SEN OLMALIYDIN

Od deniz_bakkal

4.1K 248 6

Aşk için ölmeyi seçmek kolay olandı. Peki aşkınız için yaşamayı denediniz mi? Více

SEN OLMALIYDIN
İLK AŞK
İLK DOST
EN UZUN GÜN
AŞKTAN KAÇIŞ
GİDELİM BU ŞEHİRDEN!
YÜZLEŞME
AŞK VE GURUR
İSTANBUL'U DİNLİYORUM
SANA GİDEN YOLLAR KAPALI
ÜÇ KELİME
O BENİ DEĞİL, SENİ SEVİYOR
SİNSİ BİR HASTALIK
NEFES BİLE ALAMIYORKEN
YÜZÜK
BİRLİKTE AKAN GÖZYAŞLARI
ÜÇ CÜMLE
SENİ ÖLSEM BİLE SEVECEĞİM
MEKTUP (İTİRAF)
YAŞAMAYI UNUTMAK
O ADAM
UMUT
ANLATAMIYORUM
DİĞER ZAMANLARDAN DAHA GÜZEL
KAHVE FALI
BENİMLE EVLENİR MİSİN?
SÖZÜN ŞİİRLERİN MÜKEMMELİDİR
BEN HEP SENİNDİM
ÜŞÜYORUM, KAPAMA GÖZLERİNİ
SEN OLMALIYDIN FİNAL

SÖYLENMEMİŞ SÖZCÜKLER

77 6 0
Od deniz_bakkal

Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar

Sesinde ne var biliyor musun
Söylenmemiş sözcükler var

Cemal Süreya

O gün o sahaf dükkanında dakikalar saatlere, saatler günlere, günlerse aylara dönüştü. Salim bey alnından akan terlere inat, Biset'e hiçbir şey belli etmemeye çalışıyor; farklı farklı konular açarak onu oyalamayı başarıyordu.

Salim beyin kapının tam yanında, dükkanın girişinde duran masası; dükkanın bulunduğu sokağın girişini görebileceği bir konumdaydı. Bu sebeple sık sık sokağın girişine bakıyor, Tekin'in gelip gelmediğini kontrol ediyordu.

''Arka tarafta rafların üzerinde birkaç kitap var kızım. Onları yerine koyar mısın?'' dedi Salim bey heyecanla ayağa kalkarak.

Biset şaşırmıştı. Bu kadar heyecana gerek var mıydı?

''Tabi Salim amca.'' dedi yerinden yavaşça kalkarak.

''Hadi kızım, acele et.''

''Tamam Salim amca ama...''

Biset daha cümlesini bitiremeden Salim bey onu arka tarafa doğru iteklemeye başlamıştı. Biset ne olup bittiğini anlayamasa da, çok da fazla sorgulamadan dükkanın arka kısımlarına doğru ilerlemeye başladı.

Tekin dükkana girip selam verirse, Biset duyacaktı. Bu yüzden hızlı adımlarla dışarı çıktı Salim bey. Tekin'i dışarıda karşıladı. Kısa bir şekilde hal hatır sorduktan sonra;

''Sen içeri geç oğlum. Ben beş dakikaya geleceğim. Ufak bir işim var ama geç kalmam merak etmeyin.''

Tekin gülümseyerek dükkana doğru baktı. İçerisi boş görünüyordu.

''Olur Salim amca ama çocukları göremedim.''

''Şey... Doğru ya... Çocuklar arka taraftalar. Kızlar birkaç kitap bakmak istediler. Hallerinden memnun görünüyorlar. Sessizce gidip korkutma çocukları.''

Salim bey Tekin'i o kadar iyi tanıyordu ki. Sırf bunu söylediği için, Tekin arka tarafa sessizce gidecek ve onları korkutmaya çalışacaktı. Bundan hiç şüphesi yoktu. Her ne kadar sert ve soğuk görünse de içindeki çocuğu öldürmeyi başaramamıştı Tekin.

Gerçekten de Salim beyin dediği gibi oldu. Tekin sessiz sedasız arka tarafa doğru ilerlemeye başladı. En arka rafa kadar kimseyi göremediği için, onların tam da burada olduğunu düşünerek birden zıpladı.

Biset'i karşısında gören Tekin'in yüzündeki ifade ile Biset'in attığı çığlık ve yüzündeki ifade bir anda ortamın buz kesmesine neden olmuştu. Biset o kadar çok korkmuştu ki olduğu yere yığılıp ağlamaya başladı.

Biset'in oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi ağladığını gören Tekin ne yapacağını şaşırmış, bir adım sağa bir adım sola gidip gelmeye başlamıştı. En sonunda olduğu yerde dizlerinin üstüne çöküp,

''Özür dilerim Biset, lütfen ağlama...'' diyebildi sadece.

Biset'in ağlamaya başlamasına sebep olan korku, aşklarının başladığı bu yerde karşısında yeniden Tekin'i görmüş olmanın verdiği duyguya bırakmıştı yerini. Tekin'e baktıkça daha çok ağlamak geliyordu içinden. Durduramıyordu kendini.

