GÜN DOĞUMU

By zeynrs123

6.3M 236K 54.1K

"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikan... More

♦️MERHABA♦️
♦️BÖLÜM 1♦️
♦️BÖLÜM 2♦️
♦️BÖLÜM 3♦️
♦️BÖLÜM 4♦️
♦️BÖLÜM 5♦️
♦️BÖLÜM 6♦️
♦️BÖLÜM 7♦️
♦️BÖLÜM 8♦️
♦️BÖLÜM 9♦️
♦️BÖLÜM 10♦️
♦️BÖLÜM 11♦️
♦️BÖLÜM 12♦️
♦️BÖLÜM 13♦️
♦️BÖLÜM 14♦️
♦️BÖLÜM 16♦️
♦️BÖLÜM 17♦️
♦️BÖLÜM 18♦️
♦️BÖLÜM 19♦️
♦️BÖLÜM 20♦️
♦️BÖLÜM 21♦️
♦️BÖLÜM 22♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 23♦️
♦️BÖLÜM 24♦️
♦️BÖLÜM 25♦️
♦️BÖLÜM 26♦️
♦️BÖLÜM 27♦️
♦️BÖLÜM 28♦️
♦️BÖLÜM 29♦️
♦️BÖLÜM 30♦️
♦️BÖLÜM 31♦️
♦️BÖLÜM 32♦️
♦️BÖLÜM 33♦️
♦️BÖLÜM 34♦️
♦️BÖLÜM 35♦️
♦️2019♦️
♦️BÖLÜM 36♦️
♦️BÖLÜM 37♦️
♦️BÖLÜM 38♦️
♦️BÖLÜM 39♦️
♦️BÖLÜM 40♦️
♦️BÖLÜM 41♦️
♦️BÖLÜM 42♦️
♦️BÖLÜM 43♦️
♦️BÖLÜM 44♦️
♦️BÖLÜM 45♦️
♦️BÖLÜM 46♦️
♦️BÖLÜM 47♦️
♦️BÖLÜM 48♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 49♦️
♦️BÖLÜM 50♦️
♦️BÖLÜM 51♦️
♦️BÖLÜM 52♦️
♦️BÖLÜM 53♦️
♦️BÖLÜM 54 ♦️
♦️BÖLÜM 55♦️
♦️BÖLÜM 56♦️
♦️BÖLÜM 57♦️
♦️BÖLÜM 58♦️
♦️BÖLÜM 59♦️
♦️BÖLÜM 60♦️
♦️BÖLÜM 61♦️
♦️BÖLÜM 62♦️
♦️BÖLÜM 63♦️
♦️BÖLÜM 64♦️
♦️BÖLÜM 65♦️
♦️BÖLÜM 66♦️
♦️BÖLÜM 67♦️
♦️BÖLÜM 68♦️
♦️BÖLÜM 69♦️
♦️BÖLÜM 70♦️
♦️BÖLÜM 71♦️
♦️BÖLÜM 72♦️
♦️BÖLÜM 73♦️
♦️BÖLÜM 74♦️
♦️BÖLÜM 75♦️
♦️BÖLÜM 76♦️
♦️BÖLÜM 77 (FİNAL)♦️
♦️VEDA♦️
♦️ ÖZEL BÖLÜM ♦️

♦️BÖLÜM 15♦️

63.7K 2.6K 226
By zeynrs123

İyi okumalar.❤

Roza'nın boğuştuğu düşünceler yüzünden mantıklı düşünmeden yaptığı hareket ile konağa büyük bir ses hüküm etmişti. Sesi duyan herkes olduğu yerde donup kalmış, o an evdeki herkesin yüreğine bir korku düşmüştü. Fakat korkulan olmamıştı.

Baran'ın,Roza'nın silahı alıp kafasına dayandığını idraak eder etmez seri bir hareketle Roza'nın silahı tutan elini tutup yukarı çevirmesiyle eş zamanlı olarak büyük bir patlama sesi duyulmuştu. Üzerlerinde kara bir lanet gibi dolanan aynı silahtan çıkan kurşun bir kez daha Roza'ya değil tavana isabet etmişti.

