Doctors | Sope

By sope9493sworld

139K 10.2K 12.2K

Beyin cerrahı Min Yoongi, kalp cerrahı Jung Hoseok'un kalbine beyninden vurulmuşçasına aşık olur. @btsfan01s... More

1
2
3
4
5
6
7
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20 (SON)

8

6.4K 563 668
By sope9493sworld

Nefes nefese el havlumu boynuma dolayarak sahanın kenarına geçip kendimi çimlerin üstüne attım, oldukça yorulmuştum. Hoseok ile ödevimizi yaptığımız günden bu yana tam 3 hafta geçmişti. Ödevimizi teslim etmiş en yüksek notu biz almıştık. Sınavlarımızı da başarıyla atlatmış, şimdi ise okulun son günlerini yaşıyorduk.

Şu an basketbol sahasındaydım ve az önce de basketbol oynamıştım. Susuzluktan dilim damağım kuruyordu ve ben havanın sıcak olmasına gıcık oluyordum. Havluyla alnımdaki terleri sildikten sonra ayaklanmaya yeltendim ancak son zamanlardır güzelliğine aşina olduğum ses buna izin vermedi.

"Yoongi!" Sonra ise yanımda bir beden gördüm, istemsizce dudaklarım iki yana kıvrıldı. "Asfalta yumurta kırıp yiyecek bu havada kalkmış basketbol mu oynadın?" Gözlerini kısarak bana baktığında elindeki su şişesini elime verdi. "İç şunu, susuzluktan öleceksin."

Sözleriyle mutlu olup gülümsediğimde o da bana bakıp gülümsedi. "Kanın tatlı olmasa bu hallerine kanmazdım ama işte ne yaparsın bu da senin caziben." Tanrım cidden üstüne atlayacaktım hala konuşuyordu bu Hoseok!

Son zamanlarda sınavlar yüzünden sık görüşemesek bile aramız oldukça iyiydi Hoseok ile. Apaçık ondan etkileniyordum bunu inkar edemezdim ancak önümde kocaman bir engel vardı. Cinsel yönelimini bilmiyordum ve bunu öğrenmeye henüz hazır değildim.

Elime verdiği soğuk suyu bir dikişte bitirip ağzımı elimin tersiyle sildim ve derin bir nefes aldım. İyi gelmişti, tıpkı Hoseok'un bana iyi geldiği gibi. "Yoongi sıralamayı asmışlar ve tahmin et kimler birinciliği paylaşıyor?"

Hoseok benzersiz gülüşünü hiç çekinmeden bana sunarken ben merakla onun devam etmesini bekliyordum. "İsimleri Jung Hoseok ve Min Yoongi olan iki iyi arkadaş." Ellerini birleştirmiş çocuk edasıyla bana bakarken ben bir taraftan çok sevinmiş bir taraftan da Hoseok'un dediği "arkadaş" kelimesine takılıp üzülmüştüm.

Ona mutluluğumu göstermek adına diş etlerimi göstererek ve gözlerimi kısarak gülümsedim. O ise gülümsemesini genişletmiş ellerini çırpmıştı. "Buna çok sevindim Hoseok. Okulun en iyi öğrencileri biziz desene."

Hoseok şu kısacık zamanda bana öyle bir umut olmuştu ki ders çalışmadan önce hep onu düşünüyordum bu sayede sınavlara çok iyi çalışmıştım. Hislerimi tarif edecek kelime bulamıyordum. Hoseok'a olan duygularım bambaşkaydı. Beynim ve kalbim işbirliği yapmış bana daha önce tatmadığım hislerle beraber bir sürü his yaşatıyordu. Bunun adına ne deniyordu bilmiyordum.

"Evet, hadi içeri girelim üstündekileri değiş hasta olacaksın yoksa." Düşünceli halleri salak gibi sırıtmama sebep olurken bir çırpıda ayaklandım ve elimi ona uzattım. Bana bakıp gülümseyerek elimi sıkıca tuttuğunda onu kendime çekerek kaldırdım. Bir süre birbirimize bakarak geçirdiğimiz bu kısa anda gözlerinin de ne kadar güzel olduğunu aklıma kazıdım.

