GÜN DOĞUMU

By zeynrs123

6.3M 237K 54.1K

"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikan... More

♦️MERHABA♦️
♦️BÖLÜM 1♦️
♦️BÖLÜM 2♦️
♦️BÖLÜM 3♦️
♦️BÖLÜM 4♦️
♦️BÖLÜM 5♦️
♦️BÖLÜM 6♦️
♦️BÖLÜM 7♦️
♦️BÖLÜM 8♦️
♦️BÖLÜM 10♦️
♦️BÖLÜM 11♦️
♦️BÖLÜM 12♦️
♦️BÖLÜM 13♦️
♦️BÖLÜM 14♦️
♦️BÖLÜM 15♦️
♦️BÖLÜM 16♦️
♦️BÖLÜM 17♦️
♦️BÖLÜM 18♦️
♦️BÖLÜM 19♦️
♦️BÖLÜM 20♦️
♦️BÖLÜM 21♦️
♦️BÖLÜM 22♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 23♦️
♦️BÖLÜM 24♦️
♦️BÖLÜM 25♦️
♦️BÖLÜM 26♦️
♦️BÖLÜM 27♦️
♦️BÖLÜM 28♦️
♦️BÖLÜM 29♦️
♦️BÖLÜM 30♦️
♦️BÖLÜM 31♦️
♦️BÖLÜM 32♦️
♦️BÖLÜM 33♦️
♦️BÖLÜM 34♦️
♦️BÖLÜM 35♦️
♦️2019♦️
♦️BÖLÜM 36♦️
♦️BÖLÜM 37♦️
♦️BÖLÜM 38♦️
♦️BÖLÜM 39♦️
♦️BÖLÜM 40♦️
♦️BÖLÜM 41♦️
♦️BÖLÜM 42♦️
♦️BÖLÜM 43♦️
♦️BÖLÜM 44♦️
♦️BÖLÜM 45♦️
♦️BÖLÜM 46♦️
♦️BÖLÜM 47♦️
♦️BÖLÜM 48♦️
♦️DUYURU♦️
♦️BÖLÜM 49♦️
♦️BÖLÜM 50♦️
♦️BÖLÜM 51♦️
♦️BÖLÜM 52♦️
♦️BÖLÜM 53♦️
♦️BÖLÜM 54 ♦️
♦️BÖLÜM 55♦️
♦️BÖLÜM 56♦️
♦️BÖLÜM 57♦️
♦️BÖLÜM 58♦️
♦️BÖLÜM 59♦️
♦️BÖLÜM 60♦️
♦️BÖLÜM 61♦️
♦️BÖLÜM 62♦️
♦️BÖLÜM 63♦️
♦️BÖLÜM 64♦️
♦️BÖLÜM 65♦️
♦️BÖLÜM 66♦️
♦️BÖLÜM 67♦️
♦️BÖLÜM 68♦️
♦️BÖLÜM 69♦️
♦️BÖLÜM 70♦️
♦️BÖLÜM 71♦️
♦️BÖLÜM 72♦️
♦️BÖLÜM 73♦️
♦️BÖLÜM 74♦️
♦️BÖLÜM 75♦️
♦️BÖLÜM 76♦️
♦️BÖLÜM 77 (FİNAL)♦️
♦️VEDA♦️
♦️ ÖZEL BÖLÜM ♦️

♦️BÖLÜM 9♦️

73.2K 3K 499
By zeynrs123

İyi okumalar. ❤

"Onunla evleneceksin."

Ortaya bomba gibi düşen bu cümle ile Bedirhan,Baran ve Roza nın gözleri Agit Ağa'yı buldu.O an herkes dondu sanki. Gözler milim oynamadı.Kuşlar uçmayı,dalda ki yapraklar sallanmayı bıraktı. Rüzgar esmedi. Zaman durdu. Ne kadar sürdü bu kıyamet sessizliği bilinmez.

Herkes yanlış duyduğunu düşünürken  en çok da Baran babasının söylediklerini algılayamadı. Kaşlarını çatarak babasına baktı. O kıyamet sessizliği nihayet son bulduğunda Roza ve Baran'dan aynı anda bir ses duyuldu.

"Ne?"

Agit ağa ortaya attığı bombanın bütün etkilerini karşılamaya hazırdı.

