadece. Öfkeyle sesini yükseltti.

"Teşrif ettin sonunda ağa bozuntusu."

Baran, kuzeninin kurduğu cümle ile gözlerini öfkeyle açtı. Yumruklarını sıkarak hızla adama yaklaştı ve yakasından tuttu.

"Ulan it senin ağzını söker eline veririm doğru konuş!"

Devran yakasındaki elleri sertçe tutup itti ve serbest kalınca hızla sert bir yumruk indirdi Baran'ın suratına.

"Adam mısın lan sen? Karına nasıl el kaldırırsın?"

Baran beklemediği bir yumruğun çenesine inmesi ile sendelendi ama düşmedi. Onun etkisinden çıkmaya çalışırken kuzeninin söyledikleri ile ikinci bir yumruk etkisi hissetti.Sinirle önündeki adama atıldı ve sert bir yumruk indirdi suratına.

"Seni öldürürüm lan. Sen kimsin benim adamlığımı sorguluyorsun?"

Devran yere düşmüştü çoktan. Dudağının kenarındaki kan tadını hissetti. Zorlukla kalkmaya çalışırken konuştu.

"Adamlığın mı kaldı lan senin? Bir kadına bunu yapandan adam mı olur?"

Sabrı taşan Baran'ın,öfke bütün bedenini ele geçrimiş,gözlerinden ateş fışkırıyordu adeta. Gözü dönmüştü. Yerden kalkmaya çalışan kuzenin üstüne eğildi ve üst üste yumruklarını indirmeye başladı.

"Sanane lan benim karımdan. İster döverim, ister öldürürüm sanane lan şerefsiz. "

Aklına gelen bir ayrıntı ile bağırışını ve yumruklarını keserek adamı yakasından tutup kaldırdı.

"Gözün var değil mi onda? Adamlığıma laf ediyorsun it herif de senin yaptığın ne ha? Benim karıma göz koyarken de düşündün mü adamlığı?"

Farkındaydı Baran. Kuzenin karısına olan bakışlarını,tavrını,konuşmalarını hepsini görmüştü. Kadını kıskanmıyordu elbette ama sonuçta kendi soyadını taşıyordu ve ne kadar inkar ederse etsin karısıydı. Ve kuzeni olacak bu şerefsizin uygunsuz olduğunu bile bile karısına yaklaşması gururunu kırıyordu.

"Senin gibi birinin karısı olamayacak kadar mükemmel bir kadın. Söylesene ne zorbalıkla evlendirdin kendine."

Baran düşüncelerinden kuzeninin dilinden zorlukla dökülen kelimeler ve kendisine attığı kafa ile sıyrıldı. Boşluğuna gelmişti ve geriye sendelendi. Sabrını zorluyordu bu adam. Söylediği her söz çileden çıkarıyordu Baran'ı.

Hızla yaklaşıp tekrar yakasından tuttuğu adama oda sert bir kafa attı ve yere düşüşünü izledikten sonra üzerine eğilip yumruklarına devam ederken bir yandan da bağırıyordu.

"Senin o mükemmel gördüğün kadın benim için bir hiç ama görüyorsun işte benim nikahımda benim odamda. Yine her şeyin en iyisine ben sahibim ve sen ancak izliyorsun değil mi?"

Adama üst üste attığı yumrukları birinin kolundan tutması ile bir anlığına kesildi.

Roza odasından duyduğu bağırma sesleri ile çıkmıştı. Avluya inince kuzeni ve kocasını görmüş ve kavgalarına şahit olmuştu en başından beri. Ne kadar gidip durdurmak istesede korkmuştu adamdan. Ama son söyledikleri gururunu kırmıştı Roza'nın. Ve daha fazla müdahale etmese Devran neredeyse ölecekti hemde kendisini savunduğu için. Bu sebeple hızla oraya yöneldi ve güçlükle adamın kolundan tutmaya çalıştı.

"Bırak! Öldürüceksin adamı!"

Baran kolunu tutan kadının gözlerine bakınca endişeyi görmüştü. Ve söyledikleri ile altındaki adam için endişelendiğini anlamıştı. Hızla geriye itti Roza'yı.

"Defol git yukarıya."

Tekrar adama bir yumruk daha atmaya hazırlanmışken yine tutulmuştu kolu.

"Lütfen bak adamın yüzü kan içinde. Öldüreceksin. Birazdan ailesi gelir onlara ne diyeceksin?"

