SEN OLMALIYDIN

By deniz_bakkal

4.1K 248 6

Aşk için ölmeyi seçmek kolay olandı. Peki aşkınız için yaşamayı denediniz mi? More

SEN OLMALIYDIN
İLK AŞK
İLK DOST
EN UZUN GÜN
AŞKTAN KAÇIŞ
GİDELİM BU ŞEHİRDEN!
YÜZLEŞME
AŞK VE GURUR
İSTANBUL'U DİNLİYORUM
SANA GİDEN YOLLAR KAPALI
ÜÇ KELİME
SİNSİ BİR HASTALIK
NEFES BİLE ALAMIYORKEN
YÜZÜK
BİRLİKTE AKAN GÖZYAŞLARI
ÜÇ CÜMLE
SENİ ÖLSEM BİLE SEVECEĞİM
MEKTUP (İTİRAF)
YAŞAMAYI UNUTMAK
O ADAM
UMUT
ANLATAMIYORUM
SÖYLENMEMİŞ SÖZCÜKLER
DİĞER ZAMANLARDAN DAHA GÜZEL
KAHVE FALI
BENİMLE EVLENİR MİSİN?
SÖZÜN ŞİİRLERİN MÜKEMMELİDİR
BEN HEP SENİNDİM
ÜŞÜYORUM, KAPAMA GÖZLERİNİ
SEN OLMALIYDIN FİNAL

O BENİ DEĞİL, SENİ SEVİYOR

105 5 0
By deniz_bakkal


Seni görmedikten sonra her gün benim için gece,

Gecelerse parlak gün, rüyalar seni bana gösterince...

William Shakespeare

Bir rüyadan ibaret miydi aşk? Aynı rüyayı yeniden görmek için gözlerini kapatmak ve onu bir kez daha görebilmek için uyumayı dilemek miydi? Gerçek olduğuna inanmayı seçmek ve tüm ömrünü o rüyada yaşamak istemekti belki de.

Hangisi olursa olsun acıydı aşk. Sebebi bilinen ama ilacı bilinmeyen bir hastalıktı sanki. Aşık olduğun insanla birlikteyken bile bitmezdi çilesi. Tam mutlu oldum derken, nükseden bir hastalık gibiydi. Önceleri ya o beni sevmezse diye düşündürürdü seni. Sonra birbirinizi sevmenin de yetmeyeceğini görürdün illaki.

Sevdiğin insandan önce, hayat sevmeliydi seni çünkü. Esen rüzgar sevmeliydi seni, karşından değil arkandan esmeliydi ilerleyebilmen için. Taşlar, kayalar sevmeliydi seni; ona gittiğin yolda önüne çıkmamalılardı düşmemen için. Güneş sevmeliydi seni, ısıtmalıydı içini ona sıcacık bir gülümsemeyle bakabilmen için.

Sen de sevmeliydin elbet. Yalnızca onu değil, onunla olman için sana destek olacak her şeyi sevmeliydin. Bir kuşu bile sevmeliydin, eğer ondan haber getirecekse. Bir yolu sevmeliydin, sevdiğin insan sana o yolda yürüyerek gelecekse. Akrebi ve yelkovanı sevmeliydin, ona kavuşacağın an daha çabuk gelecekse.

Yalnızca onu değil, ona dair her şeyi sevmeliydin yani. Onunla olabilmenin tek yolu sevgiydi, bunu görmeliydin. Her şeyden önemlisi de cesareti sevmeliydin. Cesur olup karşısına çıkmalıydın, sana gelmesini istemeliydin yalvarırcasına. Eğer bunu yapamıyorsan, cesareti seven birisine yenilmeyi göze almalıydın en azından. Onu başka bir insana göndermeyi kabul edebilmeliydin.

Korkaklık ve aşk birbirinden nefret eden iki kardeş gibidir. Biri varsa, diğeri çekip gitmek ister arkasına bakmadan. Ama kardeştirler bir yandan da, ne yaparlarsa yapsınlar ayrılamazlar tamamen. İşte bu yüzdendir ki aşkın olduğu yerde korku da bulunur illaki. Kalbindeki en güzel yeri hangisine verirsen, diğerini kaybetmeyi göze almışsın demektir. Aşkını seçersen, korkuların gitmek ister. Korkularını seçersen de, aşkın çekip gitmek ister. İkisini aynı yerde barındırmaya çalışmak ise, korkularına galibiyet için şans tanımak olur sadece.