O esnada Roza,Baran'ın yaptığı ani hateketle sarsılmış ve yatağın üstüne düşmüştü. Asıl mesele Baran'ın da kadının bu sarsılmasından etkilenip bırakmadığı kolu yüzünden Roza'nın üstüne düşmüş olmasıydı.

Öyle ki şu anda yakınlıkları yüzünden hızlı hızlı alıp verdikleri nefesleri bir birine karışıyordu. Bulundukları konumda biri şaşkınlıkla diğeri ise öfkeyle harmanlanmış iki çift göz bir birlerine kilitlenmişti. Roza'nın yaşadığı olayın etkisi ile fazlasıyla hızlanan kalp atışları Baran'ın kendini içinde bulduğu anlık adrenalin yüzünden şaha kalkmış kalp atışlarıyla birleşmişti.

İkisi de şu anki konumlarının etkisi ile her şeyden kopmuştu. O an sadece o ikisi vardı. İkisi ve yoğun anlam içeren bakışmaları. Öyle ki çıkan silah sesini bile unutmuşlardı. Aynı zamanda endişe ile koşarak odaya girmiş olan aile halkını da fark etmemişlerdi. Ta ki onları izleyen aile halkından,duyulan silah sesi sonrası gördükleri bu görüntünün etkisinden zor da olsa çıkabilen ilk kişi Bedirhan'ın konuşmasına kadar.

"A-ağabey iyi misiniz?"

Baran duyduğu ses ile oldukları konumun ancak farkına varabildiğinde ani bir hareketle Roza'nın üstünden kalkarak ailesine döndü. Ardından da Roza yavaşca ayağa kalktı ama yaşadıklarının etkisini hala atlatabilmiş değildi. Baran kendilerine hayretler içerisinde bakan aile üyelerine bir anlık ne diyeceğini şaşırsada kendini toparladı. Gözü bir saniye arkasındaki kadına kaydı kontrol etmek amaçlı ve ardından ailesine döndüğünde bakışları her zamanki gibi sertleşmişti.

"Bir şey yok. Az önce müstakbel gelininiz kendini vurmak istedi sadece. "

Daha sonra gözlerini babasına çevirdi.

"Neden biliyor musunuz?Agit Ağa'nın verdiği evlilik kararından. O bile asıl ölümün kendisi için daha iyi bir fikir olduğunu anlamışken benim ailem anlamıyor. O da ne yapsın kendi kafasına sıkmak istedi. Ama merak etme baba izin vermedim. Senin huzurun bozulmasın."

Agit Ağa oğlunun söylediklerine verecek bir cevabı olamadığından sessiz kalıp odadan çıkınca Baran bir elini sinirle saçlarından geçirerek ensesini sertçe ovarken sinirle bağırdı.

"Gördünüz bir şey yok. Çıkın."

Ailesinin hâlâ hareket etmeden kendisine bakması ile çileden çıkacak gibi oldu.

"Çıkın dedim!"

Sesinin yüksekliği odadakikerin kendilerine gelmesi için yeterli olmuştu. Hepsi hızlı adımlarla odayı boşaltınca Baran arkalarından giderek kapıyı sertçe kapattıktan sonra dönüp yerdeki silahını alıp Roza'ya yaklaştı.

"Güzeel.Demek ki sana yapacaklarımı farketmişsin ki kendi canına kıymaya kalktın. Ama o kadar kolay değil artık."

Roza'nın yerdeki bakışlarını görebilmek için çenesinden tutarak kendine çevirdi.

"Benden kurtulman artık hiç kolay değil."

Bir cevap alamadı Roza'dan. Farkındaydı hala az önceki olayın etkisinde olduğunu. Uzatma gereği duymadan çenesini bırakarak odanın çıkışına yöneldi. Tam çıkacakken arkasına dönmeden konuştu.

