YAKAMOZ

Por mangaokuru

1.2M 74K 91.4K

Tüm hayatını sahip olduğu fikirleriyle yaşayan bir adam ile hiçbir ideolojiye sahip olmayan adamın hikayesi... Más

GİRİŞ
1.BAMBAŞKA BİR DÜNYA
2.BEN İNSAN DEĞİL MİYİM?
3.BİR İNTİKAM BİR CEZA
4.FIRSATLARI DEĞERLENDİR
5.HAİN KİM?
6.DÜĞÜN ŞARKISI
7.KİTAP vs İDEOLOJİ
8.İKİ DELİ
9.İSTİHBARAT SAĞLAM
10.VE CÜCE UZAR...
11.YAKAMOZ GRUBU
12.SENDE SAKLI DÜŞLERİM
13.1.NASIL AZRAİL OLUNUR?
13.2. DORUKLARA SEVDALANDIM
14.BİR REİS VE BİNLERCE YAKAMOZ
15.HER SEVDA BİR HARESEDİR ASLINDA
16.ALP REİS>>MENEMEN
17.REİSİN KALBİNDE TALİM,TEŞKİLATTA KÜRT YARİ VAR
18.DOĞUM SANCISI
19.DİYARBEKİR'DE AKŞAMÜSTÜ
20.KARANFİLLER ATEŞTE DE AÇAR
21.DAVASI BÜYÜK OLANIN SEVDASI
22.ACIYA NEDEN GÜLÜNÜR?
23.YILDIZLAR SİZİN İÇİN İNTİHAR EDER
24.MEKTEBİN BACALARI
25.KURŞUNDAN SÖZLER
26.AÇTIĞIN YARAYI KİM KAPATIR?
27.BULUNMAZ HİNT KUMAŞI
28.HANGİ İZ ACITMAZ?
29.AZRAİLLERİN ARASINDAKİ BOZKURT
30.KARANLIK GELECEK
31.UÇSUZ BUCAKSIZ ÖZLEM
32.YAĞMUR KISKANIR SENİ
33. DÜŞ DEĞİL ALP SOKAĞI
34.KIŞIN AYAK SESLERİ
35. SİNİR KRİZİ VE ENKAZ
36.DİRHEM DİRHEM AZALIRSIN
37.KARANLIĞA YENİLEN YILDIZ
38.ADIMIZA SÖYLENEN TÜRKÜLER
39.OLMASAYDI SONUMUZ BÖYLE
40.FİNAL
ALP'TEN MEKTUP VAR
'HAYAT'IMA HOŞ GELDİN
ACEMİ BABALAR VEDAYI SEVMEZLER
mangaokuru'ndan mektup var

8.İKİ DELİ (TEKRAR)

18.1K 1K 113
Por mangaokuru

Bölümü okuyamayanlar için tekrar yayınladık. İnşallah bu defa olur.

Açıklamayı uzun tutmayacağım. Biricik okuyucularım,ciğerlerim. Söz verdiğimiz gibi haftaiçi bölüm yayınladık,bu saate ancak yetişti. Kusura bakmayın.

Biz pek pop dinlemeyiz ama bir okuyucumuz bu şarkıyı kitaba uygun görmüş. Biz de onun için bu şarkıyı bölüm şarkısı yapalım dedik. Hem de gayet uydu 😄😄