Tekin dizlerinin üzerine çökmüş Biset'e bakmaya devam ediyor, onu korkudan ağlatmış olmanın verdiği üzüntüyle onu yeniden burada görmüş olmanın verdiği sevinç arasındaki duygu karmaşasını çözümlemeye çalışıyordu. Biset'e doğru yaklaştı ve son sözlerini tekrarladı,

''Biset, gerçekten bilerek yapmadım. Tekrar özür dilerim. Lütfen ağlama artık. Olur mu?''

''Korkuttun beni.'' dedikten sonra bacaklarını karnına çekti ve yüzünü diz kapaklarına koyarak ağlamaya devam etti.

''Senin burada olduğunu bilmiyordum. Bilerek yapmadım.'' dedi Tekin.

Biset ağlamaya devam ediyordu.

''Ne yapmam gerekiyor ağlamaman için?''

...

''Kafanı kaldırıp yüzüme bakar mısın?''

...

''Seni seviyorum.'' dedi Tekin.

Biset'in hıçkırarak ağlayışı onlarca cümleden sonra sadece iki kelime ile son bulmuştu.

''Duydun mu? Seni seviyorum.''

Biset'in ağlamayı bıraktığının farkındaydı Tekin. Ama başını kaldırıp gözlerine bakana kadar devam etmeye kararlıydı.

''Seni o kadar çok seviyorum ki, seni ağlarken gördüğüm zaman ölecekmiş gibi hissediyorum.''

Biset daha fazla dayanamadı. Kafasını hafifçe kaldırdı. Tam o anda ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözleri, Tekin'in ağlamamak için çırpınan gözleriyle buluştu.

''Bir şey demeyecek misin?''

Biset hiçbir şey demedi. Sadece Tekin'e bakmaya devam ediyordu. Gözlerini bir an bile kırpmadan, Tekin'in gözlerinden bir an bile ayırmadan öylece bakıyordu.

''Ben gidiyorum.'' dedi Tekin. Ayağa kalktı ve yavaşça yürümeye başladı. Biset'in onu durdurmasını bekler gibiydi.

''Azra ile evlenmeyecek misin?'' dedi Biset.

''Hayır.''

''Onu sevmiyor musun?''

''Cevabını bildiğin şeyler soruyorsun.''

''Bilmiyorum.'' diye bağırdı Biset. ''Artık senle ilgili hiçbir sorunun cevabını bilmiyorum.''

''Kendinden mi emin değilsin, yoksa benden mi?''

Bu soru Biset'in bir an duraksamasına sebep oldu.

''Uzun zaman önce bana evlilikle ilgili söylediklerini hatırlıyor musun?'' dedi Tekin ve devam etti;

''Ben o konuşmadan beri, senle birlikte ölmeyi diliyorum Biset. Ama belli ki senin birlikte ölmeyi dilediğin başka biri varmış.''

Biset evlilikle ilgili söylediklerini kelimesi kelimesine hatırlıyordu.

''Bakın Tekin bey... Sizin soytarılık dediğiniz şey, iki insanın bir ömür birbirlerini seveceğine söz vermeleridir. İki insanın hastalıkta ve sağlıkta yan yana, omuz omuza duracaklarına söz vermeleridir. Başka hiç kimseye bir kadın veya erkek gözüyle bakmayacaklarına, dünya üzerinde sadece birbirlerini göreceklerine söz vermeleridir. Birlikte yepyeni bir hayata adım atıp, birlikte ölmeyi dilemeleridir. Evlilik bir aile kurmak demektir. Eğer tüm bunlar size soytarılık gibi geliyorsa, yalnız ölmeye mahkumsunuz demektir. Çünkü ölürken yanı başınızda sizin için ağlayacak birisi asla olmayacak. Sizin yerinize ölmeyi dileyecek birisi asla olmayacak. Ve siz öldükten sonra bile, anılarınıza tutunarak bir gün size kavuşmak için yaşamak zorunda kalan kimse olmayacak. Size olan aşkı için sizle birlikte ölecek birçok kadın vardır Tekin bey. Ama sizin aşkınız için sizsiz yaşamaya katlanacak hiç kimse olmayacak.''

Evet, o gün Cihan, Azra ve Tekin'le birlikte oturdukları kahvaltı masasında tam da bunları söylemişti Biset. Ama Tekin'in o güne ait düşüncelerinin böyle olduğunu tahmin etmemişti. O günkü hislerinin bir karşılığı olabileceğini hayal dahi edemezdi. Sakince ayağa kalktı.

''Tekin.'' dedi ona doğru bir adım atarak. ''Ben söylediklerimin arkasındayım. Dünyadaki milyarlarca adamın içerisinden birisi, yalnızca birisi tüm hayatım boyunca yanımda olacak. Tüm hayatımı da o insanla birlikte ölmeyi dileyerek geçireceğim.''

Tekin birkaç hamleyle Biset'in yanına geldi ve yumruğunu Biset'in arkasındaki duvara indirdi.

''Öyleyse neden evlendin Biset? Gerçekten tüm hayatını geçirebileceğin adamı bulduğun için mi evlendin? Allah aşkına bunun mantıklı bir açıklamasını yap bana. Aylardır, günlerdir, gecelerdir düşünüyorum. Bu sorunun cevabı yok Biset. Neden evlendiğin sorusuna verilecek hiçbir cevap yok!''