"Dediğim gibi yarın sorun istemiyorum. "

🍁

Arslanoğlu konağı yeni gününe erkenden uyanmış, bugün gerçekleşecek olan mevlid ve nikah için son hazırlıkları tamamlamakla meşguldü. Konak halkının üzerinde Heyecan,endişe ve korku ile harmanlanmış duygular geziniyordu. Ah bugünü hayırlısıyla bir bitirselerdi hepsinin üstünden büyük bir yük kalkacaktı. Tabi iki kişi hariç. İki kurban. Onlar için her şey bu günden sonra başlayacaktı. İyi ya da kötü bütün yaşayacaklarının başlangıcı bu gün olacaktı.

Rojbin hanım oturduğu yerden hazırlıkları izlerken daldığı derin düşüncelerden konağın kapısında gördüğü büyük kızı ise sıyrıldı. Kızını görür görmez kalkıp ona yöneldi. Yanına gelince hemen sarıldı ilk göz ağrısına.

"Kızımm hoşgeldin."

"Hoşbuldum annemm."

Anne kız birbirleri ile hasret gideren iki kadın salona geçip oturunca Havin, küçük oğlunu seven annesine baktı. Merak ettiği bir çok şey vardı. Sormasa çatlayacaktı. Ama öncelikle küçük oğlunu halletmesi gerekiyordu ki tam bu düşünceyi aklından geçirirken kardeşi Miran'ı görünce sevinçle kaktı ve kardeşine sarıldı daha sonra isteğini söyledi.

"Miran,Ali ile biraz oynar mısın?"

Miran,ablasının annesi ile konuşmak istediğini tahmin ettiğinden zaten kucağında olan yeğeni ile ablasına gülümseyip çıktı odadan. Bunu fırsat bilen Havin direk konuya girdi.

"Anne biz daha geçen zamanlar da rahmetli Berfin'in kırkı için mevlit vermiştik. Bu mevlitte nereden çıktı?"

Rojbin hanım kızına olan biten her şeyi anlatırken Havin ise olanları büyük bir hayretle dinlemişti. Ağzının üzerinde olan elini indirerek baktı annesine. Bütün bunlar ne ara yaşanmıştı?Duyduklarına inanmakta güçlük çekiyordu. Kardeşi Baran bütün bunlara nasıl dayanmıştı? O an kardeşine karşı büyük bir üzüntü çöreklenmişti yüreğine. Tam ağzını açmış konuşacakken gelen babası ile susmak zorunda kaldı. Hızla yerinden kalkarak babasına yaklaştı ve elini öptü.

Agit Ağa kızının sorgulayıcı bakışlarından her şeyi öğrendiğini anlamıştı. Ama artık açıklama yapma zamanı değildi. Nikaha çok az bir süre kalmıştı.

"Kızım bana bir şey sorma. Ben bir şeyi yapıyorsam vardır bir bildiğim. "

Havin duydukları ile açmış olduğu ağzını kapatmak zorunda kaldı. Babasının sözünün üstüne söz söylemedi. Kibarca gülümseyerek oturduğu yerden kalktı ve salondan çıktı. Anne ve babasının yaptıkları hiç doğru gelmemişti kendisine zira kardeşini iyi tanırdı. Yapacaklarını iyi bilirdi. Ama bu evde lafının dinlenmeyeceğini de biliyordu. Üstelik bu kadar az bir zaman kalmışken. Annesinin sesini duyunca oraya döndü.

"Havin kızım sen gençsin git odasına kızla konuş. Bu elimdekileri de ona ver nikah için giyinsin. Biliyorum ikna etmek zor ama en iyi sen yaparsın bunu."

Havin annesinin elindekileri alarak gösterdiği odaya doğru yöneldi. Kapıyı yavaşca açıp içeriye girince oturduğu yataktan usulca kalkan genç kadını görür görmez şaşırmadan yapamadı.

