KOR

By ilaydaatac

5M 153K 16.1K

GENÇ KURGU İÇİNDE # 2 Kitap içerisinde cinsellik mevcuttur! More

1.Bar
2.Gece
¤ Ev ¤
¤ Okul ¤
¤ Yanlış Alarm ¤
¤ Dedikodu ¤
¤ Ceza ? ¤
¤ Kamp ¤
¤ Dövüş ¤
¤ Makarna ¤
¤ Aptal ¤
¤ Şeytan Görümce ¤
¤ Ziyaret ¤
¤ 'Biz' ¤
¤ 15.Bölüm ¤
¤ Sinema ¤
¤ Sürpriz ¤
~ 'İstiyorum' ~
'~ Emrivaki ~'
~ 'Yakınlaşma' ~
~' Spor '~
~ 'Yanlış olan?' ~
~'Arenciğim ?'~
~ 'Benim' ~
~ 'Gerçek' ~
Taze evli çiftler gibi
26.Ben bu gece hiç içmedim
27.Sen Benim
28.Davetsiz misafirler!
29.Sana aşığım ben!
30.O Aren di
31.Üfle De Söneyim
32.Seni Seviyorum
33.Ben ve müstakbel sevgilim
34.Beklentilerimin Arasında
35.Aren sorunsalı
36.Arenin Kayıp Kuzeni
37.Doğanların Kuşu
38.Ne yapardım?
LÜTFEN OKUYUN!
39.Mezuniyet
40.Delilik
41.Aile albümümüz
42.Evleneceğim!
43.Bu da mı değil!
44.Güzel bir yürüyüş?
45.Ailem
46.Mezar
47. 14 Şubat
48.Adım adım
49.İyi ki...
50.Nikah
51.Bekarlığa veda
53.Final-28 Temmuz
Özel Bölüm 1

52.Nikahı ertelemek

30.5K 1.3K 122
By ilaydaatac

Şiddetli bir baş ağrısıyla , yeni güne gözlerimi açtığımda beynim bir an ağrıyı göz ardı ederek farklı yeri taradı. Aren'in odasındayım! Neden buradayım ki? Hassiktir!

Hızla yerimden doğrulduğumda daha da şiddetlenen ağrımla yüksek sesle inledim. Birkaç saniye kıpırdamadan durunca hafifledi ve bende bu sırada neler olduğunu hatırlamaya çalıştım.

Şimşek çarpıyormuşçasına zihnimde aydınlanan sadece tek bir kelimeydi. Evlenmiyorum! Evlenmiyorum! Evlenmiyorum!

Siktir! Siktir! Siktir! Hareket ettikçe şiddetlenen ağrıyı umursamadan hızla yerimden fırladım. Ne halt etmiştim ben! Ay keşke hatırlamasaydım!

Panikle odanın içinde bir oraya bir buraya koşturdum. Ne bok yiyecektim şimdi? Yandım ben, yandım!

Tamam, pekala. Önce sakinleşmeliydim. Of , bilmeliydim! Geceyi sağlam çıkartamayacağımı bilmeliydim!

Pekala. Derin nefes al, ver! Al, ver! Yok , sakinleşemiyorum! Yaşadığım şok ile olduğum yere çöktüm. Ben kesinlikle boku yedim!

Dakikalar sonra aşağıdan Aren'in yüksek sesini işiterek irkildim. Bana bağırdığını sanmak beni şoktan ayıltmıştı. Yanımdaki kapıyı sessizce aralayarak aşağıyı dinledim.

"Neymiş, evlenmiyormuş! Ben ona karışamazmışım! Öyle sinirliyim ki Eren! Onu o adamlarla dans ederken bir görseydin şerefsizim benden daha çok sinirlenirdin. Hanımefendi bizi sikine takmadan bir gece organize ediyor yetmezmiş gibi dansçı erkek ayarlayıp ortamın dibini görüyor!"

Ama böyle olmamıştı ki! Onları takmadığım falan yoktu, geceyi ben organize etmemiştim. Eyvahlar olsun, çok fena dolmuş! Ben yukarıda bu tepkisi karşısında titrerken Aren biraz durup karşı tarafı dinledi. "Ne yapabilirim? Merak etme bir şey yapmayacağım. İstedi nikahı erteledik, evlenmiyoruz, daha ben senin kardeşine ne yapabilirim?"