Neyse bizden bu kadar,keyifli okumalar. Yorumlarda görüşmek üzere😘😘😘

~~~~~~~~~~~~~~~~

Reislik kimine göre havalı,kimine göre saçma,kimine göre ayrıcalık,kimine göre de sadece bir görev veya sorumluluktu. Alp içinse ülküsü uğrunda bir araçtı.

Askerleri düşünün. Mesleklerini vatan için yaparlar,çıktıkları her rütbeyi sadece vatana daha iyi hizmet edebilmek için bir araç olarak görürler. Aldıkları her emri sorgusuz sualsiz,milletinin refahı için yaparlar. Alp için de durum bundan farksızdı. Onun için reisliğin hiçbir önemi yoktu,ülküsüne daha iyi hizmet edebilmek için fırsat olması dışında.

O yüzden şimdi gerçek bir ülkücü,gerçek bir sebep sunarak "Alp sen bu iş için uygun değilsin,sen bırak senden daha iyi birini alacağız bu göreve."diyecek olsa tek kelime etmeden bırakırdı reisliği. Daha iyisi varken kendisini zaten o,uygun görmezdi.

Ama şimdi teşkilat için hiçbir şey yapmayan,ülküyü;ülkeyi Kürt'lerden temizlemek sanan,ülkeye hizmeti;kürt veya solcu birilerini dövmek sanan birkaç parazitin reisliğini sorgulamasını kaldıramıyordu.

Tam 2 haftadır;fısır fısır dönen dedikodular,ardından söylenen laflar haddini aşmıştı. O ve Yavuz seslerini çıkarmadıkça üyeler sınırı aşmış,coşmuş da coşmuştu. Başlarda onlar duymasın diye kısık sesle konuşanlar şimdi duymalarını umursamadan aynı ortamda yüksek sesle söyleniyorlardı.

Batak'ta her zamanki masasında Yavuz ile otururken masanın üzerindeki elleri içiçe geçmiş yumruk halindeydi. Yüzü sinirden kıpkırmızıyken kumral genç,onun patlama noktasında olduğunu bildiğinden tedirgin bakışlarla reisi süzüyordu. Sadece bardağı taşıracak son damlayı bekliyorlardı. Ne yazık ki o damla çok geçmeden sele neden olacaktı.

"Sınıfımızda sürekli kürtlüğüyle övünen bir köpek var. Neymiş efendim,kürtler her zaman bize haddimizi bildirirmiş."

Alp'lerin hemen iki masa ilerisinde yükselen sesin sahibi yüzünü onlara dönüp devam etmişti.

"İki hafta önce olsa ben ona haddi de hududu da gösterirdim. Ama şimdi öyle bir haldeyiz ki hiçbir kürde karışamıyoruz. İtibarımız yerle bir oldu."

Esmer genci,Alp tanıyordu. Tıp fakültesi 5.sınıf öğrencisi Fatih'ti. Önceki reisin köpekliğini yapmış,her boş kavgada bulunmuş boş adamın tekiydi. Kara gözleri,kara saçları ve orta boyuyla bi halta yaramazken kendini halt sanan biriydi.

Lafları Alp'in sessizce masasından kalkmasına neden olurken bunu fark eden sadece Yavuz'du. Heybetli vücudu kalabalık ve gürültülü ortamda usulca ilerlerken kumral genç yutkunarak olacakları izliyordu. Bunca yıllık dostluklarından öğrendiği bir şey varsa o da sessiz ve sinirli bu kurttan böyle anlarda uzak durması gerektiğiydi.

Reis 4 kişinin goygoya devam ettiği masada Fatih denen gencin yanıbaşında dikilip tek kelime etmeden saçına asıldı. Genç adam beklemediği acının etkisiyle saçlarını kurtarmak için Alp'in bileklerini tutmuştu. Küçük bir haykırış dudaklarından koparken saç dipleri gerilmiş genç saçlarının çekilmesinin de etkisiyle oturduğu sandalyeden bir miktar havalanmıştı.

Şimdi tüm gözler onların üzerindeydi ve ölüm sessizliği hakimdi mekana.

"Senin derdin bana mı haddimi bildirmek yoksa bahsettiğin kürde mi?"

O kadar sakin konuşmuştu ki ses tonu ile yaptığı uyuşmuyordu.

"Benim reisliğimi sorgulamak senin gibi parazitlere mi kaldı ulan!"

Aniden,tuttuğu kafayı önündeki masaya gömerken çıkan ses orda bulunanların derin bir nefes almasına neden olmuştu.

"Eğer sırf bir seminer yüzünden benim reisliğimi sorgulayacaksanız daha iyisini yapacağınızın garantisini verin."

Tuttuğu saçlarla tekrar kaldırdığı kafayı bu kez daha sert masaya çarparken sessizliğin hakim olduğu mekana kırılma sesini yayılmıştı. Gitti burun..