Tekin şimdiye kadar hep korkularına vermişti kalbindeki en güzel yeri. Aşka olan korkusu, ilk ve tek aşkını uzaklara götürüyordu şimdi. En kötüsü de Tekin, bu çıkmazın içinden nasıl kurtulacaklarını bilmiyordu. Eli kolu bağlı bir şekilde oturmaktansa arayacaktı. Gerekirse sokak sokak dolaşacaktı İstanbul'u ve bulacaktı Biset'i.

Oturduğu yerden sakince doğruldu, arabasının anahtarını ve telefonunu aldığı gibi evin kapısına yöneldi. Tam çıkarken Azra seslendi endişeli bir şekilde;

''Tekin! Hastasın, bu şekilde çıkamazsın. Nereye gidiyorsun?''

''Azra sen Cihan'la birlikte evde kal, ona göz kulak ol. Ben Biset'i aramaya gidiyorum.''

Azra sinirlendi.

''Şu an göz kulak olunması gereken biri varsa o da sensin! Bırak Cihan arasın Biset'i. Senin dinlenmen gerek.''

Tekin'i durdurmak imkansızdı. Evden çıktı ve arabasına atladığı gibi okulun yolunu tuttu. Önce bahçeyi ve amfileri dolaştı. Sonra kantinleri gezdi bir bir. Biset'i görmemek için kendisine söz verdiği bu okul koridorlarına Biset'i soruyordu şimdi. Ama cevabı bulamıyordu bir türlü.

Okuldan çıktı ve rıhtıma indi. Arabasını uygun bir yere bırakıp, moda sahiline kadar yürüdü. Onu burada bulamayacağını bilse de, en azından aramak istiyordu. Çünkü şu an elinden gelen başka bir şey yoktu.

Tahmin ettiği gibiydi. Hava kararmış ancak onu hiçbir yerde bulamamıştı. Barlar sokağında Cihanla birkaç kez içmek için geldikleri bir mekan vardı. Çaresizce oraya oturdu ve çalan müzik eşliğinde içkisini yudumlayarak düşünmeye başladı. Biset nerede olabilirdi?

Gece yarısına doğru Cihan'ı gördü karşısında.

''Sen de mi Biset'i arıyorsun? Boşuna uğraşma, gidebileceği her yere baktım ben. Hiçbir yerde bulamadım.'' dedi Tekin hüzünlü gözlerle.

''Ben seni arıyordum.'' dedi Cihan ve devam etti. ''Haydi kalk, eve gidelim.''

Hesabı ödedi ve zar zor yürüyebilen Tekin'e destek olarak arabaya kadar gitmesine yardım etti. Eve gittiklerinde Azra ortalıkta görünmüyordu.

''Azra nerede?'' dedi Tekin. ''O da mı gitti? Neden herkes beni bırakıp gidiyor? Bak, zaten Biset de gitti!''

Tekin sarhoş olduğu zaman gerçek Tekin oluveriyordu. O kaskatı duruşlu, sert bakışlı ve sadece gerektiği zaman ve gerektiği kadar konuşan Tekin gidiyor, bambaşka birisi geliyordu yerine.

''Biset'i çok mu seviyorsun?'' dedi Cihan.

''Sevmiyorum!'' dedi Tekin. ''Haber bile vermeden giden, beni üzen, özlemimden ölmeme neden olan bir kadını neden seveyim?''

Cihan'ın gözleri dolmuştu. Kendi derdine mi yanmalıydı, yoksa bir kadın için ilk kez bu hallere düşen abisine mi?

''Azra'yı seviyor musun peki?''

''Azra... Azra'yı çok seviyorum. Buraya ilk geldiğim zamanlardan beri benim her şeyim oldu Azra. Ne yaparsam yapayım, ne kadar kötülük edersem edeyim bırakmadı beni. Herkes bıraktı ama o hep yanımda kaldı. Ben ona nasıl kıyabilirim?''

Tekin ve Cihan'a görünmeden konuşmaları dinleyen Azra, bu duyduklarından sonra merdivene oturdu ve sessizce ağlamaya başladı.

''Sana nasıl kıyabilirim?'' dedi Tekin Cihan'a. ''Biricik kardeşimin ilk aşkını nasıl alabilirim elinden? Sana bu kötülüğü yapabilecek kadar zalim miyim ben?''

''Abi...'' dedi Cihan. ''Bana da Azra'ya da kötülük etmek istemiyorsan, daha fazla üzülmemizi istemiyorsan, Biset'i bul ve alıp götür buralardan. Ailelerimizin asla sizi rahatsız etmeyeceği bir yerlere gidin ve unutun burada olan biten her şeyi. Azra ile en kısa zamanda konuş ve ona da söyle bu gerçekleri. Eminim o da benim gibi anlayacaktır.''

''Anlayacaktır, evet... O da senin gibi anlayacaktır. Ben de bundan korkuyorum ya zaten. Keşke anlayacağına bir yumruk atsaydın suratıma. Kızsaydın, sövseydin de anlamasaydın be kardeşim. Siz bu kadar iyiyken, ben nasıl yapabilirim size bu kötülüğü?''

''Ya sen Biset'i unutmaya çalışacaksın, ya da Azra seni unutmaya çalışacak. Ya Biset seni unutmaya çalışacak, ya da ben Biset'i unutmaya çalışacağım. Hiçbirimizin zarar görmemesinin imkanı olmayan bir yolda yürüyoruz abi. Bırak da zarar gören biz olalım. Sen ve Biset mutlu olacaksanız, ben zarar gören tarafta olmaya razıyım.''

''Biset seni unutmaya çalışacak da ne demek?''

''Duyduğun gibi abi. Biset'in sevdiği kişi ben değilim, sensin. İlk gördüğü andan beri seni seviyor, seni bekliyor. Bu yüzden bana evet diyemedi hiçbir zaman. Bu yüzden doğduğu yeri hatta ailesini bırakıp senin olduğun şehirde senin okuduğun bölümü okumayı seçti...''

Tekin inanamadı duyduklarına. Hep geçerdi aklından, düşünürdü Biset'in kendisini sevip sevmediğini. Ama çoğu zaman öyle soğuk davranırdı ki Biset, vazgeçerdi Tekin bunları düşünmekten.

''İşte bu yüzden bırak da tek taraflı aşkı yaşayanlar acı çeksinler. Birbirini seven iki insanın acı çekmesine gerek yok. Anladın mı beni abi?''

Tekin sarıldı Cihan'a.

''Teşekkür ederim! Bana bunları söylediğin için teşekkür ederim'' dedi Tekin ve devam etti. ''Özür dilerim! Sana bunları yaşatacak kadar kötü bir abi olduğum için çok özür dilerim.''

''Hayatta özür gerektirmeyen tek şeydir aşk. Aşık olduğun için kimseden özür dileme. Aşk şükredilmesi gereken bir şey. Eğer illa özür dileyeceksen benden ve Azra'dan değil, Biset'ten özür dilemelisin. Onu bu kadar üzdüğün ve beklettiğin için defalarca kez af dilemelisin. En kötüsü de ondan af dileme fırsatı bulamayabilirsin. Bu yüzden bir an önce onu bulmak için bir yol belirlemelisin. Yoksa her şey için geç olacak abi, çok geç...''

''Haklısın.'' dedi Tekin ve ayağa kalktı. Merdivenlere doğru ilerleyip kafasını kaldırdığında merdivenlerin başında oturmuş ve ağlamaktan gözleri şişmiş Azra'yı gördü karşısında. Yanına gitti kalkmasına yardım etti ve odaya götürdü. Karşısına oturup her şeyi duyup duymadığını sordu.

''Duydum.'' dedi Azra. '' Bir gün böyle bir şey olacağını biliyordum. Bir gün birine aşık olacağını ve bu konuşmayı yapmak zorunda kalacağımızı biliyordum. Ama çok erken oldu Tekin. Senden ayrı kalmaya kendimi hazırlayacak zamanı vermedin bana. Çok erken oldu...''

Tekin sarıldı Azra'ya.

''Sana Cihan'a yaptığım kötülükten çok daha fazlasını yaptığımı biliyorum. Yıllardır kahrımı çektiğini, ne dersem deyim, ne yaparsam yapayım beni bırakmayacak kadar çok sevdiğini de biliyorum. Beni anlamanı beklemiyorum. Bana kızabilirsin, suratıma kocaman bir tokat da patlatabilirsin ama lütfen artık beni sevmeyi bırak. Önce benden nefret etmen sonra da beni unutman gerekiyor.''

''Unutmayacağım.'' dedi Azra. ''Bana ne yaparsan yap, ne kadar kötülük edersen et, seni asla unutmayacağım. Sana gelirken, gururumu ardımda bırakarak geldim. Eğer gururumu da yanımda getirseydim, çoktan seni bırakıp gitmiş olurdum ama yapmadım. O yüzden seni unutmamı bekleme benden. Ben hep seni bekleyeceğim. Eğer bu hissettiğin aşk değilse, geçici bir hevesse; bunu anlayıp bana geri dönmeni bekleyeceğim. Eğer bu hissettiklerin gerçekten aşksa, bu aşkın bitmesini bekleyeceğim. Ben seni hayatım boyunca bekleyeceğim Tekin.''

''Azra, lütfen böyle yapma. Ben senin beklemene değecek bir adam değildim. Onca yılını çaldım senden, daha fazlasını çalmama izin verme, lütfen.''

''Bunlar benim duygularım, benim hislerim. Bana müdahale etme, rica ederim. Sen bildiğin yoldan git, ben de bildiğim yoldan gideceğim. Ve seni birazcık tanıyorsam, bana kendi ayaklarınla geleceksin. Bundan eminim. Şimdi çıkar mısın lütfen, dinlenmek istiyorum''

Tekin sessiz bir şekilde çıktı odadan. Çalışma odasına geçti, eline bir kitap aldı ve koltuğa oturup okumaya başladı. Aşka dair yazılmış bir şeyler okumayalı ne kadar uzun zaman olmuştu kim bilir? Aşıkken aşka dair şeyler okumanın ne kadar farklı hissettirdiğini düşündü. Biraz okuduktan sonra kitabı dizinin üstüne bıraktı ve Biset'i düşünmeye başladı. Onu nasıl bulacağını, bulduğunda gözlerine nasıl bakacağını ve ona onu sevdiğini nasıl söyleyeceğini...

Sabah olduğunda Biset ailesinin uyanmasını bekliyordu odasında. Sonra alt kattan gelen sesleri duydu ve hemen aşağı koştu. Annesi kızını karşısında görünce sevinçten havalara uçtu. Kocaman sarıldı ve saçlarını öptü defalarca biricik kızının.

''Babam nerede?'' dedi Biset. ''Uyanmadı mı hala?''

''Baban bu gece evde değildi kızım. Abin Ankara'ya amcanlara gitmiş, alacaklılardan saklanmak için. Baban da onun yanına gitti.''

''Ah anne, ne oldu bize böyle. Birkaç ay öncesine kadar ne kadar da iyiydik. Şimdi neden her şey bu kadar kötü hale geldi?''

''Konuşacağız bunları...'' dedi Türkan hanım. '' Gel önce bir çay koyalım ve karşılıklı oturup kahvaltımızı edelim. ''

Anne kız kahvaltı masasına oturdular. İkisi de doğru düzgün bir şey yiyemedi. Biset annesine merak ettiği soruları sormaya başladı.

''Seni arayıp evden kaçtığımı söylemişlerdir. Meraktan deliye döneceğini düşünmüştüm. Neden bu kadar sakinsin?''

''Ben kızımı biliyorum çünkü. Eğer o evden çıktıysa, benim yanıma gelmek için çıkmıştır. Merak edilecek bir şey yoktu.''

Biset bu duydukları karşısında rahatlamıştı. ''Peki bu evlilik işine ne diyorsun?''

''Evliliği en son konuşuruz. Önce şu Türker soyadlı çocuklardan ve onlarla aranda ne olduğundan bahsedelim istersen.''

Biset ne diyeceğini bilemedi o anda. Tüm gerçeği anlatmak istemese de tamamen yalan da söyleyemezdi.

''Cihan ile aynı dershanedeydik. Ders sonraları sınava hazırlanmama yardım ederken aramızda bir arkadaşlık başladı. Çok iyi bir insan anne, gerçekten. Tanısan sen de sever...''

Türkan hanım tek hamlede bıçakla kesermiş gibi kesti kızının sözünü.

''O aileden birini sevmem mümkün değil Biset!''

''Neden peki anne? Bize anlatmadığınız ne oldu da o aileden kimseyi sevemeyeceğini söylüyorsun?''

''Çocukların bilmesi gereken şeyler değil bunlar.''

''Peki o halde, sebebini bilmediğim bir düşmanlık yüzünden Türker soyadından uzak durmamı beklemeyin benden.''

Bunlar Biset'in Cihan'dan duyduğu sözlerdi. Dershanedeki ilk günlerinde Biset ile arkadaş olmak için kullanmıştı bu cümleyi Cihan. Sebebini bilmediği bir düşmanlık yüzünden kendisinden kaçmakla yanlış yaptığını söylemişti Biset'e. Ne kadar da haklıydı. Arkadaşlıklarını başlatan bu cümle şimdi arkadaşlıklarını savunmak için dökülüyordu Biset'in ağzından.

Türkan hanım'ın gergin suratı bu durumdan duyduğu rahatsızlığın en büyük kanıtıydı.

''Peki Tekin denen çocuk? Onunla aranda ne var?''

Biset düşündü. Tekin ile arasında ne olduğunu kendisi de bilmiyordu. Arkadaş değillerdi, sevgili değillerdi. Tekin onun hem her şeyi, hem de hiçbir şeyiydi.

''Ben de bilmiyorum.'' dedi annesine. ''Tekin ile aramızda ne olduğunu, ben de bilmiyorum.''

Türkan hanım büyük bir hışımla Biset'in kolunu tutup sarstı.

''Senden kaç yaş büyük adama ismiyle hitap etmek de neyin nesi? Hem aramızda ne olduğunu bilmiyorum da ne demek? Bizi ayakta uyutup neler çevirdin sen Biset? Yüreğimize mi indireceksin sen kızım? Abinin başımıza açtığı belalar yetmiyormuş gibi, şimdi de senle mi uğraşacağız?''

''Anne sakin ol, lütfen. Tekin ile aramızda bir şey yok, olmayacak da. Sen takma kafanı böyle şeylere. Hem abi desem, nereden abin oluyormuş diyeceksin. Ne dememi bekliyorsun?''

Biset haklıydı. Tekin'den abi diye bahsetse de kızacaktı Türkan hanım.

''Bak kızım, o iki çocukla da görüşmeyi keseceksin. Hafta sonu Adaklı ailesi gelecek ve sözünüzü keseceğiz. Bir aya kalmaz nişanınızı yaparız. Düğünü de onlar gelince düşünürüz. Okulunun bitmesini beklerler mi beklemezler mi, bilmiyorum.''

''Anne nolur böyle yapma. Serdar abiyle evlenmem, evlenemem. Hem sevmiyorum ki onu. Bak abi diyorum, abi olarak görüyorum. Hiçkimse anlamasa da, sen anlarsın beni. Lütfen yardım et bana.''

Türkan hanım geri adım atmadı.

''Yardım edecek bir şey yok. Sen istesen de istemesen de bu iş olacak. Babalarınız uygun gördüğü sürece ne size ne de bize laf düşmez. Bunu kafana yaz ve daha fazla inat etme bu konuda.''

Biset ağlayarak odasına koştu. Yatağına yattı ve bir süre hiç kalkmadı yerinden. Sonra Cihan geldi aklına. Telefonu kırıldığı için haber verememişti ona. Kim bilir ne kadar merak etmiş, ne kadar endişelenmişti. Hemen aşağı inip sessizce annesinin telefonunu aldı ve yukarı çıktı. Telefona kendi sim kartını takıp Cihan'ı aradı.

Telefon açılır açılmaz konuşmaya başladı.

''Cihan, haber veremediğim için çok özür dilerim. Ben Antep'teyim. Öyle şeyler yaşandı ki, kalamadım orada daha fazla. Telefonum kırılmıştı, sana veda bile edemedim. Çok merak ettin değil mi?

Telefonun diğer ucundaki sesi duyduğu an kendini yatağa bıraktı Biset.

''Evet çok merak ettim seni.''

Tekin'di bu. Gerçekten Tekin'di. Ne demeliydi şimdi Biset. Ağlayarak olan biteni anlatıp, kendisini kurtarmasını istemeliydi belki de ama yapamadı.

''Tekin merhaba. Cihan'la konuşmak istemiştim.''