"Duydun işte. Onu nikahına alacaksın."

Başından aşağıya kaynar su dökülmüş gibi hissetti Baran. Nefes alamadı. Sanki boynuna bir ip geçirilmiş boğuluyormuş gibi hissetti. Konuşamadı bir an.

Roza ise yaşlı adamın ikinci cümlesiyle büyük bir darbe daha yedi. Bu adam kafayı yemiş olmalıydı. Ölmeyi tercih ederdi. Hızla ayağa kalkarak yaşlı adama baktı.

" Siz ne diyorsunuz?"

Cevap vermedi Ağit Ağa. Kimse bir şey söylemiyordu. Kafayı yiyecekti.

"Bu dediğiniz saçmalıkta nedir. Ne dediğinizi kulağınız duyuyor mu?"

Agit ağa yine kızın suratına bakmadı. Gözü hala oğlundaydı. Kendinden geçmiş gibiydi oğlu. Bu hali korkutuyordu yaşlı adamı.

Baran ne babasının söylediklerini duydu o an ne de Roza'nın bağırmalarını. Bünyesine ağır gelen bu sözleri kabullenemiyordu. Şu anda bunları yaşıyor olamazdı. Babası bu cümleleri kurmuş olamazdı. Babasının koluna dokunmasıyla kendine gelebildiğinde kolunu ateş değmiş gibi geriye çekti.

"Dokunma baba."

Önce kısık çıkmıştı sesi. Daha sonra bağırdı.

"Dokunma!! Sen ne diyorsun baba? Dalga mı geçiyorsun benimle?"

Agit ağa biraz geri çekildi. Oğlu ilk defa kendisine bu kadar sesini yükseltmişti. Bedirhan ise yaşadığı şoktan ağabeyinin bağırmasıyla kendine geldi. Tam ağabeyine bağırmaması için konuşacakken babasının elini kaldırmasıyla sustu. Agit ağa 'Yanlış mı yaptım?' diye düşünse de artık çok geçti. Zaten başka yolu da yoktu.

"Benim ne zaman şaka yaptığımı gördün sen. Evleneceksin onunla başka yolu yok."

Artık ne hissetse boştu Baran için.Hayatında ki en saçma anlardan birini yaşıyordu şu an. Hatta en saçmasını. Babasının söylediklerini algılayacak güçü kalmamıştı.

"Duymamış olayım Agit ağa. Bunları söylememiş olasın."

Olanların yalan olduğuna inandırmak istiyordu kendini. Bu konuşmanın asla yapılmadığına.
Roza ise yok sayılmış bir şekilde hayatı hakkında hüküm veren adama dayanamıyordu artık. Sesini yükseltti.

"Siz. Siz kafayı yemişsiniz. Bütün bunlar saçmalıktan başka bir şey değil."

Var gücüyle bağırdı yaşlı adama. Bunun üzerine Bedirhan kadına yöneldi ve kolundan tutup sarstı.

"Laflarına dikkat et doktor."

Bu sefer Bedirhan'a döndü Roza. Zor da olsa kolunu çekti ondan.

"Yeter. Hepiniz hastasınız. Mantıklı düşünemiyorsunuz. "

Daha sonra Ağit Ağa nın önüne geçerek. Karşısında dimdik durdu.

"Eğer bu söyledikleriniz bir şaka degilse vurun beni. Ölümü tercih ederim anlıyor musunuz?"

Agit ağa Roza'dan böyle bir hareket beklemediği için şaşırmıştı. Ne yapacağını bilemedi. Roza tekrar konuştu.

"Can borcu saçmalığından bahsediyorsunuz. Düşündüğünüz şey ölmekten daha beter. Bunu görmüyor musunuz?"

Baran, babasının söylediklerini yok saydığı için ona aldırmadan kadını kolundan tutup çevirerek hızla kendine çektiğinde göğsüne çarpmasına aldırmadı.

"Merak etme çok istediğin ölümün olacak."

Kadını da tutup çıkışa yöneldi. Kendisine seslenen babasını dinlemedi. Fakat tam çıkarken babasının kurduğu cümle ile kalbine bir şey batmış gibi hissetti. Bir hançer ve yahut bir kurşun etkisi bütün bedenini ele geçirdi.

"Eğer o kıza bir şey yaparsan ben yokum."