Ne! Ne! Nee! Yok artık! Nikahımızı mı ertelemişti. Deli mi bu? Ya biz zaten evliyiz, nasıl erteleyebilir? Sarhoşken söylediğim iki cümleye nasıl kanar? Panikle ayağa kalkıp kapıyı açtım. Şiddetten kapı duvara çarparak gürültü çıkardı. Bunu duyduğunu biliyordum çünkü aşağıdan çıt çıkmıyordu. Telefonu kapatmıştı.

Çıplak ayaklarımın parkede çıkardığı sesler eşliğinde koşa koşa merdivenleri indim ve karşımda öfkesinden morarmış bir Aren buldum. Hah! Bende sinirimden kızarmıştım şu anda!

"Nikahı mı erteledin?"

"Evet, erteledim."

"Ya sen delirdin mi?" dedim şiddetle. "Biz zaten evliyiz, sarhoşken saçmaladığım iki kelime yüzünden nasıl nikahı ertelersin?" Çıldırmıştım. Deliye dönmüştüm!

Ben öfkeden bir oraya bir buraya dönüp yürürken o oldukça sakin "Sen öyle istedin." dedi omuzlarını silkerek.

"Aren , ben sarhoştum!"

"Olmasaydın. Gizliden gizliye ayarladığın dün gece, seni gördüğüm o manzara, alkolü bahane etmenin karşısında vereceğim tepkinin yanına bile yaklaşmıyor. Madem sen sıkılamazsın, madem başkaları sana karışamaz al , bende evlenmiyorum o zaman!"

Ay şimdi ağlayacağım. "Yemin ederim benim bir suçum yok Aren."

Bana sırtını döndü. Ben o adamlarla nasıl dans ettiğini gördüm, suçun olup olmamasıyla ilgilenmiyorum. Mutfakta kahvaltı edebilirsin, ağrın artarsa ilaç dolabının yerini biliyorsun. Ama lütfen sonra git Mehir"

Beni kovuyor muydu? "Aren?"

Cevap vermedi.

Omuzlarımı düşürerek mutfağa geçtim. Her şeye rağmen benim için hazırlanmış olarak gördüğüm masa biraz olsun umutlanmama, sonra gerçeği daha çıplak gözle görmeme ve sonra da ağlamama sebep oldu. Oturmuş ağzıma peyniri tıkıştırırken sessiz sessiz ağlıyordum. Ciddiydi. Gerçekten düğünü ertelemişti. Off. Ben bu durumu nasıl düzeltecektim?

Başım daha çok ağrımaya başladığında kalkıp tezgaha koyduğu ağrı kesiciyi içtim. Her şeyi düşünmüştü. Pişmanlığım eziyet boyutuna ulaştı. Hızla mutfaktan çıkarak yukarı odaya koşturdum. Üzerimdeki tişörtünü çıkartarak dolapta yer alan kendi kıyafetlerimden giydim. Var olan kıyafetlerimin yarısını yerleştirmiştim. Bu ev bu oda bizimdi! Yere sinerek biraz daha ağladım. Alacağım sorumluluğu düşündükçe stres olmuş, hiç kimseyle paylaşmayıp içime attığımdan gittikçe büyüyen endişeler içimde çoğalmıştı. Bir an bile evlenmemeyi düşünmemiştim ama barındırdığım endişeli düşünceler sarhoşken ağzımdan kaçıvermişti işte. Nereden bilebilirdim? Alkolü fazla kaçırmam bile bundan dolayıydı. İçkiyi sevmezdim ki ben. Bir daha asla ağzıma içki sürmeyeceğim!

Peki dansçılarla dans ederken neyi kanıtlamaya çalışıyordum? Tamam, bu konuda suçluydum. Başından beri bunu hiç kabul etmemem gerekiyordu. Ya da kalkıp adamla göbek atmamam! Amacım sadece dans etmekti. Bana dokunmasına izin vermemiştim, sadece kızların dediği gibi eğlenmeye çalışıyordum. Kızlar!

Gözyaşlarımı silerek hızla olduğum yerden kalktım, yatağın yanında yerden çantamı aldım ve tekrar aşağıya indim. Hala koltukta oturur vaziyette duran Aren televizyonu açmış bir belgesel izliyordu. Neydi şimdi bu? Boğazımı temizledim. "Ben gidiyorum."

Kafasını beni duyduğunu belirtircesine hafif yana çevirdi ama bana bakmadı. Cevap vermeyeceğini anlayarak kapıyı sertçe çekip çıktım. Çantamı açarak telefonumu buldum. Tahmin ettiğim gibi kapalıydı. Kaldırıma oturarak telefonun açılmasını bekledim. Gelen çağrıların hepsi kızlardandı. Eren hiç aramamıştı. O da mı bana kızgındı acaba ?

