INNOCENT (Justin Bieber Fan F...

By imprisonedbydark

27.2K 1.4K 506

-Elizabeth Lauren Everdeen - - Justin Drew Bieber- ve daha niceleri.... onlar önceden seçilmiş kurbanlardı. ö... More

INNOCENT (Justin Bieber Fan Fiction)
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm

6. Bölüm

1.5K 130 32
By imprisonedbydark

Justin Drew Bieber

"b-bu mümkün olamaz." diye fısıldadım.

Lenda "üzgünüm." diyerek elini omzuma koydu.

odadaki tanımadığım bir adam "Bunu göze alamayız. Nyx bize kızabilir. intihar edenlerin içinde seçilmişler olabilir. Justin'in yaşadığını bilmeleri gerek." dedi.

Diğer bir adam "haklı" dedi. "ama Justin'in yaşadığını ve Enoria'da olduğunu bilmeliler. ve Enoria'ya inanmaları için ikinci bir uçak kaçırma vakası gerçekleştirmemiz gerek."

"katılıyorum." dedi Flint.

Başka bir kadın "bir video çekilsin. tamamiyle Justin konuşsun. Sadece o anlatsın. ve videoyu Justin'in onaylanmış instagram ve youtube hesabından paylaşılsın. ayrıca her ihtimale karşı videoyu Enoria'ya da paylaşılmasın. şu an Nasa tamamiyle bu olaya odaklandı. dikkatli davranmalıyız." diye fikir savundu.

"Kesinlikle." dedi Lenda.

başka bir adam "o zaman şimdi videoyu çekin. bir saat içerisinde haberler sadece bunu konuşsun." dedi.

"pekala, hemen başlıyoruz." dedi Lenda ve Flint'le beraber Lauren ve beni dışarı çıkardı.

"Lanet olsun!" diye bağırdım.

Lenda "sakin ol Justin! Belieber'larını kurtarmak istiyorsan bu videoyu çekmemiz gerek."

Lauren "Lenda haklı Justin." dedi.

gözünden birkaç damla yaş düşmesini engellemeye çalıştım. annemi, babamı, kardeşlerimi ve Selena'nın ne yaptıklarını merak ettim.

boğazımdaki yumrunun yumuşamasını sağlamak istedim ama daha da sertleşti.

"ailemden ve Selena'dan haber var mı?" diye sordum.

Lenda "araştırıyoruz." diyerek kısa kesti.

bu arada yine o uzun koridorların birinde hızlı adımlarla yürüyorduk.

bir ara kafamı Lauren'a çevirdim. düşünceli adımlarla yürüyordu. suratı o haberi gördüğünden beri bembeyazdı. onun için endişelendiğimi hissettim. elimi yavaşça omzuna koydum.

"Lauren,iyi misin?" diye fısıldadım.

dalgın halinden sıçrayarak uyandı ve "hı, ben mi? e-evet iyiyim, sanırım. " diye saçmaladı.

bu arada Flint bizi simsiyah duvarları olan bir odaya girdirdi. odada sadece bir tabure, bir spot ışık ve kamera vardı.

Lenda tabureyi işaret etti. "otur canım."

Flint kamerayı hazırlarken Lenda bana demem gereken şeylerden bahsediyordu. Lauren ise bir köşeye sinmiş dalgın bir şekilde oturuyordu.

"kamera hazır." dedi Flint.

"ben de hazırım." dedim. bu işi hemen halletmek istiyordum çünkü her salise bizim için zarardı.

kameranın kırmızı ışığı yanınca konuşmaya başladım.

"merhaba, umm söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum ama gördüğünüz gibi hala yaşıyorum. fazla bilgi vermem yasak. uçağımız kaçırıldı ve burda zorla tutuluyoruz ama güvende ve rahat olduğumu bilmenizi istiyorum. uçaktaki çoğu yolcu yaşıyor. bizi bulmanız sanırım imkansız."

kelimeler boğazıma tıkanmaya başlamıştı. burnum sızlıyor ve gözlerim acışıyordu. bir kaç damla yanağımdan nazikçe süzülmeye başladı.

"haberleri gördüğüm an yıkıldım. Lütfen, buradan belieber'larıma sesleniyorum. intihar etmeyi kesin. beni biraz seviyorsanız intihar etmeyin. ben güvendeyim ve rahatım."

gülümsedim ve gözlerimdeki yaşları elimle uzaklaştırdım.