Karışısında gördüğü kadın çok çok güzeldi. Omuzlarının biraz altında biten dalgalı kumral saçları,kumral teninde boncuk gibi parlayan kocaman yeşil gözleri ve onları çevreleyen uzun kıvrımlı kirpikleri, küçük biçimli burnu ve ona zıt dolgunlukta koyu pembe tonunda dudakları..

Baştan aşağı hayranlıkla inceledi Roza'yı. Kesinlikle bu kadarını beklemiyordu. O an itiraf etti kendine. Belki de ayıp ediyordu ama bu kız kesinlike Berfin'den güzeldi. Hayran dolu bakışları tekrar Roza'nın sorgulayıcı bakışlarına denk gelince toparlandı ve yanına yaklaşarak elindekileri yatağa bırakıp gülümseyerek konuştu.

"Ben Havin. Baran'ın ablasıyım."

Roza karşısında daha önce görmediği güzel ve alımlı genç hanımı görünce merak etmişti. Kadının bir süre kendisini incelemesi ile iyice meraka düşerken şimdi öğreniyordu ki o vicdansız adamın ablasıymış. Kadının gülümsemesine tepkisiz kaldı.

Havin ise Roza'nın tepki vermemesi ile konuşmasına devam etti.

"Bugün kardeşim ile aranızda geçenleri az çok öğrendim. Neler yaşadığını bilmiyorum. Lakin bilsem de benim elimden bir şey gelmez. Büyükler belli ki bir karar vermiş ve uygulayacaklar. Bana ise sadece sana destek olmak düşüyor. Umarım beni anlarsın."

Roza farketmişti zaten bu kadının kendisine yardım edemeyecegini. Asıl fark ettiği bu konakta hiçbir kadının ona yardım edemeyeceğiydi. Burukça gülümsedi.

"Bu saatten sonra bana kimse yardım edemez zaten."

Roza'nın çaresizce söylediği sözler Havin'in yüreğine dokunurken üzülmeden edemiyordu karşısındaki kadına fakat elinden bir şey gelmiyordu. Kendini toparlayarak yatağa koyduklarını gösterdi.

"Saat yaklaşıyor istersen bir banyo yap sonra bunları giyersin."

Roza yatağın üstündeki uzun, beyaz elbiseye umursamazca baktı ve elbiseyi alarak yanındaki kadına bir şey söylemeden banyoya yöneldi.

🍁

Agit ağa kolundaki saate bakınca 12.30 olduğunu gördü. Şimdiden konak dolmaya başlamıştı ve zaman gittikçe yaklaşıyordu. Bir eliyle sakalını sıvazlarken nikahı ve milletin vereceği tepkiyi düşünüyordu ama biliyorduki insanlar çekineceklerinden dolayı bir şey söyleyemeyecekti.

Onları çok da önemsemiyordu aslında. Asıl korkusu oğlu ve doktor kızdan dolayıydı. Son anda bir sorun çıkacak diye korkuyordu. Buraya kadar gelmişken sonunda bir olay çıksın istemiyordu. Bir anda çalan telefonu ile düşüncelerinden sıyrılarak cebindeki telefonunu çıkarınca Miran'ın aradığını gördü ve hemen açtı.

"Söyle oğul."

"Baba endişelenme ama ağabeyimden haber alamıyoruz. Telefonlarını açmıyor."

Agit ağa oğlundan duydukları ile arkasındaki kanepeye oturdu yavaşça.Üstüne bir ağırlık çökmüştü. Korktuğu başına mı gelecekti? Telefondan duyduğu ses ile kendine geldi.

"Baba iyi misin?"

"Ne demek haber alamıyoruz? Yarım saate nikahı var bu adamın. Her yere baktınız mı?"

"Baktık baba ama yok. Telefonu Bedirhan ağabeyim istiyor ona veriyorum...."

"Alo baba."

"Oğlum Bedirhan,ağabeyin nerede?