Eren'in ismine dokunarak aramayı başlattım. "Oo, kendine geldin demek?" diyerek açtı telefonu.

"Bana kızgın mısın?" dedim.

"Aren kadar değil." dedi ama sesi alaycı geliyordu.

"Gerçekten nikahı erteledi mi?" diye sordum merak içinde.

"Bilmiyorum Mehir, öyle söylüyor ve öyle söylüyorsa öyledir. Aren bu."

"Abi ben çok sarhoştum, evlenmeyi ne kadar istediğimi sende biliyorsun, ona öyle söylemek istememiştim."

"Biliyorum. Ama bize alkol almayacağınızı söylediniz, haydi onu anladım diyelim,  peki ya o dansçılar Mehir?"

Omuzlarımı düşürdüm. "Kızların fikriydi."

"Tahmin etmiştim zaten. Eve geç , oraya geliyorum."

"Tamam." diyerek telefonu kapadım ve bir taksi çevirerek evin adresini söyledim.

Evden içeriye adım attığım anda içimi keskin bir öfke kapladı. Kızlara somurtarak ayaklarımı vura vura içeriye geçtim ve kanepeye çöktüm. İkiside karşıma geçtiğinde üzerimdeki çekingen bakışları hissedebiliyordum.

Aynı anda "Özür dileriz." diye mırıldandılar. Ellerini önlerinde kavuşturmuş küçük birer çocuk gibi duruyorlardı. Ah, bu görüntü kesinlikle beni yumuşatmamıştı ama.

"Olay çıkardı." dedim. "Nikahı ertelediğini söylüyor."

"Ne!" dedi Yeşim. "Seni adamla dans ederken gördü diye mi?"

Ah, şey bu kısmı anlatmamıştım tabi henüz. "Hayır. Gece sarhoşken ona onunla evlenmeyeceğimi söylemişim, onun da tepesi atmış."

"Olamaz." dedi Sena. "Daha da berbat etmişsin."

"Sağol ya!" dedim alaycı bir ses tonuyla. "Çok yardımcı oluyorsun!"

"Üzgünüm." dedi yanıma oturup bana sarılarak. "Peki şimdi ne yapacağız?"

"Bilmiyorum. Beni affetmesinin bir yolunu bulmalıyım ama çok öfkeli. Beni kovdu!" dedim gözlerim dolarken.

İkisinin birbirine olan kaçamak bakışını fark ettim. Dehşete düşmüşlerdi. Çünkü Aren ilk defa bana sırtını dönüyordu. Of Allahım! Çıldıracağım. Ya beni hiç affetmezse?

Onlara olan biteni anlattıktan sonra bana gece sosyal medyada neler paylaşıldığını açtılar. Gerçek anlamda dehşete kapıldım. Tam anlamıyla yoldan çıkmıştık. Bu bir kaostu! Aren eğer tüm bunları gördüyse sakin bile kalmış diyebilirdim.
Önce shot atarken çekilmiş bir videom, sonra tüm kızlarla yere serilmiş bir fotoğrafım. Allah aşkına bunu kim çekmişti? Rezalet!
Daha sonra aynı şeyi bir tane yetmiyormuş gibi bir de erkek dansçılarla yapmıştık. Ay, adam yanımda yatıyordu! Bu daha da rezalet!
Bir ikinci videoda bar tezgahına çıkmış oynuyorum. Evet evet oynuyorum, dans etmiyorum! Çiftetelli oynuyorum!
Yakalandığım dansçı ile shot atıyorum ve son olarak birlikte dans ediyoruz.
Ahh, hayır bir tane daha var. Olamaz! Hayır, lütfen!
Fotoğrafta kusuyordum. Ağzım açık öğürüyorum ve yerde yeşil bir birikinti. Iyk, iğrenç. İşte bu tam bir fiyaskoydu. Aren sırf bu fotoğraf yüzünden bile nikahı ertelemiş olabilirdi.

İrkilerek geriye sıçradım. Kızların da yüz ifadeleri benden farklı değildi. "Hepimizin böyle anları var ama sen gecenin baş rolü olduğun için sosyal medyada çoğunlukla sen paylaşılmışsın." dedi Yeşim.

"Bunlar berbat." dedim şaşkınlık içinde. "Çoktan herkes görmüş, yorumlarını yapmış. Yorumlar nasıl?" diye sordum.

"Aa genel olarak herkes seninle gurur duyuyor." dedi Sena. "İnsanlar Aren gibi biri ile olup da bu kadar uçabilmene hayran kalmışlar."

Homurdandım. "Garip olan, Aren'e söylediğim her şeyi hatırlıyorken bu yaptıklarımın hiçbirini hatırlamıyorum."

Sena "Nedenini bilmiyorum." diye cevap verdiği sırada kapı çaldı. Heyecanlanarak ayaklandılar. "Aren değil." dedim gözlerimi devirerek. "Eren gelecekti, onunla konuşacağım."

Sena kapıyı açmaya giderken ben oturduğum yerde Eren'in yanıma gelmesini bekledim. Salona girip karşıma geçtiğinde bana öfkeli olduğunu gözlerinden anlayabiliyordum. "Pekala." dedim. "En başından anlatıyorum."

Derin bir nefes aldım. Umarım beni anlardı."Geçen günlerde düğün yaklaştıkça panik olduğumu fark ettim. Hazırlıklar yetişmeyecek paniği değil, bu işin altından kalkabilecek miyim paniği. Kimseye anlatamadım ve içimde gittikçe daha çok büyüdü. Aren'e bahsetmeyi denedim ama garip göründüğünü düşünerek vazgeçtim. Bir anda sanki her şey çok hızlı oluyormuş gibi gelmeye başladı. O ruh halimi size tamamen aktarmam mümkün değil. Çok değişikti. Hazır mıyım, değil miyim? diye sorgularken buldum kendimi. Halbuki evlenmeyi isteyen bendim. Hala da istiyorum, hem de çok. Sadece bir şeylerin değişecek olması beni çok korkutuyor. Mesela artık bu evde yaşamayacak olmam, tek başıma istediğim gibi hareket edemeyecek olmam, ömür boyu sadece bir erkek ve onun çocuklarını düşünecek olmak, kariyer , iş problemlerim , yine ebeveyn olmak. Tüm bunlardan ve daha fazlasından korktum. Parti fikri kızlardan çıktı ama benim de kafama yattı. Biraz olsun bu düşüncelerden uzaklaşabileceğimi , iyi geleceğini düşündüm. Farkındayım dansçı fikri saçmaydı, olmamalıydı fakat benim fikrim değildi." dedim kızlara bakarak. "Alkolü kendimi kaptırarak fazla kaçırmışım. Sonrasını berbat eden bu oldu. Yemin ederim Aren'e söylediğim hiçbir şeyi aslında düşünmüyorum. Tüm bunlara ne kadar kafa patlatmış olursam olayım evlenmemeyi asla düşünmedim." Bitirdiğimde yalvarırcasına Eren'e baktım. Beni başından sonuna kadar dinlediğine göre anlamış olmalıydı. "Bugün beni kovdu. Abi, ne olur yardım et. Kendimi nasıl affettirebilirim bilmiyorum."

"Mehir, tüm bu anlattıklarını ona da anlatmalısın. Kızacaktır ama anlayacaktır da."

"Beni dinlemiyor ki." dedim umutsuzca.

"Bir süre bekle. O sana gelecektir."

"Emin misin?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Bundan şüpheliydim.

"Evet ama önce öfkesi biraz olsun dinmeli."

"Onu ara, sana açıklama yaptığımı ona da yapmam gerektiğini söyle." Yerimden kalkıp yanına geçtim. "Senin beni affettiğini falan söyle. Lütfen!"

"Bu bir işe yaramayacaktır." dedi.

"Lütfen, yine de bir denesen?"

"Denerim ama onu tanıyorum Mehir , biraz sakinleşmeden seninle konuşmak istemeyecektir."

Omuzlarım düştü. "Pekala." dedim üzgün bir şekilde.  Bekleyecektim mecburen.

O olaylı gecenin sabahından itibaren üç gün geçmişti. Tam üç gün! Yatağımda yuvarlanarak başımı aşağı sarkıttım ve dakikalarca öyle kaldım. Günlerim bu rutini tekrarlayarak geçiyordu. Çıldırmak üzereydim! Ne bir çağrı, ne bir mesaj, ne bir haber. Hiçbiri yok!

İyi olan tek haber büyüklerin olanlardan bir haberinin olmayışıydı. Eğer onlar da bana ertelenen  nikaha dair bir şeyler söyleseydi kendimi ciddi anlamda kaybederdim. Neyse ki hala 28 temmuz da evleneceğimizi sanıyorlardı. Ay! Ne diyorum ben? Evleneceğiz tabiki! Gerekirse zorla, çeke çeke götürürüm o masaya! Yaa biz zaten evliyiz! Bizim zaten kıyılmış olan bir nikahımız var! Yok, yok ben kesinlikle çıldıracağım.

Tüm bunları düşünürken aniden kapının çalmasıyla yataktan yuvarlandım. Hemde aynı pozisyonda , kafa üstü şeklinde! Ama heyecanım duyduğum acıya galip geldi ve derhal yerimde doğrularak dış kapıya koşturdum. Kapının ardındaki kişinin Aren olduğuna emindim. Sevinçle kapıyı geriye vurarak açtığımda tüm bedenim hissettiğim hayal kırıklığıyla burkuldu. Eren gelmişti!

Abimi henüz içeriye davet etmeden çirkef bir şekilde üstüne yapıştım. "Üç gün oldu! Üç! Delireyim mi ben ha? Öyle mi istiyor? Keseyim mi kendimi? Keseyim mi söyle? Hastaneye gelir mi? Belki hastaneye gelir ha? Yahu abi nerede bu çocuk? Kaç gün oldu ya nerede?"

Ağzını açmasına fırsat vermedim. "Tamam, ben planı az önce yaptım. Tatlı canıma kıyamam." Sinsi olduğuna emin olduğum bir şekilde gülümsedim. "Ama numara yapabilirim. Numaradan keseyim kendimi. Çok kötü deyin. Ölüyor, yetiş deyin. O zaman kesin gelir. Ha ne dersin?" dedim dilim dışarda nefes nefese kalmış bir şekilde cevabını bekleyerek.

Eren umutsuz bakışlarını benden arkamda duran arkadaşlarıma çevirdi. O zaman birazcık abarttığımı anlamış oldum. Geriye çekildim. "İçeri gel lütfen."

Onu takip ederek peşinden karşısındaki kanepeye yerleştim. Söylediklerimden sonra fikrini merak ediyordum. "Bugün Alp ve Alara gelmiş. Kalacaklar sanırım, onlarla ilgileniyordur. Yani anlayacağın bugün gelmeyecektir. Lütfen biraz daha sabırlı ol ve bekle. Eninde sonunda pes edecek."

İlk söylediği cümleden sonra beynim error vermiş sonrasını duymayı bırakmıştı. Kalakalmıştım. Alara? Alara? Nereden hatırlıyorum ? Kimdi bu kız ya? Ah! Alara! Alp'in kardeşi Alara. Bir zamanlar sinirden kudurmama sebep olan o kız!

Hızla yerimden fırladım. "Ne demek kalacaklar? Ne demek onlarla ilgileniyordur?"

"Sakin ol Mehir ikisi de arkadaşı."

"Olsun. Ne bu hayatıma devam ediyorum imajları. Ben günlerdir ne çekiyorum biliyor musun sen? Ama yeter buraya kadar!" der demez hızla odama geçtim.

Günlerdir yıkanmadığım için kokuyor sayılırdım. İlk olarak kendimi banyoya attım ve çabucak yıkandım. Çıktığımda Eren kapıyı tıklatıyordu. Ona"Üzerimi giyiyorum, sakın gelme." diyerek dolaptan kendime bir kot bir tişört ve iç çamaşırları çıkarttım. Saçlarımı kuruttum ve çıkmayı düşünürken aklıma sadece fotoğrafta gördüğüm kızın yüzü üşüştü. Güzeldi. Gayet güzeldi.

Vazgeçerek üzerimdeki kotu çıkartıp genelde tatil kesimlerinde tercih ettiğim kısa kot şortumu üzerime geçirdim. Sonra aynamın karşısına geçerek doğal durmasına özen göstererek rimel , allık ve ruj sürdüm.

Odamın kapısını geriye açtığımda Eren sabırsız bir şekilde beni bekliyordu. Beni gördüğünde aşağıdan yukarı yavaşça süzdü. "Nereye gidiyorsun bu kılıkta?"

"Aren'in evine gidiyorum." dedim dış kapıya doğru ilerlerken.

"Bundan hoşlanmayacak." dedi. İkisi için de dediğini biliyordum. Yani hem çat kapı gidişimden hem de bu kıyafetlerimden. Aslında bende anormal olan bir şey yoktu. Sadece Aren kıskanacaktı işte.

"Görürsün. Bu işi halletmeden dönmeyeceğim." dedim ve kızlara el sallayarak evden çıktım. Birkaç adım atmıştım ki ardımdan gelen sese döndüm. "Ne var abi?" dedim karşımdaki Eren'e. "Aşktan iyice gözün döndü senin. Kızım böyle kim olduğunu bilmediğim bir adamın taksisine binmene razı olur muyum ben?"

Durdum. "Haklısın. Kafa mı kaldı? Haydi sen götür beni."

Beraber arabaya binerek yola çıktık. Arada hızlan ikazlarımdan bunalmış olan Eren yirmi dakikada beni getirmeyi başarabilmişti. Aren'in evinin önünde durduğumuzda "Her ihtimale karşı burada bekliyorum." dedi.

"Hayır." dedim. "Merak etme beni tekrar kovamayacak. O evden, o nikah masasına gününde oturmaya ikna olana kadar ayrılmayacağım."

Gözlerini devirdi. "Benim gibi kıskanç bir ağabeyle bu şekilde konuşarak sinirlerimi epey bozuyorsun."

Şirince gülerek kucağına atıldım. "Yemin ederim ömrümün sonuna kadar ayrı kaldığımız günleri telafi edeceğim, seni çok seviyorum abi."

Beni kollarının arasına aldı. "Bende seni çok seviyorum ve yalnız bırakmayacağım. Buradayım. Git haydi."

"Tamam." diyerek dışarı çıktım ve derin bir nefes aldım. Biraz sonra kapıyı çaldım. Aren'i beklerken yardımcısının kapıyı açmasına çok sevinmiştim doğrusu. Böylece içeri girmem kolay oldu. Beni gördüğünde gülümsedi ve "Aren bey içerideler." diyerek beni içeri aldı.

Salondan gelen seslere yönelerek ilerledim. Alara denen kız abisinin kucağına başını yaslamış, satın alınalı çok olmayan koltuğumda uzanırken sevdiceğimin söylediklerine gülüyordu. Ne kadar bozulsamda hiç belli etmeden gülerek salona adım attım ve arkadan eğilerek kollarımı Aren'in boynuna doladım. "Merhaba sevgilim." derken şakağına bir öpücük kondurdum. Anında omuzları gerilmişti. Alara susmuştu. Alp bana bakıyordu. Ah, biliyorlar mıydı acaba? Bu düşünce karşısında endişelenerek utancımdan kızarmak üzere onlara baktım.

Alp sonunda gülerek "Merhaba." deyince büyük bir rahatlama yaşadım. "Merhaba." Hala şaşkın kız kardeşine döndüm. "Merhaba." Cevap vermesini beklemeden Aren'in yanına kurularak bedenimi ona yasladım. Hala gergindi.

Bana en sert bakışlarıyla "Ne halt yiyorsun burada?" derken onu umursamadan kafamı omzuna yasladım. Ne kadar az göz teması kurarsam o kadar iyiydi.

Alp'i sevmiştim. Çok güler yüzlü, samimi ve hoş bir adamdı. Ara ara Alara'nın Aren ve ben arasında gidip gelen kıskanç bakışlarını görsem de onu da sevmiştim. Aynı abisi gibiydi. Düşündüklerini belli ettiği birkaç saniye dışında tabii.
Gece boyunca sohbetimiz 'Nasılsınlar, neler yapıyorsunlar ve kariyere yönelik planlar' dan öteye geçmedi. Nasıl olup da düğün tarihinden veya düğünden konu açılmadığını merak ediyordum. Sonra anladım. Alara tam bununla ilgili bir şey soracaktı ki Alp ona uyarıcı bir bakış atarak farklı bir konuya geçmişti. Alp biliyordu! Aren anlatmıştı ve bu yüzden evliliğimize dair hiçbir şey sorulmamıştı. Neden Alp'e anlatmıştı ki? Yoksa gerçekten de düğünüm iptal mi edilmişti! Ah, hayır!

Misafir odaları hazır olduğunda ikisi 'İyi geceler.' eşliğinde kalkarak yukarıya odalarına geçtiler. Tabi hemen sonra Aren'e fırsat doğdu. Anında benden uzaklaşarak bana "Ne yapmaya çalışıyorsun? Hemen git." diye fırladı.

"Gitmeyeceğim!"

"Gideceksin! İstemiyorum seni , hala bu neyin inadı?"

"Ne demek neyin inadı?" Sen kim köpek! Aggh! "Sen beni kaçırıp hiç bilmediğim bir eve tıkarken iyiydi! Yaptıklarını unuttun herhalde. Şimdi bende sana aynısını yapıyorum. İkimiz de bu evde kalacağız."

Büyük bir öfkeyle bana baktı. Yılmamak için direniyordum. "Yemin ederim zor kullanırım, beni buna mecbur etme!"

"Aptal!" dedim suratına böğürerek. "Sen olacak düğünü iptal etsen ne olur? Biz zaten karı kocayız. Bu ev de benim! Buradaki eşyaların hepsi benim!" dedim çığlık atarcasına. Sonunda çıldırtmıştı beni.

