Yanlış Numara?

By sesengulcan_

22.4K 1.7K 455

Biri, yaşadığı hayatın ona hediye gibi gelmesiyle sevinen, hayatını düzgün, sade bir biçimde yaşamaya adamış... More

Birinci Bölüm☎
İkinci Bölüm☎
Üçüncü Bölüm☎
Dördüncü Bölüm☎
Beşinci Bölüm☎
Altıncı Bölüm☎
Yedinci Bölüm☎
Sekizinci Bölüm☎
Dokuzuncu Bölüm☎
Onuncu Bölüm☎
On Birinci Bölüm☎
On İkinci Bölüm☎
DUYURU!
On Dördüncü Bölüm☎

On Üçüncü Bölüm☎

540 41 5
By sesengulcan_

Umarım kitabımı beğeniyorsunuzdur. Sizi seviyorum.❤❤❤

Multimedya: Kahvaltı yapacakları kulübe.

İyi okumalar..



☎☎☎



 "Ne?" Barış Abim nezarethanede miydi?

 "Yakın zamanda çıkacakmış, Allah'tan yatak odasında vurduğu için hırsızı, ceza almayacak. Ama bir kaç araştırma yapıyorlar. Biz biraz daha buradayız. İstersen Ezgi'ye söyle izin alsın annesinden bizde kalsın. Korkarsın tek kalmaya şimdi sen. Ha kuzum?"

 "Tamam anne söylerim. Dikkat edin kendinize." Diyerek telefonu kapattım. Ezgi ve diğerleri soran gözlerle bakıyorlardı. "Barış abim, yani bilmeyenler için kuzenim diyeyim. Hırsızı o vurduğu için şu an nezarethanede. Ama yatak odasında vurduğu için ceza almayacakmış. Sadece bir kaç araştırma yapacaklarmış. Ezgi sen de annenden izin alabilir misin burada kalmak için? "

 Ezgi kafasını sallayarak gülümsedi. İyi ki vardı. Eğer o olmasa zor günlerimi nasıl atlatacaktım ben? Ya da diğerleri. Artık onlarda vardı yanımda. Aykut, Utku, ön yargılı davrandığım ya da öyle demeyeyim artık değişen Bora, Talha ve Özgür. Özgür, biraz kavga ediyoruz ama onun da iyi biri olduğundan emindim. Daha fazla kendimi üzmeyerek sehpadan patlamış mısırı alıp dizlerime koydum. Benim bu hareketimle de Utku filmi tekrar başlatmıştı.

 Filmin amacı şuydu. Bir ülke var, ülke yavaş yavaş zombileşmeye çalışıyor. Her filmde olan klasik şeyler. Tamam film-dizi izlemem ama genel konulardan da haberim var. O kadar da değil. Filmin daha başından beri kolumu morartan Ezgi ve Utku'ya teşekkürlerimi sunuyorum. Kollarım artık yok. "Ulan kolum acıdı kolum. Hatta kollarım, yanlış söyledim. Ne korkuyorsunuz bu kadar anlamadım ki. Utku kocaman adamsın kolumu morarttın ya." İsyanımla Aykut ve Özgür kahkaha atarken Utku'yla da dalga geçiyorlardı. Bora'yı arayan gözlerim bulamadı. Herhalde tuvalete gitmiştir diyerek umursamadım.

 "Ulan kız zaten yeni kurtulmuş şu pisliklerden kolu da morarıktı. Çık şuradan ben geçeyim. Ezgi sen de adam akıllı dur ya da sen de uzaklaş." Dedi Özgür. A-a ne münasebet? İzin almadan yanıma oturuyor. "Ne oluyor be?" Diye çemkirdim.