Düşündükleriyle söyledikleri arasındaki uçurum daha da üzdü Biset'i. Tekin'se Biset ne söylerse söylesin onu bulduğu için mutluydu. Cihan'ın telefonunun neden uyuyakaldığı koltuğun yanındaki sehpada olduğunu tahmin edebiliyordu.Cihan biliyordu. Biset'in ilk fırsatta kendisini arayacağını biliyordu. Bu yüzden telefonunu Tekin'in yanına bırakmış ve Biset ile konuşanın Tekin olmasını istemişti.

''Merhaba...'' dedi Tekin. ''Cihan'ı aradığına göre, elbete onunla konuşmak istemişsindir. Ama Cihan şu an burada değil. İki gündür seni arıyoruz, çok endişelendik.''

Cihan'ın endişeleneceğini tahmin etmişti Biset, ama Tekin'den bunları duymayı hayal bile edemezdi. Cihan ve Tekin evlilik olayını biliyorlar mıydı acaba? Sormak istedi ama nasıl soracağını bilemedi.

''Anlıyorum. Haber veremediğim için üzgünüm ama elimden gelen bir şey yoktu.''

''Ben de anlıyorum.'' dedi Tekin. ''Ailenle konuştun mu? Ne dediler?''

Biset şaşkınlıkla cevapladı bu soruyu;

''Hangi konuda?''

''Hangi konuda olacak? Şu saçma evlilik konusunda...''

Tekin biliyordu. Nereden öğrenmiş olabilirdi ki? Elleri iyiden iyiye titremeye başladı Biset'in.

''Bu konuyu Cihan'la konuşsam daha iyi olacak.''

''Hayır!'' dedi Tekin. ''Benle konuşacaksın.''

''Neden senle konuşmam gerekiyor ki? Bunları sana anlatacak kadar yakın olduğumuzu sanmıyorum.''

Biset bu konuyu Tekin'le konuşmamak için elinden gelen ne varsa yapıyordu ama Tekin'i ikna etmek imkansızdı.

''Bana anlatmak zorundasın Biset. Çünkü ben öyle istiyorum.''

Biset kendini zorlayarak güldü.

''Senin ne istediğinin benim için hiçbir önemi yok. İlla öğreneceğim diyorsan da söyleyeyim. Ailem evlilik konusunda kararlı. Bu hafta sonu sözleneceğimizi söylüyorlar.''

Tekin yerinden kalktı ve sol yumruğunu duvara vurdu.

''Ve sen de bunu kabul ettin öyle mi?''

''Seni ilgilendirmez!'' dedi Biset. ''En azından evlilik dışı bir birliktelik yaşayıp, aynı evde karı koca gibi kalmayacağız. Her şeyi kitabına uygun şekilde yapmaya çalışıyoruz.''

Bu cümleleri söyledikten sonra kendine çok kızdı Biset. Sanki bu evliliğe karşı çıkmıyormuş gibi davranıyordu. Tekin'in acı çekme ihtimali yoktu ki. Muhtemelen Cihan'ın iyiliği için kendisiyle bu konuşmayı yapıyordu.

''Her neyse. Cihan gelince beni evden aramamasını, benim onu tekrar arayacağımı ve olan biteni söylersin. Şimdi kapatmam gerek.''

Tekin cevap bile veremeden kapandı telefon. Biset neden böyle davranıyordu? Madem ki Tekin'e karşı bir şeyler hissediyordu, neden bu evliliğe razı oluyordu? Azra ile Tekin arasında olanları kabullenemediği için miydi yoksa bu tavrı?

Bunlar Tekin'in düşünerek çözüm bulabileceği sorular değildi. En kısa zamanda Biset'in karşısına çıkması ve ne söyleyecekse, ne soracaksa yüz yüzeyken yapması gerekiyordu. Hemen birkaç eşya koydu küçük çantasına ve Cihan'a durumu anlatıp havaalanına doğru yola çıktı Tekin.

Senelerdir gitmemek için bahaneler ürettiği Antep'e, bu kez bir an önce ulaşmayı dileyerek gidiyordu. Gittiğinde kendisini neyin beklediğini ise, henüz bilmiyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

15.6K 2.3K 81
Yağız gülümseyerek baktı sevdiği kadının kıvrık kirpiklerinin arasında parlayan kehribar rengi gözlerine. Kendinden emin duruşu ve isabetli kararlar...
800K 33.6K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
2.3M 36.4K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
461K 3.9K 24
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.