Tanrı aşkına bu çocuk her seferinde bunu yapıyordu! Bakıyor, bakıyor ve bakıyor ama en sonunda hiçbir şey söylemeden yürüyüp gidiyordu. Arkasından koşturup yanına yetiştim. "Şey, Hoseok bu akşam benimle devlet kütüphanesine gelsene, tek başıma gitmek istemiyorum."

Hoseok istifini bozmadan yürümeye devam ediyordu ben ise arkasından koştur koştur gidiyordum. "Olur gelirim bugün pek bir işim olduğu söylenemez zaten." Bu çocuk biraz odundu ancak bu da ona ayrı bir hava katıyordu.

Spor salonuna girip soyunma odasına geçtik, önceki saatten dolabıma bıraktığım kıyafetlerimi çıkarıp Hoseok'a döndüm. "Hızlıca giyineceğim beni burada beklesen olur mu? Çıkma dışarıya." Hoseok şaşkınlıkla karışık başını salladığında duvara yapışık uzun sandalyeye oturdu. Ben ise vakit kaybetmeden üst formamı çıkardım.

Hoseok'un neden şaşırdığını anlamamıştım sonuçta ikimiz de erkektik beni görmesinde bir sakınca yoktu değil mi?

Havluyla bedenimi silerken Hoseok gözlerini başka tarafa çevirmiş bir şeyler düşünüyordu, bu daha çok utanma da olabilirdi bilmiyordum. Açık renkli ince tişörtümü üstüme geçirdikten sonra şortumu yavaşça soymaya başladım. "Hoseok utanıyor olamazsın değil mi?"

O söylediklerimle bana dönerken altımı çıkarmakta olduğumu görmüş ve kızararak başını eğmişti. "Belki biraz." Kısık sesle söylediği şeye sırıtırken çıkardığım şortu katlayıp çantama bıraktım ve pantolonumu giymeye başladım. Hoseok bende şüphe uyandırıyordu ve ben bu şüpheleri oldukça seviyordum.

Nihayet pantolonumu da giydikten sonra eşyalarımı toplayıp çantama tıktım. Şişeyi alıp suyumu da içip Hoseok'a baktım. "Gidelim hadi derse geç kalacağız domates Hoseok." Gülerek çantamı sırtlanmış ona bakarken o, eğdiği kafasını kaldırmış ona eklediğim sıfat yüzünden kaşlarını çatmıştı.

Tanrım hiç sinirli olamıyordu bu çocuk, yanaklarını cidden sıktırmak istiyordum! Bozulmuş ifadesiyle ayaklanıp küçük çocuklar gibi bana dil çıkardığında soyunma odasına kahkahamı salmıştım. O ise gülerek başını iki yana sallamış önümden tini mini yürüyerek soyunma odasından çıkmıştı.

Sonunda ikimiz de sınıfa vardığımızda diğerleri kıskançlık dolu bakışlar atarken ben Hoseok'un verdiği güvenle gülümseyerek sırama oturdum. Hoseok da yanımda yerini aldığında oldukça mutlu okunuyordu yüz ifadesi. Belli ki o da bu durumdan hoşnuttu.

-

Hoca sınıfa geldiğinde bizim birinciliğimizi tebrik etmiş ve sınıfın gözleri önünde çalışkanlığımızdan dolayı bize tıp üzerine çığır açmış ve zor tesis edilen iki kitap hediye etmişti. Hoseok gerçekten mutlu görünüyordu, emek ve çabasının karşılığını alması ona rahat bir nefes aldırmıştı.

Son dersimiz de bittiğinde Hoseok ve ben toparlanmış sınıftan çıkmıştık. Şu an fakültenin çıkışına doğru ilerliyorduk, doğa Hoseok ile beraberken gözlerime daha bir canlı görünüyordu. Çantamın kollarına ellerimle asılırken Hoseok yüzünde çiçek gibi bir tebessümle etrafı izleyerek yanımda yürüyordu. Arada kollarımız birbirine çarpıyordu ve ben bu temasla bile eriyeceğimi düşünüyordum.