Demişti babası. Baran'a yapabileceği en büyük vuruş bu olurdu zaten.

Oğlunun dışarıya çıkmasıyla artık güç kalmamış bacakları titremişti. Bedirhan babasına yaklaşıp tuttu onu ve kanepeye oturttu. Hemen bir bardak su doldurup babasına uzattı. Titreyen elleriyle suyu alıp içen babası için endişelenmişti. Daha yeni durumu düzeliyordu babasının. Biraz durup babasının kendisine gelmesini bekledikten sonra konuştu.

"Neden yaptın baba?"

Ağit ağa oğlunun sorduğu soruyla başını kaldırıp ona baktı.

"Ben en doğrusunu yaptım."

Bedirhan babasına inanamayan gözlerle baktı.

"En doğrusu bu mu baba? Ağabeyim daha yeni Befin'i kaybetti ki kaybetmesinin sebebi olarak ta o doktoru görüyor. Sen de gelmiş onunla evlen diyorsun."

Agit ağa bunları zaten biliyordu. Ama elinden başka bir şey gelmiyordu.

"Bunları ben de biliyorum elbet. Ama o kıza can borcum var oğul. Eğer o kız ölseydi ben de vicdan azabından ölürdüm. "

Babasının söyledikleriyle içinden Allah korusun diye geçirdi Bedirhan.

"Tamam ölmesine izin vermedin peki evlilik ne baba ? Bu imkansız. O ikisi ateş ile barut. Birbirlerini yakarlar."

Agit ağa yerinden kalkıp bencerenin önüne geçerek ellerini arkasında bağladı.

"İkisi de ölmeye hazır zaten oğul. Biri bugün ölecekti. Diğeri de zaten yaşayan ölüydü. Ben ise ikisinin bağını birleştirdim. Ya biribirleri ile ölürler. "

Arkasına dönüp oğlunun gözlerine baktı.

"Ya da kim bilir oğul belki de birbirleri ile yeniden doğarlar."

Babasının sözleri ile gözleri açıldı Bedirhan'ın.Simdi anlıyordu babasının amacını.

" Baba sen. Bunları bilerek yaptın."

Oğlunun haline bakınca bir dudağı belirsizce kırvrıldı yaşlı adamın.

"Ben yaşlandım oğul. Ama geride 4 ü erkek 7 evlat bıraktım ki soyum devam etsin. Ağalığı da Baran'a devrettim. Ama senin o ağabeyin bu başına gelenlerden sonra bir daha yuva kurmayı düşünmezdi. Bir daha hayata dönmezdi. Lakin gün gelecek aşiret ondan soyu için çoçuk isteyecek.Hanımağa isteyecek. O zaman çok sıkıntı geçirir. Hiç kimse toparlayamaz onu. Bu hayatta her adamın arkasında güçlü bir kadın olmalı oğul. Olmalı ki adam dağıldığında toplasın."

Bedirhan babasının söylediklerini hayretle dinledi. Söylediği şeyler doğruydu ama yinede doktor ve ağabeyi imkansız gibi bir şeydi.

"Baba iyi diyorsun. Doğru diyorsun da o ikisi birbirini ölümlerinin sebebi olarak görüyor. Nasıl olacak bu? Neden o doktor ?"

Agit ağa kendinden emin bir tavırla konuştu.

"Sen belki farkında değilsin oğul ama ağabeyinin hayatında ki son kadın o doktor. Ağabeyin onu vurduktan sonra hayata gözlerini kapatacak. Yani elimdeki tek secenek,son yolum o doktor. O kızın vicdanının güzeliği gözlerinden okunuyor. O kadar zaman da onu öldürücek insanlar olmamıza rağmen bana gözü gibi baktı. Eğer ben o kız da umut görmeseydim zaten bu işe kalkışmazdım."

Bedirhan başını olumsuz anlamda salladı.Evet kadına minnet duyuyordu ve o da kadında kötü bir şey sezmemişti ama yine de babasının doğru yapıp yapmadığına emin olamıyordu. Tamam babası oğluna son kez bir umut arıyordu. Ama bu doktor umut olamazdı. Umuttan başka her şey olurdu ağabeyi için ama umut çok zordu.

"Ah baba. O ikisi birbirinin ölümü olur ancak. Dediğin çok zor."

Agit ağa umudunu kaybetmek istemedi.