''Biraz sakinleşince konuşalım. Yoksa her şey daha kötü olacak.''

''Sakinleşmeyeceğim Biset. Söyleyeceğin bir şey varsa şu an söyle. Eğer şimdi söylemezsen, bu konuyu bir daha hiçbir zaman konuşmayacağım seninle. Ne oldu? Yine ailen mi zorladı? Evlendiğin adam sana kötü bir şey mi yaptı? Yoksa tek gecelik bir ilişki sonucu hamile kaldığın için mi apar topar evlendin? Bunlardan birisiyse kabul edebilirim. Ne kadar kötü olursa olsun kabul edebilirim. Ama o şaşalı evlilik konuşmalarında geçen adamla tanıştığını söyleyeceksen, söyleme daha iyi. Açıkla şimdi, neden evlendin Biset?''

''Sen ne söylediğinin farkında değilsin Tekin. Bu yüzden sus. İlerde pişmanlık duyacağın şeyler söylüyorsun, lütfen sus.''

''Ben mi pişman olacağım? Hayır Biset hanım. Bu söylediklerimden asla ve asla pişmanlık duymayacağım. Aptal herifin tekiyim ben. Aşktan uzak durarak yaşamak yerine, kendimi bu hallere düşürdüğüm için; daha birkaç dakika öncesine kadar karşımdakinin evli bir kadın olmasını dahi umursamadan ona onu sevdiğimi söylediğim için aptalın tekiyim. Benim şu hayattaki tek pişmanlığım sensin Biset. Sen olmasaydın, mutlu bir hayat sürüyor olurdum!''

''Ben olmasaydım, öyle mi?''

''Evet, öyle. Keşke hiç gelmeseydim Antep'e. Keşke hiç karşılaşmasaydık. Keşke öpmeseydim seni burada. Kurşun kalemle yazılmış bir yazı gibi tek hamlede silip atabilseydim seni. En azından silik bir iz kalırdı kağıt üstünde, benim bile çoğu zaman fark etmeyeceğim, üzerine başka şeyler yazabileceğim silik bir izden ibaret olurdun hayatımda. O güne geri dönsem, seni görmemiş gibi yapıp yoluma devam ederdim!''

''Yeter!'' dedi Biset. ''Seni daha fazla dinlemek istemiyorum.''

''Ağlamana dayanamadığımı söylediğim için mi ağlıyorsun? Ağlayınca yumuşayacağımı ve söylediklerim için pişmanlık duymaya başlayacağımı mı sanıyorsun? Aşık olduğum o saf ve temiz kıza ne oldu Biset? Gözyaşlarını silah olarak kullanan sadakatsiz bir kadına mı dönüştün?''

''Tekin git! Artık yüzünü görmek istemiyorum.''

''Neden? Kocandan daha yakışıklı bir yüzüm var halbuki.''

''Saçmalıyorsun git! Şu haline bakıyorum da iyi ki de evlenmişim. Böyle bir adama adayacağım bir ömrün, zindandan farkı olmazdı. Git artık.''

''Gitmiyorum. Bana yaşattığın acıyı senin de yaşadığını görmeden gitmeyeceğim. Sana zindan ne demekmiş göstereceğim.''

''Acı çekmediğimi mi sanıyorsun? Oradan bakınca çok mu mutlu görünüyorum? Seni bırakıp yurt dışına gittiğimi, kendime güzel bir hayat kurduğumu, erkeklerle günümü gün edip sonra da içlerinden birisiyle evlenip mesut bir şekilde yaşadığımı mı düşünüyorsun?''

Bu sözlerden sonra kahkaha atmaya başladı Tekin. Sonra tek hamlede Biset'i belinden kavradı, kendine çekti ve öptü. Biset onu tüm gücüyle itiyor, başını çevirip bu utanç dolu ana son vermeye çalışıyordu. Tekin ise yıllardır içinde biriktirdiği tüm acı ve intikam hırsını dudaklarıyla Biset'e yüklüyor, bu an bittikten sonra acısının hafifleyeceğini sanıyordu.

Tekin'in bir anlık duraklamasından faydalanan Biset bağırmaya başlamıştı.

''Senden nefret ediyorum. Ölesiye nefret ediyorum..''

''Hayır, bana aşıksın. Bana o kadar aşıksın ki, kocasına sadık olacağına yemin eden o masum kızı bana her yaklaştığında bir kez daha öldürüyorsun.''

''Ben kocasına sadakatsizlik edecek biri değilim!''

''Şu an yaptığın ne peki? Bana karşı koymaya çalışırken bile beni istediğinin farkında değil misin? İstesem bu günün daha farklı bitmesini sağlayamayacağımı mı sanıyorsun? Eğer gerçekten istersem sabah gözlerini bir otel odasında açmanı sağlayabilirim. Ama bunu yapmayacağım. Neden mi? Yatağıma almaya tenezzül edeceğim kadınlardan bile değilsin.''

Bu cümle Biset'in sabrının son noktasıydı. Hiddetle havaya kaldırdığı eli Tekin'in yanağına inerken, bunları nasıl söylediğine inanamayan Tekin tanıştıklarından beri ilk kez Biset'in kendinden iğrendiğini görüyordu bakışlarında. Yavaş yavaş buğulanan görüntü, çok kısa bir süre sonra kararmaya başlamıştı. Hayatının aşkı kendinden uzaklaşırken, Tekin de olduğu yere yığılmıştı.

Biset masanın oradan çantasını alıp koşar adım sahaf dükkanından uzaklaşıyordu. Tekin ise gözlerini açtığında nerede olduğunu bilmediği, kitaplarla sarılı bir yerde oturuyor, anlamsız bakışlarla kendisine yardım edecek birini arıyordu. Birkaç kez seslense de kimseden yanıt alamamıştı. Cebini yokladı ancak telefon bulamadı. Sırtındaki çantayı çıkartıp önüne aldı ve karıştırmaya başladı. Daha telefona ulaşamadan bir defter geçti eline. Açtı ve içinde yazanları okumaya başladı.

Biset defalarca kez sokağın başına gidip geri dönmüştü. Tam dükkandan çıkarken duyduğu ses, onun oradan uzaklaşmasına engel oluyordu. Yere düşen kitap sesleri Tekin'e bir şey olduğu korkusunu uyandırıyor, ancak gururu o sahaf dükkanına geri dönmesini engelliyordu. Tüm bu yaşananlara rağmen dayanamadı Biset. Sahaf dükkanına girip, biraz önce Tekin'le karşılaştıkları en arka kısma doğru yürüdü.

Biraz önce gözlerinden alevler çıkan o adam, şimdi bir çocuk gibi yere oturmuş elindeki defterde yazanları okuyordu.

''Tekin...''

Seslenmesine rağmen tepki vermeyen bu adamın şu anki hali, çocukken parkta gördüğü o çocuğa benziyordu.

Eğildi ve omzuna dokundu.

''Tekin... Beni duyuyor musun?''

Tekin kafasını kaldırıp kendisine seslenen bu kadına baktı.

''Biset...''

Kendisine böyle seslendiğine göre hatırlıyordu. Ama neden o şekilde oturmuş ve hastaymış gibi bakıyordu?

''İyi misin?''

''İyi değilim.''

''Ne oldu?''

''Yanıma oturur musun?''

''Gitmem gerek Tekin. Sadece iyi olup olmadığını görmek istedim.''

Tekin uzandı ve Biset'in elini tuttu.

''Gittiğin zaman aylarca, hatta yıllarca dönmüyormuşsun. Gitme...''

''Anlamadım?''

''Burada öyle yazıyor.'' dedi Tekin, elindeki defteri Biset'e doğru uzatarak.

''Benim kim olduğumu hatırlıyor musun?''

''Biset değil misin? Boyun, kilon, yüz hatların ve hatta bakışların. Burada yazılanlar gibisin. Hem bu resim de tıpkı sana benziyor.''

''O defteri bana verir misin?''

Tekin hiç düşünmeden uzattı defteri Biset'e.

''Bir süre bende kalabilir mi?''

''Ama...''

''Okur okumaz getireceğim, lütfen.''

''Peki.'' dedi Tekin.

''Biraz önceki halinden ne kadar farklısın.''

''Biraz önce nasıldım ki?''

''Boşver.''

Tam bu sırada Cihan'ın sesi duyuldu. Tekin'e sesleniyordu.

''Buradayız.'' dedi Biset, elindeki defteri alelacele çantasına koyarak.

Cihan kötü bir şey olduğunu hissetmiş, Biset'in sokakta dönüp durmasından da şüphelenmiş ve daha fazla dayanamayıp soluğu burada almıştı.

''Abi!'' dedi Tekin'i yerde görünce.

''Tekin'i sana emanet ettiğime göre, artık gidebilirim.'' dedi Biset.

''Her şeyi daha da kötü hale getirdik değil mi?'' dedi Cihan.

''Artık böyle oyunlara kalkışmayın, olur mu?''

Cihan her ne kadar cevap vermese de, Biset onun ne demek istediğini gözlerinden anlamıştı. Seri adımlarla sahaf dükkanından çıktı ve eve doğru yürümeye başladı. Abisiyle burada buluşacaklarını unutmuştu.

Biset çıktıktan bir süre sonra Salim bey ve kızlar da geldi Cihan ve Tekin'in yanına. Tekin'i yavaşça yerden kaldırdılar ve Salim beye Tekin'i merak etmemesini, iyi olacağını söyleyip eve gittiler. Neyse ki evde kimse yoktu. Tekin'i odasına çıkardılar ve yatağına uzanmasını sağladılar. Tekin sürekli Biset'i soruyor ve onu yanında görmek istediğini söylüyordu.

''Neden yalnızca onu hatırlıyor?'' dedi Zeynep usulca.

''Bilmiyorum, bu ilk defa oluyor.''

''Hastaneye götürmeliydik.'' Azra ikisinden de telaşlı görünüyordu.

''Doktoruna mesaj attım, birazdan burada olur.'' dedi Cihan ve devam etti '' Hastaneye götürürsek yengemin kesin haberi olur. Endişelenmesini istemiyorum.''

Gerçekten de kısa bir süre sonra Tekin'in doktoru geldi. Onunla yalnız görüşmek istediğini söyleyip odasına girdi. Bir süre sonra odadan çıktı ve gergin bir şekilde kendisini bekleyen Cihan, Zeynep ve Azra'ya durumu anlattı. Tekin'in ilaçlarını ihmal etmemesi gerektiğini söyleyip evden ayrıldı.

Zeynep doktoru kapıya kadar geçirirken, Cihan ve Azra kendilerini Tekin'in odasında buldular.

''Tekin, iyi misin?'' dedi Azra.

''Biset nerede?''

Azra ve Cihan birbirlerine baktılar.

''Gelecek birazdan.'' dedi Cihan. O an başka bir cevap gelmemişti aklına.

''Bizi hatırlamıyor mu?'' dedi Zeynep odanın kapısını aralarken.

''Sanırım Biset dışında kimseyi hatırlamıyor.''

Tekin'i fazla sıkıştırmak, sorularla boğmak istemeseler de, kafalarındaki soru işaretleri susmalarına engel oluyordu.

''Abi...'' dedi Cihan, Tekin'in ayak ucuna oturarak.

''Biset ile ilgili neler hatırlıyorsun?''

''Sahaf dükkanında yanımdaydı işte. Hatta ona defterimi verdim. Evet, benim defterim olsa gerek. Sırtımdaki çantadaydı çünkü.''

''Ne yazıyordu ki defterde?''

''Biset isimli o kadınla ilgili birçok şey yazıyordu. Ben defteri okurken o geldi yanıma zaten.''

''Gelen kişinin Biset olduğunu nereden anladın peki?''

''Defterdeki tarife uyuyordu.''

''Tarif mi?''

''Evet. 'Hafızanı kaybedersen ve böyle bir kız karşına çıkarsa onu hemen hatırla.' yazılmış ve Biset tarif edilmişti. Ayrıca hatırlamak için kolaylık sağlayacak birkaç resim de çizilmişti.''

''Tekin resim çizebiliyor muydu?'' dedi Azra. Bunca yıldır tanıdığı; önce arkadaşı, sonra sevgilisi ve sonra da dostu olduğu adamın böyle bir yeteneği olduğunu ilk kez duyuyordu.

Bunu ilk kez duyan tek kişi Azra değildi. Cihan da Tekin'in resim çizebildiğini bilmiyordu.

''Uyumak istiyorum.'' dedi Tekin. ''Biset geldiği zaman uyandırırsınız.''

Biset'in gelip gelmeyeceğinden emin olmamanın verdiği tedirginlikle birbirlerine baktı hepsi. Sessizce kapıyı çekip uyumak isteyen Tekin'i yalnız bıraktılar.

***

''Neredesin sen? Kaç saattir Salim abinin dükkanında seni bekliyorum!''

Biset'i bulamayıp çılgına dönen Ahmet sinirinden ağlayacak gibi görünüyordu.

''Senle orada buluşacağımızı unutmuşum abi, kusura bakma. Beni biraz yalnız bırakır mısın?''

Ahmet önce Biset'in yaş dolu gözlerine, sonra da dikkatle okumaya çalıştığı deftere baktı.

''O elindeki ne?''

''Tekin'in günlüğü.''

Biset gün geçtikçe daha açık sözlü olmaya başlıyordu.

''Neden sende?''

''Okuyup geri vereceğim.''

''Ne zaman geri vereceğini sormadım. Neden sende olduğunu sordum.''

Biset abisine her şeyi dosdoğru anlatmamıştı. Mesela Tekin'in hastalığı. Bundan ailesindeki kimsenin haberi yoktu. Olmamalıydı da.

''Salim abinin dükkanında karşılaştık. Bunu düşürdüğünü fark ettim, merak edip aldım.''

''Bir an önce geri ver onu.''

Biset böyle üzgün ve kızgın olduğuna göre, hiçbir şey yolunda gitmemişti bugün. Bu yüzden üstelememeye ve Biset'i yalnız bırakmaya karar verdi Ahmet. Odadan çıktı ve sakince kapıyı kapatarak ailesinin yanına gitti.

''Bu kızda bir haller var...'' dedi Fevzi bey.

''Aman canım, yok bir şey. Sana öyle gelmiştir.'' dedi Türkan hanım. Biset'in gönlünün hala Tekin'de olduğu belliydi. Fevzi bey fark etmeden ya da kulağına herhangi bir laf söz gitmeden bu konunun kapanması en hayırlısıydı.

''Ah benim akılsız kızım...'' dedi içinden ve devam etti ''...vazgeç artık şu sevdadan.''

***

Kızlar muhabbet etmeye devam ederken Cihan yerinden kalktı ve yavaşça Tekin'in odasının kapısını açtı.

''Uyandın mı?'' dedi, yatakta boş boş etrafı izleyen Tekin'i görünce.

''Hiç uyumadım ki...''

''Peki beni...''

''Hatırlıyor musun diyeceksin değil mi?''

''Şey, evet öyle diyecektim.''

''Hatırlıyorum Cihan.''

Cihan bir hamlede sarıldı Tekin'e.

''Hoşgeldin abi.'' diyebildi sadece.

''Dur oğlum dur. Zeynep görürse kıskançlıktan kıvranacak.''

Karşılıklı gülüştüler. Ama Tekin'in gülümsemesi kısa sürdü.

''Cihan ne oldu orada? Buraya nasıl geldim?''