 "Bir şey olduğu yok sana yardım etmeye çalışıyorum, istiyorsan bırakayım çiğ çiğ koparsınlar seni?" Diyerek kaşlarını kaldırdı. sonrada televizyondaki zombi filmini göstererek söylediği şeyi somutlaştırdı. Ezgi ve Utku daha çok korkarken ben de daha fazla ısrar etmeyerek kafamı salladım. O arada da tuvalet tarafından gelen Bora, Ezgi'nin 'Herhalde Özgür'den korkup kalktığı' yere oturdu. Yani diğer yanıma! Ama tam arada duruyordum. Ne Bora'ya yakındım ne de Özgür'e. Daha fazla bunlara kafa yormayarak filme döndüm. İzlerken dakikalar geçiyordu. Dakikalar geçtikçe de uykum geliyordu. Yanımdaki telefonumun kilidine basarak saatin kaç olduğuna baktım. 23.17'ydi. Uh bayağı da zaman geçmiş. Kafamı artık yerde oturan Utku ve Aykut'a çevirdim. Kafa kafaya vermiş filmi hâlâ izliyorlardı. Ezgi'ye baktığımda mışıl mışıl uyuyordu. Korkmaktan yoruldu kız ne yapsın. Bu sefer kafamı sağıma çevirerek Bora'ya baktım. Gayet normal biçimde filmi izliyordu. Kafamı ona çevirdiğimi görünce o da kafasını bana çevirdi. Gözleri yavaş yavaş sol yanıma kayarken ben de kafamı sola çevirdim. Özgür'ün uyuyan bedeni yavaş yavaş üstüme geliyordu. Bora kalkarak Özgür'ün sabit durmasını sağlayıp tekrar oturdu eski yerine. Önümdeki biten patlamış mısır tabağını sehpaya koyarak koltukta bağdaş kurdum.

 Hâlâ bitmeyen filme içimden küfür ediyordum. Artık uyumak istiyordum! Neden mi burada uyuyamıyorum? Ben yerimi yadırgayan birisiydim! Gözlerimi Utku'yla Aykut'a çevirdim. Onlar da uyumuştu. Bora'ya çevirdiğimde yine uyumuyordu. Gözleri sanki hiç uyku istemiyormuş gibi bakıyordu. "Ne bakıp duruyorsun suratıma?" Diye aniden kafasını bana çevirince olduğum yerde sıçradım. Benim sıçramamla da Özgür omzuma düştü. "Has- şimdi bir şey diyecektim ha!" Diye birden sinirlenince yine kendime engel olamadan şaşırdım. Ne olmuştu buna böyle. Gözleri Özgür'e bakıyordu. Kafamı bu sefer Özgür'e çevirdim. Buradan o kadar çok yakındı ki ister istemez utanıyordum. Uyanıkken o kadar kahkaha atan çocuk gibi hareketler yapan bu adam uyurken adeta bir canavar gibiydi. Hâlbuki tam tersi olmaz mıydı? Kaşlarını çatmış, dudağını büzmüştü. Kâbus görüyor gibiydi. Benim de uykum vardı. Hatta kafam yavaş yavaş Özgür'ün kafasına yaklaşıyordu, son anda kafamı tutuyordum. Birden elini kaldırarak işaret parmağını salladı. Sonra "Seni bulacağım adi pislik, bulacağım ve seni öldüreceğim." Ne diyordu bu böyle? Sakinleştirmemin iyi olacağını düşünerek elimi yanağına koydum. "Şş, Özgür. Sakin ol." Sesimi duyarak birden gözlerini açtı. Sonra bir elini yanağıma koyarak "Sen?" dedi. "Özgür rüyadasın şu anda. Ben ne?" Yutkunurken adem elmasının hareketini gözlerine bakarken gördüm. "Ama aynısınız." Yanağımdaki elimi alarak dudaklarına götürdü ve öptü. Ne yaptığını anlamayarak elimi çektim. Artık fazla oluyordu. Tamam uyuyordu şu an ama korkuyordum. Şu an ne yapacağı belli değildi. Ya beni benzettiği kişi daha demin seni öldüreceğim dediği kişiyse? Daha çok korku sarmaya başlamıştı şimdi içimi. Bana uzun süre baktıktan sonra gözlerini kapattı. Ben de artık uyumuştur diyerek bana ayrılan küçücük yere oturarak kafamı koltuğun sırtına dayadım. Bora da uyumuştu. En son kalan bendim ve büyük ihtimalle en geç kalkan da ben olacaktım.




...



 Sırtımda uzun zamandır olduğunu anladığım ağrıyla yüzümü buruşturdum. Belim tutulmuştu. Yavaşça gözlerimi açıp etrafa baktım. Gözüme ilk önce bir kol gözüktü. Kolun sahibine kafamı kaldırdığımda Özgür'ün uyuyan suratıyla kala kaldım. Diğerleri burada değildi. Hemen kendimi toparlayarak çocukların yanına gidecektim ki kolumu sert bir şekilde birisi tuttu. Hayır Özgür değildi. Arkamı dönerek kim olduğuna baktım. Bora.