"Ben şimdi yukarı, odamıza çıkıyorum. Hele bir gelme, bu evi başına yıkmazsam adım Mehir değil."

Hışımla merdivenleri tırmandım. Vücudumda aşırı derecede adrenalin salgılanıyordu. Odaya girer girmez kıyafetlerimi çıkartarak dolabımdan bir gecelik çıkarttım ve üzerime giydim. Sonra yatağa girerek beklemeye başladım. Bir dakika, iki dakika, üç dakika, dört dakika! Ve ses! Hah, geliyordu. Hemen yatakta yatarak yana kıvrıldım.

Benden farksız bir şekilde içeriye girerek hışımla kıyafetlerini çıkardı ve yatağa girdi. İçimden bir süre sırıttım çünkü hem gelmiş hem de yanıma yatmıştı!

Ona uzanarak sırtına sarıldım. Ellerimi itti. Bir kez daha denedim. Yine itti. Bir kez daha denediğimde sonuç aynıydı. Bir kez daha uzanıyordum ki ağzından çıkan sözleri işitince durdum. Yüzümde var olan gülümseme kaybolmuş, taş kesilmiştim. "Bir kez daha bana sarılmaya kalkarsan eğer sahip olmakla böbürlendiğin her şeyi sana bırakır ve çeker giderim. Burada olmamın tek sebebi, tehditin yüzünden arkadaşlarımın rahatsız olmaması. Rezil olmak istemiyorum!"

Ah! Bu kadardı işte. Beni kovduğu halde buraya gelerek yüzsüzlüklerin en büyüğünü yapmış gece boyu bu ifadeyi takınmış ve aynı zaman da gururumu da ayaklar altına sermiştim. Ama şimdi çok incinmiştim. Çok kırılmıştım. Ben bu kadarını hak etmiş olamazdım.

Daha fazla tutamadım kendimi. Dayanamadım. Ondan uzakta , kıvrıldığım yerde hıçkırarak ağlamaya başladım. "Korktum. Çok korktum. Bir evliliğin getireceklerinden, bu sorumluluğu üstüme almayı beceremeyeceğimden korktum. Çok endişelendim. Seninle paylaşmaya çalıştım ama üzülmeni istemedim. Ama bunun yanında seninle evlenmemiş olmayı bir an olsun düşünmedim." Durdum. Ağlamaktan konuşmaya çalışmak zor oluyordu. Üstelik tıkanmıştım ve sesim berbat çıkıyor nefesimi toparlayamıyordum. Yinede bir umut devam ettim. "Neden sana o şekilde saçmaladığımı bilmiyorum. Niyetim sadece biraz kafamı dağıtmaktı. Dansçılar benim fikrim değildi. Onlarla dans etmekte. Alkol yüzünden. Özür diledim. Sana açıklamaya çalıştım ama beni dinlemedin."

Aren bana dönüp sarıldığında ağlamam daha da şiddetlendi. Hönkürüyordum. O kadar üzülmüştüm ki Aren'in yumuşayıp bana sarılmış olmasına sevinemiyordum bile. Gözyaşlarımı silmeye çalışırken koynuna sokuldum. "Söz veriyorum. Bir daha ağzıma alkol sürmeyeceğim, kariyer yapıyorum diye çocuklardan vazgeçmeyeceğim. İyi bir eş olacağım ve evlenir evlenmez küçük Eren'i yapacağım. Söz."

"Tamam." dedi göz yaşlarımı benimle birlikte silerken. "Sinirden öyle konuştum, ağlama artık. Yanımdan gitmemi ister miyim ben? Ben senden gidebilir miyim? Yalan söyledim. Daha fazla ağlama lütfen."derken sesi boğuk geliyordu.

Tam aksine daha fazla ağlamaya başladım. "Ağlamayayım diye öyle söylüyorsun. Sustuğumda gideceksin!"

"Hayır, vallahi doğruyu söylüyorum ya."

Durdum. Ancak bir şekilde inanabilirdim. "O zaman öp beni."

Kaşları yukarı kalktı. "Ha?"

"Seviş benimle."

"Mehir, sen-" demişti ki tekrar ağlamaya başlayınca durdu. "Tövbe tövbee." diyerek bana doğru uzandı ve beni öptü. Göz yaşımın tuzlu tadı ile Aren'in tadı ağzımda karıştı. Bundan hoşnut bir şekilde inleyerek kollarımı boynuna doladım.