''Bir problem olduğunu anlayıp sahafa koştum. Ben geldiğimde sen yerdeydin, Biset tam karşında ayakta duruyordu. Bir şeyler konuşuyordunuz. Sonra seni bana emanet ettiğini söyledi ve gitti.''

''Sonra da beni alıp eve getirdiniz yani. Bu kadar mı?''

''Bu seferki diğerlerinden farklıydı aslında.''

''Ne demek farklıydı?''

''Hafızanı kaybedersen Biset'i nasıl hatırlayacağını anlattığın bir defterin mi var senin?''

''Sen nereden biliyorsun?''

''Şu an mesele benim bunu nereden öğrendiğim değil. O defter, Biset'in eline geçmemesi gereken bir defter mi peki?''

''Kesinlikle. Biset asla görmemeli onu. Hele içindekiler... Asla okumaması gerekiyor.'' dedi ve koltuğun üzerinde duran çantasına doğru koştu Tekin.

''Defter yok! Sende değil mi? Hadi hemen ver onu bana.''

''Bende değil.''

''Kayıp mı oldu? Düşürmüş müyüm bir yere? Kimse bulmadan bulmamız lazım Cihan.''

''Onda.'' dedi Cihan. ''Defteri ona vermişsin.''

''Kimde?''

Aslında bu soruyu daha sormadan cevabını tahmin etmişti Tekin. Ama bir ihtimal diyordu kendi kendine, küçük bir ihtimal de olsa farklı bir yanıt duyabilmeyi umuyordu.

''Biset'te.''

Tekin yatağın üzerine oturdu sakince. Dirseklerini bacağının üzerine yerleştirip, elleriyle yüzünü kapattı. Düşünüyordu. O defterin neden Biset'te olduğu sorusunun cevabını arıyordu. Olan biteni hatırlamaya çalışıyor ama başaramıyordu.

''Ben mi verdim yani defteri?''

''Öyle dedin.''

''Baştan anlatsana sen şunu.''

Cihan sakince her şeyi anlattı Tekin'e.

''Hafızamı kaybetsem bile Biset'i unutamıyor olmayı ben de çok isterdim.'' dedi Tekin ve devam etti ''Ama ne yazık ki öyle olmuyor. Herkesi, her şeyi unutuyorum. Bu yüzden de onu hatırlatacak bir şeyler olsun istedim. O defteri hep yanımda taşıdım ki, nerede olursam olayım, nereye gidersem gideyim; olmam gereken yerin onun yanı olduğunu, ulaşmam gereken yolun sonunda o olduğunu bileyim. Ama bunu tahmin edemedim işte. Onun yanında hastalanacağımı ve kendi elimle o defteri ona vereceğimi tahmin edemedim.''

''Onun okumaması gereken ne olabilir o defterde abi? Ondan saklamak istediğin şey ne?''

''Ona olan aşkım.'' dedi Tekin. ''Ona karşı beslediğim hislerin ne kadar öldürücü, ne kadar küçük düşürücü, ne kadar çaresizlik dolu olduğunu bilmesini istemezdim.''

Kısa bir sessizlikten sonra yatağından zıplayıverdi Tekin.

''Cihan! Senden bir iyilik daha yapmanı isteyeceğim.''

''Ne iyiliği?''

''Beni bir kez daha Biset ile görüştürür müsün?''

***

Tekin ve Cihan her zamanki parkta ve her zamanki bankta oturmuş Biset'i beklerken, Cihan Tekin'in kendisini sürekli uyarmasından bıkmış bir şekilde;

''Tamam abi, anladım. Hafızan yerine gelmemiş gibi davranacağım. Ama bu konuda bir kez daha bir şey söylersen Biset'e her şeyi anlatırım.'' dedi.

''Tamam söylemeyeceğim. Ama sen de...''

''Abi!''

''Tamam oğlum, tamam. Yanlışlıkla ağzından falan kaçırırsın diye endişeleniyorum.''

Cihan sinirle ayağa kalktığı an kendilerine doğru ilerleyen Biset'i gördü.

''Abi geliyor! Biset geliyor!''

''Tamam dur, sakin ol. Benim de paniklememe sebep oluyorsun.''

Cihan sakin olmaya çalışarak kendilerine doğru yürüyen Biset'e selam verdi.

''Merhaba Biset.''

''Merhaba Cihan, nasılsınız?''

Nasılsınız sorusundaki çoğul eki Biset'in asıl merak ettiği kişinin Tekin olduğunu açıklar nitelikteydi.

''İyi olmaya çalışıyoruz. Sen nasılsın?''

''İyiyim.''

''Abim senle görüşmek istediği için bu saatte rahatsız ettik seni.''

''Rahatsız etmediniz. Siz aramasaydınız, ben görüşmek isteyecektim zaten. Tekin nasıl, hafızası yerine...''

''Gelmedi!'' dedi Cihan, Biset'in cümlesini tamamlayarak. Ancak bunu o kadar yüksek sesle ve panik halinde söylemişti ki, Tekin içinden ona tonlarca küfrü saydırmaya başlamıştı bile.

''Anlıyorum.'' dedi Biset. ''Bizi biraz...''

''Elbette yalnız bırakırım.''

''Hala aynısın.'' dedi Biset. ''Hala söylemek istediklerimi ben daha söylemeden tahmin edebiliyorsun.''

''Sen de hala aynısın.'' dedi Cihan. ''Söylemek istediklerin Tekin ile ilgili olduğu zaman, benim tahmin etmemi bekliyorsun. Her şeyi açıkça söyleyebilen Biset, konu Tekin abim olduğu zaman iki cümleyi bir araya getiremez hale geliyor.''

''Canın dayak istedi sanırım.''

''Uzun zamandır tekme atmıyorsun. Ayak bileklerim özledi attığın tekmeleri.''

Karşılıklı gülüştüler.

''Ben gidiyorum o halde. Buralarda dolanıyor olacağım. Konuşmanız bitince çaldırırsan, gelip abimi alırım.''

''Anlaştık.'' dedi Biset.

Cihan Tekin'e doğru yürüdü ve bir şeyler fısıldadı. Tekin kafasını sallayarak yanıt verdi ve Cihan parktan uzaklaşmaya başladı. Biset yavaş adımlarla Tekin'e doğru ilerledi ve yanına oturdu.

''Merhaba.'' dedi Tekin.

''Merhaba.''

Kısa bir süre ikisi de sessizliğini bozmadı.

''Konuşmayacak mıyız?'' dedi Tekin.

''Konuşalım, ancak önce senden aldığım şeyi geri vermem gerekiyor sanırım.'' Biset çantasından çıkardığı defteri Tekin'e uzattı.

''Hepsini okudun mu?''

''Okudum.''

''Sanırım benim de okumam gerekecek.'' dedi Tekin, oyununun ortaya çıkmaması için.

''Belki de o defteri hiç bulamayacağın bir yere saklaman gerekecek.''

''Anlamadım?''

Biset Tekin'e doğru döndü.

''Hafızan yerine geldiğinde bulamayacağın bir yere koyar mısın o defteri?''

''Madem bulmamı istemiyordun, bana neden veriyorsun defteri?''

''Çünkü bu defteri ortadan kaldırması gereken kişi ben değilim.''

''Ben de değilim.'' dedi Tekin ve devam etti; ''Bu defteri ortadan kaldırması gereken kişi Tekin.''

''Sen Tekin değil misin?''

''Değilim. Onun gibi görünüyor, onun gibi konuşuyor ve onun ismini taşıyor olabilirim ama ben o değilim. Onun gibi düşünemiyor, onun hissettiklerini hissedemiyorum. Bu da demek oluyor ki defterin asıl sahibi ben değilim.''

''Hastayken bile mantıklı olmandan nefret ediyorum.''

''Anlamadım?''

''Boşver.'' dedi Biset gülümseyerek. ''Sana önemli bir şey söylemem lazım.''

''Dinliyorum.''

Tüm dikkatini kendisine vermiş, gözlerini gözlerine kilitlemiş bir şekilde söyleyeceği şeyleri duymayı bekleyen Tekin'e baktı Biset.

''Gerçekten hafızanı geri kazanmadın mı Tekin? Neden gözlerin benim bildiğim ve sevdiğim adam gibi bakıyor öyleyse? Ya her şeyi hatırlıyorsan? O zaman ne yapacağım?''

''Biset, konuşmayacak mısın?''

''Konuşuyorum.'' dedi Biset. ''Ama sen duymuyorsun.''

''Duyuyorum Biset. Hafızamı tekrar kazanıp kazanmadığımı merak ediyorsun. Eğer hafızam yerine geldiyse söyleyeceğin şeyleri söylememen gerekiyor çünkü değil mi? Hayır, bunu fark etmemen lazım. Bana söyleyeceğin şeyleri duymaya çok ihtiyacım var. Seni hafızamın geri gelmediğine ikna etmem lazım.''

''İçinden geçirdiğin şeyleri nasıl duyabilirim? Akıl okuma yeteneğim yok maalesef.''

''Bakışlarımızla anlaştığımız zamanlar olurdu eskiden.''

''Ama şu an bu mümkün değil. Çünkü karşımda isminden başka bir şey bilmediğim ve neden sevdiğimi anlamaya çalıştığım bir kadın oturuyor.''

''Neden sevdiğini anlamaya çalıştığın mı?''

''Evet. Defterde seni sevdiğimi ve asla unutmamam gerektiğini yazmışım. Ama neden seni sevdiğimi bilmiyorum. Okuyunca anlayacağım muhtemelen ama okuyana kadar merak etmeye devam edeceğim.''

''Beni neden sevdiğini ben de bugün öğrendim aslında.''

''Nasıl yani?''

''Defteri okuyunca kafamdaki soru işaretleri uzaklaşıp gittiler diyorum.''

''Defteri okumadan önce kafanda soru işaretleri mi vardı?''

''Evet, vardı. Hele bugün sahafta yaptıkların, söylediklerin... Seni bir ömür silmeme yeterdi ama...''

''Ne yaptım ki sana?''

''Boşver.''

''Ama dedin... Devamını getirmedin...''

''Elindeki defter kafamı karıştırdı Tekin.''

''Gittikçe daha da çok merak etmeye başladım.''

''O defterin benim olmasına izin verir misin?''

''Gerçek Tekin burada olsaydı izin verir miydi?''