"Ya şimdi benden ve Yavuz'dan daha iyi reislik yapacağını iddia eden birileri çıksın karşıma ya da bundan sonra sözüm üstüne söz söyleyeni şerefim üzerine yemin ederim ki yaşadığına pişman ederim."

Elindeki kafayı bırakıp tiksinir gibi ellerini silkeledi. Sonra da kendisine korku dolu gözlerle bakan kalabalıkta gözlerini gezdirdi. Hepsi dut yemiş bülbüle dönmüş adamlara alayla bakıp Yavuz'u baş hareketiyle yanına çağırdı. Tüm ağırbaşlılığıyla yanına gelen genç adamın omzuna elini koyup kendilerini pür dikkat izleyen adamlara döndü.

"Şu saniyeden sonra benim ve Yavuz'un yaptıklarını sorgulamayı dahi yasaklıyorum size."

Kardeşine dönüp göz kırparken kendi dudaklarındaki hafif tebessümü onda da gördü. Bir de kumral gencin gözlerinde reisine duyduğu gurur. Bu ona daha fazla güç verirken çalan telefonunun sesi ortamda yayıldı. Ekranda beliren Ahmet Hoca yazısı uzun zamandır gelmesini beklediği olayların yaşanacağını bildiriyordu.

*************

Kendinizi bir balon olarak hayal edin. Sürekli şişirildiğinizi,patlama noktasına geldiğiniz halde patlamanıza izin verilmediğini,uçabilecekken bir yere bağlı kaldığınızı. Hayal edebildiniz mi? Edebildiyseniz Emre'yi anlamaya yaklaştınız,edemediyseniz de boşverin. Sonuçta yaşayan Emre,size ne onun nasıl hissettiğinden.

Neyse ne diyorduk? Hah,Emre diyorduk. İki haftadır bir yatağa bağlanmış olan Emre. Bağlanmak derken ciddi anlamda bağlanmak. Şimdi biz baştan alalım çünkü içimizden bir ses anlamadınız diyor.

İki hafta önce Ülkü Ocağından kaçar gibi çıkınca başlangıçta pek olayın farkında olmadığından sadece intikamını almış olmanın sevincini yaşamıştı. Ancak olay yerinden uzaklaşıp bilinci yerine gelirken korkak durumuna düştüğünü fark etmişti. Fark ettiği şeyle siniri şimdiye kadar hiç hissetmediği kadar ibreyi zorlarken eli ayağı birbirine dolanmıştı.

Dövüşe ihtiyacı vardı. Nefes kadar ihtiyacı vardı dövüşe. Yavuz'u bulduğu ilk konaklama yerine bırakırken bunu akıl edebilecek kadar kendinde oluşuna şükretti. Zira öyle anlarda her şeyi bir sis bulutunun ardından izlerdi. O an tüm dünyasının sise bulanmamış olması tamamen Yavuz'un şansıydı.

Gittiği kulüpte sinirini hemen atamayacağını fark edince de iki hafta yatağa hapsolmasına neden olan 3 dövüşe katılmıştı. Sonra da olan olmuştu zaten.

Çakma doktor Kerim bu işin kendisini aştığını belirtip hastaneye gitmesini söylemişti. Emre ne yaparsa yapsın Arslan'ı ikna edememiş ve soluğu hastanede almışlardı. Hastane polisine saçma sapan,arka mahallede hırsız saldırısı hikayesi uydurmuşlardı.

Kaburgasında çatlak,sol el bileğinde burkulma,yüzünde ve vücudunun nerdeyse tamamında morluklar,kaşlarında yarılma,gözlerini açmasına engel olacak şişlikler... Kısacası tamamen ölü bir vücut. Bu dövüşlere Emre dışında biri katılsa en az 10 kat daha fazla hasar alırdı,orası ayrı...

3 gün doktor gözetiminde hastanede kaldıktan sonra 2 haftalık ev istirahati şartıyla salmışlardı. Tabi ki Emre doktoru dinlemeyi düşünmüyordu ama Arslan faktörünü unutmuştu. Uzun saçlı adam ilk günden Emre'ye doktorun isteklerinden taviz vermeyeceğini göstermişti.

Emre'nin kendi odasında banyo olduğu için onu odasına yatırmışlardı. Her öğün yemeğini ayağına getiririyor,ilaçlarını aksatmadan içiriyor,merhemleri tek tek sürüyor ve tuvalete de onsuz gitmesine izin vermiyordu. Bu iki hafta içerisinde sadece bir kez banyo yapmasına izin vermişti çünkü aldığı nefes bile kaburgasındaki çatlak yüzünden işkenceye dönen Emre için banyo yapmak mümkün değildi.

