Jungkook nefesini dışarı doğru verirken başını Gri na'dan tarafı çevirmişti. İki kişilik olan salıncakta oturmuş konuşuyorlardı. Daha doğrusu Gri na anlatıyor Jungkook dinliyordu.
"..Jungkook?"
"Hm?"
Gri na Jungkook'dan taraftı döndüğünde kendisine baktığını gorünce derin bir nefes aldı.
"Zamanı geldi gibi hah? Artık ruhlar alemini eski hâline çevirebiliriz."
Jungkook derin nefesin eşliğinde bakışlarını Gri na'dan çekmişti.
"Sandığın kadar kolay değil Gri na. Ölü orman çok tehlikeli."
Gri na sol elini kaldırıp Jungkook'un eline götürüp güven verircesine sıkıca tuttu.
"Buraya kadar geldiysek bundan sonrasını da başarabiliriz Jungkook."
Jungkook başını hafif olumlu bir şekilde sallarken elini Gri na'nın eline dolamış, ondan tarafı dönmüştü.
"En azından şu anlık biraz daha bekleyelim."
Gri na başını olumlu anlamda sallayıp tebessüm etmiş başını Jungkook'un omzuna yaslamıştı.
Ruhlar alemini eski haline çevirmek için yalnızca bir adım kalmıştı..
|●|⏲|●|
Zaman ilerledikçe ruhlar aleminin eskiye dönmesi durumunu daha çok kafaya takar olmuştu Gri na. Jungkook'a konuyu her açtığında olumsuz cevap alıyor, erteleniyordu. Gri na'nın isteği bir an önce ruhlar aleminin eski haline gelmesiydi.
"Sanki ölü ormana gitmemi istemiyor, Yoongi. Öyle hissediyorum."
"Ben de istemiyorum Gri na. Adı bile tüyler ürpertici. Oradaki yaratıkları aşıp o sudan nasıl içeceksin?"
Gri na omuzlarını silkip derin bir nefes aldı. Kendine güveniyordu. Yapabilirdi.
"İmkânsız değil Yoongi. Eğer imkânsız olsaydı... Jungkook'a aşık olmazdım.."
Yoongi nefesini dışarı verip bakışlarını Gri na'dan çekmişti. Gri na'nın ölü ormana gitmesini istemiyordu ama Gri na onunla aynı fikirde değildi.
"Gri na?"
Gelen sesle Gri na başını kaldırıp terasa doğru baktı. Jungkook'u görünce gülümsemişti.
Jungkook konuşmak yerine eliyle gel işareti yapınca Gri na başıyla onaylamıştı. Oturduğu yerden kalkıp hâlâ oturan bedene döndü.
"Gidiyorum."
Yoongi tebessüm edip başıyla onaylamıştı. Gri na yanından ayrılıp adımlarını hızlandırarak saraya ilerledi. Çok geçmeden terasa vardığında hızını düşürüp yavaş adımlarla Jungkook'un yanına gitmişti.
Jungkook şeklini bozmadan karşıya doğru bakarken Gri na'nın belinden sarılmasıyla afallamıştı. Düşüncelerinin derinliğinden geldiğini bile farketmemişti. Karnının üzerindeki kenetlenmiş ellere tutup hafif tebessüm etti. Ardından arkasına dönüp Gri na'nın gülümseyen yüzüne bakmıştı.
"Hangi ara geldin sen? Saniyeler geçmedi daha."
Gri na gülümsemesine devam ederken omuz silkmişti.
"Niye çağırdın beni?"
"Bir nedeni mi olmalı? Sadece benim yanımda olmanı istedim."
Jungkook Gri na'yı önüne alıp kollarını arkadan ona dolamıştı.
"Senin yanında.. Yoongi'yi mi kıskanıyorsun sen?"
"Evet. Arkadaşın olabilir ama bu onunla daha fazla zaman geçirebileceğin anlamına gelmiyor."
Gri na şaşkın ifadesiyle başını yana eğip arkasında kalan bedenin yüzüne bakmıştı.
"Vay. Beni kıskandığını tereddütsüz kabul ettin."
"Bu ayıp bir şey değil. Kıskanmak normal bir şey."
Gri na sırıtıp bakışlarını Jungkook'dan çekerek başını dikleştirmişti. Jungkook'un kolları arasında olmak güzel hissettiriyordu ona. Dakikalarca öyle kalıp ikisi de tek kelime etmemişti. İkisinin de düşündükleri şey aynıydı.
"Jungkook.. artık şu işi halletsek mi?"
Gri na'dan gelen soruyla Jungkook derin bir nefes almıştı. Bir takım korkuları vardı. Gri na'ya zarar gelecek korkusu..
Gri na arkasını dönüp Jungkook'la yüz yüze gelirken ellerini Jungkook'un elleriyle birleştirdi.
"Daha fazla ertelemeye gerek yok ki. Eninde sonunda oraya gideceğim. Tehlikeli olması umrumda değil. Ruhlar alemi eski haline dönmeli.."
"Ruhlar alemi de benim umrumda değil, Gri na. Ya sana bir şey olursa? İlkler oraya gitmen, zarar görmen umrumda değildi. Ama şimdi.. benim için değerlisin anlıyor musun? Seni oraya gönderemem.."
Gri na gülümseyip elini Jungkook'un yanağına götürüp okşadı. Onun için endişelenmesi hoşuna gitmişti.
"Benim için endişelenme ve bana şu an oraya giden yolu göster, Jungkook."
Jungkook kaşlarını çatıp başını olumsuz anlamda sallamıştı. "Hayır."
Gri na kendisinden uzaklaşan bedene tekrar yaklaşıp yüzüne baktı.
"Bir şey olmayacak Jungkook. Böyle düşü.."
"Hayır diyorum, Gri na! Oraya tek gitmen gerekecek ve ben gitmeni istemiyorum! Konuyu kapatalım!"
Gri na derin bir nefes alıp başını olumlu anlamda sallamıştı ama aklında oraya gitmeye dair olan düşüncelerinden henüz vazgeçmiş değildi.
"Peki.."
Başını eğip şelaleden tarafı dönerek derin bir nefes almıştı. Jungkook'u bir şekilde ikna etmeyi düşünüyordu. Çünkü biliyordu ki onun kadar Jungkook da istiyordu ruhlar aleminin eski haline gelmesini.
"Gri na.."
"Efendim, böldüğüm için özür dilerim ama şelale taşacak gibi."
Jungkook bakışlarını şelaleden tarafı çevirip dikkatlice baktı. Sakin akışının aksine daha bir hararetli aktığını fark etmişti.
"Tamam, geleceğim birazdan."
Taehyung başıyla onayladıktan sonra terastan ayrılmıştı. Gri na gözlerini şelaleden ayırmadan izliyordu. Önceki haline göre daha bir dolu aktığını fark etmişti o da.
"Niye birden böyle oldu?"
Jungkook kaşlarını çatarak Gri na'ya baktı.
"Mi ri'nin uzun süreli yokluğundan kaynaklanıyor."
Gri na şaşkın bakışlarını şelaleden çekip Jungkook'a çevirmişti. Mi ri'nin yokluğu üzerine şelalenin böyle bir duruma gelmesi şaşırtıcıydı.
"Her neyse. Gitmem gerek."
Gri na cevap vermeye kalmadan Jungkook yanından ayrılmıştı. Sıkıntılı bir nefes verip başını eğdi ölü ormana giden yolun nerede olabileceğini düşünüyordu...
|●|●|
Jungkook geri döndüğünde direkt odasına gittiğini görmüştü Gri na. Jungkook'un halsizliği gözünden kaçmamıştı. Adımlarını Jungkook'un odasına yönlendirip hızlıca ilerledi. Ne olduğunu merak ediyordu. Merdivenlerden çıktıktan sonra koridorda ilerleyip Jungkook'un odasının önüne gelmişti. Elini kapı koluna götürüp aşağı doğru bastırmıştı ama kapı açılmamıştı.
Tekrar kapı kolunu bastırıp ittiğinde kilitli olduğunu anlamıştı. Ama Jungkook'un neden kapıyı kilitlediğini anlamamıştı.
"Jungkook? Benim Gri na. Kapıyı açar mısın?"
Herhangi bir ses gelmeyince kaşlarını çatıp kapıya daha bir yaklaşmıştı. Endişesi giderek artıyordu. Kulağını kapıya yaklaştıracağı sıra açılan kapıyla Jungkook'u görebilmişti.
Ama bir sorun vardı.
Karşısındaki beden hızlı nefes alıp veriyor, alnındaki ter damlacıkları giderek artıyor gibiydi.
"Jungkook?!"
"Bağırma. İçeri gel."
Gri na içeri girdiği gibi Jungkook tekrar kapıyı kapatıp kilitlemişti.
"Ne oldu sana?"
Jungkook cevap vermeden yatağa ilerleyip bitkin bir şekilde bedenini yatağa bırakmıştı. Yüzünü kasıyor, acı çektiğini belli ettiriyordu.
Gri na yanına gidip alnına yapışan saçlarını geriye taramıştı. Giderek daha çok endişeleniyordu. Jungkook'u ilk defa böyle görüyordu. Alnındaki ter damlacıklarını silip ateşi var mı diye bakmıştı ama yoktu. Tam rersine vücudu giderek soğuyor gibiydi.
"Jungkook cevap verir misin lütfen. Korkuyorum."
Jungkook gözlerini aralayıp kendisine endişeyle bakan bedene baktı. "Şelalenin eski haline gelmesi için özel güç kullanmam gerekti. Ondan kaynaklanıyor. Geçecek, korkma."
Gri na dolan gözleriyle Jungkook'un alnında biriken terleri tekrardan silmişti. Canının yandığını biliyordu. Bu yüzden kendi canı da yanıyor gibiydi.
"Şelale eski ruhlar alemindeki gibi olsaydı bir sorun olmazdı değil mi? Mi ri olmasa bile..?"
Jungkook gözlerini tamamen açıp Gri na'ya bakmıştı.
"Eğer eski ruhlar alemi olsaydı şelalede sorun olmayacak, sen de kendini bunun için zorlamayacaktın. Hayır, daha fazla buranın lanetli bir yer olarak kalmasına göz yumamam. Özellikle de.. sana bir şey olmasına. Söyle lütfen Jungkook. Ölü ormana giden yol nerede?"
Jungkook gözlerini yumup başını olumsuz bir şekilde sallamıştı. Gri na'nın ölü ormana gitmesini istemiyordu fakat Gri na oraya gitmeyi kafaya koymuştu. Yataktan kalkıp odadan çıkmadan konuştu;
"Oraya gideceğim, Jungkook."
>♡<●>♡<●>♡<●>♡<●>♡<●>♡<