 "Ne oldu Bora?" Dedim gayet sakin bir tavırla. Birkaç saniye bekledikten sonra "Ezgi seni çağırıyor." Dedi mutfağı kaşıyla gösterirken. Kafamı sallayarak kolumu çektim. Adımlarımı mutfağa yönlendirdim. Talha'nın da geldiğini gördüğümde yanına gidip sarıldım. Canım eniştem.

 "Kahvaltıda ne var?" Dedim. Hepsi bir anda bana bakıp 'Cidden bunu mu sordu?' diye bakıyordu. "Yumurta kırmaktan ve yemekten bıktım artık bence dışarıda yiyelim. Erkekler de öder." Diye kahkaha atan Ezgi'ye dik dik baktım. Biz yiyecektik ve erkekler ödeyecekti. Tamam belki de normalde erkekler öderdi ama sonuçta olmazdı, yani ben kabul etmezdim. Eğer 'bugün bizdensiniz.' deselerdi, tamamdı. Öyle bir şey demediklerine göre de onlar ödememeliydi. Herkes Ezgi'ye kafa sallayarak içeriye doğru ilerlemeye başladı. Ben de onları takip ettim. İçeriden birkaç ses çıkıyordu. Bu Özgür ile Bora'nın sesiydi. Ama normal konuşuyormuş gibi değillerdi. Sanki kavga edermiş gibiydi. Bora bizi fark ederek bir anda "Neyse hadi gelin dışarıda yiyelim kahvaltıyı." dedi. Özgür, Bora'nın bu değişimine şaşırmış, ama bunu belli etmemeye çalışıyordu. Ben bunu anlamaz mıyım? Zeki bir kızım. Anlarım tabii.

 "Biz de zaten onu düşünüyorduk. "Deyip gülümsedi Aykut. Hepimiz ortamı yumuşatmaya çalışıyorduk. Bu durum her hâliyle kendini belli ediyordu. Odama doğru koşarken ne giyeceğimi düşünüyordum. Hava güzel olduğu için üstüme yüksek bel kot pantolon ve V yaka kısa kollu beyaz tişörtümü geçirdim. Saçlarımı da tarayarak kapıya doğru ilerledim.

 Aklıma birden telefonum gelirken salondaki koltuğa bakındım. İlk işim annemi aramak olacaktı. Ne oldu ne bitti bilmiyordum. Aynı zamanda Barış abim ne hâldeydi onu da bilmiyordum. Rehbere girerek 'Anneciğim' ismine tuşlayarak beklemeye başladım. Çocuklar da ayakkabılarını giyiyorlardı. Ezgi son anda beni görerek elindeki ayakkabıları bırakıp benim yanıma doğru koşmaya başladı. O anda da annem telefonu açmıştı. "Anne?"

 "Efendim kuzum?" Sesi normal şekilde gelmiyordu. Umarım kötü bir şey yoktur. "Sesin kötü geliyor anne Barış abime bir şey mi oldu?"

 "Merdivenlerden indik de o yüzden nefes nefese kaldım. Astımım tuttu. Neyse, evet şu an çıktık eve geliyoruz. Kahvaltı hazırladınızEzgi'yle?" Gözlerimi Ezgi'ye çevirerek dudaklarımı ısırdım. Biz dışarıya gidiyorduk ve annemler burada kahvaltı bekliyorlardı. "Anne şimdi şey oldu. ilk önce bir tek Ezgi kalmadı bizde, diğer çocuklar da kaldı. Kahvaltı hazırlayamadık." Gülerek devam ettim. "Biz de dışarıya gidiyoruz kahvaltı yapmaya. Tabii izin almadım. Gidebilir miyim anne?" Dedim sevimli olmaya çalışarak.

"Annenler de gelsin Almila." Dedi Utku. Kafamı sallayarak kabul ettim. "Anne siz de gelin isterseniz. Konum atarım Whatsapp'tan. "Ezgi 'konum atarım' dediğim için herhalde şaşırarak bakıyordu. Ne yapayım? Beni de alıştırmışlardı şu Whatsapp'a.