"Kader oğul. Belki birbirlerinin ölümüne sebeplerken,hayata dönüşlerinin de sebepleri olurlar. Birbirlerin de açtıkları yaraları onlardan başka kim kapatabilir ki?"

Babasının söyledikleri doğruydu ama çok zordu o ikisinin bu işe onay vermesi.

"Peki baba nasıl kabul edecekler? Yani ağabeyim daha Berfin'i kaybedeli ne kadar oldu ki?Nasıl evet desin evliliğe?"

Agit ağa tekrar yerine oturdu. Masada ki silahını eline alarak konuştu.

"Bu iş ya olur? Ya da benim oğlum gözümün önünden kayar gider. Bu iş için gerekirse canımı ortaya koyarım."

Babasının kararlılığına şaşırıp kaldı Bedirhan. Oğlu için düşünmüştü babası bunları. Ama endişeleniyordu.

"Baba ağabeyim seni affetmez biliyorsun değil mi? Kötü olan sen olacaksın."

Agit ağa olunun söylediklerini farkındaydı. Ama başka caresi yoktu.

"Oğlum hayata dönsün oğul. Kötü olmaya razıyım."

🍁

Baran Roza'yı mekandan çıkarıp arabasına bindirmişti. Bütün sinirini arabasından çıkarmak istermiş gibi hızlı sürüyordu ama ne o farkındaydı bunun ne de arkada başına gelenlere ağlayan,bitkin Roza. Bir süre yol gittikten sonra Baran arabayı hızla durdurdu. Arabadan inip Roza'nın olduğu tarafa giderek onu sertçe çıkardı arabadan.

Bitap haldeki kadını her zaman geldiği tepeye getirmişti. Sertçe uçurumun önünde yere attıktan sonra belindeki silahı çıkardı. Karşısında ki kadına deli gibi sıkmak istiyordu. Ölmesini istiyordu artık. Ama babası. Babasının son söyledikleri.

' O kıza bir şey yaparsan ben yokum.'

Cümleleri beyninde yankı yapıyordu. Elini saçlarının arasından geçirdi. Nasıl bir şey yaşıyordu. Her şey daha ne kadar berbat olabilir dedikçe hayattan bir darbe daha yiyordu. Her seferinde zaten kül olmaya yüz tutmuş kalbinden bir parça daha sökülüyordu.Bu seferki parçasını söken babası olmuştu. Ya da hepsini.

"Nedenn! Allahım neden! Ne günah işledim lan ben?"

Bir kez daha tüm gücüyle Allah'a isyanını sunduktan sonra yerde yatan Roza'ya doğru yaklaşıp kolundan sertçe tutarak kaldırdı.

"Bak buraya. İyice bak. Burası neresi biliyor musun?"

Roza zaten bitmiş durumdaydı. Karşısındaki adamın yine ne saçmaladığının gram farkında değildi. Etrafa boş gözlerle bakarken Varlığından nefret ettiği adam kollarını açarak yine bağırdı.

"Burası neresi biliyor musun? Burası Berfin'e evlenme teklif ettiğim yer. Onu öptüğüm,sarıldıgım yer. En güzel anılarımı paylaştığım yer."

Anlamsız bakışları incelediği yerden kopup tekrar ateş saçan siyah gözlere odaklandı. Burnunu çekerek sıkıntılı bir nefes verdi. Yine başlamıştı bu dengesiz adam saçmalıklarına.
Baran'ın kendisine katilmiş gibi davranması canını sıkıyordu.Ağzınan çıkanlara hakim olamadan bağırdı.

"Yeter! Tüm bunlardan banane. Ya benim ne suçum var? "

Oda Baran gibi kollarını açtı ve etrafa kısa bir göz gezdirdikten sonra tekrar adamın gözlerine baktı öfkeyle.

"Benim burada ne işim var?"

Baran sirinle asıldı yine genç kadının kollarına. Sesini yükseltmesine mi aptal ayağına yatışına mı sinirlense bilmiyordu. Bildiği tek şey bu kadına ne kadar sinirlense azdı.

"Senin ne suçun mu var? Senin suçun o ameliyatı yapmak aptal."

Kadının suratına tükürür gibi konuşmuştu. Öfkesini kusarcasına dilinden döktüğü kelimeler Roza'nın aklını iyice karıştırsada düşünmesine fırsat kalmadan öfkesine sahip çıkamayan adam yine Roza'yı kolundan sürükleyerek Befin'in öldüğü gün intikam için bağırdığı noktaya getirdi.

İkisi de artık uçuruma çok yakındı. Hem uçuruma hem de bir birlerine bir nefes kadar yakın. Genç adamın bir eli hala Roza'nın kolunu pençe misalı kavramışken diğer elinin işaret parmağı ile oldukları yeri gösterek fakat gözlerini Roza'nın gözlerinden bir saniye olsun çekmeyerek konuştu.

"Ben burada. Tam burada Berfin'e seni öldürüceğime dair yemin ettim."

Kaşları çatıldı kadının.Tam konuşucaktı ki Baran onu zorla dizlerinin üstüne çöktürmesi ile ağzından çıkacak kelimeler ufak bir vaveyla ya dönüştü.

" Ve ben bu sözümü tutacağım."

Aralarında ki derin bakışmayı Baran'ın telefon sesi bozdu.Önce açmadı ama ikinci kez çalınca çıkardı cebinden arayan Bedirhan'dı. Önemli bir şey düşüncesiyle telefonu kulağına koydu.

"Ağabey çabuk gel babam fenalaştı."

Dediğini duydu. Sonraki söylediklerini algılayamadı. Tekrar babasının sözleri geldi aklına.

'Ona bir şey olursa ben yokum.'

Ayağının ucundaki bir taşa sertçe vurup uçurumdan sekerek düşüşüne sebep olurken ağır bit küfür etti yaşadıklarına ve kalbi ile beyni arasında başlayan büyük savaşa.

Ne yapacağını bilmiyor olsa bile önce babasına gidip iyi olduğunu görmeliydi.Ardından bu konuyu çözüp bir an önce korkuyla bakışlarını yere sabitlemiş bu kadından kurtulmalıydı. Evet onu şimdi öldüremezdi. Tekrar Roza'ya döndü.

"Ölümünü bu silah ile yapamayacaksam bile, yemin olsun senin hayatını alacağım."

Küfür ederek silahını beline koydu. Düşündü bir kez daha. Bu kadını öldürmek nasip olmuyordu bir türlü. Roza'yı kolundan tutarak kaldırıp arabaya ilerledi. Önce kadını arka koltuğa attı sonra da şöför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.

🍁

Sadece Roza'nın iç çekişlerinin bozduğu,sessiz biten bir yolculuğun ardından tekrar mekana geldiklerinde araban inip bir adamını çağırdı.

"Onu odaya kapat."

Koruma başıyla onayladı. Baran ise babasını görmeye içeri gitti. İçeri girince babasını uyurken Bedirhan'ı da oturmuş gazete okurken gördü. Bedirhan ağabeyini görünce ayaklandı. Baran'ın sorgulayıcı bakışlarına cevap verme gereği duydu.

"Sen gidince fenalaştı korktum bende. Seni aradım. Ama sonra daha iyi oldu."

Baran başını salladı.Babasının yanına gitmek istedi ama olanları hatırlayınca vazgeçti.

"Uyanınca haber ver konuşacağız."

Odadan çıkıp kendini dışarı attı. Bahçedeki banka oturup bir sıgara çıkardı. Son zamanlarda çok içiyordu ama çatlamak üzere olan başına kısa süreli de olsa iyi gelen tek şeydi o zehir.Yaşadıklarına bir türlü anlam veremeyen beyni artık işlevini yitirmek üzereydi. Bir tek beyni değil,bütün bedeni iflas bayrağını çekmek üzereydi artık.

Hesaplarına göre çoktan o doktoru öldürmüş Mardin'e gitmişti. İşine asıl katilleri arayarak devam ediyor olucaktı. Ama her şey iyice berbat olmuştu. Şimdi o kadını ne öldürebiliyor ne de atabiliyordu. O da farkındaydı babası can borcu olan birini öldürmesine izin vermezdi bu yüzden bir hafta boyunca bunu düşünüyordu Baran.