Sıkıntı da şurdaydı ki Emre acıyı umursamıyordu. Kaburgasındaki batma hissi,nefesinin iğne etkisi umrunda değildi. Tek istediği hareket etmekti. Yürümek,koşmak ve olabildiğince dövüşmek istiyordu. Hadi ama tükettiği oksijen kadar sinir üreten bir bedene yatmak neydi??

Arslan'ın arkasını döndüğü her fırsatta acılarını görmezden gelip yürümeye çalışmasının sonucu ise yatağına kelepçelenmek olmuştu. Arslan'ın o kelepçeyi nerden bulduğunu düşünmeyi ise sona bile bırakmamıştı. Mümkünse kendi özel hayatına sıçan adamın özel hayatı ondan uzak olsundu.

Arslan'ın;dövme salonunu açmadığı,evden çıkmadığı,Emre'nin;okula gitmediği,yataktan sadece tuvalet için çıktığı uzun bir zamandan sonra çok şükür insan içine çıkabilmişlerdi. Sabahtan gittikleri doktor çatlağın iyileştiğini artık istirahatın bittiğini söyleyince uzun saçlı genç ikna olmuş ve Emre'yi salmaya karar vermişti.

Emre gibi inek bir gencin tabi ki iki hafta sonra geleceği ilk yer okul olurdu. Final dönemi yaklaşırken derslerden daha fazla geri kalamazdı. Okula gelmediği dönem boyunca Sezer'le haberleşip ondan notları almıştı. Tabi tüm havadisleri de notlarla beraber...

Ülkücülerin arasındaki gerginlikten tutun da Sezer'in bu dönemki 5.sevgilisinden de ayrılışına kadar. Tüm bunları düşünürken kampüse geldiklerini Arslan arabayı durdurunca anladı.

"Sağol Arslan'ım."

"İçim hiç rahat değil kardeşim. En azından bugün de dinlenseydin."

Endişeli bakışlarla kendisini izleyen gencin yüzüne dağılmıştı uzun saçları. Gözlerini kapatan saçlarını sağ kulağının arkasına sıkıştırıp devam etti.

"Zaten tam iyileşmedin daha,şimdi Allah korusun bir şey olursa durumun daha kötü olur."

Emre arkadaşına göz devirdi. Tamam kendisi için endişeleniyordu,şefkat gösteriyordu,iyiydi hoştu da bu kadarı fazlaydı yani. Koskoca ringlerin birincisine bebek muamalesi de neydi?

"Abartma oğlum! Zaten ömrümü çürüttün iki haftada. Bi sal lan beni!"

Arslan arkadaşına kaş çatarken eliyle kışkışladı.

"Aman sana iyilik yapanda kabahat,çık git akşama kadar gözüm görmesin seni."

Genç adam sırıtarak kapıyı açarken kapatmadan önce arkadaşına döndü.

"Sağol kardeşim,iyi ki varsın."

Arslan'ın yüzünü muhteşem bir tebessüm kaplarken Emre onun cevabını beklemeden mühendislik binasına ilerledi.

Binanın girişindeyken çalan telefonunu montunun cebinden çıkardı. Ahmet Hoca'nın neden aradığını düşünürken adamın zamanlamasını takdir etti. Bunca zaman arama arama tam Emre okula döndüğünde ara,helal olsun. Acaba Emre'ye takip cihazı takmış olabilr miydi?

"Buyrun hocam."

"Her neredeysen okula geliyorsun."

Sert ses tonu Emre'nin kaşlarının birleşmesine neden oldu.

"Okuldayım zaten hocam."

"İyi hemen odama geliyorsun."

Cevap beklemeden yüzüne kapanan telefonla az çok sebebini anladı. Muhtelemen ülkücülerle arasında geçenleri öğrenmişti ve bunun hesabını soracaktı. Şansına küfrederken binaya girip hocasının odasının bulunduğu kata ilerledi. Kader denen şey varsa cidden onunki en boktan olanı olmalıydı. Daha yeni iyileşmişti. Nefes bile almadan hesap vermeye gidiyordu,çok güzel.

Her ne kadar iyileşmiş de olsa kaburgaları tam da kendine gelmediğinden hem de vücudundaki yaralar ancak kabuk bağladığından merdivenleri çıkmak ağrılarının artmasına neden olmuştu. Önünde durduğu kapıda derince solumaya çalışırken kemiklerinin etine batmasıyla kapının kolonuna yaslanmak zorunda kaldı. Yüzünü hissettiği acı ile buruştururken bir süre bekledi.

 Düzene giren nefesleri,azalan acısı odaya girme vaktinin geldiğini gösteriyordu. Kapıyı tıklatıp içerden 'Gel' cevabını aldıktan sonra kapıyı açtı.