''Vermezdi.''

''O zaman ben de veremem, üzgünüm.''

Küçük bir çocuk gibi dudaklarını büküp kafasını önüne eğdi Biset. Onun kendisini görmemesinden faydalanıp, sevgi ve özlem dolu bir bakışla izledi Tekin onu.

''Neden defteri yok etmek istiyorsun?''

''Çünkü Tekin bunu her okuduğunda daha da çok acı çekiyordur muhtemelen. Onun acı çekmesini istemiyorum.''

Tekin'den üçüncü şahıs olarak bahsetmeye başlamıştı Biset. Sanki şu an aralarında olmayan birinden bahsediyormuş gibiydi. Bu da demek oluyordu ki Tekin'in hafızasının yerine gelmediğine inanmıştı. Artık söyleyeceklerini söylemesinin tam vaktiydi.

''Acı çekmesini istemiyorsun demek. Peki defteri ortadan kaldırdığımız zaman acı çekmeyi bırakacak mı?''

''Sanmıyorum.'' dedi Biset iç çekerek, ''Muhtemelen bir başka deftere yazmaya devam edecek hislerini.''

''Ya yazmazsa? Yani ya gerçekten bırakırsa acı çekmeyi?''

''Nasıl yani?''

''Aslında bunun defterle bir ilgisi yok. Zamanla seni unutabilir demek istiyorum.''

''Ama biz birbirimize aşık olalı o kadar uzun zaman oldu ki... Üstelik yıllarca birbirimizi hiç görmediğimiz halde sevdi beni. Unutabilse, şimdiye kadar çoktan unutmuş olurdu.''

''Beş yıl boyunca unutamadığın bir insanı, bir anda, kısacık bir anda silip atabilirsin. Yeter ki o insanı silmen için ihtiyaç duyduğun sebebi bul.''

''Aslında beni silmek için ihtiyaç duyduğu sebebi buldu. Daha doğrusu bulması gerekiyordu.''

''Anlayamadım.''

''Evli bir kadını sevmeye devam edebilir misin?''

''Elbette edebilirim. Sevdiğim kadının evlenmiş olması, onu sevmeme engel değildir. Sadece onunla birlikte olma ihtimalimi ortadan kaldırır.''

''Sen de onun gibisin.''

''Kim gibiyim?''

''Gerçek Tekin gibi.'' dedi Biset belli belirsiz gülümseyerek.

''Gittikçe daha çok merak etmeye başladım.''

''Kimi?''

''Gerçek Tekin'i'' dedi Tekin hislerini belli etmemeye çalışarak.

''Sanırım Tekin'e söyleyemediğim şeyleri sana söyleyebilirim. Çünkü belki birkaç dakika belki de birkaç saat sonra söylediğim hiçbir şeyi hatırlamayacaksın.''

''Senle konuştuklarımı deftere not alıp gerçek Tekin'in de duymasını sağlayabilirim ama.'' dedi Tekin.

''Ah be oğlum. Her aklına gelen söylenmez ki. Hiçbir şey anlatmayacak şimdi sana.''

''Böyle bir şeyi yapmayacağını biliyorum.''

Tekin şaşırdı. ''Nereden biliyorsun?''

''Yapacak olsaydın bana söylemezdin. Üstelik hafızanı kaybetmiş olsan da, normalde olduğun gibi verdiğin sözlere sadık kalacağını biliyorum.

''Sana herhangi bir söz vermedim ki.''

''Şimdi vereceksin işte.''

''Ne sözü?''

''Sana söyleyeceklerimi Tekin'in asla duymayacağının sözü.''

Tekin şaşırmıştı. Şu anda tam karşısında eski Tekin olarak, gerçek Tekin olarak, ona aşık olan adam olarak otururken, söylediği her şeyi şimdi, şu anda duyacağını bile bile böyle bir sözü nasıl verebilirdi? Ama Biset'in hislerin öğrenmek, sözünü tutmayan bir adam olmaktan, dürüst bir adam olmaktan daha önemli değil miydi?

''Söz.'' dedi Tekin.

Ama aynı anda kalbinden başka sözcükler dökülüyordu.

''Özür dilerim Biset, yalan söylediğim için. Sözümde asla duramayacağım için.''

Biset Tekin'e doğru döndü ve ellerini uzattı. Yanaklarını avuçlarının arasına aldı ve yavaşça ona doğru uzandı. Kısacık bir an, sadece birkaç saniye dudakları birbirine değdi. Bu ilkti. Tekin Biset'i daha önce de öpmüştü. Ama Biset'in Tekin'i ilk öpüşüydü bu. Gözlerini kapattı Tekin. Bir daha yaşanacağını bilip bilmediği bu an, Tekin için zamanın durduğu andı. Dünyanın dönmeyi, güneşin doğmayı ve hayatın akmayı bıraktığı an, Tekin için tam da bu andı.

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

32.7K 1.5K 29
"Neden beni sevdin" diye sordu genç adam. Sevdiği kadın ona yaklaşıp elini yanağına koydu. Şefkali bir şekilde okşadı. "Çünkü sen Gupse'sin" dedi ge...
3.6M 132K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
92.4K 9K 26
Bütün kötülüklere rağmen hayata tutunmak isteyenlerin hikayesi...