Babasının karşı çıkmasını anlıyordu hadi ama evlilik saçmalığı da nerden çıkmıştı? Hem de Befin'i kaybedeli bu kadar kısa zaman olmuşken,daha beteri onun ölümüne sebep olan kadınla mı? Hepsi tam bir saçmalık diye düşündü. Bir hayat ancak bu kadar berbat olabilirdi. Ama bu saatten sonra babasını da kaybetmeye niyeti yoktu. Bir kere yaşamıştı o korkuyu.

Simdi babası ne kadar saçma şeyler istese de oturup orta yolu bulacaktı. Bu kadar berbat olan şeyin içinde babasıyla arasını da bozmak istemiyordu. Çıkmaz bir yola düşmüştü ama ne yapıp edip çıkması gerekiyordu. Arkasından gelen ayak sesleri ile oraya döndü. Babasının geldiğini görünce ayağa kalktı. Ama babasına bakmadı. Agit ağa ise oğlunun yanına gelince başıyla oğlunun oturmasını işaret edip kendisi de yanına oturdu.

"Oğul biliyorum bana kızgınsın. Ama beni tanırsın. Biz de cana can,kana kan."

Baran bunu elbet biliyordu. Onun sinirlendiği şey başkaydı. Kafasını cevirip babasına baktı.

"Baba her şeyi anlarım. Senden gelen her şeye Eyvallah. Ama evlilik nerden çıktı baba. Oğlunun bir ay önce sevdiğini kaybettiğini ne cabuk unuttun."

Agit ağa oğlunun kurduğu cümlelerdeki caresizliği hissediyordu.Ama o,bu hayatın ilerisini düşünmek istiyordu. Onun tek istediği oğlunun hayata geri dönmesiydi.

"Sana evlen kızı al koynuna, sevdiğini unut demiyorum oğul. Benim hakkım yok ona. Ama bu kızı öldüremezsin. En azından ben onu öldürmene izin vermeden borcunu ödemek istiyorum. Lakin gönderemeyiz bunu bunu da biliyorsun. Bıraktığımız da o gidip polise konuşmazsa bile o gün bize saldıran düşmanlar bu kızı farkettiyse peşini bırakmayacaklardır.
Bir şeyler öğrenmek için illaki kızı alıkoyacaklardır. Sonrasını biliyorsun zaten sonu yine ölüm olur ve ben buna izin vermem. Onu yanımızda tutacağız ama bunu hiçbir ad koyamadan alıp eve götürmekle yapamayız. Yakışmaz. Ee kızı sen getirdin. Senin meselen olduğundan sahip çıkmak sana yakışır."

Baran babasının söylediği sözlere sinirlenip ayağa kalktı.

" Ne sahip çıkması baba. Ne evlenmesi Allah aşkına? Kimsesiz bir kadını getirmişim gibi davranma. O kadın Befin'in katili. Ben onu ölüme getirdim."

Kendini daha fazla tutamayıp bağırmıştı. Agit ağa'da kalkıp oğluna yaklaştı. Artık konuyu bitirme vaktiydi.

"O kız benim canımı kurtardı.Ve ben de ona sahip çıkacağım.Ölümüne izin vermediğim gibi gitmesine de izin veremem. Elimden başka bir şey gelmez. Canımı kurtaranı da başkasına emanet etmem.Diyeceğim o ki onu bunu anlamam. O kızı nikahına alacaksın. Yoksa hakkım sana helal olmaz."

Altındaki sert zemin sallanmaya,bacakları titremeye başladı Baran'ın. Kara ve can yakan şimşekler başında cakmaya başladı. Babasının bu kadar ciddi olduğunu görmek içine büyük bir acı saplarken inanamıyormuşçasına baktı Babasına. Karşısındaki adam ondan sevdiği kadının katilini sahiplenmesini istiyordu. Gerçekten bunu istiyordu. Artık saygı, Baran'ın lügatından uzaklaşıp gitmemek için hiç bir sebep bulamayınca uzaklaştı oradan ve Baran'ın acımasız sesi girdi devreye.

"Baba! Görüyorum ki beni anlamaya niyetin yok. Ama bilki benim de o evliliği yapmaya niyetim yok."

Agit ağa son kozunu oynamaya karar verdi.

"Ben canımı size adadım bu zamana kadar ama görüyorum ki canımın pek bi değeri yokmuş. Hakkımın, helalimin de bir önemi yok demek ki. Git vur kızı. Sana daha sözüm yoktur."

Oturduğu yerden kalkarak uzaklaştı ordan arkasında dağılmış halde oğlunu bırakarak. Baran'a artık diyecek ne bir söz ne de yapacak bir şey kalmıştı. Bütün yolları kesildi. Hem de asla karşı koyamayacağı biri tarafından. Sinirle önünde ki masayı kaldırıp sert bir şekilde fırlattı ve avazı çıktığı kadar bağırarak masanın kalan parcalarına tekmeler atmaya başladı.

Agit ağa sinirden delirmiş gibi davranan oğlunu pencereden içi yanarak izledi.

"Affet oğul başka carem yok. Hepsini senin için yapıyorum. Senin bilerek yok olmana izin veremem. En azından son şansımı kullanmak istedim."

🍁

Roza oturduğu yerden dışarıda ki adamın bağırma seslerini duyabiliyordu. İğrenircesine kapattığı kulaklarından kalbinin korku ile atışını gizleyemiyordu. Evet bu adamdan gerçekten çok korkuyordu. Yapacaklarından, vereceği kararlardan gerçekten çok korkuyordu. Hakkında ne karar verilecek bilmiyordu ama bildiği bir şey varsa oda verilecek hiçbir kararın kendisi için hayırlı olmayacağıydı.

Kapının aniden açılmasıyla irkilişi, karşısında delirmiş halde gördüğü adam ile büyük bir korkuya dönüştü. Hem de büyük bir korkuya. Bu zamana kadar hep kokmuştu bu adamdan. Ama şu anki hali..

Her zaman alev saçan siyah hareleri bu gün o alevlerin ev sahipliği yaptığı volkana dönmüştü. İçinde kan yerine öfke barındırdığından şüphe ettiği damarları sıradan bir insanın aksine patlayacak raddeye gelmiş, nefes alışverişleri dahi Roza'yı titretecek kadar sertken korkmaması ne mümkündü.

Gücünü toplayıp ayağa kalkarak adamın kendisine yaklaşmasını izledi. Ardından nefret dolu sözlerine ev sahipliği yapmıştı kulakları ve beyni.

"Sen lanet bir kadınsın. Hayatıma öyle bir bulaştın ki çekip atamıyorum. Kurtulamıyorum ulan senden."

Kurduğu her cümleyi hissediyordu Baran artık. Bu kadından kurtuluşu yoktu anlaşılan. Gözlerini çeken kadının çenesinden sert bir şekilde tutarak kendisine bakmasını, gözlerindeki nefret ateşini görmesini sağladı.

"Seni şurada boğazlayarak öldürmek vardı. Nefessizlikten çırpınışını zevkle izlemek.Ama lanet olsun yapamıyorum. "

Roza'yı sertçe bırakıp geri çekildi fakat sadece bir kaç adım attıktan sonra tekrar kükredi suratına.

"Allah kahretsin ki seni ne atabiliyorum ne de artık öldürebiliyorum."

Dengesiz hareketleri genç kadını iyice korkuturken o,tekrar yaklaştı Roza'ya.

"Düşünebiliyor musun babam seninle evlenmemi istiyor."

Üst dudağı alayla yukarı kıvrıldığında bu samimiyetsiz gülüş bile Roza'nın buz kesmesine yeterken devam etti.

"Senine. Tek carem seninle evlenmekmiş."

Bedeni buz kesmiş Roza'nın duyduklarıyla beliren siniri bir anlıkta olsa hissettiği tüm korkunun önüne geçti. Ne saçmalıyordu bu adam. Dayanamadı. Birden sesini yükseltti.

"Aslaa! Ne saçmalıyorsun sen!?"

Bu çıkışı beklemeyen genç adam şaşırdı. Kaşlarını mümkünmüş gibi daha çok cattığında bir şey söyleyemeden Roza devam etti .

"Sen bu saçmalığı kabul edecek değisin degil mi?"

Roza'nın sesinin iyice yükselmesi ile şaşkınlığı tekrar sinire dönen Baran kadının üstüne giderek işaret parmağını yüzüne doğru tuttu.

"Kes sesini. Sana düşünceni soran yok."