 "Tamam gidin, biz geliriz konumu attıktan sonra." Diyerek telefonu kapattı annem. "Annemler de gelecek, hadi gidelim biz." Gülümsedikten sonra beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Anahtarımı da alırken herkes çıkmıştı. Kapıyı kilitleyerek çocukların yanına geldim. "Ne ile gidiyoruz?" Dedim kendimi güneşe karşı siper ederken. Bir yandan da telefondan saate bakıyordum. Saat 12.32'ydi

 Sokak kapısını ardımdan kapatırken acıktığımı hissettim. Gideceğimiz yer biraz uzakta olduğu için seçeneğimiz çocukların arabasıydı. Ben,Ezgi ve Talha Özgür'ün; Utku ve Bora Aykut'un arabasıyla gidecekti. Yol boyunca bir tek Özgür konuşmuştu. Gideceğimiz kafe hakkında bir şeyler söylüyordu. Talha da kafasını sallayıp 'Doğrudur.' deyip duruyordu. Araba şehirden uzak bir kafenin önünde dururken çevreme bakındım. Etrafta bir sürü ağaç olması bana geldiğimiz yerin bir orman olduğunu söylüyordu. Bunu anlayabilmem ne de büyük mucize!

 Kafenin dışı tahtadandı. Büyük fakat kısa bir tavanı vardı. Böyle ev ya da kafelere bayılırdım. Fazla kişinin olmayışına sevinirken bir yandan da bu kadar şehirden uzak yere kafe yapmanın mantığını çözmeye çalışıyordum. Ama Özgür'ün yol boyunca öve öve bitiremediği kafenin yemekleri lezzetli olmalıydı.

 Arabadan inerek şimdi daha geniş görebildiğim çevreme bakındım. Burası fazla güzeldi sanırım. Manzarası... Kokusu... Her şeyi ayrı güzeldi. Dışarıya da konan ufak masalara kafamı çevirdim. Bunlar bizim için fazla küçüktü. Kendi kendime gülerken biraz daha uzakta olan bir kulübe gördüm. Merdivenle yukarıya doğru tırmanan tatlı bir ev gibiydi. Kafenin büyüklüğü kadardı neredeyse. Sanırım o da başka bir kafedir diye geçirdim içimden.

 "Oo Özgür, oğlum nasılsın ya bayağıdır görmüyorum seni buralarda hayırdır?" Diye tatlı bir dede sesi yankılandı ormanın içinde. "İsmet Amca iş güç biliyorsun, şimdi de tarih öğretmenliğine başladım. Onunla ilgileniyorum. Kısmet bugüneymiş. Ee neler var bugün o güzel mutfağında?"

"Vallaha yavrum girin bakın bende unutkanlık var şu azay mıdır nedir o şeyden var." Konuşmasını kahkahayla bitiren dede o kadar tatlıydı ki,  gülümseyerek bakıyordum amcaya. O arada da Utku, Bora ve Aykut bize doğru geliyordu. "Aman amcacığım yoktur öyle bir şey hem olsa beni unuturdun yahu." diyerek kahkaha attı Özgür. "Sen unutulur musun be evlat bir tek böyle ufak tefek şeyleri unutuyorum." Özgür gülümsedikten sonra "Tamam İsmet Amca sağ ol biz bir bakalım. Ha şey biz biraz fazla kişiyiz de bu masalara sığamayız iki masayı birleştirsek mi ki?"Dedi Özgür saçlarını düzelterek. O anda fark etmiştim. Özgür saçlarını kestirmişti. Biraz daha dikkatli baktığımda kafasında ufak bir ben 'buradayım' diyordu. Saçı uzunken görünmüyordu. Ama şimdi dikkat edince görünmesi zor değildi.

 "O da olur ama isterseniz bak ileride kulübe var oradaki masa daha uzun ve mutfağı ayrı. Yemekleri oraya taşırız hallederiz. Karar size kalmış çocuklar." Adının İsmet olduğunu öğrendiğim amca benim başka bir kafe olduğunu sandığım kulübeyi gösteriyordu. Oraya gitme isteğim daha çok artarken bir anda "Evet gidelim. Orası daha güzel." Dedim. Hayır neden bir anda gözleri bana çevirttirdim? Niye açıyorum ki şu ağzımı. Neyse ki herkes dediğime kafa sallamıştı. İçimden sevgi gösterileri yaparken kulübeye doğru giden Ezgi'nin peşinden yürümeye başladım. Talha da sandalyelerden birine oturmuş bize gülerek bakıyordu. Anlaşılan o ki yemekleri biz yani Ezgi ve ben taşıyacaktık. Etrafıma sinirli sinirli bakarken İsmet amca "Siz nasıl adamsınız kalkın da yardım etsenize güzel kızlarıma." diye bağırdı çocuklara. Heh ben de onu istemiştim amcacığım. Kendi kendime gülerek Talha'ya dil çıkaracaktım ki çıkarttığım dilim başka silüete oldu. Özgür. Allah beni kahretmesin. İnek gibi dilimi gösterdim çocuğa. O da bana çıkarınca şaşırmıştım ama bozuntuya vermedim. Ulan sen hocasın hoca. Bildiğin adam dil çıkardı bana. Kahkaha atmaya başlayınca Ezgi ve diğerleri Fransız bir biçimde ikimize bakıyordu. Omuz silkerek mutfağa doğru adımladım.