"Aradık baba ama yok ortalıkta. bu zamana kadar söylemedik ama nikaha az kalınca arayıp haber vereyim dedim. "

"Tamam ulaşırsanız haber edin."

Agit Ağa endişe ile telefonu kapatırken içinden bir sorun çıkmaması için dua ediyordu.

Kalabalık iyice artmıştı vakit geliyordu ama oğlu yoktu. İçine bir korku düşmüştü. Yanına gelen karısı ise kocasının yüzünden bir şey olduğunu anlamıştı. Gelip kocasının yanın oturdu.

"Hayırdır bey bir sorun mu var?"

"Baran yok Rojbin. Haber alamıyorlarmış."

Rojbin hanım bir eliyle kocasının bacağını sıvazlayarak konuştu.

"Onun yaşadıkları kolay değil bey. Belliki biraz nefes almak istemiş. Vakti gelince gelecektir."

"Ya gelmezse?"

"Oğlunu tanımaz mısın asla yarı yolda bırakmaz. Gelecek eminim."

Agit ağa karısının tesellisi ile biraz olsun rahatladı. Evet oğlu asla yarı yolda bırakmazdı.

🍁

Beklenen saat gelmiş ve bütün konak misafirlerle dolmuştu. Büyük salonda erkekler ve alt kattaki odada ise kadınlar toplanmıştı.

Agit ağa'nın içinde hâlâ gelmemiş olan oğlunun endişesi kol gezerken kendisine merakla bakan aşiretin büyük adamları ve kendi akrabalarına artık bir şeyler söylemesi gerektiğini farkındaydı. Bütün cesaretini toplayarak sahte bir öksürükle bütün dikkatleri üstünde topladı ve konuşmaya başladı.

"Ağalar hepiniz hoşgelmişsiniz. Biliyorum hepiniz bu mevlitin sebebini merak ediyorsunuz. Artık vakit geldi. Ben bu mevlidi oğlum Baran'ın kıyılacak olan nikahı için verdim."

Sonunda tüm cesareti ile söylediği sözlerin ardından kendisine büyük bir şaşkınlık ile bakan gözler ve yükselen uğultulara aldırmamaya çalışarak konuştu.

"İsterdim ki bunu Ağa olarak o söylesin ama bir işi var daha gelemedi. O yüzden ben söyledim. Aklınızdaki soruları biliyorum ama unutun o soruları. Aşiretin ağasının bir hanımağaya ihtiyacı vardır bilirsiniz. Bir kaç ay sonra bana bunu söylemek için siz gelecektiniz kapıma. İnşAllah beni anlamışsınızdır. Sizleri de buraya şahitlik için çağırdım."

İnsanlar duydukları ile büyük bir şok yaşasalar da herkes Agit ağa'nın ses tonundaki uyarıyı almış olduğundan kimse bir şey söyleyememişti. Sadece tebrik etmişlerdi. Agit Ağa ise sonunda söylemiş olmanın verdiği rahatlığı yaşıyor olsada oğlunun hala gelmemiş olması canını sıkıyordu.

İnsanlar duyduklarını kendi aralarında tartışmayı, duaların okunmasıyla bırakmış herkes saygı ile dinliyordu. Mevlit başlayalı yarım saat olmasına rağmen Baran hâlâ ortalıkta olmayınca aileyi büyük bir endişe sarmıştı. Bir süre sonra mevlidin bitmesine yakın konağın kapısı açılmış ve beklenen kişi yanında nikah memuru ile içeriye gitmişti. Herkesin gözü onun üzerindeyken o kimseyi görmez bir halde odasına yöneldi.

Agit Ağa oğlunun gelişi ile büyük bir rahatlama hissetti. Nikah memurunu ağırlamak için yanına doğru yürürken karısına oğlunun yanına gitmesini işaret etmişti.

Rojbin hanım oğlunun odasının önüne gelince kapıyı çaldı. Bir ses duymasada yavaşca açarak içeri girince oğlunu yatağın ucuna oturmuş ve başını ellerinin arasına almış vaziyette buldu. O da biliyordu ya oğlunun ne acılar çektiğini, içi yanıyordu. Yavaşca yanına yaklaştı.