"Hava sabah oldukça sıcakken neden birden böyle bozdu dersiniz Bay Min?" Aramızdaki sessizliği şiir gibi sesiyle bozarken ben gülümseyerek kararan bulutlara baktım. Kapalı ve serin havaları oldukça severdim.

"Küresel ısınma Bay Jung. Küresel ısınma felaketimizi getirecek. Tanrım! Sıktığınız şu ağır deodorantın atmosfere ne kadar zarar verdiğinin farkında mısınız? Sizi gerekli birimlere şikayet edeceğim."

Hoseok derin bir kahkaha patlattığında ben de dudağımı ısırarak gülümsedim. Yan profilden onu seyrederken, kafeine bağlı kalp çarpıntısı yaşayan yaşlı ninelere benziyordum. Hoseok bende çarpıntı yapıyordu, buna Hoseok etkisi diyebilirdim.

Büyük binanın önüne geldiğimizde Hoseok'a dönüp derin nefes alarak omuzlarına ellerimi koydum ve sıkarak gözlerine baktım. "Bay Jung, birazdan önemli yaptırımlarda bulunacağız. Bana 'Klinik Nöroanatomi' kitabını bulmamda kolaylık sağlamalısınız. Biliyorsunuz ki içerisi yüz binlerce kitaba ev sahipliği yapıyor ve kitabı ararken sonsuzluğa düşüp orada kaybolmak istemiyorum. Bana yardım edin, sıkı çalışalım!"

Ellerimi çekip tek elimi yumruk yaparak gözlerimi kısıp söylediklerimi bitirdim. O ise bu komik hallerime gülmemeye çalışarak dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Tabi Bay Min, sizlere yardım etmekten büyük şeref duyarım."

O da elini havaya kaldırıp sıktığında yüzüme memnun bir ifade takınıp önden ilerledim. Zorlu merdivenleri aştığımızda şimdiden yorulmuş hissediyordum. İçeriye girdiğimizde Hoseok kütüphanenin büyüklüğüne bakarak ağzı açık şekilde ilerlemeye başladı. Arkasından gelirken cüzdanımdaki kütüphane kartımı çıkarıp cebime bıraktım.

Bilgilendirmenin yanına gidip aradığım kitabın ismini söyledim, ilgili bayan elime kitabın bulunduğu raf numarasının yazılı olduğu kağıdı verdiğinde teşekkür edip Hoseok'un yanına gittim. "Nasıl beğendin mi burayı?"

O ise bir süre sonra bana dönmüş ve başını usulca sallamıştı. "Evet, ilk defa buraya geliyorum, daha önce gelmek istemiştim ancak bir türlü fırsat bulamamıştım." Anladığımı belirterek başımı sallayıp duraksadım. "Sizi kestirme yoldan hedefimize götüreceğim Bay Jung. Az önce kapı bekçisinden mührü aldım. O mühür biz ilerledikçe parlayacak ve sonunda karşımıza hazineyi çıkaracak. Beni takip edin."

Çekinmeden Hoseok'un kolundan tutup önü peşimden sürüklemeye başladım. Buranın tavanı oldukça uzundu. Öyle ki kitaplıkların boyu da tavana yetişiyordu. Camla kaplı olan tavandan Seul'ün üstünde dolaşan kara bulutları görebiliyorduk. İçerisinin aydınlatması ise oldukça fazlaydı.

Labirent gibi döşenen kitaplıkların arasından Hoseok'u çekiştirmeye devam ederek ilerliyor, elimdeki kağıda bakıp kitaplığın üstündeki numarayla eşleşip eşleşmediğini kontrol ediyordum. Hoseok daha önce buraya gelmediği için onu yönlendirmek durumundaydım.

Pekala. Açık konuşmak gerekirse değildim.

Hoseok oldukça akıllı biriydi ve yolunu pek âlâ rahatlıkla bulabilirdi, ancak onunla böyle güzel etkileşimlerde bulunmak hoşuma gidiyordu. O da zaten sesini çıkarmayıp bana uyuyordu. O yüzden bir sorun yoktu.

"Daha gelmedik mi Bay Min? Başım döndü burada." Biraz sinsi olabilirdim ama bunu kesinlikle kötü niyetle yapmıyordum. Aradığım kitabın olduğu yerden tam 3 defa geçmiştik. Ancak dönüp dolaşmak, Hoseok ile birlikte gayet eğlenceliydi.

"Geldik Bay Jung." Gülümseyerek kitabın bulunduğu kitaplığın önünde dururken Hoseok bir kitaplığa bakmış bir de bana bakmıştı.

"Buradan daha önce geçtik. Beceriksiz bir araştırmacı olmanız kesinlikle sizin suçunuz. Bana söyleseydiniz ben daha rahat bulurdum kitaplığı." Göz devirdiğinde kitaplığa dönmüş benim kitabımı aramaya başlamıştı.

Ben ise hayranlıkla ona bakıp salak gibi sırıtıyordum. Ona daha çok yaklaşıp onu kitaplıkla arama aldığımda bir elimi onun elini uzattığı yere doğru uzattım. O ise yakınlaştığımı fark etmişti ve yavaşça bana dönmüştü.

"İşte orada Hoseok." O beni izlerken ben parmak uçlarımda yükselip kitabı yavaşça aldım. Yüzlerimiz birbirine oldukça yakındı.

Pekala sakin olmalıydım. Kitabı titreyen elimden düşürmemeye çalışarak yavaşça aşağıya indirdim. Hoseok ise put gibi durmuş onu sıkıştıran bana bakışlar atmakla meşguldü. Boğazımı temizleyip geri çekildiğimde ikimiz de derin bir nefes almıştık.

Bu çocuk bir gün beni pestilim çıkana kadar dövecekti ama hangi gün olurdu bilmiyordum. Öyle delici bakışlar atıyordu ki yaptığım şeyden pişmanlık duymaya bile başlamıştım. Umutlarım dilek fenerine yerleştirilmişti sanki ve onun bu halleriyle gökyüzüne uçup gidiyordu bir daha geri gelmemek üzere.

Abartıyor da olabilirdim ama şu an gerçekten iyi değildim, Hoseok alerjim çıkmıştı bir anda. Vücudum garip reaksiyonlar gerçekleştiriyordu ben istemeden.

Hoseok önümden ilerlemeye başlamış ben ise onu takip ediyordum. Tamam, sakindim. Bir sorun yoktu.

Kütüphane kartımı çıkarmış ve gerekli işlemleri yaparak kitabı almıştım. Hoseok ile kütüphane binasından çıktığımızda gök gürlemiş ve şimşek çakmıştı. Harika, bir yağmurda ıslanmadığımız kalmıştı.

Gerçi romantik anlar yaşayabilirdik ancak Hoseok'un bana attığı bakışlardan sonra ben ümidimi kesmiştim.

"Mis gibi. Yağmurda ıslanmayı çok severim. Burada biraz duralım mı Yoongi?" Duraksayıp bana bunları söylemişti ve şu an tam da bir meydanın ortasında bulunuyorduk. Etraftaki insanlar koşturarak yağmurdan kaçmaya başlamışlardı.

Şaşkınlıkla ona bakarken o kollarını iki yana açmış başını ise havaya kaldırmıştı. Yağmur damlaları zarifce yüzüne akarken o gözlerini kapamış anın tadını çıkarmaya başlamıştı.

İnanın ne ara yağmur yağmaya başlamıştı ne ara Hoseok böyle bir duygu haline bürünmüştü bilmiyordum. Elimde olmadan Hoseok'un şapşallığına gülümsemeye başladığımda yağmur ikimizin de içine işliyordu. Hastalanacaktık ama bu şu an ikimizin de umrunda olan bir şey değildi. Ben onu izliyor, o ise mutlulukla anın tadını çıkarıyordu.

"Hoseok sırılsıklam olduk, gidelim yeter hadi bu kadar." Sonunda ben durumumuza müdahil olduğumda Hoseok bana bakıp başını iki yana sallamıştı. "Birazcık daha ıslansak olmaz mı Yoongishi?"

Bu tavırları beni delirtse de ona karşı koyup elinden tuttum. "Hayır küçük bey. Yeter bu kadar." Biri kalbime bu kadar hızlı atmaması gerektiğini söylemeliydi. Ve umarım Hoseok beni şuracıkta dövmezdi, çünkü sıklıkla elini tutuyordum ve bundan rahatsız oluyorsa beni dövmesi an meselesi bile değildi.

Onu hızla çekiştirmeye başladığımda elimi sıkıca tutmuş peşimden hiç itiraz etmeden geliyordu. Sesini çıkarmaması beni elbette oldukça korkutsa da halimden memnundum. Bir binanın altına saklandığımızda Hoseok'u duvara yasladım ve önünde durdum.

"Hastalanacağız, gerçekten çocuk ruhlusun Hoseok." Bir şey demeden gözlerime bakıyordu ve yerine pusmuştu. Sessizliği ciddi anlamda bana korku veriyordu. Susarak gözlerine bakmaya başladığımda bir süre sonra ağzını araladı konuşmak için.

"Yoongi?" Adımı söylediğinde hm'ladım devam etmesi için.

"Sana bir şey söylemeliyim ama korkuyorum benimle bir daha konuşmazsın diye, söylemeli miyim?"

Kaşlarımı çattığımda başımı iki yana salladım. "Diyeceğin şey ne olursa olsun seninle konuşmaya devam ederim Hoseok. Çekinmeden söyle lütfen."

Başını eğip bakışlarını yerde gezdirdi bir süre, ardından başını kaldırmadan konuştu. "Cinsel yönelimim biraz farklı."

Tek nefeste söyleyip kurtulmalıydı çünkü çatlayacaktım ve kalbim durabilirdi.

"Ben şey, yakın olduğumuz için bunu sana artık açıklamak istiyorum. Gizli saklım olmasın istiyorum. Yoongi, ben eşcinselim."

Sonunda söylediğinde rahat bir nefes verdim, içinde tutmamalı ve söylemeliydi ayrıca bu kadar da kasmamalıydı altı üstü gay'di bunda abartılacak bir şey yoktu değil mi?

O bana bakıp bir yanıt beklerken ben olayın idrakına yeni varmış ve şokla gözlerimi açmıştım.

"Ciddi misin Hoseok?" Biri beni tokatlamalıydı, kendime gelmeye ihtiyacım vardı. Şu anda beklemediğim bir itiraf ile karşı karşıyaydım ve vermem gereken tepkileri veremiyordum.

"Ciddiyim Yoongi bunun şakası mı olur?" Göz devirdiğinde suratını tutup sulu sulu öpmek istedim.

"Hayır, hayır olmaz, ben de öyleyim ve bir an gerçekten şaşırdım."

Hoseok gözlerini büyültüp bana baktığında utançla başımı eğdim. "İkimiz de eşcinseliz yani?"

Sorduğumda Hoseok seslice yutkunmuş ve başını sallamıştı. "Ben artık gitmeliyim, görüşürüz Yoongi."

Aniden söyledikleriyle başımı kaldırıp ona bakmıştım ancak o hızla yanımdan koşar adım gitmişti. Arkasından şaşkınlıkla bakıyordum, ne yapacağımı bilmiyordum.

Kesinlikle bundan sonra her şey daha farklı olacaktı ve ben nasıl hissettiğimin bilincine varamıyordum. Bu aralar benim de canımı sıkan konuyu o açmış ve rahat bir nefes almamı sağlamıştı

Tanrım, hoşlaştığım çocuğun yönelimi benimle aynıydı ve ben nefes almayı unutmuştum çiselemeye başlayan yağmurun altında. İyi hissetmiyordum.

Continue Reading

You'll Also Like

3.2K 576 11
"10 dakika sonra geliyorum" dediğim adamın, her gün mezarına gidiyorum ben.. ~YoonSeok~ #39 - Hobi #3 - Kaybettim •VOTE VERMEDEN OKUMA PLS
52.2K 5.1K 30
Komiser Min Yoongi ve ortağı Jung Hoseok ekibiyle beraber bir seri katili aramaya başlar.Bu serüven hiç bilmedikleri dünyada tekrar karşılaşmalarını...
113K 9.2K 16
[tamamlandı] namjoon yanlış gruba yanlış bir mesaj atar. namjin texting '2019
betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 213K 33
okumayın for vanilla baby