Gözlüklü hocasını masasında oturur halde görmeyi bekliyordu da ayakta dikilen siyah kaşeli genci beklemiyordu. Hocası eli ile kendinden kısa gencin yanını işaret ederken kapıyı kapatıp gösterilen yerde durdu.

Alp ellerini önünde bağlarken Emre ellerini arkasında bağladı. İki genç de zerre tereddüt göstermeyen bakışlarını hocaya dikerken başları dimdikti. Ya cidden cesurdu bu gençler ya da yüzsüzlerdi.

"Neler olduğunu öğrendim."

Gözlerini karşısındaki gençlerde gezdirdi.

"Alp'in sınav kağıdını değiştirdiğini,Emre'nin aptal gururuyla ses etmediğini,intikam amacıyla Ziya Gökalp'le ilgili semineri sabote ettiğini ve en sonunda da Alp'in silahla eşkıya gibi sokaklara düştüğünü."

Bir şeyler söylemelerini beklediği gençlerde sessizlik devam edince kendisi konuştu.

"Yani doğru dediklerim?"

Tekrar sessizlik sürünce konuşmayı uzatmamaya karar verdi.

"Bu yaptıklarınız cezasız kalmayacak gençler. Size olan güvenimi boşa çıkarmanız yetmedi ocağı oyun bahçesine çevirdiniz. Şimdi ilk olarak Emre Bey nefret ettiğin ocağa devam edeceksin. Ufacık bir hata yap da gör bakalım dünyanın kaç bucak olduğunu."

Emre burnundan derin derin solurken saygısızlık yapmamak için dilini ısırdı.

"Sana gelince Alp efendi,sen de bu defa cidden Emre'den sorumlusun. Onun her hareketinden sorumlusun,birinizin yaptığı hatayı ikinize de ödetirim haberiniz olsun."

Alp kızarırken söyleyemediği her şey gözlerinde birikiyordu.

"Son olarak ikiniz de 2.döneme kadar benim ayak işlerimi yapacaksınız. Yani bu demek oluyor ki size tatil yok."

"Hocamm!"

Geldiklerinden beri ikiliden ilk kez ses çıkarken aynı anda aynı tepkiyi vermiş olmaları Ahmet Hoca'nın sırıtmasına neden olmuştu.Anlık süren bu sırıtmayı hemen yüzünden silerken tehditkar haline büründü.

"Çok sayın illegal dövüşçü Emre Bey,bir itirazınız mı var? Hayır varsa söyleyin de ona göre tüm hayatınızı karartayım. Babanız da bana destek olur diye umuyorum,ne dersiniz?"

Hayatında ilk kez tehdit edilmiyordu ama ilk kez ailecek çok değer verdikleri biri tarafından tehdit ediliyordu. Hocası bir seminer için Diyarbakır'a gitmiş,Emre'nin evinde misafir olmuştu. Bu sayede ailecek çok yakın olmuşlardı. Eğer babası bu olanları duyarsa cidden hayatı kararırdı.

"Peki siz Alp efendi? Siz babanızın ülkü ocağı başkanı olmasına çok güvenmeyin bence çünkü en son hatırladığım kadarıyla onun isteği üzerine değil benim isteğim üzerine reis olmuşunuz. Hem babanızın da bana sizin için; eti senin kemiği benim dediğini hatırlıyorum da."

İki genç de dizginlerini Ahmet Hoca'ya kaptırmış olmanın farkındalığıyla daha da sinirlenirken dokunsan patlayacak hale gelmişlerdi.

"Şimdi,var mı itirazı olan?"

Alaylı sırıtışın kapladığı yüzü karşısındaki gençleri çileden çıkarırken aynı anda "Hayır"diye homurdandılar.

"İyi o zaman,çıkışta yanıma gelin. Halletmeniz gereken evrak işlerim var. Şimdi çıkın!"

Hiçbir tepki vermeden aniden arkalarını dönüp odadan çıkarlarken Ahmet Hoca şunu düşünüyordu.

"İki deliyi en başından bir araya getirmemeliydim."

Seguir leyendo

También te gustarán

BİNBAŞIM Por Liliuum_

Historia Corta

66.1K 3.2K 27
"Ne bekliyordun?" "Hiçbir şey beklemiyordu-." Cümlemi tamamlamama izin vermedi. "İki güzel söz, bir güzel bakış, iki sarılış. Başka! Başka ne oldu! N...
89.2K 415 6
evet seni istiyorumm
4.5K 681 19
"Niye bu kadar heveslisin?" "Kitaplar dostum, sadece okumaya, boş vakti değerlendirmeye yaramaz. Bir insanlığı anlamayı sağlar. Kitaplar sadece yazıl...
577K 31.4K 42
Anonim bir şekilde magazin sayfası yöneten Beren, paylaştığı sıradan bir haberin tüm hayatını değiştireceğinden habersizdir.