GÜN DOĞUMU

By zeynrs123

6.3M 238K 54.2K

"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikan... More

♦️MERHABA♦️
♦️BÖLÜM 1♦️
♦️BÖLÜM 2♦️
♦️BÖLÜM 3♦️
♦️BÖLÜM 4♦️
♦️BÖLÜM 5♦️
♦️BÖLÜM 6♦️
♦️BÖLÜM 7♦️
♦️BÖLÜM 8♦️
♦️BÖLÜM 9♦️
♦️BÖLÜM 10♦️
♦️BÖLÜM 11♦️
♦️BÖLÜM 12♦️
♦️BÖLÜM 13♦️
♦️BÖLÜM 14♦️
♦️BÖLÜM 15♦️
♦️BÖLÜM 16♦️
♦️BÖLÜM 17♦️
♦️BÖLÜM 18♦️
♦️BÖLÜM 19♦️
♦️BÖLÜM 20♦️
♦️BÖLÜM 21♦️
♦️BÖLÜM 22♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 24♦️
♦️BÖLÜM 25♦️
♦️BÖLÜM 26♦️
♦️BÖLÜM 27♦️
♦️BÖLÜM 28♦️
♦️BÖLÜM 29♦️
♦️BÖLÜM 30♦️
♦️BÖLÜM 31♦️
♦️BÖLÜM 32♦️
♦️BÖLÜM 33♦️
♦️BÖLÜM 34♦️
♦️BÖLÜM 35♦️
♦️2019♦️
♦️BÖLÜM 36♦️
♦️BÖLÜM 37♦️
♦️BÖLÜM 38♦️
♦️BÖLÜM 39♦️
♦️BÖLÜM 40♦️
♦️BÖLÜM 41♦️
♦️BÖLÜM 42♦️
♦️BÖLÜM 43♦️
♦️BÖLÜM 44♦️
♦️BÖLÜM 45♦️
♦️BÖLÜM 46♦️
♦️BÖLÜM 47♦️
♦️BÖLÜM 48♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 49♦️
♦️BÖLÜM 50♦️
♦️BÖLÜM 51♦️
♦️BÖLÜM 52♦️
♦️BÖLÜM 53♦️
♦️BÖLÜM 54 ♦️
♦️BÖLÜM 55♦️
♦️BÖLÜM 56♦️
♦️BÖLÜM 57♦️
♦️BÖLÜM 58♦️
♦️BÖLÜM 59♦️
♦️BÖLÜM 60♦️
♦️BÖLÜM 61♦️
♦️BÖLÜM 62♦️
♦️BÖLÜM 63♦️
♦️BÖLÜM 64♦️
♦️BÖLÜM 65♦️
♦️BÖLÜM 66♦️
♦️BÖLÜM 67♦️
♦️BÖLÜM 68♦️
♦️BÖLÜM 69♦️
♦️BÖLÜM 70♦️
♦️BÖLÜM 71♦️
♦️BÖLÜM 72♦️
♦️BÖLÜM 73♦️
♦️BÖLÜM 74♦️
♦️BÖLÜM 75♦️
♦️BÖLÜM 76♦️
♦️BÖLÜM 77 (FİNAL)♦️
♦️VEDA♦️
♦️ ÖZEL BÖLÜM ♦️

♦️BÖLÜM 23♦️

68.8K 2.9K 250
By zeynrs123

Merhaba arkadaşlar🙋‍♀️

İyi okumalar.

Güneşin kavurucu sıcaklığının yaratmış olduğu bunalma hissi doruk noktasına ulaştığında daha fazla dayanamayarak  uykusundan uyandı Roza. Gece boyunca sıcaktan terlemiş olmanın rahatsızlığı ve kanepenin sertliği ile huzursuzca kıpırdanırken birkaç dakika kendine gelebilmek için odanın tavanını izledikten sonra doğrulmak üzere soluna döndüğünde yaşadığı şaşkınlık ile doğrulmak için yatağa bastırdığı kolu kayınca kanepeden düşmekten son anda kurtardı kendini.