Yavaş yavaş kıyafetlerimiz bedenlerimizden ayrıldı. Aren'in her zamankinden daha yavaş olması dışında her şey eskisi gibiydi. İçime girerken dudaklarıma yaslanarak "Seni çok özledim." dedi. Tam olarak affedildiğimi o an anladım. Yalan söylüyor olsaydı benimle sevişmeyide , sevişirken özlemini belirtmeyide reddederdi. Bacaklarımı beline dolayarak hareketlerimle sözlerine karşılık verdim.

Dakikalar sonra nefes nefese yanıma yığıldığında gözlerimin önünde uçuşan ateş böceklerinin dağılmasını izliyordum. Yanımda yatan Aren "Çok safsın." dedi.

"Ha?"dedim sadece. Daha kendime gelememiştim.

"Düğünü ertelediğime nasıl inanabilirsin?"

Kaşlarım çatıldı. "Yalan mıydı?"

"Tabiki." dedi hayretle. "Böyle bir şey mümkün değil!"

"Ah, pekala." dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. Bedenimde tatlı bir yorgunluk hali vardı. Günlerdir düşünmekten uykusuzdum ve şimdi neredeyse uyumak üzereydim. Ama son sözümü söylemeden önce direnecektim.

"Sen de çok safsın sevgilim." dedim tebessüm ederek.

"O niyeymiş?" dedi başını bana çevirerek.

"Evlenir evlenmez çocuk yapacağıma inandın mı cidden? Böyle bir şey mümkün değil!"

Kulaklarıma dolan güzel kahkaha tınısıyla gülümsedim. Biraz sonra hala gülerken beni kollarına aldığında kendimi günler sonra büyük bir huzurla tamamen uykunun kollarına salmadan önce onun son sözlerini duydum. "Bu akşam buraya geldiğin o kılığı da unutmadım. Bunu sonra konuşacağız."

Sabah gözlerimi bedenime vuran güneşin sıcaklığıyla açtım. Terlemeye başladığım için uyanmıştım. Gözlerimle kısa bir kontrol yaptım ve ani gelen dejavu hissiyle çarpıldım. Yanım boştu. Yok! Rüya olamazdı öyle değil mi?

Yatakta doğrulunca üzerimdeki çarşaf bedenimden kaydı ve geceliğimin üzerimde olmadığını fark ettim. Oh! Rüya değildi! Rahat bir nefes alarak oda içerisindeki banyoya geçtim ve hızlı bir duş aldım. Ardından üzerimi giydiğimde odadan çıkarak aşağı indim. İlk mutfaktan gelen sesleri duyduğum için direkt oraya yöneldim. Herkes kalkmış mıydı? Aren neden gelip beni uyandırmamıştı?

Mutfağa girdiğimde gördüğüm kalabalık ile mest olmuş bir şekilde "Yaaa!" deyiverdim. Herkes buradaydı! Sena bir köşede krep yapıyor , Yeşim Alp ve Alara ile sohbet ediyor. Aren ve Eren ise kahvaltı masasını hazırlıyordu.

Yanlarına giderek ikisine de sarıldım. "Günaydın!"

Eren bana gülümseyerek "Günaydın." dedi ve masaya geçti. Aren ona her şeyi anlatmıştı belli.

Aren bana dönerek kollarını bedenime doladı. Gözleriyle kalabalığı işaret etti. "Ee ne diyorsun?"

Gülümsedim. "Ne diyeceğim? Sen mükemmel bir adamsın. Seni seviyorum." diyorum.

Sırıttı. "Biliyorum. Ama şey diyorum. Bu neşeli kalabalığa bir neşe kaynağı da sen vermek istemez misin?"

Ben? Neşe kaynağı? Vermek?

Kıkırdadım. "Lütfen, önce bir kazasız belasız evlenelim tamam mı?"

"Tamam pes ediyorum. Anladım." derken ellerini 'teslim oluyorum' dercesine iki yanına kaldırdı.

"Anladın mı cidden?" diye sordum bana uzaktan öpücük gönderen Sena'ya gülümserken.

"Evet, anladım." diye yanıtladı beni.

Eh, ne yapayım? Omuzlarımı silktim. Öyle umayım bari...

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 44.3K 64
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
ALACAKAN By Yazal

Teen Fiction

385K 26.1K 9
Kalbini savaş meydanında bırakmış bir asker, o intikamı elbet bir gün alır. ... Alakurt lakâbıyla bilinen Kurter Alacakan, ülkesinin en başarılı aske...
46.3K 5.6K 12
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi. Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi. Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi? İçimden cevapladı...
52.8K 3.7K 18
"Bir adam ile yara bandının hikâyesini hiç duydun mu?" diye sordum meraksız bir tonda. Çünkü anlatmak istediğim sıradan bir hikâye değildi, kendi yaz...