 Yemekleri o küçük kulübeye taşımıştık. Dışı kadar içi de çok güzeldi. Küçük olmasına rağmen içinde uzun bir masa vardı. Sofrayı kurmuş annem ve babamı bekliyorduk. Barış abim yoktu evet gelmek istememiş. Nedenini sorduğumda cevap vermemişti. Bilmiyorum, anlamadım. Birden kulübenin kapısı açılarak içeriye annem ve babam geldi. Onları çok özlemiştim kucaklarına atlayarak çocukları tanıştırmaya başladım. "Anne, baba bakın bu Utku, bu Bora ikisi kardeşler. Zaten Bora'yı tanıyorsun baba senin patronunun oğlu. Sonra bu Aykut. Talha. Ezgi'yi zaten biliyorsun. Bu da Özgür-"

 "Ben de Aykut'un kuzeniyim." Diye atıldı sözüme Özgür. "Evet kuzeni aynı zamand-"

 "Aynı zamanda da arkadaşız hepimiz. "Dedi 'arkadaşız' ı vurgulayarak. Anlamıyordum ne yapmaya çalışıyordu bu. Altı üstü öğretmenim olduğunu söyleyecektim. Acaba doğru değil miydi? Hocamla bu kadar yakın olamam o yüzden artık beni öğrencisi gibi görmüyor muydu? Bir dakika neden bir tek kendimi dedim ki? Bizi öğrencisi olarak görmüyordu. Basbayağı bunu kast etmişti burada işte. Bu değişik bir konu sonra düşünürüm. Annem ve babam da kendini tanıştırarak sofraya adımladılar. En baş köşeye babam, çaprazına annem, yanına ben, Ezgi, ne kadar istemesek de Talha da Ezgi'nin yanına oturmuştu. Annemin karşısına da Özgür, yanına Aykut, Utku ve Bora dizilmişlerdi.

 Yemekleri tabaklarımıza koyacaktık ki kapı açılarak içeriye bir kaç şef girmişti. Biz kendimiz yapacaktık ama olsundu tabii ki de yapabilirsiniz. İçimden gülmemi bastırarak tekrar yerime oturdum. Yemekler o kadar güzel görünüyordu ki sanırım saldıracaktım. Zaten o hırsız bana bir ekmek zeytin vermişti. Şu an bunlar bana o kadar güzel geliyordu ki anlatamazdım.

 Tabaklarımız bir anda dolarken işi biten şefler geri yerlerine gitti. Onlar giderken ben de yemeğimi hızla yemeye koyuldum.

 "Ee Almila neden annen ve babana tarih öğretmenini  tanıştırmıyorsun? Sonuçta aynı masada yemek yiyoruz değil mi? Onların da hakkı." Dedi Bora çatal ve bıçağını tabağının yanlarına sesli bir biçimde koyarak. Bu imâ da neyin nesiydi şimdi? Ne oluyordu gerçekten anlamıyordum. Kafamı Özgür'e çevirdim. Sinirli bir biçimde Bora'ya bakarken Utku da Bora'nın kolunu sıkıyordu. Şu çocuğu hep susturan birisi varsa o da Utku'ydu.

 "Evet benim öğretmeni. Hatta burada bir tek Almila'nın değil, laubalilik yapan bir çocuğun da öğretmeniyim." Diye sözlerini bastıra bastıra bitiren Özgür'den korkmuştum. Gerçek anlamda korkmuştum. En çok da 'çocuğun' kelimesini bastırmıştı. Bora'nın yaptığı gerçekten de çocukluktu. Hayır yani şimdi ne oldu ki? Aralarındaki anlaşmamazlık da ne? Gerçekten meraklı olmayan ben, çok merak ediyordum.