Baran unuttuğu ayrıntıyı hatırlayınca duraksadı. Altındaki adamın dağılmış haline baktı. Fazlasıyla berbat görünüyordu. Aklına amcası geldi. Ne hesap verecekti ona? Bu düşünce ile ayağa kalktı ve merdivenlere yöneldi. Son kez arkasına bakınca karısının, kuzeninin başını dizlerinin üstüne aldığını gördü. Kendi karısı düşmanına yardım ediyordu. İçinde bulunduğu duruma lanetler okuyarak çıktı merdivenleri.

Roza bir süre adamın kendine gelmesi için uğraştıktan sonra yavaşça gözlerini açtığını görünce rahatladı.
Devran gözlerini zorlukla açınca kendisine endişe ile ve bu kadar yakın mesafede bakan kadını görünce hayal sandı bir an. Gözlerini bir daha kapattı.

"Devran. İyi misin?"

Fakat duyduğu ses hayal değildi. Tekrar açtı gözlerini. Biraz daha kendine gelince kafasının kadının dizlerinde olduğunu anlamıştı. Roza adamı kafasından hafifçe tutarak doğrulttu.

"Hadi kalk odana götüreyim seni. Yaralarına bakalım."

Devran bir şey söylemeden,kendisini kaldırmaya çalışan kadına yardımcı olarak kalktı. Roza adamın bir kolunu boynuna atarak merdivenlere taşıdı. Zorlukla merdivenleri bitirdiklerinde Roza, Devran'ın odasına yönelirken Devran güçlükle konuştu.

"Odam olmaz. Sen bekar bir adamın odasına giremezsin. Terasa çıkar."

Roza bilmediği bir kurala daha göz devirdi ama sesini çıkarmadı terasa çıktıklarına adamı çardağa oturttu.

"Bekle ben ilk yardım çantası falan var mı diye bakacağım."

Devran arkasını dönüp giden kadını seyretti. Gerçekten farklıydı bu kadın. Bir süre sonra Roza elinde ki çanta ile geri döndü.

"Evet artık şu yaralarını bir temizleyelim."

Güçlükle biraz doğruldu Devran.

"Çok mu berbat görünüyorum."

Roza malzemeleri hazırlarken,ufak bir tebessüm sundu adama.

"Biraz."

Devran da gülümsemişti. Bir süre öylece kendisine pansuman yapan kadını izledi. Daha sonra merakına yenik düşerek sordu.

"Neden kocanın yanında değilsin. Buralarda bu yaptığın yanlıştır."

Roza adamın söyledikleri ile elindeki malzemeleri bir kenara bırakarak konuştu.

"Burası,buradaki adetler,töreler umrumda değil. "

Eline aldığı bir yara bandını açıp adamın alnındaki yarayı kapatırken konuşmaya devam etti.

"Sen benim yüzümden bu
hale geldin. Ben de sana yardım ediyorum.

Bir süre sessiz kaldıktan sonra adamın gözlerine bakarak,kavgalarına şahit olduğu andan itibaren aklına koyduğu cümleyi döktü dudaklarından.

"Lütfen git burdan."

Devran kadından beklemediği bu cümle ile kaşlarını çattı. Tam konuşacakken tekrar kadının sesini duydu.

"Bak senin burada olman benim işimi sadece zorlaştırır. İkimiz de zarar görürüz sadece. "

Hiçbir şey anlamıyordu Devran. Kuzeni olacak adam ne yapıyordu da bu kadın işim zorlaşır diyordu. Merakla baktı karşısındaki kadına. Gözlerinde sakladığı bir şey vardı ama çözemiyordu.

"Seni burda zorla mı tutuyor?"

Roza adamın sorduğu soruya içinden geçen cevabı vermedi elbette. Yoksa işler daha da kötüye giderdi biliyordu.

"Öyle bir şey yok. O benim kocam. Sadece senin gitmeni istiyorum. Lüften bir şey sorma,sadece git. Sen burdayken zarar görüyoruz ikimiz de."

Devran anlamıştı ters giden bir şeyler olduğunu ama sustu. Karşısındaki kadının çaresizliğni görüyordu ve kendi yüzünden zarar görmesini asla istemezdi.

"Yarın gideceğim."

Roza minnetle baktı adama. Daha sonra son işlerini de bitirdikten sonra çantayı toparlarken tekrar adamın sesini duydu.

"Daha önce de zarar verdi mi sana?"

Devran'ın gözleri kadının morarmış boynundaydı. Belliydi sıkıldığı. Kendi yumruklarını sıktı sinirden.
Roza cevap vermek yerine adamdan ters yöne çevirdi başını. Yaşadığı onca şey teker teker gözlerinin önünden geçerken bunları ona anlatmayacaktı.

🍁

Baran teras kapısının pervazına yaslanmış bir şekilde karşısındaki ikiliyi izliyordu. Odasına gittiği zaman içi rahat etmemişti. O ikisini yanlız bıraktığı için huzursuzdu. Bu yüzden çıkmıştı ve etrafı aramıştı. En son terasta görmüştü ikisini. Karısı, kuzeninin yaralarını sarıyordu ve bir yandan da bir şeyler konuşuyorlardı ama Baran duyamıyordu. Sinirle yumruklarını sıkmış vaziyetteydi. Hatta delirmek üzereydi. Bunun için sinirlenmeye hakkı olmasada kendisinin de yaraları vardı ama karısı,kuzenini iyileştirme çabasındaydı. Bu düşüncesi onu delirtiyordu ve gururuna yediremiyordu.

Karısının arkasını adama dönmüş vaziyette malzeme çantasını kapatırken saçlarının rüzgarın etkisi ile kuzenine çarptığını gördü ve kuzeninin de derin bir nefes alışını. O an tepesi atmıştı işte. Biliyordu kuzeninin karısının saçlarında ki o kokuyu içine çektiğini. Daha fazla dayanamayarak kapıyı sertçe sonuna kadar çarpıp kendini belli etti. Zira o kokuyu o da çok iyi biliyordu. Kendisine yasakken başkasının duymasına izin vermeyecekti.

Kendisine bakan iki yüze aldırmadan hızla yürüdü ve Roza'yı kolundan sertçe tutup ayağa kaldırarak hızla arkasından sürükledi.

Roza canının yanmasına aldırmadan arkasında öfkeyle kalkıp kendilerine doğru gelen Devran'a eliyle durmasını işaret etti.
Devran durdu. O dur dediyse duracaktı. Başka yapacak bir şeyi kalmamıştı.

Baran kadını hızla odasına sokup yatağın üstüne fırlattıktan sonra öfkeyle üzerine yürüyecektiki kadının korkuyla yataktan geriye doğru kayması ile duraksadı. Yan tarafındaki komodinin üzerinde duran abajuru alıp öfkeyle karşı duvara fırlattığında Roza'dan bir çığlık koptu. Fakat onun çığlığını bastıran,Baran'ın sesi oldu.

"Sana haram olan bir adama şefkatle dokunuşlarının hepsini izledim. Midemi bulandırdınız."

Elini saçlarının arasından sertçe geçirdikten sonra komodine sert bir tekme attı ve işaret parmağını kadına uzattı.

"Ama senin kocan benim. Ben sana ne yaparsam yapayım sen günün sonunda yine bana geleceksin. Ulan senin canını benden başkası yakamayacağı gibi benden başkası da derman olamayacak sana."

Hızla arkasını dönüp kapıyı açtığında bir an duraksadı ve tekrar döndü Roza'ya.

"Bunu sana öğreteceğim."

Odadan çıkıp kapıyı şertçe kapattıktan sonra kilitledi ve uzaklaştı ordan. Zira ikisinin bu konakta yanlız olması canını fazlasıyla sıkarken bir daha yüz yüze gelmelerini kesinlikle istemiyordu.

                        | | |

Evett! Uzun ve gerilim dolu bir bölüm oldu değil mi?

Bu bölüm sonunda Devran'dan bahsedebiliriz biraz. Şimdilik veda ediyor gibiyiz. Onun hakkında ne düşünüyorsunuz? Buna göre ileride ki bölümlerde görüp görmek istemeyeceğinizi belirlemeyi düşünüyorum.

Kendinize iyi bakın. Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere.❤

Continue Reading

You'll Also Like

8K 467 6
Beritan ayakta durmuştu. Elindeki silahı sımsıkı tutmuştu. Boran,karşısında sevdiği kadını bu hâlde görünce yüreği yanıyordu. Beritan silahı tamda ka...
608K 55.9K 44
"Ben o adamı istiyorum ve elde edeceğim!" Her ne kadar beni istemese de bunun gerçek düşünceleri olmadığını biliyordum. En azından hissediyordum... ...
229K 9.9K 29
GERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte taraft...
597K 3.8K 4
• Tamamlandı • • Aşktan Adamlar - III • Büyüleyici bir güzelliği vardı Efsun'un. Ve Tekin, onun gözlerine bakarken zamanın durduğunu hissediyordu. Te...