"Oğlumm."

Baran duyduğu ses ile kafasını kaldırıp annesinin yaşlı gözeri ile karşılaşınca içi gitmişti. Bu dünyada dayanamayacağı tek şey annesinin göz yaşıydı. Annesini kollarından çekerek yanına oturttu ve parmakları ile göz yaşlarını şildi.

"Neden ağlıyorsun ana? Ağlama."

"Ah oğlum ben sana ağlıyorum. Senin yaşadıklarına. "

"Ana kurban olayım göz yaşına dayanamadığım bir sen kaldın zaten yapma. İyice üzme beni."

Baran'ın acı içinde söyledikleri kadının yüreğini kor gibi yakmıştı da belli edemedi. Hızla göz yaşlarını sildi. Oğlu bir de kendisi için üzülsün asla istemezdi. Oğlunun yüzünü avuçları arasına alarak alnına bir öpücük kondurdu.

"Ben de senin bu haline dayanamıyorum oğlum. Yüreğim el vermiyor seni böyle dağılmış görmeye. Sen de anan için dik dur biraz. Kurban olayım güçlü dur."

Bu söylediklerinin Baran için ne kadar zor olduğunu farkındaydı ikiside. Yine de umut etmekten vazgeçmiyordu Rojbin hanım. Baran ise annesi üzülsün istemiyordu. Bu yüzden sakladı üzüntüsünü. Kendini toparlayarak ayağa kalktı.

"Hadi ana bitirelim şu işi. Yalnız bir şartım var. Öyle milletin önünde kıyılmayacak nikah. Bir oda ayarlayın ben de hazırlanıp geliyorum."

Rojbin hanım olğuna ısrar etmeden çıktı odadan. Zaten daha iyi olurdu başka bir odada yapmak. Yoksa millet büyük ihtimal kızın haline işkillenirdi. Adımlarını bu seferde doktor kızın odasına yönlendirdi.

🍁

Roza karşısındaki aynadan yansımasını izliyordu hissizce. Giydiği beyaz uzun elbiseye baktı. Gelinlik diye bu bez parçasını giymişti kefen niyetine.
Oysa ki ne hayalleri vardı gelinliği ve düğünü ile ilgili. Oda her genç kız gibi bu hayalleri kurmuştu elbette. Ama nerden bilebilirdi ki hepsinin tek tek kursağında kalacağını.

O an aklına Yiğit geldi. Kendisini seven adam. Roza ona karşı olan hislerinin aşk olduğundan hiçbir zamam emin olamamıştı ama her zaman yanında olmuş beraber bir çok şeyi paylaşmışlardı. Belki de onunla evlenecekti. Mutlu ve huzurlu bir hayatı olacaktı.

Ama şimdi... Başını olumsuz anlamda salladı. Eskiden büyük bir heyecan ve umutla kurduğu bu hayaller artık sadece yüreğine acı veriyordu. Yiğit'ten daha önemli biri varsa o da kardeşiydi. Bıraksın Yiğit'le evlenmeyi,evleneceğinden kardeşinin bile haberi yoktu. Hayatındaki tek varlığının. Canının...

Kardeşini düşünmesiyle gözleri dolmaya başlamıştı. Biricik kardeşi bile kendi yerine bir sürü hayal kurumuştu. Düğün alışverişleri, gelinlik provaları,kınası, çeyizi.. bunların hepsini kardeşi ile yapacaktı. En güzel zamanları olacaktı bu zamanlar.

Oysa ki şimdi kardeşine haber bile veremiyordu. Onu bu ailedeki herkesten saklamak istiyordu. Yoksa ona da bir şey yaparlarsa buna dayanamazdı. Ne kadar çok yanında olmamasına üzülsede diğer yandan bu yaşadıklarından uzakta olduğu için seviniyordu.En azından o iyiydi. Nasıl bu konuma gelmişti? Şuan nasıl olmuştu da hiçbir şey yapamamıştı ve ciddi anlamda evleneceki. Üstelik o adamla. Hiç bilmiyordu.