Baş parmağı ile damağına bastırdığı elini,ardından göğsüne yerleştirdi. Kocaman olmuş gözlerle Baran'ı izlerken bu oda ve karşısında uyuyan adam ile nihayet bulunduğu konumu hatırladığında şaşkınlığını yavaş yavaş atıyordu üzerinden.

Yattığı yerden doğrularak Baran'a doğru eğilip elini yavaşça yüzünün hizasında salladığında bir tepki alamayınca uyuduğuna emin olduktan sonra kendini tutamayarak ilk defa böyle bir konumda yakalama fırsatı bulduğundan adamın yüzünü incelemekten alamadı kendini.

Yatakta sağ tarafının üstüne yatmış olan adamın simsiyah saçları geriye doğru dağılmışken ufak bir tutamı alnının üstüne düşmüş ve rengine has bir şekilde parlıyordu. Roza'nın gözleri adamın saçları ile aynı renge sahip gür ve biçimli kaşlarına indiğinde ciddi anlamda uyurken bile çatılmış olmasına göz devirerek incelemesine devam etti.

Beyazdan ziyade kumrala dönük teninde siyah sakalları yeni yeni çıkıyordu. Hafif çıkık elmacık kemikleri ve düz bir burnu vardı.Gözlerini daha aşağıya kaydırıp adamın dudaklarına baktı. Dudaklarının dolgun olduğu gergin olmasına rağmen belliydi ve  uzun bir çene yapısına sahipti.

Bakışları en son adem almasına kaydığında sanki kendi yutkunsa Baran'ın adem elması usulca hareket edecekmiş gibi gözlerini ayırmadan yutkunduğunda genç adamın hareketlenmesi ile hızla geriye doğru çekilip adamın sadece sırt üstü dönmüş olmasına şükrederek daha fazla uzatmadan pikesini katlayıp yastığının üstüne bıraktı ve köşede duran kıyafetlerini alıp yavaş adımlarla banyoya girdi. Normalde olsa duşa girerdi fakat şu anda bu olanaksız olduğundan rutin işlerini halledip tekrar içeri döndü ve adamın uyanmamasına özen göstererek odadan çıktı.

🍁

Baran mayışmış bir halde uykusundan uyandığında bir süre kendine gelmeyi bekledikten sonra gözleri sağındaki kanepeye kaydı. Boş olduğunu görmesi ile yerinden doğrulurken kendisinden önce uyanıp çıkmış olması ile rahat bir nefes verirken yatağından kalkıp banyoya girdi ve rutin işlemlerini hallettikten sonra çıkıp üzerine siyah bir pantolon ve beyaz bir gömlek giyindikten sonra odasından çıkıp erkeklerin bulunduğu salona yöneldi.

İçeri girip amcası ve babasını selamladıktan sonra kardeşi Miran'ın yanına oturturken odada başka kimsenin olmayışı dikkatini çekmişti. Miran'a doğru eğilerek merakını gidermek için konuştu.

"Kuzenin ile Bedirhan nerede?"

Miran, Ağabeyinin Devran'ın ismini almayarak 'kuzenin'demesine gülerken alayla konuştu.

"Ağabeyim telefonunu unutmuş odasına çıktı. Kuzenini ben de bilmiyorum."

Baran kardeşinin 'kuzenin'kelimesini alayla söylemesine takılmadı zira aklında başka bir düşünce vardı. İçinden bir ses nedense ortalarda görünmeyen kuzeninin,karısının etrafında dolaşabiliyor olma ihtimalini dile getirip duruyordu.

Huzursuzca yerinde kıpırdanırken daha fazla dayanamayarak oturduğu koltuktan kalıp  salondan çıktığında gözleri ya kuzenini arıyordu ya da karısını.

🍁

"Kızım kocan seni arıyor galiba bir baksana."

Roza,Zenan hanımdan duydukları ile örtüsünü düzelttiği masadan doğrularak anlamayan bakışlarla yüzüne baktığında kadının bakışlarını takip edip Baran'ı görünce masayı tutan ellerini sıkarken sıkıntılı bir nefes verdi.

"Gelin,nerelere daldın hadi git bak utanma."