"hatta en büyük destekçim bir belieber. şu an bu odada, yanımda."

Lauren'a baktım. o da ciddi ve şaşkın gözlerle beni süzüyordu.

"İsmi Lauren. uçakta yanımda oturuyordu. o da kaçırıldı. beni seviyor. ne de olsa o bir belieber. bana birşey olmasına asla izin vereceğini sanmam. bana birşey olmayacak. sizinle iletişimde kalacağım. sizi seviyorum. Eğer sizde birazcık beni seviyorsanız intihar etmeyin. bekleyin, sadece bekleyin. annemi, babamı, kardeşlerimi, aşık olduğum kadını ve sizi özlüyorum. hemde çok özlüyorum. dua edin. sizi çok seviyorum."

ve kameranın kırmızı ışığı söndü. Lenda "harikaydın." dedi.

Lauren oturduğu yerden kalktı ve yanıma geldi. "neden beni anlattın?" diye sordu.

"Belieberlarım biraz da olsa rahatlasın diye"

"ama benden nefret edebilirler."

"bu durumdayken sanmam."

"bilmiyorum, daha 13 saat geçmesine rağmen 987 kişinin ölmüş olması beni çok özdü."

"bu yüzden mi durgundun?"

"evet ama başka nedenlerde var."

Flint "herneyse" diyerek konuşmamızı yarıda kesti.

"bugünkü ada turu iptal. kopartımanınıza gidin ve yarına kadar iyice dinlenin." dedi ve Lenda ile birlikte odadan çıktılar.

sadece ben, Lauren ve iki asker kalmıştık.

"kopartımana gitmek istiyorum." dedi Lauren.

"gidelim" diye mırıldandım ve askerlerle beraber odadan çıktık. tekrar o beyaz lavanta kokulu uzun sıcak ve içimi daraltan koridorlarda yürümeye başladık.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

kopartımanın çelik kapısını iki askerden biri açtı. ilk olarak Lauren sonra da ben içeri girdim. kapıyı kapatırken askerlerin kapı önünde beklediğini fark ettim. Lauren çoktan yukarı çıkmıştı bile. ben de yukarı çıktım ve kendi odama gidip kapıyı kapattım. tişörtümü bir kenara fırlatıp kendimi çift kişilik yatağa attım. üzerimde sadece düşük belli pantolonum ve siyah Supra'larım vardı. sinirle pantolonumu ve Supra'larımı da çıkardım ve sadece mor boxerımla artık benim olan yatakta yatıyordum.

İnanması güçtü. Cidden bu yaşadıklarım sadece filmlerde ve kitaplarda olurdu. Hangi masalın içine düşmüştüm? Nasıl bir kitabın kahramanıydım?

Herşeyi geride bırakıp bir kaç hafta dinlenmeyi amaçladığım Bahamalar'a gitmek için bir uçağa bindim ve Bom! sikik bir adada esir düştüm. ailem ve Selena acaba ne yapıyordu? haberleri görünce ne hissetmişlerdi? oh sevgilim, acaba ağlamış mıydı? ya annem?

"Tanrım, biraz daha düşünürsem intihar edeceğim." diye inledim.

saçlarımı yolarcasına karıştırdım. uyumalıydım. psikoloğumun dediği gibi de uyumak herşeyin ilacıydı.

uyumak üzereyken kapım tıklatıldı. hiç kıpırdamadan "giir!" diye bağırdım.

Lauren içeri girerken "Justin bu be..." dedi ve beni gördü. "Holy shit!" diye mırıldandı ve arkasını döndü. ilk başta neden böyle yaptığını anlamadım ama sonradan sadece boxerımla olduğumu fark ettim. hem de o bir Belieber'dı.

"k-kusura bakma." dedi. sesi her halukarda titriyordu. bu haline karşı gülümsedim. bakalım ne kadar dayanabilecekti? birazcık kafamı dağıtmak istediğimi fark ettim.

"sorun değil, önüne dönebilirsin." dedim baştan çıkarıcı sesimle.

"oh Tanrım, pekala." dedikten sonra yavaşça bana döndü. iki dakika boyunca tüm vücudumu süzdü. sonrasında yutkundu.

