SEN OLMALIYDIN

By deniz_bakkal

4.1K 248 6

Aşk için ölmeyi seçmek kolay olandı. Peki aşkınız için yaşamayı denediniz mi? More

SEN OLMALIYDIN
İLK AŞK
İLK DOST
EN UZUN GÜN
AŞKTAN KAÇIŞ
GİDELİM BU ŞEHİRDEN!
YÜZLEŞME
AŞK VE GURUR
İSTANBUL'U DİNLİYORUM
SANA GİDEN YOLLAR KAPALI
ÜÇ KELİME
O BENİ DEĞİL, SENİ SEVİYOR
NEFES BİLE ALAMIYORKEN
YÜZÜK
BİRLİKTE AKAN GÖZYAŞLARI
ÜÇ CÜMLE
SENİ ÖLSEM BİLE SEVECEĞİM
MEKTUP (İTİRAF)
YAŞAMAYI UNUTMAK
O ADAM
UMUT
ANLATAMIYORUM
SÖYLENMEMİŞ SÖZCÜKLER
DİĞER ZAMANLARDAN DAHA GÜZEL
KAHVE FALI
BENİMLE EVLENİR MİSİN?
SÖZÜN ŞİİRLERİN MÜKEMMELİDİR
BEN HEP SENİNDİM
ÜŞÜYORUM, KAPAMA GÖZLERİNİ
SEN OLMALIYDIN FİNAL

SİNSİ BİR HASTALIK

91 4 0
By deniz_bakkal


Seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum...

Nazım Hikmet Ran

Tekin biletini alıp uzun süre havaalanında bekledikten sonra, nihayet uçağı kalktı ve kendini Antep'te buldu. Eve uğramadan Biset'in evinin yolunu tuttu. Biset evden aramamalarını söylese de, ona geldiğini haber vermenin tek yolu aramaktı. Telefonu açan kişi Türkan hanım oldu. Tekin Biset'le konuşmak istediğini söyleyince Türkan hanım şaşırdı;

''Sen kimsin oğlum?''

''Ben arkadaşıyım, okuldaki sınavlarla ilgili acilen konuşmam gerekiyor.''

''Ne ara okuldan arkadaş edinmiş bu kız? Ne sınavıymış bu?''

''İlk sınavlar teyze. Okulun ilk günü ne olur ne olmaz diye birbirimize numaralarımızı vermiştik de, Biset de birkaç gündür gelmeyince, arayıp haber vermek istedim.''

Türkan hanıma inandırıcı gelmese de, belki de önemli bir şeydir diye düşünerek Biset'i çağırdı. Biset okulda hiç arkadaşı olmadığını bildiği için arayan kişinin Cihan ya da Tekin olduğundan emindi.

''Efendim?'' dedi tedirgin bir sesle. Türkan hanım tam yanında bekliyordu.

''Biset, benim Tekin.''

''Bir şey mi oldu?''

''Antep'e geldim. Seninle acilen görüşmem gerekiyor. Sokağın başındaki parka gelir misin?''

''Anlamadım?'' dedi Biset şaşkın şaşkın.

''Annene okuldan arkadaşın olduğumu, sınavlarla ilgili aradığımı söyledim. Sorarsa benim aradığımı belli etme. Bekliyorum seni parkta. Mutlaka gel.''

''Sınavlar erken mi yapılacak yani? O kadar erkense gelemem.''

''Gelemem de ne demek? Sen gelene kadar bekleyeceğim burada. Beni çok fazla bekletme, lütfen. Konuşmamız lazım.''

''Bizim burada bir Salim amca var, sahaf dükkanının sahibi. Oraya bakayım ben önce. Sınavlara çalışmam için birkaç kaynak bulabilirsem, burada çalışmaya başlarım. Ama yine de sınavlara yetişebilir miyim emin değilim.''

''Anladım.'' dedi Tekin. ''Orada bekleyeceğim seni.''

Biset hiçbir şey demeden kapattı telefonu.

''Ne olmuş?'' dedi Türkan hanım.

''İlk sınavlar planlandığı tarihten önce yapılacakmış da haber vermek istemiş. Okuldan bir arkadaşım, merak etmene gerek yok.''

''Bak kızım, erkekten arkadaş olmaz. Kız arkadaşlar seç kendine. Benim başımı belaya sokma.''

''Tamam anne, dikkat ederim bundan sonra. Şimdi izin verirsen Salim amcanın dükkanına gideceğim. Birkaç kitap almam gerek sınavlara çalışmak için. Derslere giremiyorum, bari evde çalışayım.''

''Hava kararmak üzere, dikkatli gidip gel. Çok oyalanma sakın.''

''Salim amcayı ne zamandır görmedim. Gitmişken biraz hasret gidermek istiyorum. Hem babam da yok, sorun olmaz değil mi?''

''İyi tamam öyle yap. Benim telefonumu yanına al mutlaka. En azından aradığım zaman ulaşabileyim.''

Biset odasına çıktı ve üzerini değiştirdi. Bağladığı saçlarını serbest bıraktı ve makyajsız yüzünün çirkin görünüp görünmediğine baktı.

''Çirkinsin Biset, ama makyaj yapmayı beceremediğin için yaparsan bu halinden bile daha çirkin olacaksın. En iyisi böyle gitmen.''

Aşağıya indi annesinin telefonu aldı ve evden çıktı. Gerçekten de hava kararmıştı. Hızlı adımlarla Salim amcasının dükkanının yolunu tuttu.

''Merhaba Salim amca.'' dedi. Salim bey Biset'i karşısında görünce çok sevindi. Hal hatır sorduktan sonra arka tarafa doğru ilerlemeye başladı Biset. Tekin'i ilk gördüğü yerdi burası. İlk aşkıyla karşılaştığı yerdi. Bunları düşünerek dükkanın iç taraflarına ilerlerken Tekin kolundan tutup çekti Biset'i. Şu an durdukları yer, birbirlerine olan mesafeleri çok tanıdıktı. İlk öpücüğünü, o duyguyu tam da burada yaşamıştı Biset. O gün de kafasını kaldırıp Tekin'e bakmakta zorlanmıştı. Yine aynı şey oluyordu.

''Başını kaldır.'' dedi Tekin. ''Başını kaldır ve yüzüme bak Biset.''

Biset hareket edemiyordu. Adeta olduğu yerde donup kalmıştı. Tekin elini Biset'in çenesine doğru götürdü ve kafasını kaldırdı. Göz göze geldikleri anda gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı Biset'in. Bu yüzden tekrar eğdi başını önüne.

''Biset lütfen yüzüme bak. Lütfen yüzünü görmeme izin ver. Seni o kadar özledim ki, biraz daha gözlerine bakamazsam öleceğim sanırım.''

Duyduklarına inanamıyordu Biset. Şaşkınlıkla kaldırdı kafasını ve Tekin'in gözlerine bakmaya başladı o kocaman gözleriyle.

''Artık yaşayabilirim'' dedi Tekin.

Biset hala şaşkınlıkla bakıyordu Tekin'e.

''Bunları duymayı beklemiyordun değil mi?''

Hayır cevabını verecek gücü kendisinde bulamadığı için kafasını sağa sola sallamakla yetindi Biset.

''Çok mu geç kaldım?'' dedi Tekin.

Bu sefer de evet kelimesinin yerine kafasını aşağı yukarı salladı Biset.

''Ağlamaya devam mı edeceksin peki?''

Yine kafasını aşağı yukarı salladı.

''Bana çok mu kızgınsın?''

Bir kez daha kafasını aşağı yukarı salladı.

''Ama beni çok seviyorsun hala.''

Tam kafasını sallayacakken durdu Biset. Tekin gülümsemeye başladı.

''Evet demene veya başını sallamana gerek yok. Neler hissettiğini zaten biliyorum.'' dedi ve Biset'i kendisine doğru çekip sarıldı. Biset heykel gibi hareketsiz bir şekilde durdu önceleri. Sonra o da dayanamadı ve kollarını Tekin'in beline dolayıp sıkıca sarıldı.

Bir süre o şekilde kaldılar. Sarılmayı bıraktıktan sonra öpmek için uzandı Tekin Biset'e doğru. Biset kafasını çevirdi.

''İstemiyor musun?'' dedi.

''İstemiyorum.'' dedi Biset. ''Buraya geldiğinden Azra'nın haberi var mı? Ya da bana söylediğin şeylerden...''

''Ne demek istiyorsun?'' dedi Tekin.

''Bunları kaç kişiye söylediğini bilmiyorum. Hepsi benim kadar aptal mıydı, bunları duyunca hemen inandılar mı, bunu da bilmiyorum. Ama ben sana inanmak istemiyorum. Daha fazla üzülmek istemiyorum.''

''Biset'' dedi Tekin. ''Cümlelerim çoğu zaman serttir, kırıcıdır biliyorum. Ama doğrudur en azından. Kimse kırılmasın diye yalan söyleyerek yaşayamam. Yaşayamazdım en azından. Sen hayatıma girdiğinden beri yalan söylemeye başladım. Cihan'a, sana karşı bir şey hissettiğimi söyleyemedim mesela. Bu bir yalandır. Bugün annene okuldan bir arkadaşın olduğunu söyledim ki bu da bir yalan. Ama ben Azra'ya hiçbir zaman yalan söylemedim. Hiçbir zaman onu sevdiğimi söylemedim. Eğer merak ediyorsan söyleyeyim, ben hiçbir kadına bu cümlelerin bir tanesini dahi söylemedim.''

''Madem ki sevmiyordun, neden bir kadınla aynı evde yaşamayı seçtin? Ona bu kötülüğü neden yaptın Tekin?''

''Senden önceki hayatımı deşmeyi bıraksan Biset, sorgulamasan. Yaptığım hataların üzerini örtmeme ve yeni bir hayata başlamama yardımcı olsan, olmaz mı? Hem burada seni öptüğümde ilk öpücüğün olmadığını söylemiştin. Senin de benden önce bir hayatın vardı. Ama ben bunları sorgulamıyorum.''

''Sorgula o zaman Tekin. Bunun için sana izin veriyorum.''

''Hayır, istemiyorum.''

''İstemiyorsun çünkü her ne kadar aksini söylesem de, beni öpen ilk erkeğin sen olduğunu biliyorsun. Senden önce hiçbir erkekle yakınlaşmadığımı da biliyorsun.''

Gergin bir konuşmanın ortasında olsalar da, bu duydukları belli belirsiz bir gülümsemeye neden olmuştu Tekin'in yüzünde. Bir insanın ilki olmak... Bu Tekin'in daha önce hiç tatmadığı bir şeydi ve bunu düşündükçe daha çok sarılmak geliyordu içinden karşısında duran bu güzel kıza.

Biset kızgınlıkla konuşmaya devam ediyordu, ta ki Tekin onu susturana kadar.

''Bunları ilerde konuşur, bol bol tartışırız. Şimdi halletmemiz gereken bir mesele var.''

Haklıydı Tekin. Bunları konuşacak zaman değildi. Evlilik meselesi şu an en büyük gerçekleri olarak karşılarında duruyordu.

Salim beyin sesi duyuldu birden. Bilerek bağırarak konuşuyor gibiydi.

''Hoşgeldiniz Türkan hanım. Hayırdır, sizi burada görmeyeli uzun zaman olmuştu.''

''Annem!'' dedi Biset, ''Annem geldi!''

''Git hemen!'' dedi Tekin. ''Annenin haberi olmadan beni aramanın bir yolunu bul bu gece.''

Biset koşarak kasanın olduğu tarafa doğru ilerlerken Türkan hanım Salim beye Biset'i soruyordu.

''İşte geldi.'' dedi Salim bey, eliyle rafların arkasından kendilerine doğru gelen Biset'i göstererek.

''Anne, senin burada ne işin var?'' dedi Biset.

''Çarşıya çıktım da, birlikte dönelim eve dedim.''

Annesinin kendisini kontrole geldiğinden adı kadar emindi Biset.

''Aradığım kitapları bulamadım Salim amca, sen tedarik etsen de yarın gelsem olur mu?''

Salim bey hem çok saf ve iyi kalpli, hem de çok akıllı bir adamdı. Biset ve Tekin'in arasında olan bitenin de farkındaydı. Bu yüzden Türkan hanım içeri girdiğinde yüksek sesle konuşmuş ve çocukların yakalanmalarına engel olmak istemişti. Şimdi de Biset'in yarın buraya tekrar gelmek ve Tekin'le görüşmek için bahane bulduğunun farkındaydı.

''Olur kızım.'' dedi. ''Ben kitaplar gelince ararım seni, gelir alırsın.'' dedi.

Biset minnet dolu gözlerle baktı Salim amcasına. Sonra annesiyle birlikte dükkandan çıkıp gittiler. Birkaç dakika sonra Tekin geldi dükkanın çıkış kapısına.

''Teşekkürler Salim amca, bu iyiliğini asla unutmayacağız.''

Salim bey tatlı tatlı gülümsedi ve Tekin'e birkaç öğüt verdi;

''Bak oğlum, ben küçüklüğünden beri tanırım seni. Biset'i de öyle. Hatta onu senden daha çok tanırım desem yeridir. Bu kızcağız çok güçlü görünür, kimseden lafını esirgemez ama aslında yumuşacık, kırılgan bir kalbi vardır. Bir keresinde küçükken mahallede bir çocuk hastalanmış da, yardım edememiş. Daha 5-6 yaşlarındaydı o zaman. Ne kadar ağlamıştı dükkana gelip. Halbuki bir suçu yok, günahı yok. O kadar hassastı yani. Hala da öyle. Gözünü seveyim bu kızı üzme, kırma. Eğer ciddi düşünüyorsan peşinden git. Yok gönül eğlendirmek derdindeysen, bu kız senin gönül eğlendirip de bırakıp gidebileceğin kızlardan değil. Ailelerinizin hali de ortada. Hem ailesinden hem de senden olursa, yaşayamaz Biset.''

''Ne demek istediğini çok iyi anladım Salim amca. Benim derdim gönül eğlendirmek falan değil. Tam tersine hayatımda ilk kez bir insanla ilgili bu kadar ciddi düşünüyorum. Bu güne kadar kendi ailem dışında hiçbir insanı ailem olarak görmedim. Ama Biset'e baktıkça ilerde beni bekleyen yeni bir aile, yaşanacak güzel günler görüyorum. Gördükçe de ona daha çok bağlanıyorum.''

''Ah oğlum, sen böyle konuşunca ne kadar mutlu oldum bilemezsin. Yolunuz açık olsun o zaman. Umarım bir ömür mutlu olursunuz.''

Tekin gülümsedi.

''Olacağız Salim amca, olacağız. Yarın öğle vakti gelirim yine buraya. Sen de kitaplar geldi diye Biset'i ararsın. Yalnız Biset'in telefonu bozuk olduğu için, evden aramamız gerek.''

''Ararız oğlum, merak etme sen. Şimdi eve mi geçiyorsun?''

''Bizimkiler neden geldiğimi sorup duracaklar. Ama burada olduğumu gören birileri haber verirse, o zaman hiç açıklama yapamaz hale geleceğim. En iyisi iyi bir bahane bulup eve gitmek. Duruşma olduğunu söylerim muhtemelen.''

Salim bey gülümsedi ve Tekin eve gitmek üzere dükkandan çıktı. Tam tahmin ettiği gibi annesi onlarca soru sordu. Tekin yarın bir duruşması olduğunu söyledi ve daha fazla soruya izin vermeden odasına yöneldi.

Biset eve gidip yatağına uzandığında olan bitene inanamıyordu. Sonra birden yataktan fırlayıp odanın bir tarafından diğer tarafına koşmaya başladı.

''O da beni seviyor. Tekin beni seviyor.''

İçinden sürekli bu cümleleri söylüyor, yarını düşündükçe daha da çok heyecanlanıyordu. Artık ailesinin planladığı evliliğe karşı çıkabilecek gücü olduğunu hissediyordu. Tekin'e duyduğu aşkın karşılığından aldığı bir güç...

Annesinin kendisine seslendiğini fark eder etmez sakinleşip aşağı indi.

''Babanla konuştuk kızım, yarın geliyor. Cumartesi günü söz keselim diyoruz.''

''Olmaz anne!'' dedi Biset. ''Asla kabul etmiyorum bu evliliği.''

''Sana bu konuda fikrini soran yok kızım. Baban ne derse o.''

''Babam mı evlenecek anne? Neden evliliğe o karar veriyormuş?''

''Çünkü o senin baban!'' dedi Türkan hanım kızgın bir şekilde. ''Ben de babam uygun gördüğü için evlendim babanla. İyi kötü yaşıyoruz çok şükür.''

''Ben de bundan bahsediyorum anne. Ben iyi kötü yaşamak istemiyorum. Ben iyi bir hayat yaşamak istiyorum. Kötü olacaksa da kendi seçimimin bedelini ödemek isterim, başkasının benim hakkımda verdiği kararların değil.''

''Kızım senin derdin ne? Neden bu kadar isyankar oldun sen son zamanlarda? Gönlünde biri mi var da söylemiyorsun?''

''Evet anne biri var. Gönlümde biri var ve onunla evleneceğim ilerde.''

''Kızım ne diyorsun sen? Ne demek gönlümde biri var? Kim o adam, söyle çabuk!''