Baran'ın üzerinde diktiği öfke dolu bakışlarını Zenan hanımdan duydukları ile nihayet çekebildiğinde hayretle kadına baktı. Emindi artık kafayı yiyecekti bu evde. Sakin kalmak adına derin bir nefes alarak kadına sahte bir tebessüm gönderip çıktı mutfaktan.

Adımlarını,birini aradığı belli olan fakat kendisine arkası dönük adamın yanına yönlendirdiğinde kendine ve yaptıklarına daha ne kadar şaşırabileceğini ölçemiyordu zira şu anda yaptığı şey,köşe bucak kaçtığı adama kendi ayaklarıyla gitmekti. Arkasında geldiğinde düz bir ses tonuyla konuştu.

"Beni arıyor olamazsın değil mi?"

Baran aniden duyduğu ses ile şaşkınlıkla arkasını döndüğünde kollarını göğsünde birleştirmiş gözlerine bakan kadını görünce afalladı. İçinden 'Tam da seni arıyordum.'diye geçirirken bunu dışarıya elbette aktarmadı. Afallaması geçince gözlerini kısarak kadının gözlerine diktiğinde kaşlarını çatmayı da ihmal etmedi.

"Ne saçmalıyorsun?"

Roza adamın sinirli ses tonunu umursamadan konuştu.

"Yengen 'Kocan seni arıyor,bir bak.'dedi de."

'Kocan'  kelimesini iğrenerek söylemesi o an Baran'da pek bir etki yaratmazken alayla konuştu.

"Bakıyorum da iyi kaptırmışsın kendini bu oyuna."

Duymayı beklemediği bu sözler Roza'nın canını sıkarken gözlerini devirdi.

"Saçmalıyorsun."

Kadının bu tavrı Baran'ı sinirlendirmeye yettiğinde hızla aralarındaki mesafeyi kapatıp bir kolundan tutarak kendine çekti. Azarlamak için harekete geçmeden önce etrafta kimsenin olup olmadığına bakmak amacıyla bakışlarını gezindirdiğinde üst kattan kendilerini izleyen Devran'ı görmesiyle,bu adamın her fırsatta karısını izliyor olma ihtimaline içinden bir küfür savurduktan sonra bakışlarını tekrar karısına çevirdi ve tuttuğu kolunu hafifçe ovduktan sonra elini çekmeden kulağına doğru eğildi. Ciğerlerine nüfuz eden kokuya aldırmamaya çalışarak fısıldadı.

"Bu bana ikinci göz devirişin. Üçüncüsü olmamalı değil mi biliyorsun."

Roza'nın bakışları adamın, kolunu tutan elindeyken sıkmak yerine okşamasının şaşkınlığını üstünden atamadan kulağından ensesine  doğru akan sıcak nefesi ile irkildiğinde dudaklarından dökülenleri anlamakta güçlük çekecek noktaya geldi. Daha fazla bu durumda kalmak istemediğinden kolunu adamın elinden kurtararak yüzüne bakmadan hızla uzaklaştı oradan.

Baran ise yukarıdan izleniyor olmanın bilinciyle karısının arkasından samimi bir tebessüm sunarken usulca ellerini ceplerine yerleştirip merdivenlere yöneldi.

🍁

Kahvaltı merasimi erkeklerde Baran ve Devran'ın birbirlerine sundukları ölümcül bakışlar eşliğinde geçerken aynı durum kadınlarda ise Dicle'nin Roza' ya karşı takındığı bakışlarında vardı. Dicle,Roza'ya karşı hissettiği büyük kıskançlığı ancak bakışlarına öfke katarak gösterebiliyor,daha fazlasını yapamıyor olmanın acısını çekiyordu.

Dicle'nin Baran'a karşı beslediği platonik bir aşkı vardı. Herkesin önünde 'ağabey' dediği adama aslında küçüklüğünden beri hayrandı fakat aynı hissi hiçbir zaman Baran'dan alamamış olmanın ezikliği ise elinden hiçbir şey gelememişti.