Duydukları ile iyice cileden cıktı genç kadın. Bu zamana kadar sessiz kalması ölümü kabullenmiş olmasındandı. Bu adamı zaten bir cellad olarak kabul etmişti. Çok zorluk çıkarırsa işin kardeşine bulaşacağından korktuğundan hep sessiz kaşmıştı. Çünkü bu adamın öfkesini görüyordu. Kendisiyle yetinmeyebilirdi. Fakat şimdi bu saçmalığı asla kabul edemezdi. Asla böyle iğrenç bir insanla o kutsal gördüğü evliliği yapmazdı.

"Asıl sen şaçmalamayı kes. Asla ama asla öyle bir şey olmayacak."

Baran sinirle kadını kolundan tutup sertçe kendine çekti. Şimdi o nefret kusan nefesleri birbilerinin tenini yakacak kadar yakındı.

"Buna sen mi karar vereceksin sanıyorsun. Senin hayatın benim elimde."

Roza canının acısına aldırmadı. Gözleri doldu ama akıtmadı. Kitledi gözyaşlarını kızarmış olan gözlerinin içine.

"Öldür o zaman beni. Öldür. Ölmeyi tercih ederim."

Sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki dışarıda endişe içinde bekleyen Bedirhan ve Agit Ağa da duymuştu. Baran karışısındaki kadının hırçın tarafını ilk kez görmüştü. Gözlerinde ki o yakıcı siniri ilk kez fark etti.

"Demek ölmeyi tercih ediyorsun!"

Kolunu bırakıp kadını geriye itti Baran.Roza sandelensede  toparladı kendini daha sonra bütün cesaretini toplayıp konuştu.

"Ellbette ölmeyi tercih ederim. Senin gibi bir canavarla yaşanır mı ? Sen. Sen insan değisin. Ruhu,kalbi,aklı kararmış bir canavarsın. Ölen nişanlının düşmanlarını bulamadığı için ameliyatını yapan doktora,bir kadına saldıracak kadar acizsin ve acınacak haldesin."

Bu zamana kadar içinde birikenleri bir bir döküyordu. Bütün mekandakiler de Baran ile beraber dinliyordu kusulan bu öfkeyi. Baran duyduklarıyla kaskatı kesilmişti. Roza ise öylece duran adama nefretle bakıp içini dökmeye devam etti. Ve belki de hiç söylememesi gereken o cümleleri döktü dilinden.

"Biliyor musun? O ameliyatını yaptığım kıza acıyorum. Nasıl olur da senin gibi bir canavarla evlenmeyi kabul etmiş şaşırıyorum. Artık nasıl kandırdıysan. Belki. Belki de ölüm onun için kurtuluş olmuştur. Seninle evlenmektense ölüm kesinlike daha iyi bir çözüm. Hatta.. hatta iyiki ölmüş."

Sözlerini bitirdiği an boğazında hissettiği el ile nefesi kesildi. Baran'ın gözlerinden taşan ateş bulundukları mekanı yakacak derecedeydi artık, öyleki kafasından dumanlar çıkıyor deyimi bu gün bütün gerçekliğini ortaya koymuştu. Tam anlamıyla bir canavara dönüşmüs gibiydi artık. Kor dudaklarını Roza'nın kulağına yaklaştırdığında öfkeyle dışa vurduğu nefesi tenini yakıyordu kadının.

"Bu kurduğun cümleleri unutma. Seni nikahıma alacağım. Ömür boyu tutsak edeceğim seni kendime. Ve sana öyle bir cehennem yaşatacağım ki ölüme muhtaç kalacaksın ama ölmeyeceksin. Allah şahindim olsun, kurduğun bu bütün cümlelerin öcünü senden öyle bir alacağım ki canını almamı isteyeceksin. Bu gün bana ölmek için yalvardığın gibi ömrün boyunca yalvaracaksın."

  |  |   | 

Umarım beğenmişsinizdir yeni bölümü. ❤

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
Kendinize iyi bakın. ❤

Continue Reading

You'll Also Like

976K 40.8K 40
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
1M 61.3K 47
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
919 72 6
Karanlık, yalnızım diyen bakıştan sızar; her şeyi siyaha boyar. Kapılarını kapatarak kurtulamazsın, hayatını yıkar. Bende kapılarımı kapatmadım ama k...
162K 26 1
"Wattys 2020 Romantizm Kazananı" Ayzade bir kasabanın iki varsıl beyinden biri olan Asım Bey'in kızı, kasaba okulunun da öğretmenlerindendir. Kasaban...