"süzmen bitti mi?" diye sordum.

hipnotize olmuş gibiydi.

"evet, yani hayır! ah ne diyorum ben!" dedi kendine kızgın bir şekilde.

o kadar şirindi ki bende kahkaha atma isteği uyandırıyordu. ve içimden geldiğince kahkaha attım.

"orda öylece dikilmeyi bırakıp yanıma gelmeye ne dersin bebeğim?"

yutkundu.

"uhm, bebeğim öyle mi? bunu sevdim." dedi.

şu an kendini tuttuğu her halinden belliydi. ve yavaşça yanıma yaklaştı. oturması için yatakta biraz yer açtım.

"otursana."

"peki."

yanıma oturdu. oturduğu yer minik olduğu için kalçası kasıklarıma değiyordu. iyice kızardı. bu hali karşısında yine kahkaha attım.

"benimle dalga mı geçiyorsun sen?!" diye kızdı bana.

yine güldüm. elimle yanağını okşadım. o kadar heyecanlanmıştı ki kalbinin atışını burda duydum. yine güldüm o da elime vurdu ve "kes şunu!" diye söylendi. "sadece, ne kadar dayanabileceğini merak ettim." dedim. "hah, çok komik." dedi ve kollarını daha önceden de dikkatimi çeken dolgun göğüslerinin üzerinde birleştirdi.

birkaç dakika onu süzdüm. "süzmen bitti mi?" diye benim sesimi taklit ederek sordu.

"uhm gözlerimi göğüslerinden ayırmak biraz zor oldu ama evet." dediğim an kafama bir yastık yedim.

"sexi sapık!" dedi.

"bunu sevdim." diyerek kıkırdadım.

"herneyse ben buraya sepetini vermek için gelmiştim. odamda kalmış." dedi.

"tamam." dedim ve ellerimi beline yerleştirdim. sıçrayarak dikleşti. "ne yapıyorsun?" diye sordu.

"yanımda yatmak ister misin?"

"N-ne?!"

"beni duydun. omuzlarımda uyumak ister misin?"

"Tanrım. şaka yapmıyorsun değil mi?"

"hayır. sadece, burda kendimden hissettiğim tek kişi sensin."diye itiraf ettim. biraz kızardı ve kafasını öne eğerek gülümsedi.

"böyle hissetmene sevindim." diye fısıldadı.

"güzel." dedim ve belindeki ellerimi daha da sıkarak onu yanıma yatırdım.

kafası geniş omuzlarımdaydı. "Aman Tanrım!" diye mırıldandı ve gözlerini tavana dikti. bu arada ben de onu incelemeye başladım.

neredeyse beline kadar uzanan dümdüz koyu kumral saçları, açık renk teni vardı. gözleri büyük ve kahverengiydi. yüzü şeker gibi yuvarlaktı. gülümseyince cidden tatlı oluyordu. tahminimce benden 8 santim kısaydı. göğüsleri dolgun kalçalarıyla büyüktü. beli cidden inceydi. kilosu ise vücuduna göre normaldi.

"en büyük hayalim buydu biliyor musun?" diyerek bana döndü.

"seni süzmem mi?" dedim. be göğsüme hafif bir yumruk yedim.

"hayır şapşal, kollarında uyumam."

"aah" dedim ve gülümsedim.

"evet."

"ne güzel. şu an en büyük hayalini gerçekleştiriyorsun bebeğim."

"sanırım ama tam olarak değil."

"nasıl?"

"bu sırada bana Die in your arms'ı mırıldanmalısın."

"tabii ki." dedim ve nakaratı mırıldanmaya başladım.

Honestly the truth is

(Dürüstçe gerçek şu ki)

If could just die in your arms

(eğer kollarında ölseydim)

I wouldn't mind

(bunu önemsemezdim)

Cause everytime you touch me

(çünkü bana her dokunuşunda)

I just die in your arms

(kollarında ölüyorum)

Oooh, it feels so right

(Doğru hissettiriyor.)

Continue Reading

You'll Also Like

48.4K 2.6K 41
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
105K 3K 65
Aşk güzeldir. Onun yanı sıra felakettir. Evet, felaket. En büyük felaket aşk... Baktığın her yönde onun yüzü vardır. Deli olmamak elde değildir. Ama...
89.3K 5.6K 34
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...
22K 1.4K 28
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...