3. Bölüm

2K 151 47
                                    

Justin Drew Bieber

vücudumda hissettiğim minik dokunuşlarla uyandım. gözümü açmadım. yanımda duran ve bana elleyen kişi her kimse, her dokunuşundan sonra heycanla mırıldanıyor veya kıkırdıyordu.

ilk önce yanağıma dokundu. parmağı göz kapaklarımı ve burnumu takip etti. dudaklarıma değince nefes alışverişi düzensiz bir hale girdi. bir an parmaklarını yumuşak saçlarımda hissettim. saçıma değilmesinden nefret ederdim.

onu suç üstü basmaya karar verdim. ilk olarak onun görmeyeceği kadar gözümü açıp kim olduğuna baktım. yine o kızdı. Lauren. evet şimdi yaptığına pişman olacaktı.

hızla gözümü açıp "ne yapıyorsun sen?" dedim. sıçradı. çok korkmuştu. "şeyy...umm...ben..." diye lafı geveledi.

"lafı uzatma. ne yaptığını biliyorum..."

"o zaman neden soruyorsun?"

"lafımı bölme!"

gözlerini devirdi.

"bir daha sakın bana dokunma. özellikle de saçlarıma"

"iyi" dedi sinir bozucu bir davranışla.

yumruklarımı sıkmaya çalışırken ellerimin yattığı yere bağlı olduğunu fark ettim. sadece ellerim değil ayaklarımda bağlıydı.

neden burda olduğumu hatırlamak için hafızamı yokladım. en son Mellie'nin dediği aptalca şeyden sonra onun üzerine saldırdığımı ve ensemde hissettiğim garip bir iğneyle yere yığıldığımı hatırlıyordum.

sonrası karanlık.

Lauren camdan dışarı seyrediyordu. "beni çöz" dedim. arkasını döndü. "bana emir veremezsin" diye tısladı. derince iç çektim. "hey Lauren umm beni çözebilir misin lütfen?" diye rica ettim. "seni nasıl çözeceğimi bilmiyorum ve doktorların, tahlil sonuçlarını bekliyor."

"lanet olsun" diye söylendim.

"üzgünüm, benim yapabileceğim birşey yok"

"biliyorum"

o sırada kapı açıldı. içeri bir doktor ve birkaç hemşire girdi.

"İyi günler Bay Bieber"

cevap vermedim. elindeki tahlil sonuçlarına baktı.

"Bir bakalım, evet. depresyonda olduğunuz için böyle davranmanız gayet normal. sadece antidepresan dozunu biraz daha arttırıcağız."

"ben yüksek dozda antidepresan falan istemiyorum. sadece beni bu beyaz cehennemden çıkarın yeter."

bana cevap vermedi. sadece birkaç tomar kağıda birşeyler yazdı ve odadan çıktı. aynı anda Mellie ve iki asker odaya girdi.

Mellie'nin benden korktuğu her halukarda belliydi. gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Lauren'e döndü. "Merhaba tatlım, nasılsın?" diye sordu. Lauren'in cevabı "sıkılmış" oldu. Mellie aldığı cevap karşısında bozuldu.

ürkekçe bana baktı. canım onunla biraz daha oynamak istedi ve ona karşı öldürücü bakışlar sergiledim.

"s-sen nasılsın J-Justin?" dedi.

"Nasıl olabilirim ki!" diye bağırdım.

Tanrım! yüz ifadesi öyle komikti ki gülmemek için gözlerimi birkaç dakikalağına kapattım. oysa ki sakinleşmek için yaptığımı zannetti.

"ama burada kalmanız benim elimde olan birşey değil" dedi korkakça.

"ama beni çıkarabilirsin" dedim.

"üzgünüm. Enoria'nın yasalarına karşı gelemem" dedi ciddi bir sesle.

"sikicem ben Enoria'nızı"

Mellie duyduğu küfrü kınarken Lauren gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

Mellie bulunduğu durumda bile gülümsemeyi becerip birkaç şey söyledi. "herneyse, büraz sonra koçlarınız gelecek ve adayı gezmeye başlayacaksınız. hoşcakalın çocuklar" diyerek odayı terk etti.

odada yqlnız kalınca Lauren'e döndüm. "biz bir adada mıyız?"

umutsuzca başını salladı.

"her tarafımız denizlerle çevrili Justin. buradan kaçmak imkansız."

bir an cesaretlendim ve "öyleyse biz de imkansızı başarırız."

"ahh" diyerek gözlerini devirdi.

"sadece İNAN" dedim.

"sen inanabiliyor musun?"

"deniyorum"

o sırada odaya genç, dinamik görünümlü, asker gibi iki insan girdi.

"Merhaba Elizabeth Lauren ve merhaba Justin" dedi yakışıklılığını kıskandığım adam.

ikimizde mırıldanarak "merhaba" dedik.

mükemmel derecede sexi olan genç bayan "ben Asker Lenda Gryffindor ve -yanındaki yakışıklı adamı göstererek- Asker Flint Marcus. bizler sizin koçlarınızız."

"ne hoş" dedim sırıtarak.

Asker Flint Marcus "daha doğrusu ben Elizabeth Lauren'ın koçuyum ve umm Asker Gryffindor da Justin'in."

İtiraz etmedik.

Edemezdik.

"Bir sorun olmadığına göre başlayabiliriz" dedi Asker Gryffindor. Daha doğrusu koçum.

"Neye başlayabiliriz?" diye sordum.

"Eğitiminize"

sinirlerim bozuk olduğu için gülmeye başladım. "güldürmeyin beni. ikimiz de liseyi bitirmiş insanlarız." dedim.

Asker Flint Marcus bana salakmışım gibi baktı. "o aldığınız aptal eğitim sistemi burada geçmiyor" dedi katıca.

Bu adama karşı bir nefret fidanı dikmiştim içimde.

INNOCENT (Justin Bieber Fan Fiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin