GÜN DOĞUMU

By zeynrs123

6.3M 238K 54.2K

"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikan... More

♦️MERHABA♦️
♦️BÖLÜM 1♦️
♦️BÖLÜM 2♦️
♦️BÖLÜM 3♦️
♦️BÖLÜM 4♦️
♦️BÖLÜM 5♦️
♦️BÖLÜM 6♦️
♦️BÖLÜM 7♦️
♦️BÖLÜM 8♦️
♦️BÖLÜM 9♦️
♦️BÖLÜM 11♦️
♦️BÖLÜM 12♦️
♦️BÖLÜM 13♦️
♦️BÖLÜM 14♦️
♦️BÖLÜM 15♦️
♦️BÖLÜM 16♦️
♦️BÖLÜM 17♦️
♦️BÖLÜM 18♦️
♦️BÖLÜM 19♦️
♦️BÖLÜM 20♦️
♦️BÖLÜM 21♦️
♦️BÖLÜM 22♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 23♦️
♦️BÖLÜM 24♦️
♦️BÖLÜM 25♦️
♦️BÖLÜM 26♦️
♦️BÖLÜM 27♦️
♦️BÖLÜM 28♦️
♦️BÖLÜM 29♦️
♦️BÖLÜM 30♦️
♦️BÖLÜM 31♦️
♦️BÖLÜM 32♦️
♦️BÖLÜM 33♦️
♦️BÖLÜM 34♦️
♦️BÖLÜM 35♦️
♦️2019♦️
♦️BÖLÜM 36♦️
♦️BÖLÜM 37♦️
♦️BÖLÜM 38♦️
♦️BÖLÜM 39♦️
♦️BÖLÜM 40♦️
♦️BÖLÜM 41♦️
♦️BÖLÜM 42♦️
♦️BÖLÜM 43♦️
♦️BÖLÜM 44♦️
♦️BÖLÜM 45♦️
♦️BÖLÜM 46♦️
♦️BÖLÜM 47♦️
♦️BÖLÜM 48♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 49♦️
♦️BÖLÜM 50♦️
♦️BÖLÜM 51♦️
♦️BÖLÜM 52♦️
♦️BÖLÜM 53♦️
♦️BÖLÜM 54 ♦️
♦️BÖLÜM 55♦️
♦️BÖLÜM 56♦️
♦️BÖLÜM 57♦️
♦️BÖLÜM 58♦️
♦️BÖLÜM 59♦️
♦️BÖLÜM 60♦️
♦️BÖLÜM 61♦️
♦️BÖLÜM 62♦️
♦️BÖLÜM 63♦️
♦️BÖLÜM 64♦️
♦️BÖLÜM 65♦️
♦️BÖLÜM 66♦️
♦️BÖLÜM 67♦️
♦️BÖLÜM 68♦️
♦️BÖLÜM 69♦️
♦️BÖLÜM 70♦️
♦️BÖLÜM 71♦️
♦️BÖLÜM 72♦️
♦️BÖLÜM 73♦️
♦️BÖLÜM 74♦️
♦️BÖLÜM 75♦️
♦️BÖLÜM 76♦️
♦️BÖLÜM 77 (FİNAL)♦️
♦️VEDA♦️
♦️ ÖZEL BÖLÜM ♦️

♦️BÖLÜM 10♦️

68.3K 2.8K 214
By zeynrs123

İyi okumalar.

"Bu kurduğun cümleleri unutma. Seni nikahıma alacağım. Ve sana öyle bir cehennem yaşatacağım ki ölüme muhtaç kalacaksın ama ölmeyeceksin. Kurduğun bu bütün cümlelerin öcünü senden öyle bir alacağım ki canını almamı isteyeceksin. Bu gün bana ölmek için yalvardığın gibi ömür boyu yalvaracaksın."

Kurduğu her cümleyi üstüne basa basa söylemişti Baran. Her cümlesini kadının suratına tükürür gibi telaffuz etmişti. Ve yine her kurduğu ve kendi içini de yakan cümleler ile kadının boğazına biraz daha baskı uygulamıştı. Öyle ki Roza'nın nefesi tamamen kesilmek üzereydi. Çabalamayı bırakmıştı çünkü genç kadın. Bir can çekişin ve bir de yakıcı bir öfke ateşinin hakim olduğu karanlık odanın kapısı büyük bir gürültüyle açıldığında ramak kalmış bir cinayet teşebbüsünü bozdu Agit Ağa'nın telaşlı sesi.

"Baran.. Bırak kızı!"

Odada yankı yapan gür ses ile ancak kendine gelebildi öfkeden kudurmuş adam.O an farkettiği elini önce gevşetti ardından yavaşca indirdi kadının boynundan. Hissedebiliyordu zorlukla alınan nefes kırıntılarını.

Bu acı tablo,telafi edilemez bir sona dönüşmeden yetişmiş olmanın verdiği rahatlığı yaşayan Ağit Ağa aynı zamanda genç kız için endişeleniyordu da. Endişesi sesine vuracak sekilde konuştu.

"Bedirhan git kıza bak."

Ağabeyinin halini dehşetle izleyen Bedirhan ancak babasının sesi ile kendine gelebilince Roza'ya doğru gidip yanına eğildi. O, kadını kendine getirmeye çalışırken Baran güçlükle ayağa kalktı ve babasına döndü. Sadece Roza'ya bakınca gözlerini hapseden o kül edici öfke artık Agit Ağa'ya da işliyordu. Zira genç adam ilk defa babasına böylesine nefret dolu bakıyordu.

"İstediğin olacak Agit Ağa!Gözün aydın olsun. Ama bu günü unutma. Bu gün oğlun Baran öldü!"

Agit Ağa oğlunun söylediklerini daha hazmedip bir cevap veremeden Baran çıktı oradan. Etrafında kendisine korkuyla bakan adamları görmüyordu gözleri. Arabasına bindi ve geç saat olmasına rağmen o ikinci evine dönüşen mezarlığa sürdü. Hayatı o kadar berbat bir hale gelmişti ki,huzur aramak için gideceği tek yer bir mezarlıktı. Bir insanın huzur bulmak için gideceği en son yerdi belki de. Fakat yaşamak için bir sebebi kalmamış bir insanın hayattan huzur bulmasıda beklenemezdi. Baran öyleydi işte. Baran ARSLANOĞLU yaşayan bir ölüydü bu saaten sonra.

Tarifsiz acı duyguların ele geçirdiği beyni,yaşadığı berbat olayları tekrar tekrar kurcalayıp Baran'ın önüne koymuş ve çektiği acının kat kat artmasına şahitlik ederek kabristanın önüne gelene kadar nasıl bir yol katettiğini bile hatırlamasına izin vermemişti. Zira genç adam aklından bağımsız hareket eden bedeninin arabayı durdurması ile kendine gelebilmişti ancak.

Bir süre öylece arabasında oyalandı. İnmekte tereddüt etti. İlk defa Berfin'e giderken tereddütlüydü Baran. Gidip ne diyecekti? Olanları nasıl anlatacaktı? Bu olanların hesabını nasıl verecekti?

Artık arabada beklemekte azap verince kararsızlıkla indi arabadan. İlk defa hava karanlıkken geliyordu buraya. İnsanın kalbini tekletecek kadar ürkütücü ve sessiz olan bu zifiri karanlık yer Baran'da bir etki yaratmadı. Telefonun fenerini açarak her zamanki yerine doğru yöneldi. Sonunda yine dönüp dolaşıp geldiği yerde durdu. Elindeki telefonun feneri ve gözleri kendinden bağımsız uzun bir süre mermerin üstündeki isme takılı kaldı. Ardından sessiz bir feryat döküldü dilinden. Sessiz ve çaresiz.

"Berfin be ! Neden gittin? Şu halime bir bak. Neden beni böyle bırakıp gittin? Dağıldım. Tükendim Berfin."

Bacaklarında hal kalmamıştı ki kara toprağın üzerine, dizlerinin üstüne çöktü koskoca adam. Dediği gibi tam anlamıyla bitmişti.

"Başıma gelen belalardan haberin var mı ?Neler yaşıyorum görüyor musun Berfin?"
Farkına varmadan sesini yükseltti.

"Şu lanet olası dünya da beni bırakıp gittin. Neler yaşayacağımı hiç düşünmedin mi?"

Erkekler ağlamaz tezi bir kez daha yerle bir oluyordu şu karanlık saatlerde. Bu dağ gibi adam yaşadıklarının acımasızlığına göz yaşı döküyordu.

"Babam benden o kadınla evlenmemi istedi. Senin sebebin olan kadını öldürmek isterken o nikahına al dedi. Şimdi anlıyor musun yaşadıklarımı? Eğer sen gitmeseydin şu an evlenmiştik. Şu an belki de sıcacık yatağımda kollarımın arasındaydın. Ama sen ne yaptın? Beni bırakıp gittin. Beni öyle bir halde bıraktın ki katilinle evlenmem isteniyor."

Akrep ve yelkovanın etkisini yitirdiği bu ıssız mekan, genç bir adamın sessiz başlayan ve ardından alevlenen feryadına ev sahipliği yapıyordu bu gün. Zehir zemberek geçen süre boyunca onlarca soru sordu Baran,karşısında ki ruhsuz bedene.

Sordu sordu sordu...

Cevapsız kalacağını bildiği halde kendisini bırakıp gittiği için, bu hayata mecbur bıraktığı için stem etti.

"Keşke seninle beraber bende ölseydim. Ölseydim de bunları yaşamasaydım."

Hayatta hiçbir çaresi ve gayesi bulunmayan,acı içinde kıvranan insanların intihara meyili gibi aklından geçen deli fikir ile belindeki silahı çıkardı ve tereddütsüz kafasına dayadı.

"Hatta şu an bile yaşamamın bir anlamı yok. Babamın dediklerini yapmaktansa ölüp sana gelmeyi yeğlerim Berfin. Ölüpte kurtulurum."

Ölümü kendine çare bulmuş bir insanı ancak onu yaratmış olan vazgeçirebilirdi bu isteğinden. Öyle oldu sanki. Aniden ortalığı inleten ve saniyelik bir sürede zifiri karanlığı aydınlatıp tekrar karanlığına gömen büyük bir gök gürlemesi sardı ortalığı. Belki de bu yanına gitmek istediği Rabbinden gelen bir uyarıydı Baran için. Verilen o gürültülü uyarı yerini bardaktan boşalırcasına bir yağmura bıraktığında kendine geldi genç adam.

Elindeki silahı anlından çekip bir süre boş gözlerle inceledi.Bu silah son zamanlarda iki beden arasında,kendi ve o hayatını tutsak ettiği kadının bedeni arasında sürekli gidip gelmişti ama hiç kullanılmamıştı. Yine öyle oldu. Baran elindeki silahı yavaşça yere bırakarak kafasını BERFİN GÜLZADE yazan yazıya çevirdi tekrar. Gözlerinde sanki unutmuş olduğu bir ayrıntıyı hatırlamış olmanın parıltıları vardı.

"Sana verdiğim sözü tutmadan yanına gelmeye yüzüm olmaz. Yemin ederim ki sana verdiğim sözü tutacağım. O kadını beden olarak öldüremesem bile ruhen öldüreceğim. Sana kullandığı kelimeleri bir bir yedireceğim ona ta ki gerçek katillerini bulana kadar. Onları bulunca o kızla beraber hepsini gömeceğim bu kara toprağa. O kadının ölümü olacak Befrin. Babam bunu biraz geciktirmiş olacak sadece ama bilmeyecekki o kıza her gün ölüm olacak."

Bütün yeryüzünü ve bedenini ıslatan yağmur içindeki aleve etki etmiyordu. Bütün bedenini ele geçirmiş olan intikam ateşi gözlerinden fışkırıyordu. Bu saatten sonra bu ateş sönmeyecekti.

Bir süre daha orada oturup aklındakileri düşünüp tarttı. Evet öyle yapacaktı. O kadınla kağıt üstünde evlenip babasını halledecekti zaten bu saatten sonra babasına karşı gelemezdi. Babası hakkını ve canını ortaya atmıştı. Daha sonra zaten o kadına bu ölüm kolay olurdu diye düşündü. Roza'dan kurduğu son cümlelerden sonra tam anlamıyla iğreniyordu. Bütün acısını çıkaracaktı ondan. Bu esnada asıl katilleri bizzat kendi arayıp bulacaktı. Bulunca da o kadın dahil hepsini öldürücekti. O saatten sonra babasına bir bahane bulurdu. Böylece bütün intikamını almış olacaktı. Zaten bu saatten sonra hayattan başka bir beklentisi yoktu.

Yağmurun etkisini yitirmesiyle oda daldığı düşüncelerden sıyrılıp sevdiği kadınla vedalaştı. Çünkü yarın Mardin'e gidecekti ve bir daha ne zaman geleceğini de kestiremiyordu. Vedasını bitirdikten sonra Duasını okuyup ayrıldı ordan. Arabasına binice telefonunu çıkarıp gelen cevapsız çağrılara aldırmadan Bedirhan'a mesaj yazdı.

'Yarın sabah yola çıkın. Mardin'de görüşeceğiz.'

Mesajını yolladıktan sonra. İstanbul'a kendi için tuttuğu ve nadiren kullandığı evine sürmeye karar verdi. Ne babasını görecek hali vardı ne de o lanet kadını. Zaten yarından sonra zehirli bir hayata başlayacaktı. En azından son kez tek kalmak istedi.

🍁

Bedirhan endişe içinde oturduğu koltukta bir bacağını titretip duruyordu. Ağabeyini bir çok kez aramıştı ama cevap yoktu. Son hali gözlerinin önünden gitmiyordu. Kendine bir şey yapmasından korkuyordu. O esnada telefona gelen mesaj ile masaya eğilip telefonunu aldı. Mesajı açıp okuduktan sonra ufak çaplı bir şaşkınlık geçirdi. Daha sonra konuşmak için tekrar aradı ama ' ulaşılamıyor' cevabını aldı. Olsun en azından başına bir şey gelmemiş düşüncesiyle rahat bir nefes aldı ve babasınında çok merak ettiğini bildiği için ona haber vermeye çıktı. Koridor da gördüğü adama seslendi.

"Babam nerede?"

"Bahçenin aşağısında,gölün orda ağabey"

Bedirhan başını sallayarak hızla babasının yanına yöneldi. Onu ayakta ellerini arkasında birleştirmiş gölü izlerken bulduğunda daha yanına varnadan konuştu.

"Baba. Ağabeyim mesaj attı. "

Agit ağa duyduğu ses ile arkasını dönüp oğluna baktı.

"Ne diyor."

"Yarın yola çıkın. Mardin'de buluşacağız. Demiş."

Duydukları ile  rahat bir nefes aldı yaşlı adam. Oğlu çıkıp gittiğinden beri başına bir şey gelir diye içi içini yemişti. Şimdi iyi olduğunu öğrenmişti en azından. Fakat attığı bu mesajdaki kabullenişte hayra alamet değildi. Korktu Ağit ağa. Verdiği kararın yanlışlığından bir kez daha korktu. Ama vazgeçmek yoktu.

🍁

Duvara sırtını yaslamış Roza dizlerini kendine çekmiş ve başını da dizerine dayamış vaziyette oturuyordu. Sonbahar mevsiminde kurumuş olan ağacın dalında kalmış son yaprağın rüzgara direnişi gibi titriyordu tüm bedeni ama bu titreyiş bulunduğu odanın soğukluğundan değildi. Yaşadığı ve yaşayacağı acımasız olaylara karşı korkunun esir almış bedeninin verdiği gayri ihtiyari bir tepkiydi.

Bedeni tir tir titrerken aklı hala biraz önce yaşadığı olayın etkisindeydi. Çileden çıkmış olan adamın söyledikleri aklından çıkmıyor aksine her seferinde daha da büyük bir şiddet ile beyninde yankılanıyordu.

Kendi söylediklerini düşündü. Çok ileri gitmişti evet ama bunu bilerek yapmıştı. Karşısındaki adamı kızdırıp evlilik fikrinden kurtulmak istemişti. Dediği gibi ölümü bile tercih ederdi ki bunu adam kendi boğazını sıkarken fazla debelenmeyişi de götermişti. Gerçek anlamda ölmek istemişti. O adamla asla evlenemezdi. Evlenmesi demek bitmesi demekti.

Üstelik evlendikten sonra kardeşide bu hayata buluşmak zorunda kalacaktı.
En korktuğu şey de buydu zaten. Bu aile henüz kardeşini bilmiyordu ama öğrendikleri zaman ona da zarar verebilirlerdi. Sırf bu yüzden ölüp gitmek istemişti ama yine olmamıştı. O yaşlı adam yine engellemişti. Ah o adam nasıl bir insandı ki oğlunun sevdiği kadının katili olduğunu düşündüğü biriyle evlenmesini isterdi. Hepsini bir can borcu saçmalığına sığdırmıştı ama bu mide bulandırıcı bir şeydi. Hiç mi görmüyordu oğlunun halini ?

Zaten bu fikrin gerçekleşmeyeceğini düşünüyordu Roza. O yüzden rahattı. Ta ki o cellad gelip 'Seninle evlenmem tek çözüm' diyene kadar. O zaman delirmişti işte. Nasıl kabul ederdi aklı almıyordu. Bu kadar midesiz olacağını düşünmemişti. Zaten o yüzden söylemişti o kelimeleri. Ama farkında olmadan kendi ölüm fermanını imzalamasına sebep olmuştu o kara sözler.

🍁

Büyük bir ağırlığın çökmüş olduğu gözlerini zorlukla açarak kendine gelmeye çalıştı Baran. Fena halde ağrıyan başına bir de mayışmış vücudu eklenmişti.Güçlükle yattığı yataktan kalkarak ayaklarını soğuk zeminle buluşturup oturur pozisyona geçti. Elleri ile şakaklarını ovdu bir süre. Daha sonra komidinin üstündeki kalapı felefonunu açıp cevapsız çağrılara aldırmadan saate baktı. Bu gün Mardin'e gideceklerdi.

Aklına gelen ayrıntı ile suratını buruşturdu. Artık gittiği yerde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı çünkü yanında o katili de götürücekti. Daha beteri vardı tabiki. O kadını nikahına almak. Sinirle telefonu eski yerine bırakıp bir duş almak için banyoya yöneldi.

Soğuk suyun altında yaptığı planları düşünürken biraz olsun rahatlamak istedi. Biliyordu ki bu saatten sonra Mardin karışacaktı. Hiç bir zaman ne eski hayatı ne de eski Baran olacaktı. Doğup büyüdüğü ve hep huzur içinde yaşadığı memleketi artık zehir olacaktı anlaşılan. Hem de o kadın yüzünden. Hayatını zehir etmek istediği kadın şimdi ona hayatı zehir edecekti. Ama emindi ki o kadına kendi yaşadıklarının bin kat fazlasını yaşatacaktı.

Soğuk suyun etkisi ile biraz kendine geldikten sonra uzun bir yolculuğa çıkacağından takım elbise yerine siyah bir pantolon ve üstüne de siyah bir tişört giydi. Üzerine de gri hırkasını aldı. Son hazırlıklarını tamamladıktan sonra evden çıkarak arabasına yöneldi. Arabayı çalıştırmadan önce telefonundan Bedirhan'ı bulup konuşmak istemediğinden yine mesaj atmaya karar verdi.

"Yola çıkıyorum. Siz de çıkın. Mardin girişinde onu alacağım sizden."

Telefonunu yerine koyarak yeni hayatı için yola koyuldu.

🍁

Agit ağa ve Bedirhan sabah erkenden kakmıştı. İkisinin de üstün de büyük bir tedirginlik vardı. İkisi de hissediyordu kopacak olan kıyameti. Bir birleri ile konuşmamışlardı bile. Agit ağa odasında düşünceleri ile boğuşurken Bedirhan mekanı boşaltma çalışmaları için adamlarına yardım ediyordu ki kafası dağılsın.

Bir süre öyle zaman geçirdikten sonra telefonundan gelen ses ile telefonu cebinden çıkardı. Mesajı okuyunca vaktin geldiğini anladı ve içeri giderek babasına haber verdi.

"Baba ağabeyim çıkmış yola. Biz de çıkalım artık."

Agit ağa bu haberi bekliyormuş gibi ayağa kalktı. Zaten hazırdı artık yapacak bir şey kalmamıştı.

"Gidin doktoru çıkarın."

Bedirhan babasından aldığı emir ile Roza'nın odasına ilerledi. Kapıyı açıp içeri girince Roza'da güçlükle ayağa kalktı. Bedirhan üzülmeden edemiyordu Roza'nın haline. Özellikle de bu saatten sonraki başına gelecekleri düşündükçe kesinlikle korkuyordu bu çaresiz kadın için. Hatta ölüm bile daha iyi olur diye düşünmeden edememişti. Kendine gelince başını olumsuz anlamda salladı. Bundan sonrasını artık zaman gösterecekti. Roza'ya yaklaştı.

"Gidiyoruz."

"Nereye ?"

Bedirhan kısılmış sesi ve kızarmış gözeri ile bütün gece ağladığını tahmin etmişti Roza'nın.

"Burada işimiz kalmadı artık. Mardin'e gidiyoruz."

Roza şaşkınlıkla karşısındaki adama baktı.

"Ma-mardin mi? Beni neden götürüyorsunuz? "

Başına gelecek hiçbir şeyden haberi olmayan kadına gözlerini kısarak baktı Bedirhan.

"Unuttun mu doktor ağabeyimle dün gece konuştuklarınızı?Artık senin de tek yerin Mardin."

Roza duyduklarıyla şimşek çarpmış gibi oldu. Bu adamlar ciddiydi gerçekten. Kafasını olumsuz anlamda salladı bunların hepsi gerçekten hastaydı.

"Saçmala! Ne işim var benim Mardin'de. Gelmiyorum ben."

Bedirhan Roza'ya yaklaşıp bir kolundan tuttu.

"Zorluk çıkarmanın alemi yok. Karar belli."

Roza kendisini zorla yürütmeye çalışan adama tüm gücüyle engel olmaya çalıştı.

"Bırak beni! Bırak. Napacağım ben orada. Siz delirdiniz mi?"

Var gücüyle bağırıyordu ama kendisini dinleyen kimse yoktu. İçeri iki adam daha girerek biri de diğer kolundan tuttu. Bütün çırpınışları faydasızdı. Bir anda burnuna dayatılan bir şey ile debelenmesi yavaşlamış bilincini kaybetmeye başlamıştı.

Bedirhan adamlarından birinin Roza'yı bayılttığını görünce kaşlarını çatarak adama baktı.

"Napıyorsun sen?"

"Ağabey, ağam kızın zorluk çıkardığını görünce yola çıkmamız lazım diye bayıltmamı emretti.

Babasının istediğini öğrenince bir şey diyemedi. Zaten iyi de olmuştu. Yoksa baya zorluk çıkaracaktı. Roza'yı arabanın arka koltuğuna yatırdıktan sonra babası ön koltuğa bindi. O da şöför koltuğuna binince yola koyulmaya hazırlardı. Arkadan iki araba daha onları takip ediyor. Adamların bir kısmını da mekanı kapatsınlar diye orada bırakmışlardı.

🍁

Mardin'in topraklarına girince ister istemez gülümsedi genç adam. İnsana kendi memleketi hep huzur verirdi. O da şu an o huzuru hissetmişti. Saatine bakınca normal saatten çok erken geldiğini fark etti. Zaten yolda çok durmamıştı. Tabi hızlı kullanmasının da etkisi vardı. Bedirhan ve babası ile eve gitmeden önce buluşacakları alana gelerek beklemeye başladı. Fakat bir kaç saatleri olucağını tahmin ediyordu. Onlar gelene kadar napacağını düşündü.

Arabadan inse bile tenha bir yerdeydi. Onları kimse görmesin diye burayı seçmişti. Mardin'den kimsenin kendilerini o halde görmelerini istemiyordu. Eve gittikten sonra nasıl olsa öğrenirlerdi geldiklerini. O yüzden arabada onlar gelene kadar biraz kestirmeye karar verdi yapacak başka bir şeyi yoktu nasıl olsa.

🍁

Bedirhan ve Agit ağa sonunda kazasız belasız Mardin' e girince rahat bir nefes verdiler. Yolda Roza yüzünden az sıkıntı çekmemişlerdi. Her seferinde bayıltmakta çare bulmuşlardı. Bedirhan,ağabeyinin söylediği yere yaklaştıkça endişeleniyordu. Allah bilir bu saatten sonra neler olacaktı.

Baran gelen araba sesi ile kafasını kaldırıp ileriye baktı. Sonunda beklediği araba gelmişti. İçinden ' Başlıyoruz.' Diye geçirip toparlandı ve arabadan indi.

Karşısında duran arabadan kardeşinin indiğini görünce onlara doğru yaklaştı ve soğuk bir tavırla konuştu.

"Nerede?"

Bedirhan soğukluğunu somut bir şekilde hissettiği ağabeyinin sorgulayıcı bakışlarına daha fazla bekletmeden cevap verdi.

"Arka koltukta ama baygın."

Baran, Bedirhan'a ve arabada kendisine bakan babasına aldırmadan arka kapıya yöneldi. Kapıyı açınca Roza'nın baygın yatan bedenini gördüğünde sinirden yumruklarını sıktı. Bir de bunu ayıltmakla mı uğraşacaktı ?

Arabada bacakları kendi tarafında olan kadının üstüne çıkarak bir dizini iki bacağı arasındaki boşluğa koyup suratına yaklaştı ve ayılması için bir kaç kez vurdu. Ayılmadıkça siniri de artıyordu. Koltuktaki su şişesi dikkatini çekince uzanıp onu aldı ve açıp direk kızın suratına döktü.

Roza hissettiği soğuk ve ıslak etki ile bir anda gözlerini açtı. Açmasıyla üstünde ki adamı görüp şok geçirmesi bir oldu. Ve daha şokunun etkisinden çıkamadan da aynı adam tarafından sertçe tutulup yattığı yerden çıkartıldı. Kendine gelmeye çalıştıkça olanları fark ediyordu. Adam kendisini arabasına doğru hızlı bir şekilde götürüyordu. Roza her seferinde yere düşecek gibi olsa bile buna bile fırsat kalmıyordu. Üstüne bir de bileğinde ki acı ekleniyordu.

Baran bütün sinirini kadının bileğininden çıkarır gibi sıkıyordu. Ama pekte farkında değildi. Arabanın önüne gelince ön kapıyı açıp kadını içine attı. Daha sonra kendisine anlamsız bakışlar atan Bedirhan'a başıyla gitmesini işaret etti ve kendisi de arabaya bindi.

Arabasını biraz yavaş sürüyordu ki kardeşi önce varsın eve. Böylece bu kadına yapacaklarını babasının da duymasını istiyordu. Bir süre sonra konağa yaklaşınca arabayı durdurdu. Yanındaki kadının endişe ile etrafına bakındığını fark erebiliyordu. Gözlerini yoldan ayırmadan ölümcül bir soğuklukla konuştu.

"Cehennemine hoşgeldin."

                            | | |

Değerli okuyucularım gördüğünüz üzere bundan sonraki olaylar Baran Ağa'nın sahipliğini yaptığı,Roza'ya zindan olacak olan şehirde, MARDİN' de gerçekleşecek. Ve daha da derinleşecek yaşanacaklar.

Umarım beğenmişsinizdir yeni bölümü. ❤

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
Kendinize iyi bakın.

Continue Reading

You'll Also Like

Haz By 🍀

Romance

295K 4K 18
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
1.6M 69.1K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
12.1M 222K 81
'Bir yanda kül olmuş kalbiyle bir adam, diğer yanda kendi varlığından haberi olmayan bir kadın.' Deniz hayatımın aşkı dediği kadın tarafınd...
789K 44.8K 49
İntikam duygusuyla yanıp tutuşan iki insan ve hiçbir suçu olmamasına rağmen yıllardır bedel ödeyen genç bir kız... Hesapta olmayan bir aşkın ortaya ç...