Seni Unuttuğumu Hatırlamıyorum

Av SelinBaytak

3.2M 156K 17.5K

''Senden sadece beni bırakmamanı istedim. Yanımda olmanı istedim. Çünkü sen farklıydın.Kalbimde ritim değişme... Mer

1.bölüm
2.bölüm
3.bölüm
4.bölüm
5.bölüm
6.bölüm
7.bölüm
8.bölüm
9.bölüm
10.bölüm
11.bölüm
12.bölüm
13.bölüm
14.bölüm
15.bölüm
16.bölüm
17.bölüm
18.bölüm
19.bölüm
20.bölüm
21.bölüm
22.bölüm
23.bölüm
24.bölüm
25.bölüm
26.bölüm
28.bölüm
29.bölüm
30.bölüm
31.bölüm
32.bölüm
33.bölüm
34.bölüm
Final
Playlist
2.kitap YAYINDA!!!!

27.bölüm

68.3K 3.6K 527
Av SelinBaytak

-Doruk'un Anlatımından-

Ulaş geleli kaç saat oldu ya da kaç saattir içiyordum hiç bir fikrim yok.

Ne kadar içtiğimi de bilmiyorum.

Sadece içiyorum.

"Yeter."

Ulaş'ın emir verici ses tonuna aldırış etmeden şişeyi kafama diktim.

"Ciddiyim Doruk. Yeter."

"Yetmez."

"Daha ne kadar içmeyi düşünüyorsun ha?"

"Bugün olanları unutacak kadar."

"Unutmak bir işe yarayacak mı sence? Unutunca hiç yaşanmamış gibi devam mı edeceksin?"

"Kes sesini."

"Sen içerek unutacaksın peki ya Günce? O unutabilecek mi?"

"Kapat çeneni. Eğer burda durup daha kötü hissetmemi sağlayacaksan siktir git."

"Buraya sana yağcılık yapmaya gelmedim. Gerçekleri görmeni sağlıyorum. Ayrıca sen bu haldeyken hiçbir yere gitmem."

Ulaş böyleydi işte.

Aklından geçeni söylerdi.

Bu benim hoşuma gitse de gitmese de söylerdi.

Belki de bu yüzden en yakın arkadaşımdı.

Elimdeki şişeyi bir kenara fırlatıp yenisini aldım.

"Evde mi şimdi?"

"Hayır. O cadı arkadaşına bıraktım."

Cadı=Özlem

"Nasıldı?"

"Özlem mi?"

"Salak salak konuşma. Banane ondan. Günce'den bahsediyorum."

"Konuşmadı. Neden ağladığını bile söylemedi. Haklı tabiki. Yaptığın şey tam bir hödüklük."

"Nerden bilebilirdim ki böyle bir tepki vereceğini. Ayrıca başlatan kendisiydi. O öptü önce."

İçkimden koca bir yudum alırken o an geldi gözümün önüne.

Ne kadar da masumdu.

Ah tam bir aptalım.

Aslında o da tam bir aptal.

Söyledikleri çok aptalca.

Nasıl kendini diğer kızlarla aynı görebilir ki?

Ona farklı davranıyorum, farklı hissettiriyorum.

Ona değer veriyorum.

Hayatım boyunca ilk defa bir kıza değer veriyorum.

Ama bunu anlayamayacak kadar aptal.

"Senin sürtüğün olmayacağım dedi bana. Sürtüğüm olmayacakmış. Nerden çıkartıyor böyle saçma şeyleri. Onu sürtük olarak gördüğümü düşünmesi çok saçma."

"Kıza iki kere sürtük dedin.Bence böyle düşünmekte haklı."

"Tamam sürtük demiş olabilirim ama bir sürtük demek var bir de sürtük demek var. Yani bu ikisi farklı şeyler. Öyle söyl- her neyse yine de böyle düşünmesi saçma."

"Neden kavga etmeden duramıyorsunuz ki siz?"

"Genel olarak kavgalarımızda..ah bilmiyorum dostum.Sadece o çok inatçı."

"Ve sen çok kıskançsın."

"Bunun hoşuna gitmesi gerekirdi. Hangi kız aşık olduğu çocuğun kendini kıskanmasından rahatsız olur ki?"

"İtiraf etmeliyim dostum, sende ki kıskançlık kısıtlamaya dönüşüyor."

"Yine ne bokumdan bahsediyorsun?"

"Çok kısıtlıyorsun Günce'yi. Etrafında gördüğün her erkekten soyutluyorsun."

"Ben varsam başkasına ihtiyacı yok."

"Evet. Sen varsan başkasına ihtiyacı yok. Peki sen yoksan? Bu kız iki yıl boyunca neler yaşadı haberin var mı? Kendini ne kadar yıprattı haberin var mı?"

"Ben neler yaşadım senin haberin var mı? Yok. Hiç birinizin hiçbir şey bildiği yok. Şimdi kapat o çeneni."

"Anlat o zaman lan."

"Sana çeneni kapatmanı söyledim."

Elimdeki şişeye baktım.

Kim bilir kaçıncı şişeyi içiyordum.

Kimin umrundaydı ki?

Bir yudum daha aldım.

"Yeter lan."

Ulaş oturduğu yerden hızla kalkıp yanıma geldi.

"Ver lan şunu."

diye bağırdı elimden şişeyi almaya çalışırken.

Şişeyi vermemek için direniyordum.

"Bırak."

diyerek emrettim.

"Bırakmıyorum lan.Alkolik mi olacaksın birde? Bunları içmen hiçbir işe yaramıyor."

"Sanane. Sen kimsin ki? Annemmişsin gibi davranma."

Sözlerime aldırış etmedi ve elimde ki şişeyi benden aldı.

Oturduğum yerden kalkıp kapıya doğru yürümeye başladım.

Ama daha ikinci adımda yere yığıldım.

"Ne yapıyorsun Doruk?"

"Gidiyorum."

"Nereye?"

"Onu görmem lazım."

"Daha ayakta bile duramıyorsun."

"Umrumda mı?"

"Saçma sapan konuşma. Otur şuraya. Hiçbir yere gidemezsin."

"Bana karışmaktan vazgeç."

"Sende saçmalamaktan vazgeç. Bu halde evden dışarı çıkmayacaksın."

"Anlamıyorsun lan anlamıyorsun. Onu görmem lazım diyorum."

"Onu görmeni sağlayamam ama onun sesini duymanı sağlayabilirim."

Ne yapacağını beklerken cebinden telefonunu çıkardı.

"Şimdi Özlem'i arayacağım ve Günce'nin sesini dinletmesini söyleyeceğim anladın mı?"

Başımla onayladım.

Numarayı tuşladıktan sonra hoparlörü açtı.

Beşinci çalıştan sonra telefon açıldı.

"Alo?"

dedi Özlem "Kimsiniz?"

"Cidden kim olduğumu bilmiyor musun? Sana bu numaradan daha önce mesaj atmıştım. Kaydetmedin mi?"

"Bir dakika ya, Ulaş sen misin?"

"Evet."

"Ne var ne istiyorsun?"

"Günce hala yanına değil mi?"

"Evet. Odamda ağlamakla meşgul bende mutfaktayım."

Ağlamakla mı meşgul? Hala mı ağlıyor. Kaç saat oldu halbuki.

"Doruk yanımda. Günce'nin sesini duymak istiyor."

"Bu asla olmayacak."

"Özlem-"

"Söyle o arkadaşına Günce'den uzak dursun."

"Bak eğer Günce'nin sesini dinletmezsen evine gelecek."

"Gelsin gelsin. Polis çağırınca derdini onlara anlatır."

Bu kız saf mı salak mı? Polis bana ne yapabilir ki? Hiçbir şey.

"Özlem hadi. Sadece bir iyilik yap tamam mı?"

"Off. İyi bekle."

Özlem sustuğunda duyulan tek şey ayak sesleriydi. Daha sonra kapı açılma sesi ve ardında onun sesi.

"Yeter Günce. Yıprattın iyice kendini."

dedi Özlem.

"Başka ne yapabilirim ki?"

Ah sesi çok çaresiz geliyordu.

"Ağlama artık."

"Ben sadece bıktım Özlem. Hep aynı şey oluyor işte. Her zaman kavga ediyoruz."

Durdu ve ağlamaya devam etti.

"Onun sana iyi gelmediğini söyledik Günce. Neden bizi dinlemiyorsun?"

diyerek devam etti Özlem.

Bu kız gerçekten sinirlerimi bozuyordu.

"Ondan uzak duramıyorum. Ona aşığım ama neden aşık olduğumu bilmiyorum. Yani ben.. anlayamıyorum neden ona bu kadar bağlandım ki? Bu sadece canımı acıtmaya yarıyor."

O ağlarken benimde gözlerimin dolduğunu farkettim.

Hemen elimin tersiyle gözlerimi sildim.

Tekrar Günce'nin konuşmasını beklerken Özlem konuştu.

"Bu kadar yeter" dedi ve telefonu kapattı.

"Tekrar ara."

"Hayır."

"Sana tekrar aramanı söyledim."

"Hayır Doruk. Duydun işte sesini. Daha fazlasını duymak sana iyi gelmeyecek."

Elimi yumruk yapıp duvara geçirdim.

"Kes şunu."

Aldırış etmeden bir yumruk daha geçirdim.

"Git buradan Ulaş."

"Hay-"

"Rahat bırak beni."

"Gidemem dostum. Kendini bitirmene izin veremem."

Sırtımı duvara yasladım ve dizlerimi büküp yere oturdum.

Elimle saçlarımı çekiştirirken "Hiç gelmemeliydim."dedim.

"Ne?"

"Yurtdışından hiç dönmemeliydim. Onu rahat bırakmam gerekirdi."

"Ama artık bunlar için çok geç. Tekrar girdin onun hayatına."

"Herşeyi berbat ediyorum."

"Böyle düşünme."

"Günce'yi sürekli üzüyorum. O kız sürekli ağlıyor ve bunun tek suçlusu benim."

Ulaş konuşmak yerine beni dinliyordu.

"Benim yüzümden ölmeye bile kalkıştı. Ya ölseydi? O zaman nasıl yaşayacaktım ben?"

"Ama ölmedi. Bunları düşünüp kendini üzmenin bir mantığı yok."

"Bana aşık olmamalıydı. Ben onun hayatındaki en büyük hatayım. Koca bir hata."

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"

"Evet."

"O zaman beni iyi dinle dostum. Eğer sevgili olamıyorsanız birbirinizin zamanını almayın. Yalnız olan bir sürü insan var."

Durdum ve düşündüm.

Belki de en mantıklısı buydu.

Onun zamanını almamalıydım.

Özgür bırakmalıydım.

Ve işte tam bu sırada bir karar aldım.

Günce'nin hayatından çıkıyorum.

Sizin isteğiniz üzerine bu bölümü Doruk'tan yazdım.

Biliyorum kısaydı.

İnternetimde sorun var. Bilgisayardan internete giremiyorum.

Bu yüzden telefondan yazdım.

Telefondan girdiğim için multimedia' ya şarkı koyamayacağım ve ithaf veremeyeceğim.

Bilgisayardaki internet sorunumu çözmemde bana yardımcı olabilecek varsa lütfen.mesaj atsın.

Eğer sorun düzelmezse bölümler kısa, ithafsız ve şarkı olmadan paylaşılacak.

Bu yüzden bana yardım edin. Lütfeeeeeen

Bölümle ilgili yorumlarınızı bekliyorum.

Öpüldünüz.

Fortsätt läs