Biset gözlerini kapattı ve bir çırpıda söyledi o ismi;

''Tekin anne. Türker ailesinin oğlu Tekin. Hani şu asla görüşmemi istemediğiniz Tekin. Ben onu seviyorum. Onunla evlenemeyeceksem, bir ömür yalnız kalacağım. Asla evlenmeyeceğim kimseyle.''

Türkan hanım dizini döve döve bağırmaya başladı.

''Olmaz öyle şey, olmaz öyle şey.'' diyip duruyordu.

''Ben odama çıkıyorum.'' dedi Biset.

''Dur!'' dedi Türkan hanım. ''Sana söz dinletmenin başka bir yolu kalmadı artık. Otur tekrar yerine çabuk.''

***

Sabah olduğunda Tekin odasında kitap okuyordu. Gece birkaç saat uyuduktan sonra kendiliğinden uyanmış, sonra da bir türlü tekrar uykuya dalamamıştı. Annesinin kahvaltıya çağıran o tiz sesini duyunca elindeki kitabı bıraktı ve elini yüzünü yıkayıp aşağı indi.

Kahvaltı sofrası gerçekten mükellefti. Annesi Tekin'i uzun zamandır ilk kez bu kadar iştahlı görüyordu. Bir yandan oğlunun bu kadar keyifli olmasından mutluluk duyuyor, bir yandan da sebebini merak ediyordu. Sebebini sorduğunda oğlunun kızacağını bildiği için hiçbir şey söylemedi. Zaten bugünün gündemi yeterince doluydu. Kocasına dönüp;

''Duydun mu bey, Güner ailesinin kızı evleniyormuş.''

Tekin birden elindeki çatalı yere düşürdü.

''Sen nereden duydun anne?'' dedi.

''Bu sabah fırına gittim de, Türkan hanım fırıncının karısıyla konuşuyordu. Bu Cumartesi kızı istemeye geleceklermiş, söz yüzükleri falan takılacakmış.''

Tekin ne hissettiğini belli etmemeye çalışsa da, bunu başaramıyordu. O yüzden masadan kalkıp odasına geçti. Dün evde ne yaşanmıştı da Türkan hanım eşe dosta söz kesmekten bahseder olmuştu?

Hemen hazırlanıp evden çıktı ve Salim beyin dükkanına vardı Tekin. Salim beyle kısa bir muhabbetten sonra Biset'in evini aradılar. Telefonu her zaman olduğu gibi Türkan hanım açtı. Salim bey Biset'i isteyince;

''Biset hasta Salim efendi. Sabaha kadar uyuyamadı da sabah zar zor uykuya daldı. Kitaplara sonra gelip baksın.'' dedi Türkan hanım.

Tekin iyice endişelenmeye başladı. Ne olmuş olabilirdi ki Biset'e? Madem dükkana gelemeyecek kadar hastaydı neden iki gün sonra söz kesmek için hazırlanıyorlardı? Bunu anlamanın tek bir yolu vardı. Salim beyle vedalaşıp Biset'in evinin yolunu tuttu Tekin.

Sokağın köşesine geçti ve beklemeye başladı. Birkaç saat geçti aradan. Tekin hala orada bekliyordu. Tam ümidini kesmek üzereyken Türkan hanım göründü evin dış kapısında. Elinde pazar çantası vardı. Belli ki pazara gidiyordu. Bu da demek oluyor ki Tekin'in Biset ile görüşmek için en az bir iki saati vardı.

Türkan hanım gözden kaybolunca evin kapısına dayandı Tekin. Hiddetle kapıya vurmaya başladı. Bir yandan da konu komşu görmesin diye şapkası ve paltosunun yakasıyla yüzünü kamufle etmeye çalışıyordu. Kısa bir süre sonra Biset kapıyı açtı.

Tekin'in şu an karşısında gördüğü kızla, dün sahafta gördüğü kız arasında dağlar vardı. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuş ve uykusuzluktan şişmişti. Benzi soluktu ve halsiz görünüyordu.

''Ne yaptılar sana?'' dedi Tekin.

''Git lütfen!'' dedi Biset ve kapıyı kapatmaya çalıştı.

Biset'i dışarı çıkaramayacağını anlayan Tekin, çareyi eve girmekte buldu. Biset'i iterek kenara çekti ve eve girip kapıyı kapattı.

''Çık dışarı, biri gördüyse mahvolurum!'' dedi Biset.

''Sen neler olduğunu anlatmadan şuradan şuraya gitmem!''

''Git Tekin, rica ediyorum senden. Konuşacak bir şey yok, bu Cumartesi sözleniyorum. Lütfen git.''

Tekin afalladı.