Umudunu Baran'ın Berfin ile evleneceğini duyduğu an yitirmişken ölüm haberi ile bir daha filizlenenmişti umutları. Baran evlenmediği için yaşadığı mutluluğu, ölen kıza karşı hissettiği üzüntünün kat kat fazlasıydı. Hatta daha doğrusu kızın ölümüne sevinmişti bile. Fakat duymayı hiç beklemediği bir haber ile tekrar filizlenmiş olan  umutlarının bu sefer daha kötü bir şekilde sönmesi canını yakmıştı. Öyle ki Baran evlenmediği için yaşadığı mutluluğu,bir anda evlenmiş olduğu haberi gelmesi ile yerini ağır bir kıskançlık ve öfkeye bırakmıştı. Bu yüzdendi  Roza'ya olan kötü bakışları.

Roza kahvaltının bitmesi ile evin çalışanı  Sultan hanıma yardım ederek toplamıştı ve şimdi mutfakta sandalyeye oturmuş, kadının bulaşıkları makinaya yerleştirmesini izliyordu. Yerleştirme işini bitiren kadının makinaya sığmayan bir kaç büyük bulaşığa sıkıntıyla baktığını farkettiğinde yorulmuş olduğunu anlayarak dayanamadı Roza. Oturduğu yerden kalkıp kadını kolundan tutarak kendine çevirdi.

"Bunları ben hallederim Sultan hanım. Siz biraz dinlenin isterseniz."

Kadın,Roza'ya hayretle bakarken başını olumsuz anlamda salladı.

"Olur mu öyle şey sen zaten çok yardımcı oldun. Hiç gerek yok ben yaparım."

Roza,yüzünde bir tebessüm peyda olurken kadının kolunu sıvazladı.

"Lüften,siz gidip biraz dinlenin."

Yaşlı kadının da tebessüm edip başını onaylar anlamda sallayarak çıkışa yönelmesi ile bu konaktaki insanların bunca işi bu yaşta bir kadına yaptırıyor olmasına söylenerek tezgaha yöneldi. Gözleri parmağında ki yüzüğe kaydığında her ne kadar manevi bir önemi olmasa da maddi yönden değerli olduğu belli olan yüzüğü parmağından çıkarıp masaya attı ve işe koyuldu.

"Yenge erkekler terastalar,cay istiyorlar. Baran ağabeyim de çalışma odasında kahve istiyor."

Roza işini bitirmek üzerekyen duyduğu itici ses ile bakışlarını kapıya çevirdiğinde,gözleri masaya bıraktığı yüzüğe takılmış olan Dicleyi görünce bu haline göz devirerek konuştu.

"Çay hazır zaten ben terasa götürürüm. Sen de kahveyi yapıp götürebilir misin?"

Dicle duymayı beklemediği bu sözler karşısında nihayet gözlerini yüzükten ayırıp hayretle Roza'ya döndü.

"Ne yani kocana kahveyi ben mi yapayım?"

Dicle'nin bu tepkisine bir anlam veremedi Roza.

"Ne var bunda yapmak mı istemiyorsun?"

Dicle başını olumsuz anlamda sallayarak hızla tezgaha yaklaşıp dolaptan cezveyi aldı. Fırsat ayağına gelmişti nasıl istemezdi?

"Ay yok yaparım tabi. Sen götür erkeklere çayı."

Kendisine bir cevap vermeden çayları doldurup,yüzüğünü almadan mutfaktan çıkan Roza'nın arkasından alayla bakan Dicle kahveyi hazırlayıp mutfaktan çıkacakken son anda aklına gelen hain bir fikirle tekrar dönüp masanın üzerindeki yüzüğüde alarak üst kata yöneldi ve Baran'ın odasının önüne gelince kapıya vurdu.

"Gel."

Beklediği komut ile kapıyı açıp içeri girdiğinde Baran'ı çalışma masasında oturmuş bir dosyayı incelerken buldu. Kahveyi götürüp masaya bıraktı.

"Kahven Baran ... ağabey."

Kafasını kaldırıp yüzüne bakmaya tenezzül etmeyen adam ile içerlese de inatla biraz daha durdu ve aklına gelen cümleleri döktü dudaklarından.

"Şey.. ağabey sen belki yengemden istedin kahveyi ama ben ona söyledim hiç umursamadı. Erkekler terastaydı onlara çay götürmeye gidince ben de kahveyi yapayım dedim."