Daldığı derin düşüncelerinden ve fark etmediği göz yaşlarından kapının açılması ile sıyrılıp gözlerini hızlıca silerek kapıya döndü. İçeriye giren Rojbin hanım ve kızının kendisine hayran bakışlarını görmezden gelmek istedi. Bu insanlar her ne kadar oğulları kadar kötü olmasada bu saçma evliliğe razı gelmişlerdi bu yüzden Roza onlara karşıda mesafeliydi.

Rojbin hanım ve Havin, Roza'nın güzelliğine hayran kalmışlardı. Roza'nın giydiği göğüs kısmı dantelli uzun beyaz elbise göğsünün altından yeşil bir kemer ile arkadan bağlanmıştı. İkisi de iç çekerek baktılar Roza'ya. Bu kız gerçekten çok güzeldi. Havin odasından almaya gittiği makyaj çantası ile Roza'ya yaklaştı.

"Çok güzel olmuşsun. Ben heveslendim ve makyaj çantamı getirdim. İzin verirsen biraz sürmek istiyorum sana."

Roza, Havin'in samimiyetine ve bu hevesine gözlerini devirmeden duramadı ve soğuk bir ses tonu ile cevap verdi.

"Sanki her şey çok normal de bir makyajım eksik değil mi? İstemiyorum."

Havin duydukları ile üzülsede Roza'ya bir şey söyleyemedi çünkü oda hak veriyordu. Bu yapılanları kendisi de hiç doğru bulmuyordu ama babasına karşı bir şey söyleyememişti. Aksine bu kadının güzelliğini görünce kendisi de bir umut beslemeden duramamıştı. Belki de söyledikleri gibi kardeşine umut olurdu bu kadın. Kendini toparlayarak konuştu.

"Peki sen nasıl istersen."

Bu sefer Rojbin hanım araya girerek konuştu.

"Kızım birazdan Baran gelip seni alacak. Hazır mısın diye bakmaya gelmiştik. Hazırsan biz gidelim."

Rojbin hanımın kızının kolundan tutarak odadan çıkması ile Roza güçlü tutmaya çalıştığı halinden anında sıyrıldı. Birazdan o adam gelecekti. Daha kötüsü birazdan o adamla evlenecekti. Zorla durdurduğu göz yaşları yine ona inat akmaya başlamıştı. Bacaklarında güç kalmadığını hissedince gidip yatağının kenarına oturdu.

🍁

Baran aynadaki yansımasına bakarken hiç bir tepki göstermiyor olsada onun yerine tepkiyi arkasında kendisini izleyen iki kardeşi veriyordu. Bedirhan ve Miran, ağabeylerine hayranlıkla bakıyorlardı. Miran daha fazla dayanamayarak bir ıslık çaldı.

"Vallahi ağabey gözlerim kamaşıyor. Bir insan baştan sonra siyah giymişken göz kamaştırır mı bu kadar?"

Miran'ın söylediklerine Bedirhan sessizce gülerken Baran öfkeli bakışlar atmıştı. Bunun üzerine bu sefer lafa Bedirhan girdi.

"Hiç öyle bakma. Adam haklı benden çok olmasın yakışıklı adamsın."

Bedirha'nın bu lafına Miran kahkaha atarken Baran'da gülümsemişti. Biliyordu ki iki kardeşide biraz olsun kendisini mutlu etmek için uğraşıyorlardı. İkisine de dönerek konuştu.

"Marifet yakışıklılıkta değil oğlum marifet akılda."

Ağabeylerinin bu lafına iki kardeşte birden "ooo" diye tepki verirken üçü de gülmüştü. O sırada gülmelerini bölen kapıdan giren anneleri olmuştu. Oğullarının o halini görünce oda gülümsedi.