''Ne yaptı annen sana? Dövdü mü? Tehdit mi etti? Neden kabul ettin evlenmeyi Biset? Ne olur bana bir cevap ver, çıldırmak üzereyim.''

''Döven de tehdit eden de olmadı. Bu benim kendi kararım, saygı duymanı ve gitmeni rica ediyorum.''

''Kendi kararın olduğu için mi bu haldesin? Şu yüzünün, gözlerinin haline bak. Kendi evliliğine kendisi karar vermiş bir insanın hali mi bu? Hem daha dün benim kollarımdaydın, beni seviyordun. Ne oldu da bir gecede fikrin değişti?''

''Ben sana hiçbir zaman seni sevdiğimi söylemedim Tekin. Bundan sonra da söylemeyeceğim. Seni bir kurtuluş olarak gördüğüm doğru. Bu ilden, bu evden, baskısından bıktığım ailemden ve daha birçok şeyden kurtuluş yoluydun sen benim için. İyi bir mesleğin, iyi bir hayatın ve düzgün bir görünüşün vardı. Etkilendiğimi kabul ediyorum ama bunu sevgi olarak göremezsin.''

''Senin ne söylediğinden haberin yok Biset. Hazırlan, İstanbul'a gidiyoruz. Aklın başına gelince tekrar konuşuruz bunları.''

''İstanbul'a gideceğim ama senle değil. Artık daha fazla konuşmak istemiyorum bunları. Gider misin, lütfen?''

''Ben bir ömür senle yaşamayı düşünürken sen beni hayatından çıkarmayı mı düşünüyorsun?''

''Bir ömür senle yaşamak mı? Çıldırmış olmalısın. Ne zaman ortaya çıkacağını bilmediğim hastalığınla, o insanlara yukarıdan bakmana sebep olan kibrinle, bitmek bilmez asabiyetinle mi yaşayacağım? Güldürme beni Tekin!''

Bu cümlelerin ağırlığı altında ezilip gitti o anda Tekin. Bu cümleler kendisini seven bir insanın ağzından çıkmazdı, çıkamazdı. Gözünden bir damla yaş aktı ve göstermemek için arkasını dönüp bekledi birkaç saniye orada. Sonra hiçbir şey demeden açtı kapıyı ve çıkıp gitti. Sadece Güner ailesinin evinden değil, Biset Güner'in hayatından da çıktı o anda.

Biraz yürüdükten sonra parktaki banklardan birine oturdu ve dakikalarca düşündü. Nerede yanlış yaptığını, bu yaşananların ne anlama geldiğini düşündü. Ortadaki tek yanlış aşk denen illetin kalbine girmesine ve kendisini esir almasına izin vermesiydi. Aşık olduğu insan gözlerinin içine baka baka hasta bir adamı bir ömür çekemeyeceğini söylemişti. Haklıydı belki de. Ne zaman silineceğini bilmediği bir hafızayla, pimi çekilmiş bomba gibi dolanıp duruyordu etrafta. Bir kadının bunu kabul etmesini beklemek ahmaklıktı.

Azra'nın sözleri geldi aklına. Ne olursa olsun ona döneceğini söylemişti Azra. Haklıydı da. Asabiyetine, kibrine ve hastalığına katlanabilen tek kadına gidecekti Tekin. Sevdiği insanın değil, kendisini seven insanın yanında kalacaktı bir ömür.

Aşk bir hastalıktı. Öyle sinsi bir hastalıktı ki, her insana mutlaka bir kez uğrardı. Bazıları uzun süre sonra fark ederdi aşkın bir lütuf değil, bir hastalık olduğunu; bazıları ise daha en başında. Tekin de en başında fark edenlerden biriydi. Önlem alamamıştı belki ama, bu hastalıktan kurtulmak için hala bir şansı vardı.

Şimdi o şansa doğru gidecekti Tekin. Asla aşık olmayacağı bir hayata ilk adımını atarken, geride bıraktığı hayatı nasıl unutacağını düşünüyordu. Asla unutamayacağı fikrini düşüncelerinden kovmaya çalışırken, dünyanın en çaresiz adamı gibi görünüyordu...

Continue Reading

You'll Also Like

815K 16K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
112K 522 5
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
2.3M 36.5K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
92.4K 6.5K 131
Oğlunu ve gelinini trafik kazasında kaybetmişti torunu eren yakışıklı bir pilot ama bekar onun mürvetini görmeden ölmeye niyeti yoktu baktı evlenmey...