Dicle'nin dudağından dökülen kelimeler arasından sadece 'Erkekler' ve 'Yengem' kelimelerine takılan Baran kafasını dosyadan kaldırdı fakat Dicle'ye bakmak yerine masaya bırakmış  olduğu kahve fincanına dikti bakışlarını.

"Terasta kimler var?"

"Babam,Amcam Miran ve Ağabeyim. Neden ki?"

Duymak istemediği 'Ağabeyim' kelimesi ile elindeki dosyayı sıkarken sakin kalmak adına gözlerini kapattı.

"Tamam çık."

Dicle adamın bir türlü yüzüne bakmamasının ezikliği ile çıldırmak üzerekyen son kozunuda oynamaya karar vererek elindeki yüzüğü masanın tam ortasına bıraktı. Bıraktığı an adamın gözlerinin yüzüğe kaydığını ve kaşlarının çatıldığını farkedince konuştu.

"Yengem yüzüğü mutfakta masaya atmıştı da. Kaybolur dedim ama hiç umursamadı. Ben de kaybolur falan diye sana getirdim. Sen verirsin yengeme "

Dudaklarından dökülen kelimeler üzerine nihayet bakmasını beklediği gözler kendi gözlerine döndüğünde yutkundu Dicle. Adam öylesine sert bakmıştı ki o an burada olmamayı diledi genç kız.

"Git,onu bana çağır."

Dediğini duyar duymaz hızla arkasını dönerken yüzünde Baran'ı karısına karşı kızdırmış olmanın zafer tebessümü vardı. Odadan çıkıp merdivenlere yönelecekken Roza'nın da terastan indiğini gördü.

"Yenge, Baran ağabey seni çağırıyor."

Roza duymayı beklemediği bu sözlerin ve sözünü bitirip hızla aşağı inen kızın şaşkınlığını yaşarken 'Yine noldu acaba?'diye düşünmeden duramadı. Bir kaç dakika oyalandıktan sonra elindeki tepsiyi aşağı indirme gereği duymadan Baran'ın çalışma odasına yöneldi ve kapısına vurdu. Bir cevap alamasada içeri girdiğinde çalışma masasına oturmuş ve dosyasını inceleyen adamın kafasını kaldırıp kendisine bakmaması ile sabır dileyerek ilerledi ve tam masanın karşısında durdu.

"Beni çağırmışsın. Yine ne yaptım?"

Bu sakin halinin altında büyük bir öfke yatan Baran, sesini duymayı beklediği kadının konuşması ile bakışlarını kaldırıp yeşil gözlere baktı bir süre.Ardından sandalyesini geriye iterek oturduğu yerden kalktı ve masanın önüne geçerek tam Roza'nın karşısına geçti ve kalçasını masaya yasladı. Gözleri karısının tepsiyi tutan ellerine ve yüzük olmayan parmağına kaydığında sinirle soluyarak konuştu.

"Yüzüğün nerede?"

Roza duymayı beklemediği bu soru karşısında afallayarak parmağına baktığında hatırladı nerede olduğunu. Bakışlarını tekrar adamın siyah gözlerine çevirdi.

"Sey... mutfakta bulaşık yıkarken çıkarmıştım. Orada olması lazım."

Aldığı cevap ile sakin kalmak adına gözlerini kapatıp başını önce sağa sonra sola doğru iki kez kütlettikten sonra öfke saçan gözlerini açtı. Biraz sonra fena patlayacaktı bu kadına.

"Senden kahve istemiştim ama sen erkeklere çay götürmeyi tercih etmişsin hem de yüzüksüz parmağınla."

Roza adamın sorduğu gereksiz gerilim yaratan sorulara sinir olmaya başlıyordu ama sakin kalmaya çalıştı. Gerçekten artık sorun kaldıracak gücü yoktu.

"Söylediğim gibi yüzüğü bulaşık yıkamak için çıkardım. Yorulmuştum çay hazır olduğu için onu götürmeyi tercih ettim. Dice'den kahveyi yapmasını istedim kabul etti. Zaten terasa çıkınca da kuzenin orada olduğu için Miran'ı çağırdım ve o verdi çayları sonra da tepsiyi geri getirdi. Anlayacağın kimse görmedi yüzüksüz parmağımı."