 "Çocuklar, ne oluyor bir sakinleşin bakın güzel güzel kahvaltımızı yapıyoruz tadımız kaçmasın değil mi güzel şeylerden konuşun. Ha bu arada memnun oldum oğlum çok da gençsin arkadaş gibisiniz zaten. Gerçi bazı kişilerle biraz sıkıntı var ama geçer o." Diye Özgür'ün sırtını sıvazladı babam. Yine yaptı ortalığı be adam. Seviyorum bu adamı. Kendi kendime gülümserken Bora'yla göz göze geldim. Bana ters ters bakıyordu. Ne var anlamında kafamı salladığımda yerinden kalkarak kulübenin kapısına yöneldi. Umursamayarak yemeğime tekrar döndüm.



...



 Burada sadece kahvaltı yapılan ev gibi kafe yoktu. Ormana doğru gidildikçe konaklama yerleri sıklaşıyordu. Babamı ikna ederek burada biraz uyumak istediğimi söyledim. İçerisi kahve tonlarında ve az eşya vardı. Tam da istediğim cins. Ferah.

 Ezgi de benimle uyumak istediğini söyleyince bize bir oda kiralayıp kendileri de dışarıda geziyorlardı. Sanırsam babam ve annem ha bir de kardeşim gezintiye çıkacaklarmış. Bu annem için iyi olurmuş. Kesinlikle bende böyle bir şey yapmamıştı. Bundan kesin emindim. Ezgi uyuyamayacağını söyleyerek babamlar fark etmeden Talha ile birlikte başka yoldan gidince durmadan kavga eden Özgür ve Bora bir arada kalmıştı. Tabii yanlarında Utku ve Aykut vardı ama ne fark ederdi ki? Onlar yapacağını yapardı.

 "Ne fark eder ki ha ne fark eder? Öyle olsun ya da olmasın ne fark eder?" Bir kükreme sesiyle yataktan fırladım. Ne oluyordu öyle? Ödüm koptu. Sehpadaki suyu 3 yudumda içerken bir yandan da saçlarımı düzeltiyordum. Ha neden 3 yudum annem demişti bunu neymiş 3 yudumda içersen iyiymiş korkun gidermiş falan. İlk duyduğumda çok gülmüştüm.

 "Fark eder ulan fark eder! Şu zamana kadar sevdiğim hangi kız varsa elimden gitti anlıyor musun? Yapacak bir şeyim yok artık! Ne kadar acı çektiğimi ben bilirim. Sana nasıl baktığını görüyorum!" Bu ses Bora'nındı. Tanımıştım. Neyden bahsediyorlardı böyle?

 "Bak, o kızı sen sevmiyorsun. Sadece güzel diye tatlı diye hoşuna gidiyor." diye zorla duyduğum sözleri söyledi Özgür. Hangi kızı? "Nereden biliyorsun lan nereden? Sen hayatında hiç birini sevdin mi ki? Senin sözünle olmuyor o işler Özgür bey!" Özgür sesini kıstıkça Bora yükseltiyordu.

 "Sessiz ol Almila uyanacak. Biraz sevseydin zaten kolunu o kadar sıkı tutmazdın. Diğer gözünü de morartasım geliyor bunları düşününce. Neyse. Hani birini sevdin mi ki sen dedin ya..." Bunu da kısık söylemişti. Dayandığım kapı gücüme dayanamayarak birden açıldığında bir gözü mor ve şişik olan Bora ve Özgür ile göz göze geldim. Özgür sesini daha çok yükselterek ve gözlerimin içine bakarak tek kelime söyledi.

 "Artık... "




☎☎☎





Bölüm çok geç geldi biliyorum. Çok üzgünüm :( sınavlarım var be canlarım bir tanelerim. Allah hepimize sınavlarımızda yardım etsin inşallah. Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alayım bakalıım. Nasıldı? Tam şuraya, bakın şuraya bırakın xksljdlsdl

Votelerinizi de unutmayın sizi seviyoruuuum❤❤❤❤

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 35.2K 44
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...
148K 1.2K 10
Aile baskısı olan bir genç ne kadar cesaretli olabilir? Hayallerini yaşamak sadece rüya mı? Belki de elinden tutacak bir ele ihtiyacı vardır. O el s...
1.1M 51.3K 60
(Bu isimle yazılmış ilk kitaptır.) Girdiği depresyon sonucu gittiği bir barda birlikte olduğu adamdan hamile kalan Hira, hayatında bir çocuğa yer ver...
492K 26.6K 35
Gerçek aile kitabıdır. Bitter aşığı kızın hikayesi... #yeni 1 #yeniaile 1 #hata 1 #zengin 1 #karışma 1 #hayat 1