"Muhabbetinizi bölmek istemezdim ama babanız bekliyor hadi. "

Baran'ın yüzündeki gülümseme aniden silinirken iki kardeşi odadan çıkmıştı. Annesi kendisine yaklaşarak konuştu.

"Hadi oğlum git kızı al gidin babanızın karşısına vakit geldi."

Baran annesine öfkeyle bakarken konuşmak istemedi. Konuşsa kalbini kırardı. Yanından geçerek çıktı odadan. İstemeye istemeye karşısında ki odanın önüne geldi. Kapıyı çalmadan sertçe açıp içeri girince yatağın ucunda oturan kadının ani kalkışını izledi. İki kader kurbanı birbirine bakıyordu şu anda. Bu sefer ki bakışlarda ne öfke vardı ne de korku. Bu sefer ki bakışlar sadece kurban edilmiş olmamın verdiği acıyı sunuyordu birlerine.

Ve tabi ki birbirlerini ilk defa bu şekilde görmüş olmanın verdiği şaşkınlık ve beğeni de gözle görülmeyecek gibi değildi. Öyle ki Baran karşısında ki kadını gördüğünden beri hala nefesini tutmuş olduğunun farkında değildi. İstemeden de olsa karşısındaki bedeni baştan aşağıya süzmüş ve tekrar gözleri ile buluşmuştu. O kesinlikle böyle bir şey beklemiyordu. Onun bildiği bu kadın ağlamaktan yüzü gözü şişmiş,üstü başı yırtılmış ve kirlenmiş,saçları birbirine girmiş iğrenç bir insandı. Fakat şu an gördüğü manzara. Bu haksızlıktı. Çok büyük haksızlıktı.

Roza ise bu zamana kadar karşısındaki adamın hep dağılmış haline şahit olmuştu. Üstünün, başının, saçlarının hatta yüzünün bile hep dağılmış halini görmüştü. Şimdi böyle kusursuz bir şekilde görmek ne hissettiriceğini şaşırtmıştı.

İki gencin arasındaki büyülü ve sessiz bakışmayı vurulan kapının sesi bozdu.

"Ağa'm Agit Ağa sizi bekler."

Duyulan sözler ile nihayet Baran kendine gelebildiğinde ne zamandır tuttuğunu bilmediği nefesini dışarı bırakarak yavaş adımlarla Roza'ya yaklaştı. Yaklaştıkça karşısındaki kadının güzelleğinin de artması Baran'ı öfkelendirmişti. Böyle olmaması gerekirdi. Tam karşısına gelerek aralarında bir kaç adımlık mesafe bıraktı. Bir kaç saniye daha derince baktı genç kadının gözlerine. O bakışların altındaki anlamı bilmek istiyordu. Biraz sonra canını yakmak için kuracağı cümleye vereceği tepkiyi gözlerinde görmek istiyordu kadının. Sonunda sıkıntılı bir nefes vererek soğuk ve ürkütücü sesiyle konuştu.

"Ölüm fermanını imzalayacaksın. Hazır mısın?"

|   |   |

Umarım beğenmişsinizdir yeni bölümü. ♥️

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
Kendinize iyi bakın. ♥️

Continue Reading

You'll Also Like

163K 11.7K 27
Zamanın ikiye böldüğü o günün gündüzü ben gecesi oydu. Günün gece ile, gecenin gün ile karışması imkansız sanırdım. Onu tanıyana kadar. Onu tanıyıp k...
SÜVEYDA By Gamze

Teen Fiction

578K 27.1K 40
Hiçbir şey, güzel bir kitabı bitirdikten sonra içinde oluşan boşluk kadar derin olamaz. Bu kitabı bitirdikten sonra o boşluğu yaşayacağına emin olabi...
1M 43.8K 57
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
487K 60.4K 114
TÖRE -AŞİRET Sirya Yayıncılık ile raflarda Kendimden emin bir o kadar da doğru cümleleri söylediğim anda yüzüme çarpan tokatla kendimi yerde buldum...