Baran Roza'dan duydukları ile aklında kadını azarlamak ve canını yakmak için toparladığı bütün cümleleri öfkesi ile beraber geri kovarken yaptığı bu harekete tebessüm etmek bile istedi fakat kendine hakim oldu. Yine de çatılmış olan kaşlarının düzelmesine engel olamazken yüzünde ki kızgın ifadesi de usulca normale dönmeye başladı. Zira bu kadın ilk defa hoşuna gidecek bir harekette bulunmuştu.

Gözlerine merakla ve bekleyiş içinde  bakan kadına bir şeyler söylemek için biraz bekledi ve ardından dilinin ucuna gelen bütün kötü kelimeleri kovarak yerine yenilerini döktü dudaklarından.

"Elindeki tepsiyi masaya bırak."

Bu defa kaşlarını çattı Roza. Nasıl bir ruh haline sahipti bu adam? Cidden sinir bozucuydu.

"O kaşlarını hemen düzelt ve tepsiyi masaya bırak. Hadii."

Duyduğu ikinci ve daha sert ses tonu ile sıkıntılı bir nefes verdi ve tepsiyi masanın üstüne bırakarak tekrar Baran'a döndü.

Baran avcunu açarak elindeki yüzüğü Roza'ya uzattı. Geçen gün kendisi zorla taktırdığı yüzüğü bu gün kadının kendisi takışını izlemek istiyordu. Roza ise adamın elindeki yüzüğü gördüğünde gözleri hayretle açılırken tekrar siyah gözlere baktı.

"Bu... bunun sende ne işi var?Aşağıdaydı."

"Boşver orasını al ve tak şunu parmağında."

Aklı yüzüğün buraya nasıl gelişiyle meşgul olan Roza adamın elindeki yüzüğü aldı ve bir süre tereddütle baktı fakat bu günü sıkıntısız atlatmak istediğinden daha fazla düşünmeden taktı parmağına.

Roza'nın yüzüğü parmağına itirazsız takması Baran'a tarif edemediği bir haz verirken yaslandığı masadan doğrularak aralarındaki mesafeyi kapattı.

"Bir daha ne olursa olsun. O yüzük parmağından çıkmayacak."

Kadının bir cevap vermesini beklemeden aralarındaki mesafeyi tekrar açarak sandalyesine yöneldi ve oturup sağ bacağının bileğini sol dizinin üstüne atarak bakışlarını tekrar Roza'ya çevirdi ve masada duran,soğumuş  kahveyi işaret etti.

"Ha bu arada. Buralarda karısı dururken adama başka bir kadının servis yapması uygun düşmez. Şimdi bu kahveyi götür ve yerine yenisini sen yap getir."

Bir şeyi daha anlamıştı adam. Bu kadını hizmet ettirerekte pekala sinirlendirebilirdi ve bundan keyif almıştı. Gözleri kendisine kaşları çatık bir halde bakan kadına kaydı. Sinirlendiğini farkındaydı.

"Hadi seni bekliyorum."

Roza,Baran'ın bu hareketlerine bir türlü anlam veremezken bir de kahve istemesi ile pes edecek noktaya geldi. Bu durum onu hem sinirlendiriyor ham de şaşırtıyordu. Gerçekten dengesizdi bu adam. Kesinlikle sıkıntılıydı. Daha fazla burada kalmak istemediğinden tepsiyi alıp masadaki kahveyi üstüne koyarak kapıya yöneldiğinde içinden geçirdiği düşüncelerinin diline döküldüğünden habersizdi.

"Dengesiz,ruh hastası."

Odadan çıkıp merdivenlere yöneldiğinde aklına takılmış olan konu yüzüğün o adamın eline nasıl geçtiğiydi. Merdivenleri bitirdiğinde avludaki masada oturan ve yüzüne alayla bakan Dicle'yi görmesi ile beyninde bir ampül yanması bir oldu.
Evet yüzüğü götüren oydu. Zaten ondan başka kimse yüzüğü bıraktığını görmemiş ve Baran'ın yanına gitmemişti.

Dicle'ya attığı ölümcül bakışlar ile mutfağa girdiğinde elindeki kahveyi lavaboya sinirle dökerken Dicle'nin sesini duydu.

"Aa niye döküyorsun kahveyi?"

Duyduğu ses ile sinirle soluyup elinde ki kahve fincanını sertçe tezgaha bırakıp Dicle'ya döndü.

"Bence sen zaten biliyorsundur neden döktüğümü."

Kollarını birleştirip genç kıza aşağılayıcı bir bakış attı.

"Bana bak. O küçük aklından neler geçiriyorsun bilmiyorum ve umrumda da değil. Senin çocukca oyunlarının bana hiçbir etkisi olmaz."

Dicle'nin yüzü duymayı beklemediği bu sözler karşısında kızarırken cevap verememenin ezikliğini yaşıyordu. Roza göğsünde birleştirdiği kollarını indirdi.

"Bence sen ne yap biliyor musun? Git ve kendine oyun oynayacak başka bir çocuk bul. Zira benim de o göz koyduğun adamın da seninle uğraşmaktan daha önemli işlerimiz var."

Nihayet içini döküp bitirdiğinde hızla çıkıp giden kızın ardından sinirle kahveyi yapıp yukarı çıktı. Baran'ın çalışma odasının önüne geldiğinde kapıyı çalma gereği duymadan açıp içeri girdi ve adamın yüzüne bakmadan kahveyi masaya bırakıp tekrar kapıya döndü. Kapıyı tam açmıştı ki aniden kapanması ile irkilirken ensesinde hissettiği sıcak nefes ile usulca arkasını döndüğünde kısılmış siyah gözlerle karşılaşırken bu yaptığına bir anlam veremediğinden şaşkınlıkla yüzüne baktı.Tam ağzını açmış konuşacaktıki kendisini kapı ile sert bedeni arasına sıkıştırmış olan Baran ondan daha önce davrandı.

"Biliyor musun çok safsın."

Duymayı beklemediği sözler karşısında kaşları çatılırken genç adam yine konuştu.

"Daha içinden geçirdiğin düşüncelere hakim olamıyorsun. Cidden çocuk musun sen?"

Anlam veremediği bu sözler canını fazlasıyla sıkarken dayanamayıp konuştu.

"Ne diyorsun yine?Hiçbir şey anlayamıyorum."

Baran'ın yüzünde soğuk bir tebessüm peyda olurken gözleri bu sahte gülümsemeyi yansıtmıyordu.

"Diyorum ki; Dengesiz ve Ruh hastası biri olduğumu düşünüyordun değil mi?"

Duymayı asla beklemediği bu sözler Roza'da elektrik yemiş etkisi yaratırken Gözleri kocaman açıldı.

'Nasıl?'

Diye geçirdi içinden. Gerçekten bunları sesli mi dile getirmişti? Eliyle kafasına vurmamak için kendini zor tutarken.

'Aptalsın Roza sen. Her seferinde belayı ayağına çağırmayı nasıl beceriyorsun?'

Diye bağıran iç sesine hak verirken nasıl bir açıklama yapacağını düşünüyordu.

"Ağabey babam çağırıyor."

Ortamda ki tehlikeli sessizliği bozan Miran'ın sesi Roza'ya rahat bir nefes aldırırken Baran sinirle soludu.

"Hay ben senin ağabeyine Miran."

Sinirle kurduğu cümlenin ardından yerinden huzursuzca kıpırdanan ve kurtulmaya çalışan kadına bakıp iki kolunuda kadının yan taraflarından kapıya yerleştirdi.

"Bu burada bitmedi biliyorsun değil mi? Ödeşeceğiz."

|   |   |

Umarım beğenmişsinizdir yeni bölümü.❤

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
Kendinize iyi bakın.❤















Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 46.6K 43
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
789K 44.8K 49
İntikam duygusuyla yanıp tutuşan iki insan ve hiçbir suçu olmamasına rağmen yıllardır bedel ödeyen genç bir kız... Hesapta olmayan bir aşkın ortaya ç...
Haz By 🍀

Romance

271K 3.6K 19
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
384K 12K 14
Şimdi bir çığlık olsanda sussam seni .Bir ağaçtan yabani içime saldığın kökleri, ellerimle kestiğimi görsende utansan. İlerde birgün , çok acımasız b...